Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/540 E. 2018/121 K. 28.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas – Karar No: 2017/540 Esas – 2018/121
T.C.
Ankara Batı
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA
ESAS NO : 2017/540
KARAR NO : 2018/121

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVA : ALACAK/TAZMİNAT
DAVA TARİHİ : 29/09/2017
KARAR TARİHİ : 28/02/2018
K.YAZIM TARİHİ : 09/03/2018

Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 17.02.2016 tarihinde davalı … A.Ş. ile ön protokol imzaladıklarını, bu sözleşmenin 2. maddesi çerçevesinde bayii adayı olan müvekkil şirketin … bayisi sıfatıyla hareket etmesi öncesinde yerine getirmesi gereken taahhütler ile tarafların hak ve yükümlülüklerinin düzenlendiğini, daha başlangıçta davalı … bayii binası olarak kullanılacak olan taşınmazın aslında başlangıç olarak … bayiliği için yapılacağını, … hariç aynı binada … ve … markalarınında satış ve servis hizmetlerinin verileceğini bildiklerini, özellikle Ankara başta olmak üzere bölgede … yeni konseptinin ilk örneği olan müvekkil şirkete ait binaya, …’ın talepleri doğrultusunda detayları eklerde sunulduğu üzere bir çok ilave, imalan ve inşaat yapıldığını, neticesinde müvekkili şirkete ait …. ili … ilçesi …. mahallesinde kain … ada … numaralı parselde bulunan arsası üzerindeki taşınmazını ön protokolde yazılı düzenlemeler yapmış, …’ın bayisi olmak üzere … satış ve satış sonrası hizmetleri için …’ın bütün talep ve istediklerini yerine getirerek, …’ın sözleşmeli mimarlarının proje-çizim vs. belirlemelerine uygun olarak düzenleyerek inşa ettiğini, tüm bu düzenlemeler sonrasında davalı şirketin noterden çektiği 14.11.2016 tarihli ihtarname ile 17.02.2016 tarihli ön protokol sözleşmesini fesh ettiğini, feshin gerekçesinide

e-imzalı e-imzalı e-imzalı e-imzalı

sözleşmenin 3.1 maddesine dayandırdığını, bu fesih gerekçesinin yerinde olmadığını ve feshin haksız olduğunu, davalı yanın feshin hemen akabinde bayilik anlaşmasını başka bir şirket ile gerçekleştirdiğini, haksız fesih nedeniyle müvekkilinin ciddi zarara uğradığını, yapılan yargılama neticesinde; müvekkiline ait Erler mahallesindeki taşınmaz üzerine davalının talebi üzerine yapılan tüm imalatlara ilişkin olmak üzere şimdilik 100.000,00TL + KDV’nin dava tarihinden itibaren, müvekkil şirkete pazarlık imkanı verilmeden dayatma yoluyla imzalanan ön protokolün 3.6 maddesinin yazılmamış sayılmasına ve iptaline karar verilmesi ile, davalı şirket tarafından haksız olarak alı konulan ve davalı yararına sebepsiz zenginleşme yaratan 250.000,00TL + KDV’nin temerrüt tarihinden itibaren, tahkikat sırasında tespit edilmesi mümkün olacak “işe yaramayan ve sökülmek durumunda kalan imalat için” fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak üzere şimlidik 1.000,00TL + KDV’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsil olarak müvekkili şirkete ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket vekili süresinde sunduğu cevap dilekçesinde; davanın dayanığı olan ön protokolün “ihtilafların hal mercii” başlıklı 6. maddesinde “bu protokol hükümlerinin tatbik ve tefsirinden doğabilecek ihtilafların hal mercii İstanbul Merkez Mahkeme ve İcra Daireleridir” ifadelerine yer verildiğini, bu hükmün yetki sözleşmesi niteliğinde olduğunu, sözleşmeden doğacak uyuşmazlıklarda yetkili mahkemenin İstanbul Merkez Mahkemeleri olduğunu belirlediğini, bu nedenle mahkemenin yetkisine itiraz ettiklerini, yetkisizlik kararı verilerek dosyanın yetki sözleşmesine istinaden davaya bakmaya yetkili olduğu belirlenen mahkemeye gönderilmesini istediklerini, esas yönünden ise tarafların 17.02.2016 tarihinde ön protokolü imzaladıklarını, buna göre “… logolu dış cephe tabelasını binanın Eskişehir yoluna bakan ön cephesine asacağını” kabul ve beyan ettiğini, davacının bu tabelayı ön protokole uygun şekilde asmış iken daha sonra taahhüdüne uymayarak tabelayı kaldırdığını ve yan cepheye astığını, davacının ana yükümlülüğe uymadığı için müvekkilinin de ön protokolü haklı nedenlerle fesh ettiğini, fesihte kusurunun tamamen davacı yanda olduğunu, kimsenin kendi kusuruna dayalı olarak hak talep edemeyeceğini, bu nedenle davacının taleplerinin yerinde olmadığını, davanın usul ve esastan reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Davacı, taraflar arasında imzalanan 17.02.2016 tarihli sözleşmenin haksız suretle fesh edildiğini ileri sürerek tazminat talebinde bulunmakta, ayrıca iş bu sözleşmenin bir maddesinin de iptalini istemektedir. Davalı tarafta sözleşmede yetki şartı bulunduğunu ileri sürerek mahkememizin yetkisine itiraz etmektedir. Davalının bu itirazı öncelikle incelenmiştir. HMK’un 17. maddesinde “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşme ile yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” denmektedir. Somut uyuşmazlığın dayanağı, taraflar arasında akdedilen 17.02.2016 tarihli “ön protokol” başlıklı sözleşmedir. İş bu sözleşmenin 6. maddesinde, “Bu protokol hükümlerinin tatbik ve tefsirinden doğabilecek ihtilafların hal mercii İstanbul Merkez Mahkeme ve İcra Daireleridir” denmektedir. Buradaki hüküm, dayanak sözleşmeden ortaya çıkacak uyuşmazlıklarda yetkili mahkemenin İstanbul Merkez (Çağlayan) Mahkemelerinin olduğunu belirlemiştir. Hüküm yetki şartı niteliğindedir. Tarafların tacir olması, kesin yetki hallerininde bulunmaması karşısında, sözleşmede yetki şartı geçerlidir. Yerleşik Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere, taraflar buna dayanarak yetki itirazlarında bulunduklarında, mahkememizin işin esasına girmeden yetkisizlik kararı vermesi gerekir.(Y.15HD. 05.12.2017T., 2016/3367E., 2017/4287K.) Bu durumda nizalı davanın İstanbul Merkez (Çağlayan) Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesinde görülerek karara bağlanması gerekmektedir. Başka bir deyişle davaya bakmaya İstanbul Merkez (Çağlayan) Nöbetçi Asliye Ticaret mahkemeleri yetkilidir. Yetkiye ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan, HMK. 114/1 ve 115/2 maddeleri uyarınca davanın usulden reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
e-imzalı e-imzalı e-imzalı e-imzalı

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Yetkiye ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan HMK’un 114/1 ve 115/2 maddeleri uyarınca davanın USULDEN REDDİNE,
2-Verilen karar kesinleştiğinde ve talep halinde dava dosyasının davaya bakmaya yetkili olduğu kanaatine varılan İstanbul (Çağlayan) Nöbetçi ATM’ne gönderilmesine,
3-HMK’nun 331/2 maddesi gereğince süresi içerisinde müracaat yapıldığı takdirde yargılama giderlerinin gönderilen mahkemece dikkate alınmasına,
4-Kararın kesinleşmesinden itibaren HMK’nun 20/1-son cümle gereği dosyanın iki haftalık süre içerisinde görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesinin istenilmemesi halinde DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA karar verilmesi için dosyanın yeniden ele alınmasına,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, istinaf kanun yolu açık olmak üzere (kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle istinaf kanun yoluna başvurulabileceği, istinaf incelemesinin Bölge Adliye Mahkemeleri ilgili Hukuk Dairesi tarafından yapılacağı) oy birliğiyle karar verildi. 28/02/2018

Başkan Üye Üye Katip
e-imzalı e-imzalı e-imzalı e-imzalı