Emsal Mahkeme Kararı Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/462 E. 2022/495 K. 12.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/462 Esas – 2022/495
Türk Ulusu Adına Yargılama Yapmaya ve Hüküm Vermeye Yetkili
ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR

ESAS NO : 2022/462 Esas
KARAR NO : 2022/495

DAVA : ALACAK
DAVA TARİHİ : 22/09/2017

KARAR TARİHİ : 12/09/2022
YAZIM TARİHİ : 16/09/2022
Mahkememizde açılan alacakdavasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili ; Davacının kayden maliki olduğu dava konusu …parselde kayıtlı taşınmaz üzerine kurulu baz istasyonunun 08/02/2012 tarihinde akdidelin kira sözleşmesi çerçevesinde kullanıldığını, sözleşme devam etmekte iken yeni kira bedelinin 28.000,00 TL artı KDV olarak belirlendiğini ancak davalı tarafından kabul görmediğini bu nedenle sözleşmenin süresi sonunda uzatılmayacağına ilişkin fesih bildiriminin 29/11/2016 tarihinde davalıya gönderildiğini, kira sözleşmesi sona ermesine rağmen davalının dava konusu alanda tesislerini kaldırmayarak bu alanı haksız şekilde işgale devam ettiklerini ileri sürerek davalının haksız kullanımı nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 500,00 TL ecrimisil bedelinin 01/01/2017 ila 12/05/2017 tarihleri için belirlenerek davalıdan tahsiline, belirlenen ecrimisil bedellerine her tahakkuk dönemi için ayrıca avans faizi oranında temerrüt faizi yürütülerek davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili ; dava değeri belirlenebilir olduğu için eksik harcın tamamlanması gerektiğini, taraflar arasında imzalanan kira sözleşmesi uyarınca davaya konu yeri 5 yıl süre ile kullandıklarını, davacının 28.000,00 TL + KDV olmak üzere fahiş yıllık kira bedeli talep ettiğini, bu ücreti ödemek istemedikleri için uyuşmazlık çıktığını, davacının ihtarname ile kira sözleşmesinin sona erdirdiğini, talep edilen ecrimisilin fahiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkemece, davacının kayden maliki bulunduğu taşınmazın bir bölümünün davalı şirket tarafından geçerli ve devam eden bir kira sözleşmesi olmaksızın baz istasyonu kurmak suretiyle kullanıldığının keşfen sabit olduğu saptanarak ecrimisil talebinin kabulüne karar verilmiştir. Kararla ilgili olarak istinaf yasa yolu incelemesi talep edilmiş, Ankara BAM si 16. Hukuk Dairesi 06/02/2022 tarihli kararında; Davalı, cevap dilekçesinin içeriğini yineleyerek davacının haksız kullanım iddiasına dayanarak ecrimisil talep edildiğini ancak 01/01/2017 ila 12/05/2017 tarihleri arasında bu alanı kullanırken davacı tarafından müdahalede bulunulmadığını, taraflar arasında geçerli kira sözleşmesi olmasına rağmen haksız kullanıma dayalı ecrimisil talebinin reddi gerekirken kira sözleşmesinin feshedilmiş olduğu kabul edilerek ecrimisil talebinin kabulü yönünde hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Dosya içeriğine göre davacı şirketin, …parsel sayılı taşınmazda kayıt maliki olduğu, taşınmazın bir bölümü üzerinde davalı şirketin, baz istasyonu kurulması ve kullanılması için taraflar arasında 08/02/2012 başlangıç tarihli, 5 yıl süreli kira sözleşmesi imzalandığı, kira sözleşmesinin 08/02/2017 tarihinde sona ereceğinin belirlendiği, kira sözleşmesinin bitiminden önce yeni dönem için teklif edilen kira bedeli konusunda karşılıklı anlaşmanın sağlanamadığı, kira sözleşmesinin yenilenmeyeceğine ilişkin … yevmiye No.lu ihtarname tebliğ edildiği halde haksız kullanımın devam ettiği ileri sürülerek ecrimisil istemiyle eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Dava, 4721 sayılı TMK’nin 995. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkından kaynaklanan ecrimisil istemine ilişkindir.
Bilindiği üzere 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar “ticari dava” olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı Kanu’nun 5/3. maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler karşısında asliye ticaret mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde bulunduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının TTK’nda ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur.
Öte yandan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davaların, “mutlak ticari davalar” ve “nispi ticari davalar” olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nin 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
O halde gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların asliye ticaret mahkemelerinde görüleceği açıktır. Yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda somut olaya bakıldığında, davacının 4721 sayılı TMK’nin 683. ve 995.maddelerinden kaynaklanan mülkiyet hakkına dayalı ecrimisil isteğinde bulunduğu, her ne kadar davacı tacir olsa dahi uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisinin bulunmadığı, esasen dava dilekçesinde de bu yönde bir iddiaya yer verilmediği, davanın bu özelliği itibariyle mutlak ve nispi ticari dava olarak nitelendirilemeyeceği, TTK hükümlerinin veya özel kanun hükümlerinin uygulanmasını gerektirir ticari bir uyuşmazlıktan söz edilemeyeceği, uyuşmazlığın çözümünün genel mahkemelerin görev kapsamında kaldığı sonucuna ulaşılmaktadır.
O halde davacı, mülkiyet hakkına dayalı olarak ecrimisil isteği ile eldeki davayı açtığına göre taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözüm yerinin 6100 sayılı HMK’nin 2. maddesi uyarınca asliye hukuk mahkemesi olduğu, Mahkemece iddia ve savunma doğrultusunda işin esasının incelenmesi ile hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın esası hakkında karar verilmiş olması isabetsizdir, denilerek verilen karar kaldırılıp dava dosyası mahkememize iade edilmiştin.
Ankara BAM si kararının yerinde olduğu, somut uyuşmazlık açısından Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli oldukları kabul edilip, mahkememizin görevsizliğine aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Nedenleri yukarıda açıklandığı üzere;
HMK m.114/1-c, 115/2 uyarınca göreve ilişkin dava şartı eksikliği nedeniyle davanın usulden reddine,
Ankara Asliye Hukuk Mahkemeleri’nin görevli olduklarının tespitine,
Karar kesinleştiğinde ve süresinde başvuru olduğnda dava dosyasının görevli Ankara Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine,
Süresi içerisinde görevli mahkemeye dava dosyasının gönderilmesi için başvuru yapılmaz ise dosyanın re’sen ele alınıp Mahkememiz tarafından açılmamış sayılması kararı verilmesine,
Yargılama harç ve giderleri hakkında görevli mahkemece değerlendirme yapılmasına,
Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra dosyanın görevli mahkemede davaya devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK 331/2 maddesi gereğince bir karar verilmesine,

Dair, Davacı Vekili …’ın yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.12/09/2022