Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/225 E. 2018/694 K. 07.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas – Karar No: 2018/225 Esas – 2018/694
T.C.
Ankara Batı
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA
ESAS NO : 2018/225
KARAR NO : 2018/694

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : GENEL KURUL VE YÖNETİM KURULU
KARARLARININ İPTALİ
DAVA TARİHİ : 09/04/2018
KARAR TARİHİ: 07/11/2018
K.YAZIM TARİHİ: 26/11/2018

Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
TALEP :Davacı vekili mahkememize sunduğu dava dilekçesinde özetle; 09.07.2012 tarihinde kurulan davalı şirketin %20 oranında hissedarı olup, kuruluş tarihinden 03.05.2017 tarihine kadar yönetim kurulunda görev yaptığını, diğer ortakların %35 hisse oranıyla …, %45 hisse oranıyla … olduklarını, davalı şirketin 25.03.2016 tarihli genel kurulunda; “Şirketin 7.000,000,00TL olan sermaye değeri 8.000.000,00TL arttırılarak toplamda 15.000.000,00TL’ye çıkartılmasına, bu tutarın 1/4’ünün 331- Ortaklara Borçlar hesabında bulunan 2.046.000,00TL’den karşılanmasına ve geri kalan 3/4’ünün ise yönetim kurulunun alacağı kararlara göre şirketin tescilini izleyen 24 ay içinde ödenecektir, Ortaklar istedikleri takdirde kendilerinin ortak olduğu veya aile şirketlerine kendi hisselerini devredebilir, Ortakların ve aile şirketlerinin şirketten olan alacaklarının tamamının sermayeye mahsup edilmesine karar verilmiştir.” şeklinde karar alındığını, ortağın üçüncü bir kişi veya şirketten olan alacağı, ortağı olduğu şirketin sermaye artırımında sadece ayni sermaye olarak koyabileceği ve bunun içinde TTK’un 343. maddesindeki yasal prosedürlerin yerine getirilmesinin zorunlu olduğunu, davalı şirket yönetim kurulunun bu gerekliliğe uymadığını, nakdi olarak artırılan sermayenin 1/4’lük
e-imzalı e-imzalı e-imzalı e-imzalı

kısmının tescilden önce ödenmeksizin yapılan sermaye artırımı ve bunun tescil edilmesininin hukuken doğru olmadığını, genel kurulda belirlenen 8.000.000,00TL sermaye artırımının 2.046.000,00TL’si ayni sermaye olarak konulduğuna göre, geriye kalan nakdi sermaye taahhüdünün toplamda 5.954.000,00TL’nin 1/4’ü olan 1.483.500,00TL’nin peşinen ve tescilden önce ortaklarca ödenmesi gerektiğini, hiçbir ortağın bu ödemeyi yapmadığını, bu genel kurul kararının TTK’un 447. maddesinde açıklanan sermayenin korunması hükümlerinede aykırı olduğunu, tüm bu nedenler ile genel kurulda alınan 8. maddedeki kararın ana sözleşmenin emredici hükümlerine, kamu düzenine, ahlaka aykırı olduğu gibi kişilik haklarına, şirketin temel yapısına ve sermayenin korunması ilkesine aykırı olduğundan başlangıçtan beri hükümsüz olduğunu ve iptaline karar verilmesini istediklerini; sermaye artırımına ilişkin olarak alınan bu karara istinaden yönetim kurulunca alınan 10.05.2016, 11.10.2016, 07.07.2017, 02.10.2017 ve 09.02.2017 tarihli kararlarında hükümsüz olduğunu, yönetim kurulunun ıskata ilişkin olarak aldığı tüm kararların batıl olduğunu, iskat prosedürünün başlayabilmesi için ön şartı geçerli bir şekilde ödeme çağrısının yapılması olduğunu, ödeme çağrısının kanuna aykırı olarak yapıldığını, müvekkilinin ıskat işlemlerinden haberinin olmadığını, bu durumda 07.07.2017, 02.10.2017 ve 09.02.2018 tarihli yönetim kurullarında alınan kararların geçersiz olduğunu, yapılcak yargılama neticesinde; 25.03.2016 tarihli genel kurul ile 10.05.2016, 11.10.2016, 07.07.2017, 02.10.2017 ve 09.02.2018 tarihli yönetim kurullarında alınan kararların yokluk ve butlan sebebi ile hükümsüzlüğünün tespitine, neticesinde yasaya aykırı olarak yapılan ıskat işlemlerininde hükümsüzlüğünün tespiti ile müvekkilinin şirketteki hissesinin %20 olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :Davalı şirket vekili mahkememize sunduğu cevap dilekçesinde özetle; TTK’un 445. maddesinde genel kurul kararlarına karşı dava açma şartlarının düzenlendiğini, davacının buradaki usulü koşulları yerine getirmediğini, davacının nizalı genel kurula katılarak olumlu oy kullandığını, davanında yasal sürede açılmadığını, nizalı genel kurul kararının oybirliği ile alındığını, bu karar alınmazdan evvel ödenmemiş sermaye bulunmadığını, butlan yada yokluk yaptırımına tabi tutulacak nitelikte olmadığını, davacının asıl amacının ıskat prosedürünü ortadan kaldırmak olduğunu, sermaye koyma borcunun yerine getirilmemesi karşısında uygulanacak müeyyidelerden birininde ıskat işlemi olduğunu, niza konusu edilen yönetim kurulu kararları ve ıskat işlemlerinin yasaya uygun olduğunu, haksız ve kötü niyetli açılan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
GEREKÇE :Talep, A.Ş. genel kurulunda alınan sermaye artırımına ilişkin karar ile iş bu kararın infazı işlemlerine ilişkin yönetim kurulu kararlarının yokluk ve butlan nedeniyle hükümsüzlüğüne karar verilmesi istemine ilişkindir. (TTK m. 445, 446, 447, 391, 481, 482, 483)
Tarafların bildirdikleri deliller, sicil kayıtları, niza konusu edilen genel kurul ve yönetim kurulu kararları getirtilip, uzman bilirkişi kuruluna davalı şirketin ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yaptırılarak rapor düzenlenmesi sağlanmıştır.
Tarafların iddia ve savunmaları, toplanan deliller ve bilirkişi kurulu raporu birlikte değerlendirilmiştir. Davacı hissedarı olduğu davalı şirketin 25.03.2016 tarihli genel kurulunda sermaye artırımına ilişkin olarak alınan kararın ve bu kararın icrasına ilişkin olarak yönetim kurulunda alınan 10.05.2016, 11.10.2016, 07.07.2017, 02.10.2017 ve 09.02.2018 tarihli kararların yokluk ve butlan yaptırımına tabi tutulmasını istemektedir.
Nizalı 25.03.2016 tarihli genel kurulda sermaye artırımına ilişkin alınan kararın 05.04.2016 tarihinde Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlanan metni “Şirketin ödenmiş sermayesi 7.000.000,00TL olup 8.000.000,00TL artırılarak 15.000.000,00TL değerindedir. Bu sermaye, her biri 7.500,00TL değerinde 2.000 hisseye ayrılmıştır. Ortağın Adı-Soyadı:… Hisse Adedi: … Hisse Tutarı Nakdi; 6.750.000,00TL, Ortağın
e-imzalı e-imzalı e-imzalı e-imzalı

Adı-Soyadı: … Hisse Adedi: …Hisse Tutan Nakdi; 5.250.000,00TL, Ortağın Adı-Soyadı:… Hisse Adedi: … Hisse Tutarı Nakdi; 3.000.000,00TL. Bu defa artırılan 8.000.000,00TL’si ise; taahhüt edilen payların itibari değerinin ‘A’üne tekabül eden kısmı 331 – Ortaklara Borçlar hesabında bulunan 2.046.000,00 TL’den karşılanmasına, geri kalan 3/4’ü ise yönetim kurulunun alacağı kararlara göre şirketin tescilini izleyen yirmidört ay içinde ödenecektir. İlgili işlemler 04.03.2016 tarihli SMMM raporu ile tespit edilmiştir. Bu husustaki ilanlar ana sözleşmenin ilan maddesi uyarınca yapılır. Ortaklar isledikleri takdirde kendilerinin ortak olduğu veya aile şirketlerine kendi hisselerini devredebilir. Ortakların veya aile şirketlerinin şirketten olan alacaklarının tamamının sermayeye mahsup edilmesine, Hisse senetleri NAMA yazılıdır.’’ şeklindedir. Genel kurulda oybirliği ile karar alınmıştır. Bu karara karşı davacı itirazlarının değerlendirilmesinde; kararda açıklanan ve sermaye artırımına konu edilen tutarın davalı şirkete nakit olarak verilen borçtan kaynaklandığı, dolayısıyla TTK’un 343. maddesi prosedürünün işletilmesinin gerekli olmadığı kanaatine varılmıştır. Bunun haricinde, genel kurulda artırılan sermayenin %25’inin ortaklara borçlar hesabından karşılanacağı açıklanmıştır. Davacı yan, bu hususta TTK’un 344. maddesinde açıklanan gerekliliğe uyulmadığını iddia etmiştir. Yasada “nakden taahhüt edilen payların itibari değerlerinin en az yüzde yirmibeşi tescilden önce, geriside şirketin tescilini izleyen yirmi dört ay içinde ödenir” denmektedir. Davalı şirketin kayıtlarının (bilirkişi marifetiyle) incelenmesi neticesinde; nakden taahhüt edildiği anlaşılan 8.000.000,00TL’lik sermaye artırımının tescilden önce 2.000.000,00TL’sinin ortakların alacağından mahsup edilerek ödendiği, söz konusu borcun ortaklarca şirkete nakit olarak verildiğinin belirlendiği, bu durumda TTK’un 344. maddesine aykırı bir durum olmadığı kanaatine varılmıştır. Davacı vekili; “TTK madde 357 uyarınca; Pay sahipleri eşit şartlarda eşit işleme tabi tutulur. ” hükmüne rağmen. Yönetim Kurulunun, sermaye koyma borcu taahhüt edilirken eşitlik ilkesine de aykırı davrandığı. Genel Kurul kararında 24 avda sermaye borcunun ödeneceği kararlaştırılmışsa da Yönetim Kurulu karan ile müvekkilini zor durumda bırakmak adına bu sürenin 6 aya düşürüldüğünü. 10,05.2016 tarihli Yönetim Kurulu kararında ver alan ödeme tablosu incelendiğinde, ortaklar arasındaki eşitsizliğin bariz olduğu iddia edilmektedir.” demiştir. Hükümsüzlüğü istenen 10.05.2016 tarihli yönetim kurulu kararında şirket ortaklarının kalan borçları açıklanmıştır. Buna göre, davacının 1.252.800,00TL, diğer ortak …’ın 833.300,00TL …’nün ise 518.473,00TL olarak belirlenmiştir. Diğer ortakların yüksek miktarda şirketten alacaklı oldukları için ödemeleri gereken bakiye tutar davacıya göre nispeten düşüktür. Bu nedenle, davacının ödemesi gereken kalan tutarın yüksekliği dikkate alındığında, ortakların sermaye borcunu ödeme planında herhangi bir eşitsizliğin olmadığı belirlenmiştir.
Nizalı genel kurul kararının yokluk yada butlan yaptırımına tabi tutulmasını gerektirecek bir neden bulunmadığı, iptal edilebilirlik açısından da davanın yasal sürede açılmadığı, kararda muhalefet şerhi bulunmadığı anlaşılmakla, 25.03.2016 tarihli genel kurulda alınan 8 nolu karara karşı açılan dava reddedilmiştir.
6102 sayılı TTK’un 391. maddesinde “yönetim kurulu kararlarının batıl olduğunun (butlan) tespiti mahkemeden istenebilir” denmektedir. Genel kurul kararlarının aksine yönetim kurulu kararlarının iptal edilebilirliği yasada düzenlenmemiştir. Davacı 10.05.2016 ve 11.10.2016 tarihli yönetim kurulu kararlarına karşı dava açmıştır. 10.05.2016 tarihli ve …sayılı kararda; “29.03.2016 tarihinde olağan genel kurulda yapılan sermaye artırımı 05.04.2016 tarihinde Ticaret Sicil Memurluğu tarafından tescil edilmiş olup artırılan sermayenin 1/4’ü ortaklara olan borçtan mahsup edilmiştir. Bu nedenle; … 900.000,00TL, … 700.000,00TL mahsup edilmiş olup … 400.000,00TL borç olarak işlem yapılmasına, artırılan sermayenin 3.300.000,00TL’sinin ortaklara olan borçlar mahsup edildikten sonra kalan miktarların ve mevcut borçlarının aşağıdaki tarihlerde ödenmesine” denmiştir. 11.10.2016 tarihli kararda
e-imzalı e-imzalı e-imzalı e-imzalı

da; “Şirket ortakları tarafından artırılan sermayenin ödenmeyen taksitlerinin ödenmesi için ortaklara ihtarname gönderilmesine, ödemedikleri takdirde hukuki yoldan tahsil edilmesine, Artırılan sermayeden kalan 2.700.000,00 Tl’nin 1.700.000,00 TL’si ortaklan hisseleri oranında 10.11.2016 tarihine kadar ödenmesine kalan miktarın da hisseleri oranında 30.01.2017 tarihine kadar ödenmesine,” denmiştir. Bu kararlarda eşit işlem ilkesine aykırılık bulunmadığından, batıl olduklarının tespiti istemi reddedilmiştir.
Davacının batıl olduğunu ileri sürdüğü 07.07.2017, 02.10.2017 ve 09.02.2018 tarihli yönetim kurulu kararlarında özetle, 25.03.2016 tarihli genel kurulda artırılan sermayeden davacı … isabet eden … paya karşılık 1.597.500,00TL’nin ödenmesi çağrısı yapıldığı (07.07.2017), ilk ihtarın karşılıksız kaldığı bildirilerek bir aylık ek ödeme süresi verilerek bu sürede ödeme yapılmaması halinde ıskat edileceğinin ihtarına karar verildiği, bu ihtarında sonuçsuz kalması karşısında davacıya isabet eden … payın ıskatına karar verildiği (02.10.2017), ıskat edilen … payın üçüncü kişilere satışına karar verildiği (09.02.2018) görülmüştür. Davacı anılan yönetim kurulu kararlarıyla yapılan ıskat işlemlerinin geçersiz olduğunu iddia etmektedir. Ödeme çağrısına ilişkin ihtarnamenin davacıya tebliğ edilmediği, ödeme çağrısı ve ıskata ilişkin hiçbir ilan yapılmadığını savunmuştur.
Anılan husus TTK’un 481, 482 ve 483. maddelerinde açıklanmıştır. TTK m. 481’de, esas sözleşmede başkaca hüküm yoksa pay sahiplerinden pay bedellerinin ilan yoluyla istenebileceği hüküm altına alınmıştır. Şirket ana sözleşmesinin 10. maddesinde de, TTK’un 35/4 madde hükmü saklı kalmak koluşuyla, ilanın şirket merkezinin bulunduğu yerde çıkan gazetede yapılacağı açıklanmıştır. Dosya incelendiğinde, davalı tarafından TTK 483. madde kapsamıda noterden ihtarname gönderildiği, ayrıca ihtar metninin davalı şirketin web sitesinde yayınlandığı tespit edilmiştir. Ana sözleşmede açıklanan şekilde ilan yoktur. TTK’un 483/2 maddesinde, nama yazılı pay senetlerinin sahiplerine bu davet ve ihtar, ilan yerine, iadeli taahhütlü mektupla ve internet sitesi mesajı ile yapılır denmektedir. Yargıtay 11. HD.’sinin yerleşik içtihatlarına göre, ilan yoluyla değilde ortaklara taahhütlü mektupla çağrıda bulunulması halinde tebliğ edilen bu çağrı, gazetede ilandan daha kuvvetli bir bildirme yolu olduğundan, bununda geçerli olduğunu kabul etmek gerekir. (Y.11.HD 14.05.2015T., 2014/10338E., 2015/6915K.) Bu kabul neticesinde, nizalı üç yönetim kurulu kararına konu işlemlerin ana sözleşme ve yasaya uygun yapıldığını kabul etmek gerekeceğinden, batıl olduklarının tespiti ve neticesinde de ortaya çıkacak duruma göre davacının hissesini belirleme istemi reddedilmiştir.
Bu gerekçeye istinaden davanın reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 35,90TL karar ve ilam harcı peşin alındığından, bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Davalının kendisini vekil ile temsil ettirdiği görülmekle, karar tarihinde yürürlükte bulunun AAÜT gereğince hesap ve takdir olunan 2.180,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, istinaf kanun yolu açık olmak üzere (kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle istinaf kanun yoluna başvurulabileceği, istinaf incelemesinin Bölge Adliye Mahkemeleri ilgili Hukuk Dairesi tarafından yapılacağı) oy birliğiyle karar verildi.07/11/2018

Başkan Üye Üye Katip
e-imzalı e-imzalı e-imzalı e-imzalı