Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/618 E. 2018/97 K. 20.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas – Karar No: 2017/618 Esas – 2018/97
T.C.
Ankara Batı
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA
ESAS NO : 2017/618
KARAR NO : 2018/97

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLLERİ :

DAVALI :
VEKİLLERİ :

DAVA İHBAR OLUNAN:
DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/02/2015
KARAR TARİHİ : 20/02/2018
K.YAZIM TARİHİ : 01/03/2018

Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin davalı taraf nezdinde elektrik aboneliğinin mevcut olduğunu, elektrik faturalarından da görüleceği üzere 2011-Haziran 2014 fatura dönemlerinde davalı tarafça müvekkil şirketten kayıp kaçak bedeli, dağıtım bedeli, perakende satış hizmet bedeli, sayaç okuma bedeli ve iletim bedelinin haksız olarak tahsil edildiğini, hukuki dayanaktan yoksun olan bu miktarların müvekkili şirketten usul ve yasaya aykırı şekilde tahsil edildiğini, mevzuat hükümleri çerçevesinde EPDK’ya elektrik satışlarında uygulanacak fiyatlandırmaya esas unsurları tespit etme görevinin verildiğini, ancak 1 KWH elektrik enerjisinin tüketicilere ulaşıncaya kadarki maliyet ve kâr payı olduğunu, EPDK’ya sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme yetkisi ve görevinin verilmediğini, EPDK’nin Kanunla verilen yetkiye dayanarak Perakende Satış Hizmet Geliri ile Perakende Enerji Satış Fiyatlarının Düzenlenmesi Hakkında Tebliğ, Dağıtım Sistemi Gelirinin Düzenlenmesi Hakkında Tebliğ ve Elektrik Tarifeler Yönetmeliğini yayınladığını, Yönetmeliklerin uygulanması için kurul kararları ve ikincil mevzuat uyarınca lisans sahibi şirketlerin elektriği kullananlardan davaya konu edilen bedelleri tahsil ettiğini, ancak mevzuatın dayanağı olan 4628 ve 6446 sayılı Kanunlarda EPDK’ya sınırsız bir tarife ve fiyat belirleme hak ve yetkisi verilmediğini, Elektrik Dağtım şirketlerinin EPDK Kurul Kararları ve tebliğleri çerçevesinde elektrik kullanan abonelerin faturalarına yansıtarak aldıkları kayıp-kaçak, sayaç okuma, perakende satış hizmet, iletim sistemi kullanım ve dağıtım bedellerinin elektrik enerjisi kullananlara aktif tüketim bedeli dışında ek bir mali yük ve külfet getirdiğinin izahtan vareste olduğunu, kayıp-kaçak bedeli hakkında verilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun kararında elektrik enerjisinin nakli esnasında meydana gelen kayıp ile başka kişiler tarafından kaçak kullanmak suretiyle kullanılan elektrik bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmek hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığını, elektrik kaybını önleme ve engelleme veya hırsızı takip edip bedelini ondan tahsil etme görevinin bizzat enerjinin sahibi davalıya ait olduğunu belirterek, kayıp kaçak bedeli, dağıtım bedeli, perakende satış hizmet bedeli, sayaç okuma bedeli ve iletim bedeli adı altında tahsil edilen bedellerin şimdilik 14.190,00 TL’sinin her ay tahsil edilen tutarlar yönünden ayrı ayrı hesaplanacak avans faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanununa göre faaliyet gösterdiğini, EPDK’dan alınan lisans ile tüketicilere elektrik tedarik ettiğini, müvekkili şirket ile davacı şirket arasında aktif elektrik enerjisi tedarik sözleşmesi akdedildigini, davacının, müvekkili şirketten aktif elektrik enerjisi tedarik etmeye başladığını, 6446 sayılı Kanun’un 17. maddesinde tarifelerin nasıl uygulanacağı ve tarifeler dışında piyasa faaliyetleri ile doğrudan ilişkili olmayan hiçbir unsurun olmayacağının belirtildiğini, yine aynı Elektrik Piyasası Kanunu ile Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’na tüketicilere yapılacak elektrik satışlarında uygulanacak fiyatlandırmaya esas unsurları tespit etme görevi verildiğini, kayıp-kaçak bedelinin EPDK’nın kurul kararı ile belirlediği bir bedel olduğunu, EPDK kurul kararının tüzel ve gerçek kişileri bağlayıcı niteliğe haiz olduğunu, müvekkili şirketin EPDK kurul kararı ile belirlediği tarifelere yasal olarak uymak zorunda olduğunu, ayrıca yasal mevzuata uygun olarak elektrik bedeli ve PSH bedeli tedarikçi şirkete, iletim, dağıtım, kayıp-kaçak, sayaç okuma, açma-kapama bedelleri ilgili dağıtım şirketine, TRT payının TRT Genel Müdürlüğüne, BTV ilgili belediyelere, enerji fonunun ise Enerji Bakanlığına ödendiğini, Dağıtım Şirketlerinin aboneye yaptığı hizmetler karşılığı EPDK’mn yayınladığı tarifeler üzerinden elektrik tedarikçisine sistem kullanım bedeli ve kayıp-kaçak bedeli adı altında fatura kestiğini, müvekkili şirket ile BEDAŞ arasında Dağıtım Sistem Kullanım anlaşması akdedildiğini, bu sözleşme mucibince tüketiciden kesilen kayıp-kaçak bedeli müvekkili şirket tarafından fatura karşılığı BEDAŞ’a ödediğini, müvekkil şirketin tedarikçi firma olduğunu, kayıp-kaçak bedelini sayacın yer aldığı ilde bulunan Elektrik dağıtım şirketine fatura karşılığı ödeme yükümlülüğünün bulunduğunu, bu nedenle iş bu davanın BEDAŞ’a yöneltilmesinin gerektiğini, dava dilekçesinde müvekkili şirketten hangi alacakların talep edildiğinin açıkça belli olmadığını, oysa müvekkili şirketin davacı taraftan elektrik faturası ile tahsil etmiş olduğu alacakların isimleri ve miktarlarının belli alacak olduğunu, dava dilekçesinde istenilen alacak taleplerinin belirtilmesinin gerektiğini, davanın belirsiz alacak davası olduğunu, davanın BEDAŞ’a ihbar edilmesini talep ederek davanın reddini savunmuştur.
Mahkememizce yapılan yargılama neticesinde davanın kısmen kabulüne, bilirkişi raporunda hesaplanan 10.771,13 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Mahkememizce verilen 08/10/2015 tarihli ve 2015/99 E., 2015/463 K. sayılı kararın davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 13/09/2017 tarih ve 2016/1474 E., 2017/11873 K. sayılı ilamı ile “…17.06.2016 Tarih 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren geçmişe de etkili 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı kanunun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü getirilerek Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri geçmişe de etkili olarak sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde EPDK.nun Kanundaki yetkileri genişletilerek yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.
Yine, 6719 sayılı kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen;
Geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü,
Geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.
Hal böyle olunca, karar tarihinden sonra yürürlüğe girmiş bulunan bu yasa değişikliklerinin, yürürlük tarihi öncesi dönemde geçerli olan EPDK kararlarına dayanılarak alınmış olan ve dava konusu yapılan kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılan ve halen devam eden davalarda da geçmişe etkili olacak şekilde (bu yasa değişikliği öncesinde açılan ve halen görülmekte olan davalar da) uygulanması gereken hükümler içerdiğinden, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17., geçici 19. ile 20. maddelerinin, somut olaya etkisinin bulunup bulunmadığının yerel mahkemece tartışılıp değerlendirildikten sonra sonucuna uygun bir karar verilmesi gerektiği…” belirtilerek Mahkememiz hükmünün HUMK’nun 428. maddesi gereğince davalı yararına bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay bozma ilamı sonrasında, Mahkememizin yukarıdaki esasına kaydedilen dosyada, yasaya uygun bulunan bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
Dava; elektrik abonesi olan davacıdan tahsil edilen kayıp-kaçak vs. bedellerin iadesi talebine ilişkindir.
Taraflar arasında Elektrik Abone Sözleşmesi’nin düzenlendiği ve sözleşmenin halen geçerli olduğu ve bilirkişi raporuna göre dava konusu kalemlere ilişkin davacının 10.771,13 TL alacaklı olduğu anlaşılmıştır.
Kayıp-kaçak, dağıtım ve iletim bedeli, sayaç okuma ve perakende satış hizmet bedeli ile ilgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 E. – 2014/679 K. sayılı kararı ile Anayasa’nın “Vergi Ödevi” başlıklı 73.maddesinde “Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır. Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar Kuruluna verilebilir” şeklindeki düzenlemeye göre kayıp-kaçak, sayaç okuma, dağıtım, perakende hizmet ve iletim bedeli uygulamasının EPDK kararları ve tebliğleri çerçevesinde uygulama arz eden kanunlar ve ikincil mevzuat hükümleri çerçevesinde EPDK tarafından belirlenerek uygulandığından bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK’ya sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak elektrik bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne kadar bedel ödendiğinin bilinmesinin de şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğundan EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınması doğru bulunmayarak hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir.
Dava tarihinden sonra, 17/06/2016 tarihinde 29745 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanun’un 21. maddesi ile 6446 sayılı Kanun’un 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bent ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; Tüketici Hakem Heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır” hükmü getirilmiştir.
Ayrıca, 6719 sayılı Kanun’un 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen Geçici 19. madde de; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur” ve geçici 20. maddede ise, “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17. madde hükümleri uygulanır” hükmü düzenlenmiştir. Söz konusu maddeye göre Tüketici Hakem Heyetleri’nin ve mahkemelerin bu konuda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri geçmişe de etkili olarak sadece dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmıştır. Diğer bir ifade ile yerindelik denetimi yapılamayacağı kabul edilmiştir.
Dava tarihi olan, 17/02/2015 tarihinden sonra yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanun ile yapılan değişikliklerin Kanunun 17/06/2016 yürürlük tarihinden önceki dönemde geçerli olan EPDK kararlarına dayanılarak tahsil edilmiş dava konusu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılan ve halen devam eden alacak davalarında da geçmişe etkili olacak şekilde uygulanması gerektiği anlaşılmaktadır.
Yargılama sırasında yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanun gereğince davacı vekilinin inceleme ve araştırma yapılmasına yönelik açık talebi bulunmamaktadır.
Bundan başka, davanın devamı sırasında, dava konusu alacağın ödenmesi, menkul malın davacıya teslim edilmesi, gayri menkulün tahliye edilmesi gibi nedenlerle veya davanın açılmasından sonra yürürlüğe giren yeni bir kanun yada Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı nedeniyle davanın konusuz kalması mümkündür. Davanın konusuz kaldığının tespit edilmesi halinde, mahkemece; esas (asıl talep) hakkında “Davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına” ilişkin hüküm kurulması gerekmektedir. Bu tür kararlar, hükümler gibi (eda, tespit, inşai) nihai kararlardandır. Mahkeme kararı, aynı zamanda dava konusu hakkın mevcut olmadığını da tespit ettiği için tespit hükmü niteliğindedir.
Davanın konusuz kalması halinde, mahkemece; yargılamaya devam edilerek davanın açıldığı tarih itibariyle hangi tarafın haklı olduğunun tespit edilmesi, o taraf lehine yargılama giderleri ve vekalet ücretine karar verilmesi gerekir. Başka bir deyişle, yürürlüğe giren yeni yasa nedeniyle konusuz kalan davada, yeni yasanın yürürlüğe girmemiş olması halinde, davanın açıldığı tarih itibariyle haklı olan ve davasını avukat ile takip eden taraf lehine “maktu vekalet” ücretine hükmedilmesi, yargılama giderlerinin ise karşı taraftan tahsiline karar verilmesi gerekmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18/11/2009 tarih, 2009/18-421 E. – 2009/526 K. sayılı ilamında “Dava tarihinde davasında haklı bulunan davacının, sonradan yürürlüğe giren yasa nedeniyle haksız duruma düşmesi söz konusu olmadığından, davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği” belirtilmiştir.
Somut olayda, dava tarihi itibariyle 21/05/2014 tarih 2013/7-2454 E.-2014/679 K. sayılı HGK kararı uyarınca davacının dava açmakta haklı olduğu anlaşılmaktadır. Yargılama harç ve giderleri, kural olarak davada haksız çıkan aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilir (HMK md.326/1). Aynı şekilde, vekalet ücreti yönünden de haksız çıkan taraf aleyhine hüküm kurulur (HMK md.330/1). Dava açıldığı anda haklı durumda bulunan tarafın, yargılama sırasında oluşan yasa değişikliği sonucu haksız duruma düşmesi halinde yargılama giderlerinden, dolayısıyla karşı tarafın vekalet ücretinden sorumlu tutulması mümkün değildir.
Açıklanan nedenlerle, konusuz kalan davanın esasıyla ilgili olarak karar verilmesine yer olmadığına, dava tarihinde davasında haklı bulunan davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesine, yargılama giderlerinin dava açılmasına sebebiyet veren davalı üzerinde bırakılmasına dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın konusuz kalması nedeniyle, davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
2-Alınması gereken 35,90 TL karar ve ilam harcının, peşin alınan 242,33 TL harçtan mahsubu ile bakiye 206,43 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Davacı tarafından yatırılan 35,90 TL peşin harç, 27,70 TL başvuru harcı, 4,10 TL vekalet harcı olmak üzere toplam 67,70 TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
3-Davacı tarafından sarf edilen 800,00 TL bilirkişi ücreti, 181,15 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 981,15 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Davacının kendisini vekil ile temsil ettirdiği görülmekle karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT.nin 6/1. maddesi gereğince takdir ve hesap edilen 2.180,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
Dair, davalı vekilinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle başvuru yapılmak suretiyle, Yargıtay ilgili Hukuk Dairesi nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 20/02/2018

Katip Hakim
e-imza e-imza