Emsal Mahkeme Kararı Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/697 E. 2022/827 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/697 Esas – 2022/827
Türk Milleti Adına Yargılama Yapmaya ve Hüküm Vermeye Yetkili
ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

KARAR

ESAS NO : 2021/697 Esas
KARAR NO : 2022/827

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 13/11/2000
KARAR TARİHİ : 14/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİHİ : 02/01/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının uzun yıllar Almanya’da çalıştığını ve tasarruflarını değerlendirmek için davalı banka nezdinde bu bankanın Almanya’daki muhabiri … şubesi aracılığıyla kredi mektuplu döviz tevdiat hesabı açtırdığını, bu hesabın kişisel bir hesap olduğunu, davacının bu hesabındaki parayı çekmek istediğinde kendisinin Almanya’da cezaevinde bulunduğu sırada boşandığı eşi … tarafından önce 20.03.1998 tarihinde 4.450,00 DM ve daha sonra 07.05.1998 tarihinde ise 25.000,00 DM olmak üzere bu paranın imzası taklit edilmek suretiyle çekildiğini anladığını, kendisinin boşandığı eşine verdiği bir vekaletnamenin bulunmadığını, hesabın çekilebilmesi için gerekli pasaport ve kredi sözleşmesi asıllarının boşandığı eşi tarafından bankaya kendisinden habersiz olarak sunulduğunu, davalının ödemeyi yaparken gerekli dikkat ve özeni göstermediğini, mevduatını kendisine iade etmekle yükümlü olan davalının ihtara rağmen ödeme yapmadığını belirterek 29.450,00 DM asıl alacak ve 17.740,00 DM işlemiş mevduat faizi olmak üzere toplam 47.190,00 DM’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının talebinin zamanaşımına uğradığını, dava konusu paranın 20.03.1998 ve 07.05.1998 tarihlerinde taraflar arasındaki sözleşme şartlarına uygun olarak kredi mektuplarının aslı ve hesap sahibinin pasaportunun ibraz edilmesi üzerine davacıya imza karşılığı ödendiğini, ödemenin davacının boşandığı eşine yapıldığına ilişkin davalının herhangi bir bilgisi olmadığını, ödemenin davacının iddia ettiği şekilde olması olasılığında ise bunda davalının herhangi bir kusurunun bulunmadığını, davacının iddia ettiği şekilde işlem yaptığını ileri sürdüğü boşandığı eşi hakkında herhangi bir adli makama başvurmadığının anlaşıldığını belirterek davanın reddini istemiştir.
GEREKÇE:
Dava, davacı tarafından davalı nezdinde açılan kredi mektuplu döviz tevdiat hesabından sahte imza ile çekildiği iddia edilen paranın tahsilini amaçlayan bir alacak davasıdır.
Başlangıçta mahkememizin 2000/870 esasına kayıtlı olan davada, taraflarca gösterilen tüm deliller toplanmış ve tarafların iddia ve savunmaları, toplanan kanıtlar ve benimsenen bilirkişi raporuna göre davacının hesabından 20.03.1998 ve 07.05.1998 tarihlerinde toplam 29.450,00 DM paranın sözleşmeye göre kredi mektubunun aslı alınıp ödeme belgelerine davacının ibraz edilen pasaportuna ait bilgilerin yazıldığı ve davacının imzası alınmak suretiyle ödeme yapıldığı ve ibraz edilen ödeme belgelerindeki (tediye fışlerindeki) imzaların davacıya ait olduğunun bilirkişi incelemesi ile ortaya çıktığı gerekçesiyle davanın reddine ilişkin 2003/114 sayılı ve 06.03.2002 tarihli karar verilmiştir.
Mahkememizin bu kararının davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 2003/9655 esas ve 2004/4077 karar sayılı ve 15.04.2004 tarihli kararı ile mahkememizin kararı bozulmuştur.
Bozma üzerine dosya mahkememize intikal ederek mahkememizin 2004/652 esasına kaydedilen davada, mahkememizce bozma kararına uyulup uyulmayacağı hakkında herhangi bir karar verilmeden mahkememizin görevsizliğine ve dosyanın Ankara 1-2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine ilişkin 2005/59 karar sayılı ve 17.02.2005 tarihli kararverilmiş ve bu kararın temyiz edilmeksizin kesinleşmesi üzerine dosya Ankara Asliye ..Ticaret Mahkemesi’ne intikal ederek bu mahkemenin .. esasına kaydedilmiştir.
.Ankara Asliye …Ticaret Mahkemesi de dava hakkında verdiği .. karar sayılı ve 07.07.2005 tarihli kararı ile davaya mahkememizce bakılması gerektiği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş ve bu karar da temyiz edilmeksizin kesinleştiğinden dosya mahkememiz ile Ankara Asliye …Ticaret Mahkemesi arasındaki olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi için Yargıtay 20.Hukuk Dairesi’ne gönderilmiştir.
Yargıtay 20.Hukuk Dairesi … karar sayılı ve 15.11.2005 tarihli kararı ile yargı yeri olarak mahkememizi belirlemiştir.
Yargı yeri olarak mahkememizin belirlenmesinden sonra mahkememize yeniden intikal eden dava mahkememizin 2005/568 esasına kaydedilmiş mahkememizin daha önce verdiği 2000/870 ve 2003/114 karar sayılı ve 06.03.2002 tarihli kararını bozan Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin …. karar sayılı ve 15.04.2004 tarihli bozma kararına uyulmuş ve bozma kararına göre durum yeniden değerlendirilmiştir.
Yargıtay bozma kararında; “… Davacının, davalı banka nezdinde yurtdışında çalışan Türk vatandaşı işçilere özgü kredi mektuplu döviz tevdiat hesabı açtığı, bu hesaptan 20.03.1998 tarihinde 4.450,00 DM, 07.05.1998 tarihinde ise 25.000,00 DM’nin çekildiği hususlarında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Çekişme, hesaptan çekilen bu paraların, hesap sahibi davacı tarafından çekilip çekilmediği noktasında toplanmaktadır. Mahkemece, ödeme belgeleri asılları üzerinde yaptırılan imza incelemesi sonrasında, imzaların davacıya ait olduğu, ödemenin bizzat kendisine yapıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, davacı hesaptaki paraların çekildiği tarihte Almanya’da cezaevinde bulunduğunu, vekaletname ilişkisi olmayan ayrıldığı eşi tarafından paranın çekilmiş olabileceğini, davalının üzerine düşen yükümlülüklerini yerine getirmediğini iddia etmiştir. Taraflar arasındaki hesap açma sözleşmesine göre, ödeme yapılabilmesi için kredi mektubunun aslı ile pasaportun ibrazı zorunludur. Dosyaya ibraz edilen …Adliye İcra Kurumu’nun 21.06.2001 tarihli yazısında davacının 13/02/1997 tarihinden 10.11.1998 tarihine kadar hapis cezası olduğu ifade edilmiştir. Aynı kurumun 15.08.1998 tarihli yazısında ise, davacının, 27.03.1998 tarihinden beri tutuklu olduğu, 2 yıl 9 aylık hapis cezasının 2/3 ünün 14.12.1998 tarihindetarihinden beri tutuklu olduğu, 2 yıl 9 aylık hapis cezasının 2/3 ünün 14.12.1998 tarihinde dolacağı açıklanmıştır. Bu konuda mahkemece Almanya ‘ya yazılan talimata verilen cevapta da, davacının 27.03.1998 tarihinden 10.11.1998 tarihine kadar cezaevinde bulunduğu, anılan süre içerisinde pasaportunun cezaevi arşivinde yer almadığı, 02.06.1998-15.07.1998 ve 16.09.1998-24.09.1998 tarihleri arasında tedavi amaçlı olarak hastanede bulunduğu, kurumu terk etme izninin olmadığı bilgileri verilmiştir. Fakat, mahkemece, davacının tutuklu ya da hükümlü olduğu tarihler arasındaki çelişkiler tam olarak netleştirilmediği gibi, karar gerekçesinde davacının bu durumuna ilişkin bir değerlendirme de yapılmamıştır. O halde, davacının Almanya’da işlediği suçla ilgili olarak tam olarak hangi tarihte tutuklandığı, tutuklandıktan sonra tahliye edilip edilmediği, tahliye edilmeden hükümlü sıfatı alıp, hükmün infazına kesintisiz başlanıp başlanmadığı, tutuklu veya hükümlü olduğu süre zarfında izin veya başka bir imkanla bankadan işlem yapabilme olanağına sahip olup olmadığı, varsa davacının kayıtlarda böyle bir işlem yaptığına rastlanıp rastlanmadığı noktalarında etraflıca araştırma yapılıp, gerektiğinde bankacı bilirkişiden rapor alınıp, sonucuna güre hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir şeklinde açıklama yapılarak davanın çözümüne ışık tutulduğu görülmüştür.
Bozma ilamına uyularak mahkememizin 14.02.2008 tarih 2005/568-2008/48 sayılı ilamı ile ” davacının davalı nezdinde bulunan biri 4.450.00 DM diğeri 25.000 DM tutarındaki iki ayrı kredi mektuplu döviz tevdiat hesabı tutarının 20.03.1998 ve 07.05.1998 tarihlerinde davalının muhabir bankası kanalıyla davacıya ait pasaport ile kredi mektuplarının asılları ibraz edilerek çekildikleri, tediye fişlerinde ödemenin davacıya yapıldığının açıklandığı, imza incelemesi sonucu bu imzaların davacının eli ürünü olduğunun ortaya çıktığı, pasaport üzerindeki imzanın da incelemeye tabi tutulduğu, davacının 13.02.1997-10.11.1998 tarihleri arasında kesintisiz cezaevinde kaldığının, bu süreçte birden çok kere hastaneye götürüldüğünün, mektup ve telefon görüşmesine tabi tutulmadığının, imkanı varsa mektupla bankacılık işlemi yapmasının mümkün bulunduğunun bildirildiği, bu durumda çelişkinin doğduğu, ancak yabancı makamca bildirilen açıklamalarının yine yabancı cezaevi kayıtlarına dayandığı, aksin ispatlanmasının mümkün olduğu, bilimsel verilere dayalı imza incelemesi raporuna itibar edildiği, davacının pasaportunu ve kredi mektuplarını boşandığı eşine bıraktığını açıkladığı, haberleşme imkanı olduğu halde gerekli tedbirleri almaması ve eşi hakkında adli yollara başvurmamasının hayatın olağan akışına uygun bulunmadığı, haberleşme imkanı olması da dikkate alınarak paraların bir şekilde çekilmesini sağladığı veya buna rıza gösterdiği, talebin haklı olmadığı ve iyi niyete dayanmadığı gerekçesiyle” davanın reddine karar verilmiş olup hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz incelemesi yapan Yargıtay 11.Hukuk Daire Başkanlığı’nın … sayılı bozma ilamı ile mahkememiz kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay 11.Hukuk Daire Başkanlığı’nın 14/12/2009 tarih …. sayılı bozma ilamında; “Dava, kredi mektuplu döviz tevdiat hesabından sahte imzayla çekildiği iddia edilen paranın tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece Dairemiz bozma ilamına uyulmuş ise de gereği tam olarak yerine getirilmemiştir. Davacının davalı nezdinde adına açılmış kredi mektuplu döviz tevdiat hesabı olduğu, bu hesaptan 20.03.1998 tarihinde 4.450 DM, 07.05.1998 tarihinde ise, 25.000 DM çekildiği hususları çekişmesizdir. Davacı vekili, para çekme işlemlerinin müvekkili tarafından değil, boşanmış olduğu eski eşi tarafından gerçekleştirildiğini ve imzanın onun tarafından atılmış olabileceğini, açıklanan tarihlerde müvekkilinin Almanya’da cezaevinde olduğunu, davalının hesap açma sözleşmesine aykırı davrandığını ileri sürmüştür. Davalı vekili, davacının pasaportu ile kredi mektubunun aslının ibrazı sonrasında ödeme yapıldığını, ödeme makbuzlarına imzanın alındığını savunmuştur. Taraflar arasındaki hesap açma sözleşmesinde ödeme yapılabilmesi için, kredi mektubununTaraflar arasındaki hesap açma sözleşmesinde ödeme yapılabilmesi için, kredi mektubunun aslı ile pasaportun ibrazı zorunlu tutulmuştur. Ayrıca, sözleşmenin 7 nci maddesinde kredi mektubunun çalınması, kaybedilmesi ve bu durumun geç bildirilmesinden veya herhangi bir suretle üçüncü şahıslara verilmesi ile davalı Bankanın kusuru dışında doğabilecek zararlardan sorumlu olmayacağı kararlaştırılmıştır. Davalının sorumsuzluğuna ilişkin sözleşme hükmünün BK.’nun 99/2 nci maddesi uyarınca geçerli olmayacağı açıktır. Somut olayda bozma sonrası yapılan araştırmada sonucunda Almanya resmi makamlarınca verilen cevapta davacının işlediği suçtan dolayı 13.02.1997 tarihinden 05.03.1998 tarihine kadar gözaltında tutulduğu, 06.03.1998 tarihinden 10.11.1998 tarihine kadar ise, tutukluğa kaldığı, bu süreçte hiçbir zaman tahliye edilmediği, serbest bırakılmadığı, birden ziyade hastaneye götürüldüğü, sınır dışı edildiği tarihe kadar tutukluğunun kesintiye uğramadığı, telefon ve mektup kontrolüne tabi olmadığı, cezaevinde kaldığı süre içinde kurumdaki hesabı üzerinden bankacılık işlemi yapmadığı, bankası tarafından izin verilmiş ise, mektuplaşma suretiyle bankacılık işlemi yapma olanağının bulunduğu bildirilmiştir. Bozmadan önce aynı makamca verilen cevapta da davacının cezaevindeyken yanında pasaportunun olmadığı açıklanmıştır. Davalı adına ödeme yapan bankaca düzenlenen belgelerde ise, pasaport ile kredi mektubunun ibrazı sonrasında davacının imzasına ödeme yapıldığı açıklanmıştır. Davacının hesabındaki paraların çekilmesi tarihleri itibariyle cezaevinde olduğu ortaya çıkmış, bizzat işlemleri yapma imkanın bulunmadığı tespit edilmiştir. Öte yandan, davalı taraf para çekilmesi işlemlerinin mektup veya “bizzat bulunma dışında” başka bir yolla gerçekleştiğini de savunmamıştır. O halde, ödeme makbuzlarındaki imzaların davacıya ait olduğu yönünde kanaat bildiren grafologun açıklamalarına itibar etmek mümkün görülmemiştir. Bu durum karşısında, davalının hesaptaki paraları davacı dışında başka bir kişiye ödediği kabul edilip, böyle bir ödemede pasaport ve kredi mektupları asıllarını gereği gibi muhafaza etmeyen, başkası eline geçmelerine sebep olan, cezaevinde bile olsa telefon veya mektupla haberleşme imkanını kullanarak gerekli tedbiri almayan davacının ağırlıklı kusurlu olduğu benimsenip, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.” gereğine değinilmiştir.
Mahkememizin 10.02.2011 tarih 2010/166-2011/41 sayılı ilamıyla “mahkememizin 2005/568 esas, 2008/48 karar sayılı ve 14.02.2008 tarihli kararında direnilmesine karar verilmiş olup, direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu … karar sayılı ilamı ile direnme kararının bozulmasına karar verilmiş, davalı vekilinin karar düzeltme isteği de Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Başkanlığı’nın … karar sayılı ilamıyla reddedilmiştir.
Mahkememizce tarafların delilleri toplanmış, bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi tarafından düzenlenen 16/11/2014 tarihli raporda bilirkişi, dava tarihi itibariyle toplam borcun 38.881,87 DM olduğunu, bu tutarın 1.95583 pariteden karşılığının 19.879,98 EURO (38.881,87 DM x 1.95583) olduğunu, ancak Hukuk Genel Kurulunun kararında da belirtildiği üzere davalının hesabından usulsüz çekilen bu para nedeniyle ağırlıklı kusuru olduğu gözetildiğinde davacının bu olayda % 50 müterafık kusurlu bulunduğu dolayısıyla bankanın davacıya ödemesi gereken tutarın 9.969,99 EURO (19.879,98 EURO/ 2) olarak bulunduğunu, döviz cinsinden olan 9.969,99 EURO ya 3095 Sayılı Kanunun 4/a maddesi gereğince Devlet Bankalarının EURO cinsinden bir yıllık mevduata uyguladıkları en yüksek faiz oranı uygulanmak suretiyle tahsilinin gerektiğini bildirmiştir. Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş verilen karar taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Mahkememizce 27.06.2016 tarihinde verilen karar, Yargıtay 11. Hukuk dairesi’nin …karar sayılı ilamı ile “Somut olayda mahkemece, kararın gerekçe kısmında, “toplam borcun 19.879,98EURO olduğu, davalının ağırlıklı kusurlu olduğu gözetildiğinde bankanın davacıya ödemesi gereken tutarın 9.969,99 EURO olduğu” şeklinde kısmen kabule ilişkin gerekçelendirildiği halde; hüküm fıkrasında “davanın kabulü ile 9.969,99 EURO’nun tahsiline” karar verilmiş ve yargılama gideri ile vekalet ücreti de kabule göre hesaplanarak davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Buna göre, gerekçeli kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki yaratılmış olduğundan, kararın re’sen bozulması gerekmiştir.” denilmek suretiyle bozularak mahkememiz esasına kaydı yapılmıştır. Mahkememizce usul ve yasaya uygun olduğu düşünülen karara uyularak verilen Mahkememizin 27/03/2019 tarihli kararın Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin ….arar sayılı bozma ilamıyla “… dava, kredi mektuplu döviz tevdiat hesabından sahte imza ile para çekilmesinden dolayı tazminat istemine ilişkin olup, Dairemiz 14.12.2009 tarih, 2008/8456 Esas, 2009/12893 Karar sayılı bozma ilamında davalı bankadan paraların çekilmesi eyleminde kendisine düşen önlemleri almayan davacının ağır kusurlu olduğu benimsenmiş olup, bu durumda; davacıya davalı bankaya nazaran daha fazla kusur verilmesi gerekirken, tarafların eşit kusurlu kabul edilerek yazılı şekilde karar verilmesi isabetli olmamış, kararın bu nedenle davalı yararına bozulması gerekmiştir…” bozularak dosyanın mahkememize gönderildiği görüldü.
Toplanan deliller ve dosya içeriği birlikte değerlendirildiğinde, davacı tarafın ağır kusurlu olduğuna ilişkin kabul dikkate alınarak tarafların kusur oranlarının belirlenmesi için alınan 21/10/2022 tarihli raporda davacının %60 davalı Bankanın %40 oranında kusurlu oldukları yönünde görüş bildirildiği anlaşılmış, dava tarihi itibariyle toplam borcun 38.881,87 DM olduğu, bu tutarın 1.95583 pariteden karşılığının 19.879,98 EURO (38.881,87 DM x 1.95583) olduğu, Hukuk Genel Kurulunun kararında da belirtildiği üzere davalının hesabından usulsüz çekilen bu para nedeniyle ağırlıklı kusuru olduğu gözetildiğinde davacının olayda % 60 müterafık kusurlu bulunduğu, bankanın davacıya ödemesi gereken tutarın 7.951,99 EURO olarak bulunduğu, döviz cinsinden olan 7.951,99 EURO ya 3095 Sayılı Kanunun 4/a maddesi gereğince Devlet Bankalarının EURO cinsinden bir yıllık mevduata uyguladıkları en yüksek faiz oranı uygulanmak suretiyle tahsilinin gerektiği kanaatine varılmış olup aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın kısmen kabulüne,
7.951,99 EURO’nin dava tarihinden itibaren işleyecek Devlet Bankalarının Euro cinsinden bir mevduata uyguladıkları en yüksek faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Bu karar nedeniyle alınması gerekli 3.199,45 TL harçtan peşin alınan 160,12 TL harç ile davalıdan harç tahsil müzekkeresi ile tahsil olunan 812,14 TL harcın mahsubu ile kalan 2.227,19‬ TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir yazılmasına,
3-Davacı lehine hüküm tarihindeki AAÜT gereğince hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 2.941,97 TL yargılama giderinden davanın kabul ve red oranına göre takdiren 684,19 TL’si ile 2,08 TL başvurma harcı ve 160,12 TL peşin harç toplamı 846,39 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, artan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı lehine hüküm tarihindeki AAÜT gereğince hesaplanan 11.240,94 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davalı tarafından yapılan 247,1‬0 TL yargılama giderinden davanın red ve kabul oranına göre takdiren 148,26 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, artan kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
7-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili Av. … yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre süre içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.14/12/2022