Emsal Mahkeme Kararı Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/450 E. 2021/745 K. 18.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/450 Esas – 2021/745
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
ANKARA
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/450 Esas
KARAR NO : 2021/745

DAVA : Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı Rücuen)
DAVA TARİHİ : 26/07/2019
KARAR TARİHİ : 18/11/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 13/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı Rücuen) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilince dava dışı ……. Ltd Şti’ne ait … plaka sayılı araca kasko sigorta poliçesi tanzim edildiğini, sigortalı … plaka sayılı araç seyir halinde iken Ankara Büyükşehir Belediyesi sorumluluğunda bulunan rögar kapağının aracın alt ve ön kısımlarına çarpması neticesinde maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, zarar miktarı 8.098,16 TL zarar miktarının sigortalılarına ödendiğini, Ankara Büyükşehir Belediyesi ve …’nin müşterek ve müteselsil sorumlu olduklarını bildirerek bu miktarın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini bildirerek davanın reddini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, GEREKÇE VE KABUL:
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda davanın usulden reddine dair verilen kararın istinaf edilmesi üzerine , Ankara BAM 21.Hukuk Dairesinin 2021/686 esas, 2021/707 karar Sayılı kararı ile “….Mahkemece, tazminata konu olayın davalı idare yönünden hizmet kusuru kapsamında kaldığı ve davalının kamu tüzel kişisi olduğu, davanın idari yargının görev alanına girdiği gerekçesiyle yargı yolu bakımından davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir. Somut uyuşmazlıkta çözümlenmesi gereken sorun, davanın hangi yargı yolunda görüleceği üzerinde toplanmaktadır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 1.maddesinde, bu Kanun’un amacının, karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlamak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu belirtilmiştir.
Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’un 6099 sayılı Kanun’un 14. maddesiyle değiştirilen 110. maddesi ise “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.” şeklindedir.
Yasama belgeleri ile anılan düzenlemenin gerekçesine bakıldığında, 2918 sayılı Kanun’un uygulanması gereken sorumluluk davalarında bir karmaşanın söz konusu olduğu, bu karmaşanın adli yargı yerlerinin görevli olduğu belirlenmek suretiyle giderilmek istendiği anlaşılmaktadır. Bahse konu düzenleme, Anayasa’ya aykırı olduğu iddiası ile somut norm denetimi yoluyla Anayasa Mahkemesi (AYM) önüne taşınmış, Anayasa’nın 2, 125 ve 155. maddeleri bağlamında inceleme yapan mahkeme, düzenlemeyi şu gerekçelerle Anayasa’ya aykırı bulmayarak iptal istemini reddetmiştir. (AYM’nin 26/12/2013 tarihli ve 2013/68-165 E-K sayılı kararı): “Anayasa Mahkemesinin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayrımına gidilmiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması hâlinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir.
İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına, kamu ya da özel araç olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek, söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır.”
Ayrıca, Anayasa’nın 158. maddesi uyarınca adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili kılınan Uyuşmazlık Mahkemesi (UYM) de önüne gelen benzer uyuşmazlıklarda AYM’nin yukarıda yer verilen kararına atıf yaparak benzer sonuca ulaşmıştır. UYM, 2918 sayılı Kanun’un 110. maddesiyle, yargı yolu uyuşmazlıklarına ve bu nedenle de yargılamaların uzamasına neden olan anılan Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarında, yeknesaklığı sağlamak amacıyla ve kamu yararı gözetilerek adli yargı yerlerinin görevli kılındığını, AYM’nin de bu durumu Anayasa’ya aykırı bulmadığını tespit etmektedir. (UYM’nin 11/04/2016 tarihli ve 2016/163-210 E-K sayılı; 24/09/2018 tarihli ve 2018/530-467 E-K sayılı kararları)
2918 sayılı Kanun’un 110. maddesinin gerekçesiyle AYM ve UYM’nin yukarıda yer verilen kararları birlikte değerlendirildiğinde, 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi gerekliliği ortaya çıkmış, Anayasa’nın 153. maddesinin birinci ve son fıkraları ile 158. maddesinin birinci fıkrası uyarınca da tüm yargı yerlerinin benzer nitelikte yorum yapması kaçınılmaz hâle gelmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki benzer olaylara aynı hukuki sonuçlar bağlanması anlamına gelen yargısal kararlardaki istikrar, adil yargılanma hakkının görünümlerinden olan hakkaniyete uygun yargılama ilkesinin gereğidir. İstikrarlı karar verme, hukuki belirliliği ve öngörülebilirliği sağladığı gibi, kişilerin yargı sistemine ve mahkeme kararlarına güvenini de tesis eder. Yukarıda açıklanan gerekçe ve yüksek mahkeme kararları gözetildiğinde somut olayda uyuşmazlığın 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Şu durumda, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda, eldeki davanın görüm ve çözüm yerinin adli yargı olduğu (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 24/02/2021 tarih 2020/3951 Esas 2021/790 Karar sayılı ve 18/03/2021 tarih 2019/1107 Esas 2021/1167 Karar sayılı emsal ilamları) gözetilerek mahkemece, davalı idare yönünden işin esasına girilerek ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yargı yolu nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun görülmemiştir.
Tüm bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/(1)-a.6 maddesi gereğince kaldırılmasına karar verilmiştir.” gerekçesiyle mahkememizin 10/12/2020 tarihli 2019/415 esas 2020/697 karar sayılı ilamı kaldırılarak dosya mahkememize iade edilmiş 2021/450 esas sırasından yargılamaya devam edilmiştir.
Mahkememizce davacı tarafça açılan davanın dayanağı olarak gösterilen Ankara … ATM’nin … E.K sayılı dosyasının bir örneği ve gerekçeli kararı celbedilerek dosyaya konulmuş, bu dosya kapsamında davacı Sompo Japan Sigorta tarafından davalı … aleyhine, 06/06/2017 tarihli trafik kazasına istinaden sigorta tarafından sigortalısına ödediği maddi tazminatın rücu istemiyle dava açıldığı, yapılan yargılama sırasında deliller toplanarak bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, bilirkişi incelemesinde logar kapağının yerinden çıkması nedeniyle davalı … Genel Müdürlüğü ile Ankara Büyükşehir BElediye Başkanlığı’nın olayda %75 oranında kusurlu olduğunun, dava dışı araç sürücüsü …’in olayda %25 kusurlu olduğunun, dava konusu … plakalı aracın hasarına bağlı toplam zararın 7.670,00 TL olup, davalı … GEnel Müdürlüğü ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın kusur oranının %75’ine karşılık gelen tutarın 5.752,50 TL olarak 24/10/2018 tarihli makine mühendisi … tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda belirlendiği, mahkemece bu raporun benimsenerek davalı olan … Genel Müdürlüğü aleyhine hüküm tesis edildiği, …’nin 5.752,50 TL’yi sigortanın ödeme tarihi olan 17/07/2017 tarihinden işleyecek avans faizi ile birlikte davacı sigortaya ödemesine karar verildiği, mahkememize açılan işbu davanın ise kusur raporunda %75 oranla kusurlu gösterilen Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı aleyhine açılmış olduğu açıkça anlaşılmıştır.
Mahkememizce Ankara … ATM’nin … esas sayılı dosyası kapsamında toplanan tüm deliller ve alınan bilirkişi raporu kapsamı benimsenerek o dosyada alınan bilirkişi raporuna göre … Genel Müdürlüğü ile birlikte Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın da %75 oranında meydana gelen kaza nedeniyle kusurlu bulunması gözönünde bulundurularak usul ekonomisi, yargılamanın kısa sürede sonuçlandırılması ilkesi dikkate alınıp, tahsilde tekerrüre yol açmamak kaydıyla davanın kısmen kabulüne yönelik aşağıdaki şekilde karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Ankara … ATM’nin … karar sayılı dosyasında tahsilde tekerrüre yol açmamak kaydıyla; davanın KISMEN KABULÜNE,
5.752,50 TL tazminatın ödeme tarihi olan 17/07/2017 tarihinden işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
Fazlaya ilişkin istemin reddine,
Bu karar nedeniyle alınması gerekli 392,95 TL harçtan peşin alınan 138,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 254,65 TL. harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
HUAK 18A/13 maddesi ile HUAK yönetmeliği 26/2 maddesi gereğince yargılama giderlerinden sayılan 1.320,00 TL zorunlu arabuluculuk giderinin davanın kabul ve ret oranına göre takdiren 937,66 TL’sinin davalıdan, 382,34 TL’sinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
Davacı iş bu davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT gereğince hesaplanan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davacı tarafından yapılan 144,50 TL yargılama giderinden davanın kabul ve ret oranına göre taktiren 102,65 TL’si ile 44,40 TL başvurma, 138,30 TL peşin harç toplamı 285,35 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, artan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
Davacı tarafından yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
Davalı iş bu davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen kısım üzerinden AAÜT gereğince hesaplanan 2.345,66 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Dair, Davacı Vekili Av. …’in yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda miktar yönünden kesin olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.18/11/2021