Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/152 E. 2018/538 K. 25.09.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2018/152 Esas – 2018/538

T.C.
ANKARA BATI
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA
ESAS NO : 2018/152 Esas
KARAR NO : 2018/538

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/02/2018
KARAR TARİHİ : 25/09/2018
K.YAZIM TARİHİ : 16/10/2018
Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :Davacı; zorunlu ihtiyaçlarından dolayı kredi kullanmak zorunda kaldığını, ancak ticari sicilinin ve kredi puanı yetersiz olduğundan talep ettiği kredi limiti yönünden talebinin olumsuz çıktığını, ödenmesi gereken borçlarından dolayı davalı şirket ile temasa geçtiğini, talep ettiği ve ihtiyaçlarını karşılaması gereken 45.000,00 TL ihtiyacını seri bir şekilde istenilen miktar üzerinden kredinin onaylanacağı yönünde taahhüt edildiğini, ancak çıkacak kredi yönünden garanti verildiği bu miktarında %20 komisyon alacaklarını da bu alacağı da kredi çıkana kadar teminat olarak bono alacaklarını beyan ettiklerini, maddi imkanın taahhüt edilen miktara zorunlu ihtiyaçtan dolayı kabul ettiğini, kendilerine 9.000,00 TL bono verdiğini, ancak kredinin onaylanmadığını, talebinin olumsuz çıktığını, daha sonra kendi kimliğimle sorgulattığında kredi puanına göre 20.000 TL kredi kullanma hakkının olduğunu, bunu bilen davalı git verilebilen 20.000 TL kredini çek bize olan bonoyu çekilen miktar üzerine tekabül eden 4.000 TL yi öde kısa bir süre sonra tekrar müracaat edilerek çekilecek kredi ile talep edilen 45. 000 TL ye tamamlarız diyerek kendisini ikna etmeye ve aksi taktirde teminat amaçlı alınan bonomu İcra takibine gideceği yönünde psikolojik baskı ve tehdit etmekte olduğunu, çıkan ancak kullanılmayan 20.000 TL kredide hiçbir emek ve çabaları olmadığı buna rağmen ellerinde bulunan teminat amaçlı bonoyu da taahhütlerini yerine getiremedikleri halde kendisine iade etmediklerini, bonoyu haksız tahsile koyarak haksız kazanç elde etmeye sebepsiz zenginleşmeye, haksız mal edinmeye yönelik ellerinde bulunan kendisine ait ve diğer talep sahiplerine aynı şekilde tutum ve davranışlarda bulunmak sureti ile davalının bunu ticaret haline dönüştürdüğünü beyan ederek, davalının elinde bulunan senetten dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili; davacı tarafın müvekkili firmaya başvuruda bulunduğunu ve bonoyu imzaladığını, bono bedelini ödemeyi taahhüt ettiğinin açıkça beyan ve kabul edildiğini, müvekkili firma ile davacı arasında imzalanan 02/01/2018 tarihli sözleşmenin 3. maddesinin 9,10,11,12. maddelerinin açık olup davacı tarafından bu maddelere uygun hareket edilmediğinin bizzat davacının beyanlarından açıkça anlaşıldığını, taraflar arasından akdedilen 02/01/2018 tarihli sözleşmenin 3. maddesinin 9 Alt bendinde “Kredi Talepçisinin istediği miktarda krediye başvurulur fakat talepçinin banka nezdindeki olumsuzluklarından veyahut benzer sebeplerden ötürü daha düşük meblağ kredi onaylandığında krediyi kullanacağını taahhüt etmiş sayılır. Onaylanan kredi tutan üzerinden komisyon alınır” şeklinde öngörüldüğünü, davacının iddia ettiği gibi 20.000,00 TL tutarlı kredi talebinin onaylanmasına müteakip müvekkil firmaya ödeme yapmayı sözleşme hükümlerince kabul etmesine rağmen ilgili ödemeyi yapmadığını açıkça beyan ettiğini, davacının sözleşme hükümlerine aykırı hareketiyle iyiniyetli ve dürüst davranmadığının da açıkça ortaya çıktığını, müvekkil şirket ile davacı arasında akdedilen 02/01/2018 tarihli sözleşme hükümlerinden 3. Maddenin 12. Bendi “… A.Ş. Firmasından kaynaklanan sebepler hariç; müşterinin talep etmiş olduğu kredi, banka tarafından kullanılmaya hazır hale getirildiğinde müşteri tarafından kullanılmazsa. … A.Ş. Firmasına verilen ücret ve kaporalar müşteriye iade edilmeyeceği gibi alınan senet de muaccel hale gelecek ve yasal işleme konulacaktır” şeklinde öngörüldüğünü, yani davacının beyanları dahi müvekkil firmayı doğrular nitelikte olup önceden kabul etmiş olduğu bir kısım krediyi dahi kullanmamış olup iş bu madde hükmünce de müvekkil firmanın haklılığı aşikar olduğunu, TTK hükümlerince illetten mücerret olan ve tarafımızca icra takibine konu edilen senedin hükümsüzlüğünün iddia edilebilmesi için ilgili senet bedelinin ödendiğinin yahut senedin geçersizliğinin ispatlanması gerektiğini, davacının bu noktalarda bir iddiası, talebi ve delili de bulunmadığını beyan ederek, davanın reddine karar verilmesi talep etmiştir.
DELİLLER :Ankara …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyası, davacıya ait vergi dairesi kayıtları, Ankara … İcra Hukuk Mahkemesinin … esas sayılı dava dosyası, banka kayıtları ile tüm dosya kapsamı.
GEREKÇE :Dava, simsarlık sözleşmesi gereği düzenlenen kıymetli evrak nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir
Göreve ilişkin kurallar, dava şartıdır. (HMK m.114/1-c) Mahkeme, dava şartlarının yerinde olup olmadığını yargılamanın her aşamasında gözetir. Bu nedenle somut uyuşmazlıkta mahkememizin görevli olup olmadığı hususu re’sen değerlendirilmiştir.
Asliye Ticaret Mahkemeleri’nin görev kapsamına giren ticari davaların neler olduğu 6102 sayılı TTK’nun 4. maddesinde belirlenmiştir.Buna göre:
a-TTK 4/1 maddesinde altı bent halinde sayılan hususlardan doğan davalar,
b-Özel kanun hükümleri gereği ticari sayılan davalar, (Kooperatifler Kanunu madde 99 gibi)
c-Her iki tarafında ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan davalar ticari dava sayılır ve Asliye Ticaret Mahkemesinin görev sahasına girer.
28/05/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3. maddesinin (k) ve (l) bentlerinde tüketici ve tüketici işleminin tarifi yapılmıştır. Buna göre; tüketici, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi; tüketici işleminin ise, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade etmektedir. Aynı Kanunun 73/1. maddesinde tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmiştir. Yine aynı Kanunun 83/2 maddesinde ise taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez düzenlemesine yer verilmiştir.
Somut olayda; mahkememizce yapılan araştırmada davacının tacir sıfatını taşımadığı, dava konusu senedin taraflar arasındaki sözleşme nedeniyle düzenlediğinin tarafların kabulünde olduğu ve uyuşmazlığın, davalının edimlerini yerine getirip getirmediği ve sonuç olarak ücrete hak kazanıp kazanmadığına yönelik bulunduğu, senet niteliğinde uyuşmazlık olmadığı tespit edilmiştir. Davacının, davalı tacir karşısında tüketici sıfatı taşıdığı ve taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin de “tüketici işlemi” olduğu anlaşılmıştır. Bu nedenle somut davada yargılama görevi 6502 sayılı yasanın 73. maddesi uyarınca tüketici mahkemelerine aittir. Bu nedenle 6100 sayılı HMK’nun 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğu dikkate alınarak, davanın usulden reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davaya bakmakla görevli mahkeme Ankara Batı Tüketici Mahkemeleri olduğundan HMK 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca davanın usulden reddine,
1-Yasal sürede başvurulması halinde dosyanın görevli Ankara Batı Nöbetçi Tüketici Mahkemesine gönderilmesine,
2-HMK’nun 331/2 madde gereğince süresi içerisinde müracaat yapıldığı takdirde yargılama giderlerine gönderilen mahkemece dikkate alınmasına, 3-Kararın kesinleşmesinden itibaren HMK’nun 20/1-son cümle gereği dosyanın iki haftalık süre içerisinde görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesinin istenilmemesi halinde DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA karar verilmesi için dosyanın yeniden ele alınmasına,
Dair, davacı ile davalı vekilinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle başvuru yapılmak suretiyle, Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.25/09/2018

Katip Hakim
e-imzalı e-imzalı