Emsal Mahkeme Kararı Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/296 E. 2022/839 K. 20.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
Türk Milleti Adına Yargılama Yapmaya ve Hüküm Vermeye Yetkili
ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR

ESAS NO : 2018/296 Esas
KARAR NO : 2022/839

DAVA : MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT
DAVA TARİHİ : 17/04/2018

KARAR TARİHİ : 20/12/2022
YAZIM TARİHİ : 22/12/2022
Mahkememizde açılan maddi ve manevi tazminat davasının yapılan yargılaması sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili; davacının içerisinde yolcu olarak bulunduğu … plaka sayılı araç ile … plaka sayılı araçların 11/11/2017 tarihinde neden oldukları trafik kazası sonucu davacının yaralandığını, uzun süre tedavi gören davacıda çalışma gücü kaybı oluştuğunu, davacının kamyon işletmecisi olup 2017 yılı içerisinde ortalama aylık 5.500,00 TL gelir elde ettiğini belirtip, şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte tüm davalılardan, 100.000,00 TL manevi tazminatın davalı … şirketleri dışındaki gerçek kişi davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
YANIT :
Davalı … ; Ticaret Mahkemeleri görevli olmayıp Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğunu, yerleşim yeri Büyükçekmece’de bulunduğu için Bakırköy Ticaret Mahkemeleri’nin yetkili olduklarını, kazaya karışan … plaka sayılı aracın kayıt maliki kendisi olmakla birlikte, uzun süreli kiralama sözleşmesi ile aracı dava dışı …’a kiraladığını, bu nedenle davalı sıfatı bulunmadığını, kendisine ait araç için … Sigorta Şirketi tarafından maddi ve manevi tazminat ödemesi yapmak üzere poliçe düzenlendiğini, davacının zararı belirlenirken öncelikle elde ettiği gelirin belirlenmesi gerektiğini, talep edilen manevi tazminatın zenginleşme aracı oluşturacak şekilde fazla olduğunu, kendisinin araç işleten sıfatıyla sorumlu olduğu kabul edilir ise ancak dava tarihinden itibaren ve yasal faiz talep edilebileceğini belirtip, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı …; Ticaret Mahkemeleri görevli olmayıp Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğunu, yerleşim yeri itibariyle Bakırköy Ticaret Mahkemeleri’nin yetkili olduklarını, olay sırasında kendisinin … plaka sayılı aracı kullandığını, olayda kusurunun bulunmadığını, davacıda oluştuğu ileri sürülen çalışma gücü kayıp oranının fahiş olduğunu, maddi tazminatın hangi nedenlerle istendiğinin belirsiz olduğunu belirtip, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … Şirketi vekili ; şirket merkezinin Sarıyer’de bulunması nedeniyle İstanbul Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemeleri’nin yetkili olduğunu, trafik sigorta poliçesi düzenledikleri … plaka sayılı araç sürücüsünün kusursuz olduğunu, davacının olay sırasında emniyet kemeri takmaksızın yolculuk yaptığı için zararın artmasına neden olduğunu, SGK tarafından yapılmış ödeme var ise tazminattan indirim yapılması gerektiğini, taleplerin poliçe kapsamında olmadığını, kendilerinden ancak dava tarihinden itibaren yasal faiz talep edilebileceğini belirtip, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … … Türk Sigorta Şirketi vekili ; davacı alacağının zamanaşımına uğradığını, şirket merkezinin İstanbul’da bulunması nedeniyle İstanbul … Mahkemeleri’nin yetkili olduğunu, olayda hatır taşımasının olabileceğini, bu nedenle tazminattan indirim yapılması gerektiğini belirtip, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … ; Ticaret Mahkemeleri görevli olmayıp Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğunu, yerleşim yeri itibariyle Bakırköy Ticaret Mahkemeleri’nin yetkili olduklarını, kazaya karışan … plaka sayılı aracın kendisi adına kayıtlı olduğunu, bu araç sürücüsü Sabır’ın olayda kusurunun bulunmadığını, çalışma gücü kayıp oranının fahiş olduğunu, maddi tazminatın hangi nedenlerle talep edildiği belirsiz olduğu belirtip, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLER :
-Kazaya katılan her iki araç ile ilgili ruhsat ve trafik sigorta poliçesi örneklerini de içeren hasar dosyaları,
-Davacı ve davalı gerçek kişiler ile ilgili gelir araştırması sonuçları,
-… plaka sayılı aracın dava dışı kişilere kiralandığına ilişkin araç kiralama sözleşmeleri,
-Davacıya olay nedeniyle ödeme yapılmadığına ilişkin SGK yazı cevabı,
-Davacının ticari faaliyeti olup olmadığı, bu nedenle ayrıca elde ettiği gelir olup olmadığına ilişkin araştırmalar,
-Çalışma gücü kayıp oranı ile ilgili raporlar,
-Kusur dağılımına ilişkin raporlar,
-Tazminat hesabına ilişkin raporlar.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKÎ NİTELENDİRME :
Davadaki talep ; davacının içerisinde yolcu olarak bulunduğu araç ile başka bir aracın neden oldukları trafik kazası sonucu davacıda oluştuğu ileri sürülen bedensel zararlar ile manevi tazminatın dava dilekçesinde belirtilen şekilde davalılardan tahsili istemine ilişkindir.
Davacının yaralanması ile sonuçlanan trafik kazasına karışan ve davacının da içerisinde yolcu olarak bulunduğu … plaka sayılı araç davalı … adına trafikte kayıtlı ve olay sırasında bu araç … tarafından kullanılmakta olup, bu araç için davalılardan … Sigorta Şirketi tarafından olay tarihini de kapsar şekilde trafik sigorta poliçesi düzenlenmiştir.
Kazaya katılan … plaka sayılı araç davalılardan … adına trafikte kayıtlı ve bu araç olay sırasında diğer davalı … tarafından kullanılmakta olup, aynı araç için davalı …Ş tarafından olay tarihi içinde koruma sağlayan trafik sigorta poliçesi düzenlenmiştir.
Yukarıda da belirtildiği gibi, davacımız bu iki aracın neden olduğu kaza sonucu yaralandığını, yaralanmaların çalışma gücü kaybına neden olduğunu belirtip bu nedenle bedensel zararları ile manevi tazminatın her iki aracın kayıt malikleri, sürücüleri ve trafik sigorta poliçesi düzenleyen şirketlerden tahsilini talep etmektedir. Davacının manevi tazminat isteği sadece gerçek kişi davalılara yönelik olup, davalı … şirketlerinden manevi tazminat isteği bulunmamaktadır.
Trafik sigorta poliçesi düzenleyen davalı … şirketleri konumunda olan sigortacılar sigortalı aracın işletilmesi sırasında neden olduğu kaza sonucu 3. kişilerin uğradıkları bedensel zararlar ile araçlarında oluşan zararları sigortalı yada onun sorumluluğunu üstlendikleri kişilerin kusur dağılım oranlarına göre sigortalısı adına ödemeyi üstlenmektedir.
Davalılardan … davaya yanıt vermemiş, diğer davalılar süresi içerisinde sundukları cevap dilekçeleri ile şirket merkezleri ve kendi yerleşim yerlerini belirtmek suretiyle Ankara Mahkemeleri’nin yetkili olmadıklarını ileri sürmüşlerdir. Yetkisizlik itirazında bulunan gerçek kişi davalılar ve sigorta şirketlerinin merkezleri ve yerleşim yerleri Ankara’da olmadığı, yaralanma ile sonuçlanan trafik kazası Ankara’da meydana gelmediği gibi davacının yerleşim yeri de Ankara olmamakla birlikte; her iki davalı … şirketinin Bölge Müdürlüklerinin Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğü’nde kayıtlı olduğu gibi, fiilen de Bölge Müdürlüklerinin Ankara’da bulunduğu, 2918 sayılı Yasa’nın 110.maddesi uyarınca Bölge Müdürlüğü’nün bulunduğu yerde dava açılmasının mümkün olduğu, bunun yanında maddi ve manevi tazminat taleplerinden sorumlu olduğu ileri sürülen davalı … mahkememizin yetkisine itiraz etmediği için bu davalı yönünden Ankara Mahkemeleri’nin yetkisinin kesinleştiği, HMK 7.maddesi uyarınca bu davalı yönünden yetkili hale gelen mahkememizin diğer davalılar yönünden de yetkili hale geldiği, gerçek kişi davalıların sorumluluğu haksız fiil ve araç işleten sıfatından kaynaklanmakla birlikte talep edilen maddi tazminat açısından hem gerçek kişi davalıları hem de araçlar için trafik sigorta poliçesi düzenleyen sigorta şirketleri aleyhine açılan davanın birlikte yürütülmesinin usul ekonomisine uygun ve çelişik kararların çıkmaması açısından yerinde olduğu, bu nedenle tüm davalılar hakkındaki davanın Ankara Mahkemeleri’nde yürütülmesi gerektiği kabul edilip, yetkisizlik itirazları ret edildikten sonra bu karar ilgililere tebliğ edilerek yargılamaya devam edilmiştir.
Bir kısım davalılar alacağın zaman aşımına uğradığını ileri sürmüş ise de; yaralanma ile sonuçlanan kaza 11/11/2017 tarihinde meydana gelmiş, eldeki dava 17/04/2018 tarihinde açılmış olup, temel zaman aşımı süresi olan 2 yıl dava tarihi itibarı ile dolmadığı gibi, 2918 sayılı Yasa’nın 109/2.maddesi uyarınca yaralanma ile sonuçlanan kaza TCK’da suç olarak düzenlenmiş ve 8 yıl zaman aşımı süresi öngörülmüş olup, bu sürenin tazminat istekli davalar için de uygulanması gerektiği, 11/11/2017 kaza tarihi başlangıç alındığında karar tarihi itibariyle dahi zaman aşımı süresinin dolmadığı kabul edilmiştir.
Davacının içerisinde yolcu olarak bulunduğu … plaka sayılı aracın kayıt maliki olan davalı … sahibi olduğu araç ile ilgili 12/07/2017 ve 14/11/2016 tarihli adi yazılı kira sözleşmelerini sunmuş, aracı uzun süreli kira sözleşmesi ile başkalarına kiraladığını, tüm hak ve yükümlülükleri araç kiracılarına devir ettiğini, bu nedenle işleten sıfatı bulunmadığını ileri sürmüştür. Davalı tarafından sunulan adi yazılı kira sözleşmeleri incelendiğinde; aracın ilk kez 15/11/2016 tarihi ile 15/11/2017 tarihleri arasında …’a, daha sonra 25/05/2017 tarihi ile 25/05/2018 tarihleri aralığında ise … isimli kişiye Ticari Taksi Plakası Otomobil Kira Taahhüdü başlıklı sözleşme ile kiraladığı anlaşılmıştır. Söz konusu kira sözleşmeleri adi yazılı şekilde düzenlenmiş olup, davalı …’in işleten sıfatına yönelik itirazı nedeniyle bu sözleşmelerin resmi işlemde kullanılıp kullanılmadığı, kiralama nedeniyle elde edilen gelirlerin beyan edilip edilmediği araştırılmış, tüm araştırmalar sonucu araçla ilgili kira sözleşmelerinin resmi işlemde kullanılmadığı, kiralamadan elde edilen gelirin beyana konu edilmediği, bu durumda adi yazılı kira sözleşmesinin her zaman düzenlenmesinin mümkün olduğu kabul edilip, davalı …’in işleten sıfatı bulunmadığı şeklindeki itirazının yerinde olmadığı kabul edilmiştir.
Davacının … plaka sayılı araçta hatır için taşındığı iddia edilmiş olmakla birlikte; davacının ticari taksi olarak işletilen söz konusu araçta yolcu olarak bulunduğu ve ücreti karşılığı taşındığı için olayda hatır taşıması koşullarının bulunmadığı kabul edilmiştir.
Davacının olay sırasında emniyet kemeri olmaksızın yolculuk yaptığı, bu nedenle tazminattan indirim yapılması gerektiği ileri sürülmüş ise de; suç soruşturma evrakı ile dava dosyamız içerisinde davacının … plaka sayılı araçta emniyet kemeri olmaksızın yolculuk yaptığına ilişkin hiçbir delil bulunmadığı, davacının araç dışına savrulmadığı için emniyet kemerinin olmadığından söz edilmesinin mümkün olmadığı, üstelik davacının emniyet kemeri olmaksızın yolculuk yaptığını davalı … şirketinin ispat etmesi gerektiği, sigorta şirketinin bu konuda hiçbir delil sunmadığı için bu iddianın da yerinde olmadığı kabul edilmiştir.
SGK’ya yazılan yazıya verilen yanıtta, davaya konu kaza nedeni ile davacıya ödeme yapılmadığı belirtilmiştir.
Sigorta şirketleri trafik sigortası poliçesi düzenledikleri araçların işletilmesi sırasında meydana gelen kazalar sonucu 3.kişilerde oluşan bedensel zararlar ile aynı kişilerin araçlarında oluşan hasarları sigortalı ya da sigortalı araç sürücüsünün kusur oranına bağlı olmak koşulu ile sigortalıları adına ödemeyi üstlenmektedir. Bu nedenle; öncelikle kazaya karışan her iki araç sürücüsü ile davacının kusur oranının belirlenmesi gerekmiştir.
Davacı …, davalılardan …’un sahibi olup olay sırasında diğer davalı … tarafından kullanılan ve … Sigorta Şirketi tarafından trafik sigorta poliçesi düzenlenen … plaka sayılı ticari araç ile D.Araslı Caddesini takip edip 1603 nolu ışıklara geldiğinde sola dönüş yapmak istemiş, kırmızı ışığı geçtiği sırada bu aracın sağ ön kapı kısmına davalı … adına trafikte kayıtlı olup diğer davalı …’ın kullandığı ve davalı …ye sigortalı … plaka sayılı aracın ön kısmı ile çarpması sonrası davacının yaralanması ile sonuçlanan kaza meydana gelmiştir.
Yukarıdaki şekilde gerçekleştiği kabul edilen olay ile ilgili olarak tarafların kusur dağılım oranlarını gösteren ilk rapor 18/02/2019 tarihli olup, bilirkişi …. tarafından hazırlanmıştır. Bilirkişinin yaptığı değerlendirme sonucu, davalı …’un sahibi olduğu … plaka sayılı araç sürücüsü …’in olayda tam kusurlu olduğu, davalı …’ın kullandığı … plaka sayılı araç sürücüsünün ise olayda kusurunun bulunmadığı, davacının … plaka sayılı araçta yolcu olarak bulunup kazanın oluşumuna etki edebilecek herhangi bir harekenini varlığından söz edilmediği için davacının ise yine kusursuz olarak olaya katıldıkları şeklinde görüş bildirilmiştir. Bu rapora yönelik itirazlar nedeniyle aynı bilirkişiden 25/07/2019 tarihli rapor alınmış, bilirkişimiz ilk rapordaki görüşlerini tekrar etmiştir.
Davacının yaralanması ile sonuçlanan trafik kazasının ceza yargılaması Büyükçekmece .. Asliye Ceza Mahkemesi’nin … esas sayılı davası ile yapılmıştır. Bu mahkemenin talebi üzerine İstanbul Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi tarafından 15/11/2019 tarihli rapor düzenlenmiş, bu raporda … plakalı araç sürücüsü …’in asli kusurlu, … plaka sayılı araç sürücüsü …’ın tali kusurlu olduğu, davacı …’ün olayda kusurunun bulunmadığı belirtilmiştir.
Davacı vekili ceza yargılamasının 15/11/2019 tarihli ATK kusur dağılım raporu esas alınarak mahkumiyet ile sonuçlandığını, ceza mahkemesi kararının hukuk hakimi yönünden bağlayıcı olduğunu belirterek bu rapora itibar edilmesini istemiştir. Borçlar Yasası’nın 74.maddesine göre “Hakim zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, Ceza Hukuku’nun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hakimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hakiminin kusur değerlendirmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da hukuk hakimini bağlamaz.” şeklindeki açık yasal düzenleme karşısında; ceza mahkemesinin olayın oluş şekline ilişkin kabulü hukuk mahkemeleri yönünden bağlayıcı olmakla birlikte, ceza mahkemesi tarafından alınan kusur dağılım oranına ilişkin raporun hukuk mahkemeleri için bağlayıcı olmadığı kabul edilmiştir.
Yukarıda belirtilen nedenlerle ATK tarafından düzenlenen kusur dağılım raporuna üstünlük tanınamayacağı, mahkememizce alınan raporda farklı kusur dağılım oranı belirlendiği için iki rapor arasında farklılık bulunduğu kabul edilip, bu farklılığın giderilmesi için İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi’ne talimat yazılıp, İTÜ’den seçilecek 3 kişilik bilirkişiden oluşturulacak heyetten 20/01/2020 tarihli rapor alınmıştır. Konunun uzmanı oldukları tartışmasız olan bilirkişi kurulu raporunda mahkememiz için daha önce düzenlenen 18/02/2019 tarihli rapordaki kusur dağılım oranının yerinde olduğu, olayın gerçekleşme şekli itibariyle davacının içerisinde yolcu olarak bulunduğu … plaka sayılı araç sürücüsü olan davalı …’ın %100 oranında kusurlu olduğu, diğer araç sürücüsü ile davacının ise olayda kusurlarının bulunmadığı şeklinde görüş bildirilmiştir.
Davacı vekili, her ne kadar ATK tarafından düzenlenen rapora üstünlük tanınması gerektiğini, bunun mahkumiyete esas alındığını belirtmiş ise de; BK’nın 74.maddesindeki düzenleme dikkate alındığında, mahkememizin görevlendirdiği bilirkişinin düzenlediği 18/02/2019 tarihli rapor ile İTÜ’den seçilen 3 kişiden oluşan bilirkişilerin 20/01/2020 tarihli raporlarının birbirlerini doğruladıkları, bu nedenle bu iki rapordaki tespite itibar edilmesi gerektiği, raporların gerekçeleri itibariyle somut olayın gerçekleşme şekline uygun ve denetime açık olmaları nedeniyle hüküm kurmaya elverişli oldukları, bu durumda … plaka sayılı araç sürücüsü … ile davacının olayda kusurunun bulunmadığı, kazanın tamamen davacının içerisinde yolcu olarak bulunduğu … plaka sayılı araç sürücüsü …’in kusuru ile meydana geldiği kabul edilmiştir.
Bilirkişiler tarafından … plaka sayılı araç sürücüsünün olayda tamamen kusursuz olduğu belirtilmiş olup, bu nedenle bu aracın sürücüsü … ile aracın kayıt maliki ve işleteni …’ın davaya konu edilen zararlardan sorumlu tutulmalarının mümkün olmadığı, aynı araç için trafik sigorta poliçesi düzenleyen …nin de sigorta yaptığı araç sürücüsü kusursuz olduğu için düzenlediği poliçeden dolayı bu davalıdan da maddi tazminat talep edilmesinin mümkün olmadığı kabul edilmiştir.
Bu aşamadan sonra davacıdaki yaralanmaların beden gücü kaybına neden olup olmadığını belirlenmesi için rapor alınması gerekmiştir.
Davacı ile ilgili ilk rapor İstanbul Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından 16/10/2018 tarihli olarak düzenlenmiş olup, yaralanmaların davacıdan % 92 oranında özür oluşturduğu belirtilmiştir.
Davacı ile ilgili ikinci rapor İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından 14/11/2019 tarihli olarak düzenlenmiştir. Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik Hükümleri’ne göre hazırlanan bu raporda davacıdaki bu yaralanmaların % 47 oranında sürekli çalışma gücü kaybı oluşturduğu, psikiyatrik muayene sonucu major depresyon tanısı konulmuş ise de, olay tarihinden raporun düzenlendiği tarihe kadar psikiyatrik tedavi alınmadığı için kişinin 1 yıl süre ile tedavi gördükten sonra yeniden değerlendirme yapılması gerektiği, yaralanmanın davaya konu kaza ile bağlantılı olduğu şeklinde görüş bildirilmiştir.
Davacı ile ilgili bir sonraki rapor İstanbul ATK 2. İhtisas Kurulu’ndan alınan 21/08/2020 tarihli rapor olup, Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik Hükümleri’ne göre hazırlanan rapora göre davacıdaki yaralanmaların % 69 oranında sürekli çalışma gücü kaybı oluşturduğu, geçici iş göremezlik süresinin ise 9 ay olduğu şeklinde görüş bildirilmiştir. Aynı kurul tarafından düzenlenen 17/02/2021 tarihli raporda ise; Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kayıp Oranı Tespit İşleri Yönetmeliği Hükümlerine göre yapılan değerlendirmede davacıdaki yaralanmaların % 58 oranında sürekli çalışma gücü kaybı oluşturduğu, yaralanmaların 9 ayda iyileşebileceği, bu süre içerisinde geçici iş göremezlik halinin gerçekleştiği belirtilmiştir.
Bir kısmı farklı yönetmelikler dikkate alınarak hazırlanmış olmakla birlikte, aynı yönetmelik hükümlerine göre hazırlanan farklı sağlık kuruluşlarına ait raporlardaki sürekli çalışma gücü kayıp oranları arasında açık farklılıklar bulunduğu için ATK yönetmeliği dikkate alınarak ATK 2. İhtisas Kurulu ile üniversitelerin adli tıp anabilim dalı başkanlıkları tarafından düzenlenen raporlar arasındaki aykırılığı gidermekle görevli ATK 2. İhtisas Üst Kurulu’ndan 14/04/2022 tarihli rapor alınmıştır. Bu kurul tarafından hazırlanan ve Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik Hükümleri’ne göre davacıdaki yaralanmaların % 64 oranında sürekli çalışma gücü kaybı oluşturduğu, Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kayıp Oranı Tespit İşleri Yönetmeliği Hükümlerine göre aynı yaralanmaların % 58 oranında sürekli çalışma gücü kaybı oluşturduğu belirlendikten sonra davacıdaki yaralanmanın 9 ay sürede iyileşeceği, bu süre içerisinde davacının geçici iş göremez durumda olacağı, davacının bir başkasının sürekli bakımına muhtaç olmadığı, geçici iş göremezlik süresinin 2 aylık bölümünde bakıcı ihtiyacı bulunduğu şeklinde görüş bildirilmiştir.
Daha önce benzeri davalar ile ilgili temyiz incelemesi görevini üstlenen Yargıtay 17. Hukuk Dairesi ile bu dairenin kapatılmasından sonra işlerinin devredildiği Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin güncel kararlarına göre, bu tür davalarda çalışma gücü kayıp oranının kaza tarihinde yürürlükte bulunan yönetmelik hükümlerine göre belirlenmesi gerektiği, somut olayda kaza 11/11/2017 tarihinde meydana gelmiş olup bu tarihte Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik Hükümleri yürürlükte olduğu için bu yönetmelik hükümlerine göre belirlenen geçici, sürekli iş göremezlik ve bakıcı ihtiyaçları ile ilgili tespitlerin tazminat hesabında esas alınması gerektiği, bu durumda ATK 2. İhtisas Üst Kurulu’nun 14/04/2022 tarihli raporunda da belirtildiği gibi çalışma gücü kayıp oranın Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik Hükümleri’ne göre belirlenmesi gerektiği, bu yönetmelik dikkate alınarak hazırlanan ve önceki raporlar arasındaki aykırılığı giderdiği kabul edilen Üst Kurulu’nun 14/04/2022 tarihli raporunda belirtildiği gibi davacıdaki yaralanmaların %64 oranında sürekli çalışma gücü kaybı oluşturduğu, yaralanmaların 9 ay içerisinde iyileşebileceği, davacının bu süre içerisinde geçici iş göremez durumda kalacağı ve tedavi süresinin 2 aylık bölümünde başka birinin bakımına ihtiyacı olacak şekilde yaralandığı kabul edilmiştir.
Kusur dağılımı ve çalışma gücü kayıp oranına ilişkin raporlar temin edildikten sonra davacının talep edebileceği tazminat miktarının belirlenmesi amacıyla bilirkişi …’dan 27/07/2022 tarihli asıl rapor ile itirazlar üzerine 26/09/2022 tarihli ek rapor alınmıştır.
Davacı kamyon işletmeciliği yaptığı için asgari ücretin üzerinde gelir elde ettiğini söylemişitir. Temin edilen kayıtlara göre davacının kamyon işletmeciliği yaptığı sabit olup, emsal ücret yönünden İstanbul Kamyoncular Esnaf Odası Başkanlığı’ndan alınan cevapta belirtilen 2017 yılı aylık kazancının 7.000,00 TL olduğu belirtilmekle birlikte, davacı dava dilekçesinde aylık gelirinin 5.500,00 TL olduğunu söylemiş olması nedeniyle bu miktara itibar edilmesi gerektiği, davacının belirttiği 5.500,00 TL aylık gelirin asgari ücretin 3.91 katı olduğu kabul edilip, buna göre yapılan hesaplama yapılması gerektiği kabul edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin 2918 sayılı Yasa’nın 90 ve 92.maddeleri ile ilgili kısmi iptal kararı sonrası, yaşam süresi ile ilgili TRH 2010 yaşam tablosunun dikkate alınması, aynı nedenle teknik faiz uygulanmaksızın hesaplama yapılması gerektiği kabul edilmiştir. Bu ilkelerden hareketle hazırlanan 26/09/2022 tarihli ek raporda da belirtildiği gibi, asgari ücret esas alındığında davacının 9 aylık geçici iş göremezlik zararının 14.303,42 TL olduğu, davacının asgari ücretin 3.91 katı gelir elde ettiği kabul edildiği için bu durumda talep edilebilir geçici iş göremezlik alacağının 55.926,37 TL olduğu kabul edilmiştir.
Sürekli iş göremezlik alacağı yönünden aynı raporda pasif dönem geliri 5.500,35 TL olarak kabul edildiğinde talep edilebilir alacağın 2.185.312,56 TL, pasif dönem geliri 4.626,19 TL kabul edildiğinde sürekli iş göremezlik alacağının 2.080.939,25 TL olduğu hesaplanmıştır. Mahkememiz tarafından pasif dönem gelirinin 5.500,35 TL olarak kabul edilmesi gerektiği, bu durumda sürekli iş göremezlik nedeniyle davacının talep edebileceği alacağının 2.185.312,56 TL olması gerektiği kabul edilmiştir.
Bilirkişi raporu düzenlendikten sonra davacı vekili 29/09/2022 tarihli dilekçe ile ıslah işlemi yapmış, geçici iş göremezlik için 55.926,37 TL ve sürekli iş göremezlik için 2.185.312,56 TL talep edip bu miktarlara ilişkin eksik harcı tamamlamış, ıslah işlemi sadece davalılar …, … ve … sigorta şirketi yönünden yapılmış, dilekçe davalılara tebliğ edilerek yargılamaya devam edilmiş ve kaza tarihindeki poliçe limiti 330.000,00 TL olup, hüküm altına alınacak maddi tazminatın 330.000,00 TL sinden davalı … şirketinin sorumlu olması gerektiği kabul edilmiştir.
Olayda tamamen kusurlu olduğu belirtilen … plaka sayılı araç ticari taksi olup davacının belirlenen zararları için avans faizi talep etmesinin mümkün olduğu, dava açılmadan önce davalı … şirketine başvuru yapılmış olmakla birlikte, başvurunun eksiksiz belge ile yapıldığı kanıtlanamadığı için sigorta şirketi yönünden temerrütün dava açılmakla gerçekleştiği, haksız fiil nedeniyle sorumlu olan gerçek kişiler yönünden ise temerrütün kaza tarihinde gerçekleştiği kabul edilmiştir.
Dava kısmi dava olarak açıldığı için dava dilekçesinde belirtilen maddi tazminat ile ilgili olarak; sorumlu olduğu kabul edilen tüm davalılar yönünden dava dilekçesinde talep edilen miktar yönünden dava tarihinden itibaren, ıslah işlemine konu miktar yönünden ise ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerektiği kabul edilmiştir.
Yukarıda da belirtildiği gibi; davacının yaralanması ile sonuçlanan kazaya katılan … plaka sayılı araç sürücüsü olayda tamamen kusursuz olduğu için bu aracın sürücüsü …, aracın kayıt maliki … ile araç için trafik sigorta poliçesi düzenleyen …nin maddi ve manevi tazminat taleplerinden sorumlulukları bulunmadığı, bu davalılar hakkında açılan davaların reddi gerektiği kabul edilmiştir.
Davalı … adına kayıtlı olup, diğer davalı …’ın kullandığı ve … Sigorta Şirketi’ne trafik sigorta poliçesi ile sigortalı … plaka sayılı araç sürücüsünün olaya tam kusurlu olarak neden olduğu için talep edilen maddi tazminatın bu üç davalıdan ve manevi tazminatın ise davalılardan … ve …’dan talep edilebileceği kabul edilmiştir.
Davacının bir diğer talebi manevi tazminat istemine ilişkin olup; davacının yaralanması ile sonuçlanan kaza sonucu hükme esas alınan rapora göre %64 oranında sürekli çalışma gücü kaybının oluştuğu, yaralanmalar nedeniyle davacının 9 ay süre ile tedavi gördüğü, bu tedavinin bir bölümünde başkasının bakımına muhtaç hale geldiği, üstelik davacının olayda hiç kusurunun bulunmadığı, tarafların belirlenebilen gelir durumları da dikkate alınarak davacının duyduğu acıların bir ölçüde giderilmesi için 100.000,00 TL manevi tazminatın davalılar … ve …’dan tahsil edilerek davacıya ödenmesi gerektiği kabul edilip, tüm talepler yönünden aşağıdaki hüküm oluşturulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlere,
1-a) … ve … aleyhine manevi tazminat istemi ile açılan davada,
Davanın reddine,
b)… Sigorta A.Ş., … ve … aleyhine maddi tazminat istemi ile açılan davada,
Davanın reddine,
2-a) … ve … aleyhine manevi tazminat istemi ile açılan davada,
Davanın kabulü ile,
100.000,00 TL manevi tazminatın 11/11/2017 olan kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
B) … ve … ve … Sigorta Şirketi aleyhine maddi tazminat istemi ile açılan davada,
Davanın kabulü ile,
2.241.238,93 TL’nin (davalı … şirketinin sorumluluğu poliçe limiti olan 330.000,00 TL ile sınırlı olup, 1.000,00 TL için dava tarihi olan 17/04/2018 tarihinden itibaren, 329.000,00 TL için 29/09/2022 olan ıslah tarihinden itibaren faiz uygulanmak suretiyle) 1.000,00 TL’lik bölümüne 11/11/2017 olan kaza tarihinden, 2.240.238,93 TL’lik bölümüne 29/09/2022 olan ıslah tarihinden itibaren avans faizi uygulanmak suretiyle, davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
3-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince,
Maddi tazminat istemi yönünden,
Alınması gereken 153.099,03 TL harçtan peşin alınan 344,97 TL peşin harç ile 7.652,00 TL ıslah harcı toplamı 7.996,97 TL harcın mahsubu ile bakiye 145.102,06 TL harcın davalılar …, … ve … Sigorta Şirketin’den (sigorta şirketinin poliçe limiti ile sorumlu olması nedeniyle 21.364,83 TL’sinden sorumlu olmak kaydıyla) alınarak hazineye gelir kaydına,
Manevi tazminat istemi yönünden,
Alınması gereken 6.831,00 TL harcın davalılar … ve …’dan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan 386,07 TL ilk dava, 3.325,30 TL tebligat ve posta gideri, 4.750,00TL bilirkişi ücreti toplamı 13.211,37 TL yargılama gideri ile 7.652,00 TL ıslah harcı toplamı 20.863,37 TL yargılama giderinin davalılar …, … ve … Sigorta Şirketin’den (sigorta şirketinin poliçe limiti ile sorumlu olması nedeniyle 3.071,92 TL’sinden sorumlu olmak kaydıyla) alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalılar tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığına,
6-HMK m.333/1 uyarınca harcanmayan gider avansının hüküm kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Maddi tazminat istemi yönünden,
7-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca; davacı yararına hesaplanan 211.061,95 TL nispî vekâlet ücretinin davalılar …, … ve … Sigorta Şirketin’den (sigorta şirketinin poliçe limiti ile sorumlu olması nedeniyle 31.076,76 TL’sinden sorumlu olmak kaydıyla) alınarak davacıya verilmesine,
Maddi tazminatın ıslah talebi içeriği ve ret edilen kısmı için Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca; davalı …Ş. lehine hesaplanan 1.000,00 TL nispî vekâlet ücretinin davacıdan alınarak adı geçen davalıya verilmesine,
Manevi tazminat istemi yönünden,
8-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca; davacı yararına hesaplanan 16.000,00 TL nispî vekâlet ücretinin davalılar … ve …’dan alınarak, davacıya verilmesine,
Dair, Davacı Vekili Av. ….ın yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.20/12/2022

Başkan …
¸
Üye …
¸
Üye …
¸
Katip …
¸