Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2013/101 E. 2018/389 K. 06.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas – Karar No: 2013/101 Esas – 2018/389
T.C.
Ankara Batı
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA
ESAS NO : 2013/101
KARAR NO : 2018/389

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVA : TAZMİNAT
DAVA TARİHİ : 22/02/2013
KARAR TARİHİ : 06/06/2018
K.YAZIM TARİHİ : 28/06/2018
Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
TALEP :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının 10.12.2010 tarihinde müvekkili şirket ortaklığından ayrıldığını, şirket ortağı bulunduğu sürede şirket ortaklar kurulu tarafından şirket adına işlemler yapmakla yetkilendirildiğini, şirketin satış mağazasında kasa, çek, bono ve fatura düzenleme işlemleri yaptığı, bu işlemler sonucunda şirket cari hesabından 434.958,03TL şirket ortağı olan davalıya ödeme yapıldığının göründüğünü, bu zararın davalı tarafından ödenmesi için kendisine ihtarname çıkarıldığını, ancak netice alınamadığını, daha sonrasında da hissesini devir ederek şirket ortaklığından ayrıldığını, davalının yetkisiz olarak kendi hesabına geçirdiği bu paradan sorumlu olduğunu bildirerek, şimdilik davalı uhdesinde olan bu paradan 100.000,00TL’nin ve diğer zararlarına ilişkin olarak da 1.000,00TL’nin kendisinden tahsili ile müvekkiline verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili dosyaya sonradan sunduğu cevap ve beyan dilekçelerinde ve 09.09.2015 tarihli oturumda alınan beyanında; talebini açıklamış, buna göre; davanın değerinin 101.000,00TL olduğunu bu miktar üzerinden harç ikmali yaptıklarını, 100.000,00TL’ye yönelik taleplerinin davalı şirket ortaklığından ayrılırken uhdesinde kalan alacaklarına ilişkin olduğu, bakiye 1.000,00TL’ninde davalının bu eyleme neticesinde oluşan (menfi) zararlarına ilişkin olduğunu açıklamıştır.
Davacı vekili dosyaya 21.05.2014 tarihinde sunduğu ıslah dilekçesinde talebini 101.000,00TL’den (500.000,00TL daha artırarak) 601.000,00TL’ye çıkarmıştır.

e-imzalı e-imzalı e-imzalı e-imzalı

CEVAP :Davalı vekili özetle; davacı iddialarının doğru olmadığını, davacı şirketin anılan tarihteki temsilcisinin … olduğunu ve kendisinin de kardeşi olduğunu, niza konusu alacağın şirketin muhasebe kayıtlarında hayali olarak yaratılan gerçek dışı bir borç olduğunu, davacının kendisinde bu miktarda bir alacağının bulunmadığını, müvekkilinin davacı şirkete ortak olduğu 2010 yılı ve öncesinde şirketin müdürler kurulu tarafından değil şirketin müdürü …’un şahsına verdiği vekaletnameye istinaden şirket adına para çekme, çek imzalama gibi işlemler yaptığını, şirketin defter ve kayıtlarını saklama görevinin şirket müdürüne ait olduğunu, şirketteki hissesini noterde 01.10.2010 tarihinde yaptıkları sözleşme ile diğer ortak …’a devir ettiğini, şirket cari hesabından müvekkiline yapılan ödeme olmadığını, niza konusu alacağın yukarıda da belirtildiği gibi kendisinin şirket ortaklığından ayrılmasından sonra şirket müdürü ve şirket muhasebecisi tarafından hayali olarak yaratıldığını, müvekkilinin borcu bulunmadığı gibi şirket adına yaptığı bir çok ödemeler ve şirket adına verdiği pek çok çekinden dolayı alacağının bulunduğunu, ayrıca zamanaşımı itirazında bulunduklarını, yapılacak yargılama neticesinde; davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
DELİLLER :Davacı şirketin defter ve kayıtları, sicil kayıtları, ana sözleşmesi, mahkememizin 2013/307E., 2015/495K. sayılı dosyası kapsamı, Ankara … …. İcra Müdürlüğünün 2013/1809, 1810, 1811, 1812, 1813 esas sayılı takip dosyaları, birinci bilirkişi kurulunun 24.03.2014 tarihli raporu, aynı kurulun 22.07.2014 tarihli birinci ek raporu, 22.06.2015 tarihli ikinci ek raporu, ikinci bilirkişi kurulunun 18.04.2018 tarihli raporu, 21.05.2014 tarihli ıslah dilekçesi ile tüm dosya kapsamı.
GEREKÇE :Talep, şirket ortağının şirkete verdiği zararın (ortaklıktan ayrılırken uhdesinde kalan şirket parasının) ve bu eylem nedeniyle uğranılan zararların tazmini istemine ilişkindir.(6762 sayılı TK. m. 166; 6102 sayılı TTK m.224)
Davalı… 10.12.2010 tarihinde şirket ortaklığından ayrılmıştır. Davacı 09.09.2015 tarihindeki oturumdaki beyanında, davalının 2009 – 2010 yıllarında şirket müdüründen aldığı yetkiye istinaden işlemler yaptığı, bu işlemlerin neticesinde dava dilekçesinde bildirilen miktar kadar şirket parasını uhdesinde tutarak ortaklıktan ayrıldığı, bu parayı şirkete iade etmediğini belirtmiş, bu miktarın davalıdan tahsili ile şirkete ödettirilmesi gerektiğini ileri sürmüş, ayrıca bu işlemleri yapmasaydı şirketin kasasında olacak olan para ile şirketin zamanında ödenmeyen pek çok borcunun ödenebileceğini, bunun neticesinde de şirketin zarara uğradığı belirtilerek, oluşan şirket zararının ayrıca tespiti ile davalıdan tahsilini istemiştir. Davalı tarafta, davacının dayandığı bilançonun, müvekkilinin hissesini devir etmesinden sonra hileli olarak düzenlendiği, bilançonun tasdikinin olmadığı, müvekkilinin yaptığı ödemelerin bilançoya yansıtılmadığını, öyle olsa bile hisse devri ile birlikte müvekkilinin davacı şirketteki tüm hak ve borçlarını devir ettiğini, bu tarih itibariyle alacak ve borcunun kalmadığını savunduğu görülmüştür.
Davalı taraf zamanaşımı itirazında bulunmuş ise de; davalının talebe konu eylemleri yaptığı (zararın oluştuğu) iddia olunan tarih ve dava tarihine göre 6103 sayılı yasanın 6/1 maddesi ve 818 sayılı BK’un 126/1-4 maddeleri nazara alındığında zamanaşımı sürelerinin dolmadığı açıktır.
Deliller toplandıktan sonra uzman bilirkişi kurulundan 24.03.2014 tarihli rapor ve ek raporlar alınmış, tarafların itirazı neticesinde ikinci bilirkişi kurulundan 18.04.2018 tarihli raporlar alınmıştır.
Davacı taraf, niza konusu eylemlerin 2009 ve 2010 yıllarında gerçekleştirildiği bildirildiğinden, tarafların bu döneme ilişkin sunduğu kayıtlar ve davacı şirket kayıtları bilirkişi kurulu aracılığıyla tetkik edilerek mahkememizce değerlendirilmiştir.
Tarafların iddia ve savunmaları, toplanan deliller ve bilirkişi kurulu raporları birlikte değerlendirilmiştir. Davacı şirketin temsilcisi olan … ile davalı kardeştir. Davalı 10.12.2010 tarihinde şirket ortaklığından ayrılmıştır. Bundan önceki dönemde davacı
e-imzalı e-imzalı e-imzalı e-imzalı

şirketin müdüründen aldığı yetkiye istinaden satış mağazasında kasa, çek, bono ve fatura düzenleme işlemleri yaptığı, bu işlemler sonucunda ticari defter ve kayıtlarına göre şirket cari hesabından davalıya 434.958,03TL ödeme yapıldığı iddia olunmaktadır. Şirket kayıtlarının tetkikinde; davalının şirkete tek bir kalemde borçlandırıldığı, 2008 yılı defterlerine göre davalıdan 141.865,35TL alacaklı olarak gözüktüğü, daha sonra davalıdan 141.865,35TL’nin tahsil edildiğine ilişkin işlem tesis edilerek borcun kapatıldığı, 2008 yılı yıl sonu itibariyle davalıdan şirketin alacağının gözükmediği, 2009 yılı yevmiye defterlerinin tetkikinde ise; her hangi bir hesap hareketi olmamasına rağmen 31.12.2009 tarihi itibariyle ortağa ödenen tutar adı altında davalı…’un tek kalemde şirkete 465.000,00TL borçlandırıldığı tespit edilmiştir. 2010 yılı kayıtlarının tetkikinde ise; önceden devir eden 465.000,00TL’ye 01.01.2010 tarihinde 3.926,94TL tutarında ilave yapıldığı, 31.12.2010 tarihinde ise ödemeler adı altında davalıdan 31.587,99TL tahsilat yapıldığı şeklinde kayıt tutulduğu, yine 31.12.2010 tarihinde ilgili hesaba devir adı altında davalı hesabından 2.380,92TL düşüldüğü, böylece ticari defter kayıtlarına göre 31.12.2010 tarihi itibariyle davacı şirketin davalıdan, 434.958,03TL alacaklı olarak gözüktüğü tespit edilmiştir. Bunun yanında, davalının sunduğu kayıtlar, banka belgeleri ve şirket defterlerinin incelenmesi neticesinde; davalının, davacı şirket adına şirket ortaklığından çıkıncaya değin bir çok tahsilatlar yaptığı belirlenmekle beraber, davalının bu miktarları davacı şirketin adına üçüncü kişilere olan borçlarını ödemesinde kullandığı ve şirket ticari defterlerinde kayıt altında alınmayan 446.000,00TL’lik ödemesinin olduğu, buna göre de davacının davalı uhdesinde kaldığını belirterek isteyebileceği bir miktar olmadığı kanaatine varılmıştır.
Davalının 2009 ve 2010 yıllarında şirket müdüründen aldığı yetkiye istinaden şirket adına yaptığı tahsilatlar nedeniyle 434.958,03TL kadar uhdesinde para kaldığı belirlenmiş ise de, bu dönemde savunmada yer verildiği şekilde, aynı yetkiyle şirket adına ödemelerde yaptığı, bunun miktarının da 446.000,00TL’ye tekabül ettiği anlaşılmakla, davacının davalıdan isteyebileceği bir zararın olmadığı kanaatine varılmıştır. Öte yandan, davacı, şirket parasının davalı uhdesinde kalması nedeniyle oluşan zararlarının da tazminini istemektedir. Yukarıda izah edildiği üzere, iddiada yer verildiği şekilde davalı uhdesinde şirket parasının kalmadığı tespit edilmekle, bununla bağlantılı olarak davacının zarara uğramasının da söz konusu olması mümkün olamayacağından, bu doğrultudaki (menfi zarar) istemine yönelik tazminat taleplerinde red edilmiştir.
Bu gerekçeye uygun aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 35,90TL karar ve ilam harcından peşin alınan 1.724,85TL ve ıslah ile alınan 8.538,75TL harcın mahsubu ile bakiye 10.227,70TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Davalının kendisini vekil ile temsil ettirdiği görülmekle karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince takdir ve hesap edilen 37.990,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, istinaf kanun yolu açık olmak üzere (kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle istinaf kanun yoluna başvurulabileceği, istinaf incelemesinin Bölge Adliye Mahkemeleri ilgili Hukuk Dairesi tarafından yapılacağı) oy birliğiyle karar verildi. 06/06/2018

Başkan Üye Üye Katip
e-imzalı e-imzalı e-imzalı e-imzalı