Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/270 E. 2020/666 K. 16.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas – Karar No: 2017/270 Esas – 2020/666

T.C.
Ankara Batı
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA
ESAS NO : 2017/270
KARAR NO : 2020/666

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVA : Şirketin Feshi
DAVA TARİHİ : 06/10/2016
KARAR TARİHİ: 16/12/2020
K.YAZIM TARİHİ : 18/12/2020

Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
TALEP :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin Ankara Ticaret Sicilinde … numara ile kayıtlı 4800 payla kurulmuş davalı şirketin 960 payının sahibi olup %20 ortağı olduğunu, şirketin halihazırda iki ortaklı olduğunu, karşılıklı ihtarnamelerden de anlaşılacağı üzere davalı şirketin çoğunluk hissesine sahip hissedarlarıyla şirket ortaklığını sürdürmenin imkansız hale geldiğini ve karşılıklı hisselerin devralınması suretiyle ortaklığın son erdirilmesi şeklinde bir uzlaşmayı da temin etmenin mümkün olmadığını, davalı şirketin gönderdiği ihtarnamede belirttiği gibi mahkemece TTK m. 531 uyarınca şirketin feshine karar verilmesi konusunda mutabık kalındığı anlaşıldığından işbu davayı açarak şirketin feshine karar verilmesini talep etmenin gerektiğini, ancak, şirketin feshine neden olan olayların şu anda şirketin bütün yönetimi elinde bulunan ortağın eylem ve işlemlerinden kaynaklanması ve davanın devamı sırasında bilumum işlem, belge ve delillerin mahkemenin kontrolü altında olması lazım geldiğinden öncelikle şirkete kayyım atanmasını talep ettiklerini belirterek, davalı şirketin TTK m, 531 uyarınca feshine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
e-imza e-imza e-imza e-imza

CEVAP :Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından keşide edilen ihtarname ile müvekkili şirket hakkında dayanaktan yoksun ve asılsız iddialarda bulunulduğunu, ne var ki müvekkili şirketin dünya çapında en büyük denetim firmalarından biri olan … firması tarafından bağımsız denetimi yapılan bir şirket olup söz konusu iddiaların her türlü izahtan vareste olduğunu, davacı tarafından müvekkili şirkete yöneltilen haksız ithamların birtakım iş ve işlemleri gizlemek maksadıyla yapıldığının çok açık olduğunu, diğer yandan davacının kendi nam ve hesabına olarak piyasada müvekkili şirketin iş kolunda faaliyet gösterdiğini ve teklifler verdiğini, müvekkili şirketin müşterisi konumunda olan firmalar ile iş yaptığının taraflarınca tespit edildiğini, davacının müvekkili şirkette faal olarak bulunduğu dönemde sorumlu olduğu ve müvekkili şirket tarafından kesilen faturaların karşılığı bedellerin ödenmesi için yeğenine banka hesap bilgilerini verdiğini, bu suretle kendi mal varlığına şirket hesaplarını aktarma çabasında olduğunun tespit edildiğini, davacının müvekkili şirkette imalattan sorumlu müdür ve yönetim kurulu üyesi sıfatıyla geçtiği faaliyet döneminde ihmal ve kusurlarıyla yaptığı veya yapmadığı iş ve işlemlerden dolayı müvekkili şirkette çok yüksek tutarda maddi zararlar ile şirketin imajını büyük ölçüde zedeleyen zararlar verdiğini, davacı tarafından şirketin ticari defter ve kayıtlarının kendisinden gizli tutulduğu iddia edilmiş ise de, uzun yıllardır müvekkili şirkette yönetim kurulu üyesi olarak görev alan davacının bilgi alma hakkının ihlal edildiği iddiasını hayatın olağan akışına uygun olmadığını, kendisinin böyle bir talebinin de olmadığını, sonuç olarak, feshin son çare olması ilkesi ile şirketin devamlılığı ilkesi de göz önünde bulundurularak TTK m.531’in somut olayda uygulanma şartlarının oluşmaması nedeniyle öncelikle davanın reddine, aksi kanaate olması halinde, TTK m.531’de yer alan düzenleme uyarınca müvekkili şirket tarafından davacının şirkete olan borcu mahsup edilmek suretiyle paylarının karar tarihine en yakm tarihteki değerinin kendisine ödenmesi yoluyla davacının şirketten çıkarılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : Davalı şirkete ait ticaret sicil dosyası, Türk Patent ve Marka Kurumu cevabı, tapu kayıtları, davalı şirket ticari defter ve kayıtları, 26/07/2018 tarihli bilirkişi raporu, mahallinde yapılan keşif, 02/10/2018 tarihli bilirkişi kurulu raporu, 06/03/2019 tarihli bilirkişi kurulu raporu, 15/04/2019 tarihli bilirkişi kurulu raporu, 01/07/2019 tarihli bilirkişi raporu ile tüm dosya kapsamı.
GEREKÇE :Dava, davalı şirketin feshi ve tedbiren şirkete kayyım atanması istemine ilişkindir.
Anonim şirkette haklı sebeple fesih ilk defa 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 531. maddesi ile hukukumuzda düzenlenmiştir. 6102 sayıh Türk Ticaret Kanunu’nun 531. maddesinde; “(1) Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az oııda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.
Görüldüğü üzere kanun koyucu çok açık bir şekilde hakh sebeple fesih davasının halka açık anonim şirketler de dâhil olmak üzere tüm anonim şirketlerde açılabileceğini kabul etmiştir. Hükümde, halka açık olamayan anonim şirketlerde azınlık olarak %10 oranının yeterli olacağı ve sermayenin %10’nunu temsil eden payların sahiplerinin fesih davasını açabileceği ifade edilmiştir.
Somut olayda davacının ortağı olduğu davalı … Mak. İmalat Montaj San. ve Tic. A.Ş.’deki ortaklık payı toplamda %22 olduğundan ortağı olduğu şirketin feshini talep cdcbileceği açıktır.
e-imza e-imza e-imza e-imza

Bir sözleşme yapıldıktan sonra özellikle sürekli sözleşmeler bakımından zaman içinde şartlar değişebilir. Tarafların üstlendikleri edimlerini yerine getirmeleri dürüstlük kuralı gereğince çekilmez hal alabilir. Böyle bir durumda hakkaniyet gereği taraflara bozucu yenilik doğuran bir beyanla sözleşmeyi sona erdirebilme imkânı tanınmıştır. Temelinde sözleşme ilişkisi bulunan anonim şirketler bakımından haklı sebeple fesih imkânı mevcuttur. Konu, Türk hukukunda TTK. Madde 631’de “Haklı sebeplerle fesih” başlığı altında düzenlenmiştir. Bu hükmün kaynağı olan İsviçre Borçlar Kanununda da (736/4) şirket sermayesinin yüzde onunu temsil eden pay sahiplerinin haklı sebeple şirketin feshini talep edebilecekleri düzenlenmiştir. Dolayısıyla anonim ortaklığın bu maddede düzenlenmiş olan özel fesih nedeni “haklı sebeptir”. Esasen maddenin uygulanması bakımından tespiti gereken en önemli husus da, anonim ortaklığın feshini gerektirecek derecede öneme sahip sebep veya sebeplerin neler olabileceğidir.
Türk hukukunda haklı sebep Kanunda tanımlanmamış, haklı sebepler örnek tutarak da gösterilmemiş, bu kavramın niteliklerinin gösterilmesi ve tanımlanması yargı kararlarıyla öğretiye bırakılmıştır. Haklı sebep kavramından neyin anlaşılması gerektiği veya haklı sebeplerin neler olduğu, kanunda tanımlanmadığı gibi örnekleme yolu ile de gösterilmemiştir. Ancak pay sahiplerinden objektif olarak şirketin ortağı olmaya devam etmelerinin beklenmediği ve üçüncü kişilerin (özellikle çalışanların) menfaatinin şirketin devam etmesini mecbur kılacak büyüklükte olmadığı durumlarda haklı sebebin varlığından söz edilebilir. Haklı sebepler örnek olarak da gösterilmemiş, bu kavramın niteliklerinin gösterilmesi ve tanımlanması yargı kararlarıyla öğretiye bırakılmıştır. Ancak varsayımlar ve olumsuz beklentiler haklı sebep sayılmamıştır. İleri sürülen sebeplerin haklı olup olmadığı hususu hâkimin takdirindedir. Kanunun haklı sebepleri göz önünde tutmayı emrettiği bu durumlarda TMK m. 4 uyarınca hâkim, hukuka ve hakkaniyete göre karar vermelidir.
TTK 531. madde gerekçesinde de belirtildiği üzere, haklı sebeplere ilişkin olarak İsviçre öğretisinden aşağıdaki örnekler verilmektedir.
(1) Genel kurulun birçok kez kanuna aykırı bir şekilde toplantıya çağrılmış olması,
(2) Azlık hakları ile bireysel hakların devamlı ihlali, özellikle bilgi alma ve inceleme haklarının engellenmesi.
(3) Şirketin sürekli zarar etmesi,
(4) Özellikle küçük şirketlerde payların kolay eklen çıkarılamadığı durumlarda yönetici ortakların açık bir amaçla şirketin içini boşaltmaları,
(5) Dağıtılan kâr payının düzenli azalması.
Haklı sebep, objektif iyi niyet kuralları uyarınca ortaklık ilişkisinin ve akdinin devamını olanaksız kılan bir hukuki olaydır. Haklı sebep ortaklık ilişkisinden doğmuş olabileceği gibi ortaklık ilişkisi dışında kişisel ilişkiden de doğmuş olabilir. Önemli olan husus, böyle bir olayın ortaya çıkması durumunda ortaklık ilişkisinin devamının TMK m. 2 çerçevesinde yapılacak bir değerlendirmeye göre, pay sahipleri bakımından çekilmez bir hal teşkil etmesidir. Bu noktada TTK 245. maddesinden yararlanmak mümkündür. TTK 245. maddesi, şirketler hukuku alanında hakh nedeni düzenleyen genel hüküm olarak kabul edilmektedir. Anılan maddede haklı sebep; “şirketin kuruluşuna yol açan fiili veya kişisel sebeplerin şirketin işletme konusunun elde edilmesini imkânsız kılacak veya güçleştirecek şekilde ortadan kalkmış olmasıdır” şeklinde tanımlanmış ve örneklendirilmiştir. Haklı sebep, her somut olayda farklı şekilde tanımlanabilir. Fakat nasıl tanımlanırsa tanımlansın varlığı halinde taraflar için sözleşmenin devamının çekilmez olması ve sözleşmeyi devam ettirmelerinin kendilerinden beklenemeyecek olması şarttır.
Doktrine ve yargı kararlarına göre haklı sebep olarak kabul edilebilecek hususlar şunlardır;
(1) Ortaklar arasındaki ciddi anlaşmazlık, huzursuzluk ve devamlı geçimsizlik yaşanması,
e-imza e-imza e-imza e-imza

(2) Ortaklar arasındaki güven ilişkisinin sona ermesi ve sürekli güvensizlik ortamının oluşması,
(3) Ortağın esas sermaye borcunu ödemede temerrüdü,
(4) Şirketin kuruluş gayesinin gerçekleşmesinde hukuki ve ekonomik imkânsızlık,
(5) Şirketin devamlı olarak zarar etmesi ve kâr sağlayamaması,
(6) Ortakların rekabet yasağını ihlal etmeleri.
(7) Şirket yönetimindeki yolsuzluklar,
(8) Kanun, sözleşme vc ortaklar genel kurulu kararlarının yerine getirilmemesi veya sürekli şekilde ihlal edilmesi,
(9) Şirket müdürü olan diğer ortağın sermayenin büyük kısmını zimmetine geçirmesi ve şirketin iyi idare edilmemesi,
(10) Ortağa şirket ile ilgili hesap verilmemesi,
(11) Kâr payının ödenmemesi.
Dava konusu somut olayda, haklı sebep olarak kabul edilebilecek hususlarla ilgili olarak yukarıdaki maddelerde sayılan hallerden özellikle 1, 2, 4, 5, 6 ve 11. maddelerde ifade edilen hususların varlığı; dosya kapsamında yer alan bilgi ve belgeler ile tespit edilmiştir.
Öncelikle davacı tarafından davalı şirketin çoğunluk hissesine sahip hissedarlarıyla şirket ortaklığını sürdürmenin imkansız hale geldiğini ve karşılıklı hisselerin devralınması suretiyle ortaklığın sona erdirilmesi ve öncelikle davalı şirkete kayyım atanması talebiyle 2016/780 E., 2018/25 T. ve 2017/270 E. sayılı dosyalar kapsamında davalar açıldığı, söz konusu davaların tamamının ortaklıktan çıkma ve şirketin feshi ile ilgili olduğu anlaşılmıştır.
Tarafların birbirlerine keşide ettiği karşılıklı ihtarnamelerden de anlaşılacağı üzere, davalı şirketin çoğunluk hisselerine sahip ortaklar ile davacı arasında karşılıklı hisselerin devralınması suretiyle ortaklığın sona erdirilmesi vb. şekillerde bir uzlaşmaya varılmadığı ve durumun uzun süredir devam ettiği tespit edilmiştir. Ayrıca söz konusu ihtarnamelerde belirtildiği üzere, tarafların şirket ortaklığını sürmelerinin imkânsız hale geldiği de beyan edilmiştir.
Diğer taraftan, davacı …’nun % 22 payına denk gelen ayrılma payı 06.0.2016 dava tarihi itibariyle 23.124,98 TL olarak hesaplanmasına rağmen, davalı şirketin davacıya iş avansı adı altında 160.945,01 TL tutarında avans verdiği ve davalı şirketin davacıya personele borçlar adı altında 44.111,77 TL tutarında borcunun bulunduğu tespit edilmiştir, Davalı şirkette olan iş avansları ve personele borçlar hesaplarında yer alan tutarlarını ödenmediği da dikkate alınması neticesinde, 06.10.2016 dava tarihi itibariyle davacının (23.124,98 TL + 44.111,77 TL – 160.945,01 TL = -93.708,26 TL) davalı şirkete 93.708,26 TL borçlu bulunduğu ve talep edebileceği herhangi bir ayrılma payının söz konusu olmadığı tespit edilmiştir.
Özetle ortaklar arasındaki ciddi anlaşmazlık, huzursuzluk ve devamlı geçimsizlik olduğu, bu durum davalı şirketin ilerleyen dönemlerde hukuki ve mali birçok problemle yüz yüze gelmesine neden olacaktır.
Yine dava dosyasına mübrez bilirkişi kurulunun 2. Ek raporunda, “davalı şirkete ait tüm makine, ekipman, taşıt ve cihazların şirket adresinden taşındığı, şirketin içinin boşaltıldığı her iki tarafça açıkça ikrar edildiğinden, bilirkişi heyet üyesi makine yüksek mühendisi bilirkişi tarafından yerinde inceleme yapma imkanının söz konusu olmadığı” tespit edilmiştir. Bu durum davalı şirketin ilerleyen dönemlerde hukuki ve mali birçok problemle yüz yüze gelmesine neden olacağı gibi davalı şirketin kuruluş gayesinin gerçekleşmesinde hukuki ve ekonomik imkânsızlıklara neden olacaktır.
e-imza e-imza e-imza e-imza

Diğer taraftan davacı …’nun ve davalı şirketin diğer ortağı olan …’ın davalı şirketle haksız rekabet içerisine girdikleri, tarafların, davalı … Mak. İmalat Montaj San. ve Tic. A.Ş.’ye karşı TTK’nın 396. maddesinden kaynaklanan rekabet yasağına aykırı tutum ve davranışlar sergiledikleri dava dilekçesinde ve karşılıklı ihtarnamelerde iddia edilmektedir. Ancak dava dosyasına mübrez bilgi ve belgelerin tetkikinden, bu konuda taraflarca haksız rekabete ilişkin net bir olgu ortaya konmadığı gibi buna ilişkin somut delillerin olmadığı anlaşılmıştır.
Bilirkişi raporuna göre; 2018 yılı sonu itibaren davalı … Mak. İmalat Montaj San. ve Tic. A.Ş. yaklaşık 10 milyon TL aktif büyüklüğü, yıllık 270 bin TL net satış hasılatı, yaklaşık 2 milyon TL net zararı olduğu tespit edilmiştir. 31.12.2019 itibariyle ise net satış tutarının 13.538,15 TL gibi sembolik bir tutara dönüştüğü, ana faaliyet konusu ile ilgili neredeyse hiçbir satışının bulunmadığı tespit edilmiştir. Davalı şirketin 2015-2019 yıllarına ait özet bilanço ve gelir tablosu göre; şirket varlıklarının (dönen ve duran varlıklar) sürekli bir şekilde azalma eğiliminde olduğu, öz kaynakların ve net satışlarının da sürekli bir şekilde azaldığı tespit edilmiştir. Ayrıca şirketin 2015-2018 yılları arasındaki dört yılı zararla kapattığı, 2017-2019 yılları arasındaki son üç yılda ise şirketin varlıklarının borçlarından düşük olması neticesinde herhangi bir öz kaynağı bulunmadığı, sermayesinin tamamını kaybederek borca batık hale geldiği tespit edilmiştir. Son mali dönem olan 2019 yılı incelendiğinde ise, şirketin özkaynaklarının -1.401.509,99 TL tutarında gerçekleştiği, diğer bir ifadeyle bu dönemde de sermayesinin tamamını kaybederek borca batıklığının devam ettiği tespit edilmiştir.
Bu durumun bir sonucu olarak davalı şirketin uzun süre kar dağıtımı yapamadığı tespit edilmiştir. Kâr dağıtım kararının verilebilmesinin ilk koşulu, genel kabul görmüş muhasebe ilkeleri doğrultusunda düzenlenmiş bir bilançoya göre kâr elde edilmiş olması ya da önceki yıllar kârından bu amaç için kullanılabilecek yedek akçelerin bulunmasıdır. (TTK Md. 507-509) Eğer bir hesap döneminde zarar meydana gelmişse, bu zarar kapatılmadığı sürece kâr dağıtımına karar verilemez. Davalı şirkete ait 2015-2019 yılları arasındaki kurumlar vergisi beyannamelerinin tetkikinden, şirketin sürekli zarar elde ettiği, davalı şirketin finansal yapı bakımından uzun süredir kar dağıtımı yapabilecek bir durumda olmadığı anlaşılmıştır.
Yukarıda yapılan tespit ve açıklamalar çerçevesinde;
1.Ortaklar arasındaki ciddi anlaşmazlık, huzursuzluk yaşanması,
2.Ortaklar arasındaki güven ilişkisinin sona ermesi,
3.Davalı şirketin faaliyeti ile ilgili duran varlıkların fiilen tespitinin yapılamadığı, bu hususun davalı şirketin ilerleyen dönemlerde hukuki ve mali birçok problemle yüz yüze gelmesine neden olacağı, ayrıca bu durum davalı şirketin kuruluş gayesinin gerçekleşmesinde hukuki ve ekonomik imkânsızlıklara neden olacağı,
4.Davalı şirketin 2015-2019 yıllarında öz kaynakların ve net satışlarının sürekli bir şekilde azalması,
5.Davalı şirketin 2015-2018 yılları arasındaki son beş yılı zararla kapatması ve 2017-2019 yılları arasındaki son üç yılda ise şirketin varlıklarının borçlarından düşük olması neticesinde sermayesinin tamamını kaybederek borca batık hale gelmesi ve herhangi bir öz kaynağı bulunmaması,
6.Bu durumun bir sonucu olarak davalı şirketin uzun süre kar dağıtımı yapamaması, nedenleri ile davalı şirketin haklı sebeplerle fesih koşullarının oluştuğu sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır.
Yukarıda davalı şirketin haklı sebeplerle fesih koşullarının oluştuğu tespit edilmekle birlikte, kanun koyucu, haklı sebeple fesih şartları gerçekleşen şirketler bakımından hâkime takdir yetkisi vererek, duruma uygun düşen ve kabul edilebilir bir başka çözümün olup…/…
e-imza e-imza e-imza e-imza

…/…olmadığını da değerlendirme yetkisi vermiştir. Bu açıdan TTK m. 531 bakımından fesih son çaredir; öncelikle diğer çözümlerin araştırılması gerekir. Bu kapsamda davalı şirketin feshine karar verilip verilmemesi sadece ortakları açısından değil; çalışanları, hizmet verdiği kamu ve özel şirketler ve bir vergi mükellefi olarak kamu mâliyesi açısından çok rasyonel olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Davalı şirketin 2015-2019 yıllarına ait özet bilanço vo gelir tablosu kalemleri detaylı olarak incelendiğinde; şirket varlıklarının (dönen ve duran varlıklar) sürekli bir şekilde azalma eğiliminde olduğu, öz kaynakların ve net satışlarının da sürekli bir şekilde azaldığı, hatta 2019 faaliyet döneminde şirketin ana faaliyet konusu ile ilgili herhangi bir satışının söz konusu olmadığı tespit edilmiştir. Ayrıca şirketin 2015-2018 arasındaki son dört yılı zararla kapattığı, 2019 yılında ise kar gözükmesine rağmen söz konusu karın ana faaliyet konusundan kaynaklanmadığı, piyasadan olan dövizli alacaklarına ve döviz üzerinden sipariş avanslarına kur farkı uygulanmasından kaynaklandığı, zira 2019 faaliyet döneminde şirketin ana faaliyet konusu ile ilgili herhangi bir satış gelirinin bulunmadığı, son üç yılda ise şirketin varlıklarının borçlarından düşük olması neticesinde sermayesinin tamamen kaybederek borca batık hale geldiği ve herhangi bir öz kaynağının bulunmadığı, bu durumun bir sonucu olarak davalı şirketin uzun süre kar dağıtımı yapamadığı tespit edilmiştir.
Bu açıklamalar kapsamında; mevcut mali yapısı ile davalı şirketin temel faaliyetlerini rahatlıkla gerçekleştirilebilecek durumda olmadığı, şirketin devamlı olarak zarar ettiği, davalı şirketin halen elinde bulundurduğu varlıklarıyla şirket ana sözleşmesinde yer alan amaçlarını gerçekleştirebilecek durumda olmadığı, kuruluş ve gayesinin devam etmesi veya gerçekleşmesi imkânının kalmadığı şirket ortaklarının ortaklıktan ayrılması halinde dahi şirketin amaçlarının gerçekleşme imkânının kalmadığı, bu çerçevede; davalı şirket ortaklığından paylarının değeri ödenmek suretiyle çıkarılmalarına karar verilmesinin, TTK m. 531 anlamında duruma uygun düşen ve kabul edilebilir bir çözüm olmadığı, davalı şirketin haklı nedenlerle feshi için gerekli koşulların oluştuğu sonuç ve kanaatine varıldığından davacının şirketin feshi davasının kabulüne karar vermek gerekmekle, aşağıda belirtilen şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının şirketin feshi davasının KABULÜNE,
Ankara Tİcaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasına kayıtlı … Sanayi ve Ticaret A.Ş.nin FESHİNE VE TASFİYESİNE,
2-Tasfiye memuru olarak Mali Müşavir …’nin atanmasına,
3-Tasfiye memuruna şirket malvarlığından karşılanmak üzere aylık 2.000,00-TL ücret takdirine,
4-Kararın bir suretinin Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğüne bildirilmesine,
5-Alınması gereken 54,40TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 29,20TL harcın mahsubu ile bakiye 25,20TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliğinin 46. maddesine göre; her yıl bütçe kanunu ile belirlenen terkin sınırının altında kalan harçlarla ilgili müzekkere yazılmaz amir hükmü gereğince harç tahsil müzekkeresi yazılmasına yer olmadığına,
Davacı tarafından yatırılan 29,20TL ilam harcı, 29,200TL başvuru harcı, 4,30TL vekalet harcı olmak üzere toplam 62,70TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davacının kendisini vekil ile temsil ettirdiği görülmekle karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince takdir ve hesap edilen 4.080,00TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
e-imza e-imza e-imza e-imza

7-Davacı tarafından sarf edilen 789,10TL tebligat ve posta gideri ile 9.400,00TL bilirkişi ücreti, 253,80TL keşif harcı, 250,00 keşif araç ücreti olmak üzere toplam 10.692,90TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
8-Karardan sonraki yargılama giderinin davacının gider avansından karşılanmasına, karar kesinleştiğinde arta kalan gider avansının davacıya iadesine,
Dair; davacı vekili ile davalı vekilinin e duruşmada yüzüne karşı İstinaf kanun yolu açık olmak üzere ( kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle İstinaf kanun yoluna başvurabileceği, istinaf incelemesinin Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesi tarafından yapılacağı ) oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.16/12/2020

Başkan Üye Üye Katip
e-imza e-imza e-imza e-imza