Emsal Mahkeme Kararı Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/631 E. 2022/651 K. 06.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. … 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/631 Esas – 2022/651
TÜRK MİLLETİ ADINA GEREKÇELİ KARAR
T.C.

8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR
ESAS NO : 2022/631 Esas
KARAR NO : 2022/651

HAKİM :…
KATİP :….

DAVACI :…

DAVALI : ….

DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/09/2022
KARAR TARİHİ : 06/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 13.12.2022
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Tarafların Çanakkale ilinde bulunan taşınmaz üzerinde altın arama ve çıkarma faaliyetlerinin davalının sahip olduğu ruhsatlar kapsamında davacı müvekkili tarafından gerçekleştirilmesi hususunda 15.06.2011 tarihli sözleşmeyi imzaladıklarını, sözleşmenin imzalanmasının ardından müvekkili şirketçe Çanakkale sınırları dâhilindeki maden sahalarında çalışmalarda bulunduğunu ve masraflar yaptığını, Sözleşmenin 2. Maddesi kapsamında, müvekkilinin maden sahası ile ilgili 30.06.2014 tarihine kadar toplam 1.500.000-USD tutarında harcama yapması karşılığında maden sahası üzerindeki davalı şirketin tüm haklarının müvekkiline geçeceğinin kararlaştırıldığını, sözleşmenin imzalanmasını müteakip madencilik faaliyetleri ile ilgili alınması zorunlu izin ve ruhsatların davalı şirket tarafından yıllarca alınmadığını, bu nedenle taraflar arasında sözleşme süresini tadil eden ek protokoller yapıldığını, davalı şirketin alması gereken izin ve ruhsatları ancak 15.05.2017 tarihinde temin edebildiğini, müvekkilinin iki yıl içinde 1.500.000-USD tutarında harcama yapma yükümlülüğünün 15.05.2017 tarihi itibariyle başladığını, davalı tarafından gerekli izinlerin alınması öncesinde ve sonrasında müvekkilinin harcamayı taahhüt ettiği miktarın büyük kısmını harcayarak maden sahası çalışmaları yanında yaptığı sondajlarla da sahanın altın bakımından zengin bir potansiyeli olduğununu tespit ettiğini, bu hususlara ilişkin gerekli bilgilendirmeleri toplantılarda sözlü olarak raporlarla da yazılı olarak davalıya yaptığını, bu hususların davalı tarafından da şimdiki adıyla “Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü”ne de rapor edildiğini, müvekkilinin süre uzatım taleplerinin mücbir sebeplerin varlığına rağmen davalı tarafından kabul edilmeyerek, sözleşmenin feshi yoluna gidildiğini, davalı tarafından gönderilen … 35. Noterliği’nin 30.05.2019 tarih ve 12275 yevmiye nolu ihtamamesi ile taraflar arasındaki sözleşmenin mehilsiz olarak feshedildiğinin müvekkiline bildirildiğini, davalı tarafından yapılan sözleşme hükümleri karşısında haksız olduğunu, sözleşmede yabancı mahkeme yetkili kılınmış ise de uyuşmazlığın taraflarının Türk şirketleri olması ve uyuşmazlık konusu maden sahasının da Türkiye’de bulunması nedeniyle yabancı mahkemenin yetkili kılınmasının hukuka aykırı olduğunu ve uyuşmazlığın çözümünde Türk Hukuku’nun uygulanması gerektiğini ileri sürerek, talep artırım hakları saklı kalmak kaydıyla sözleşmenin davalı tarafından haksız feshi nedeniyle müvekkilinin yaptığı masraflar ve fesih nedeniyle uğradığı kar kaybı zararının bilirkişiler marifetiyle hesaplanarak, belirlenecek miktarın davalı tarafından davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; Taraflar arasında imzalanan sözleşmede, uyuşmazlıkların tarafların seçeceği tek hakem ile tahkim yolu ile çözüleceğinin düzenlendiğini, tahkim ilk itirazları doğrultusunda huzurdaki davanın görev yönünden reddini talep ettiklerini, ayrıca sözleşmede sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıkların İngiliz Hukuku’na göre çözülmesi konusunda mutabık kalındığını, bu nedenle de davanın reddinin gerektiğini, davacı şirketin delillerini tebliğ etmediklerini, davanın belirsiz alacak davası olarak ikame edilmiş olmasında herhangi bir hukuki yarar olmadığını, bu nedenle davanın reddi gerektiğini, davacı şirketin davalı şirket ile arasında akdedilen sözleşme gereği birtakım harcamalar yaptığını ileri sürdüğünü, sözleşmenin feshi nedeniyle uğradığını iddia ettiği kar kaybını talep ettiğini, dava dilekçesi tarihi itibariyle bu harcamaları tevsik eder hiçbir delil ibraz etmediğini, davanın görev, yetki ve dava şartı noksanlıkları bulunduğunu, davanın doğrudan usulden reddi gerektiğini, davacı şirketin sözleşme süresi boyunca müvekkilinin iyi niyetli davranışları karşısında sözleşmesel yükümlülüklerini zamanında ve gereği gibi yerine getirmekten imtina ettiğini, davacı şirketin yükümlülüklerini yerine getirmediğini, müvekkili şirket tarafından yapılan feshin hukuka uygun olduğunu savunarak, davanın öncelikle usuli itirazları göz önüne alınarak reddine, aksi takdirde ise esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin davalı tarafından haksız olarak feshedildiği iddiasıyla davacının yaptığı masraflar ve kar kaybı zararının tespiti ile davalıdan tazmini istemine ilişkindir.
İncelenen tüm dosya ve evrak kapsamı itibari ile; Davada çözümü gereken yön, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin davalı tarafından haksız olarak feshi nedeniyle davacı tarafından yapılan masraflar ve fesih nedeniyle uğranılan kar kaybı zararının tespiti ve davalıdan tazminine yönelik istemin yerinde olup olmadığının tespitine ilişkin olup, uyuşmazlığın esasına ilişkin olan bu yöne geçilmeden önce usule ilişkin itirazların çözümü gerekmekte olup, davalının vermiş olduğu cevap dilekçesinde, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 32. Maddesi uyarınca uyuşmazlıkların tarafların seçeceği hakem ile tahkim yolu ile çözüleceğinin düzenlendiğini, bu nedenle davanın görev yönünden reddinin gerektiği gibi sözleşmenin 33. Maddesinde de sözleşmeye uygulanacak hukukun İngiliz Hukuku olup, uyuşmazlıkların çözümünde İngiltere Mahkemelerinin yetkili olduğunun kararlaştırıldığını, bu nedenle de davanın reddi gerektiğini belirtmiş, davacı ise sözleşmede kararlaştırılan söz konusu usulü hükümlerin geçerli olmadığını, uyuşmazlığın taraflarının Türk Şirketleri, konusunun da Türkiye’de bulunan maden sahası olduğunu, bu nedenlerle uyuşmazlığın çözümünde yabancı mahkemenin yetkili kılınmasının hukuka aykırı olup, uyuşmazlığın çözümüne de Türk Hukukunun uygulanması gerektiğini iddia etmiştir.
Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin Uyuşmazlıklar başlığını taşıyan 32. Maddesinde, sözleşme kapsamında uyuşmazlık konusu olan bir konunun taraflar tarafından atanacak tek hakem tarafından çözüleceği, 33. Maddesinde ise sözleşmenin İngiltere yasalarına tabii olacağı, tarafların İngiliz Mahkemelerinin yargı yetkisini ve işbu sözleşmeden doğan uyuşmazlıkların çözümünde İngiliz Mahkemelerinin yargı yetkisine uymayı kabul edeceklerinin belirtildiği görülmüştür.
Bu durumda; Taraflar arasında akdedilen sözleşmenin yukarıda yer verilen 32 ve 33. Maddelerinde sözleşme kapsamında ihtilafa düşülen herhangi bir konunun öncelikle hakem tarafından çözüleceği, sözleşmenin İngiliz hukukuna tabi olacağı, tarafların İngiliz Mahkemelerinin yargı yetkisine uymayı kabul ettikleri belirtilmiş olup, davacı vekilinin ileri sürdüğü yabancı mahkemenin yetkili kılınmasının hukuka aykırı olması durumunun taraflar arasındaki işbu davanın konusunu sözleşmenin feshinden kaynaklanan masraflar ve kar kaybı zararının oluşturması, maddi tazminata ilişkin bu talepler konusunda Türk Mahkemelerinin yargı yetkisinin kesin olmadığı, taşınmazın aynına ilişkin bir uyuşmazlığın ve talebin söz konusu olmadığı, tarafların serbest iradeleri ile aralarında çıkacak bir uyuşmazlıkta yabancı mahkemelerin yetkisini ve yabancı hukukun uygulanmasını kabul edebilecekleri, somut olayda; taraflar arasındaki sözleşmeden doğan ve maddi tazminat istemine ilişkin olan işbu davada sözleşmede kararlaştırılan usul hükümlerinin uygulanmasının Türk kamu düzenine ve emredici yasal hükümlere aykırılık teşkil etmediği anlaşılmakla, taraflar arasında akdedilen sözleşmede tahkim şartı ve yabancı mahkemenin yargı yetkisinin kararlaştırılmış olması nedeniyle davalının bu yöndeki itirazları uyarınca davanın usulden reddine karar vermek gerekmekle, buna ilişkin olarak aşağıdaki şekilde hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın taraflar arasında akdedilen sözleşmede tahkim şartı ve yabancı mahkemenin yargı yetkisinin kararlaştırılmış olması nedeniyle davalının bu yöndeki itirazları uyarınca; USULDEN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70- TL karar ve ilam harcının, davacı tarafça peşin harç olarak yatırılan 2.561,63-TL harçtan mahsup edilmesi sonucu kalan 2.480,93‬-TL fazla yatırılan harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalının davasını bir vekil vasıtası ile takip etmiş olması nedeniyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi ve davanın usulden reddine karar verilmiş olması göz önüne alınarak 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
5-Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A (13). Maddesi uyarınca karar tarihinde yürürlükte bulunan Arabuluculuk Ücret Tarifesi uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00-TL arabuluculuk giderinin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
6-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde … BAM’da İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 06/12/2022

Katip …
¸e-imzalıdır.

Hakim ….
¸e-imzalıdır.