Emsal Mahkeme Kararı Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/53 E. 2021/725 K. 16.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANKARA
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/53
KARAR NO : 2021/725
Türk Milleti Adına Yargılama Yapmaya ve Hüküm Vermeye Yetkili
ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR

ESAS NO : 2018/53
KARAR NO : 2021/725
DAVA : Ortaklığından Çıkmaya İzin, Çıkma Payı, Olmadığı Takdirde Limited Şirketin
Fesih ve Tasfiyesi
DAVA TAR. : 22/01/2018
KARAR TAR. : 16/11/2021
KAR. YZ. T. : 19/11/2021

Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi, Mahkememiz esasının yukarıda belirtilen sırasına kaydı yapıldı.
DAVA:
Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili davacı ile davalı …’in diğer davalı “…”ni kurduklarını; %40 payın davacıya, %60 payın ise davalı …’e ait olduğunu; şirketin temsil ve ilzam yetkisinin münferiden ve süresiz olarak …’e verildiğini; davalı gerçek kişinin güveni kötüye kullandığını; şirket alacaklarını zimmetine geçirdiğini; şirketi muvazaalı borçlandırdığını; defter ve kayıtları gizlediğini; bu sebeple, müvekkilinin şirket ortaklığından ayrılmasına ve ayrılma akçesinin ödenmesine; bunun mümkün olmaması durumunda şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesini, talep ve dava etmiştir.
YANIT:
Davalılar vekili, yanıt dilekçesinde kısaca; hak düşürücü süre, zamanaşımı, hukukî yarar, görev ve yetki, kesin hüküm, derdestlik, husumet itirazı nedeniyle davanın reddine karar verilmesini; davanın şirkete yöneltilmesi gerektiğini, açılan davanın … yönünden husumetten reddini istediklerini; davacının sermaye koyma borcunu yerine getirmediğini ve TTK m.245/(2) gereğince kendisinde fesih sebebi doğmuş olan ortağın eldeki davayı açamayacağını, bu nedenle davanın reddini savunmuştur.
DELİLLER :
1-Şirket ve ticaret sicili kayıtları,
2-Bilirkişi raporu,
3-Tüm dosya münderecatı,

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKÎ NİTELENDİRME :
Dava, davacının, davalı limited şirketin ortaklığından çıkmasına izin verilmesi ve çıkma payı istemi ile olmadığı takdirde fesih ve tasfiyesi istemlerine ilişkindir.
Davanın hukukî dayanağı, TTK m.636, 638 ve 641 maddeleridir.
Davalı şirketin ticaret sicili kayıt örneklerinin tetkikinde; “…”nin 26/01/2017 tarihinde, Ankara Ticaret Sicilinin (…) numarasına kayıtlı olarak 100.000,00 TL sermaye tutarıyla kurulduğu, faaliyet adresinin “… Çankaya/ANKARA” olduğu, şirketin hâlen faal olduğu belirlenmiştir. Şirket, … ile … tarafından kurulmuştur. Sermayenin %60’ı …’e, %40’ı ise …’e aittir. Kuruluşta sermayenin 1/4’er miktarındaki tutarları olan 15.000,00 TL …, 10.000,00 TL ise davacı … tarafından yatırılmıştır.
Davalılar vekilinin hiçbir dayanak göstermeden yazmakla yetindiği hak düşürücü süre, zamanaşımı, hukukî yarar, görev ve yetki, kesin hüküm, derdestlik itirazları yerinde görülmemiştir. Çünkü, davada hakdüşürücü süre yoktur; zamanaşımı geçmemiştir; Mahkememiz görevli ve yetkili olup, kesin hüküm ve derdestlik için herhangi bir dosya numarası belirtilmemiştir. Davacının dava açmakta hukukî yararı mevcuttur. Husumet itirazı aşağıda irdelenecektir.
Davacı, davalı gerçek kişinin güveni kötüye kullandığını, şirket alacaklarını zimmetine geçirdiğini, şirketi muvazaalı borçlandırdığını, defter ve kayıtları gizlediğini, bu sebeple, müvekkilinin şirket ortaklığından ayrılmasına ve ayrılma akçesinin ödenmesine karar verilmesini ve bunun mümkün olmaması durumunda şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesini, talep ve dava etmiştir.
Davalı gerçek kişi … şirketi temsile yetkilidir. Kendisi yönünden davanın husumetten reddini istemiştir. Davalı şirket ise davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Davacı, çıkma alacağı yönünden 10.000,00 TL esas sermaye bedeli ile 5.000,00 TL çıkma bedeli istemiş ve harçlandırmıştır.
Uyuşmazlık, davalı şirketin feshi ve tasfiyesinin koşullarının bulunup bulunmadığı ile davacının ortaklıktan çıkması için haklı koşulların bulunup bulunmadığı ile çıkma payı alacağının miktarı, hususlarına ilişkindir.
Taraf vekillerinin iradeleri tutanaklara yansıtılmış, bilirkişi görüşü alınmıştır.
Davacı, davalı şirketin fesih ve tasfiyesini talep etmiştir. Limited şirketin feshi TTK’nın 636’ncı maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre:
TTK m.636/(1): “Limited şirket aşağıdaki hâllerde sona erer:
a) Şirket sözleşmesinde öngörülen sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesiyle.
b) Genel kurul kararı ile.
c) İflasın açılması ile.
d) Kanunda öngörülen diğer sona erme hâllerinde.
(2) Uzun süreden beri şirketin kanunen gerekli organlarından biri mevcut değilse veya genel kurul toplanamıyorsa, ortaklardan veya şirket alacaklılarından birinin şirketin feshini istemesi üzerine şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi, müdürleri dinleyerek şirketin, durumunu Kanuna uygun hâle getirmesi için bir süre belirler, buna rağmen durum düzeltilmezse, şirketin feshine karar verir.
(3) Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir.
(4) Fesih davası açıldığında mahkeme taraflardan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alabilir.
(5) Sona ermenin sonuçlarına anonim şirketlere ilişkin hükümler uygulanır.”
Limited şirketlerde çıkma ve çıkarılma ise 638’inci maddede düzenlenmiştir.
TTK m.638/(2) maddesinde: “Her ortak, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir.” denilmiştir.
TTK m.641 maddesi ayrılma akçesine ilişkin olup, bu maddede:
(1)”Ortak şirketten ayrıldığı takdirde, esas sermaye payının gerçek değerine uyan ayrılma akçesini istem hakkını kazanır”,
(2) Şirket sözleşmesinde öngörülen ayrılma hakkı dolayısıyla, şirket sözleşmeleri ayrılma akçesini farklı bir şekilde düzenleyebilir”
Hükmü getirilmiştir.
Dava, davacı ortağın şirket ortaklığından çıkmaya izin verilmesi ve çıkma payı istemi ile olmadığı takdirde şirketin fesih ve tasfiyesi istemine ilişkin olup, ortaklıktan çıkmaya izin davası ile şirketin fesih talebi davası sadece davalı şirkete yöneltilebileceğinden diğer ortak davalı … hakkında açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Limited şirket ve anonim şirketlerde; şirketin haklı sebeplerle feshi ve şirket ortaklığından çıkma için haklı sebep teşkil edecek nedenlerin hangi hâller olduğu hususu Türk Ticaret Kanununda sayılmamış olup, doktrinde ve Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin emsal içtihatlarında: “şirketin kötü yönetilmesi ve ortaklar arasında ciddi anlaşmazlıklar bulunması,” “şirketin kuruluş gayesini gerçekleştirmesinin imkansız olması,” “şirket varlıklarının yanlış kullanılması veya israf edilmesi,” “azınlığa karşı fiili veya manevî güç baskı uygulanması,” “azınlığın meşru taleplerinin devamlı olarak reddedilmesi” ve “pay sahiplerinin şirketteki hareket kabiliyetinin ortadan kalkması” gibi sebepler, şirketin feshi açısından haklı sebep olarak örnek olarak sayılmıştır. Somut olayda, davacı … ile davalı … … … Şirketini birlikte kurmuşlardır. Dava dilekçesinde ortaklık görüşmeleri safhasında borç para verilmesi nedeniyle uyuşmazlık bulunduğu dile getirilmiş ise de şirket kuruluşundan önce doğan ve doğrudan illiyet bağı bulunmayan bu husus gerek fesih gerekse çıkma talebine gerekçe oluşturmaz. Yalnız dosyada yer alan şirket ana sözleşmesinden şirketin “mutfak mobilya, inşaat, kuyumculuk, gıda, otomotiv” konularında faaliyet göstermek üzere 26/01/2017 tarihinde kurulmuş olduğu anlaşılmaktadır. Dava 22/01/2018 tarihlidir. Bilirkişi Sn. Prof. Dr…’ın mizan, bilanço, gelir tablosu bilgileri üzerinden yaptığı inceleme neticesinde şirketin 30/06/2018 tarihi itibariyle faaliyetinin durdurulduğunu ve bu tarihe kadar olan faaliyet nedeniyle 71.658,85 TL zarar ettiğini saptamıştır. Bu tarih itibariyle kasada 1.060,07 TL gözükmektedir. Stokta ise 76.749,23 TL vardır. Bilirkişi şirketin stoklarının ve duran varlıklarının defter değerinden daha düşük değerlerle satılacağını belirtmiştir. Bu nedenle ayrıca bir incelemeye gerek duyulmamıştır. Bilirkişinin tespitinden şirketin 2017 yılında 21.272,99 TL, 2018 yılı ilk altı ayında 71.658,85 TL, 1,5 yılda ise 92.931,84 TL zarar ettiğini rapor etmiş olup şirket borca batıktır.
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin ortaklığından ayrılmasına izin verilmesini ve buna bağlı olarak ayrılma akçesini talep etmiştir; bunun mümkün olmaması hâlinde de fesih istemiştir.
Şirketin kuruluşundan itibaren 1,5 yıllık sürede sürekli zarar ettiği ve borca batık duruma geldiği belirlenmiş, yukarıda sayılan bu hususlar en azından “şirketin kötü yönetilmesi”, “şirketin kuruluş gayesini gerçekleştirmesinin imkansız olması”, “şirket varlıklarının yanlış kullanılması veya israf edilmesi” sonuçlarını doğurmuştur. Bu hususların varlığı şirketin feshi için haklı neden oluşturur. Ancak, davacı ortak, ilk talep olarak ‘haklı nedenle çıkma’ istemiştir. Bu hususlar, çıkma için haklı neden sayılırlar. Fakat, bilirkişinin tespitinden ve dosya içeriğindeki belgelerden, davacı ortağın şirketin kuruluşunda, taahhüt edilen esas sermaye borcunun 1/4 oranındaki tutarın ödediği, kalanın ise ödenmediği görülmüştür. Şöyle ki: davalı şirket esas sermayesi 100.000,00 TL olup, TTK m. 344,1 gereğince; “Nakden taahhüt edilen payların itibarî değerlerinin en az yüzde yirmibeşi tescilden önce, gerisi de şirketin tescilini izleyen yirmidört ay içinde ödenir.” hükmü uyarınca davacının %40, davalı …’in %60 hisse sahibi olmaları nedeniyle ödenmesi gereken 25.000,00 TL için 15.000,00 TL’nin … tarafından, 10.000,00 TL’nin ise davacı tarafından ödendiği, belirlenmiştir. Yalnız, davacı yönünden 40.000,00 TL esas sermaye borcundan bakiye kalan (40.000,00-10.000,00 =) 30.000,00 TL esas sermaye borcunun ödendiğini ilişkin kayıt bulunmamaktadır. Hatta, davacı vekili, 28/05/2018 tarihli dilekçesinin 2’nci sayfasında, “…esas sermayenin kısmen/tamamen ödenmemesi derdest davanın ikamesine mani değildir…” şeklinde savunma getirmiştir. Bilinmelidir ki limited şirket ortağı esas sermaye borcunu ödemekle yükümlüdür. Esas sermaye borcunun ödenmemesi halinde TTK m.483 gereğince işlem yapılmasını haklı kılar; şirket, mütemerrit pay sahibini ihtar edip, pay sahibi hakkında icra takibi, alacak davası ikame edebileceği gibi ıskat prosedürünü de işletebilir. Netice itibariyle pay sahibi kendi borcunu yerine getirmemiştir. BK m.97 hükmüne göre; “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” bilindiği gibi Türk Ticaret Kanunu, 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun ayrılmaz bir parçasıdır (TTK m.1). Türk Borçlar Kanunu ise 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun Beşinci Kitabı olup, onun tamamlayıcısıdır (TBK m.646). Dolayısıyla, davacı ortak, şirkete karşı kendi edimini -esas sermaye bakiye borcunu- ifa etmeden karşı edim -çıkma payı- talebinde haklılık bulunmamaktadır. Bu sebeple bu istem yerinde görülmemiştir. Kaldı ki şirket borca batıktır. Somut olayda, davalı şirketin, ‘borca batık’ olduğu, faaliyetleri terk ettiği, “şirketin kötü yönetilmesi”, “şirketin kuruluş gayesini gerçekleştirmesinin imkansız olması”, “şirket varlıklarının yanlış kullanılması veya israf edilmesi” nedenleriyle şirketin feshinin ‘haklı’ olduğu belirlendiğinden, davalı şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesi gerekmiştir.
Yukarda açıklanan yasal ve hukuksal olgu göz önüne alınarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlere, kararın dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, dosyadaki kanıtlara ve Kurulun takdirine göre;
1.-Davalı … hakkında açılan davanın, HMK m.114/(1)-d atfıyla HMK m.115/(2) gereğince, pasif husumet ehliyeti yokluğundan ötürü, usulden reddine,

2.-Davacının, davalı “…” yönünden çıkma payına ilişkin açtığı davanın reddine,
3.-Davalı şirketin fesih ve tasfiyesi bakımından:
Açılan davanın kabulüne,
Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün “…” numarasında kayıtlı “…” nin FESİH ve TASFİYESİNE,
Tasfiye memuru olarak re’sen Mali Müşavir Sn. …’in ATANMASINA,
Tasfiye memuruna aylık 1.500,00 TL ücret takdirine; ücretin, şirket malvarlığından karşılanmasına,
Kararın ticaret siciline tescil ve ilanına,
4.-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL karar ve ilâm harcından peşin alınan 35,90 TL ile tamamlama harcı olan 35,90 ve 270,00 TL toplamı olan 341,80 TL’nin mahsubu ile artan 282,50 TL harcın, karar kesinleştiğinde istemi ve başvurusu halinde davacıya iadesine
5.-Davacı tarafından yapılan, 100,40 TL ilk dava, 152,00 TL tebligat ve posta gideri, 1.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.252,40 TL yargılama giderlerinin davalı “…”den alınarak davacıya verilmesine; HMK m.333/1 gereğince harcanmayan gider avansının hüküm kesinleştiğinde davacıya iadesine,
6.-Davalı … tarafından yapılan 24,50 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak adı geçen davalıya verilmesine, HMK m.333/1 gereğince harcanmayan gider avansının hüküm kesinleştiğinde davalıya iadesine,
7.-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı yararına hesaplanan 4.080,00 TL maktu vekâlet ücretinin Davalı “…”den alınarak davacıya verilmesine,
8.-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca Davalı … yararına hesaplanan 4.080,00 TL maktu vekâlet ücretinin davacıdan alınarak anılan davalıya verilmesine,
Dair, Davacı vekili Av. …, davalılar vekili Av. … ..’ün yüzlerine; kararın, tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yolu açık olmak üzere 16/11/2021 tarihinde oybirliği ile verilen karar açıkça okunup, usûlen anlatıldı.