Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/159 E. 2018/371 K. 31.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2016/159 Esas – 2018/371
T.C.
Ankara Batı
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2016/159 Esas
KARAR NO : 2018/371

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 01/03/2016
KARAR TARİHİ : 31/05/2018
K. YAZIM TARİHİ: 13/06/2018

Yukarıda tarafları yazılı davanın Mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili mahkememize sunduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkili davacının 20/01/2011 tarihinde başka bir GSM firmasından … İletişim aracılığı ile … A.Ş.’ye geçiş yaptığını, hat taşıma adı verilen bu işlemle 9 adet hattın …’a taşındığını, 2 adet hat için firmanın mega plus tarifesinin, 7 hat için ise firmanın mini plus +1 tarifesinin seçildiğini, davalı firmanın bu sözleşme ile beraber 22 adet akaryakıt çekini müvekkile vermeyi taahhüt ettiğini, ancak taahhüt edilen çeklerin müvekkile verilmediğini, ödemelerini otomatik ödeme aracılığıyla yapan müvekkilinden 15/08/2013 tarihinde 374,88 TL gecikme bedeli alındığını, oysa ödemelerin her ay otomatik olarak tanımlı banka aracılığı ile yapıldığını, günü gününe ödenen faturalardan gecikme bedeli alınmasının tereddüte yer vermeyecek biçimde davalının kötü niyetini ortaya koyduğunu, davalının ayıplı hizmet sunduğunu, Ekim 2013 (…), Ekim 2013 (0533 294 04 05) tarihli faturalarda ise yurt dışında görüşme yapıldığı için ekstra ücretin faturalara yansıtıldığını, müvekkili tarafından fatura detaylarına bakıldığında, yurt dışı görüşmelerin Bosna Hersek’ten yapıldığını gördüğünü, oysa bu tarihlerde hat sahiplerinin Bosna Hersek’te değil, Lidya’da bulunduğunu, aynı anda iki yerde olması fizik kurallarına göre mümkün olmayan müvekkilinden toplam 1.280,46 TL’nin haksız olarak tahsil edildiğini, davalı ile imzalanan sözleşmede her hangi bir taahhüt süresi öngörülmemesine rağmen sözleşmeyi fesheden müvekkilinden yine haksız olarak 15/12/2013 tarihinde 839,40 TL’nin taahhüt iptali adı altında tahsil edildiğini, müvekkilinin mağduriyetini ilk olarak 23/08/2013 tarihinde davalı tarafa bildirdiğini, herhangi bir cevap alamadığı için 25/10/2013 tarihinde tekrar bir bildirimde bulunduğunu, ancak müvekkilinin mağduriyetinin davalı tarafından hiçbir şekilde giderilmediğini, davacı müvekkilinin “e-fatura aboneliği” bulunduğunu, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 5.2 maddesinde fatura bilgilendirme tarihi olarak son ödeme tarihinden 5 gün önce abonelere bilgilendirme yapılacağının yazıldığını, oysa 04/03/2013 tarihli faturanın e-posta yolu ile müvekkilinin ısrarlı talebi üzerine 26/03/2013 tarihinde gönderdiğini, bu ve benzeri birçok örnekten de anlaşılacağı üzere müvekkilinin en temel hakkı olan bilgi edinmeden yoksun bırakıldığını ve haberi olmadan haksızca kendisinden tahsilatlar yapıldığını belirterek, haksız olarak alınan 2.494,74 TL’nin haksız tahsilatın yapıldığı tarihlerden itibaren işlemiş avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu, davacı taraf ile müvekkili şirket arasında 26/01/2013 tarihinde “Kurumsal Tip Abonelik Sözleşmesi” akdedildiğini, … nolu tek fatura numarası üzerinden 24 ay boyunca 500,00 TL taahhüt karşılığında müvekkili şirketin davacı tarafa 22 adet akaryakıt çeki taahhüdünde bulunduğunu ve bu çeklerin davacının iddialarının aksine, davacıya teslim edildiğini, 22 adet akaryakıt çekinin davacı şirket adına… …. tarafından teslim alındığının Teslim ve Teselsürn Tutanağı ve Taahhütname” ile sabit olduğunu, davacı tarafından … nolu hatlara ilişkin Ekim ayında gerçekleştirilen yurt dışı görüşmelerinden de açıkça görüleceği üzere faturalandırma işleminde her hangi bir yanlışlık bulunmadığını, abonenin tamamen kendi kullanımlarına göre ücretlendirildiğini, davacının 839,40 TL taahhüdün iptali adı altında haksız yere tahsil edildiğini belirtmiş ise de bu iddianın gerçek olmadığını, zira davacı tarafın 15/12/2013 tarihinde GSM numaralarını farklı operatörlere taşımış olması sebebiyle Aralık 2013 faturasına müvekkili şirket tarafından cayma bedeli yansıtıldığını, söz konusu cayma bedelinin sebebinin davacı tarafın iddia ettiği gibi taahhüdün iptali olmayıp; +1 TL’ye Katlayan Kampanyaya dahil 6 hattın kampanya süreleri dolmadan GSM numaralarının farklı operatörlere taşınması nedeniyle yansıtıldığını, bu hatların,
… iş Ortağım Mini Plus + 1 TL
… İş Ortağım Mini Plus + 1 TL
… iş Ortağım Mini Plus + 1 TL
… iş Ortağım Mini Plus + 1 TL
… İş Ortağım Mini Plus + 1 TL.
… iş Ortağım Mini Plus + 1 TL olduğunu, cayma bedellerinin bu hatların her biri için 21/02/2013-15/12/2013 tarihleri arasında (10 aylık süreler) kampanyada kaldıklarından, hat başına kampanyada kalınan ay sayısının 20 TL ile çarpılması sonucu elde edildiğini, davacının ödemelerin otomatik ödeme talimatıyla banka aracılığı ile yapıldığını, bu sebeple alınan gecikme bedelinin hatalı ve müvekkili şirketin kötü niyetli olduğunu iddia etmişse de davacının faturaları otomatik ödeme talimatıyla ödediğine ilişkin bir kayıt bulunmadığını, davacının bankadaki hesap limitini doldurması sebebiyle otomatik ödeme talimatı bulunmasına rağmen, fatura bedelinin otomatik olarak bedelsiz bakiye nedeniyle ödenmemiş olma ihtimali olduğunu, zamanında ödenmiş olan ve sistemde gözüken bir fatura bedeli olması halinde müvekkili şirketin faturaya gecikme bedeli yansıtma gibi bir durumu zaten bulunmadığını, yapılan ödemelere ilişkin ayrıntılı bilginin ilgili bankadan getirtilmesini talep ettiklerini, davacının e-fatura aboneliği olduğunu, faturaların mail aracılığı ile müşterilere süresinde gönderildiğini, bu nedenle bilgilendirmede bulunulmadığı iddialarını kabul etmediklerini belirtilerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, fatura bedellerinden kaynaklanan alacak talebine ilişkindir.
Yargılama sırasında davacının 18/10/2016 ve 13/12/2016 tarihli oturumda davasını iki kez takipsiz bıraktığı, dosyanın yenilenmesinden sonra yargılamaya devam edildiği, davacının bu kez 31/05/2018 tarihli oturuma da iştirak etmediği, geçerli bir mazeret de sunmadığı görülmüştür. Bu durumda dava açıldıktan sonra iki kez yenilenen davanın, üçüncü kez takipsiz bırakıldığı anlaşılmıştır. 18/10/2016 tarihli oturumdan önce davacı vekilinin dosyaya mazeret dilekçesi sunduğu görülmüş ise de, mazeret talebinin gerekçeli ve belgeli olmadığı, yasaya uygun bir mazeret beyanını içermediği, süreklilik arz ettiği, vekaletnamesinde de tevkil yetkisinin bulunduğu anlaşılmakla mazeret talebi kabul edilmemiştir.
Medeni Usul Hukukuna hakim olan yargılama ilkeleri vardır. Bunların kaynağı usul kanunu olabileceği gibi, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi de olabilmektedir. Bunlardan bir tanesi de, yargılamanın basit, çabuk, ucuz yürütülmesi ilkesidir. Yargılamanın uzun sürmesinin birçok nedeni olmakla birlikte, dosyamızla bağlantılı olması nedeniyle bunlardan bir tanesi de, taraflarca davanın uzatılmasına matuf davranışlarda bulunulması, bu konu ile ilgili usul kurallarının yeterince uygulanmaması durumudur. Anayasamızın 141. maddesine göre, devlet yargının basit, çabuk ve ucuz gerçekleşmesi için gereken tedbirleri almak zorundadır. Usul ekonomisi anayasamızda ayrıca düzenlenmiş olduğu için, buna aykırılık, aslında anayasaya aykırılığı oluşturur. Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesine göre de, mahkemelerin makûl bir süre içerisinde karar vermeleri gerekir. Bu durum, adil yargılanma hakkının da bir gereğidir. Bu husus HMK ‘nun 30. maddesinde de düzenlenmiştir. Tüm bu durumlar karşısında çabuk (ancak makûl) bir yargılanmanın yapılması gerekmektedir. Mahkeme, yargılamanın yavaş işlemesini, ya da geciktirilmesini sağlayan durumları, yasanın verdiği imkanları da gözeterek engellemelidir.
Somut uyuşmalıkta davanın üç kez takip edilmemesi (dosyanın üç kez işlemden kaldırılması) karşısında, HMK 150/6. maddesi hükmü de nazara alınarak davanın açılmamış sayılmasına dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-6100 Sayılı HMK nun 150/6 maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına,
2-Alınması gereken 35,90 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 42,61 TL harçtan mahsubu ile bakiye 6,71 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalının kendisini vekil ile temsil ettirdiği görülmekle karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince takdir ve hesap edilen 2.180,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
Dair, davalı vekilinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle başvuru yapılmak suretiyle, Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 31/05/2018

Katip Hakim
e-imza e-imza