Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/642 E. 2019/602 K. 16.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas – Karar No: 2017/642 Esas – 2019/602
T.C.
Ankara Batı
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA
ESAS NO : 2017/642
KARAR NO : 2019/602

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR : 1-
2-
3-
4-
VEKİLİ :

DAVA : Maddi ve Manevi Tazminat (Haksız Rekabet Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 16/11/2017
KARAR TARİHİ : 16/10/2019
K.YAZIM TARİHİ : 18/10/2019

Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
TALEP :Davacı vekili mahkememize sunduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 1983 yılında kurulduğunu, cam imalatı, ağırlıklı olarak oto cam üretimi alanında faaliyet gösterdiğini, davalıların müvekkili şirketin eski ortak ve yönetim kurulu üyeleri olduğunu, müvekkili şirketle davalı şahıslar ve diğer kurucu ortaklar arası ihtilaflar yaşanması nedeniyle 2015 yılı Eylül ayında … A.Ş.’nin kısmi bölünmeye konu edildiğini, kısmi bölünmenin tamamlandığını ve 15 Haziran 2016 tarihinde yürürlüğe giren Anonim Şirket Pay Devirleri ile İlişkili Tasarrufların Düzenlenmesine Dair Nihai Sözleşme imzalandığını, sözleşmenin 13. Maddesinde; …, … ile …, … ve … Pazarlama’nın pay sahiplerinin sözleşmeden sonra 24 ay boyunca Türkiye’de doğrudan ve dolaylı olara, otomotiv camı imalatı, üretimi, alım-satım faaliyeti, ticaret vb, … ve … Pazarlama ticari faaliytelir kapsamına girebilecek işler konusunda yatırımda bulunarak veya payların satın alınması, şirket kurulması, ona iştirak edilmesi veya herhangi bir şirketin müvekkili, pay sahibi vekil, danışmanı, çalışanı,…/…
e-imzalı e-imzalı e-imzalı e-imzalı

…/…direktörü veya görevlisi olarak veya herhangi sıfatla faaliyette bulunmayacaklarını kabul ve taahhüt ettiklerini, ancak davalıların rekabet yasağını ihlal ederek, şirket faaliyetleri hususunda yetkin ve kıdemli porsonelleri çeşitli vaad ve tekliflerle hukuka aykırı şekilde şirketleri bünyesine aldığını, müvekkilinin donanımlı iş gücünü ve meslek sırlarını temin etmeye, müvekkilinin 30 yıllık ticari birikiminden ve tecrübelerinden haksız şekilde yararlanmaya çalıştıklarını belirterek, davalıların sözleşme hükümlerine aykırı olarak haksız rekabet teşkil eden fiilleri nedeniyle müvekkili aleyhine elde edilen gelirlerinin tespitine, haksız rekabet nedeniyle oluşan şimdilik 5.000,00TL manevi ve kazanç kayıpları ve sair maddi zararlar için 500,00TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalılar vekili mahkememize sunduğu cevap dilekçesinde özetle; müvekkillerinin haksız rekabet hükümlerine aykırı bir eyleminin varlığından bahsedebilmek için öncelikle ekonomik çıkarların zarar görmesi ve bununla bağlantılı bir zararın, eylemi gerçekleştirenlerin kusuru neticisnde ortaya çıkması şartı arandığını, bir sermaye şirketi kurulmasının başlı başına haksız rekabet hükümlerine aykırılık teşkil etmemekle birlikte davacı şirketin sadece şirket kuruluşundan kaynaklanan bir zararının olmadığını, davacı tarafından kazanç kaybına veya maddi zarara ilişkin hiçbir belge sunulmadığını, davacı şirketin zarara uğradığı yönündeki iddianın aksine sermaye artırımında bulunduğunu, dava dilekçesinde yer alan iddiaların tamamen hukuka aykırı yollar ile elde etmiş olduğu deliller ve birtakım asılsız ve hukuki bir dayanağı bulunmayan sosyal yorumlar üzerine kurgulanmış olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :Davacı şirketin Ticaret Sicil kayıtları, ticari defter ve kayıtları, banka kayıtları, 04.04.2019 tarihli bilirkişi kurulu raporu, 25.06.2019 tarihli ek rapor ile tüm dosya kapsamı.
GEREKÇE :Dava, haksız rekabet nedeniyle maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.
Davalılar davacı şirketin eski ortak ve yönetim kurulu üyeleridir. Davalı şirkette davalı şahıslar ve diğer kurucu ortaklar arası ihtilaflar yaşanması nedeniyle 2015 yılı Eylül ayında … A.Ş. kısmi bölünmeye konu edilmiştir. Kısmi bölünme tamamlanmış ve kapanış sözleşmesi imzalanmıştır. Şirketin Ankara İstanbul Yolu .l… Km’deki fabrikası, bölünme neticesinde kurulan … San. Ve Tic. A.Ş.’ne bırakılmıştır. Kısmi bölünme sonrasında davalı şahıslar da davalı şirketteki paylarını devrederek ayrılmışlardır.
Bölünme ve devir sürecinde akdedilen 15 Haziran 2016 tarihinde yürürlük tarihli Anonim Şirket Pay Devirleri İle İlişkili Tasarrufların Düzenlenmesine Dair Nihai Sözleşmenin 13. maddesinde; “…, … ile …, … (… A.Ş. kastedilmektedir) ve … PAZARLAMA (… PAZARLAMA A.Ş. Kastedilmektedir) pay sahipleri olduğu dönem zarfında ve işbu Kapanış Sözleşmesi imzasından sonra yirmi dört (24) ay boyunca, Türkiye Cumhuriyeti bölgesi içinde doğrudan ve dolaylı olarak, otomotiv camı imalatı, üretimi, alım-satım faaliyeti, ticaret vb., … ve … PAZARLAMA ticari faaliyetleri kapsamına girebilecek işler konusunda yatırımda bulunarak veya payların satın alınması, şirket kurulması, ona iştirak edilmesi veya herhangi bir şirketin müvekkili, pay sahibi, vekili, danışmanı, çalışanı, direktörü veya görevlisi olarak veya herhangi sıfatla faaliyette bulunmayacaklarını kabul, beyan ve taahhüt etmektedir.” şeklinde hükümler düzenlenmiştir.
Sözleşmede imzası bulunan davalılar içinden … 12.04.2017 tarihinde tek ortaklı Anonim Şirket vasfındaki … San. ve Tic. A.Ş. unvanlı şirketi kurmuş ve tescil ettirmiş olduğundan akit ile belirlenen rekabet yasağını ihlal ettiği görülmektedir. Ortaklar arasında “Rekabet Memnuniyeti” ya da “Rekabet Yasağı” 6102…/…
e-imzalı e-imzalı e-imzalı e-imzalı

…/…sayılı TTK 230. maddesi ile düzenlenmiştir. 6102 sayılı TTK 230. maddesi ile sınırları çizilen rekabet yasağı belirli bir şirketteki ortaklığı sürmekte olan ortakların tutumlarını konu almaktadır. İhlal halindeki yaptırımlar da takip eden (231) madde ile belirlenmiştir. Huzurdaki davada davalı ortaklıktan ayrıldıktan sonra aynı iştigal alanında başka bir şirket kurduğu için TTK 230. madde ihlalinden bahsedilmesi olası değildir. Buna karşılık aynı Kanunun 217. maddesi “ortakların birbirleriyle olan ilişkilerinin düzenlenmesinde sözleşme serbestisi geçerlidir” hükmünü amirdir. Tespit edilen ihlal, taraflar arasında bu sözleşme serbestisine istinaden akdedilmiş olan Kapanış Sözleşmesi 13. maddesi ihlal gibi gözüküyor ise de; nihai sözleşmede Türkiye Cumhuriyeti bölgesi içinde faaliyette bulunmayacakları belirtildiğinden rekabet etmeme hükümlüğü coğrafi bakımdan işlem öncesinde satıcının faaliyet gösterdiği alanlarla sınırlı olması gerektiğinden geçerli kabul edilmemiş ve haksız rekabet olmadığı kanaatine varılmıştır.
İlke olarak; ortaklığın ya da pay sahipliğinin sonrasında getirilen rekabet yasakları, girişim özgürlüğünü ve dolayısıyla rekabeti kısıtlayıcı etkiye sahip olacaktır. Rekabetin korunması amacına yönelik olarak yetkilendirilmiş olan Rekabet Kurumu’nun gerekli hallerde rekabeti kısıtlayan yan sınırlamalar ve özellikle de rekabet yasaklan içeren hisse devir sözleşmelerine izin vermediği bilinmektedir. Huzurdaki Davada tarafların ciroları belirlenen eşiği aşmadığı için Rekabet Kurulu iznine tabi değildir. Ne var ki Birleşme ve Devralmalarla İlgili Teşebbüs, Ciro ve Yan Sınırlamalar Hakkında Kılavuz ile belirlenen ölçütler, Mezkûr Kılavuzun 52 ile 58. paragrafları huzurdaki davanın konusu ile doğrudan ilgilidir.
Satıcıya getirilen rekabet etmeme yükümlülüğünün yan sınırlama olarak kabul edilebilmesi için; süre, konu, coğrafi alan ve kişi yönünden kapsamının, işlemin uygulanabilmesi için gerekli olan makul düzeyi aşmaması gerekmektedir.
Süre bakımından üç yılı aşmayan rekabet etmeme yükümlülüklerinin genel olarak makul olduğu kabul edilmektedir. Ancak, müşteri bağımlılığının daha uzun sürmesi ve devredilen know\how’ın niteliği gereği gerekli olması durumunda, somut olayın gerektirdiği ölçüyü aşmamak kaydıyla, üç yılı aşan rekabet etmeme yükümlülüklerinin de yan sınırlama kapsamında değerlendirilmesi mümkün olabilmektedir.
Rekabet etmeme yükümlülüğü kural olarak işlem öncesinde devre konu ekonomik birimin faaliyet alanını oluşturan mal ve hizmetlerle sınırlı olmalıdır. Gelişim aşamasını tamamen ya da büyük ölçüde tamamlamış, ancak henüz pazarlama aşamasına geçilmemiş mal ve hizmetler de bu kapsama dâhil edilebilecektir.
Benzer şekilde, rekabet etmeme yükümlülüğü, coğrafi bakımdan, işlem öncesinde satıcının faaliyet gösterdiği alanlarla sınırlı olmalıdır. Bununla bitlikte, satıcının yeni bölgelere girmek için yatırım yapmış olması gibi istisnai durumlarda bu bölgeler bakımından getirilen sınırlama da gerekli ve makul kabul edilebilecektir.
Satıcının kendisi ve satıcı ile ekonomik bütünlük oluşturan iktisadi birimler ve acenteleri bakımından getirilen kısıtlama makul kabul edilebilecek iken, bunun ötesinde, özellikle satıcının bayileri ya da kullanıcılar bakımından getirilen rekabet etmeme yükümlülüğü gerekli ve ilgili bir sınırlama olarak kabul edilmeyecektir.
Rekabet etmeme yükümlülüğü ile benzer nitelikte ya da bu yükümlülüğü tamamlayıcı nitelikte olan; satıcının devre konu teşebbüsün çalışanlarını istihdam etmemesi, devre konu teşebbüse ait ticari sırları açıklamaması ve kullanmaması gibi yükümlülükler de rekabet etmeme yükümlülüğü ile benzer şekilde değerlendirilecektir. Şu kadar ki gizliliğin know-howa ilişkin olması halinde, söz konusu bilginin gizli kaldığı, yani know-how niteliğini koruduğu sürece açıklanmamasına ve kullanılmamasına yönelik olarak getirilen yükümlülük, işlemin asli bir unsuru olarak değerlendirilebilecektir.
e-imzalı e-imzalı e-imzalı e-imzalı

İş bu vakada incelenen Kapanış Sözleşmesinin 13. maddesi ile belirlenen rekabet yasağının gerek (iki yıl) gerekse kapsam (oto cam) yönünden tarafların menfaatini korumanın ötesine geçen ve girişim özgürlüğünü, dolayısıyla rekabeti, kısıtlayan bir hüküm olmadığı değerlendirilmektedir.
Davacı yanın ileri sürdüğü Haksız Rekabet ihlallerinin bir bölümü “Şirketin eski çalışanlarının Şirket aleyhine haksız dava açmaya yönlendirilmesi şeklinde özetlenebilecek davranışlardır. Dava açma hürriyetinin Anayasa de güvence altında olduğu gerçeğinden hareketle, bu kapsamdaki iddiaların doğruluğunun tetkiki olası görülmemektedir. Nitekim 6102 sayılı TTK Haksız Rekabete ilişkin maddelerinde bu davranışa ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. “Müşteri bilgilerinin edinildiği ve bir çanta adresinden çıkarıldığı” iddiası ise henüz iddia aşamasında olup yetkili ceza mahkemesi tarafından alınmış bir karar bulunmamaktadır. Bilirkişi heyeti incelemekle yetkili olduğu ticari defterlerin tetkikinde ise davacı tarafın bir zararının oluştuğuna ilişkin bir emareye rastlanmamıştır.
Manevi Tazminat müessesesi Türk Borçlar Kanunu (58. madde) hükümleri ile belirlenmiş olup “kişilik haklarının zedelenmesi” haline özgüdür. Huzurdaki davada bu içerikte bir eyleme rastlanmamıştır.
Davalı taraflardan …’ın 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu 217. maddesi ile tanınan “sözleşme serbestisi” kapsamında akdettiği Anonim Şirket Pay Devirleri ile İlişkili Tasarrufların Düzenlenmesine dair Nihai Sözleşme (13. Madde) ile taahhüt ettiği rekabet memnuiyetine davalı tüzel kişilik … San.ve Tic. A.Ş.’ni kurmak suretiyle uymadığı görülmüş ise de; nihai sözleşmede Türkiye Cumhuriyeti bölgesi içinde faaliyette bulunmayacakları belirtildiğinden rekabet etmeme hükümlüğü coğrafi bakımdan işlem öncesinde satıcının faaliyet gösterdiği alanlarla sınırlı olması gerektiğinden geçerli kabul edilmemiş ve haksız rekabet olarak değerlendirilmemiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ilgili 55. madde hükümleri ile belirlenen Haksız Rekabet ihlallerine ilişkin olarak herhangi bir ispat vesikasının bulunmadığı, davalı tarafların rekabet memnuiyeti döneminde cam ticaretine ilişkin olarak herhangi bir satışlarının (cirolarının) bulunmadığı, davacı tarafın da satışlarında ya da karlılığında bir azalma olmadığı, davacının net satışlarının 2012 yılından itibaren düzenli olarak artış gösterdiği, özellikle dava konusu kapanış sözleşmesinin 13. Maddesinde yer alan 24 ay rekabet etmeme yasağı kapsamında değerlendirildiğinde, 15.06.2016 tarihinden sonra davacının satışlarının bariz bir şekilde arttığı, aynı şekilde bu artışın davacının karlılığına da yansıdığı, dolayısıyla somut bir zararın tespitinin yapılamadığı anlaşıldığından, davacının reddine karar vermek gerekmekle, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Alınması gereken 44,40TL karar ve ilam harcının peşin alınan 93,93TL harçtan mahsubu ile bakiye 49,53TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Maddi Tazminat davası yönünden; davalının kendisini vekil ile temsil ettirdiği görülmekle karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince takdir ve hesap edilen 500,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara ödenmesine,
4-Manevi Tazminat davası yönünden; davalının kendisini vekil ile temsil ettirdiği görülmekle karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince takdir ve hesap edilen 2.725,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara ödenmesine,
5-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-Karardan sonra yapılacak yargılama giderinin davacının gider avansından karşılanmasına, karar kesinleştiğinde arta kalan gider avansının davacıya iadesine,
e-imzalı e-imzalı e-imzalı e-imzalı

Dair; davacı vekili ile davalılar vekilinin yüzlerine karşı İstinaf kanun yolu açık olmak üzere ( kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle İstinaf kanun yoluna başvurabileceği, istinaf incelemesinin Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesi tarafından yapılacağı ) oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.16/10/2019

Başkan Üye Üye Katip
e-imzalı e-imzalı e-imzalı e-imzalı