Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/596 E. 2019/308 K. 02.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2017/596 Esas – 2019/308
T.C.
Ankara Batı
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2017/596 Esas
KARAR NO : 2019/308

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVA : HAKSIZ REKABETİN TESPİTİ VE MEN’İ, MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT
DAVA TARİHİ : 27/10/2017
KARAR TARİHİ : 02/05/2019
K. YAZIM TARİHİ: 24/05/2019

Yukarıda tarafları yazılı davanın Mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, Türkiye genelinde sondaj malzemeleri imalatı, tamiratı, petrol ve jeotermal sondaj faaliyetleri konusunda tanınmış, 1975 yılından bu yana faaliyet gösteren bir firma olup önemli bir müşteri kitlesi ve portföyüne sahip olduğunu, petrol, jeotermal ve benzeri alanlarda kullanılmak üzere sondaj makineleri ve parçalaRI ürettiğini ve satış sonrası bakım ve tamir işlerini yaptığını, dava dışı …’ın, müvekkili olduğu firma bünyesinde 20 yılı aşkın süre ile son olarak “Ustabaşı” sıfatı ile çalışmış olduğunu, işyerindeki konumu itibariyle müvekkili tarafından üretilen tüm ürünlerin ve hizmetlerin teknik detaylarına ve ticari sırlarına hakim olup sahada da çalışması sebebi ile müvekkilinin müşterilerinin her türlü bilgisine sahip eski bir çalışanı olduğunu, emeklilik süresinin dolduğu gerekçesi ile istifa eden dava dışı …’ın 28/06/2016 tarihinde işten ayrılmış olduğunu, müvekkilinin başta 88.362,81 TL kıdem tazminatı olmak üzere tüm işçilik alacaklarını nakden ve defaten kendisine ödediğini, ancak daha sonradan dava dışı …’ın, henüz işten ayrılmadan 20 gün önce 08/06/2016 tarihinde, tek ortağı ve yönetim kurulu tek üyesi olarak müvekkili firma ile birebir aynı faaliyet alanında davalı … A.Ş.’yi kurmuş olduğunun ve kurulan şirket ile müvekkilinin müşterilerine ve çalışanlarına teklifte bulunduğunun öğrenildiğini, davalı firmanın, dava dışı …’ın müvekkilinin bünyesindeki çalışmalarından elde ettiği bilgileri, müvekkili firmaya ait müşterilerle iletişime geçerek müvekkilinin yıllar boyu emekle oluşturduğu bilgi birikimini kullanarak iş ve müşteri kaybına ve pazar payının daralmasına sebebiyet vermek amacıyla müvekkilinin aleyhine, kendi lehine iş ve ciro artırımı amacı ile kullandığını, davalının, yıllardır müvekkilinin bünyesinde çalışan ve özellikle müvekkilinin imalat süreci ve müşteri bilgilerine hakim olan eğitilmiş işçilere iş teklif ettiğini; bu işçileri, müvekkili firma ile olan iş akitlerini feshetmeleri yönünde teşvik ettiğini, ilgili işçileri işe almak suretiyle de haksız rekabete sebebiyet verdiğini, vermeye devam ettiğini, dava dışı …’ın müvekkili firmaya ait tüm gizli bilgileri, kendisinin kurduğu davalı … A.Ş. ve kendi yararına kullanarak haksız rekabete sebebiyet verdiğini, dava dışı …’ın işten ayrıldığı tarihi takiben müvekkilinin toplam satışlarında çok ciddi kayıplar meydana geldiğini, davalının, geçmişten bugüne imalat sürecinde müvekkili tarafından oluşturulan malzeme ve üretim bantlarının birebir aynılarını ürettiğini ve ürettirdiğini, TTK. md. 55 ve devamı hükümlerine aykırı olarak davalı … ve Ticaret A.Ş.’nin müvekkilinin faaliyet alanında olan imalat, doğrultma, sondaj malzemeleri ithalatı ve benzeri işleri de yapmak üzere tanıtım ve reklam faaliyetlerinde bulunduğunu, müvekkiline ait imalatların birebir aynısı ve benzerleri ile ticari faaliyette bulunduğunu, müvekkilinin müşterilerini arayarak ya da müşterilerine e-posta göndererek müvekkilini kötülemek, gerçeğe aykırı bilgi vermek ve yanıltıcı reklam yapmak, fiyat kırmak suretiyle müvekkilinin müşteri kaybına uğramasına ve pazar payının azalmasına neden olduğunu, müvekkilinin birçok çalışanına iş teklifinde bulunmak suretiyle müvekkili ile iş sözleşmelerinin feshine sebebiyet verdiğini, müvekkili bünyesindeki çalışma sebebi ile öğrenilen bilgilerin iş ve ciro artırımı amacı ile davalı firmanın lehine kullanıldığını beyan ederek, davalı firmanın TTK md. 55 hükmüne aykırı eylemlerinin tespitine, haksız rekabetin men’ine, temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte; TTK 56 inci maddesi “e” bendi uyarınca 10.000,00 TL manevi zararın ve TTK 56 inci maddesi “d” bendi gereğince fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydı ile şimdilik 100.000,00 TL maddi zararın davalı … ve Ticaret A.Ş.’den tahsili ile müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin kurucusu dava dışı …’ın, 26 yıl davacı şirkette çalıştığını, artık hizmet süresini tamamlandığını düşünen dava dışı …’ın bu düşüncesini davacı işveren ile de 02/06/2016 tarihinde paylaştığını, davacı şirket yetkililerinin, muhasebecinin izinde olduğunu, döndüğü zaman işlemlerini tamamlayacaklarını söylediğini ve dava dışı …’ın yıllık izine çıkarıldığını, dava dışı …’ın yıllık izin dönüşü kıdem tazminatını da hak edecek şekilde işten ayrıldığını, hatta davacı şirket yetkililerine bu sektörde çalışacağını beyan ettiğini ve davacı şirket yetkilileri tarafından, kendi ürünlerinden % 5 karla satış yapma teklifinde bulunulduğunu, taraflar arasında hiçbir olumsuz diyaloğun da geçmediğini, ancak iş sözleşmesinin feshini takip eden gün davacı şirket yetkilisinin, dava dışı …’ı aradığını ve bazı belgeleri imzalaması gerektiğini beyan ettiğini, dava dışı …’ın, bu sebeple gittiğinde rekabet yasağı taahhütnamesini imzalamasının istendiğini, dava dışı …’ın, buna bir anlam veremediğini sebebini sorduğunda, davacı şirket yetkililerinin, bu belgenin imzalanması sırasında dava dışı …’a karşı çok agresif davrandığını ve psikolojik baskı uyguladıklarını, sözleşmesi sona eren ve henüz parasal hakları kendisine ödenmemiş olan ve söz konusu baskının etkisinde kalan dava dışı …’ın, söz konusu belgeyi içeriğine vakıf olmadan daha önce davacı şirket yetkililerine de söylediği doğrultuda “muayene hizmetleri, hardbanding, omuz tahsisi işleri yapacağı” yönünde kayıt düşerek imzalamak zorunda kaldığını, bu davanın kötü niyetle açılmış olduğunu, davacı şirketin, müvekkiline ve dava dışı …’a 22/11/2016 tarihinde Ankara …’üncü Noterliğinden ihtar çekildiğini, bu ihtara Ankara ..’inci Noterliğinin 21/12/2016 tarihli ve … sayılı ihtarnamesi ile cevap verilmiş olduğunu, söz konusu cevapta “ihtarnamede sözü geçen taahhütnamenin müvekkilde bulunmadığı, söz konusu ihtarnamenin bir suretinin müvekkile iletilmesi halinde konu hakkında ayrıntılı cevap verilebileceği, müvekkili faaliyet alanının taraflarca belirlenen alanlarla sınırlı olduğunu, müvekkilin haksız rekabet kurallarına aykırı faaliyet gösterdiğine nasıl kanaat getirildiği, bu kanaate ilişkin somut verilerin neler olduğu, bu verilerin müvekkile ulaştırılması halinde her türlü yanlış anlaşılmaların ortadan kaldırılabileceği, buna rağmen uyuşmazlığın çözülememesi halinde 6325 sayılı Arabuluculuk Kanunu uyarınca sorunun çözülebileceği” nin bildirilmesine rağmen ihtarnameye cevap verilmediğini ve müvekkilini nıaddi-manevi olarak zarara uğratmak ve ticari sırlarına yargıyı kullanarak vakıf olmak maksadıyla işbu davantn açılmış olduğunu, Türk Hukukunda haksız rekabetin temel olarak iki kanunda düzenlendiğini, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 57’nci maddesi uyarınca, ”Gerçek olmayan haberlerin yayılması veya bu tür ilanların yapılması ya da dürüstlük kurallarına aykırı diğer davranışlarda bulunulması yüzünden müşterileri azalan veya onları kaybetme tehlikesiyle karşılaşan kişi, bu davranışlara son verilmesini ve kusurun varlığı halinde zararının giderilmesini isteyebilir. Ticari işlere ait haksız rekabet hakkında Türk Ticaret Kanunu hükümleri saklıdır.” 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 54’ncü maddesi uyarınca ise, haksız rekabet hükümlerinin amacının “bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanması” olduğu belirtilerek “rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırılığı” şeklinde ifade edildiği, haksız rekabetin varlığı için; haksız ve hukuka aykırı bir fiil ile, iktisadi rekabetin kötüye kullanımı yoluyla, bir zarar veya zarar tehlikesinin oluşturulmuş olmasının gerektiğini, rekabetin işleyişinde eşitsizliğe yol açan her türlü fiilin hukuka aykırı olarak değerlendirildiğini, diğer taraftan haksız rekabeti doğuran fiilin özünde ekonomik bir değer taşımasının gerektiğini, gelir elde etme amacı taşımayan faaliyetlerin haksız rekabetin konusunu oluşturamayacağını, haksız rekabetin meydana gelebilmesi için iktisadi bir menfaatin ihlal edilmiş olmasının veya böyle bir tehlikenin doğmasının gerekli olduğunu, TTK m. 56‘da “haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, mesleki itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse” ye dava açma hakkı tanındığını, bununla birlikte, haksız rekabet fiilinden zarar gören kişinin maddi tazminat talebinde bulunabilmesi için failin kusurlu olması ve belirli bir zararın gerçekleşmiş olmasının da gerektiğini, her haksız fiilde olduğu gibi, haksız rekabetin doğmasına neden olan fiil ile oluşacak zarar veya zarar tehlikesi arasında nedensellik bağının olması gerektiğini, davalı müvekkili şirketin kurucusu dava dışı …’ın davacı işverenin yanında imalat bölümünde çalışan ustabaşı olduğunu ve müvekkilinin, davacı işverenin müşteri çevresi konusunda bilgi sahibi olmasının da mümkün olmadığını, müşteri ile muhatap olan birimlerin satış, satın alma ve muhasebe birimleri olduğunu, dava dışı …’ın bu birimlerde çalışmamış olduğunu, dava dışı …’ın şu anki iş yerinin büro şeklinde olduğunu, davacı işverenin yanında çalışırken yapmakta olduğu boru tamiri ve torna işini, şu an kendi iş yerinde yapmadığını, dolayısıyla bu konularla ilgili davacı işverenin sırlarına sahip olması, bu sırları davacı işverenin aleyhine onun zararına kullanmasının mümkün olmadığını, keza dava dilekçesinde müvekkilinin, davacı şirketin sırlarını ifşa ettiğine, müşterilerine teklifte bulunduğuna ilişkin herhangi bir somut veriye de yer verilmediğini, ek olarak bir takım fotoğraflar konulmuş olsa da; hangi iddiayı ispat için konulduğunun dahi net olmadığını, müvekkilinin, davacı ile aynı sektörde faaliyette bulunduğunun çekişmeli olmadığını ancak; alanlarının farklı olduğunu, ülkemizde aynı sektörde başka firmaların da faaliyette bulunduğunu, yapılan işlerin de sır niteliğinde olmadığını, müvekkili Tahribatlı Tahribatsız Muayene Hizmetleri, Kaynaklı Üretim Proseslerinin Üçüncü Parti Gözetim Hizmetleri, Sondaj Ekipmanları Muayene Hizmetleri, Kaynak/Tahribatsız Muayene (NDT) Personeli Sertifıkasyonunun Değerlendirilmesi, UT Kontrol Sahada Kaynak Tamiratı Hizmetleri’nin ISO 9001:2015 standardına uyduğuna ilişkin kalite belgesine sahip olduğunu, diğer taraftan, … firması bünyesinde çalışan, …’ın Ortadoğu Teknik Üniversitesinden alınmış Ultrasomk Muayene Seviye 1 (UT1) ve Manyetik Parçacık Muayenesi Seviye 2 (MT2) sertifikalarına sahip olduğunu, başka bir ifade ile yapılan bu işler hakkında ülkemizde sertifikalar verildiğini, dolayısıyla müvekkilinin veya dava dışı …’ın, davacı şirkette öğrendiği ve bu şirkete özgü sırları ifşa etmesi gibi bir durumun da söz konusu olmadığını, davacının, haksız rekabete ilişkin somut eylem iddiasında bulunmadığı gibi somut bir zarardan dahi bahsedemediğini, bu yönüyle de iddiasını ispatlar somut açıklamalarda bulunamadığını, davacının büyük oranlarda işlerinin düştüğünü iddia ettiğini, bu durumda davacının, çalıştığı firmaların ve işlerin büyük oranda müvekkiline yönelmiş olmasının gerektiğini, böyle bir durumun söz konusu olmadığını ve davacının bu iddiasını ispat etmesi gerektiğini, müvekkili şirketin kurucusu dava dışı …’ın, davacının çalıştığı firmalarla çalışmak için irtibat kurması bir yana kendisini arayan ve davacı şirketin faaliyet alanı ile ilgili talepte bulunan bazı firmaları davacıya yönlendirdiğini, müvekkilinin bildiği hem kendileriyle hem de davacı şirketle çalışan tek bir firmanın olduğunu ve bu firmanın imalat hizmetini davacı şirketten muayene vb. hizmetleri ise müvekkiline ait şirketten aldığını, bu firmanın müvekkilini aradığını ve tercih ettiğini, bu iş ilişkisinin de davacı firmayı büyük oranda zarara uğratacak boyutta olmadığını, davacının, gerçekten iddia ettiği oranda bir zararı varsa da bu zararın, davacı şirketin iş kalitesinin düşmesi, ülkedeki ekonomik koşullar, yönetim politikası, maliyet yüksekliği vb. çok sayıda sebebi olmasının mümkün olduğunu, bunun yanında piyasaya yeni giren Suriye uyruklu bir firmanın (çalışanları da Suriyeli) ucuz iş teklifleri sebebiyle piyasada ciddi iş almış olduğunu, müvekkili de dahil bir çok şirketi olumsuz etkilemiş olduğunu, davacının, iddiasını ispat edecek delil sunmadığı gibi hiçbir firma ismi de belirtmemiş, varsayıma dayalı oranlarla ve gerekçelerle müvekkilini zarardan sorumlu tuttuğunu, somut olayda ise davacının zarar iddiasının soyut olduğu gibi bu zararın müvekkilinden kaynaklandığı iddiasının da soyut olduğunu, belge veya bilgiye dayanmadığını, müvekkilinin davacı ile rekabet etmeme yükümlülüğü bulunmamakla birlikte faaliyet alanlarının da bu kapsamda olmadığını, müvekkili şirket tarafından “muayene hizmetleri, hardbanding, omuz tashihi” işlerinin yapıldığını, bu faaliyetler yönünden de dava dışı …’ın ihtiraz-ı kayıt koymuş olduğunu, bu kayıtta belirtilen işlerin rekabet yasağı dışında olduğunun açık olduğunu, müvekkilinin iş yerinde: Muayene hizmetinin borulardaki çatlakların sadece tespiti işlemi olduğunu, hardbanding hizmetinin kaynak ile boruların birbirine bağlanması olduğunu, omuz tashihi hizmetinin (omuzun, borunun alt kısmına verilen isim olduğunu) borunun alt kısmındaki eğriliğin düzeltilmesi (doğrultma) ve parlatılması olduğunu, davacının, müvekkili tarafından “doğrultma” yapıldığı ve bu işin rekabet yasağı içerisinde olduğu iddia edilmişse de müvekkili tarafından koyulan ihtiraz-i kayıt içerisindeki bir faaliyet olduğunun açık olduğunu ve doğrultmanın, omuz tashih hizmeti içerisinde olduğunu, davacının, bu iddiasının da gerçeği yansıtmadığını, müvekkilinin yapmış olduğu bu işlerin 29/06/2016 tarihli taahhütnamede müvekkili tarafından yürütüleceği beyan olunan ve rekabet yasağı kapsamında olmayan faaliyetler olduğunu, dolayısıyla müvekkilinin bu işleri yapmasından dolayı rekabet yasağına aykırı davrandığının söylenemeyeceğini, davacının, çalışanlarına müvekkilinin iş teklif ettiğini ve bu şekilde de zarara uğratıldığını iddia ettiğini, ancak müvekkilinin asla davacının çalışanlarına iş teklif edip, işten ayrılmaya teşvik etmediğini, aksine müvekkilinin kurucusu dava dışı …’ın yapabileceği bir şey olduğunda kendisine sorulabileceğini söylemiş olduğunu ve usta öğreticilik belgesi alarak davacı şirkete usta yetiştirdiğini, bu dönemde davacının, tüm çalışanlarına müvekkilinin kurucusu dava dışı … ile görüşülmesini yasaklamış ve görüşenlere işyerinde tutanak tutmaya başlamış olduğunu, müvekkilinin kurucusu dava dışı …’ın yetiştirdiği ustalar ve personel zor durumda kalmasın diye arkadaşı olan kişilerle görüşemez duruma geldiğini, bu yasağın her şeyden önce kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğunu, müvekkilinin, haksız rekabet niteliğinde davacı şirket çalışanlarına asla iş teklif etmediğini ve davacının iddialarının yersiz ve soyut nitelikte olduğunu, sonuç olarak, haksız rekabetin varlığı için; haksız ve hukuka aykırı bir fiil ile iktisadi rekabetin kötüye kullanımı yoluyla, bir zarar veya zarar tehlikesinin yaratılmış olması gerekmekte olup, dava konusu olayda davacı tarafından hiçbir somut olay veya veriye yer verilmeden müşterilerini ve işçilerini yönlendirerek pazar payının azalmasına neden olunduğu gibi müvekkil şirkete yönelik soyut ve iftira mahiyetinde iddialar ile müvekkil şirkete zarar vermek maksadıyla açılan huzurdaki haksız rekabetten mütevellit maddi ve manevi tazminat davasının reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :Mahkememizin 2017/443 esas sayılı dava dosyası, davacı ve davalı şirkete ait ticaret sicil kayıtları, taraflar arasında imzalanan 29/06/2016 tarihli taahhütname, ihtarnameler, SGK kayıtları, ticari defter ve kayıtlar, tanık anlatımları, 26/10/2018 tarihli bilirkişi kök raporu, 05/03/2019 tarihli bilirkişi ek raporu ile tüm dosya kapsamı.
GEREKÇE :Dava, haksız rekabetin tespit ve men-i ile haksız rekabetten kaynaklanan maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.
Davacı taraf, 6102 sayılı TTK’nun 55 ve devamı hükümlerine aykırı olarak davalı … ve Ticaret A.Ş.’nin, kendi (davacı) faaliyet alanında olan imalat, doğrultma, sondaj malzemeleri ithalatı ve benzeri işleri de yapmak üzere tanıtım ve reklam faaliyetlerinde bulunduğunu, kendisine ait imalatların birebir aynısı ve benzerleri ile ticari faaliyette bulunduğunu, müşterilerini arayarak ya da müşterilerine e-posta göndererek kendisini kötülemek, gerçeğe aykırı bilgi vermek ve yanıltıcı reklam yapmak, fiyat kırmak suretiyle müşteri kaybına uğramasına ve pazar payının azalmasına neden olduğunu, birçok çalışanına iş teklifinde bulunmak suretiyle iş sözleşmelerinin feshine sebebiyet verdiğini, bünyesindeki çalışma sebebiyle öğrenilen bilgilerin iş ve ciro artırımı amacı ile davalı firmanın lehine kullanıldığını ileri sürerek talepte bulunmuş, davalı taraf ise ileri sürülen bu iddiaların gerçeği yansıtmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Taraf delilleri toplandıktan sonra dosya kapsamı ve ekleri makine mühendisi, haksız rekabet uzmanı ve mali müşavirden oluşan uzman bilirkişi heyetine tevdi edilerek, 26/10/2018 tarihli rapor ile 27/02/2019 tarihli ek rapor alınmıştır.
Mahkememizce taraf iddia ve savunmaları, toplanan deliller, benimsenen 26/10/2018 ve 27/02/2019 tarihli bilirkişi kurulu rapor ve ek raporu ile tüm dosya kapsımı birlikte değerlendirilmiştir:
Haksız rekabet, rakipler arasında ya da tedarik eden ve müşteri arasında dürüstlük kuralına uygun olmayan ticari uygulamalardır. Ticaret hayatında dürüstlük kuralına uygun olmayan tüm eylem ve işlemlerdendir. Haksız rekabetten söz edebilmek için aldatıcı hareket ve iyiniyet kurallarına aykırı davranışın bulunması şarttır. Haksız rekabetin üç unsuru bulunmaktadır: İktisadi rekabet, aldatıcı hareket ve dürüstlük kuralına aykırı çeşitli davranışlar, rekabet hakkının kötüye kullanılması. İktisadi rekabetten söz edebilmek için ortada ekonomik bir faaliyetin olması gerekmektedir. Ekonomik bir etkinlik olmaksızın iktisadi rekabetten ve dolayısıyla haksız rekabetin varlığından bahsedilemez. İktisadi rekabet ticaret hayatının önemli unsurlarından olduğu için çeşitli kanunlarla korunmuş ve desteklenmiştir. İktisadi rekabet bir haktır ve bu hak kullanılırken dürüstlük kuralına aykırı davranılmaması gerekmekledir. Bir firmanın kendisine rakip olan diğerbir firmayı kötülemesi, onun müşteri çevresini yanıltıcı hareketlerde bulunması vb. dürüstlük kuralına aykırıdır ve dolayısıyla haksız rekabet teşkil eder. Dürüstlük kuralı ile sınırları belli olan rekabet hakkının sınırları aşılmışsa burada kötüye kullanma vardır. Haksız rekabet hükümleri ile korunan rakipler değil rekabet hakkıdır ve dolayısıyla kötüye kullanmanın önlenmesini rakipten başkaca kişiler de isteyebilir. Ayrıca ilave etmek gerekirse, haksız rekabetten söz edebilmek için kusur şartı aranmamaktadır. Haksız rekabet sonucu uğranılan zararın giderimi için açılacak olan maddi tazminat davasında kusur şartı aranmaktadır. Her haksız fiilde olduğu gibi, haksız rekabetin doğmasına neden olan fiil ile oluşacak zarar veya zarar tehlikesi arasında nedensellik bağı olması gerektiğini de belirtmek gerekmektedir.
Dava dışı …’ın davacı şirkette 27/09/1994 tarihinde çalışmaya başlayıp 28/06/2016 tarihinde istifa ederek işten ayrıldığı, 29/06/2018 tarihinde sır saklama, rekabet etmeme, dürüst davranma borcu taahhütnamesi imzaladığı, 08/06/2016 tarihinde davalı şirketi kurduğu, …’ın 29/06/2016 tarihli taahhütnamenin altına “muayene hizmetleri, hardbanding, omuz tashihi işi yapacağımı, kendi adıma bu işleri yapmak için şirket kuracağımı bildiririm” şeklinde ekleme yaptığı ve davacı şirket yetkilisiyle birlikte imzalandığı, taraf şirketlerin aynı sektörde faaliyet gösterdikleri belirlidir.
Uyuşmazlık davalı şirketin haksız rekabet teşkil eden bir eyleminin bulunup bulunmadığı, bunun neticesi olarak davacı şirketin maddi ve manevi açıdan oluşmuş bir zararının var olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Her ne kadar davacı şirket, davalı şirketin, kendi faaliyet alanında olan imalat, doğrultma, sondaj malzemeleri ithalatı ve benzeri işleri de yapmak üzere tanıtım ve reklam faaliyetlerinde bulunduğunu, kendisine ait imalatların birebir aynısı ve benzerleri ile ticari faaliyette bulunduğunu, müşterilerini arayarak ya da müşterilerine e-posta göndererek kendisini kötülemek, gerçeğe aykırı bilgi vermek ve yanıltıcı reklam yapmak, fiyat kırmak suretiyle müşteri kaybına uğramasına ve pazar payının azalmasına neden olduğunu, birçok çalışanına iş teklifinde bulunmak suretiyle iş sözleşmelerinin feshine sebebiyet verdiğini, bünyesindeki çalışma sebebiyle öğrenilen bilgilerin iş ve ciro artırımı amacı ile davalı firmanın lehine kullanıldığını ileri sürmüş ve bu eylemlerin 6102 sayılı TTK’nun 55 vd. maddelerinde düzenlenen haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürerek maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuş ise de, ispat yükü kendisine düşen davacı ileri sürdüğü iddialarını, bir başka ifadeyle davalı şirketin haksız rekabet teşkil eden eylemlerinin varlığını ispat için yeterli delilleri dosyaya sunamamıştır. Ayrıca tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan inceleme neticesinde, davacı şirketin satışlarının ve kârlılığının davalı şirketin rekabeti sonucu azaldığını gösterir somut bir bulguya da rastlanılmamıştır. Hal böyle olunca ispatlanamayan davanın (tüm taleplerin) reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereği alınması gereken 44,40 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 1.878,53 TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.834,13 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
4-Davalının kendisini vekil ile temsil ettirdiği görülmekle karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap edilen 11.550,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle başvuru yapılmak suretiyle, Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 02/05/2019

Katip Hakim