Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/333 E. 2021/467 K. 17.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2017/333 Esas – 2021/467
T.C.
ANKARA BATI
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA
ESAS NO : 2017/333 Esas
KARAR NO : 2021/467

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/06/2017
KARAR TARİHİ: 17/06/2021
K.YAZIM TARİHİ: 09/07/2021

Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :Davacı vekili; müvekkilinin dava dışı …. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti’nin işçisi iken, 01.07.2009 tarihinde meydana gelen iş kazası nedeniyle açılan ve Ankara … İş Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında görülen davada, maddi ve manevi tazminata hükmedildiğini, Ankara … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile takibe geçildiğini ve Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas … Karar sayılı iflas davasının dava dışı şirketin 03.02.2015 tarihinde sicilden terkin edilmesi gerekçesiyle usulden reddine karar verildiğini, dava dışı şirket ile davalı şirketin hissedarlarının ve faaliyet alanlarının aynı olduğunu, dava dışı şirket borca batık hale geldikten sonra davalı şirket üzerinden faaliyetlerin devam ettirildiğini, her iki şirket arasında organik bağ olması nedeniyle müvekkili davacının alacağını dava dışı şirketten alacağını tahsil etme imkanı bulunmadığından 95.303,42 TL maddi tazminat, 40.000,00 TL manevi tazminat ve 19.649,27 TL yargılama giderinin yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili; derdestlik, husumet ve zaman aşımı itirazında bulunduklarını belirterek, dava dilekçesindeki iddiaların hukuken ve fiilen yerinde olmadığını, tüzel kişilik perdesinin kaldırılması teorisi, hukuk düzeni ve ekonomik hayatta istisnai bir durum olduğunu, davalı şirket ile dava dışı borçlu …. İnş. San. Ve Tic. Ltd. Şti.’nin farklı iki tüzel kişiliği olan ticari şirketler olduğunu, iki şirket arasında organik bağ olmadığını, tüzel kişilik perdesinin kaldırılabilmesi için ortada hile ya da hakkın kötüye kullanılması durumunun bulunması gerektiğini, davalı şirket ile dava dışı şirketin hileye başvurdukları ya da bir hakkı açıkça kötüye kullandıklarının ispatı gerektiğini, davalı şirketin, dava dışı şirket borçlandırıldıktan sonra borca batık olmasından dolayı ve bu borçları ödemekten kurtulmak amacıyla kurulmadığını, borçlu şirketten daha önce kurulup faaliyette olan bir şirket olduğunu, borçlu şirketin ise yeni işler alamadığından, ekonomik sıkıntılara düştüğünü, şirket ortaklarının sermayelerini TTK’da belirlenen asgari tutarlara yükseltemediği için yasal mevzuat ve zorunluluk gereği diğer birçok şirket gibi 03/02/2015 tarihinde ticaret sicilinden resen silindiğini ve silindiğinin tescil edildiğini, her iki şirketin adreslerinin farklı olduğunu, iki farklı şirket ve iki farklı tüzel kişilik olduğunu, ortaklarının aynı olmasının organik bağ olduğu anlamına gelmeyeceğini, davalı şirketin diğer borçlu şirketin borçlarından dolayı sorumlu tutulamayacağını beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Ankara …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … E-K sayılı ilamı ile gönderme kararı verilerek mahkememize gönderilen dosya mahkememizin yukarıda belirtilen esasına kaydedilmiştir.
DELİLLER :Ankara …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyası, Ankara …. İş Mahkemesinin … esas sayılı dava dosyası, davalı şirket ile davadışı şirketin ticaret sicil kaydı, Kahramankazan vergi dairesi kayıtları, SGK kayıtları, trafik tescil kayıtları, davalı şirketin ticari defter ve kayıtları, 10/08/2018 tarihli bilirkişi raporu, 19/07/2019 tarihli bilirkişi ek raporu ile tüm dosya kapsamı.
GEREKÇE :Dava, iş kazasından kaynaklanan ve ilama bağlı alacağın davalı şirketten tahsili talebine ilişkindir.
Davacının, dava dışı …st. İnş. Tic. Ltd. Şti’nin işçisi iken, 01.07.2009 tarihinde meydana gelen iş kazası nedeniyle oluşan maddi ve manevi zararlarının tazmini için açmış olduğu davanın Ankara …. İş Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında görülerek maddi ve manevi tazminata hükmedildiği, ilamda hüküm altına alınan tazminatların tahsili için dava dışı …st. İnş. Tic. Ltd. Şti aleyhine Ankara …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile ilamlı takip başlatıldığı, ancak herhangi bir tahsilatın yapılamadığı, davacı tarafça açılan Mahkememizin … Esas … Karar sayılı iflas davasında dava dışı …st. İnş. Tic. Ltd. Şti’nin 03.02.2015 tarihinde sicilden terkin edildiği gerekçesiyle iflas davasının usulden reddine karar verildiği ve kararın Yargıtay …. Hukuk Dairesi’nin … Esas … Karar sayılı kararı ile onanmasına karar verildiği, davacının ilama dayalı tazminatlarını tahsil edemediği, açılan işbu dava ile dava dışı …st. İnş. Tic. Ltd. Şti. ile davalı şirket arasında organik bağ olduğu iddia edilerek ve tüzel kişilik perdesinin kaldırılarak ilama konu tazminatın davalıdan tahsilinin talep edildiği anlaşılmıştır.
Taraf iddia ve savunmaları ile toplanan deliller kapsamında yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde düzenlenen bilirkişi raporunda, dava dosyası ve davalı şirkete ait ticari defter, kayıtları ve belgeleri üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davalı ve davadışı şirketlerin hileye başvurdukları veya bir hakkı açıkça kötüye kullandıkları somut olarak ispatlanamadığmdan, tüzel kişilik normunun, bir teoriye dayanarak kaldırılmasının koşullarının mevcut olmadığı, bu çerçevede davalı şirketin davadışı şirketin borcundan sorumlu tutulamayacağı belirtilmiştir.
İtiraz üzerine ve dosyaya daha sonra kazandırılan belgeler ışığında düzenlenen bilirkişi ek raporunda, iddia, savunma, taraf itirazları, dosyaya sunulan deliller ile davalıya ait ticari defter ve belgelerin incelenmesi ve değerlendirilmesi neticesinde; 09.12.2011 tarihli, … sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanan ilanda yer aldığı üzere; … Ticaret Limited Şirketinin unvanın … Ticaret Limited Şirketi olarak değiştirildiği, davadışı …st İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti.Tıin ortakları olan … ve …’m davalı … Ticaret Limited Şirketi’nin ortağı haline geldiği, davalı … Ticaret Limited Şirketi’nin ve davadışı …st İnş. San. ve Tic. Ltd, Şti.’nin faaliyet alanian birbiri ile karşılaşıldığında, her iki şirketin de faaliyet alanının …., İnşaat, Gıda ve Nakliye alanlarında ortak olduğu, davalı … …İnş. Elk. Turizm Gıda Nak. San. ve Tic. Ltd. Şti tarafından davadışı …st. İnş. San. ve Tic. Ltd, Şti.’den, 2013 yılında 619,77 TL tutarında, 2014 yılında ise 55.224,00 TL tutarında mal alındığı, her iki şirket arasında ticari ilişki bulunduğu, davalı şirketin Kurumlar Vergisi Beyannamelerine göre; 2011 yılında Alıcılar, Satıcılar ve Brüt Satışlar hesabının sıfır bakiye verdiği, yani 2011 yılında davalı şirketin mal satımı konusunda aktif faaliyetinin bulunmadığı, 2012 yılında ise Alıcılar hesabının 271.098,18 TL, Satıcılar hesabının 118.842,52 TL, Brüt Satışlarının İse 397.075,97 TL olduğu, bu dununda, davalı şirketin 2012 yılında aktif olarak mal alıp satmaya başladığı, davacı… tarafından davadışı şirket aleyhine 2009 yılmda dava açıldığı, davalı … …. San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin unvan ve ortaklık yapısının ise 2011 yılında değişikliğe uğradığı, böylece, davalı şirketin unvan ve ortaklık yapısının davadışı şirket aleyhine açılan davadan sonra değişikliğe uğradığı, bu çerçevede, her ne kadar 08.08.2018 tarihli kök rapor kapsamında yapılan inceleme ve değerlendirmeler sonucunda tüzel kişilik normunun bir teoriye dayanarak kaldırılmasının koşullarının mevcut olmadığı sonucuna varılmış ise de, dosyaya sunulan bilgi ve belgeler ile 2012-2013-2014 ve 2015 yıllan ticari defter kayıtlan kapsamında yapılan ek inceleme ve değerlendirme neticesinde, takdiri sayın mahkemeye ait olmak üzere, yukarıda yer alan gerekçelerle, davalı … …, San. ve Tic. Ltd Şti. ile davadışı …st, lnş. San. ve Tic. Ltd. Şti, arasındaki tüzel kişilik perdesinin aralanabileceği ve bu kapsamda davalı şirketin davadışı şirketin borcundan sorumlu tutulabileceği belirtilmiştir.
Davacı yan organik bağ ve tüzel kişilik perdesinin aralanması hukuksal sebeplerine dayanmış olduğundan konuya ilişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2019/11-808 Esas 2020/504 Karar sayılı kararı alıntılanarak konu açıklanmaya çalışılmıştır.
“6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 125. (6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 137.) maddesi gereğince ticaret şirketleri tüzel kişiliği haiz olup, kanuni istisnalar haricinde 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 48. maddesi kapsamında bütün haklardan yararlanabilir ve borçları üstlenebilirler. Ticaret şirketleri tüzel kişiliğe sahip olduklarına göre, istisnalar hariç olmak üzere, şirket malvarlığının, aktif ve pasifiyle birlikte, sahibi tüzel kişidir (Poroy, Reha/ Tekinalp, Ünal/Çamoğlu, Ersin: Ortaklıklar Hukuku I, İstanbul, 2019, s.105).
Tüzel kişiliğin bu malvarlığı, kendine özgü, bir amaç birliği içinde ve kendisini oluşturan kişilerin malvarlığından bağımsız bir malvarlığı olarak ortaya konulmalıdır. Tüzel kişiliğin bu malvarlığının onu oluşturan kişilerin malvarlığından da bağımsız olması gerektiğini belirten bu temel ilkeye “mal varlığının bağımsızlığı” veya “mal ayrılığı” ilkesi denilmektedir (Antalya, Gökhan: Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanması Teorisi, Erol Ulusoy (Editör), I. Uluslararası Ticaret Hukuku Sempozyumu, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, İstanbul, 2008, s. 146.). Ayrılık ilkesi gereğince, tüzel kişilik çatısı altında bir araya gelen, başka bir deyişle tüzel kişiliği oluşturan gerçek veya tüzel kişiler, oluşturdukları tüzel kişiliğin borçlarından sorumlu olmazlar.
Tüzel kişi ile üyeleri arasındaki bu ayrılık ilkesinin mutlak olarak her durum ve koşulda uygulanması bazı haksız durumların ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Öğreti ve uygulamada, özellikle borç ve sorumluluktan kurtulabilmek amacıyla tüzel kişiliğin bir araç olarak kullanıldığı hâllerde, tüzel kişi ve üyeleri arasındaki bu ayrılığın kaldırılarak üyelerin sorumluluğuna gidilebileceği kabul edilmektedir (Pulaşlı, Hasan: Şirketler Hukuku Şerhi, C. I, Ankara, 2011, s. 468.). Bu durum öğreti ve uygulamada “tüzel kişilik perdesinin aralanması” olarak ifade edilmektedir.
Gerçekten de hukuk kuralları dolanılmak suretiyle kanuna karşı hile yapılması, ayrı tüzel kişilik kavramına sığınarak onun ardında yer alan kişilerin taraf oldukları sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini ihlal etmeleri ya da üçüncü kişilere zarar vermeleri, sonra da tüzel kişilik kavramının ardına gizlenmeleri dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı ilkelerine açıkça aykırı olup hukuk düzenince de korunamaz. Bu gibi durumlarda TMK’nin 2/2 maddesi gereğince hakkın kötüye kullanılması söz konusu olduğu için tüzel kişilik perdesi aralanmalı ve perdenin ardında yer alan kişiler gerektiğinde sorumlu tutulmalıdır (Sağlam, İpek: Tüzel Kişilik Perdesinin Aralanmasına Genel Bir Bakış, Erol Ulusoy (Editör), I. Uluslararası Ticaret Hukuku Sempozyumu, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, İstanbul, 2008, s. 146.). Başka bir deyişle tüzel kişiye hukuk hayatında ayrı bir hukuki varlık tanınması ancak TMK’nin 2. maddesi kapsamında kurallara uygun hareket edilmesi ve tüzel kişiliğin ortakları veya yöneticileri tarafından kötüye kullanılmaması hâlinde söz konusu olabilir. İyi niyet kurallarına riayet edilmemesi ve tüzel kişiliğin kötüye kullanılması hâllerinde tüzel kişilik perdesi aralanarak, tüzel kişilik perdesinin arkasındaki gerçek duruma göre bir sonuca varılması gerekmektedir (Battal, Ahmet: Bir Alan Araştırması Işığında Sermaye Şirketlerinin Sorumluluğu Konusundaki Hukuki Bilgi Eksikliğinin Olumsuz Sonuçları ve Perdenin Kaldırılması Teorisi Yardımıyla Giderilmesi, Yargıtay Dergisi, C. 24, Ekim 1998, s. 659.).
Öğreti ve uygulamada kabul edilen tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi; bazı şartların varlığı hâlinde, tüzel kişilik ve mal ayrılığı ilkesi dikkate alınmadan, mevcut tüzel kişiliğin arkasına saklanan gerçek veya tüzel kişinin borçtan sorumlu tutulmasını ifade etmektedir. Bu teori, yalnızca ticaret hukukunda değil iş hukuku, vergi hukuku, icra ve iflas hukuku ve diğer hukuk dallarında da uygulama alanı bulmuş; hatta 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ve 5941 sayılı Çek Kanunu gibi kanunlarda kamu yararı gibi özel menfaatlerin korunması amacı güdülerek gerektiğinde bu teorinin uygulanması ve sorumluluğa karar verilebilmesi için bir takım düzenlemeler yapılmıştır. Elbette, kanundan kaynaklanan bu gibi durumlarda tüzel kişilik perdesinin aralanmasına ilişkin tartışmaya gerek bulunmamaktadır. Yine muvazaa, kanuna karşı hile gibi durumlarda da bazen tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi uygulanmadan da sorumluluğa hükmedilebilmektedir (Akıncı, Şahin: Alacaklılardan Mal Kaçırmak İçin Kurulan Yeni Şirkete Müracaat İmkânı Bakımından; Muvazaa, Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması ile Organik Bağ Kavramlarının Elverişliliği ve Yargıtay Uygulamaları, Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 27, S. 3, 2019, s. 653.).
Hemen belirtilmesi gerekir ki, öğreti ve uygulamada özellikle vurgulandığı üzere; mal varlığının bağımsızlığı ve sınırlı sorumluluk ilkelerinin istisnası olan tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi ancak istisnai ve sınırlı durumlarda titizlikle uygulanması gereken bir teoridir. Bu teoriye ihtiyatlı bir biçimde yaklaşılmalı; istisnai bir teori olduğundan mümkün olduğunca dar yorumlanmalı ve bu teorinin uygulanmasına ancak tüzel kişilik kavramının arkasına saklanılarak dürüstlük kuralına aykırı davranıldığı, kendisine tanınan hakkın kötüye kullanılarak üçüncü kişilerin zarara uğratıldığı, zarara yol açan tüzel kişinin sorumluluğuna hükmedebilmek için ise başka bir yasal nedene dayanılmasının mümkün olmadığı durumlarda başvurulmalıdır. Zira tüzel kişilik perdesinin aralanması, tüzel kişilerin borçlarından dolayı başkalarının sorumlu tutulamayacağı ilkesinin, özellikle şirketlerin sadece sermayeleri ile sorumlu olacakları ve tüzel kişilerin borçlarından dolayı ortakların sorumlu tutulamayacağı kuralının önemli bir istisnasını teşkil etmektedir (Çamoğlu, Ersin: Ticaret Ortaklıkları Bağlamında Perdenin Kaldırılması Kuramı ve Yargıtay Uygulaması, BATİDER, C. 32, S. 2, 2016, s. 12.).
Görüldüğü üzere tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi her somut olayın özelliği gözetilerek değerlendirilmeli ve TMK’nin 2. maddesi gereğince dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılma yasağı gözetilerek tüzel kişiliğin alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla kullanılıp kullanılmadığı, tüzel kişiliği düzenleyen normların dışına çıkılıp çıkılmadığı incelenmelidir. Bununla birlikte öğretide; tüzel kişi ile ortakların alanlarının organizasyon ve malvarlıklarının birbirine karışması, ortağın kendi fiil ve işlemleriyle üçüncü kişilere karşı sanki tüzel kişilik ile kendisi arasında bir ayrım yokmuşçasına işlemler yapması ya da ortağın kendi malvarlığı ile şirketin malvarlığı birmiş gibi davranması, yetersiz sermaye ile faaliyete devam edilmesi özellikle şirket tüzel kişiliğinin bilinçli (kötü niyetli) olarak üçüncü kişileri zarara uğratması hâllerinde perdenin aralanması gerektiğinden bahsedilmektedir (Öztek, Selçuk/Memiş, Tekin: Şirketler Hukuku ve İcra İflas Hukuku İlkeleri Karşısında Borçlu Şirketin Alacaklılarının Hakim Ortağa Karşı Korunması, Erol Ulusoy (Editör), I. Uluslararası Ticaret Hukuku Sempozyumu, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, İstanbul, 2008, s. 205 vd.;Akıncı, s. 662.).
Öğreti ve uygulamada tüzel kişilik perdesinin aralanmasının genel olarak üç değişik durumda mümkün olabileceği ifade edilmektedir. Birinci durum perdenin düz aralanması olarak ifade edilen şirketin borcu için şirkete ilave olarak ortakların da borçtan sorumlu tutulmasıdır. İkinci durum perdenin ters çevrilerek aralanması olarak ifade edilen ortağın borcu için ortağın yanında şirketin de borçtan sorumlu tutulmasıdır. Nihayet üçüncü durum ise somut uyuşmazlık bakımından tartışılması gereken ve perdenin çapraz aralanması olarak ifade edilen, borçlu şirketin yanında aynı ana şirkete bağlı bir kardeş şirketin sorumluluğu cihetine gidilmesidir (Öztek/Memiş, s. 199.). Perdenin çapraz aralanması sadece ana ve kardeş şirket için değil, aynı zamanda grup veya holding sistemi içinde yer alan kardeş şirketler arasında da söz konusu olmaktadır (Tekinalp, Gülören/Tekinalp, Ünal: Perdeyi Kaldırma Teorisi, Reha Poroy’a Armağan, 1995, s. 399.).
Tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanması genellikle kardeş şirketler arasında söz konusu olduğundan, ana şirket ile kardeş şirket ve ortaklar arasındaki karmaşık ilişkiler zinciri net bir şekilde ortaya konulmalıdır. Bu noktada bu şirketlerin ekonomik anlamda bağımsız şirket vasfında olup olmadığının araştırılması büyük önem taşımaktadır. Çünkü kardeş şirketler arasında perdenin aralanması teorisine başvurabilmek için tek bir iktisadi işletmenin yürütüldüğü farklı faaliyetler için birbirinden bağımsız tüzel kişiliklerin kurulmuş olması gerekmektedir. Hukuken iki farklı tüzel kişilik gibi görünen bu şirketler aslında özdeştir, alacaklılardan mal kaçırmak ya da sorumluluktan kurtulmak amacıyla kötü niyetli olarak iki farklı tüzel kişilik gibi kurulmuştur. Ayrıca bunların üretim, pazarlama ve ihracat faaliyetleri birbirini tamamlayıcı nitelikte olup, şirketler aslında tek ve aynı iktisadi işletmeye vücut vermektedir (Öztek/Memiş, s. 209.).
Tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanmasına benzeyen bir başka kavram organik bağ kavramıdır. Tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanmasında olduğu gibi organik bağ kavramında da bir tüzel kişinin borçlarından bir başka tüzel kişinin sorumluluğuna gidilmektedir. Bu hâliyle organik bağ kavramının da kaynağını TMK’nin 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı oluşturmaktadır (Öztek/Memiş, s. 210.). Ancak organik bağ kavramı, tüzel kişilik perdesinin aralanmasına göre daha geniş bir anlama sahip olsa da organik bağın varlığı, tek başına tüzel kişilik perdesinin aralanmasını gerektirmemektedir. Başka bir deyişle şirketler arasında organik bağ tespit edilse dâhi tüzel kişilik perdesinin aralanması ve alacağın perdenin arkasındakinden de istenebilmesi için sırf alacaklıdan mal kaçırmak ve onu zarara uğratmak amacıyla kötü niyetli işlemler yapıldığının da somut verilerle ispatlanması gerekmektedir.
Şirketler arasında organik bağ olup olmadığı; şirketlerin adreslerinin aynı olması, ortaklık yapılarının ve yönetim kurullarının benzer olması veya temsilcilerinin aynı olması, faaliyet alanları, hisse devirleri, muvazaalı işlemler gibi hususlar ve somut olayın özellikleri de gözetilerek tespit edilebilir. Ancak tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanmasında her iki şirketin faaliyet alanı, ortaklık yapısı, ortakları gibi konularda öyle büyük ve derin bir kesişme vardır ki; bu şirketlerle iş yapan kişiler nezdinde iktisadi bir bütünlük içerisinde tek bir şirketle iş yapılıyor algısı oluşmaktadır. Ayrıca üçüncü kişiler nezdinde uyandırılan bu algı neticesinde, ticaret yaparken güçlü bir yapıya sahip görüntüsü oluşturularak, şirketlerden birinin borca batırılması ya da içinin boşaltılıp iş alanının diğerine kaydırılması işlemleri tipik bir hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilmelidir.
Organik bağ ile tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanması arasında benzerlikler olduğu kadar farklılıklar da bulunmaktadır. Özellikle somut olayın niteliği gereği organik bağın tespitinde; şirketlerin aynı holdinge bağlı olması, yöneticilerinin veya kurucularının aynı olması, bir borç takibinden kurtulmak için hisselerin devredilmesi, muvazaalı işlemler yapılması, hatta belirli işlemlerin aynı şekilde ve aynı usulde yapılması bile rol oynayabilmekte iken; tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanması için iki şirket arasında alacaklıdan mal kaçırmak ve onu zarara uğratmak amacıyla kötü niyetli olarak işlemlerin yapıldığının ve bu nedenle asıl borçlu şirketten alacağın tahsil edilemediğinin somut verilerle ispatlanması gerekmektedir. Bununla birlikte bu iki kavram arasındaki en önemli fark ise; organik bağın varlığı hâlinde bir şirketin borçlarından dolayı bir başka şirketin mal varlığına el atılabilmekte iken tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanması hâlinde borçlu şirketin yanı sıra kardeş şirketin hatta talep hâlinde kardeş şirketin ortaklarının mal varlığına dahi el atılmasının mümkün olmasıdır (Öztek/Memiş, s. 210.).
Görüldüğü üzere aralarında bazı farklılıklar bulunmakla beraber organik bağ ile perdenin çapraz aralanması kavramları birbirinin alternatifi olan kavramlar değildir. Bu nedenle aynı olayda hem organik bağ hem de tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanması yolları işletilerek sonuca ulaşılabilmesi mümkündür.”
Açıklanan karar ışığında taraf iddia ve savunmaları, dosyaya kazandırılan bilgi ve belgeler, yapılan bilirkişi incelemesi ile tespit edilen olgular ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiştir. Buna göre; davalı … Ve Ticaret Limited Şirketinin, 07/10/1998 yılında ticaret siciline tescil ile kurulan önceki unvanı … Ticaret Limited Şirket olan şirket olduğu, şirketin unvanının 09/12/2011 tarihli ticaret sicil gazetesi ilanına göre … Ticaret Limited Şirketi olarak değiştirildiği, şirketin faaliyet alanının çelik konstrüksiyon, inşaat, elektrik, turizm, gıda ve nakliye olduğu, Ankara Vergi Dairesinin 14/03/2018 tarihli yazı cevabından davalı şirket ortaklarının …, … olduğu, …’ın 23/05/2012 tarihinde şirkete ortak olarak girdiği, …’ın ise ilk kez 29/11/2011 tarihinde hissedar olduğu tespit edilmiştir. Dava dışı …st. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin 10/05/2002 yılında ticaret siciline tescil ile kurulduğu, şirketin faaliyet alanının çelik konstrüksiyon, inşaat, gıda, nakliye ve temizlik olduğu, Ankara Vergi Dairesinin 14/03/2018 tarihli yazı cevabından davalı şirket ortaklarının …, … olduğu, …’ın ilk kez 10/05/2001 tarihinde hissedar olduğu, …’ın ise ilk kez 10/05/2002 tarihinde hissedar olduğu tespit edilmiştir. Tespit edilen bilgiler ışığında her iki şirketin ortaklarının ve faaliyet alanlarının ortak olduğu, dava dışı şirketin daha önce kurulduğu, davalı şirketin ise meydana gelen iş kazasından (kaza tarihi 01/07/2009) sonra 09/12/2011 yılında unvan değiştirerek ve hisse devirleri ile mevcut şirkete dönüştüğü, her iki şirketin adreslerinin farklı olduğu ancak her iki şirketin de Kazan ilçesinde faaliyetini sürdürdüğü, gelen SGK Başkanlığının yazı cevaplarından …,…, …, … vb. gibi, ortak çalışanlarının olduğu, Kazan Vergi Dairesine verilen 18/03/2016 havale tarihli adres değişikliği bildiriminde … Tic. Ltd. Şti. unvanı altında … Ticaret Limited Şirketi kaşesi ile bildirimde bulunulduğu, tüm bu hususların dava dışı şirket ile davalı şirket arasında organik bağın varlığını ispatladığı, davalı şirketin tüzel kişilik kavramının arkasına saklanarak dürüstlük kuralına aykırı ve kötüniyetli davrandığı, kendisine tanınan hakkı kötüye kullanarak davacının hak kazandığı tazminatın tahsiline engel olduğu ve davacının zarara uğramasına sebebiyet verdiği, zarara yol açan davalı şirketin sorumluluğuna hükmedebilmek için ise başka bir yasal nedene dayanılmasının mümkün olmadığı, ancak tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanması ile zararın (hüküm altına alınan tazminatın) tahsil edilebileceği kanaatiyle davacının davasının kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-DAVANIN KABULÜ İLE, Ankara … İş Mahkemesinin … esas … karar sayılı dosyası yönünden tahsilde tekerrür olmamak koşuluyla 154.952,69 TL alacağın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, hüküm altına alınan 135.303,42 TL asıl alacak miktarına 01/07/2009 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, hüküm altına alınan 19.649,27 TL nin yargılama gideri toplamına 12/09/2013 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına,
2-Alınması gereken 10.584,81 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 2.646,21 TL harcın mahsubu ile bakiye 7.938,60 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Davacı tarafından yatırılan 2.646,21 TL peşin harç, 31,40TL başvuru harcı, 4,60TL vekalet harcı olmak üzere toplam 2.682,21 TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
3-Davacı tarafından sarf edilen 225,85TL tebligat ve posta gideri ile 1.800,00TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.025,85 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
4-Davacının kendisini vekil ile temsil ettirdiği görülmekle karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince takdir ve hesap edilen 18.670,51 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle başvuru yapılmak suretiyle, Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.17/06/2021

Katip Hakim
e-imzalı e-imzalı