Emsal Mahkeme Kararı Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/240 E. 2021/188 K. 24.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
Türk Milleti Adına Yargılama Yapmaya ve Hüküm Vermeye Yetkili
ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

KARAR

ESAS NO : 2018/240 Esas
KARAR NO : 2021/188

DAVA : İtirazın İptali (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/03/2018
KARAR TARİHİ : 24/03/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİHİ : 22/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Davacı ile “… Araç Takip ve Filo Yön. Sis. GPS Tek. Bil. Oto. Ak. Dış. Tic. A.Ş.” arasında “A-Tel Takip ve Yönetim Sistemleri Bayilik Sözleşmesi” ve “Ek Protokol” imzalandığını, diğer davalının müteselsil kefil olduğunu; ek protokol uyarınca 54.244,14 TL borcun kabul ve taahhüt edildiğini ve ödenmediğini; … Müdürlüğü’nün … E. sayılı takip dosyasından icra takibi yapıldığını ve davalıların itiraz ettiklerini; bu sebeple, itirazın iptali ile %20’den az olmamak üzere icra inkâr tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle: Yetki itirazının yanı sıra, davacı ile … arasında 27/02/2017 tarihinde bayilik sözleşmesi imzalandığını, ancak davacının ürettiği ürünlerin araç üzerinde çalışmaması üzerine müşterilerden sorunlar geldiğini, davacının sorunları çözmediğini, bu sebeple davanın reddine karar verilmesini, savunmuşlardır.
Diğer davalı … davaya yanıt vermemiştir.
DELİLLER:
… Müdürlüğü’ne yazılan müzekkereye cevap verildiği, … sayılı icra dosyasının gönderildiği, görüldü. İncelenmesinde; davacı tarafından davalıya karşı bayilik sözleşmesine dayalı olarak 39.244,00 TL asıl alacak ve 4.869,76 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 44.113,76 TL üzerinden ilamsız takip başlatıldığı, takibin, davalı vekilinin takibe itirazı üzerine durduğu anlaşılmıştır.
Takip konusu faturalar, sipariş formları, cari hesap ekstresi vs deliller dosya arasına alınmıştır.
Mahkememizce alınan 20/09/2019 tarihli rapor ile 22/09/2020-24/12/2020 tarihli ek bilirkişi raporlarında özetle; Davaya konu alacağın taraflar arasındaki ticari ilişkiden kaynaklandığını, davacı tarafından üretilen ürünlerin çalışmadığı iddiası ile ilgili ürünlerin davalı tarafından incelemeye sunulmaması nedeniyle inceleme yapılamadığını, taraflar arasındaki sözleşme gereğince cihazların kurulum, bakım, araç montaj ve benzeri işlemlerinin davalıya ait olduğunu, taraflar arasında imzalanan 08/12/2017 tarihli protokol ekindeki listede bulunan müşterilerin borcunu davalı … devraldığının kararlaştırıldığını, dosyaya sunulan müşteri listesi ve şikayet yazılarının bu tarihten önce olduğunu, davalının şikayetlere ilişkin davacıya bir bildirimde bulunduğuna dair dosya kapsamında delil sunulmadığını, davacının takipte haklı olduğunu, bu itibarla davacının icra takibine vaki itirazın iptali isteminde haklı olduğunun bildirildiği görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesi ve ek protokolden kaynaklandığı ileri sürülen alacağın tahsili için girişilen icra takibine yapılan itirazın iptali ile icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
Davacı yanca taraflar arasında imzalanan bayilik sözleşmesi ve 08/12/2017 tarihli protokol dayanak gösterilerek davalıya karşı ilamsız icra takibi başlatıldığı, vaki itiraz üzerine takibin durduğu, işbu itirazın iptali davasının İİK’nun 67.maddesinde öngörülen yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık: Davacının icra takip dosyası dayanağı bayilik sözleşmesi ve ek protokol gereğince talepte haklı olduğu alacak bulunup bulunmadığı ve varsa miktarı, ürünlerin ayıplı olup olmadığı ile tazminat isteminin yerinde olup olmadığı, hususlarından kaynaklanmaktadır.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi heyeti raporunda, taraflar arasındaki sözleşme kapsamında davacının davalıya ürün teslim ettiğini ve davalıdan takip tarihi itibariyle alacaklı olduğu tespit edilmiştir.
Her ne kadar davalı yanca dava konusu ticari ilişki nedeniyle teslim edilen ürünlerin ayıplı olduğu savunulmuş ise de, ürünlerin ayıplı olduğuna veya süresinde ayıp ihbarı yapıldığına dair davalı yanca usulüne uygun bir delil sunulmadığından davalının bu yöndeki savunmaları yerinde görülmemiştir.
Davalı …’in “müteselsil kefil/garatör” ibaresinin ekleyerek dahil olduğu sözleşme 27/02/2017 tarihinde imzalanmış olup, bu tarihte 6098 BK.nun yürürlükte olduğu için, bu yasa hükümlerinin dikkate alınması gerektiği kabul edilmiştir.
Davalının kefil sayılması gerektiği şeklindeki davacı savunmasının yapılan değerlendirmede, kefalet sözleşmesi 6098 sayılı BK.nun 581 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Yasanın 581.maddesinde “Kefalet sözleşmesi, kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunun ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşmedir.” denilerek kefalet sözleşmesinin tanımı yapılmış, 582.maddede kefaletin koşulları, 583. maddesinde kefalet sözleşmesinin şekli, 585 ve 586 maddelerinde kefaletin çeşitleri ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
Kefalet sözleşmesinin şeklini düzenleyen 6098 sayılı BK.nun 583/1 maddesinde “Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu alacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihi ve yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.” düzenlemesi yer almaktadır. Madde metninden anlaşılması gerekenin kefaletin geçerli olabilmesi için, kefil olunan azami miktar ve kefalet tarihinin kefil olacak kişinin el yazısı ile yazılmış olması zorunludur. Somut olayda sadece “müteselsil kefil/garatör” ibaresinin davalı yönünden sorumlu olunacak azami miktarın gösterilmemesi ve kefalet imzasının atıldığı tarihin yazılmamış olması nedeni ile geçerli bir kefalet sözleşmesinden söz edilemeyeceği, bu hali ile davalının bayilik sözleşmesi nedeni ile oluşturduğu ileri sürülen davalı şirketin borcundan dolayı davacı şirkete karşı kefil olarak sorumlu olması gerektiğinin kabulünün mümkün olmadığı kabul edilmiştir.
Davalının “garantör” sayılması gerektiğine ilişkin davacı savunmasının yapılan değerlendirmesinden; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 20/11/2001 Tarih ve 2001/19-999 Esas 2001/1088 Karar sayılı ilamında da belirtildiği gibi, Kanunda özel bir akit türü düzenlenmemiş olan garanti sözleşmesi, 818 sayılı BK.nun 110 ve 6098 sayılı BK.nun 128.maddesinde hükmü bağlanan üçüncü kişinin edimini taahhüt niteliğinde kabul edilmekte, kefaletten farklı olarak asıl borç ilişkisinden tamamen bağımsız nitelikteki garanti sözleşmesinde şekil serbestisi hakim olup garantinin sınırının önceden belirlenmesinin zorunluluğu bulunmadığı, ancak sözleşme serbestisi sınırsız olmadığı 818 sayılı BK.nun 19 ve 20.maddelerinde sözleşme serbestisine bir takım sınırlamalar getirildiği, gerçekten bir sözleşmenin geçerli olması için onun taraflara yüklendiği, hak ve borçların tereddüte yer vermeyecek şekilde açık, başka bir deyişle konusunun gereği ve yeteri kadar belli ve sınırlı olması gerektiği, bu itibarla limit gösterme şartı bulunmamakla birlikte, garanti sözleşmesinde hangi riskin garanti edildiği belirlenmesi gerektiği, taraflar arasında imzalanan sözleşmede davalı gerçek kişinin taraflar arasındaki sözleşme nedeniyle 185.000,00 TL’ye kadar borçlardan sorumlu olduğu belirtilerek garantör miktarının da belirlendiği anlaşıldığından davalı gerçek kişinin garantör olarak davalı şirket ile birlikte borçtan sorumlu olduğu belirlenmiştir.
Sonuç itibariyle davalının davacı tarafından üretilip teslim edilen ve kurulum dahil tüm bakım tamir işlemleri davalıya ait olan cihazların arızalandığına ve müşterileri tarafından kullanılamadığına dair dosya kapsamına belge sunamadığı gibi kontrolü için cihazları davacıya iade ettiğini ıspatlayamadığı ve bilirkişi incelemesinde bulunulabilmesi içinde mahkememize sunamadığı bu sebeple cihazlardaki ayıp iddiasını ıspatlar delil bulunmaması nedeniyle davalının bu yöndeki savunmalarına itibar edilmemiştir. Davacı ile davalı arasında imzalanan 08/12/2017 tarihli protokol ile davalının müşterilerin borcunu ödemeyi kabul ettiği anlaşılmış, davacının işlemiş faiz talebi yönünden ise davalının temerrüde düşürüldüğüne dair dosyada belge bulunmadığı anlaşıldığından işlemiş faiz talebi yönünden davanın haksız olduğu, asıl alacak yönünden takipte haklı olduğu kanaatine varılmakla davanın kısmen kabulüne, karar vermek gerekmiş, takip konusu faturaya dayalı alacak likit (bilinebilir, belirlenebilir) olduğundan ve takip tarihi gözetilerek İİK’nun 67/2 maddesi gereğince hükmolunan alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın kısmen KABULÜNE,
Davalıların … Müd.’nün … Esas sayılı icra takibine yönelik itirazının 39.244,00 TL asıl alacak yönünden İPTALİNE,
Davacı asıl alacağına takip tarihinden itibaren değişen oranlı avans faizi uygulanmak sureti ile takibin DEVAMINA,
Hüküm altına alınan 39.244,00 TL’nin % 20’sine karşılık gelen 7.848,80 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya ÖDENMESİNE,
Fazlaya ilişkin istemin reddine,

2-Bu karar nedeniyle alınması gerekli 2.680,76 TL harçtan peşin alınan 471,31 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.209,45 TL harcın davalılardan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davacı iş bu davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT gereğince hesaplanan 5.886,60 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 2.328,8‬0 TL yargılama giderinden davanın kabul ve ret oranına göre takdiren 2.255,81 TL’si ile 35,90 TL başvurma, 471,31 TL peşin harç toplamı 2.763,02‬ TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, artan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı tarafından yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
6-Davalılar tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Dair, davacı vekili Av. …’in yüzüne karşı davalıların yokluğunda kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.24/03/2021

Katip …
¸

Hakim …
¸

Not : Bu evrak 5070 sayılı Elektronik imza yasası kapsamında imzalanmıştır.