Emsal Mahkeme Kararı Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/64 E. 2022/375 K. 09.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/64 Esas – 2022/375
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ANKARA
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/64 Esas
KARAR NO : 2022/375

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 05/11/2017
KARAR TARİHİ : 09/06/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 20/06/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin … plaka sayılı aracın 22/07/2017 tarihinde neden olduğu trafik kazası sonucu müvekkilinin yaralandığını, ortaya çıkan geçici ve sürekli iş göremezlik zararının şimdilik 1.000,00 TL’sinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının dava şartları olan başvuru şartını eksiksiz olarak yerine getirmediğini, kaza ile sakatlık arasındaki illiyet bağının tespit edilmesi gerektiğini, davacının zararını ispat etmesi gerektiğini, müvekkilinin kusuru oranında ve poliçe limiti ile sorumluluğunun bulunduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, GEREKÇE VE KABUL:
Dava, 22/07/2017 tarihinde meydana gelen trafik kazasına dayalı olarak geçici ve sürekli iş gücü kaybından kaynaklanan tazminat talebinden ibarettir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne dair verilen kararın istinaf edilmesi üzerine , Ankara BAM 26. Hukuk Dairesinin 2019/2076 esas, 2021/2504 karar Sayılı kararı ile “….HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf edenin sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı kalmak kaydı ile yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
Mahkemece alınan ve hükme esas kabul edilen aktüer bilirkişi raporunda; hesaplamanın Trafik Sigortası Genel Şartlarda yer alan ilkelere göre yapılacağının belirtildiği, kaza tarihinde 18 yaşında olan davacının TRH 2010 Yaşam Tablosuna göre muhtemel yaşam süresinin 24/06/2073 yılına kadar devam edeceğinin varsayıldığı, davacının asgari ücret üzerinden kazanç elde ettiği belirlenerek, davacının 22/07/2017 – 22/04/2018 arasındaki dönemde 9 ay süre ile geçici iş göremezlik zararının 2019 yılı AGİ dahil net asgari ücret üzerinden hesaplanıp davacının kazanın meydana gelmesindeki %35 kusuru oranında indirim yapıldığı, davacının %8 iş gücü kaybı nedeniyle zararının hesabı yönünden işlemiş bilinen dönem kabul edilen 23/04/2018 – 31/12/2018 dönemine ilişkin hesaplamada 2018 yılı AGİ dahil net asgari ücret esas alındığı, işleyecek aktif dönem hesabının bilinen son kazanç olan 2019 yılı AGİ dahil net asgari ücret üzerinden %1,8 teknik faiz formülü uygulanarak annüite formülü n21-n60 / d20 şeklinde gösterilip, peşin değer faktörü katsayısı 27,0838 alınarak hesaplanıp davacının kazanın meydana gelmesindeki %35 kusuru oranında indirim yapıldığı, pasif dönem hesabında AGİ’siz net ücret gelir kabul edilip, %1,8 teknik faiz formülü uygulanarak annüite formülü n60 / d20 şeklinde gösterilip, peşin değer faktörü katsayısı 6,4590 alınarak hesaplanıp davacının kazanın meydana gelmesindeki %35 kusuru oranında indirim yapıldığı, bu şekilde davacının geçici iş göremezlik ve sürekli iş göremezlik zararının hesaplandığı, bilirkişice anılan şekilde yapılan zarar hesabının mahkemece benimsenmek suretiyle bu miktar üzerinden maddi tazminata hükmedildiği anlaşılmaktadır.
Tarafların bilirkişi raporunda kullanılan yaşam tablosuna ve tatbik edilen esaslara açık itirazları olmasa dahi TBK 51. maddesi uyarınca tazminatın kapsamının hakim tarafından belirlenmesi zaruridir. Gerçek zarar miktarı, hak sahibinin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır.
Hak sahiplerinin bakiye ömürleri önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta iken, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, …Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmaları ile “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, Sosyal Güvenlik Kurumunca’da ilk peşin sermaye değerinin hesaplanmasında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerek diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve gerekse bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de göz önüne alınarak, ülkemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nce de karar verilmekle görüş değişikliğine gidilmiştir. (Yargıtay 17.HD 22/12/2020 tarih, 2019/5206 E. – 2020/8874 K. sayılı ilamı, 14/01/2021 tarih 2020/2598 E. – 2021/34 K. sayılı ilamı) Öte yandan Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarih 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; KTK’nın 90. maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmekle; zarar hesaplanmasında ZMMS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve annüite formülüne göre devre başı ödemeli belirli süreli rant esası (%1,8 teknik faiz) bu cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Anılan nedenlerle tazminat hesaplamasında bakiye ömür sürelerinin TRH 2010 Tablosu’na göre belirlenmesi, zarar görenin bilinen dönem sonrası muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması gerekmektedir. Bu itibarla, mahkemece hükme esas alınan hesap raporunda TRH 2010 Tablosu’nun esas alınmasına bir isabetsizlik görülmemiş ise de; progressif rant formülü yerine %1,8 faizin tatbik edilmesi doğru görülmemiştir.
İş göremezlik nedeniyle ortaya çıkan zararın tayininde zarar görenin elde ettiği gelirinin doğru biçimde belirlenmesi, tazminatın doğru tespitinde önemli yer tutmaktadır. Zarar gören kişi, asgari ücret üzerinde bir gelir elde ettiğini iddia ediyorsa bunu ispat etmesi gerekmekte olup, yerel mahkeme de bedensel zararların tazmini davalarında zarar görenin zararını resen belirlemek durumundadır. Bu bağlamda, gerçek zararın hesaplanmasında, zarar görenin asgari ücretten fazlasına dair kazancı olduğu yönünde bir iddiası varsa kaza tarihinden hesap tarihine kadar ki gelirini gösteren belgelerin temin edilmesi suretiyle gelirlerin belirlenmesi, böyle bir iddia olmaması yahut zarar görenin herhangi bir işinin olmaması halinde kazancı asgari ücret kabul edilmesi, zarar görenin çalışma hayatının aktif çalışma dönemi ve emeklilik dönemi olan pasif devre olarak ayrılması, kaza tarihinden hesap tarihine kadar geliri bilinen (işlemiş) ve geliri bilinmeyen (işleyecek) aktif dönemin ve zarar görenin bakiye ömrü esas alınarak pasif dönemin tespit edilmesi, zarar görenin kaza tarihinden hesap tarihine kadar bilinen kazancı üzerinden, işlemiş (bilinen) aktif dönem zarar hesabının yapılması; işleyecek (bilinmeyen) aktif dönem hesabında zarar görenin hesap tarihinde bilinen son geliri nazara alınarak muhtemel gelirinin her yıl için her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek aktif dönem tazminat hesabı yapılması, pasif dönem hesabında ise asgari geçim indirimi uygulanmaksızın asgari ücret üzerinden zarar hesabının yapılması gerekmektedir. Somut olayda davacının kazancının asgari ücret olarak kabulü isabetli ise de kaza tarihinden hesap tarihine kadar yürürlükte bulunan asgari ücretler dikkate alınması gerekirken, geçici iş göremezlik zararının tespitinde rapor tarihi olan 2019 yılı asgari ücretinin esas alınması doğru görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle HMK’nın 355. maddesi gereğince davalı vekilinin istinaf sebepleri sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılıklar resen gözetilerek yapılan inceleme neticesinde, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulüne, mahkemece hükme esas alınan aktüer rapor bilirkişi raporunun (geçici iş göremezlik tazminatının hesaplama yöntemlerine aykırı olarak son hesap tarihindeki gelire göre hesap edilmesi, bilinmeyen döneme yönelik olarak davacının muhtemel yaşam süresinin 73 yaş olduğu ve bu tarihe kadar hesaplama yapıldığı açıklanmasına rağmen bu açıklamanın aksine uygulanan irat katsayısını tespitte 99 yaşına kadar hesaplama yapılmış olması gibi) hesaplama teknik ve yöntemlerine uygun olmaması nedeniyle dosyanın yeni bir aktüerya uzmanı bilirkişiye tevdi ile kaza tarihinden hesap tarihine kadar yürürlükte bulunan asgari ücretler dikkate alınmak suretiyle geçici iş göremezlik zararının hesaplanması, davacının muhtemel ve beklenen yaşam süresinin TRH 2010 Yaşam Tablosu’na göre belirlenmesi, sürekli iş göremezlik zararının kazanılmış haklar korunarak, hükme esas alınan rapor tarihindeki verilerle (işlemiş 23/04/2018-31/12/2018 dönemine ilişkin hesaplamada 2018 yılı AGİ dahil net asgari ücret, işleyecek devre için 2019 yılı esas alınmak suretiyle) muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek aktif dönem zarar hesabının yapılması, belirlenecek pasif dönem için ise asgari geçim indirimi uygulanmaksızın asgari ücret üzerinden zarar hesabının yapılması için rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi isabetli görülmediğinden; yerel mahkeme kararının kaldırılması ve dosyanın belirtilen gerekçeyle yerel mahkemesine gönderilmesine, kaldırma ve gönderme sebebine göre davalı vekilinin sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.” gerekçesiyle mahkememizin 18/04/25019 tarihli 2017/747 esas 2019/393 karar sayılı ilamı kaldırılarak dosya mahkememize iade edilmiş 2022/64 esas sırasından yargılamaya devam edilmiştir.
Yargılamanın devamı sırasında davacı vekili, 09/06/2022 tarihli UYAP çıkışlı dilekçesi ile ve davadan feragat etmiş; adı geçen vekilin vekâletnamesinde, davadan feragat yetkisinin bulunduğu (HMK m.74), görülmüştür.
Dava açıldıktan sonra davadan feragat edilebilir.
Davadan feragat iki taraftan birinin (davacının) talep sonucundan vazgeçmesidir(HMK.m.307).
Feragat beyanı davayı sona erdiren tek taraflı hukukî işlemlerden olduğundan, Mahkememizce feragat nedeniyle, davanın reddine dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın feragat nedeniyle REDDİNE,
492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 22.maddesi ve 1 sayılı tarife uyarınca, feragat muhakemenin ilk celsesinden sonra yapıldığından 80,70 TL maktu karar ve ilâm harcının 2/3’ü olan 53,80 TL harcın, peşin alınan 31,40 TL ve ıslah ile alınan 186,00 TL ıslah harcı toplamı olan 217,40 TL’den indirilerek artan 163,60 TL harcın; karar kesinleştiğinde, istemi ve başvurusu hâlinde davacıya iadesine,
Taraflarca yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
Talep gibi yargılama gideri ve vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
HMK m.333/1 gereğince harcanmayan gider avansının hüküm kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, tarafların yokluğunda kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.09/06/2022