Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/147 E. 2018/537 K. 25.09.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2018/147 Esas – 2018/537

T.C.
ANKARA BATI
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ KARAR TÜRK MİLLETİ ADINA
ESAS NO : 2018/147 Esas
KARAR NO : 2018/537

HAKİM :
KATİP :

DAVACILAR : 1-
2-
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/02/2016
KARAR TARİHİ : 25/09/2018
K.YAZIM TARİHİ : 11/10/2018
Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :Davacı vekili; davalının Kazan İcra Müdürlüğü’nün … sayılı icra dosyası ile davacılar aleyhine 01/07/2011 tanzim tarihli, 30/06/2014 vadeli ve 42.000,00-TL lik senede istinaden kambiyo senetlerine özgü icra takibi başlattığını, müvekkil davacı şirket ile 01/07/2011 başlangıç tarihli kira kontratından başka bir ilişkisi bulunmadığını, diğer davacı müvekkilinin ise davacı şirkete kefil olduğunu, icra takibine konu kira kontratı imzalanırken, bu işyerini tutmak zorunda olan müvekkil davacılara, davalının gerektiğinde tahliye ile garanti amaçlı olarak kullanmak üzere kiraya verme şartı olarak zorlaması sonucu, müvekkil davacılar tarafından imzalanarak verilen iki senetten biri olduğunu, davacılar ile davalının kira ilişkisi dışında başka bir ilişkisinin mevcut olmadığını, kira borçlarının davalının … Bankası … Sitesi Şubesi ile … … Sitesi Şubesindeki hesaplarına ödendiğini, davalının Ankara …. İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası ile birkaç aylık kira bedeli için icra takibi başlattığını, ve bu kira bedelleri de icra dosyasına ödendiğini, bunların dışında Ankara … Sulh Hukuk Mahkemesinin … esas sayılı dosyası ile tahliye davası açıldığını ve tahliye kararı sonucu, müvekkil davacı taşınmazın anahtarını Ankara …. İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasına teslim ettiğini, bu icra takibine açtığı talep de teminat senetlerini ve kira bedelleri için verdiği senetleri davalıdan talep etmesine rağmen iade edilmediğini, müvekkil davacıların davalıya bir borcu olmadığını, davalının iade etmesi gerektiği senetleri iade etmeyerek karşılıksız senetleri icraya koyduğunu belirtmiş, bu nedenle müvekkil davacıların icra takibi senet ile borçlu olmadıklarının tespitine, icra takibinin iptaline ve davalının müvekkillere %20 tazminat ödemesine, icra takibinin durdurulmasına, yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili; davacılar vekilinin söz konusu senedin kira sözleşmesi yapmak için verildiğini söylediğini, davacılar vekilinin diğer beyanında ise kira borcunu ödediğini ifade ettiğini belirttiğini, davacılar vekilinin her iki beyanında da çeliştiğini, kambiyo senetleri niteliği itibariyle kayıtsız şartsız borç ikrarını içerdiğini, davacıların İİK madde 72’ye dayanarak menfi tespit davası açtığı için davada ispat yükümlülüğü borçlu davacıya ait olduğunu, takibe konu senetin 01/07/2011 tarihli kira sözleşmesine karşılık verilmiş bir senet olmadığını, davacı müvekkile kira sözleşmesi dışında 42.000,00-TL ödemeyi taahhüt etmiş ve buna dair senet verdiğini, kira sözleşmesinden kaynaklanan borcun ödenmiş olması bu senedin bedelsiz kaldığını göstermediğini, davacılar vekilinin icra takibinin durdurulmasına ilişkin talebin kabul edilemeyeceğini, İKK 72’de belirtiliği gibi icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında tedbir yoluyla takibin durdurulmasına karar verilemeyeceğini, yine davacılar vekilinin müvekkili davalıdan talep ettiği %20 tazminatta haksız olduğunu, müvekkili aleyhine tazminata hükmedilebilmesi için müvekkilinin haksız ve kötü niyetli olmasını gerektiğini belirtmiş, davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderlerinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE :Dava, kira sözleşmesi nedeniyle düzenlendiği tarafların kabulünde olan senet nedeniyle davacının borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Dava, Kahramankazan Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmakla; davanın ticari dava olduğu kanaatiyle dosya mahkememize gönderilmiştir.
Davalı vekilinin duruşmada alınan beyanında, tarafların arasında kira ilişkisi bulunduğunu, kira sözleşmesi düzenlenirken davacının ayrıca 42.000,00 TL nin ödenmesini taahhüt ettiğini, 42.000,00 TL kira sözleşmesinden bağımsız olduğunu, müvekkili tarafından kira sözleşmesinin yapılması için alındığını belirttiği görülmüştür.
Mevcut dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra, 05/04/2018 tarihinde açılmıştır. Burada öncelikli olarak Asliye Ticaret Mahkemesinin davaya bakmakla görevli olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir.
Diğer taraftan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari … sayılan bir işin diğeri için de ticari … sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari … esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
6335 sayılı Kanunun 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak … bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtay’ca re’sen incelenir. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/4. maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde Asliye Hukuk Mahkemeleri’ne açılan ticari davalarda görev kuralına dayanılmamış olması, Asliye Ticaret Mahkemesi’ne görevsizlik kararı verilmesini gerektirmeyecektir. Başka bir anlatımla, yargı çevresinde Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmayan yerlerde bir ticari uyuşmazlığın çözümü için Asliye Hukuk Mahkemesi’ne genel mahkeme sıfatıyla dava açılması halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilmeksizin işin görülmesi gerekir. Buna karşılık, kanun aksi durumu düzenlememiş olduğundan, Asliye Hukuk Mahkemesi’nin ticari olmayan bir davayı Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla görmüş olması açıkça bozmayı gerektiren bir usule aykırılık halini oluşturmaktadır.
6100 Sayılı HMK.nun 4/1-a maddesinde, Sulh Hukuk Mahkemeleri, dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın; kiralanan taşınmazların, 09/06/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanun’una göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaları görürler, hükmüne yer verilmiştir.
Eldeki davada, dava konusu senedin kira sözleşmesi nedeniyle verildiği iddiaları ileri sürülmüş olmakla; davalı vekilince de “senedin kira sözleşmesinin yapılması için ” belirtildiğinden, bu beyandan senedin teminat amaçlı düzenlendiği anlaşılmaktadır. Somut uyuşmazlıkta kira sözleşmesi nedeniyle borç bulunup bulunmadığının tartışılması gerektiğinden davanın açıldığı 05/04/2018 tarihinde yürürlükte olan HMK.nun 4/1-a maddesi gereğince dava değerine bakılmaksızın davaya bakma görevi Sulh Hukuk Mahkemesine aittir.
Bu açıklamalara göre, dava tarihinde yürürlükte olan HMK.nun 4/1-a maddesi gereğince dava değerine bakılmaksızın davaya bakma görevinin Sulh Hukuk Mahkemesine ait olduğu sonuç ve kanaatiyle göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine dair karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davaya bakmakla görevli mahkeme Kahramankazan Sulh Hukuk Mahkemesi olduğundan HMK 114/1-c 115/2 maddeleri uyarınca davanın usulden reddine,
1-Yasal sürede başvurulması halinde dosyanın görevli Kahramankazan Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
2-HMK’nun 331/2 madde gereğince süresi içerisinde müracaat yapıldığı takdirde yargılama giderlerine gönderilen mahkemece dikkate alınmasına, 3-Kararın kesinleşmesinden itibaren HMK’nun 20/1-son cümle gereği dosyanın iki haftalık süre içerisinde görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesinin istenilmemesi halinde DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA karar verilmesi için dosyanın yeniden ele alınmasına,
Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle başvuru yapılmak suretiyle, Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.25/09/2018

Katip Hakim
e-imzalı e-imzalı