Emsal Mahkeme Kararı Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/970 E. 2021/839 K. 21.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANKARA
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/970
KARAR NO : 2021/839
Türk Milleti Adına Yargılama Yapmaya ve Hüküm Vermeye Yetkili
ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR

ESAS NO : 2018/970
KARAR NO : 2021/839
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 28/12/2018
KARAR TARİHİ : 21/12/2021
KAR. YAZ. TAR. : 27/12/2021

Mahkememize tevzi edilen ve Mahkememizin yukarıdaki esas sırasına kaydı yapılan dosyanın yapılan incelenmesi sonucunda:

DAVA:
Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 24/10/2014 tarihli “Birim Fiyat Bedelli Hizmet Alımı Sözleşmesi”nin yapıldığını; ihale kapsamında davalı kuruma … Bankası’nın 069-B2-029882 numaralı 17/10/2014 tarihli 200.000 TL bedelli, … Bankası’nın 262.100664.310 sayılı 17/10/2014 tarihli 171.000 bedelli, … Bankasının 69-B2-32816 sayılı 26/01/2016 tarihli 17.000 TL bedelli olmak üzere toplamda 388.000 TL tutarlı kesin teminat mektuplarının verildiğini; davalının, 18/03/2016 tarih ve 13406 sayılı yazısında hizmet alım sözleşmesinin Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun kararı ile tek taraflı sona erdirildiğini bildirdiğini; devir heyeti ile yapılan 21/03/2016 tarihli protokol ile müvekkilinin işten fiilen el çektirildiğini; müvekkilinin işten el çektirildiği 21/03/2016 tarihinde, ihale kapsamında çalıştırmakta olduğu işçilerinin tamamının SGK nezdinde işten çıkış bildirimlerinin verildiğini; işçilerin tamamının işyerine devralan şirket nezdinde iş başı yaptıklarını; yapılan ihalenin 6552 sayılı Yasa ile değişik 4734 sayılı Kanunun 62/1-e bendine tabi olduğunu; ihale sözleşmesi ile taraflar arasında alt işveren asıl işveren ilişkisi kurulduğunu; sözleşmenin 35.3. maddesi hükmüne göre Özelleştirme Yüksek Kurulunun kararıyla tek taraflı olarak sona erdirilmesi nedeniyle, ihale kapsamında çalıştırılan işçilerin kıdem tazminatından sorumluluğun davalıda olduğunun tespiti ile hakediş alacağının tahsili ve teminat mektuplarının iadesi veya nakde çevrilmesi durumunda teminat mektubu bedellerinin tahsiline, 388.000,00 TL tutarlı kesin teminat mektuplarının davacıya iadesine, 5.000,00 TL hakediş bedelinin muaccel olduğu tarihten itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini, talep ve dava etmiştir.

Davacı vekili, 07/10/2021 tarihli ıslah dilekçesinde, hakediş bedelini 12.049,49 TL artırarak 17.049,49 TL’ye yükselterek 21/03/2016 hakediş tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte tahsilini istemiştir.
YANIT:
Davalı vekili, yanıt dilekçesinde kısaca; yetki, görev, zamanaşımı, hakdüşürücü süre, taraf ehliyeti, hukuki yarar yokluğu, derdestlik, husumet itirazlarının yanı sıra HES’lerin bir kısmının işletilmesinin hizmet alımı yoluyla yapıldığını; mal ve hizmet alımının yaklaşık maliyetinin 4734 sayılı Yasa’nın 3/g maddesini aşmayanlarda 4734 sayılı KİK’nin 3/g, limiti aşanların ise 4734 sayılı KİK’e göre yapıldığını; yapılan ihalede asıl işveren-alt işveren ilişkisinin oluşmadığını; davaya konu işin 4734 sayılı KİK’in 3/g maddesine göre Satın Alma ve İhale Yönetmeliği hükümlerine göre yapıldığını; davaya konu “… Antalya ve Yöresi HES İşletme Müdürlüğü’ne Teknik ve İdari Yönden Bağlı Olan Fethiye HES’in Güvenlik Hariç Enerji Üretimini Gerçekleştirmek Üzere İşletme, Periyoduk Bakım Onarım Ve Revizyon İşlerinin 19 Kişiyle 3 Yıl Süreli Olarak Yaptırılması Hizmet Alımı” işinin 4734 sayılı Kanun’un 3/g maddesine göre Satın Alma ve İhale Yönetmeliği hükümlerine göre yapıldığını; sözleşmenin 12.4.1 maddesinde “Yüklenicinin bu iş nedeniyle …’a ve Sosyal Güvenlik Kurumuna olan borçları ile ücret ve ücret sayılan (izin, kıdem ve ihbar tazminatları) ödemelerden yapılan kanuni vergi kesintilerinin hizmetin kabul tarihine kadar ödenmemesi durumunda protesto çekmeye ve hüküm almaya gerek kalmaksızın kesin ve ek kesin teminat paraya çevrilerek borçlarına mahsup edilir” hükmü ile sözleşmenin 13.2 maddesinde: “Yüklenici bu sözleşme kapsamında çalıştırdığı tüm personelin işvereni olarak İş Kanunu, SGK Prim ve İdari Para Cezasi Borçlarının Hakedişlerinden Mahsubu, Ödenmesi ve İlişiksizlik Belgesinin Aranması Hakkındaki Yönetmelik, çalışma hayatı ile ilgili diğer kanun, tüzük ve yönetmeliklere göre; personelinin her türlü ücret, vergi, harç SGK ve işsizlik sigortası vs. tüm yasal yükümlülüklerini eksiksiz olarak süresi içinde yerine getirecek …” hükmünün bulunduğunu; sözleşmenin 23.maddesinde: “Yüklenici sözleşme konusu iş ile ilgili çalıştıracağı personele ilişkin sorumlulukları, ilgili mevzuatın bu konuyu düzenleyen emredici hükümleri aşağıda ve Teknik Şartnamede belirlenmiş olup, yüklenici bunları aynen uygulamakta yükümlüdür” denildiğini ve sözleşmenin 23.1 maddesinde: ”Yüklenici; işbu hizmet sözleşmesiyle tayin ve tespit edilen hüküm ve vecibelerle bunların bütün mali, hukuki, cezai ve fenni hususlarını, tüm ayrıntıları ile incelemiş, iş mahallini görmüş, taahhüt ettiği işin teferruatına vakıf olmuş ve sözleşmede yazılı hususları; işbu sözleşmeyi imzalamakla kabul ve taahhüt etmiş sayılır” hükmü konulduğunu; söz konusu ihaleye ait teknik şartnamenin 9.12 maddesinde: “Yüklenicinin çalıştırdığı personeller ve kendi firması ile ilgili yürürlükte bulunan İş Kanunu, SGK kanunu, İş Mevzuatı, Umumi Hıfzısıhha Kanunu ile bu konudaki diğer yasa, tüzük ve yönetmeliklerde emredilen SGK primleri, işçilik sigortası, kıdem ve ihbar tazminatları ile ikramiye ve fazla mesai, vergi, tazminat vb. diğer bütün yükümlülükler yükleniciye aittir” denildiğini; 9.17 maddesinde: “Yüklenici bu sözleşme kapsamında çalıştırdığı tüm personelin işvereni olarak İş Kanunu, SGK Kanunu ve çalışma hayatı ile ilgili diğer kanun, tüzük ve yönetmeliklere göre personelinin her türlü ücret, vergi harç, SGK ve işsizlik primi vs. tüm yasal yükümlülüklerini eksiksiz olarak süresi içerisinde yerine getirecek…” düzenlemelerine yer verdiğini; davacının, sözleşme ve ihale dokümanı hükümleri gereği yerine getirmekle yükümlü olduğu yükümlülüklerini yerine getirmediği ve buna bağlı olarak gerek mevzuat ve gerekse sözleşme ve ekleri gereği teminatın iadesi şartlarının oluşmadığını; bu sebeple, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLER :
1-24/10/2014 tarihli “Hizmet Alım İhale Sözleşmesi” ve ekleri,
2-Teminat mektupları,
3-Gönen SGK yazısı ile diğer yazışmalar,
4-Bilirkişi kök ve ek raporları,
5-Tüm dosya münderecatı,
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKÎ NİTELENDİRME :
Dava; taraflar arasındaki 24/10/2014 tarihli “Hizmet Alımları Tip Sözleşmesi”nin 35.3. maddesi hükmüne göre “Özelleştirme Yüksek Kurulu”nun kararıyla tek taraflı olarak sona erdirilmesi nedeniyle, ihale kapsamında çalıştırılan işçilerin kıdem tazminatından sorumluluğun davalıda olduğunun tespiti ile hakediş alacağının tahsili ve teminat mektuplarının iadesi veya nakde çevrilmesi durumunda teminat mektubu bedellerinin tahsili istemlerine ilişkindir
Davacı şirket ile davalı arasında 24/10/2014 tarihli … Antalya ve Yöresi HES İşletme Müdürlüğüne Teknik Ve İdarî Yönden Bağlı Olan Fethiye HES’in Güvenlik Hariç Enerji Üretimini Gerçekleştirmek Üzere İşletme, Periyodik Bakım, Onarım ve Revizyon İşlerinin 19 Kişiyle 3 Yıl Süreli Olarak Yaptırılması Hizmet Alım İşi”ne ait sözleşme yapılmış ve bu sözleşme tek taraflı olarak feshedilmiştir. Davacı, ihale kapsamında çalıştırılan işçilerin kıdem tazminatından sorumluluğun davalıda olduğunun tespitinin yanı sıra hakediş alacağının tahsili ile teminat mektuplarının iadesini veya nakde çevrilmesi durumunda teminat mektubu bedellerinin tahsilini istemektedir. Davalı ise davanın reddini dilemiştir.
Davalı vekili, yetki, görev, zamanaşımı, hakdüşürücü süre, taraf ehliyeti, hukukî yarar yokluğu, derdestlik ve husumet itirazlarını ileri sürmüştür. Bu itirazlar yönünden herhangi bir dayanak sunulmamıştır. Davalı kurumun adresi itibariyle yetki itirazı; tacir olan davacı ve davalı şirketlerin sıfatları itibariyle görev itirazı; sözleşme imzalayanlar olmaları itibariyle taraf ehliyeti, hukukî yarar, hak düşürücü süre ve husumet itirazları yerinde değildir. Derdestlik itirazı için herhangi bir derdest dosyadan söz edilmemiştir. Bu sebeple, tüm itirazlar yerinde olmayıp, Mahkememizce reddedilmiştir.
Taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunmaktadır. Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir (BK m.146,1). 2014 tarihli sözleşmeden doğan alacak istemi yönünden yasal on yıllık genel zamanaşımı süresi dolmadığından istemin reddine karar verilmelidir.
Davacı şirket ile davalı … arasında işe başlama tarihinden itibaren (3) yıl geçerli 24/10/2014 tarihli sözleşme imzalanmış, sözleşmenin 35.1. maddesi hükmüne göre “Özelleştirme Yüksek Kurulu”nun 15/06/2015 tarih ve 2015/55 sayılı yazısı ile davacı ile davalı arasındaki sözleşmenin 18/03/2016 tarihinde tek taraflı olarak sona erdirildiği; sözleşmeye konu Fethiye HES’in güvenlik hariç enerji üretimini gerçekleştirmek üzere periyodik bakım, onarım ve revizyon işleri hizmet alımı işinin Özelleştirme Yüksek Kurulunun 15/06/2015 tarih ve 2015/55 sayılı kararı ile Fethiye HES’in 20/04/2018 tarihinde Kuzey Birlik Enerji Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ye devredildiği konusunda herhangi bir tartışma bulunmamaktadır. Davacının belirttiği teminat mektuplarının davalıya verildiği hususu tartışmasızdır. Davacı bakiye hakediş bedelinden şimdilik kaydıyla 5.000,00 TL’nin tahsilini istemiştir.
Uyuşmazlığın konusu şu hususlardır: a) Taraflar arasında imzalanan 24/10/2014 tarihli sözleşme kapsamında, Özelleştirme Yüksek Kurulu kararıyla sözleşmenin sona erdirilmesi nedeniyle davacı şirkette çalışırken iş akitleri feshedilen veya Özelleştirme Yüksek Kurulu kararı gereğince Kuzey Birlik Enerji Sanayi ve Ticaret A.Ş. nezdinde çalışmasını sürdüren işçiler nedeniyle ödenmesi gereken kıdem tazminatından davacı şirketin sorumlu olup olmadığı, b) Davalı … Müdürlüğe verilen kesin teminatların iadesinin gerekip gerekmediği, c) hakediş alacağının bulunup bulunmadığı, hususlarına ilişkindir.
Taraf vekillerinin iradeleri zabıtlara yansıtılmış, tüm deliller toplanmış ve teknik inceleme gerektirdiğinden bilirkişi görüşü alınmıştır.
Bilirkişiler Sn. Prof. Dr. …’nın 28/10/2019 tarihli kök ve 06/01/2021 tarihli ek raporlarını sunmuşlardır.
Yapılan yargılama sonunda toplanan tüm deliller bir arada değerlendirilmiştir.
Davacı vekili, Yargıtay’ın 6552 sayılı Yasanın 8’inci maddesinin emredici nitelikte olmadığına ilişkin görüşünün doğru olmadığını ileri sürerek sözleşme hükümlerinin BK’nın 20-25’inci maddeleri uyarınca hükümsüz olduğunu iddia etmiştir.
Taraflar tacir olup 6102 sayılı TTK’nun 18/2 maddesi uyarınca her tacirin ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir. Her ne kadar 6098 sayılı TBK’nın 20 ila 25. maddeleri arasında düzenlenmiş olan genel işlem koşullarına ilişkin hükümler tacirler yönünden de uygulanabilirse de TTK’nın 18/2 maddesi hükmü karşısında tacirler bakımından genel işlem koşullarının uygulanıp değerlendirilmesinde her somut olayın özelliğine göre daha dikkatli davranılması gerekmektedir.

Yüksek Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 23/01/2018 tarih ve 2016/13088 E., 2018/563 K. sayılı ilâmında da işaret ettiği üzere; bir sözleşmenin 6098 sayılı TBK’nın m. 20 vd. uyarınca genel işlem koşulları denetimine tabi tutulması için kanunda belirtilen ölçütlerin uygulanması gerekir. Borçlar Yasasında sözleşme serbestisi ana kural olmakla birlikte, sözleşmelerin geçerliliği için 6098 sayılı TBK’na, sözleşmenin hukuka aykırı genel işlem koşulları içermemesi unsuru getirilmiştir. Hem tüketiciler hem de tacirler için geçerli olan genel işlem koşulları denetimi, sözleşmelerin imzalanması aşamasında daha olumsuz durumda bulunan sözleşmenin tarafını dürüstlük kuralları kapsamında korumaktadır. Bir sözleşme hükmünün genel işlem koşulları nedeniyle yazılmamış sayılabilmesi için öncelikle, o hükmün genel işlem koşulu niteliğinde olup olmadığı tespit edilmelidir. Bir sözleşme hükmünün genel işlem koşulu niteliğinde olabilmesi için ise, anılan hükmün genel işlem koşulunu kullanan tarafça, sözleşmenin kurulmasından önce, tek taraflı olarak, sadece o sözleşme için değil, çok sayıdaki benzer sözleşmelerde kullanmak amacıyla hazırlanmış ve karşı tarafın getirilen bu hükmü müzakere etmesine imkan tanımadan sözleşmenin imzalanmış olması gereklidir. Bir sözleşmedeki genel işlem koşulunun niteliğinin, objektif unsurlara göre belirlenmesi gerekmekte olup, bu hususta tarafların icra ettikleri meslekleri ve sıfatları, tacir veya tüketici olup olmadıkları önem taşımaz. Bir sözleşmenin önceden ve çok sayıda kullanım amacıyla oluşturulup oluşturulmadığını tespitte değişik ölçütler kullanılabilir. Söz gelimi ortada matbu bir metin var ve kullanılan ifadeler soyut ve genel ise, birden fazla sözleşmede kullanma niyetiyle önceden oluşturulduğu kabul edilebilecektir. Diğer sözleşme metinleriyle özdeş ifadeler içermemesi tek başına, o sözleşmenin genel işlem koşulu denetimine tabi tutulmasını engellemez. Bu noktada aranılacak en temel unsurlardan birisi de, genel işlem koşulunu kullanan tarafın, karşı tarafa bu hükmü, değiştirilmesini engelleyecek tarzda ve o niyetle sunmuş olmasıdır. Mamafih, tek seferlik bir anlaşma için hazırlanan sözleşme metni için genel işlem koşulundan söz etmek mümkün değildir. Genel işlem koşulu niteliğindeki bir hüküm, sözleşmenin taraflar arasında müzakere ve pazarlık sonucu imzalanmış ise, artık ortada hukuka aykırı bir sözleşme hükmünden değil, sözleşme özgürlüğü çerçevesinde, sözleşmede yer alan bireysel bir anlaşma hükmünden söz etmek gerekir. Ancak, bir sözleşmede, bütün hükümlerin tartışılarak sözleşmeye konulduğuna ilişkin kayıt konulması, TBK m. 20/3 uyarınca, onları tek başına genel işlem koşulu olmaktan çıkartmayacaktır.
Yine, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 20/02/2020 tarih ve 2017/11-410 Esas 2020/189 Karar sayılı içtihatında; “(…) 6762 sayılı TTK’nin 20/2. (6102 sayılı TTK’nin 18/2.) maddesi gereğince her tacirin ticaretine ait faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir. Basiretli bir iş adamı gibi davranma yükümü aslında objektif bir özen ölçüsü getirmekte ve tacirin ticari işletmesiyle ilgili faaliyetlerinde, kendi yetenek ve imkânlarına göre ondan beklenebilecek özeni değil, aynı ticaret dalında faaliyet gösteren tedbirli, öngörülü bir tacirden beklenen özeni göstermesinin gerekli olduğu kabul edilmektedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.05.2003 tarihli ve 2003/13-332 E. 2003/340 K. sayılı kararı).
Somut olayda, Davacı şirket ile davalı arasında 24/10/2014 tarihli sözleşme imzalanmıştır. Sözleşme tek tip mahiyetinde olmadığı hususu yukarıda zikredilen sözleşme hükümlerinden de anlaşılmaktadır. Sözleşme maddelerinin sözleşme serbestisi ilkesi dışında imzalatıldığı yolunda kanıt bulunmamaktadır. Tacir olan davacı şirketin, bu hükümlerin anlamını bilmediği ileri sürülemez. Bir ilişkide ‘söz’ dışa yansıyan lafız ise, ‘mana’ iç durumu anlatır. Gerçek, lafız ve mananın buluştuğu yerdedir. Sorumluluğun davacıya ait olduğuna ilişkin sözleşme maddeleri ayrıntılı olarak yukarıda irdelenmiştir. Yapılan bu açıklamalardan ve dosyadaki bilgi ve belgelerden taraflar arasında imzalanan sözleşme hükümlerinin genel işlem şartı nedeniyle yazılmamış sayılmasının koşullarının bulunduğu kanıtlanmamıştır. Bu sebeple, uyuşmazlık sözleşme hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Bu kabul doğrultusunda:
Kıdem tazminatından sorumluluk yönünden; benzer uyuşmazlıkla ilgili olarak Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 03/07/2018 tarih ve 2016/15019 E., 2018/7581 K. sayılı ilâmında de belirtildiği üzere; 4857 sayılı Yasanın 112’nci maddesinde 6552 sayılı Yasanın 8’inci maddesi ile yapılan değişiklik uyarınca işçinin kıdem tazminatlarından işçinin son çalıştığı asıl işverenin sorumlu olduğuna ilişkin yasa hükmünün işçiyi güvence altına almak amacıyla konulmuş bir hüküm olduğu ve emredici nitelikte bulunmadığı, dolayısıyla bu hükmün aksinin taraflarca kararlaştırılabileceği; taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 12.4.1 maddesinde “Taahhüdün sözleşme ve ihale doküman hükümlerine uygun olarak yerine getirildiği ve yüklenicinin bu işten dolayı …’a herhangi bir borcunun olmadığı tespit edildikten sonra sözleşmenin sona erdiği tarihten itibaren 6 ay içerisinde SSK’dan ilişiksiz belgesi getirilmediği takdirde yüklenicinin ödenmemiş istihkakları ile kesin teminatı (nakit değilse nakde çevrilerek) bağlı bulunduğu SGK Sigorta Müdürlüğüne gönderilir veya … tarafından bloke edilebilir. Yüklenici bu uygulamadan dolayı herhangi bir hak talebinde bulunamaz. Sosyal Güvenlik Kurumundan alınan ilişiksiz belgesinin …’a verilmesinin ardından kesin teminat ve varsa ek kesin teminatların tamamı yükleniciye iade edilecektir.” hükmü, 12.4.2 maddesinde, “Yüklenicinin bu iş nedeniyle …’a ve Sosyal Güvenlik Kurumuna olan borçları ile ücret ve ücret sayılan ödemelerden yapılan kanuni vergi kesintilerinin hizmetin kabul tarihine kadar ödenmemesi durumunda, protesto çekmeye ve hüküm almaya gerek kalmaksızın kesin ve ek kesin teminat paraya çevrilerek borçlarına karşılık mahsup edilir.” hükmü, sözleşmenin ‘Ödeme Yeri ve Şartları’ başlıklı 13.2. maddesinde ise, “Yüklenici bu sözleşme kapsamında çalıştırdığı tüm personelin işvereni olarak İş Kanunu, SGK Kanunu, SGK Prim ve İdari Para Cezası Borçlarının Hak Edişlerden Mahsubu, ödenmesi ve İlişiksizlik Belgesinin Aranması Hakkında Yönetmelik, çalışma hayatı ile ilgili diğer kanun, tüzük ve yönetmeliklere göre; personelin her türlü ücret, vergi, harç, SGK ve işsizlik sigortası primi vs. tüm yasal yükümlülüklerini eksiksiz olarak süresi içinde yerine getirecek” hükmüne; sözleşmenin ‘Yüklenicinin Sözleşme Konusu İş İle İlgili Çalıştıracağı Personele İlişkin Sorumlulukları’ başlıklı 23. maddesinde, “Yüklenicinin sözleşme konusu iş ile ilgili çalıştıracağı personele ilişkin sorumlulukları, ilgili mevzuatın bu konuyu düzenleyen emredici hükümleri ve Teknik Şartnamede belirlenmiş olup, yüklenici buna aynen uymakla yükümlüdür.” hükmüne göre taraflar arasında özgür iradeleri ile imzalanan sözleşme ve eklerinin onlar yönünden normatif bir alan meydana getirdiği ve onlar için ‘yasa’ gücünde olduğu anlaşılmakla, sözleşme hükümlerinin onlar için bağlayıcılığı karşısında davacı şirketin, kıdem tazminatından davalının sorumlu olduğuna ilişkin savının koşullarının bulunmadığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasında imzalanan 24/10/2014 tarihli sözleşmenin ‘Kesin Teminat Ve Ek Kesin Teminatın Geri Verilmesi’ başlıklı 12.4.1 maddesinde, “Taahhüdün sözleşme ve ihale doküman hükümlerine uygun olarak yerine getirildiği ve yüklenicinin bu işten dolayı …’a herhangi bir borcunun olmadığı tespit edildikten sonra sözleşmenin sona erdiği tarihten itibaren 6 ay içerisinde SSK’dan ilişiksiz belgesi getirilmediği takdirde yüklenicinin ödenmemiş İstihkaktan ile kesin teminatı (nakit değilse nakde çevrilerek) bağlı bulunduğu SGK Sigorta Müdürlüğüne gönderilir veya … tarafından bloke edilebilir. Yüklenici bu uygulamadan dolayı herhangi bir hak talebinde bulunamaz. Sosyal Güvenlik Kurumundan alınan ilişiksiz belgesinin …’a verilmesinin ardından kesin teminat ve varsa ek kesin teminatların tamamı yükleniciye iade edilecektir.” hükmüne; 12.4.2 maddesinde, “Yüklenicinin bu iş nedeniyle …’a ve Sosyal Güvenlik Kurumuna olan borçları ile ücret ve ücret sayılan ödemelerden yapılan kanuni vergi kesintilerinin hizmetin kabul tarihine kadar ödenmemesi durumunda, protesto çekmeye ve hüküm almaya gerek kalmaksızın kesin ve ek kesin teminat paraya çevrilerek borçlarına karşılık mahsup edilir.” hükmüne; sözleşmenin ‘Ödeme Yeri Ve Şartlan’ başlıklı 13.2. maddesinde ise, “Yüklenici bu sözleşme kapsamında çalıştırdığı tüm personelin işvereni olarak İş Kanunu, SGK Kanunu, SGK Prim Ve İdari Para Cezası Borçlarının Hak Edişlerden Mahsubu, Ödenmesi Ve İlişiksizlik Belgesinin Aranması Hakkında Yönetmelik, çalışma hayatı ile ilgili diğer kanun, tüzük ve yönetmeliklere göre; personelin her türlü ücret, vergi, harç, SGK ve işsizlik sigortası primi vs. tüm yasal yükümlülüklerim eksiksiz olarak süresi içinde yerine getirecek” hükmüne; sözleşmenin ‘Yüklenicinin Sözleşme Konusu İş İle İlgili Çalıştıracağı Personele İlişkin Sorumlulukları’ başlıklı 23. maddesinde, “Yüklenicinin sözleşme konusu iş ile ilgili çalıştıracağı personele İlişkin sorumlulukları, ilgili mevzuatın bu konuyu düzenleyen emredici hükümleri ve Teknik Şartnamede belirlenmiş olup, yüklenici buna aynen uymakla yükümlüdür.” hükmüne; 23.1. maddesinde, “Yüklenici; işbu hizmet sözleşmesiyle tayin ve tespit edilen hüküm ve vecidelerle bunların bütün mali, hukuki, cezai ve fenni hususlarının, tüm ayrıntılarıyla incelemiş, iş mahallini görmüş, taahhüt ettiği işin teferruatına vakıf olmuş ve sözleşmede yazılı olan hususları işbu sözleşmeyi imzalamakla kabul ve taahhüt etmiş sayılır” hükmüne; 23.17 maddesinde, “İş bu sözleşme kapsamında yüklenicinin istihdam ettiği işçinin muhatabı ve sorumlusu yüklenicidir. Bu konuda Elektrik Üretim A.Ş. kesinlikle muhatap değildir.” hükmü; sözleşmenin ‘Özelleştirme ve İşletme Hakkı Devri’ başlıklı 35.3. maddesinde, “(…)Fethiye HES İşletmesinin, özelleştirme ve işletme hakkının devrine ilişkin yasal bir düzenleme olması halinde taraflar söz konusu düzenlemeye uyacaklardır. Özelleştirmeye ilişkin devir sözleşmesinin imzalandığı tarih itibariyle sözleşme kendiliğinden sona erecektir. Yüklenici, kesin teminat dışında kar mahrumiyeti ve/veya benzeri herhangi bir istekte bulunamaz.” hükmüne yer verildiği gibi, ayrıca sözleşmenin eki İdari Şartnamenin ‘Özelleştirme ve İşletme Hakkı Devri’ başlıklı 59. maddesinde, “(…) Özelleştirme ilişkin devir sözleşmesinin imzalandığı tarih itibariyle sözleşme kendiliğinden sona erecektir.” hükmüne yer verildiği hususları dikkate alındığında, davacı şirketin çalıştırdığı işçilerin, işçilik tazminat ve alacaklarından sorumlu olduğu, işin sona erme hâlinde bu işçilik tazminat ve alacaklarının ödenmemiş olması, bunlara ilişkin ibranamenin ve Sosyal Güvenlik Kurumundan alınacak ilişiksizlik belgesinin sunulmaması halinde kesin teminatın iade edilmeyerek tutulacağı, bilirkişilerin kök raporlarından da anlaşılmaktadır.
Davacı şirkette çalışan işçilerin işten ayrılış bildirgelerinde ayrılış nedeni olarak 18 konuna (işin sona ermesi) yer verildiği kök raporda belirtilmiştir.
Taraflar arasında imzalanan ve onları bağlayan sözleşmenin 12.4.1 maddesinde “Taahhüdün sözleşme ve ihale doküman hükümlerine uygun olarak yerine getirildiği ve yüklenicinin bu işten dolayı …’a herhangi bir borcunun olmadığı tespit edildikten sonra sözleşmenin sona erdiği tarihten itibaren 6 ay içerisinde SSK’dan ilişiksiz belgesi getirilmediği takdirde yüklenicinin ödenmemiş istihkaktan ile kesin teminatı (nakit değilse nakde çevrilerek) bağlı bulunduğu SGK Sigorta Müdürlüğüne gönderilir veya … tarafından bloke edilebilir. Yüklenici bu uygulamadan dolayı herhangi bir hak talebinde bulunamaz. Sosyal Güvenlik Kurumundan alınan ilişiksiz belgesinin …’a verilmesinin ardından kesin teminat ve varsa ek kesin teminatların tamamı yükleniciye iade edilecektir.” hükmü dikkate alındığında, “…yüklenicinin bu işten dolayı …’a herhangi bir borcunun olmadığı tespit edildikten sonra…” koşulunu içerdiği ve dolayısıyla salt ilişiksizlik belgesinin sunulmuş olmasının teminatın iadesini sağlayamayacağı anlaşılmaktadır. Sözleşmenin 12.4.2 maddesinde, “Yüklenicinin bu iş nedeniyle …’a ve Sosyal Güvenlik Kurumuna olan borçları ile ücret ve ücret sayılan ödemelerden yapılan kanuni vergi kesintilerinin hizmetin kabul tarihine kadar ödenmemesi durumunda, protesto çekmeye ve hüküm almaya gerek kalmaksızın kesin ve ek kesin teminat paraya çevrilerek borçlarına karşılık mahsup edilir.” hükmü, sözleşmenin ‘Ödeme Yeri ve Şartları’ başlıklı 13.2. maddesinde ise, “Yüklenici bu sözleşme kapsamında çalıştırdığı tüm personelin işvereni olarak İş Kanunu, SGK Kanunu, SGK Prim ve İdari Para Cezası Borçlarının Hak Edişlerden Mahsubu, ödenmesi ve İlişiksizlik Belgesinin Aranması Hakkında Yönetmelik, çalışma hayatı ile ilgili diğer kanun, tüzük ve yönetmeliklere göre; personelin her türlü ücret, vergi, harç, SGK ve işsizlik sigortası primi vs. tüm yasal yükümlülüklerini eksiksiz olarak süresi içinde yerine getirecek” hükmü ile diğer hükümler yukarıdaki yargıyı desteklemektedir. Bilirkişilerin tespitinden 19 işçi bulunduğu ve bunlardan yalnızca 7 kişinin dava açtığı, dava açmamış olanların da dava açma olasılığının bulunduğu, davacı şirketin 19 işçiden alınmış ibranameleri davalıya sunmadığı anlaşılmakla, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 12.4.1 maddesinde, teminatların geri verilmesi hususunun sadece ilişiksizlik belgesinin sunulmasına bağlı tutulmadığı ve teminatların iadesi için taahhüdün sözleşme ve ihale doküman hükümlerine uygun olarak yerine getirildiği ve yüklenicinin bu işten dolayı …’a herhangi bir borcunun olmadığı tespit edildikten sonra ilişiksizlik belgesinin ibrazı halinde iade edileceğinin düzenlenmiş olması karşısında, 1475 sayılı İş Kanununun 14. maddesi hükmüne göre davacı şirketin kıdem tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunduğundan, teminat mektuplarının iade edilmemiş olmasında sözleşme hükümlerine aykırı bir yön bulunmadığı, anlaşılmıştır.
Bilirkişiler kök raporda 17.049,49 TL hakediş alacağı tespit etmişlerdir. Davalı vekilinin 20/11/2019 tarihli -rapora karşı itiraz- dilekçesinde, kayıtlarda bu tutarın 15.251,29 TL olarak yer aldığını iddia etmiştir. Bilirkişiler 06/01/2021 tarihli ek raporunda; davanın açılmasından sonra 28/12/2018 tarihinde “31/07/2019 tarihinde firmanın SGK’dan faydalandığı, asgari ücret destek tutarları ortaya çıkmış olup, bakiye 17.049,49 TL hakedişinden kesilmiş olup geriye 15.251,29 TL bakiye kalmıştır” açıklaması yapılarak kesinti sonunda 15.251,29 TL’ye düştüğü belirlenmiştir. Her dava, dava tarihindeki koşullara göre çözümlenmelidir. Dava tarihinden sonra davacının bilgisi ve rızası dışında davalı kurum tarafından kesinti yapıldığı görülmekle, sözleşme hükümlerine aykırı yapıldığı değerlendirilen bu kesintinin davacı yönünden bağlayıcı olamayacağı, bu nedenle, dava tarihi itibariyle 17.049,49 TL bakiye hak ediş alacağı bulunduğundan, bu tutarın talep edilmesinde haklılık bulunduğu kanaatine varılmıştır. Talep 5.000,00 TL için olduğundan, 5.000,00 TL’nin dava tarihindin itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmelidir. Davacı vekili 07/10/2021 tarihli ıslah dilekçesi ile iş bu talebini 12.049,49 TL artırarak 17.04949 TL’nin tahsili istemiş, ıslah dilekçesi karşı yana tebliğ edilmiştir. Davalı vekili, ıslaha karşı zamanaşımı def’inde bulunmuş ise de yukarıda açıklandığı gibi taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunduğu ve kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabi olduğu (BK m.146,1) anlaşılmakla, 2014 tarihli sözleşmeden doğan alacak istemi yönünden yasal on yıllık genel zamanaşımı süresi ıslah tarihi itibariyle dolmadığından ıslaha karşı yapılan zamanaşımı isteminin reddine karar verilmiştir.
Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer (BK m.117,1). Dosya kapsamından bakiye hakediş bedellerinin ödenmesi yönünden davalıya yapılmış bir ihtardan söz edilmemiş, sunulmamıştır. Bu nedenle, dava tarihi/ıslah tarihi itibariyle temerrüd oluşmuştur.
Somut olayda; taraflar arasında imzalanan 24/10/2014 tarihli sözleşme kapsamında, çalıştırılan işçilerin kıdem tazminatlarının ödenmesi sorumluluğunun yalnızca davalı kurumda olduğunun tespiti ile işyeri devri hükümleri uyarınca kıdem ve ihbar tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmadığının tespiti yönünde açılan davanın reddine; kesin teminatların iadesi istemi yönünde açılan davanın reddine; bakiye hakediş bedeli nedeniyle açılan davanın, kısmen kabulü ile 5.000,00 TL bakiye hakediş alacağının 28/12/2018 dava tarihinden itibaren, 12.049,49 TL alacağın ise 07/10/2021 ıslah tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, hükmedilmelidir.
Yukarıda açıklanan yasal ve hukuksal olgu göz önüne alınarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlere, kararın dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, dosyadaki kanıtlara ve Kurul’un takdirine göre;
1.-Taraflar arasında imzalanan 24/10/2014 tarihli sözleşme kapsamında, çalıştırılan işçilerin kıdem tazminatlarının ödenmesi sorumluluğunun yalnızca davalı kurumda olduğunun tespiti ile işyeri devri hükümleri uyarınca kıdem ve ihbar tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmadığının tespiti yönünde açılan davada:
İstemin reddine ve işçilerin kıdem tazminatından davacı şirketin sorumlu olduğunun tespitine,
2.-Davalı … Müdürlüğe verilen kesin teminatların iadesi istemi yönünde açılan davada:
İstemin reddine,
3.-Bakiye hakediş bedeli nedeniyle açılan davada:
Davanın kabulü ile,
5.000,00 TL bakiye hakediş alacağının 28/12/2018 dava tarihinden itibaren, 12.049,49 TL alacağın ise 07/10/2021 ıslah tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2.- 492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken, 823,10 TL karar ve ilâm harcından, peşin alınan 6.711,46 TL ile ıslah harcı olarak yatırılan 220,00 TL harç toplamı 6.931,46 TL’nin tenzili ile artan 6.108,36 TL harcın, karar kesinleştiğinde istemi ve başvurusu halinde davacıya iadesine,
3.-Davacı tarafça yapılan; 5,20 TL ilk dava, 183,00 TL tebligat ve posta gideri, 1.400,00 TL bilirkişi ücreti toplamı olan 1.588,20 TL yargılama giderinden kabul ve red oranına göre 66,85 TL’si ile 35,90 TL başvurma, 823,10 TL peşin harç toplamı 925,85 TL yargılama giderinin davalıdan alınıp, davacıya verilmesine, artan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
4.-HMK m.333/1 uyarınca harcanmayan gider avansının hüküm kesinleştiğinde davacıya iadesine,
5.-Davalı tarafından yapılan 50,00 TL yargılama giderinin davanın red ve kabul oranına göre 47,90 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, fazlaya ilişkin kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
6.-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca; davacı yararına hesaplanan 5.100,00 TL maktû vekâlet ücretinin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
7.-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca; davacı yararına hesaplanan 35.610,00 TL nispi vekâlet ücretinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine,

Dair, davacı vekili Av. … ile davalı vekili Av. … …ın yüzlerine karşı; kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yolu açık olmak üzere 21/12/2021 tarihinde oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup, usûlen anlatıldı.