Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/867 E. 2019/225 K. 02.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2016/867 Esas – 2019/225

T.C.
ANKARA BATI
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA
ESAS NO : 2016/867 Esas
KARAR NO : 2019/225

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR : 1-
2-

DAVA : Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/12/2016
KARAR TARİHİ: 02/04/2019
K.YAZIM TARİHİ : 05/04/2019
Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :Davacı vekili; müvekkili hakkında, Ankara …. İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı dosyasından 28.03.2010 tanzim tarihli 25.10.2010 vadeli 6.000TL bedelli, 28.03.2010 tanzim tarihli, 25.11.2010 vadeli 6.000TL bedelli, 28.03.2010 tanzim tarihli 25.12.2010 vadeli bedelli, 28.03.2010 tanzim tarihli 25.1.2011 vadeli 6.000TL bedelli, 28.03.2010 tanzim tarihli 25.02.2011 vadeli 6.000TL bedelli, 28.03.2010 tanzim tarihli 25.03.2011 vadeli 6.000,00 TL bedelli bonolara dayanak 47.272,84 TL’lik icra takibi başlatıldığını, dosya alacağının halen tahsil edilmediğini, ancak müvekkilinin iki adet aracına haciz konulduğunu, takibe konu bono yönünden müvekkilinin herhangi bir borcunun bulunmadığını, söz konusu bonoların bir kira sözleşmesine ait olduğunu, davaya konu bonoların taşınmazın tahliyesinden sonraki zamana ait olduğunu, davalı … … Ltd Ştinin bu işletmeyi müvekkilin 2010 yılı Nisan ayından geçerli olmak üzere bir yıllığına kiray verdiğini, kira sözleşmesinin aylık 6.000,00 TL olan kira bedellerinin her biri için 2010 yılı Nisan ayından başlayarak on iki adet bono düzenlendiğini, ancak işletme müvekkilinin çabaları ile düzene girince …’ın bu işletmeyi müvekkilinin tahliye etmesini istediğini, müvekkilinin de kira sözleşmesinden itibaren üç ay sonra bu işletmeyi 21/07/2010 tarihinde tutulan tutanak ile teslim ettiğini, buna rağmen kire sözleşmesinin yapılması sırasında düzenlenen kalan bonoların ise kendisine iade edilmediğini, davaya konu bonoların müvekkilinin tahliyesi sonrası dönemine ait olduğunu ve karşılıksız olduğunu, buna rağmen yasal işlem yapılarak senetlerin icraya konulduğunu beyan ederek, fazlaya dair her türlü talep ve hakları saklı kalmak üzere, Ankara …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası yönünden, asıl alacak ve faiz ve diğer ferileri olarak belirtilen 42.272,84 TL tutarında borçlu olmadığının tespitine, davalıların haksız ve kötüniyetleri gözetilerek kötüniyet tazminatı ödemeye mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı … vekili ; müvekkilinin senette iyiniyetli üçüncü şahıs olduğunu, davacınn halı saha kullanımını bıraktığı anda müvekkili davalı ile diğer davalı firma ile ilgisi olmadığını, davacının menfi tespit istediği senetlere ilişkin ödemesi olmadığını, … firması ile davacı arasında alt kira sözleşmesi olmadığını, davacının da kabulü olduğu üzere halı saha saatlerini davacının satın aldığını, davacının hem halı sahayı kullandığını ve kar ettiğini kabul etmekte olduğunu, hem de kendisine ait olmayan yeri kullanım bedelini ödemekten kaçındığını, ortada bir kira sözleşmesi ve kiralanan taşınmaz olmadığını, kulanım saatleri satılan halı sahanın tahliye edilmesi de söz konusu olmadığını, davacının kendi kusurundan faydalanmakta olduğunu, davacının halı sahanın kullanımını satın aldığını, bedelini de senetle ödeme için … firmasına senet verdiğini, davacının halı sahayı kullandığını, bir başkası ya da başkalarına kullandırdığını, bu durumdan da maddi menfaat elde ettiğini beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :Tarafların ticaret sicil kayıtları, Ankara …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyası, Mahkememizin 2016/257 esas sayılı dava dosyası ile tüm dosya kapsamı.
GEREKÇE :Dava, taraflar arasında düzenlenen kira sözleşmesine dayalı olarak düzenlenen kambiyo senetlerinden dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mevcut dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra, 28/12/2016 tarihinde açılmıştır. Burada öncelikli olarak Asliye Ticaret Mahkemesinin davaya bakmakla görevli olup olmadığının belirlenmesi gerekir.6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir.Diğer taraftan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
6335 sayılı Kanunun 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtay’ca re’sen incelenir.
Eldeki davada, dava konusu senedin kira sözleşmesi nedeniyle verildiğinin tarafların kabulünde olduğu anlaşılmakla; tartışılacak husus, kira sözleşmesi kapsamında davacının davalıya borcunun bulunup bulunmadığıdır.
6100 Sayılı HMK.nun 4/1-a maddesinde, Sulh Hukuk Mahkemeleri, dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın; kiralanan taşınmazların, 09/06/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanun’una göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaları görürler, hükmüne yer verilmiştir. Somut olayda; uyuşmazlığın temeli kira sözleşmesinden kaynaklanmakta olup davanın açıldığı 28/12/2016 tarihinde yürürlükte olan HMK.nun 4/1-a maddesi gereğince dava değerine bakılmaksızın davaya bakma görevi Sulh Hukuk Mahkemesine aittir.
Bu açıklamalara göre, göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine dair karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davaya bakmakla görevli mahkeme Ankara Batı Sulh Hukuk Mahkemeleri olduğundan, davanın göreve ilişkin dava şartı noksanlığından HMK 114/1-c ,115/2 maddeleri uyarınca usulden reddine,
2-Yasal sürede başvurulması halinde dosyanın görevli Ankara Batı Nöbetçi Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK’nun 331/2 madde gereğince süresi içerisinde müracaat yapıldığı takdirde yargılama giderlerine gönderilen mahkemece dikkate alınmasına,
4-Kararın kesinleşmesinden itibaren HMK’nun 20/1-son cümle gereği dosyanın iki haftalık süre içerisinde görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesinin istenilmemesi halinde DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA karar verilmesi için dosyanın yeniden ele alınmasına,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle başvuru yapılmak suretiyle, Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.02/04/2019

Katip Hakim
e-imzalı e-imzalı