Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2012/276 E. 2018/767 K. 28.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas – Karar No: 2012/276 Esas – 2018/767
T.C.
Ankara Batı
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA
ESAS NO : 2012/276
KARAR NO : 2018/767

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR : 1-
VEKİLİ :
: 2-
VEKİLİ :
: 3-
4-
DAVA : GENEL KURUL KARARLARININ İPTALİ/TAZMİNAT
DAVA TARİHİ : 25/03/2010
KARAR TARİHİ : 28/11/2018
K.YAZIM TARİHİ : 17/12/2018

Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
TALEP :Davacı vekili mahkememize sunduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davaya konu olan S.S. …KYK’nın üyesi olduğunu, inşaatın bitmiş olup arsa sahiplerinin de sözleşme uyarınca kendilerine tahsis edilen dairelerde oturmaya devam ettiklerini, kooperatifin tamamlanmış olmasına rağmen arsa sahipleri ile müteahhit firma arasında imzalanan kat karşılığı inşaat sözleşmesinde yer almayan hükümlerin davalılar tarafından uygulandığını, arsa sahiplerinin sözleşme dışı tamamen keyfi talepleri nedeniyle müvekkilinden her ay çok yüksek aidatlar toplandığını, aidat ve yapılan değişikliklere dair herhangi bir genel kurul kararı olmadığını, arsa sahiplerinin bina girişinde yer alan mevcut trabzanları beğenmemeleri sebebiyle söktürüp maliyeti yüksek olan pirinç trabzanlık talep ettiklerini, yine binanın dış cephesinin andezit taşı ile kaplanmasını talep ettiklerini, bu taleplerin kat karşılığı inşaat sözleşmesinde bulunmadığını ve yapılması gereken zorunlu işler arasında olmadığını, yönetim kurulunun yüksek aidat toplamak adına yapılan işleri zorunlu harcama arasında gösterdiğini, davalıların kooperatifin yönetimi konusunda gerekli özeni göstermediğini, dikilen ağaçların söküldüğünü, sözleşme dışı pek çok işin yapıldığını, binaların bina giriş merdivenleri ve binaların bahçesinin etrafına yapılan istinat duvarlarında imalat hataları bulunduğunu ve bu hataların davalılar tarafından bilinmesine rağmen giderilmediğini beyan ederek, müvekkilinin hatalı imalatlar nedeniyle uğradığı zararın tazminine, 15/03/2009 tarihli olağan genel kurul kararı ile 28/06/2009 tarihli olağanüstü genel kurul kararının iptaline ve davalıların sorumluluklarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı … mahkememize sunduğu cevap dilekçesinde özetle; 17.02.2010 tarihi itibariyle ortaklığı eşi …’a devrettiğini, davalıların kooperatif üyeleriyle çok iyi ilişkiler içinde olmasına rağmen davacının herkezi taciz ettiğini, davacının genel kurul kararlarının iptali isteminin zamanaşımına uğradığını, ayrıca iskan işlemlerinin henüz tamamlanmadığını, davacının belirttiği merdiven korkuluklarının inşaat demirleriyle oluşturulduğu için yenilendiğini, yenileme işleminin tüm binalarda yapıldığını, andezit kapmaların da bina boyalarını korumaya ve zemin kata sızıntıyı engellemeye yönelik olarak aralarında davacının da bulunduğu üyelerin isteği üzerine yapıldığını ve arsa sahiplerinin binalarında bu uygulamanın henüz yapılmadığını, otopark kaplamaları için belediyenin kilit taşı, beton ya da asfalt istediğini, hurdaya ayrılan kamelyanın çok kötü bir imalat olduğunu, ayıplı imalatların kabulünün mümkün olmadığını, eskiden oluşturulan tel örgünün yapımı sırasında arsa sınırları gözönüne alınmadığı için aplikasyon planına göre yeniden oluşturulduğu, iskan işlemlerinde ise kooperatif ana sözleşmesine göre yönetim kurulunun yetkili olduğunu belirterek, haksız ve dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Davalı … mahkememize sunduğu cevap dilekçesinde özetle; 15.03.2009 tarihli olağan genel kurulda yönetim kuruluna seçildiğini, davacının sözünü ettiği faaliyet döneminde yapılan sözleşme kapsamında henüz hiçbir işin kabulünün yapılmadığını, davacının genel kurul kararlarının iptali isteminin zamanaşımına uğradığını, davacının dava dilekçesinde öne sürdüğü tüm iddiların yanlış olduğunu, keyfi uygulama yada talep bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Davalı … mahkememize sunduğu cevap dilekçesinde özetle; davacının genel kurul kararlarının iptali isteminin zamanaşımına uğradığını, davacının sözünü ettiği faaliyet döneminde yapılan sözleşme kapsamında henüz hiçbir işin kabulünün yapılmadığını, kabul komisyonunun 03.05.2010 tarih ve 708 sayılı karar ile oluşturulduğunu, davacının öne sürdüğü iddialarda tamamen kötü niyetli olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Davalı kooperatif cevap dilekçesinde özetle; davalıların kooperatif üyeleriyle çok iyi ilişkiler içinde olmasına rağmen davacının herkezi taciz ettiğini, davacının genel kurulu kararlarının iptali isteminin zamanaşımına uğradığını, ayrıca iskan işlemlerinin henüz tamamlanmadığını, davacının sözünü ettiği faaliyet döneminde yapılan sözleşme kapsamında henüz hiçbir işin kabulünün yapılmadığını, davacının genel kurul kararlarının iptali isteminin zamanaşımına uğradığını, davacının öne sürdüğü iddialarda tamamen kötü niyetli olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
DELİLLER :Dava konusu edilen 15.03.2009 tarihli ve 28.06.2009 tarihli genel kurul tutanakları, davalı kooperatifin defter ve kayıtları, tapu kayıtları, mahallinde 28.05.2010 tarihinde icra edilen keşif, bilirkişi heyeti raporu, mahkememizin 2010/77E., 2010/255K. sayılı (ilk) ilamı, Yargıtay 23. HD.’nin 2012/3305E., 2012/4816K. sayılı bozma ilamı, bozmandan sonra mahallinde icra edilen keşif ve neticesinde sunulan 23.11.2010 tarihli birinci bilirkişi heyeti raporu, mahallinde ikinci defa icra edilen keşif neticesinde sunulan 15.11.2013 tarihli ikinci bilirkişi heyeti raporu, bekletici mesele yapılan ceza dosyaları kapsamı.
GEREKÇE :Talep, davalı kooperatifin 15.03.2009 tarihli olağan genel kurulu ile 28.06.2009 tarihli olağanüstü genel kurullarında alınan kararların iptali; davalı kooperatif yöneticilerinin kusurlu eylemleri ile verdikleri zararların kendilerinden tahsili (hukuki sokumluluk) istemine ilişkindir.
Tarafların bildirdikleri deliller toplanmış, uzman bilirkişi heyetiyle mahallinde keşif icra edilip rapor düzenlenmesi sağlanmıştır.
Genel kurul tutanakları, bilirkişi raporu ve dosyada mevcut tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde, davalı kooperatifin 15/03/2009 tarihli olağan genel kurul toplantısında ve 28/06/2009 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan kararların iptali için açılan davanın 1 aylık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı, her iki genel kurul toplantısında alınan kararların kanuna ve iyi niyet esaslarına aykırılığının bulunmadığı, kooperatif yöneticileri hakkında hukuki sorumluluk davası açılabilmesi için gerekli olan genel kurulca dava açılması yolunda alınmış bir kararın bulunmadığı ve davanın kooperatif denetçileri tarafından açılmadığı sonuç ve kanaatine varan mahkememizce davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkememizin davanın reddine dair 2010/77E., 2010/255K. sayılı ilamının davacı tarafından temyizi neticesinde inceleme yapan Yargıtay 23. HD.’si 2012/3305E., 2012/4816K. sayılı bozma ilamında özetle; “Dava, davacının kişisel ve doğrudan zararının kooperatif yöneticilerinden tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece yazılı gerekçelerle davanın reddi, eksik incelemeye ve yanlış nitelemeye dayanmaktadır. Kooperatifler Yasası’nın 59/3 maddesinde;”Yönetime veya temsile yetkili şahısların kooperatife ait görevlerini yürütmeleri esnasında meydana getirdikleri haksız fiillerden doğan zararlardan kooperatif sorumludur” hükmüne, 62/3 maddesinde ise; “Yönetim Kurulu üyeleri ve kooperatif memurları, kendi kusurlarından ileri gelen zararlardan sorumludurlar” hükmüne, yine aynı kanunun 98. maddesinin yollamasıyla TTK 336/5. maddesinde ” idare meclisi azaları şirket namına gerek kanunun gerek esas mukavelelerinin kendilerine yüklediği sair vazifelerin kasden ve ihmal neticesi olarak yapılmamasından gerek şirkete, gerek münferit pay sahiplerine ve şirket alacaklılarına karşı müteselsilen mesuldürler” hükmüne yer verilmiştir. BK’nun 41 nci, 50 nci ve 51 nci madde hükümleri ile yukarıda anılan maddeler birlikte değerlendirildiğinde, yöneticilerin ve temsile yetkili şahısların zarar doğuran eyleminden dolayı, yöneticiler ve kooperatif müteselsilen sorumludurlar. Bu nedenle, ortaklığın, yöneticilere karşı sorumluluk davası açmasının yanı sıra ortakların, kooperatife karşı maddi ve manevi tazminat davası açma hakları bulunmaktadır. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 11.06.1981 tarih ve 2329/298 sayılı ilamında da açıklandığı üzere ortağın şirketi dava etmesine engel bir hüküm bulunmamaktadır. 1982 Anayasası’nın 36. maddesinde yer verilen “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” ibaresi, ortakların dava açma hakkının temel dayanağıdır. Kooperatif ortağı olma, kooperatife karşı dava açma hakkından vazgeçme olarak yorumlanamayacaktır. Ortak tarafından dava hakkının kullanılması, ortaklığın TTK’ nun 341′ nci maddesine dayalı dava açma hakkında olduğu gibi, genel kurul kararına ve davanın denetçilerin asıl ya da vekil aracılığı ile dava açmasına bağlı değildir. Ortakların dava açma hakları da doğrudan doğruya zarar ve dolaylı zarar durumuna göre değişiklik içerir. Yönetim ve denetim kurulu üyelerinin yasa ve anasözleşme hükümlerine aykırı davranışları ile ortaklığın malvarlığını azaltan veya kötüleştiren davranışları, ortaklar ve alacaklıların dolaylı zarar görmesine yol açar. Zira, bu tür tasarruflar payları oranında ortakları etkiler. Başka bir anlatımla, ortaklığın doğrudan doğruya zarar görmesi, ortakların dolaylı zararıdır. Ancak, ortak TTK’nun 309. ve 340.maddeleri uyarınca dolaylı zarar dolayısıyla açtığı davada hükmedilecek tazminatı kendisi adına değil, ortaklığa verilmesi yönünde talepte bulunabilir. İkinci durum ise doğrudan zarar halidir. Bu halde yöneticilerin veya denetçilerin eylemleri sonucunda ortakların ortaklığın zararından müstakil olarak gördükleri zararlar söz konusudur. Anılan zarar türünde ortaklığın zarar görüp görmemesinin bir önemi bulunmamaktadır. Esasen, bu zararın üçüncü kişinin gördüğü zarardan tek farkı, ortak olmanın sonucu olmasıdır. TTK’nun 336/5 maddesinde anlamını bulan bu dava türünde ise ortaklar talep ettiği tazminatın kendisi adına hükmedilmesini isteyebilirler. Bu durumda, mahkemece işin esasına girilerek gerekirse keşif ve inceleme yapılarak davacının doğrudan zararının mevcut olup olmadığı yönünden inceleme yapılması ve oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.” demiştir.
Bozmadan sonra yeniden başlatılan yargılamada özetlenen ilama uyulmuş, delillerin ve davacı iddiaların değerlendirilebilmesi için mahallinde keşif icra edilmiştir.
Davacı, genel kurullarda alınan kararların iptali ile kişisel ve doğrudan zararlarının kooperatif yönetimi olan davalılardan tazmini istemektedir. (1163 sayılı yasanın m.53, 59/3, 62/3, 6762 sayılı TTK. m. 336/5)
1163 sayılı Kooperatifler Kanunun 53. maddesinde genel kurul kararları aleyhine kanuna, anasözleşme hükümlerine ve iyi niyet esaslarına aykırı olduğu iddiası ile toplantıyı kovalayan günden başlamak üzere bir ay içinde dava açılabileceği açıklanmıştır. Somut uyuşmazlıkta, davalı kooperatifin 15.03.2009 ve 28.06.2009 tarihli genel kurullarında alınan kararların iptali dava konusu edilmiştir. Davanın yasada açıklanan bir aylık hak düşürücü sürenin dolmasından çok sonra açldığı belirlenmiştir. Öte yandan, butlan yada yokluk yaptırımının varlığı ileri sürülmemiş, bilirkişi kurulları marifetiyle yaptırılan incelemeler neticesinde de, böyle bir tespit yapılmamıştır. Bu durumda, davanın yasal süresinden sonra açıldığı anlaşılmakla (genel kurul kararlarının iptali istemi yönünden) talebin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacı, genel kurul kararlarının iptali haricinde kooperatif yöneticilerinin kendisine ve şirkete (doğrudan ve dolaylı) zararlar verdiğini ileri sürerek bu zararların tazmininide istemektedir. 1163 sayılı yasanın 59/3, 62/3 maddeleri düzenlemesi ile uyuşmazlıkta uygulanacak olan 6762 sayılı TTK’un 336/5 madde düzenlemeleri karşısında, kooperatif üyesi davacının, oluşan zararlarını isteyebileceği kabul edilmiştir.
Dava dilekçesinde; kooperatif yöneticisi olan davalı gerçek kişilerin müteahhitle yapılan anlaşmaya aykırı olarak mal sahiplerine fazladan imalatlar yapıldığı, bu kapsamda bina girişindeki tirabazanların keyfi olarak değiştirildiğini, bina dış cephesinin andezit taşı ile kaplandığını, binanın iskana hazır olmasına rağmen yeni işler yaptırıldığı, mevcut yönetimin … ada … parsele diktiği ağaçları anlamsız şekilde söktüğünü, yürüyüş yolunun genişletildiğini, bu işlemler yapılırken de sözleşme dışına çıkıldığını, bu işler için aidat toplandığını ve üyelerin zarara uğratıldığını, sözleşmede olmamasına rağmen arsa maliklerine ait otoparka kilit taşı uygulamasının yapıldığını, bunlar yapılırkende bahçeye zarar verildiğini, genel kuruldan karar alınmadan bahçedeki kamelyanın kaldırıldığını, kooperatif üyelerinin oturduğu binaların merdivenlerinin hatalı imalatlar içerdiğini, binaların çevresindeki istinaf duvarlarının ayıplı olduğunu, bina çevresindeki tel örgülerinde hiçbir karar alınmadan kaldırıldığını, davalıların bu haksız fiilleri ve keyfi davranışları neticesinde kooperatifin ve müvekkilinin zarara uğradığı bildirilerek tazminat istenmiştir.
İddiaların değerlendirilmesi bakamından (bozma kararından sonra) mahallinde iki kez keşif icra edilip, yerinde inceleme yapılmış, uzman bilirkişi kurullarından raporlar alınmış, yapılan imalatlardan dolayı davacının ve kooperatifin zararının bulunmadığı, işlerin yüklenici tarafından sözleşmeye uygun yerine getirildiği anlaşılmış, davacının doğrudan yada dolaylı zararının olmadığı belirlenmiştir.
Mahallinde son kez icra edilen keşiften sonra davacı tarafından davalılar aleyhinde (dava dilekçesinde yer alan eylemlerden dolayı) suç duyurusunda bulunduğu bildirilmiş, buna ilişkin Ankara Batı …. AĞCM’in …E., …E., …. ACM’in …E., …. ACM’in…E., SCM’in …E’larında kamu davaları açıldığı, dosyanın müşteki kısmında davacı, şüpheli/sanık kısmında davalıların yer aldığı, bir kısım dosya konularının davamızla bağlantılı olduğu görülmüş, ceza dosyalarının neticelenmesi bekletici mesele yapılmış; yargılama sürecinde Ankara Batı …. AĞCM’in …E., …K. sayılı ilamının kesinleştiği, davalı … hakkında beraat kararı verildiği, Ankara Batı …. ACM’in …E.,…K. sayılı ilamının kesinleştiği, dosyamız davalıları … ile … hakkında açılan kamu davasında beraatlerine hükmedildiği kararında kesinleştiği görülmüştür. Bekletici mesele yapılan diger ceza mahkemesi dosyaları karara çıksada henüz hükümler kesinleşmemiştir.
Davacı vekili 28.11.2016 tarihli oturumda, ceza dosyalarının bekletici mesele yapılmasını kendilerinin istediklerini, bu dosyalara delil olarak dayanmayacaklarını, bekletici mesele yapılması ara kararından feragat edilmesini istediklerini bildirmiş olması karşısında neticelenmeyen ceza kavuşturmalarının sonuçlanmasının beklenmesinden vazgeçilerek, dosya kapsamında toplanan deliller değerlendirilerek hüküm kurma yoluna gidilmiştir.
Davacı ile kooperatif yöneticeleri arasında oluşan husumetten dolayı gerek mahkememizde ve gerekse ceza mahkemelerinde pek çok davalar açıldığı, husumetin davacı ile davalı vekillerine de sırayet ettiği, keşif mahallinde yapılan incelemelerde kooperatifin yaptırdığı konutların atıl hale geldiği ve bu husumete dayalı olarak bakımsız kaldığı, konutlarda az sayıda oturan bulunduğu; yerinde yapılan incelemelerde iddia konusu zararın tespit edilemediği, yüklenicinin yaptığı imalatların sözleşmeye uygun olduğu, yöneticelerin kooperatifi zarara uğratmasının söz konusu olmadığı anlaşılmakla, davanın reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 35,90TL karar ve ilam harcının peşin alınan 17,15TL harçtan mahsubu ile bakiye 18,75TL karar ve ilam harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
5-Davalıların kendilerini vekil ile temsil ettirdikleri görülmekle karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesap ve takdir olunan 2.180,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara ödenmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, temyiz kanun yolu açık olmak üzere (kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle temyiz kanun yoluna başvurulabileceği, temyiz incelemesinin Yargıtay ilgili Hukuk Dairesi tarafından yapılacağı) oy birliğiyle karar verildi.28/11/2018

Başkan Üye Üye Katip
e-imzalı e-imzalı e-imzalı e-imzalı