Emsal Mahkeme Kararı Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/429 E. 2021/864 K. 28.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANKARA
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/429
KARAR NO : 2021/864
Türk Milleti Adına Yargılama Yapmaya ve Hüküm Vermeye Yetkili
ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR
ESAS NO : 2021/429
KARAR NO : 2021/864
DAVA : Yönetim Kurulu Kararının Butlanı ve Yokluğunun Tespiti
DAVA TARİHİ : 12/07/2021
KARAR TARİHİ : 28/12/2021
KARARIN YZ. : 17/01/2022

Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi, Mahkememizin yukarıdaki esas numarasına kaydı yapılarak yapılan yargılaması sonunda:
DAVA:
Davacı, dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’in %50 hisseyle kurucu ortağı ve yönetim kurulu üyesi olduğu davalı … İthalat İhracat Depoculuk ve Lojistik A.Ş. yönetim kurulunun iki üyesinin, müvekkilinin yokluğunda aldığı 01/06/2021 tarihli 2021/01 sayılı kararın butlanla malul olduğunu; bu kararda, müvekkilinin farazi olarak kâğıt üzerinde 2.384.033,23 TL borçlandırıldığını, bu tutardan hareketle davacının şirketten alacak-borç durumunun hatalı hesap edilerek 702.110,63 TL borçlu olduğu varsayılarak söz konusu tutarın 10/05/2017 tarihli sermaye artış kararı uyarınca 31/12/2018 tarihinden itibaren temerrüt faizi ile birlikte ödenmesi için 10 günlük süre verildiğini, ödenmemesi durumunda sermaye payından düşülmesi suretiyle Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilânına karar verildiğini; müvekkilinin, butlanla malul olan bu karara dayanarak ödeme yapmadığını, bunun üzerine müvekkiline 702.110,663 TL borç ve 315.023,36 TL temerrüt faizi olmak üzere 1.017.133,99 TL’nin bir aylık süre içinde ödenmesi, aksi hâlde TTK’nın 482 ve 483.maddelerine göre ıskat dâhil tüm müeyyidelerin uygulanacağı konusunda 21/06/2021 tarihli 2021/02 sayılı yönetim kurulu kararı alındığının ihtaren bildirildiğini; müvekkilinin döviz cinsinden şirkete ödemeler yaptığını ve 857.461,31 Euro alacaklı olduğunu, alacağının tahsili için Ankara … Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasından icra takibi yaptığını, itiraz edilmesi nedeniyle Ankara … Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyasından itirazın iptalini talep ettiklerini; ayrıca … … ile … … hakkında yönetim kurulu üyesinin sorumluluğu nedeniyle Ankara … Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyasından dava açılmış olduğunu; Ankara C.Başsavcılığının … E. sayılı soruşturma dosyasından yapılan şikâyet nedeniyle adı geçenler hakkında soruşturma yapıldığını; bu kişilerin dava ve soruşturmalar nedeniyle birlikte hareket ederek dava konusu 01/06/2021 tarihli 2021/01 numaralı karar ile 21/06/2021 tarihli 2021/02 sayılı yönetim kurulu kararını aldıklarını; müvekkilinin 2012 yılında edinip 2015 yılında sattığı taşınmazın satış bedelini şirkete borçlu olduğu yönünde alınan yönetim kurulu kararının geçerli olmadığını; taşınmazla ilgili bir kısım işlemlerin yürütülmesinde şirket isminin kullanılmış olmasının ABD mevzuatının şirketlere tanınan bir takım kolaylıklarından yararlanması gayesiyle olduğunu; Almanya’da yerleşik ve işsahibi olan davacı …’in pandemi koşullarında kısa sürede Türkiye’ye gelmesinin mümkün olmadığı bilinerek 27/05/2021 tarihli çağrı yazısıyla yönetim kurulu toplantısının 01/06/2021 tarihinde yapılacağının bildirilerek hakkın kötüye kullanıldığını; çağrı yazısında gündem olarak “Amerika’dan gönderilen ve sermayeye ilave edilen paraları görüşmek üzere” şeklinde ifade edildiğini, müvekkilinin 31/05/2021 tarihli cevabi yazı yolladığını; davalı şirketin müvekkiline gönderdiği yazı dayanağı 21/06/2021 tarihli 2021/02 sayılı yönetim kurulu kararının yok hükmünde olduğunu; müvekkilinin bu toplantıdan haberinin bulunmadığını; bu kararların TTK m.391 gereğince batıl olduğunu; bu sebeple, 01/06/2021 tarihli 2021/01 numaralı kararın butlanının ve müvekkili davacının davet edilmeden alınan 21/06/2021 tarihli 2021/02 sayılı yönetim kurulu kararının yokluğunun tespitine karar verilmesini, talep ve dava etmiştir.

YANIT:
Davalı vekili yanıt dilekçesinde kısaca; öncelikle zamanaşımı def’inde bulunduklarını, dava konusu ticari uyuşmazlık için arabuluculuğa başvurulmamış olduğunu, davalı şirketin 13/04/2010 yılında kurulduğunu, davacının %50 hisse ile kurucu ortak olduğunu ve diğer %50 hissenin … Ailesine ait bulunduğunu, davacının kuruluştan beri yönetim kurulu üyesi olduğunu ve 2021 yılı Temmuz ayına kadar bu görevini sürdürdüğünü; davacının borcunun farazi değil aksine mahkemeye verdiği beyana dayandığını; ABD Hazinesi tarafından müvekkili şirket adına düzenlenmiş 88.186 USD tutarında şirket isminin yazılı olduğu çek gönderildiğini, çekin 22/02/2017 tarihinde tahsil edildiğini, bu çekin yönetim kurulu başkan yardımcısı …’e sorulduğunda kendisine ait olduğunu söylediğini ve çek bedeli 320.783,23 TL’nin cari hesabına kaydedildiğini; süreç içinde araştırma yapıldığında yetkisi olmadığı halde … Depoculuk adına gayrimenkul aldığı, kullandığı ve sattığının anlaşıldığını; bu nedenle bu gayrimenkul ile ilgili olarak Amerika’da dava açıldığını; davacının bu davada avukatı vasıtasıyla mahkemeye sunduğu dilekçesinde, mülkün 2012 yılında Florida’da satın alındığını, 2015 yılında 875.000 USD tutarla sattığını, bunun %10’u olan 87.500 USD’nin Amerikan hükümeti tarafından kesildiğini, FIRPTA stopajının faiz dâhil bir yıl sonra Amerikan Hazinesi tarafından 13/12/2016 tarihli 88.186 USD tutarında çek düzenleyerek serbest bıraktığını, bu satışla ilgili 700.000 USD Amerika’da mülk alım satım işlerini yürüten … tarafından 04/01/2016 tarihinde … adına … Ankara Yenişehir Şubesine gönderdiği, bu tutarın davalı şirketin hesabına intikal ettirildiğini, davacının herhangi bir açıklama yapmaması nedeniyle 700.000 USD karşılığı 2.063.250,00 TL’nin davacı … cari hesabına intikal ettirildiğini; böylece toplam 2.384.033,23 TL’nin müvekkili şirket tarafından 24/03/2016 ve 15/05/2017 tarihlerinde yapılan sermaye artışlarında sermaye borcuna mahsup edildiğini, bakiyesinin cari hesapta kaldığını; davacı vekilinin, müvekkilinin kendi parası ile şirket adına mülk alıp satmasının şirkete borçlanması sonucunu doğurmayacağını belirtmesinin Amerikan mahkemesine sunduğu beyanı ile çeliştiğini; davacının butlan ve yokluğunun tespitini talep ettiği 01/06/2021 ve 21/06/2021 tarihli yönetim kurulu kararlarının usul ve esas bakımından yasaya uygun olduklarını; bu konuları görüşmek üzere 01/06/2021 tarihinde yapılacak yönetim kurulu toplantısında hazır olması için davacının çağrıldığını, davacının bu çağrıya yanıt verdiğini ve katılmadığını, TTK m.393 uyarınca yönetim kurulu üyesinin kendisinin kişisel çıkarışla şirketin menfaatinin çatışması durumunda müzakerelere katılamayacağını; davacının müvekkili şirkete karşı Ankara … müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasından 857.461,37 Euro tutarında başlattığı icra takibinde borca itiraz edildiğini ve Ankara … Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyasından itirazın iptali davasının derdest olduğunu; bu sebeple, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

DELİLLER:
1- Davalı şirkete ait ticaret sicili kayıtları,
2-Davalı şirkete ait 01/06/2021 tarih 2021/01 sayılı ve 21/06/2021 tarih 2021/02 sayılı yönetim kurulu kararları,
3-Yazışmalar, banka evrakı,
4-Ankara … Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyası,
5-Ankara … Ticaret Mahkemesinin … E. sayılı dava dosyası,
6-Ankara … Ticaret Mahkemesinin … E. sayılı dava dosyası,
7-Ankara C.Başsavcılığının …. sayılı soruşturma evrakı,
8-Amerika’de taşınmaz alımına ilişkin belgeler ve tercümeleri,
9-Tüm dosya münderecatı,
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKÎ NİTELENDİRME:
Dava, davalı şirketin 01/06/2021 tarihli 2021/01 sayılı ve 21/06/2021 tarihli 2021/02 sayılı yönetim kurulu kararlarının butlanının ve yokluğunun tespiti istemlerine ilişkindir.
Davacı, davalı şirketin %50 kurucu hissedarıdır, diğer %50 hisse … Ailesi’ne aittir. Davlı şirketin yönetim kurulu üç kişiden oluşmaktadır.
Davacı, kuruluşta sermayenin bankaya yatırılarak gerçekleştirildiğini, sonraki sermaye artışlarında ise müvekkilinin şirketten olan alacağından mahsup suretiyle karşılandığını, belirtmiştir.
Davaya esas alınan vakıa davacının Amerika’da 2012 yılında taşınmaz edinip 2015 yılında satmasıdır.
Davalı şirket, davacının Amerika’da aldığı ve sattığı mülkün bedelinin şirkete ait olduğu gerekçesiyle bu bedeli davacı cari hesabından çıkartmış ve şirket cari hesabına aktarmıştır. Oluşan sonuca göre davacının sermaye artırma borcunu ödemediği iddia edilmiştir.
Davacı, 23/05/2015 tarihli belge ile 16/12/2015 tarihli belgelere dayanarak yönetim kurulunun bu satımdan haberdar olduğunu, şirket adının kullanılmasının, ABD mevzuatına göre şirketlere tanınan vergi ve benzeri muafiyetlerden yararlanması amacıyla yapıldığını, belirtmiştir. Davacı, evin satın alınmasında şirketin parasının kullanılmadığını, evin şirket envanterine girmediğini iddia etmektedir.
Bu noktada, davalı şirket yönetimi 27/05/2021 tarihli çağrı yazısıyla 01/06/2021 tarihinde yönetim kurulu toplantısı yapılacağını davacıya bildirmiştir.
Davalı şirket 01/06/2021 tarih 2021/01 sayılı yönetim kurulu kararını almıştır. İş bu kararda özetle şu hususlar yer almıştır: ABD Hazinesi tarafından, … Depoculuk A.Ş. adına düzenlenmiş 88.186 USD tutarında şirket ismi yazılı bir çek gönderildiği, çekin 03/02/2017 tarihinde teslim alınarak 22/02/2017 tarihinde tahsil edildiği, Yönetim Kurulu Başkanı …’e sorulduğunda çek bedelinin kendisine ait olduğunu söylemesiyle çek bedeli TL’ye çevrilerek 320.783,23 TL’nin adı geçenin cari hesabına alacak kaydedildiği; yapılan araştırmada …’in .. … Hukuk Bürosu vasıtasıyla tek imza ile 2021 yılında şirket adına bir gayrimenkul aldığı ve bunu 2015 yılında şirket adına 875.000 USD’ye sattığı bilgisine ulaşıldığı; bu tutarın %10’u olan 87.500 USD’nin ABD Hükûmeti tarafından kesildiği, 700.000 USD’nin … tarafından 04/01/2016 tarihinde alındığı, 05/01/2016 tarihinde Türkiye’de davacıya devredildiği, FIRPTA stopajının faiz dâhil bir yıl sonra ABD Hazinesi tarafından 16/12/2016 tarihinde 88.186 USD tutarında çek düzenlenerek serbest bırakıldığı, böylece 700.000 USD karşılığı 2.063.250,00 TL ile 88.186 USD karşılığı 320.783,23 TL toplamı 2.384.033,23 TL’nin 15/05/2017 tarihinde davacının sermaye artışı nedeniyle sermaye borcuna mahsup edilerek bakiye artan 1.681.922,60 TL’nin davacı cari hesabına aktarıldığı; davacı …’in Amerika’da alıp sattığı gayrimenkulün aslında … Depoculuğa ait olduğunu avukatı vasıtasıyla Amerika Florida Eyalet Mahkemesine verdiği 28/12/2020 tarihli savunma dilekçesinde belirttiği gerekçesiyle yukarıdaki tutarın davacının cari hesabından çıkarılarak şirketin gelir hesaplarına aktarılmasına karar verilerek cari hesabın düzeltilmesinden sonra artan bakiye 702.110,63 TL’nin …’in 501 sermaye taahhüt hesabına kaydedilerek borçlandırılmasına ve söz konusu borcun 10/05/2017 tarihinde verilen sermaye artış kararı uyarınca 31/12/2018 tarihinden itibaren hesaplanacak temerrüt faizi ile birlikte ödenmesi için 10 gün süre verilmesine karar verilmiş, iş bu karar yönetim kurulu üyeleri … … ile … … tarafından imzalanmıştır.
Davacı 01/06/2021 tarih 2021/01 sayılı yönetim kurulu kararına dayalı olarak ödemede bulunmamıştır. Davalı şirket bu aşamadan sonra 21/06/2021 tarih 2021/02 sayılı kararı almıştır. Davalı şirketin aldığı kararın son paragrafı şöyledir: “İş bu nedenlerle …’e TTK’nın 483.maddesi uyarınca 702.110,63 TL tutarındaki eksik sermaye borcunu 315.023,36 TL tutarındaki temerrüt faiziyle birlikte toplam (702.110,63+315.023,36)= 1.017.133,99 TL’nin ödenmesi için 1 ay süre tanınmasına, bu çerçevede TTK hükümleri uyarınca gerekli ihtarların …’e gönderilmesine, ödeme yapılmaması durumunda TTK 482 ve 483.maddeleri ile diğer maddelerde belirtilen ıskat dâhil tüm müeyyidelerin uygulanmasına ve buna yönelik tüm işlemlerin yerine getirilmesine oy birliğiyle karar verilmiştir” denilerek Yönetim Kurulu Üyeleri … … ile … … tarafından imzalandığı, izlenmiştir.
Davacı, iş bu dava dilekçesiyle her iki yönetim kurulu kararının butlanının ve yokluğunun tespitini istemiştir.
Davalı öncelikle zamanaşımı def’ini ileri sürmüştür. Eldeki dava yönetim kurulu kararlarının butlan ve yoklukla malul olduğu savına dayandığından bu sav her ilgili tarafından belli bir süreye tabi olmaksızın ileri sürülebileceğinden zamanaşımı def’inin reddine karar verilmiştir. Arabuluculuk yoluna başvurulmadığı iddiası eldeki dava yönünden dinlenebilirliği görülmediğinden reddedilmiştir.
Davalı, esasa ilişkin olarak, davacının yetkisi olmadığı halde … Depoculuk adına gayrimenkul aldığını, kullandığını ve sattığını gizlediğini, araştırma sonucunda ortaya çıkmasıyla Amerika’da dava açıldığını, davacının Amerikan mahkemesine verdiği beyanında alıp sattığı gayrimenkulün aslında … Depoculuğa ait olduğunu ve gelirinin Türkiye’ye aktarıldığını beyan ettiği, hususuna dayanmıştır. Davalı şirket iş bu beyana dayalı olarak satıştan gelen tutarı şirketin gelir hesabına aktarmış ve dava konusu olan iki adet yönetim kurulu kararı alınmıştır.
Mahkememizin 14/10/2021 tarihli ara kararı ile “iş bu davadaki karar kesinleşinceye kadar ıskat prosedürünün uygulanmasının önlenmesi” için ihtiyati tedbir kararı verilmiştir.
Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nin 15/05/2017 tarih ve (9326) sayılı nüshasında davalı …’nin 2016 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan karar ile sermayesinin 12.000.000 TL’den 16.000.000 TL’ye artırıldığı, davacı …’in artırılan 4.000.000 TL için 2.000.000 sermaye koyma borcunun şirketteki alacaklarından karşılandığı belirtilerek tescil edildiği, izlenmiştir. Durum böyle iken bu noktada davalı şirket, davacının Amerikan mahkemesindeki beyanına ve Türkiye’ye gelen dövize dayalı olarak bu tutarların davalı şirkete ait olduğu iddiasıyla önceden davacının cari hesabına aktardığı tutarları bu kez şirketin hesabına aktarmış, davacının oluşan yeni cari hesabı eksildiğinden sermaye koyma borcunu yerine getirmediğini kabul ederek önce 01/06/2021 tarih 2021/01 sayılı ve takiben 21/06/2021 tarih 2021/02 sayılı yönetim kurulu kararlarını almış ve ıskat dâhil yasal prosedürleri işleteceğini ihtar etmiş, davacı da buna karşı eldeki davayı açmıştır.
Son olarak hukukî değerlendirmeye geçmeden evvel davacının Amerika’daki mülk satışından davalı şirketin haberdar olduğunu ve gerekli izni aldığını iddia ederek 23/05/2015 tarihli … …-… imzalı belgeye ve 16/12/2015 tarihli …-… …-… … imzalı belgeye dayanmıştır. Davalı şirket vekili 16/11/2021 UYAP taramalı dilekçesi ekinde 23/05/2015 tarihli belge örneğini de ekleyerek bu belgenin geçerli olmadığını, İngilizce düzenlendiğini, … …’ın İngilizce bilmediğini, gayrimenkul alım-satımının resmî usulde yapılması gerekliliğini ileri sürerek belgeye itiraz etmiştir.
Davacının Amerika’da mülk alım satımında vergi ödememek, az ödemek saiki ile işlem yapmasının ceza hukuku, vergi hukuku yönünden değerlendirilmesi elbette eldeki davanın konusu olamaz. Kaldı ki Amerika’da mülk alım satımı nedeniyle satımın … adına ve hesabına veya … adına şirket hesabına yahut şirket adına ve hesabına temsilen/vekâleten yapılıp yapılmadığı dolayısıyla satımdan doğan alacağın … ya da şirket malvarlığından hangisine ait olduğu hususu esas itibariyle Ankara … Ticaret Mahkemesinin … E. sayılı ‘itirazın iptali’ dava dosyasında irdelenecektir.
Eldeki davada uyuşmazlık; davalı şirketin 01/06/2021 tarihli 2021/01 numaralı ve 21/06/2021 tarihli 2021/02 sayılı yönetim kurulu kararlarının butlan veya yoklukla sakat olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Taraf vekillerinin iradeleri zabıtlara yansıtılmış, gerekli belgeler getirtilmiş, deliller toplanmıştır.
01/06/2021 tarihli 2021/01 numaralı karar yönünden:
Öncelikle yönetim kurulu kararlarının alınması yönünden şekli bakımdan bir eksiklik bulunup bulunmadığı irdelenmelidir.
Anonim şirket, yönetim kurulu tarafından yönetilir ve temsil olunur (TTK m.365, f.1). Davalı şirketin yönetim kurulu üç kişiden oluşmaktadır. Bilindiği gibi yönetim kurulu görevlerini esasen kurul hâlinde yerine getirir.
Esas sözleşmede aksine ağırlaştırıcı bir hüküm bulunmadığı takdirde, yönetim kurulu üye tam sayısının çoğunluğu ile toplanır ve kararlarını toplantıda hazır bulunan üyelerin çoğunluğu ile alır. Bu kural yönetim kurulunun elektronik ortamda yapılması hâlinde de uygulanır (TTK m.390, f.1).
Dava konusu edilen 01/06/2021 tarihli 2021/01 numaralı yönetim kurulu kararı … … ve … … tarafından alınmıştır. Yönetim kurulu toplantısı öncesi davacı … toplantıya çağrılmış, adı geçen yanıt da vermiştir. Dolayısıyla yönetim kurulu toplantısının yapılmasında herhangi bir usulsüzlük bulunmamaktadır.
Davalı şirket yönetim kurulunun aldığı 2021/01 sayılı kararın detayı yukarıda belirtilmiştir. İş bu kararda özetle, davacı ortağın Amerika’da satın aldığı mülkü 2015 yılında 875.000 USD’ye sattığı; 700.000 USD karşılığı 2.063.250,00 TL ile 88.186 USD karşılığı 320.783,23 TL toplamı 2.384.033,23 TL’nin 15/05/2017 tarihinde davacının sermaye artışı nedeniyle sermaye borcuna mahsup edilerek bakiye artan 1.681.922,60 TL’nin davacı cari hesabına aktarıldığı, davacı …’in Amerika’da alıp sattığı gayrimenkulün aslında … Depoculuğa ait olduğunu avukatı vasıtasıyla Amerika Florida Eyalet Mahkemesine verdiği 28/12/2020 tarihli savunma dilekçesinde belirttiği gerekçesiyle yukarıdaki tutarın davacının cari hesabından çıkarılarak şirketin gelir hesaplarına aktarılmasına karar verilerek cari hesabın düzeltilmesinden sonra artan bakiye 702.110,63 TL’nin …’in 501 sermaye taahhüt hesabına kaydedilerek borçlandırılmasına ve söz konusu borcun 10/05/2017 tarihinde verilen sermaye artış kararı uyarınca 31/12/2018 tarihinden itibaren hesaplanacak temerrüt faizi ile birlikte ödenmesi için 10 gün süre verilmesine karar verildiği, izlenmiştir.
Yönetim kurulunun aldığı karar özü itibariyle şudur: Davacı ortağın önceden cari hesabına aktarılarak sermaye borcuna mahsup edilen ve artan kısmın cari hesapta tutulduğu meblağın yeni bilgilere ulaşıldığı iddiasıyla, yeniden ele alınarak, Amerika’da satılan mülkün bedelinin şirkete ait olduğu kabulüyle bu tutarın davacı ortağın cari hesabından çıkarılarak şirketin hesabına aktarılması ve neticesinde davacı ortağın önceden ödendi sayılan sermaye koyma borcunu ödeyememiş olduğunun kabulü ile 702.110,63 TL borçlandırıldığı ve bu borcu ödemesi için 10 günlük süre verilmesine ilişkindir.
Şu durumda yönetim kurulunun aldığı kararın içerik itibariyle geçerli olmadığı ileri sürülüp dava edildiğinden bu husus tartışılmalıdır.
Hemen belirtilmelidir ki sözü edilen yönetim kurulu kararı şeklen vardır ve var olmakla ‘yok’luğu söz konusu olmaz. Yönetim kurulu kararının kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı olduğu kanıtlanmadıkça butlanından söz edilemez. Bunların dışında batıl ve iptal edilebilir kararlar (kapalı sermaye sisteminde sermaye artırma kararı) kalmaktadır. Batıl olan yönetim kurulu kararları sayma yöntemiyle belirlenmiştir. TTK m.391 gereğince:
a) Eşit işlem ilkesine aykırı olan,
b) Anonim şirketin temel yapısına uymayan veya sermayenin korunması ilkesini gözetmeyen,
c) Pay sahiplerinin, özellikle vazgeçilmez nitelikteki haklarını ihlal eden veya bunların kullanılmalarını kısıtlayan ya da güçleştiren,
d) Diğer organların devredilemez yetkilerine giren ve bu yetkilerin devrine ilişkin,
kararlar batıldır.
Davalı şirket yönetim kurulu karar defteri getirtilmiş ve incelenmiştir. Karar defterinin 25’inci sayfasında 25/04/2017 tarih (1) sayılı karar alınmıştır. İş bu karar şu şekildedir:
[Şirket sermayesinin 12.000.000,00 TL’den 16.000.000,00 TL’ye çıkartılmasına ve şirket esas sözleşmesinin 6.maddesinin aşağıdaki şekilde tadil edilmesine oy birliğiyle karar verilmiştir.
Yeni Şekli:
Sermaye ve Hisse Senetlerinin Nevi
Madde-6
Şirketin sermayesi her biri 25,00 TL itibari değerde 640.000 paya bölünmüş olup toplam 16.000.000,00 TL’dir. Bu sermaye ortaklar arasında aşağıda gösterildiği şekilde paylaşılmıştır.
320.000 paya karşılık 8.000.000,00 TL …
128.000 paya karşılık 3.200.000,00 TL … …
64.000 paya karşılık 1.600.000,00 TL … …
32.000 paya karşılık 800.000,00 TL Cem …
32.000 paya karşılık 800.000,00 TL Ömer …
32.000 paya karşılık 800.000,00 TL … …

32.000 paya karşılık 800.000,00 TL Merve …

Toplam 16.000.000,00 TL
Önceki sermayeyi teşkil eden 12.000.000,00 TL’nin tamamı ödenmiştir. Bu defa artırılan 4.000.000,00 TL sermayenin 2.000.000,00 TL’si …’in, 800.000,00 TL’si … …’ın ve 400.000,00 TL’si … …’ın, 163.200,00 TL’si … …’ın şirketteki alacaklarından karşılanmış olup, bu alacak 24/04/2017 tarihli YMM raporu ile tespit edilmiştir.
Kalan 636.800,00 TL nakdi sermayenin tamamı her türlü muvazaadan ari olarak ortaklar tarafından hisseleri oranında tamamen taahhüt edilmiş olup, ortakların paylarına isabet eden nakdi sermayenin %25’i tescilden önce, kalanı 31 Aralık 2018 tarihine kadar ödenecektir.
Hisse senetleri nama yazılıdır. Yönetim kurulu hisse senetlerini birden fazla payı temsil edecek şekilde değişik kupürler halinde bastırabilir. Sermayenin tamamı ödenmedikçe hamiline yazılı hisse senedi çıkartılamaz.
Yön. Kur. Başkanı Yön. Kur. Başk. Yard. Yön. Kur. Üyesi
… … … … …]

Yönetim kurulu karar defterine göre 01/11/2019 tarih 2019/3 sayılı karar tarihinde …’in Amerika’daki mülk edinme olayından haberdar olduğu ve konuyu araştırmak üzere Av. Seda Aktaş’ın görevlendirildiği, belirlenmiştir.
Yukarıya tamamen alınan 25/04/2017 tarih 2017/1 sayılı yönetim kurulu kararı ile davalı şirketin esas sermayesi 12.000.000,00 TL’den 16.000.000,00 TL’ye çıkartılmış, sermayenin 2.000.000,00 TL’sin …’in şirketteki alacaklarından karşılanmıştır. Bu husus Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nin 15/05/2017 tarih (9326) sayılı nüshasında yayınlanmıştır. Davacının sermaye artırma borcunu şirketteki alacaklarından karşılanmak suretiyle ödediği şirket yönetim kurulu kararı ile kabul edilip ticaret sicilinden tescil edildikten sonra şirketin geriye dönüp cari hesapta hata yapıldığı gerekçesiyle yeni cari hesap belirleyip 01/06/2021 tarih, 2021/01 sayılı yönetim kurulu kararını almış olması haklı görülemez. Çünkü şirket bir anlamda irade sakatlığı nedeniyle cari hesaptaki tutarın davacı …’e ait olduğunu zannederek sermaye koyma borcundan mahsup ettiğini ve fakat sonradan yapılan tespitler çerçevesinde esasen şirkete ait alacak olduğu yargısıyla bu tutarları ortak cari hesabından çıkarıp şirket cari hesabına aktardığını ifade etmiştir ki bu husus yanılmaya dayalı irade sakatlığı olabilir. Ancak irade sakatlığında karşı yan için yeni bir hukukî durum yaratıldıktan sonra iradenin eski haline getirilmesi ancak yargı kararı ile mümkün olabilir; eş deyişle, davalı şirket bu hususları dava konusu yaparak alacağa ilişkin ilâma bağlayabilir veya icra takibine konu kılabilir. Bunlar yapılmadan irade sakatlığı nedeniyle yapılan işlemden tek taraflı karar ile dönülerek yeni bir hukukî durum yaratılması ve bunun yönetim kurulu kararı ile gerçekleştirilmesi haklı olmayıp, TTK m.391, f.1,b.(b) ile TTK m.391, f.1, b(c) hükümleri gereğince hem sermayenin korunması ilkesine hem de pay sahibinin hakkının kullanılmasını kısıtlayan hususlara aykırı olacağından, dava konusu 01/06/2021 tarih, 2021/01 sayılı yönetim kurulu kararının batıl olduğunun tespitine karar verilmelidir.
21/06/2021 tarihli 2021/02 numaralı karar yönünden:
İş bu yönetim kurulu kararının alınması yönünden şekli bakımdan bir eksiklik bulunup bulunmadığı irdelenmelidir. Bu karar Yönetim Kurulu Başkanı … … ile Yönetim Kurulu Üyesi … … tarafından alınmıştır.
Davalı şirketin aldığı karar son paragrafı şöyledir: “İş bu nedenlerle …’e TTK’nın 483.maddesi uyarınca 702.110,63 TL tutarındaki eksik sermaye borcunu 315.023,36 TL tutarındaki temerrüt faiziyle birlikte toplam (702.110,63+315.023,36)= 1.017.133,99 TL’nin ödenmesi için 1 ay süre tanınmasına, bu çerçevede TTK hükümleri uyarınca gerekli ihtarların …’e gönderilmesine, ödeme yapılmaması durumunda TTK 482 ve 483.maddeleri ile diğer maddelerde belirtilen ıskat dâhil tüm müeyyidelerin uygulanmasına ve buna yönelik tüm işlemlerin yerine getirilmesine oy birliğiyle karar verilmiştir” denilmiştir.
Sözü edilen yönetim kurulu kararı netice itibariyle ıskat dâhil tüm müeyyidelerin uygulanmasına yönelik olup kararın içeriği yönetim kurulu üyesinin kişisel menfaati ile şirketin menfaatinin çatıştığını gösterir.
Yönetim kurulu üyesi, kendisinin şirket dışı kişisel menfaatiyle veya alt ve üst soyundan birinin ya da eşinin yahut üçüncü derece dâhil üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımlarından birinin, kişisel ve şirket dışı menfaatiyle şirketin menfaatinin çatıştığı konulara ilişkin müzakerelere katılamaz (TTK m.393, f.1). Bu nedenle, çıkar çatışması nedeniyle davacı katılmaksızın karar alınmasında herhangi bir usulsüzlük bulunmamaktadır.
Alınan yönetim kurulu kararının içerik itibariyle anasözleşmeye, yasaya uygun olup olmadığı irdelenmelidir. Yukarıda yapılan yasal açıklamalar bu karar bakımından da geçerlidir.
Davalı şirket, davacı ortağın, şirket adına Amerika’da mülk edindiğini, kullandığını, sattığını, paranın şirkete ait olduğunu iddia eder. Eş deyişle davalı, davacının, şirket adına ve hesabına hareket ettiğini söylemektedir. Davacı ise kendi adına ve hesabına mülk edindiğini iddia etmektedir. Davacı tarafından mülk alım-satım yapıldığı hususunda herhangi bir uyuşmazlık bulunmaktadır. Davacı …, ister kendi adına ve hesabına ister kendi adına şirket hesabına isterse şirket adına ve hesabına mülk edinmiş olsun her halükarda uyuşmazlığın çözümü bir yargılamaya muhtaçtır. Bu yargılamanın yapılacağı yer yönetim kurulu kararının butlan/yokluk isteminin görüm yeri olan iş bu dava olmayacaktır. Çünkü eldeki davada, ıskat dâhil tüm müeyyidelerin uygulanmasına yönelik alınan yönetim kurulu kararı için varlığı tartışmasız bir alacak bulunması ön koşuldur. Varlığı tartışmalı alacak ise başka davada dinlenecektir ki yukarıda değinildiği gibi Ankara … Ticaret Mahkemesinin … E. sayılı dava dosyasında, davacı, davalı şirket hakkında icra takibi yapmış, davalı şirket de bu davada Amerika’da mülk edinme nedeniyle doğduğunu ileri sürdüğü alacağını def’i olarak öne sürmüştür.
Anonim şirketlerde sermaye koyma borcunda temerrüt TTK m.482’de ıskat usulü TTK m.483’de düzenlenmiştir.
Bilindiği üzere anonim şirkette her pay sahibi, usulüne göre düzenlenmiş ve imza edilmiş esas sözleşmesine göre koymayı taahhüt ettiği sermaye kadar şirkete borçlu olur (TTK m.128,f.1; TTK m.329,f.2; TTK m.480).
Sermaye koyma borcunu süresinde yerine getirmeyen pay sahibi, ihtara gerek olmaksızın, temerrüt faizi (TTK m.129) ödemekle yükümlü olur (TTK m.482, f.1). Yönetim kurulu, mütemerrit pay sahibini, iştirak taahhüdünden ve yaptığı kısmi ödemelerden doğan haklardan yoksun bırakmaya yetkilidir (TTK m.482, f.2).
Bu genel açıklamalardan sonra olaya dönüldüğünde, davalı şirket yönetim kurulu 21/06/2021 tarih 2021/02 sayılı kararı alarak, davacı ortağın sermaye koyma borcunu ifa etmediği gerekçesiyle ıskat dâhil tüm müeyyidelerin uygulanmasına ve buna yönelik tüm işlemlerin yerine getirilmesine oy birliğiyle karar vermiştir. Iskat pay sahipliğini ve buna bağlı hakları sona erdiren bir işlemdir. Iskatla birlikte temerrüde düşen pay sahibi, iştirak taahhüdünden ve yaptığı kısmi ödemelerden doğan haklarından da yoksun kalır. Pay sahibi bir kısım pay bedellerini ödeyip, diğer bir kısmı için temerrüde düşmüşse, ıskat sadece temerrüdün söz konusu olduğu paylar için yapılabilir. Bedeli şirkete ödenmiş paylar için ıskat işlemi yapılamaz. Yönetim kurulu, şirkete karşı pay bedeli taahhütlerini yerine getirmekte temerrüde düşen pay sahiplerinin, bu paylarını satıp onun yerine başkasını almaya yetkilidir (TTK m.482,f.2). Iskat usulü TTK m.483’de belirlenmiştir.
TTK m.482, f.2 çerçevesinde sermaye koyma borcunu yerine getirmede temerrüde düşen pay sahibi hakkında ıskat işlemi yapılabilecektir. Dolayısıyla ıskat için ‘temerrüd’ zorunlu koşuldur. Pay sahibi borçlunun temerrüde düşmesi bakımından, borcun muaccel hale gelmesi gerekli ve yeterlidir. Somut olayda, davacı ortağın sermaye koyma borcunu ödediği yönetim kurulunun 25/04/2017 tarih 2017/1 sayılı kararı ile belirlenmiş ve iş bu karar ticaret sicilinde tescil edilmiştir. Yukarıda bahsedildiği gibi davacı ortağın sermaye koyma borcu şirketteki alacaklarından karşılanmış sonradan, davacı ortağın şirketten alacaklı olmak yerine borçlu olduğu gerekçesiyle yeniden cari hesap oluşturulmuş ve bu cari hesaba bağlı kalınarak davacı ortağın cari hesabının (-702.110,63) TL oluğu temerrüt faizi ile birlikte (1.017.133,99 TL sermaye koyma borcu bulunduğu gerekçesiyle ıskat dâhil prosedür başlatılmıştır. Ancak, davacı ortak ile şirket arasında, Amerika’dan alınan ve satılan mülk nedeniyle doğan paradan kaynaklanan alacak/borç konusunda uyuşmazlık bulunmakta olup bu uyuşmazlık ancak yargı kararı ile çözümlenebilecektir. Pay sahibinin sermaye koyma borcu bakımından temerrüdünden söz edebilmek için sermaye koyma borcunun muaccel olması gerekmektedir. Sermaye koyma borcunun muaccel olmaması durumunda pay sahibinden sermaye koyma borcunu ifa etmesi istenemez. Evvelce ödendiği kabul edilen ve ticaret sicilinde tescil edilen sermaye koyma borcunun cari hesapta hata yapıldığı zannıyla yeniden ele alınarak oluşan duruma göre sermaye koyma borcunun ödenmediği savı varlığı kesin-muaccel bir borç için yeterli olamaz. Bu nedenle 21/06/2021 tarih 2021/02 sayılı yönetim kurulu kararının alındığı tarih itibariyle varlığı kesin olan bir alacaktan söz edilemez. Davalı şirketin alacak iddiasını icra takibi veya dava yoluyla ileri sürmesi mümkün olduğu gibi açılmış olan davada ileri sürmesi de olanaklıdır. Davalı şirket her ne kadar davacı ortağın Amerikan mahkemesindeki beyanları nedeniyle alacağın şirkete ait olduğunu iddia etmekte ise de şirketin aldığı 25/04/2017 tarih 2017/1 sayılı kararı da şirket kabul beyanı mahiyetindedir. Bu nedenle, alacağın varlığı yargı kararını gerektirir. Bu karar olmadıkça ‘muaccel’ bir borçtan söz edilemez.
Bu bakımından ‘muaccel borç’tan söz etmek ve pay sahibinin ‘mütemerrit’ olduğunu söylemek olanaklı olmadığından, TTK m.391, f.1,b.(b) ile TTK m.391, f.1, b(c) hükümleri gereğince hem sermayenin korunması ilkesine hem de pay sahibinin hakkının kullanılmasını kısıtlayan hususlara aykırı olacağından, dava konusu 21/06/2021 tarih, 2021/02 sayılı yönetim kurulu kararının batıl olduğunun tespitine karar verilmelidir.
Bu durumda açıklanan yasal ve hukuksal olgu göz önüne alınarak aşağıdaki kararın verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlere, kararın dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, dosyadaki delillere ve Kurul’un takdirine göre;

1.-Davanın kabulü ile, davalı şirketin 01/06/2021 tarihli 2021/01 numaralı ve 21/06/2021 tarihli 2021/02 sayılı yönetim kurulu kararlarının batıl olduğunun TESPİTİNE,
2.-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince, alınması gereken 59,30 TL maktû karar ve ilâm harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3.-Davacı tarafından yapılan; 127,10 TL ilk dava, 247,80 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 374,90 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
HMK m.333/1 gereğince hüküm kesinleştiğinde harcanmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine,
4.-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca, davacı yararına hesaplanan 5.100,00 TL maktu ücreti vekâletin davalıdan alınarak anılan davacıya ödenmesine,

Dair, davacı vekili Av. … ile davalı vekili Av. …’in yüzlerine karşı; kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yolu açık olmak üzere 28/12/2021 tarihinde oybirliği ile verilen karar açıkça ve usulen okunup anlatıldı.

Başkan … Üye … Üye … Kâtip
¸ ¸ ¸ ¸