Emsal Mahkeme Kararı Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/621 E. 2021/732 K. 12.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA GEREKÇELİ KARAR
T.C.
ANKARA
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/621
KARAR NO : 2021/732

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … –
VEKİLİ : Av. … ….
DAVALI : … – ….

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 30/12/2011
KARAR TARİHİ : 12/11/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 12/11/2021
Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili, davalı ile müvekkili arasında davalı tarafından üretilen … Markalı ürünlerin satışı konusunda 11.10.2010 tarihli sözleşme çerçevesinde davalı tarafından taahhüt edilen 695.142 koli ürünün teslim edilmemesi sebebiyle müvekkilinin müşteri kaybına uğradığını, davalıya keşide edilen Ankara …. Noterliği’nin 27.04.2011 tarihli ihtarnamesi ile teslimi yapılmayan ürünlerin tesliminin talep edildiğini, teslim edilmeyen ürün sebebiyle müvekkilinin kâr mahrumiyetine uğradığını ileri sürerek taraflar arasındaki sözleşmeyi fiilen sona erdiren davalıdan fazlaya ilişkin her türlü hakkı saklı tutularak şimdilik 1000 TL mahrum kalınan kâr kar ile 10.000.- TL manevi zararın ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 20.11.2013 tarihli dilekçesi ile talebini 218.537,23 TL olarak ıslah etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili, taraflar arasında her iki tarafın edimlerini kapsayan tam karşılıklı yazılı bir sözleşme bulunmadığı gibi müvekkilinin satış miktarına dair bir taahhüdünün de bulunmadığını, sözleşme gereği teminat karşılanmadığı için müvekkili tarafından verilen satış yetkisinin de kullandırılmadığını, teminat karşılanana kadar su satışının azaltıldığını, davacının edimini ifa etmemesi sebebiyle satış yetkisinin kısmen geri çekildiğini, davacı tarafça verilen ileri tarihli çeklerin teminat olarak kabul edilemeyeceğini, sözleşmeyi tek taraflı olarak sona erdiren taraf davacı olduğundan müspet zarar isteyemeyeceğini ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
Mahkememizce bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, yaz aylarında yeni iş bağlantısı yapmanın zorluğu da dikkate alınarak; yeni bağlantılarda bulunmak ve öncelikle yaz sezonu gelmeden başka firmalarla anlaşma yapılması gerektiği hususları birlikte değerlendirildiğinde ve esas olarak yaz sezonu gelmeden söz konusu yeni iş fırsatları araştırılması ve gerekli bağlantıları yapabilmesi için, yaz aylarına giriliyor olmasının sektörün durumu da göz önüne alınarak fesih tarihinden itibaren ortalama 3 aylık sürenin makul süre olabileceği, bir başka deyişle kış aylarında yapılması gereken bağlantının nisan sonuna yapılmış olmasının getirdiği kârlılık oranı bakımından olan risk faktörünü de karşılamaya yönelik 3 aylık sürenin makul bir süre olacağının ön görüldüğü, buna göre 29.04.2011 fesih tarihinden sonra ki 3 aylık süre içinde dosyada mevcut 11.10.2010 tarih ve 434-10 sayılı davalı firma yazısında ve her ay için vermeyi taahhüt ettiği yazısı gereği 2011/Mayıs ayında 90.000, 2011/Haziran ayında 100.000 ve 2011/Temmuz ayında da 150.000 koli olmak üzere toplam 340.000 koli üzerinden hesap yapılması gerektiği, %3 fire düşülmesi gerekmekte olup, fire düşüldüğünde kalan miktarın ise (340.000 x 3/100 = 10.20) (340.000 – 10.20 =) 329.800 koli olacağı, ürünün ortalama alış maliyetinin 1.91 olup ortalama net kârının %20 olduğunun değerlendirildiği, bu durumda net kârlılık oranı 0,382 olacağından davacının kâr mahrumiyetinin 135.800 koli x 0,382 = 125.983,60 TL olarak hesaplandığı ve sonuç olarak davacının belirlenen makul süre içindeki ortalama kâr yoksunluğunun 125.983,60 TL olduğunun tespit edildiği, 6098 sayılı Kanunun 52/1. maddesinde zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş, yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hakim tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabileceği şeklinde düzenleme ve bu ilkeler çerçevesinde kâr mahrumiyetinin müspet zarar olarak nitelendirildiği gerekçesiyle, Ankara …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bozma ilamında önceki 28.11.2013 tarih ve esas no:2011/525, karar no:2013/323 sayılı kararının davacı tarafın 10.000,00 TL manevi tazminat talebinin reddine ilişkin hüküm yönünden Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2014/7320 esas, 2015/4253 karar sayılı ilamı ile temyiz itirazlarının reddine karar verildiği anlaşılmakla bu yönden kesinleştiğinden bu talebe ilişkin yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına, davacı tarafın kâr mahrumiyeti talebine ilişkin davası yönünden, davanın kısmen kabul ve kısmen reddi ile,125.983,60 TL alacağın 1.000,00 TL’sine dava tarihi olan 30.12.2011 tarihinden, bakiyesi 124.983,60 TL’sine ise ıslah tarihi 20.11.2013 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Mahkememizin 11/06/2019 tarih ve Esas No: 2017/866, Karar No: 2019/485 sayılı kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay …. Hukuk Dairesinin 05/04/2021 gün ve Esas No:2020/3828, Karar No: 2021/3332 sayılı ilamı ile; “Dava, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinden kaynaklanan kâr mahrumiyetine yönelik alacağın tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, Dairece yapılan bozma ilamına uyulmuş, ancak bozma ilamının gereği yerine getirilmemiştir. Bozma ilamında açıkça “taraflar arasındaki karşılıklı ihtarlara bakıldığında sözleşmenin feshine dair bir irade beyanına rastlanılmadığı sözleşmenin fesh edilmemiş olduğunun kabulü gerekir” denilmiştir. Mahkemece bozma ilamına uyulmasına rağmen gerekçede sözleşmenin fesh edildiği yönündeki kabulü doğru değildir. Sözleşmenin ayakta olması nedeniyle kâr mahrumiyetinin makul süreye göre hesaplanmış olması da yerinde değildir. Mahkemece sözleşmenin süresinin 1 yıl olduğu gözetilerek taraflar arasında akdedilen sözleşme hükümleri değerlendirilip, 1 yıl içinde davalı tarafından davacıya verilmesi gereken su miktarı ve alınan su miktarı gözetilerek sektördeki kâr oranı ve su satışı için yapılan giderlerin de düşülmesi suretiyle davacının uğramış olduğu net kâr mahrumiyetinin bilirkişi aracılığıyla tespit edilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. Ayrıca mahkemece TBK’nın 52. maddesi uyarınca davacının zararının artmasında müterafik kusuru olduğu belirtilmiş ise de dosya içindeki delillerden anlaşıldığı üzere, davalının sözleşme hükümlerine aykırı olarak davacıya su ürünlerini vermemiş olmasında davacının müterafik kusuru olmadığından mahkemece müterafik kusur değerlendirilmesi yapılması da doğru değildir.” belirtilerek hükmün bozulmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Yargıtay ilamı taraf vekillerine tebliğ edilmiş, davalı … Vekili tarafından süresi içerisinde karar düzeltme talebinde bulunulduğu anlaşılmış ancak mahkememiz tarafından maddi hata sonucu karar düzeltme dilekçesini uyap üzerinden dosyaya alınmadığı ve bu nedenle karar düzeltme talebinde bulunulmadığı düşünülerek mahkememizin 2021/621 Esas numarası verilerek taraflara duruşma günün bildirir davetiye gönderilmesine ve duruşmanın 21/12/2021 günü saat 10:50’e bırakılmasına ve buna ilişkin taraf vekillerine tebligat çıkarılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce bu durum maddi hata sonucu olduğu anlaşılmakla; derhal karar düzeltme talebi değerlendirilerek dosyanın yeniden Yargıtay …. Hukuk Dairesi Başkanlığı’na gönderilmesine ve yukarıda belirtilen tensip ara kararından vazgeçilmesine ve bu şekilde herhangi bir karar verilmesine gerek olmadığı değerlendirilmekle; mahkememiz esasının da kapatılmasına ilişkin aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan nedenlerle mahkememiz esasının bu şekilde kapatılmasına, dosyanın Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Başkanlığı’na karar düzeltme talebi yönünden inceleme yapılmak üzere gönderilmesine,
Dosya üzerinde inceleme sonucunda karar verildi. 12/11/2021

Katip …
¸e-imzalıdır.

Hakim …
¸e-imzalıdır.

¸e-imzalıdır. ¸e-imzalıdır.