Emsal Mahkeme Kararı Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/708 E. 2021/445 K. 30.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
ANKARA
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/708
KARAR NO : 2021/445
Türk Milleti Adına Yargılama Yapmaya ve Hüküm Vermeye Yetkili
ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR

ESAS NO : 2016/708 Esas
KARAR NO : 2021/445

DAVA : TAZMİNAT
DAVA TARİHİ : 27/04/2015

KARAR TARİHİ : 29/06/2021
KAR. YAZ. TAR. : 14/07/2021
Mahkememizde açılan alacak davasının yapılan yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili ; Davacının davalı bankanın … şubesinde … nolu müşteri olduğunu, hesabında 17/04/2013 tarihi itibarı ile 2.150.000,00 TL vadeli mevduatı bulunduğunu, banka çalışanlarının çağrısı üzerine 17/04/2013 tarihinde bankaya gittiğini, bir miktar parası ile hisse senedi işlemi yapması konusunda yönlendirildiğini, bu yönlendirme sonucu aynı tarihte “B ve C Grubu Hisse Senetlerine İlişkin İşlem Kuralları Bildirim Formu” başlıklı sözleşme imzaladığını, onay vermeleri üzerine hesabından 150.000,00 TL bedelli hisse senedi alımı yapıldığını, 05/06/2013 tarihinde yeniden bankaya davet edildiğini, bu kez 17/03/2013 tarihli “Sermaye Piyasası Araçları Kredi İstek Formu ” nun boş olarak imzalattırıldığını, bu şekilde güveni dayalı ilişki başladığını, aradan bir süre geçtikten sonra bankaya gittiğinde hesaplarının bloke olduğunu öğrendiğini, yaptığı başvuru üzerine 17/04/2013 tarihinde 1.000.000,00 TL ve 05/06/2014 tarihinde 4.000.000,00 TL kredi kullanmış olduğunun kendisine bildirildiğini, bankanın iç soruşturması sonucu banka çalışanlarının yanıltıcı işlemler yaparak davacıyı zarar uğrattığının belirlendiğini, zararlarının giderilmesi amacı ile yaptıkları başvuru sonucu tek yanlı ve genel işlem koşullarına aykırı olan 18/04/2014 tarihli ibraname imzalattırılıp tüm zararları için hesaplarına 1.250.000,00 TL para aktarıldığını, ödeme yetersiz olduğu için Ankara …. Noterliğinin 02/07/2014 tarihli ve … yevmiye nolu ihtarnamesini düzenleyip ibraname ile bağlı olmadıklarını bankaya bildirdiklerini, davalı çalışanlarının yapılan hisse senedi işlemleri konusunda yeterli bilgi ve deneyime sahip olmayan davacının zararına olacak işlemler yaptıklarını, bu nedenle oluşan zararlarına karşılık olmak üzere şimdilik 10.000,00 TL nin bankanın mevduata uyguladığı en yüksek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
YANIT :
Davalı vekili ; Davadaki talepler yönünden ticaret mahkemelerinin görevli olduğunu, davacının 14/03/1014 tarihli başvurusu ile 17/04/2014 – 30/11/2013 tarihleri arasındaki işlemler nedeni ile 1.829.959,94 TL zararı olup, bu zararının giderilmesini istediğini, yapılan müzakereler sonucu davacı zararının 1.250.000,00 TL olarak belirlenip hesabına ödeme yapılarak 18/04/2014 tarihli ibranamenin düzenlendiğini, bu ibranamenin yasanın aradığı tüm unsurları taşıması nedeni ile bankanın sorumluluğunu sona erdirdiğini, tüm hisse senedi alımı ve bankacılık işlemlerinin davacının bilgisi dahilinde ve sözleşme hükümlerine uygun şekilde yapıldığını, davacının imzalanan müşteri tanıma formunda ” risk getiri tercihi yüksek ” olarak belirlendiğini, davacının kredi limitinin 05/06/2013 tarihli ” Menkul Kıymet Kredi Sözleşmesi ” 4.000.000,00 TL ye yükseltildiğini, işlem yapılmak istenildiğinde telefon görüşmesi yapıldığını, bu görüşmelerde davacının portföyünde hangi hisse senetlerinden kaç tane olduğu, sahibi olduğu senetlerin görüşme anı itibarı ile durumunun açıkça anlatıldığını, hesap hareketlerinin davacıya sürekli olarak tebliğ edildiğini, bu nedenle davacının yapılan işlemler konusunda bilgi sahibi olduğu için işlemlerin bilgisi dahilinde yapılmadığı şeklindeki beyanın doğru olmadığını, tüm işlemlerin davacıdan alınan talimat ile yerine getirildiğini, alım satım işlemlerinin bu talimatlar ile yerine getirildiğinin ses kayıtları ile ortaya çıkacağını, davacının imzaladığı ” Sermaye Piyasası İşlemleri Risk Bildirim Formu ” nda banka ile işlim yapmadan önce davacının yapması gereken ek işlemler konusunda açıkça uyarılar bulunduğunu, kredi sözleşmesinin boş olarak imzalattırıldığının yazılı belge ile kanıtlanması gerektiğini, tüm işlemlerin davacının oluru ile yapıldığı gibi, oluşan zarar ile ilgili davacının iradesi ile imzalanan ibraname bulunduğunu, ibranamenin bankanın tüm sorumluluğunu ortadan kaldırdığını belirtip, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLER :
-Davacı ile davalı bankanın … Şubesi arasında imzalanan Bankacılık Hizmet Sözleşmesi,
-Taraflar arasında imzalanan ” Sermaye Piyasası Araçları Alım Satım İşlemleri Çerçeve Sözleşmesi ” ve “Sermaye Piyasası Araçları Kredi İstek Formu ”
-“Bireysel Müşterilen İçin Müşteri Tanıtım Formu” başlıklı belge,
-” Olağanüstü Durum Formu ” başlıklı belge,
– Taraflar arasında yapılan görüşmeler ile ilgili telefon görüşme çözümleri,
– Ankara …. Noterliğinin 02/07/2014 tarihli ve … yevmiye nolu ihtarnamesi,
– 18/04/2014 tarihli İBRANAME,
-Banka çalışanları hakkında yürütülen soruşturma sonucu düzenlenen müfettiş raporları,
-Bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporlar,
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKÎ NİTELENDİRME
Davadaki talep, davalı banka çalışanları tarafından davacı yeterince bilgilendirilmeden gerçekleştirilen sermaye piyasası işlemleri nedini ile oluştuğu iddia edilen davacı zararlarının davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
Dava ilk önce Tüketici Mahkemelerinde açılmış, verilen görevsizlik kararı ve Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin … Karar sayılı onama kararı sonrası süresinde yapılan başvuru üzerine dava dosyası mahkememiz yukarıda belirtilen esasına kayıt edilerek yargılamaya mahkememizde devam edilmiştir.
Taraflar arasında Bankacılık Hizmet Sözleşmesi, Sermaye Piyasası Araçları Alım Satım İşlemleri Çerçeve Sözleşmeleri imzalandığı, Sermaye Piyasası Araçları Kredi İstek Formu, Bireysel Müşterilen İçin Müşteri Tanıtım Formu ve Olağanüstü Durum Formu düzenlendiği ve son olarak ibraname imzalandığı tartışma konusu değildir.
Davacı taraf, davalı banka çalışanlarının kendilerini yeterince bilgilendirmeden yaptıkları sermaye piyasası işlemleri nedeni ile zarara uğratıldığını ileri sürmekte olup, davalı taraf ise tüm işlemlerin davacının bilgisi dahilinde ve sözleşme ve eklerine uygun olarak yerine getirildiği, zarar var ise bundan dolayı kendilerinin sorumlu olmadıklarını, zarardan davacının sorumlu olması gerektiğini söylemektedir.
Davacı ile ilgili yatırım işleri davacı bankanın yatırım işleri yönetim uzmanları … ve … tarafından yereni getirilmiştir. Davacının ihbarı üzerine banka müfettişleri yaptıkları iç denetim sonucu 09/04/2014/38531-090414 tarihli ve sayılı raporu hazırlamıştır. Raporun sonuç bölümünde ; müşteri ile yapılan işlemlerde bankanın iş akış ve prosedürlerine aykırı işlemlere yer verilmesi, işlemlerin personelin inisiyatifi dahilinde gerçekleştirilmesi, müşteri ile telefon aracılığı ile yapılan görüşmelerde portföyü ile ilgili genel zarar ve kredi bakiyesi tutarına ilişkin detaylı bilgi verilmemesi nedeni ile … yönünden sorumluluklarının gerektiği, Yatırım Merkezi Müdürü …’nın ise yönetimi altındaki personelin daha güvenli çalışmaları için uygun koşulları oluşturmadığı, özensiz , dikkatsiz ve denetimsiz davranışları ile bankanın zarara uğramasına neden oldukları belirtilip, yönetici konumunda olan …’in KINANMA cezası ile, çalışan konumunda olan …’ın ise UYARI disiplin cezası ile cezalandırılmaları önerilmiştir.
Davacı ile davalı banka çalışanlarının kusurları olup olmadığı, kusur söz konusu ise kimin hangi oranda kusurlu olduğunun belirlenmesi amacı ile mahkememiz tarafından oluşturulan bilirkişi heyetinden 28/06/2019 tarihli rapor alınmıştır. Bilirkişi raporunda da belirtildiği gibi, davacının daha ilk işlemlerde zararının oluşmaya başlaması nedeni ile kredi kullanması ve devam eden süreçte zarar doğuran işlemlere devam etmesi zarar miktarını kendi eylemleri ile artırdığı için % 50 oranında, davalı bankanın güven kurumu olmaları, özen ve sadakat ile müşterilerinin çıkarlarını gözetmeleri gerektiği, çalıştırdığı personeli dikkatli ve titiz olarak seçip eğitimi ile ilgilenmesi gerektiği, bankanın en küçük ihmalinden dolayı sorumlu olması gerektiği, banka iç soruşturmasında dahi bankanın kendi çalışanlarını kusurlu gördüğü, davacının sermaye piyasası işlemlerinde tecrübesi olmadığı halde gerekli uyarıların yapılmadığı, bu durumda davalı bankanın da % 50 oranında kusurlu olduğu, tarafların zararın oluşumunda eşit oranda kusurlu oldukları kabul edilmiştir.
Bu aşamadan sonra ibranameye konu davacı ödemesi dışında davacının bu miktarı aşan zararının bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekmiştir. Bu konuyu irdeleyen ilk rapor 28/06/2019 tarihli olup, bilirkişilerimiz sermaye piyasası işlemleri nedeni ile oluşan davacı zararının 749.915,71 TL olduğunu, taraflar eşit kusurlu kabul edildiği için talep edilebilir davacı zararının 374.957,85 TL olduğunu belirlemiştir.
İtirazlar üzerine davacı zarar miktarının belirlenmesi için yani oluşturulan bilirkişi heyetinde alınan 27/01/2020 tarihli asıl rapor ile 22/04/2021 tarihli ek raporda, davacının oluşan toplam zararının 1.965.758,04 TL olduğu, davalı ödemesi olan 1.250.000,00 TL mahsup edildiğinde halen davacının davalı tarafından giderilmesi gereken zararının 715.758,04 TL olduğu hesaplanmıştır. Bu bilirkişiler tarafların eşit kusurunu dikkate almaması nedeni ile mahkememizce yapılan değerlendirmede ; davacı zararının 1.965.758,04 TL olarak kabulü halende taraflar eşit oranda kusurlu olduğu için zararın yarısına davacının eylemi neden olduğu için talep edilebilir davacı zararının ( 1.965.758,04 TL X 50/100= 982.879,02 TL ) 982.879,02 TL olduğu, ayrıca davalı banka ödemesinin de bu zarardan mahsup edilmesi gerektiği kabul edilmiştir.
Davacının oluşan zarar miktarı belirlendikten sonra bu zararın davalı bankadan tahsil edilip edilemeyeceğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
Davacı zararının varlığının davalı banka tarafından da kabul edilmesi üzerine yapılan iç denetim sonucu düzenlenen rapor ile davalı banka çalışanlarının da kusurlu olduğu kabul edilmiş, yapılan görüşmeler sonucu davacı zararı için banka tarafından 1.250.000,00 TL nin davacı hesaplarına aktarılması işlemi yapılmıştır. Bu uzlaşma sonucu taraflar arasında 18/04/2018 tarihli ibraname düzenlenmiştir. 17/04/2013-16/04/2014 tarihleri aralığındaki işlemler nedeni ile oluşan davacı zararının 1.250.000,00 TL olduğu üzerinde anlaşmaya varılmış, üzerinde anlaşılan zarar davacı hesaplarına davalı tarafından ödenince ibranameyi davacı imzalamıştır. Davacı her ne kadar iradesinin sakatlandığını belirtip, dava dilekçesi ile ibranamenin düzenlenme tarihinden itibaren yasal bir yıllık süre dolduktan sonra talepte bulunmuş ise de, dava açılmadan önce davacı düzenlediği Ankara …. Noterliğinin 02/07/2014 tarihli ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile ” ibraname ile bağlı olmadığını ” davalıya bildirdiği için ibranamenin geçerli olup olamayacağının mahkememiz tarafından tartışma konusu yapılabileceği kabul edilmiştir.
Davacının bir yıllık yasal süre içerisinde ibraname ile bağlı olmadığını bildirmiş olması ibranamenin tek başına geçersizliği sonucunu doğurmayacağı tartışmasızdır. Davacının ibraname ile bağlı olmadığını kabul için ayrıca iradesini sakatlayan hata, hile veya ikrah’ın varlığını da kanıtlaması gerekmektedir.
Bankanın yapılan iç denetimi sonucunda davacıya sermaye piyasası işlemleri yapılması sırasında yardımcı olan iki banka görevlisi ile bunların amiri konumunda kişi yönünden görevlerini bankacılık mevzuatına uygun bir şekilde yerine getirmedikleri için uyarma ve kınama disiplin cezası ile cezalandırılmaları gerektiği şeklinde görüş bildirilmiş olmakla, banka görevlilerinin işbu kusurunun davacıyı “hata”ya düşürdüğü ve iradesini sakatladığı kabul edilmiş olsa bile, davacının eşit oranda kusurlu olarak kabul edilmiş olması dikkate alındığında sermaye yatırım işlemeleri dolayısı ile oluşan davacı zararının 982.879,02 TL olduğu, buna karşılık davalı ödemesinin 1.250.000,00 TL olması nedeni ile davacının davalının sorumluluğunda olan zararının karşılanmış olduğu kabul edilmiştir.
Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin bir örneği dava dosyasında bulunan … Karar sayılı ilamında ve aynı konuda verilen ilk derece mahkemelerine ait kararların temyiz incelemesi sonucu verdiği ve süreklilik gösteren uygulamasına göre ; taraflar arasındaki türev işlemleri çerçeve sözleşmesinin Sermaye Piyasası İşlemleri Risk Bildirim Formunun “risk bildirimi” başlıklı kısmının 2 ve devamı maddelerinde sermaye işlemlerinin çeşitli oranlarda risklere tabi olduğu, piyasada oluşacak fiyat hareketleri sonucunda aracı kuruluşa yatırılan paranın tümünün kaybedilebileceği gibi kayıpların yapılacak işlemin türüne göre yatırılan para tutarını dahi aşabileceği, aracı kuruluşun piyasalarda hesap sahibince yapılan işlemlere ilişkin kendisine aktaracağı bilgiler ve yapacağı tavsiyelerin eksik ve doğrulanmaya muhtaç olabileceğinin hesap sahibince dikkate alınması gerektiği, sermaye piyasası araçlarının alım ve satımına ilişkin olarak aracı kuruluşun yetkili personelince yapılacak teknik ve temel analizlerin kişiden kişiye farklılık arz edebileceği gibi bu analizlerde yapılan öngörülerin kesin olarak gerçekleşmeme olasılığının bulunduğu, yabancı para cinsinden yapılan işlemlerde, belirtilen risklere ek olarak kur riskinin olduğu ve hesap sahibinin tasarruflarını türev işlemlere ilişkin yatırımlara yönlendirmeden önce dikkatli şekilde araştırma yapması gerektiği, bu durumda türev işlemlerde yüksek risk bulunduğuna ve hesap sahibinin, türev işlemlere ilişkin yatırımlar yapmadan önce kendisine iletilen analizlerin sübjektif olacağını düşünerek bizzat araştırma yapması gerektiğine dair genel bildirim bulunduğu, davacının dava konusu opsiyon işlemleri hakkında aydınlatılmadığına dair iddialarının ispat edilemediği kabul edilmiştir. Davacının, davalı Banka ile imzaladığı çerçeve sözleşmelerde yer alan ve birkaç kez vurgulanan risk uyarılarını anlayabilecek kapasitede ve döviz ve sermaye piyasalarındaki önceden öngörülmesi olanaksız oynaklık ve değişkenlik konusunda bilgi sahibi olduğu, davaya konu türev işlemlerine ilişkin olarak davalı Banka ile davacı arasındaki Çerçeve Sözleşmeleri ve Opsiyon Sözleşmeleri’nde, davalı bankanın eksik veya hatalı bilgi vermediği ve davalı Banka’nın özen yükümlülüğünü ihlal etmediği, davacının, daha önce yaptığı ve kâr ettikleri türev işlemlerinin hukuken geçerliliğine hiçbir itirazda bulunmayıp, elde ettikleri kârları davalı Banka’dan tahsil ederek -ya da zararı tazmin ederek- davalı Banka ile aralarındaki türev işlemleri sözleşmesinin hukuken geçerli olduğunu kabul ettikten sonra, daha sonra aynı şekilde kurulan ve zarar ettikleri türev sözleşmelerinin hukuken geçersiz olduğuna ilişkin iddiasının hukuken korunamayacağı, türev işlemlerinin yüksek risk içeren, talih ve tesadüfe dayalı olan yapısının doğal ve çok sık karşılaşılan bir sonucu olarak üstlendikleri riskten kaynaklanan zararlarını bizzat taşımakla yükümlü olduğu, davacının dava konusu işlemlerden hisse senedi işlemleri nedeniyle oluşan ve davalı tarafından giderilmesi gereken zararını, davacının işlemlere icazet verdiği için oluşan sonuca katlanması gerektiği kabul edildiği için, davacının talebinin ayrıca bu nedenle de reddi gerektiği kabul edilip, aşağıdaki hüküm oluşturulmuştur..

HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlere, kararın dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, dosyadaki kanıtlara ve Kurul’un takdirine göre;
1.-Davanın REDDİNE,
2.-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince, alınması gereken 59,30 TL karar ve ilâm harcının, peşin alınan 12.055,00 TL’den düşürülerek artan 11.995,70 TL harcın, karar kesinleştiğinde istemi ve başvurusu halinde davacıya iadesine,
3.-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına;
HMK m.333/1 gereğince hüküm kesinleştiğinde harcanmayan gider avansının davacıya iadesine,
4.-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olmadığının tesbitine.
5.-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca, davalı yararına hesaplanan 52.837,90 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak , davalıya verilmesine,
Dair, Davacı Vekili Av…. …., Davalı Vekili Av. …’in yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 29/06/2021