Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/571 E. 2020/694 K. 23.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas – Karar No: 2016/571 Esas – 2020/694
T.C.
Ankara Batı
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA
ESAS NO : 2016/571
KARAR NO : 2020/694

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

DAVACILAR : 1-
2-
3-
VEKİLİ :
DAVALILAR : 1-
VEKİLİ :
: 2-
VEKİLİ :

DAVA : Maddi ve Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 03/08/2016
KARAR TARİHİ: 23/12/2020
K.YAZIM TARİHİ : 28/12/2020

Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
TALEP :Davacı vekili mahkememize sunduğu dava dilekçesinde özetle; Küçük …’nin, … ve …’nin müşterek çocukları olduğu; davalı … Sigorta A.Ş.’nin Kadın Doğum Uzmanı …’ın, davalı … Sigorta Şirketi’nin ise Kadın Doğum Uzmanı …’un tıbbi kötü uygulamaya ilişkin mali sorumluluk sigorta poliçelerini tanzim ederek toplam 800.000,00 TLlik teminat limiti dahilinde maddi ve manevi zarardan doğan sorumluluğu üstlendikleri, bu sebeple geriye dönük olarak 10 yıllık süre ile sorumlu oldukları; davacı …’nin hamileliği süresine davalıların sigortalıları olan doktorlar tarafından takip edildiğini ve anılan doktorların tıbbi kötü uygulamaları sonucu down sendromunun hamilelikte teşhis edilememesi neticesinde …’nin down sendromlu olarak doğduğu; davalıların sigortalılarının tıbbi kötü uygulamalarının özetle bilgilendirmeme, aydınlatılmış rıza (onam) almama, teşhiste kusur, ileri testleri önermeme, ultrason kullanımında ihınal, ultrason bulgularını değerlendirmeme, konsültasyon istememe ve CVS/Amniyosentez yapmama olarak sayılabileceği; hastanın müterafık kusuru…/…
e-imza e-imza e-imza e-imza

…/…bulunmadıkça gerçekleşen zarardan yüksek özen borcu altındaki doktorun en hafif kusurdan dolayı zararın tamamından sorumlu olacağı; dovvn sendromunun hayat boyu devam eden bir iş göremezlik hali olması nedeniyle davacı …’nin maddi ve manevi zarara; anne … ile baba …’nin ise manevi zarara uğradıkları; bağlayıcı ve sınırlayıcı olmamak üzere davacı …’nin iş göremezlik oranının Ankara Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hematoloji Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi Engelli Sağlık Kurulu Raporu ile yüzde (%) 78 olarak tespit edildiği; davalıların sigortalıları olan doktorların bu zararlardan müteselsilen sorumlu olacakları ifade edilmiş; fazlaya dair talep ve dava hakkı saklı tutulmak kaydıyla küçük … için 15.000,00 TL iş göremezlik (bakıcı ücreti dahil maddi) tazminatı ve 20.000,00 TL manevi tazminat; anne … ile baba … için 10.000,00 TL manevi tazminat olmak üzere toplam 55.000,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren avans faiziyle davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacılar vekili 12/02/2020 tarihli ıslah dilekçesi ile; davalı … Sigorta Şirketi’nden müvekkili küçük … için: 360.000,00 TL iş göremezlik maddi tazminat (bakıcı ücreti dahil), 20.000,00 TL manevi tazminat, müvekkili anne … için 10.000,00 TL manevi tazminat, müvekkili baba … için 10.000,00 TL manevi tazminat, davalı … Sigorta A.Ş.’den, müvekkili küçük … için 400.000,00 TL iş göremezlik-maddi tazminat (bakıcı ücreti dahil), olmak üzere, toplam 800.000,00 TL tazminatın (her bir davalıdan 400.000,00 TL olmak üzere) dava tarihinden itibaren avans faizi ile tahsilini talep etmiştir.
CEVAP :Davalı … Sigorta A.S. vekili cevap dilekçesinde özetle; Sigortalı doktor …’ın, davacı …’yi hamileliği boyunca takip etmeyip sadece Temmuz ve Ağustos aylarında olmak üzere toplamda 3 kez gördüğü; davacı hastaneye ilk kez geldiğinde 18 haftalık gebe olduğu ve bu doğrultuda kendisinden 3 adet ultrason istendiği, bu ultrasonların ilk ikisinin gebeliğin yaşını ve durumunu tespit etmek için, diğerinin ise 20-22 hafta arasında yapılması gereken anomali taraması için olduğu; üçlü tarama testinin hastanede yapılamaması dolayısıyla hastanenin anlaşmalı olduğu dış bir laboratuvarda yapıldığı; üçlü tarama testinin sonucunun down sendromu riskinin yüksek olarak çıktığı; test sonucunun hastaya bildirildiği ve amniyosentez tavsiye edildiği; amniyosentezin hastanede yapılamaması dolayısıyla hastaya Zekai Tahir Burak Hastanesi veya Etlik Zübeyde Hanım Doğumevi’ne müracaat etmesinin önerildiği; daha sonra hastanın 15.08.2012 tarihinde anomali taraması için ultrason sonucu getirdiği ve bu ultrason sonucunun değerlendirilmesi neticesinde down sendromuna ilişkin bir bulgu görülmediği; bu görüşme neticesinde de üçlü test, sonucundan hareketle down sendromu riskinin yüksek görülmesi karşısında amniyosentez tavsiye edilerek görüşmenin sona erdirildiği; ayrıca testin sonuç raporunda büyük harflerle “yüksek risk” ve devamında da yoruma açık olmayacak şekilde “gebe yaşı doğrulandığı takdirde AMNİYOSENTEZ yararlılığı ve riskleri ile ilgili danışmanlık önerilir” yazdığı; hastanın ileri yaş grubunda olması nedeniyle (39 yaşında) down sendromu riskinin normal popülasyon oranına göre bu hastada daha yüksek olduğu; esasında hastanın üçlü test dahi yapılmadan direkt amniyosentez yapılabilecek bir hasta olduğu ancak hastanın ileri yaşlarda bir gebeliği göze alması dolayısıyla amniyosentezi kendi isteğiyle reddettiği; sigortalı doktorun hastaya karşı özen ve aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirmediğini iddia eden tarafın bu iddiasını ispatla mükellef olduğu; manevi tazminat talebinin haksız ve yersiz bulunduğu; bir hekimin ancak kusurlu davranışı sebebiyle tıbbi yanlış uygulamanın ortaya çıkabileceği, illiyet bağının kesilmesi durumunda hekimin tazminatla sorumlu tutulamayacağı; bu nedenlerle haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
e-imza e-imza e-imza e-imza

Davalı … Sigorta Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıların sigortalı hekimin gebelik takibini gereği gibi yapmadığı iddiasının anlaşılabilmesi için öncelikle rrıedula kayıtlarının getirtilmesi gerektiği; amniyosentez vc kordoscntez her ne kadar doğuma kadar yapılabilirse de söz konusu işlemlerin ciddi riskler içermesi dolayısıyla amniyosentez ve kordosentez endikasyonları bulunmadan bu işlemlerin yapılmasının mümkün olmadığı; nitekim amniyosentez işleminde 1/100 oranında bebeğin kaybedilmesi riskinin bulunduğu, bu riskin CVS’de 2/100 olduğu; prenatal tanı amaçlı belirli test ve tetkiklerin yalnızca belirli haftalarda yapıldığında anlamlı sonuçlar verdiği; tıbbi standartları eksiksiz olarak uygulayan sigortalı hekimin kusurlu olduğu yönündeki iddiaların kabulünün mümkün olmadığı; kimi kromozomal bozuklukların bebeğin oksijensiz kalması, fetal stres gibi nedenler dolayısıyla da mümkün olabileceği, dolayısıyla davacının doğum yaptığı hastane kayıtlarının ve hasta dosyasının celbinin gerektiği; sigortalı doktorun dava konusu olayda herhangi bir kusurunun ve ortaya çıkan zarar ile tedavi arasında da illiyet bağının bulunmadığı; tüm bu sebeplerle haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :Sigorta poliçeleri, davacıların hastane kayıtları, SGK kayıtları, 28/04/2017 tarihli kusur raporu, 12/04/2018 tarihli bilirkişi kurulu ön raporu, 03/07/2018 tarihli bilirkişi kurulu raporu, Adli Tıp Kurumu Başkanlığının 14/02/2019 tarihli mütalaası, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığının 08/11/2019 tarihli maluliyet raporu, 10/02/2020 tarihli aktüerya raporu, ıslah dilekçesi ile tüm dosya kapsamı.
GEREKÇE :Dava, tıbbi kötü uygulamadan kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacılardan anne …’nin Ankara ili …. Bölge Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği Etimesgut …Devlet Hastanesine 05/01/2012 tarihinde muayeneye gittiği, …’e Sekonder amenore tanısı ile muayene olduğu ve 16/01/2012 tarihinde gebelik ön tanısı ile aynı doktora muayene olduğu görülmekte ise de gebeliğin, … Laboratuvarlan tarafından işlemi yapılan 10/07/2012 tarihli üçlü tarama testinde yazılı olduğu üzere son adet görülme tarihi olan 04/03/2012 tarihi civarında başladığı, 04/12/2012 tarihinde down sendromlu küçük …’nin doğumu ile sonlandığı, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığının 08/11/2019 tarihli raporuna göre; …-… oğlu, 04/12/2012 doğumlu, … T.C nolu, …’nin; Çocuklar için Özel Gereksinim Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik Hükümlerine göre; kişinin özel gereksinime ihtiyacının olup olmadığı varsa rapor süresinin belirlenebileceği, maluliyet oranının yüzde olarak hesaplanması hususlarını içeren herhangi bir cetvel veya madde olmadığından oran hesaplamanın teknik olarak mümkün olmadığı ancak özürlülük Ölçütü Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik’e göre hesaplandığında şahsın özür oranının %78 (yüzdeyetmişsekiz) olduğu, şahsın mevcut durum ve yaşı itibari ile devamlı surette başka birinin bakımına muhtaç olduğu anlaşılmıştır.
Denetime elverişli, gerekçeli ve hükme esas alınan bilirkişiler …, … ve …’nın 28/06/2018 tarihli raporlarına göre; Down Sendromu en fazla görülen kromozom anomalisidir. Kromozom sayısı normalde 46 adet iken down sendromlu bireylerde 47’dir. Fazlalık 21 numaralı kromozomda bulunmaktadır.Down Sendromunda çeşitli görünüm bozuklukları (yüz yuvarlak ve basık, gözler yukarı doğru çekik, burunda deri kıvrımı, düşük ve küçük kulaklar, kısa boyun, büyük dil, bozuk dişler, kısa parmaklar…vb.), zihinsel gerilik, davranışsal ve psikiyatrik bozukluklar, kalp hastalıkları (%42) ve diğer organ anormallikleri saptanır.
e-imza e-imza e-imza e-imza

Görülme sıklığı yaklaşık 1/600 olan Down Sendromu, birtakım tarama testleri marifetiyle gebelik esnasında belirlenebilmektedir. Doğum öncesi tarama testleri tüm gebe kadınlara önerilir.Gebelikteki tarama programları anneden alınan kan ve ultrason ile %95’e kadar bir doğruluk oranıyla taranabilmektedir.Yine de tarama neticesinde çıkan sonuç down sendromu açısından düşük risk olarak belirmişse bu durum down sendromu ile karşılaşılmayacağı anlamına da gelmemektedir.
Gebeliğin 11 ila 14 haftası arasında yapılan tarama testi ikili tarama testi olarak adlandırılmaktadır. İkili test için anneden bazı kan tetkikleri alınır. Annenin yaşı ve diğer birtakım özellikleriyle formüle edilerek bilgisayar yardımıyla sonuç belirlenir. Eğer bu formüle bebeğin ense kalınlığı da eklenirse buna kombine test denir. Kombine test ile down sendromlu bebeklerin %85’i tespit edilebilir. İkili test sonucunda kromozom anomalilerinin bebekte kesin olarak var olup olmadığı tespit edilemez. Sadece bebekte bu anomalilerin riski belirlenir. Eğer risk normalden yüksek çıkarsa kesin tanı için amniyosentez veya Koryonik Villus Örnekleme (CVS) yapılır.
Gebeliğin 16 ila 20 haftaları arasında yapılan tarama testine ise üçlü tarama testi denir. İkili tarama testinde olduğu gibi anneden bir takım kan örnekleri alınır. Bu test yönteminde risk belirleme ikili tarama testindekine benzerdir. Üçlü tarama testi ile down sendromlu bebek taşıyan gebelerin ancak %70 kadarı belirlenebilir. Üçlü test sonucunda kromozom anomali riski yüksek gelen gebeliklerde bebek tamamen normal dc olabilir. Kesin neticeyi belirleyebilmek için amniyosentez veya Koryonik Villus Örnekleme (CVS) gerekir.
Down Sendromunun gebelik sırasında tanısı için başlıca kullanılan yöntemler ikili ve üçlü tarama testleridir. Ultrason ise bu konuda tarama testlerine nazaran geri planda kalmaktadır. Down Sendromlu bebeklerin yaklaşık %30’unda ultrasonla tespit edilebilen yapısal anormallikler vardır. Yani down sendromlu bebeklerin büyük bölümü ultrasonografi ile normal görünür. Down sendromlu bebeklerde ultrasonda izlenebilen majör anomaliler kalp odacıkları arasında delikler, beyin boşluklarında genişleme, artmış ense kalınlığı, on iki parmak bağırsağının kapalı olması, dokularda ve vücut boşluklarında sıvı toplanması şeklinde görülebilmektedir. Minör anomaliler ise kısa üst kol ve üst bacak kemiği, kalple ve bağırsakta parlak görünüm, böbrekte genişleme, burun kemiği yokluğu, ayak baş parmağında ayrıklık, kısa ve düşük kulaktır.
Amniyosentez, anne karnından ince ve uzun bir iğne yardımıyla amnion sıvısının (bebeğin içinde yüzdüğü sıvı) alınması işlemidir. Genellikle 16 ila 22 gebelik haftaları arasında yapılır. Alınan sıvıda bebeğe ait canlı hücreler vardır. Bu hücrelerin kromozomları ayrıştırılır ve analiz edilir.
Amniyosentez; ikili veya üçlü test sonuçları anormal olan gebelere, 35 yaşın üzerindeki gebelere, daha önce genetik bozukluğu olan bebek doğuranlara, ultrasonda şüpheli veya anormal bulgular saptanan gebelere uygulanır.
Tarama testlerinde yüksek risk saptanan gebelere uygulanan amniyosentez ile kromozomal anomalileri saptama başarısı %99,4 ile %100 arasındadır.
Koryonik Villus Örnekleme (CVS), bebeğin plasentasını oluşturan dokulardan örnek alınması olarak tanımlanabilir. 9 ila 13 haftalar arasında yapılır. Uygulandığı durumlar amniyosentez ile aynıdır. Bebeğin sahip olduğu kromozom yapısı %99 civarında güvenilirlik ile belirlenebilir. Hukukumuzda gebeliğin onuncu haftası doluncaya kadar kadının sağlığı açısından tıbbi sakınca olmadığı takdirde, istek üzerine ve herhangi bir gerekçeyle bağlı olmaksızın rahim tahliyesi (kürtaj) yapılabilmektedir.Yani gebelik süresi on haftayı geçen kadınlarda, rahim tahliyesi (kürtaj) hukuken yapılamamaktadır. Ancak, Rahim Tahliyesi Ve Sterilizasyon Hizmetlerinin Yürütülmesi Ve Denetlenmesine İlişkin Tüzük’ün 5.maddesine göre gebelik süresi on haftayı geçen kadınlarda, Tüzük’e ekli (2) sayılı listede sayılan hastalıklardan birinin bulunması halinde rahim tahliyesi (kürtaj) yine mümkün…/…
e-imza e-imza e-imza e-imza

…/…olabilmektedir. Buna göre down sendromu, adı geçen listede yer aldığı için gebeliğin onuncu haftasından sonra da rahim tahliyesine (kürtaj) olanak tanıyan bir özür olarak karşımıza çıkar. Hekimin hukuksal yükümlülüğü, ihlal edildiği takdirde, yükümlüsü olan hekim hakkında tıbbi sorumluluk hukuku kurallarının uygulanmasını gerektiren ve tazminat yaptırımına bağlanmış bir takım olumlu/olumsuz davranış kalıpları olarak tanımlanabilir. Yasalardan, dürüstlük kurallarından ya da sözleşmeden doğabilen bu yükümlerin lam ve gereği gibi ifa edilmemesi, hekimin tazminat sorumluluğunu gündeme getirir.
Doktrinde ağırlıklı olan ve Yargıtay’ın da kararlarında benimsemiş olduğu görüşe göre hekim ile hasta arasındaki sözleşme vekalet sözleşmesi niteliğindedir. Türk Borçlar Kanunu 502. maddesinde vekalet sözleşmesi, vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşme olarak tanımlanmıştır. Buna göre sözleşmenin konusu bir “işin görülmesi”dir. İşin görülmesi herhangi bir zaman aralığına tabi değildir ve amaçlanan sonucun elde edilip edilememiş olmasının da bir önemi yoktur.Önemli olan sonuca ulaşılabilmesi için gerekli olan çabanın gösterilmiş ve bu çabanın müvekkilin yararına olmasıdır. Herhangi bir şekil şartına bağlı olmadan kurulabilen vekalet sözleşmesinin oluşabilmesi için bu şartların bir arada bulunması gerekli ve yeterlidir.
Tanıma ve tanım içeriğinden anlaşılabilen unsurlara göre hekim, tıp bilimince benimsenmiş ve kabul edilmiş olan esaslar doğrultusunda müvekkili olan hastayı muayene etmeli, elde ettiği bulgulara göre tıbbi teşhiste bulunmalı ve en doğru, en güvenilir tedavi yönetimini seçip uygulamalıdır.
Hekimin asli edim yükümlülüğü, müvekkili olan hastanın şikayetleri doğrultusunda yapacağı teşhisin tıbben adını koymak ve bu teşhis doğrultusunda hastayı tedavi etmektir. Bu doğrultuda hekim, hasta ile birebir görüşmeli, hastanın anamnezisini (hikayesini) almalı, gerekli olan tüm tahlil, tetkik ve testleri yaptırmalıdır.Tıbbi Deontoloji Tüzüğü’nün 6/2 maddesine göre hekim, tatbik edeceği tedaviyi tayinde serbesttir. Önemli olan hekimin tıbbi tedavi sürecinde seçip uygulayacağı tedavi yönetiminin hastaya herhangi bir zarar vermemesidir.
Diğer taraftan hekimin edim yükümlülükleri arasında sadakat yükümlülüğü, özen gösterme yükümlülüğü ve sır saklama yükümlülüğü de bulunmaktadır. Gerçekten de hekim ile hasta arasındaki ilişkinin bir güven temeline dayanıyor olması hekimin, hastasının menfaatlerini her şeyden önde tutma gerekliliğini doğurmaktadır. Bu açıdan hekim, somut ve objektif ölçütlere dayanmalı ve makul bir hekimin davranması gerektiği gibi davranmalıdır. Hekim, doğru teşhis ve tedavi için kendisinden beklenen azami ölçüdeki dikkat ve özeni göstermelidir. Dolayısıyla hekimin olası bir kusurlu eylemi söz konusu olduğunda, bu kusurun derecesi/ağırlığı önemli değildir. Zira hekim, tıbbi edimin sonucunu değil, bu edim fiilinin gerçekleşmesine yönelik olarak işin özenli bir şekilde ifa edilmesini borçlanmaktadır. Hasta Hakları Yönetmeliği’nin 14.maddesine göre, hekim hastanın durumunun gerektirdiği tıbbi özeni göstermek ve hastanın hayatını kurtarmak veya sağlığını korumak mümkün olmadığı takdirde dahi, acısını azaltmaya veya dindirmeye çalışmak zorundadır. Bir diğer tıbbi edim yükümü olan sır saklama yükümlülüğü ise sözleşmenin yanı sıra hekimlik meslek ahlakı ve kişilik hakkının korunması bakımından da hekimin yükümlülükleri arasında yer almaktadır.
Tıbbi güven ilişkisinden kaynaklanan bir diğer yükümlülük, hekimin aydınlatma yükümlülüğüdür. Aydınlatma yükümlülüğü, hekimin tedavi hakkı ve ödevinin önemli bir uzantısıdır.
Sağlıklı bir yaşam sürebilmek her bireyin hakkıdır. Aynı şekilde kişinin vücut bütünlüğü ile kendi geleceğini belirleme hakkı da temel insan hakları arasında yer almaktadır. Dolayısıyla hekim tarafından yapılacak teşhiste, belirlenecek riskle ve yürütülecek tıbbi süreçte hastanın aydınlatılmış olması, hastanın vücuduyla ilgili teşhis ve tedavisinin sonuçları hakkında bilgi sahibi olmasına, dolayısıyla da tıbbi süreçle ilgili sağlıklı ve doğru kararlar…/…
e-imza e-imza e-imza e-imza

…/…alabilmesine olanak tanımaktadır. Hasta ancak aydınlatılmasıyla birlikte geleceğinin nasıl şekillenebileceğim, teşhis ve tedavinin muhtemel sonuçlarını ve onam vermediği takdirde bunun ne gibi sebeplere yol açacağını bilebilir.
Anayasa’nın 17.maddesine göre; herkes yaşama, maddi vc manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz.
Aydınlatma yükümlülüğünün temelini oluşturan söz konusu düzenlemenin yanı sıra Türk Medeni Kanunu’nun kişiliğin korunması hususunu düzenleyen 23 ve 24’üncü maddeleri ile vekilin sadakat ve özen borcunu düzenleyen TBK madde 506 hükümleri de aydınlatma yükümlülüğünün dayanağını oluşturmaktadır.
Aydınlatma yükümlülüğünün temelini oluşturan söz konusu düzenlemenin yanı sıra Türk Medeni Kanunu’nun kişiliğin korunması hususunu düzenleyen 23 ve 24’üncü maddeleri ile vekilin sadakat ve özen borcunu düzenleyen TBK madde 506 hükümleri de aydınlatma yükümlülüğünün dayanağını oluşturmaktadır.
Aynı şekilde, Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi madde 4/2’de hekimin, hastanın maneviyatı üzerinde kötü etki yapmak suretiyle hastalığın artması ihtimali bulunmadığı durumlarda, teşhise göre alınması gereken tedbirleri hastasına açıkça söylenmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır.
Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun madde 70’ göre hekimler, yapacakları her türden ameliye için hastanın, hasta küçük veya kısıtlı ise veli veya vasisinin muvafakatim almak zorundadırlar.
Hasta Hakları Yönetmeliğinin “Bilgilendirmenin Kapsamı” başlıklı 15. maddesi ise şu şekildedir: “Hastaya; a) Hastalığın muhtemel sebepleri ve nasıl seyredeceği, b)Tıbbi müdahalenin kim tarafından nerede, ne şekilde ve nasıl yapılacağı ile tahmini süresi, c)Diğer tanı ve tedavi seçenekleri ve bu seçeneklerin getireceği fayda ve riskler ile hastanın sağlığı üzerindeki muhtemel etkileri, ç)Muhtemel komplikasyonları, d)Reddetme durumunda ortaya çıkabilecek muhtemel fayda ve riskleri, e)Kullanılacak ilaçların önemli özellikleri, j)Sağlığı için kritik olan yaşam tarzı önerileri, g)Gerektiğinde aynı konuda tıbbî yardıma nasıl ulaşabileceği hususlarında bilgi verilir.’’
Yine aynı Yönetmeliğin 18’inci maddesinde, hekim tarafından hastaya verilmesi gereken bilgilerin mümkün olduğunca sade şekilde, tereddüt ve şüpheye yer verilmeksizin, hastanın sosyal ve kültürel düzeyine uygun olarak verilmesi gerektiği belirtilmiş, acil durumlar dışında bu bilgilendirmenin hastaya makul süre tanınarak yapılması gerektiği ifade edilmiştir.
Bu kapsamda; tıbbi bulgu ve teşhisin, hastaya yapılacak müdahalenin içeriğinin ve bu müdahalenin şekli ile aciliyetinin, ilgili test, tetkik ve müdahalenin yapılmaması durumunda ortaya çıkabilecek olumsuz sonuçların aydınlatma yükümlülüğü kapsamında olduğu söylenebilir. Ancak hekim hastasına henüz kesinleşmemiş, ispatlanmamış ya da onaylanmamış teşhis ve yöntemlerle ilgili aydınlatma yapmak zorunda değildir. Hatta bu tür durumlarda hekim hastasının rahatsız olmaması için tedbirli ve özenli davranmak durumunda, bilgi vermekten kaçınmak veya vereceği bilgilerin değişebileceğini belirtmek mecburiyetindedir.
Hukukumuzda aydınlatmanın yazılı şekilde yapılmasına dair herhangi bir düzenleme bulunmamakta, bu konuda hekimin görevinin gereklerine uygun davranması şartıyla sözlü ya da yazılı bilgilendirme yapabileceği kabul edilmektedir. Söz konusu ayrım ispat hukuku açısından önem arz edecektir.
Aydınlatma, her halükârda müdahaleden önce yerine getirilmeli, bu kapsamda hastaya aydınlatmanın kapsamı olan tıbbi müdahale ve diğer hususlarla ilgili karar verebilmesi için de uygun bir süre tanınmalıdır.
e-imza e-imza e-imza e-imza

Hasta Hakları Yönetmeliği’nin 20. maddesine göre hasta, sağlık durumu hakkında kendisinin, yakınlarının ya da hiç kimsenin bilgilendirilmemesini talep edebilir. Aydınlatmadan feragat eden hastanın bu kararı yazılı olarak alınmalıdır. Hasta, bu feragatinden dilediği zaman vazgeçebilir ve bilgi verilmesini talep edebilir.
Davacılardan …’nin ana rahmine düşmesinden evvel 2 çocuk annesi olan davacı … ilk kez 25.01.2011 tarihinde davalı … Sigorta’nın sigortalısı olan …’a ferteliti istemi (gebe kalma istemi) için başvurmuştur. Aynı tedavi kapsamında 21.02.2011 ve 14.03.2011 tarihinde de …’a muayene olan davacı … için çeşitli hormon tetkikleri yapılmıştır. Davacı …, davacı küçük …’ye gebe kalmadan evvel, 05.01.2012 tarihinde Ankara Etimesgut Şehit Saik Ertürk Devlet Hastanesi’ne gelmiş, Dr. … …’e muayene olmuş, yapılan tetkikler sonucu Beta hCG’si 200.000 çıkan davacının gebe olduğu tespit edilmiştir. Aynı doktora 16.01.2012 ve 02.02.2012 tarihlerinde de muayene olan davacı …, diğer hastane kayıtları göz önünde bulundurulduğunda (muhtemelen) düşük yapmıştır. 08.09.2016 tarihinde davalı … Sigorta A.Ş.’nin cevap dilekçesi ekinde yer alan 12.07.2012 raporlama tarihli … Laboratuvarlarında yapılmış olan üçlü tarama testinden anlaşılabildiği kadarıyla davacının son adet tarihi 04.03.2012’dir.
Davacı …, …’a; 16.04.2012 tarihinde 5 hafta 5 günlük gebe iken, 26.04.2012 tarihinde 7 hafta 1 günlük gebe iken, 23.05.2012 tarihinde 10 hafta 5 günlük gebe iken, muayene olmuştur. Bu bakımdan davacı hasta ile doktor arasında bir vekalet sözleşmesi niteliğinde ilişkinin kurulmuş olduğu tartışmasızdır. Muayene süreçlerinde, gebelik dönemine uygun şekilde davacının gebelik teşhisi yapılmış, rutin kanları alınmış ve idrar tetkikleri ile ultrasonu yapılmıştır.
Davacının tüm test ve tetkik sonuçları normal değerlerde çıkmıştır. Dosya içeriğinde ultrason sonuçlarının olağandışı olduğunu gösterir bir kayıt mevcut değildir. Diğer taraftan, down sendromunun tespit edilebilmesine olanak tanıyan ikili tarama testi, gebeliğin 11 ila 14’üncü haftaları arasında yapılabilmekte iken davacı, …’a en son 10 hafta 5 günlük iken muayene olmuş ve anılan doktor ile takip olmayı bırakarak 21.06.2012 tarihinde Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Yenimahalle Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne gitmiştir.
Down sendromunu tespite yarayan tüm tetkikler, gebeliğin doğru döneminde yapıldığı takdirde doğru sonuçlar verebilir. Diğer taraftan doktor, normal değerlerde çıkan tüm tetkikler karşısında ve henüz gebelik tarama testi dönemi içerisinde değilken, ileride yapması muhtemel testlerle ilgili hastaya bilgi vermek durumunda değildir. Hatta doktor hastasını rahatsız etmemek adına bu tür bilgileri hastasına vermekten kaçınmalıdır.Gerçekten de davacının gebe olduğu dönemdeki yaşının 39 olduğu göz önüne alındığında, ikili tarama testinin yapılabileceği süreçte hastaya yaşı itibariyle doğrudan amniyosentez yapılması da önerilebilirdi. Oysa ki davacı hasta, ikili tarama testinin ve/veya down sendromuna ilişkin diğer tüm testlerin yapılabileceği süreçte, … tarafından takip olmayı bırakmış, başka bir hastane ve doktorun takibine girmiştir. Böylece …’un down sendromuna ilişkin davacıya doğru zamanda tetkik ve bilgilendirme yapma yükümü, …’un iradesi dışında davacı tarafından engellenmiştir.
Davacı, …’a en son muayene olduğu 23.05.2012 tarihinden sonra, 21.06.2012 tarihinde, 15 hafta 4 günlük iken Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Yenimahalle Eğitim ve Araştırma Hastanesinde (dava ve iddia dışı) Dr. … … tarafından muayene edilmiştir. Muayenede ultrason incelemesi yapılmıştır, elde edilen bulgular son adet tarihine göre hesaplanan gebelik süresiyle uyumlu çıkmıştır. İncelemede ayrıca fetal kardivak inceleme için fetal eko önerilmiş ve aynı tarihte hastane dışı çalışılmak üzere üçlü test istemi girilmiştir. Down sendromunun tespiti açısından üçlü test ile birlikte kardiyak anomalinin varlığının tespiti oldukça önemlidir. Bu bakımdan (dava ve iddia dışı) Dr. … …’nin yapmış olduğu tetkikler davacı açısından son derece önemli sonuçlar ortaya…/…
e-imza e-imza e-imza e-imza

…/…koyabilecekken, davacı yine anılan doktor tarafından takip olmayı bırakmış, bir önceki hastane olan Ankara Etimesgut Şehit Saik Ertürk Devlet Hastanesi’ne dönmüş ve fakat daha önce takip olduğu …’un değil …’ın takibine girmiştir. Dosya içeriğinde Dr. … … tarafından talep edilen üçlü test sonucuna dair herhangi bir kayda rastlanılamamıştır. Ancak klinik seyir notunda 21.06.2012 tarihinde saat 15:28’de talep edilen üçlü testin sonucunun geldiği ve 29.06.2012 tarihinde saat 16:07’de açılarak onaylandığı belirtilmiştir.
Davacının 29.06.2012 tarihinde herhangi bir hastaneye giriş yaptığına ilişkin hiçbir not dosya kapsamında mevcut değildir. Buna rağmen hastaların çoğu zaman sadece sonuç öğrenebilmek için hastaneye giriş yapmaksızın doktorlarına müracaat ettikleri de bilinmektedir. Dolayısıyla davacının, Dr. … … tarafından talep edilen üçlü testin sonuçlarıyla ilgili bilgilendirilip bilgilendirilmediği dosya içeriğinden tam olarak anlaşılamamaktadır.
21.06.2012 tarihinde Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Yenimahalle Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Dr. … …’ye muayene olan ve üçlü test yaptıran, akabinde ise Ankara Etimesgut Şehit Saik Ertürk Devlet Hastanesi’ne dönen davacı, 10.07.2012 tarihinde 16 hafta 6 günlük gebe iken davalı … Sigorta’nın sigortalısı … tarafından hastane dışı çalışılmak üzere üçlü test istemi ile ultrasonu yapılmıştır. Söz konusu test, davacının gebeliği süresince, dosya kapsamından anlaşılabildiği kadarıyla, ikinci kez yaptırmış olduğu üçlü testtir. … Laboratuvarlarında yapılmış olan bu üçlü tarama testinin sonucunda down sendromu açısından yüksek risk sonucu belirtilmiş ve gebelik yaşının doğrulandığı takdirde amniyosentez yararlılığı ve riskleri ile ilgili olarak danışmanlık önerilmiştir. Test sonucuna göre down sendromu riski 1/47 gibi bir oranla oldukça yüksek çıkmıştır. Epikriz notunda 10.07.2012 tarihinde üçlü test sonuç raporunun bir kopyasının hastaya verilmiş olduğu belirtilmiştir. Davacı, …’a ikinci kez muayene olduğu 27.07.2012 tarihinde 19 hafta 2 günlük gebedir, muayeneye dair epikriz raporda ise herhangi bir not, muayene bulgusu ya da başkaca bir kayıt mevcut değildir. Üçüncü muayenede davacı 15.08.2012 tarihinde, 21 hafta 4 günlük gebedir. Söz konusu tarihte davacıya ultrason ve şeker yükleme testi yapılmıştır.
Görüleceği üzere davacının Dr. …’a muayene olduğu tarihler, down sendromu tespitini en yüksek oranda saptayabilecek amniyosentezin yapılabileceği gebelik dönemine denk gelmektedir. Dosya kapsamında üçlü test sonucu yer almaktadır ve söz konusu raporda down sendromu açısından yüksek risk olduğu belirtilmiştir. Ancak söz konusu tarama testinin ne derece doğru olduğu, bu saptamanın daha kesin yönetmelerle yapılabileceği, yapılmadığı takdirde ne tür sonuçlarla karşılaşabileceği gibi bilgilerin davacıya verildiğine veya davacı hastanın bu haktan feragat ettiğine ilişkin dosya kapsamında herhangi bir kayda rastlanmamıştır. Her ne kadar epikriz notunda üçlü test sonuç raporunun bir kopyasının hastaya verildiği yazıyorsa olsa da, hekim tarafından hastaya verilmesi gereken bilgilerin mümkün olduğunca sade şekilde, tereddüt ve şüpheye yer verilmeksizin, hastanın sosyal ve kültürel düzeyine uygun olarak verilmesi gerekmektedir.
Diğer taraftan down sendromu yaşamla bağdaşan bir kromozomal bozukluktur. Ülkemizde ve dünyada down sendromlu kişilerin işlettiği veya çalıştığı kaleler, yönetim sürecinde oldukları dernekler ve eğitim aldıkları dershaneler bulunmaktadır. Buna rağmen gebelik esnasında down sendromu riskinin belirlenmiş olması halinde bu tespitin doğruluk payının, daha kesin tespit yöntemleri var ise bu yöntemlerin neler olduğunun, down sendromunun ne anlama geldiğinin, çocuk açısından ne gibi sıkıntıları bulunduğunun hekim tarafından hastaya açıklanması gerekmektedir. Bu halde daha kesin tespit, yöntemlerinin olası risklerini de anlayarak bu yöntemin uygulanmasını kabul etmeyen hastadan, hem tedavinin/tarama testinin reddedildiğine hem de down sendromunun ne anlama geldiğini anlamış olmasına rağmen bebeği doğurmak istediğine ilişkin onamı alınmalıdır. Dosya…/…
e-imza e-imza e-imza e-imza

…/…içeriğinde bu tür bir onamın alındığına veya davacı hastanın bu haktan feragat ettiğine ilişkin ilişkin herhangi bir kayda da rastlanılamamıştır.
Davacı … özellikle gebeliğin önemli dönemlerinde (ikili test, üçlü test ve amniyosentez dönemlerinde) hastane ve doktor değiştirmiş, bu süreç takibinin sağlıklı bir şekilde yapılabilmesine bir anlamda mâni olmuştur. Her ne kadar davacı hastaya herhangi bir hekim tarafından ikili testin yaptırılmamış olduğu belirtilmekte ise de 04.12.2012 tarihinde doğan bebek …’nin Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Yenimahalle Eğitim ve Araştırma Hastanesinde bulunan hasta dosyasında yer alan 05.12.2012 tarihli yeni doğan yoğun bakım ünitesinin notlarında Bebek …’nin fenotipik olarak (dış görünüş) down sendromuna benzediği ve ikili testi yüksek gelen bebeğin bilirubin yüksekliği nedeniyle yatırıldığı belirtilmiştir.
Davacı …’nin davalı … Sigorta Şirketi’nin sigortalısı olan … tarafından çeşitli tarihlerde ve toplamda 3 defa muayene edildiği, bu süreç içerisinde … tarafından tıbbi standartlara uygun teşhis ve tedavi yapıldığı, davacının muayeneye geldiği son tarih olan 23.05.2012 tarihinde 10 hafta 5 günlük gebe olduğu, gebelik dönemi itibariyle …’un down sendromuna ve bu sendromun tespitine yönelik aydınlatma yükümünün bulunmadığı dikkate alındığında …’un kusurunun bulunmadığı kanaatine varılarak, …’un sigortacısı olan davalı … Sigorta Şirketi hakkında açılan davanın reddine, davacı …’nin davalı … Sigorta Anonim Şirketi’nin sigortalısı olan … tarafından çeşitli tarihlerde ve toplamda 3 defa muayene edildiği, her ne kadar tıbbi standartlara uygun teşhis ve tedavi yapılmış ise de …’ın 12.07.2012 raporlama tarihli üçlü test ve bu testin sonucu ile down sendromunu tespite yarayan diğer tetkikler ve down sendromu hakkında davacı …’ye karşı aydınlatma yükümünü yerine getirdiğine dair dosya içeriğinde herhangi bilgi ve/veya belgenin bulunmadığı dikkate alındığında, …’ın tıbbi kusurunun bulunduğu, davacı …’nin özellikle gebeliğin önemli dönemlerinde ve birden çok hastane ve doktor değiştirdiği, bu sebeplede gebelik süreci takibinin doktorlar tarafından sağlıklı bir şekilde yapılabilmesini kendi davranışları ile engellediği dikkate alındığında, mahkememizce …’ın %50, davacı …’nin %50 kusurlu kabul edildiği, denetime elverişli, gerekçeli ve hükme esas alınan bilirkişi …’ın 10/02/2020 tarihli raporuna göre; …’nin 04/12/2012 tarihinde down sendromlu dünyaya gelmesi nedeniyle 1.131.334,60TL sürekli iş göremezlik zararının 525.518,31TL bakıcı gideri zararının oluştuğu, %50 kusur durumu dikkate alındığında davacıların 828.426,45TL maddi tazminat talep edebilecekleri, davalı … Sigorta A.Ş.’ne ait sigorta poliçesinin olay tarihini kapsadığı ve olay başına azami teminat limitinin 400.000,00TL olduğu anlaşıldığından, davacının maddi tazminat davasının kabulüne, davacıların ıslah dilekçesinde 400.000,00TL talep ettiği, bunun ne kadarının maddi, ne kadarını manevi olduğunu açıklamadığı, davalı … Sigorta Şirketinden 360.000,00TL maddi, 20.000,00TL manevi tazminat talep ettiği, davalı … Sigorta A.Ş.’den 400.000,00TL iş göremezlik-maddi tazminat (bakıcı ücreti dahil), dava dilekçesinde ayrıca toplam 40.000,00TL manevi tazminat talep ettikleri, davalı … Sigorta A.Ş.’nin teminat limitinin azami 400.000,00TL olduğu anlaşıldığından, davacının manevi tazminat davasının reddine karar vermek gerekmekle, aşağıda belirtilen şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-A)Davacıların davalı … Sigorta A.Ş. hakkında açtığı maddi tazminat davasının KABULÜNE,
400.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı … Sigorta A.Ş.’nden alınarak davacılara verilmesine,
B)Davacıların manevi tazminat talebinin REDDİNE,
e-imza e-imza e-imza e-imza

2-)Davacıların davalı … Sigorta Şirketi hakkında açtığı davanın REDDİNE,
3-)Harçlar Kanunu gereği alınması gereken 27.324,00TL karar ve ilam harcından peşin alınan 187,86TL ve ıslah ile alınan 2.544,54TL harcın mahsubu ile bakiye 24.591,60TL harcın davalı … Sigorta A.Ş.’nden alınarak hazineye gelir kaydına,
Davacılar tarafından yatırılan 187,836L peşin harç, 2.544,54TL ıslah harcı, 29,20TL başvuru harcı ve 4,30TL vekalet harcı olmak üzere toplam: 2.765,90TL’nin davalı … Sigorta A.Ş.’nden alınarak davacılara verilmesine,
4-)Maddi tazminat davası yönünden;
a-)Davacıların kendilerini vekil ile temsil ettirdikleri görülmekle, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince davanın kabul oranına göre hesap ve takdir edilen 36,450,00TL vekalet ücretinin davalı … Sigorta A.Ş.’nden alınarak davacılara verilmesine,
b-)Davalı … Sigorta Şirketinin kendisini vekil ile temsil ettirdiği görülmekle, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince davanın red oranına göre hesap ve takdir edilen 33.650,00TL vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davalı … Sigorta Şirketine verilmesine,
5-)Manevi tazminat davası yönünden; Davalıların kendilerini vekil ile temsil ettirdikleri görülmekle, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir edilen 4.080,00TL vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davalılara verilmesine,
6-)Davacılar tarafından sarf edilen 5.950,00TL bilirkişi ücreti, 530,70TL tebligat ve posta gideri ve 570,50TL Adli Tıp Faturası olmak üzere toplam 7.051,20TL yargılama giderinden davanın kabul ve red oranına göre hesap edilen 6.410,18TL’nin davalı … Sigorta A.Ş.’nden tahsili ile davacılara ödenmesine, artan kısmın davacılar üzerinde bırakılmasına,
7-)Karardan sonra yapılacak yargılama giderlerinin davacıların gider avansından karşılanmasına, karar kesinleştiğinde arta kalan gider avansının davacılara iadesine,
Dair, davacılar vekili ile davalı … Sigorta vekili ve davalı … sigorta vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle başvuru yapılmak suretiyle, Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.23/12/2020

Başkan Üye Üye Katip
e-imza e-imza e-imza e-imza