Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/7 E. 2018/364 K. 30.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas – Karar No: 2016/7 Esas – 2018/364

T.C.
Ankara Batı
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA
ESAS NO : 2016/7 Esas
KARAR NO : 2018/364

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVA : İTİRAZIN İPTALİ
DAVA TARİHİ : 08/02/2013
KARAR TARİHİ : 30/05/2018
K.YAZIM TARİHİ : 18/06/2018

Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
TALEP :Davacı vekili özetle; müvekkilinin borç olarak banka üzerinden gönderdiği paralar nedeniyle davalıdan alacaklı olduğunu, müvekkilinin 21/03/2011-21/06/2012 tarihleri arasında davalı firmaya toplamda 1.169.837TL miktarı banka üzerinden gönderdiğini, davalının da toplamda 322.738,68TL tutarında geri ödemede bulunduğunu, ancak bakiye 847.098,32TL’yi ödemediğini, bunun üzerine Ankara …İcra Müdürlüğü’nün ….E sayılı dosyası ile takip başlattıklarını ancak davalının borca ve ferilere haksız ve kötü niyetli olarak itiraz etmesi üzerine takibin durduğunu, müvekkilinin alacaklı olduğunun taraflar arasında imzalanan 05/12/2012 tarihli protokol gereğince imza altına alınan hesap mutabakatı, banka kayıtları ve şirket kayıtlarında açıkça görüldüğünü beyan ederek davalının icra takibine itirazının iptali ile takibin devamına ve davalı aleyhine %40 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili özetle; tarafların 05/12/2012 tarihli protokolde taahhütname başlıklı belge ile tarafların birbirlerini ibra ettiklerini, davacının müvekkiline ödünç vermediğini, müvekkiline olan mevcut borçlarını ödediğini beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
e-imzalı e-imzalı e-imzalı e-imzalı

DELİLLER : Ankara … İM’ün …E. sayılı takip dosyası, takibin dayanağı olan banka makbuzları (dekontlar), 05/12/2012 tarihli protokol başlıklı sözleşme, taahhütname başlıklı sözleşme, Ticaret Sicil Müdürlüğü kayıtları, ticari defter ve belgeler, 24/10/2013 tarihli bilirkişi kurulu raporu, 24/02/2012 tarihli ek rapor, Yargıtay 11. HD.’nin 04.11.2015T., 2015/10052E., 2015/11562K. sayılı bozma ilamı, 24.11.2015 tarihli bilirkişi kurulu raporu, 19.09.2017 tarihli ikinci bilirkişi raporu, 17.04.2018 tarihli üçüncü bilirkişi (kurulu) raporu ve tüm dosya kapsamı.
GEREKÇE :Dava, ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı-alacaklı, davalı-borçlu hakkında Ankara ….İM’ün …E. sayılı dosyasında 847.098,32-TL alacağın tahsili amaçlı olarak ilamsız icra takibi başlatmıştır. Takibin dayanağı olarakta “dekont alacağı” gösterilmiştir. Dava dilekçesindeki açıklamalardan; takibin dayanağının ve açıklamasının, 21/03/2011-21/06/2012 tarihleri arasında davalıya banka üzerinden borç olarak gönderilen paraların tahsili istemi olduğu, para havalesine ilişkin banka makbuzlarının (dekontlarının) takibe dayanak yapıldığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; takip konusu edilen miktar kadar davacının davalıya borç para verip vermediğinin, borç para verildiğinin kabulü halindede bu paranın geri ödenip ödenmediğinin tespiti istemine ilişkindir.
Davacı, 21/03/2011 ile 21/06/2012 tarihleri arasında , davalıya banka aracılığı ile toplam: 1.169.837-TL borç para gönderdiklerini, bu paranın bir kısmının geri ödendiğini bildirip, iade edilmeyen 847.098,32-TL lik kesimin tahsili için icra takibi başlatmıştır.
Davacı, davalı şirkete borç verdiğini iddia etmiş, davalıda yapılan iş bu ödemelerin kendilerine olan borcun ödenmesine ilişkin olduğunu savunmuştur. Burada, davalıya borç verdiğini iddia eden davacının, bu durumu ispatla yükümlüğü vardır.
Davacı şirketin ortakları, davalı … Ltd ile …’tır. Şirket temsilcisi …’tır. Davalı şirketin ortakları ise … ile …’tır. Şirket ortakları ile …’nın münferiden temsil yetkisi vardır.
Davacı iddialarını ispat bakımından banka havalelerine ilişkin makbuzlara (dekont), dava dilekçesi ekinde sunduğu protokol başlıklı 05/12/2012 tarihli sözleşmeye ve onun eki niteliğindeki taahhütname başlıklı sözleşmeye ve ticari defterlerine dayanmıştır.
Davacının borç verme iddiasına dayanak yapılan banka makbuzlarında buna ilişkin bir ibare bulunmamaktadır. Bu halde yapılan banka havalesinin, mevcut bir borcun ödenmesine ilişkin olduğunun kabulü gerekmiştir. (Y.19.HD.10/12/2013T., 2013/15269E., 2013/19666K) Öte yandan davacı, icra takibine ve davaya dayanak yaptığı bu ödemenin (banka dekontlarındaki ödemenin), borç amaçlı olarak gönderildiğini ispata yarayacak başkaca bir delilde sunmamıştır.
Taraf defterlerinin bilirkişi marifeti ile tetkikinde; usulüne uygun surette tutulmadıkları belirlenen davacı kayıtlarına göre davacının davalıdan alacağının olduğu anlaşılmaktadır. Ancak dayanılan banka makbuzlarından dolayı alacağının olduğunun ispatlanamaması, delil olarak dayanılan 05/12/2012 tarihli protokolün eki olan aynı tarihli taahhütname başlıklı sözleşmede, “Bu taahhütname tarihinden önce … Ltd Şti ve … Şti’nin …. Ltd. Şti’ ne, …’ında … Ltd’den, … Ltd Şti’de … Şti den herhangi bir alacağı ve borcu bulunmamaktadır” ibaresinin bulunması karşısında, nizalı icra takibinden (takibin dayanağı olan alacaktan) dolayı davacının davalıdan alacağının olmadığı, bu sözleşmenin ibra niteliğinde olduğu, sözleşmenin içeriğinden, sözleşme altında imzası bulunan şahısların dosyamızın tarafları olan şirket adına sözleşmeleri imzaladıkları, anılan tarihte şirket temsilcisi oldukları
e-imzalı e-imzalı e-imzalı e-imzalı

anlaşılmaktadır. Bu durumda davacınında alacağının varlığını ispatta (öncelikle) banka dekontları, taahhütnameye dayanması karşısında, buradaki tespitler esas alınmış ve değerlendirme yapılmıştır.
Tarafların iddia ve savunmaları, toplanan deliller, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; icra takibine dayanak yapılan banka makbuzları aracılığı ile davalıya borç para verildiği iddiasının ispatlanamadığı, davalının, davacıya 05/12/2012 tarihi itibari ile borcunun bulunmadığının taahhütname başlıklı sözleşmeden de açıkca anlaşılmakla, davanın reddine ilişkin 17.04.2014T., 2013/75E., 2014/141K. Sayılı hüküm tesis edilmiştir.
Mahkememizin bu hükmünün temyizi neticesinde inceleme yapan Yargıtay 11. HD.’si 2015/10052E., 2015/11562K. Sayılı ilam ile bozmaya hükmetmiştir.
Bozma ilamında özetle; “Dava, borç verilen paranın tahsili istemine ilişkin olup mahkemece, davacının borç para verdiğini ispatlayamadığı ve taraflar arasında düzenlenen taahhütnameden borcun bulunmadığının anlaşıldığı, bu belgenin ibra mahiyetinde olduğu gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Ancak, davacının iddia ettiği alacak tutarı davalının defterlerinde de davacının alacağı olarak kayıtlı iken, “protokol gereği” gerekçesiyle hesap kapatılmıştır. Bu nedenle, banka havalesiyle gönderilen paraların havalenin hukuki niteliği gözetilerek mevcut bir borcun ödemesi olduğu ve alacağın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddi doğru olmamıştır. Ayrıca, ibra mahiyetinde görülen taahhütname bizzat davacı tarafından dava dilekçesi ekinde ibraz edilmiş olup davacı, taahhütname, protokol ve yine dava dilekçesi ekinde ibraz edilen davalı şirketin iki ortağının da imzasını içeren cari hesap tablolarını sunmuş ve bu belgelerin birlikte değerlendirilmesi gerektiğini bildirmiş ve taahhütnamede “… şirket temsilcileri tarafından şerhsiz ve şartsız olarak kabul edilenler şirket borcu sayılacaktır …” şeklindeki belirlemenin değerlendirme dışında bırakıldığını beyan etmiştir. Bu durumda, mahkemece davacının ibraz ettiği tüm deliller birlikte değerlendirilmek ve cari hesap tablosunun hangi aşamada düzenlendiği üzerinde de durulup taahhütname karşısında geçerliliği tartışılmak suretiyle bir karar vermek gerekirken eksik değerlendirmeyle karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir. Bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin sair, davalı vekilinin kötüniyet tazminatı talebinin reddi kararına yönelik temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.” denmiştir.
Dava dosyası yeniden mahkememiz esasına kaydedildikten sonra bozma ilamına uyulmuş ve bu doğrultuda değerlendirme, araştırma yapılmıştır.
Davacı alacağının kaynağı banka dekontlarıdır. Davacı, iddiasını ispat bakımından dilekçesi ekinde 05.12.2012 tarihli “Protokol” başlıklı sözleşmeyi, ekindeki taahhütnameyi ve taraflarca imzalanan cari hesap tablolarına delil olarak dayanmıştır.
Davacı delilleri ile cari hesap tablolarının hangi aşamada düzenlendiği üzerinde de durulup, taahhütname karşısında geçerliliğini tartışmak suretiyle değerlendirme yapmak, bu arada uyuşmazlıkla ilgili döneme ait taraf ticari defterlerinide incelemek üzere uzman bilirkişi kurulundan ilk defa 24.11.2016 tarihli rapor alınmıştır. Bu raporda yukarıda anılan delillerin yeterince değerlendirilmemesi taraf kayıtlarının incelenmemesi karşısında, mali müşavir bilirkişiden 19.09.2017 tarihli rapor alınmıştır. İlk iki rapor arasındaki çelişik değerlendirme ve her iki raporda da taraf kayıtlarının incelenmemiş olması karşısında üçüncü bilirkişi kurulundan rapor alınmıştır. Bu raporun toplanan delillere ve uyulan bozma ilamındaki gerekliliklere uygun değerlendirmeler içerdiği görülmüştür.
Davanın konusu olan Ankara … İM’nün ….E. Sayılı takip dosyasında 847.098,32TL alacağın tahsili istenmiş, alacağın dayanağı olarak “dekont alacağı” ibaresinin yazılı olduğu görülmüş, itiraz üzerine takibin durmasına karar verilmiştir. Takip tarihi ise 21.11.2012’dir.
e-imzalı e-imzalı e-imzalı e-imzalı

Uyuşmazlığın çözümü için protokol başlıklı belge, taahhütname, cari hesap tabloları ve taraf kayıtları birlikte tetkik edilerek değerlendirme yapılmıştır.
Davacı şirket tarafından 21.03.2011-21.11.2011 tarihleri arasında 9 adet makbuzla toplam: 734.500,00TL para gönderilmiştir. Davacı 21.03.2011-21.06.2012 tarihleri arasında yapılan toplam 1.169.837,00TL ödemeye karşılık davalı tarafca 11.08.2011-06.08.2012 tarihleri arasında toplam: 322.738,68TL’lik geri ödeme yapıldığı, taraflarca imzalı cari hesap toplamda bakiye (1.169.837,00-322.738,68) 847.098,32TL alacaklı olduklarını iddia etmektedir. Davalı yan ise 05.12.2012 tarihli taahhütnameye dayanarak tarafların birbirinden hiç bir alacak ve boçlarının kalmadığını savunmaktadır.
Tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılmıştır. Davacının 2011 yılı ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmadığı, 2012 yılı defterlerinin ise usulüne uygun surette tutulduğu ve sahibi lehine delil niteliği taşıdığı belirlenmiş; davalının 2011 yılı ticari defterlerinin zayi olduğu gerekçesiyle incelemeye sunulmadığı, zayi belgesininde ibraz edilmediği, 2012 yılı defterlerininde usulüne uygun tutulmadığı ancak 2013 yılı ticari defterlerinin ise usulüne uygun surette tutulduğu ve sahibi lehine delil teşkil etme gücünün bulunduğu belirlenmiştir. Davacı ticari defterleri ile dosyaya sunulan cari hesap tutanaklarının uyumlu olduğuda görülmüştür.
Davacının usulüne uygun tutulan ticari defter kayıtlarında, takip tarihi itibariyle davalıdan 1.177.423,04TL alacaklı bulunduğu, takip tarihi olan 21.11.2012 tarihinde davacı alacağının 884.203,04TL’lik kısmını şüpheli ticari alacaklar kalemine aktardığı, şüpheli alacaklar kısmına aktarılan tutar hariç cari hesaptan kaynaklı 293.220,00TL’lik alacağının bulunduğu, takip tarihinden sonra 30.11.2012 tarihinde davalıdan 291.000,00TL havale ile tahsilat yaptığı, böylece protokol tarihi olan 05.12.2012 tarihinde davalıdan, şüpheli alacaklara aktarılan 884.203,04TL ve cari hesapta kalan 2.220,00TL kaynaklı toplam 886.423,04TL alacak bakiyesinin bulunduğu, 20.12.2012 ve 27.12.2012 yılında yapılan toplam 2.220,00TL’lik banka tahsilatları ile cari hesap bakiyesindeki tutarın sıfırlandığı, fakat şüpheli alacaklar hesabında bulunan 884.203,04TL’den kaynaklı alacağının mevcut olduğu belirlenmiştir.
Davalı tarafından itirazına konu olmayan ve davalı şirketin yetkilileri tarafından da imzalanmış olan, cari hesap tutanağında ise 847.098,32TL’lik davacının davalıdan alacaklı olduğu görülmekte olup, takip konusu tutar da 847.098,32TL’dir. Böyle olunca, takip tarihi (21.11.2012) itibariyle, gerek davacı defter kayıtları ve gerekse davacı … ile dava dışı … imzasını taşıyan ve davacı ile davalı şirket hesaplarını da içeren, son kayıt tarihi (06.08.2012) takip tarihinden önceye isabet eden cari hesap tutanağına göre davacının davalıdan takip tutarı kadar (847.098,32TL) alacaklı olduğu kanaatine varılmıştır.
Dosya içerisinde bulunan “Protokol” başlıklı anlaşmaya göre; anlaşmanın, dava dışı … ve davacı … olduğu; anlaşmanın, … Ltd. Şti., … Ltd. Şti. ve … Ltd. Şti. hisseleri ve hesapları ile ilgili olduğu; anlaşma ile davacı … ile dava dışı …’in şirketlerdeki ortaklık ilişkilerinin ve alacak borç durumlarının düzenlendiği anlaşılmaktadır. Bu Protokolde, davanın tarafları ile ilgili olarak hisse devirleri ile ilgili hükümler bulunduğu alacak borç durumları ile ilgili herhangi bir bilgi bulunmadığı anlaşılmaktadır. Şu kadar ki, Protokol’de, “Protokol Eki olan “Taahhütname” başlıklı belgenin, protokolün ayrılmaz bir parçası olduğu; Protokol ve eki Taahhütname başlıklı belgenin, sonuçları kapsamı ve sair hususlar yönünden, ortakları, yetkili temsilcileri, kefilleri hukuki ve cezai açıdan tam ve istinasız olarak bağlayacağı” düzenlenmiştir.
Protokol Eki Taahhütname başlıklı belgede ise; iki konunun düzenlendiği görülmektedir. Bunlardan birincisi, … ile …’in,
e-imzalı e-imzalı e-imzalı e-imzalı

… Ltd. Şti., … Ltd. Şti. ve … Ltd. Şti. yetkilisi olarak imzaladıkları adi senet ve kambiyo senetlerinden dolayı, şirketlerin borçlu olacakları ve şahsen sorumlu olacakları borç kalemlerinin belirlenmesidir. Yargıtay bozma ilamında bu kısım ile ilgili olarak, “Taahhütnamede “şirket temsilcileri tarafından şerhsiz ve şartsız olarak kabul edilenler şirket borcu sayılacaktır” şeklinde hüküm bulunduğu; kararda bu hükmün değerlendirme dışı bırakıldığı” belirtilmiştir. Taahhütnamede yer alan bu anlaşma hükmü incelendiğinde, bunun, çeşitli şirketler adına yapılmış adi senet veya keşide edilmiş olan kambiyo senetlerinden hangilerinden şirketlerin, hangilerinden senedi keşide edenlerin sorumlu olduklarının belirlenmesine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Şöyle ki, Taahhütnamenin tüm içeriğine göre, şirketleri temsil yetkisine sahip olanların, şirketler adına düzenledikleri adi senet veya kambiyo senetlerinin bir kısmının şirket borçlarına ilişkin olduğu; bir kısmının ise, bu kişilerin kişisel borçlarına ilişkin olduğu; bunun taraflarca kabul ve taahhüt edildiği, işte bu senetlerden hangilerinin şirket borçlarına ilişkin, hangilerinin kişisel borçlara ilişkin olduğunun belirlenmesine dair usullerin tespit edildiği anlaşılmaktadır. Buna göre, belirlenen usulle yapılacak tespit sonrasında çıkarılacak borçlardan, “şirket yetkililerinin yaptıkları adi senet, bono ya da çeklerin şirket borçlarıyla ilgili olduğu kabul edilenlerin, listesi yapıldıktan ve şirket temsilcileri tarafından şerhsiz ve şartsız olarak kabul edilenlerin şirket borcu kabul edileceği, ancak şirket borcu olarak kabul edilmeyen adi senet, bono veya çeklerden doğan borçlardan, imzası ya da rızası olan müdürün sorumlu olacağı” düzenlenmiş olmaktadır. Dolayısıyla, buradaki anlaşmanın, davacının şirketten olan alacağı ile ilgili değil, davacının da dahil olduğu şirketi temsil yetkisine sahip olanların, şirketi borçlandıran adi senet, bono veya çeklerden oluşan işlemleri ile ilgili olduğu görülmektedir.
Taahhütnamede ikinci olarak; “Taahhütname tarihinden (05.12.2012) önce, … İlelim Ltd. Şti. ve … Ltd. Şti.’nin, … Ltd. Şti.’ ne; …’ın … Ltd. Şti.’den, … Ltd. Şti.’nin, … Ltd. Şti.’ den herhangi bir alacağı veya borcu bulunmadığı” kararlaştırılmıştır. Taahhütnamede yer alan, bu ikinci hükmün, “taahhütname tarihinden (05.12.2012) önce, … Ltd. Şti. ve … Ltd. Şti.’nin, … Ltd. Şti.’ne herhangi bir alacağı veya borcu bulunmadığına” ilişkin hüküm dava konusu itilafla ilgili görünmektedir. Gerçekten, dava konusu takip, açıklanan hükmün yer aldığı, Protokol-Taahhütname tarihi (05.12.2012) tarihinden önceye isabet ettiğinden, bu tarih (05.12.2012) itibariyle “Taahhütname tarihinden (05.12.2012) önce, takip alacaklısı davacı … Ltd. Şti.’nin, takip borçlusu davalı … Ltd. Şti.’ne herhangi bir borcunun bulunmadığına” ilişkin hükmün, takip konusu alacak bakımından da hukuki sonuçlar doğuracağının kabulü gerekecektir.
Neticesinde; tarafların defter kayıtları, protokol ve taahhütname ile cari hesap tutanakları birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasındaki alacak borç durumu ile ilgili olarak, takip tarihi itibariyle davacının defter ve kayıtları ile bu kayıtları doğrulayan cari hesap tutanaklarına göre davacının davalıdan takip miktarı (847.098,32TL) kadar alacaklı olduğu; takip tarihinden sonra 05.12.2012 tarihinde yapılan protokol hükümlerinin de nazara alınması gerekeceği kanaatine varılmıştır. 05.12.2012 tarihli anlaşma ve taahhüt incelendiğinde; davacı şirketi temsilen bir imza yer almadığı; protokol/taahhütnamede imzası bulunanlardan birisi bu şirketi temsile yetkili kişi olsa bile, şirketi temsilen ve şirket kaşesi ile atılmış bir imza olmadan, bu kişinin şirketi temsilen işlem yaptığının kabulünün mümkün olamayacağı; bu sebeble, içerik itibariyle menfi borç ikrarı niteliğinde olsa bile taahhüt hükmünün davacı şirket bakımından bağlayıcı olamayacağı kanaatine varılmıştır.
Tüm bu değerlendirmeler neticesinde; davacının takip tarihi itibariyle davalıdan 847.098,32TL alacaklı olduğu anlaşılmış, davalının takibe itirazının iptaline hükmedilmiştir.
Davacı alacağı likit olmadığından, icra inkar tazminatı istemi reddedilmiştir.
Bu gerekçeye uygun aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
e-imzalı e-imzalı e-imzalı e-imzalı

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜNE,
2-Dava konusu olan Ankara …. İcra Müdürlüğünün… esas sayılı dosyasında yapılan takibe davalının itirazının iptaline, takibin devamına,
3-Davacının icra inkar tazminatı isteminin reddine,
4-Alınması gereken 57.865,29TL karar ve ilam harcından peşin alınan 10.623,75TL harcın mahsubu ile bakiye 47.241,54TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Davacı tarafından yatırılan 10.623,75TL peşin harç, 24,30TL başvuru harcı, 3,75TL vekalet harcı, 123,60TL temyiz yoluna başvurma harcı ve 25,20TL temyiz karar harcı olmak üzere toplam 10.800,60TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından sarf edilen 240,00TL tebligat ve posta gideri ile 5.000,00TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 5.240,00TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
6-Davalı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
7-Davacının kendisini vekil ile temsil ettirdiği görülmekle karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince takdir ve hesap edilen 47.833,93TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, temyiz kanun yolu açık olmak üzere (kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle temyiz kanun yoluna başvurulabileceği, temyiz incelemesinin Yargıtay ilgili Hukuk Dairesi tarafından yapılacağı) oy birliğiyle karar verildi. 30/05/2018

Başkan Üye Üye Katip
e-imzalı e-imzalı e-imzalı e-imzalı