Emsal Mahkeme Kararı Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/369 E. 2022/22 K. 20.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/369 Esas – 2022/22
TÜRK MİLLETİ ADINA YARGILAMA YAPMAYA VE HÜKÜM VERMEYE YETKİLİ
T.C
ANKARA
ASLİYE SEKİZİNCİ TİCARET MAHKEMESİ
K A R A R

ESAS NO : 2021/369
KARAR NO : 2022/22

HAKİM : …..
KATİP : ….

DAVACI : …..
DAVALI : …..
DAVA : Tazminat (Rücuen Tazminat)
DAVA TARİHİ : 17/06/2021
KARAR TARİHİ : 20/01/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 07/02/2022
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili Türkiye Radyo Televizyon Kurumunun yasayla kurulmuş ilk ve tek kamuya ait kanal olduğunu, Hizmet alımları kapsamında Müvekkili Kurum ile davalı şirketler arasında Hizmet Alımı Sözleşmeleri imzalandığını, sözleşme hükümleri doğrultusunda, İş ve Sosyal Güvenlik Mevzuatına uygun hareket edeceğini beyan ve taahhüt eden davalı şirketlerin, …’ın işten ayrılışını mevzuatta belirlenen usule uygun olarak yapmadıklarını, bu nedenle de … işçilik alacaklarının tahsili istemiyle İstanbul ….. İş Mahkemesi’nin 2014/663 E. Sayısı ile görülen davayı ikame ettiğini, Yargılama neticesinde dava kabul edilmiş olup kararın kesinleşmesi akabinde … tarafından İstanbul ….. İcra Müdürlüğü nezdinde başlatılan 2017/10763 Numaralı dosyaya 12.04.2017 tarihinde 40.057,94 TL, 02.12.2019 tarihinde 11.449,33 TL olmak üzere toplam 51.507,27 TL ödemenin kurumları tarafından yapıldığını, Mevzuat hükümleri doğrultusunda Müvekkili Kurum ile Davalı Şirket arasında alt işveren-asıl işveren ilişkisi gereği müşterek ve müteselsil sorumluluk olduğu düşünülse bile burada Kanundan kaynaklanan bir teselsül durumu söz konusu olup, işverenlerin dış ilişkide müteselsilden sorumlu olacaklarını, bu kapsamda huzurdaki dava açılmadan önce 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 13. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 5/A maddesi gereğince arabuluculuk süreci başlatıldığını ve Arabuluculuk Sürecinin, Arabuluculuk Daire Bşk. 2021/15744 & Ankara Arabuluculuk Bürosu’nun 2021/1821 numaralı dosyasında yürütüldüğünü, görüşme neticesinde anlaşma sağlanamadığı, 08.03.2021 tarihli son tutanak ile tespit edilerek sürecin sonlandırıldığını, fazlaya ilişikn dava ve talep hakları saklı kalmak kaydı ile müvekkili kurumun davalı şirketlerden işçiyi çalıştırdıkları dönemlerle sınırlı olmak üzere alacaklı olduğunun tespiti ile müvekkili kurum tarafından ödemek durumunda toplam 51.507,27 TL tahsilatın ödeme gününden itibaren işleyecek TCMB’nin kısa vadeli krediler için öngördüğü avans faizi ile birlikte müvekkiline ödenmesi, yargılama gideri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı … Medya Sosyal Sağlık Hizmetler Org. Ltd Şti vekili cevap dilekçesinde; davacı tarafın talep ettiği alacağın zamanaşımına uğradığını, zamanaşımı itirazında bulunduklarını, 6552 Sayılı Kanun İle 4857 Sayılı İş Kanunu 112. Maddesine Eklenen Fıkra İle Kamu İhale Kanunun 62. Maddesinin 1. Fıkrası (E) Bendi emredici nitelikte olup işçinin iş akdinin kıdem tazminatını ödenmesini gerektirecek şekilde sona ermesi durumunda alacaklarından kamu kurumunun sorumlu olduğunun açıkça belirtildiğini, kanun hükmü incelendiğinde kıdem tazminatı ödeme yükümlülüğü kamu kurumlarına bırakıldığının açık olduğunu, Dava dışı işçinin kıdem tazminatının muacceliyet tarihinde ilgili düzenlemenin yürürlükte olduğumum gözetilmesi gerektiğini, Kamu İhale Tebliği’nin Personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alımlarında teklif fiyata dahil olacak giderleri düzenleyen 78.maddesinde kıdem tazminatı ibaresinin kaldırılması da kanun koyucunun iradesinin kıdem tazminatından kamunun sorumlu tutulması yönünde olduğunu ortaya koyduğunu, her ne kadar AYM tarafından m.112/6 iptal edilmiş olsa da hem Kamu İhale Tebliği 78.30’daki düzenlemenin, hem de İş Kanunu 112. maddesi gereğince kıdem tazminatından asıl sorumlunun asıl işveren kamu kurum ve kuruluşlarının olduğunun açık ve emredici olarak yasayla hüküm altına alınmış olduğu gözetilerek müvekkili şirketin kıdem tazminatından sorumluluğunun bulunmadığının ortada olduğunu, bununla beraber, Anayasa Mahkemesi iptal kararının 19.09.2019 tarihinde yayınlandığını iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı gereğince müvekkili şirket lehine usuli kazanılmış hak doğduğunun da gözetilmesi gerektiğini, -Anayasa Mahkemesi tarafından verilmiş olan iptal kararı öncesinde yapılmış olan kıdem tazminatı ödemelerinin kamu kurumlarınca rücu edilemeyeceğini, Kıdem tazminatının iş kanuna göre fesihle birlikte oluştuğunu, 2014 yılından sonra kıdem tazminatı oluşacak şekilde yapılan tüm fesihlerde kanunun emredici kuralı kapsamında asıl işveren idarenin sorumlu olduğunu, davalı idare ile müvekkili şirket arasında imzalanan sözleşme uyarınca dava dışı işçinin bu kapsamda müvekkili şirket bünyesinde bakım personeli olarak çalıştığını, imzalanan sözleşmede müvekkili şirkete işin devamı süresince personelin SGK primleri, vergileri, ücreti, yol, yemek ücret v.s. gibi düzenli ve sürekli verilen hakların teslimiyle ilgili sorumluluk verildiğini, Davacının talep ettiği ücretlerden müvekkili şirketin bir sorumluluğu olmadığını, sözleşme hükümleri incelendiğinde davacı tarafından ödenen kalemlerin müvekkiline rücu edilebileceğine dair bir düzenleme bulunmadığının açıkça görüleceğini, öte yandan kabul anlamına gelmemekle kaydı ile, davacı tarafından iddia edildiği gibi sözleşme ile tüm Sorumluluğun müvekkili şirkete yüklendiği varsayılsa dahi, işbu sözleşmelerin müzakereye açık olarak imzalanmadığından Borçlar Kanunu ve Sözleşmeler Hukukunda yer alan genel işlem koşullarının uygulanması gerekeceğini, bu hükümlerin tarafları tacir olsun olmasın Borçlar Kanunu kapsamındaki tüm sözleşmeler hakkında uygulanacağının tartışmasız olduğunu, sözleşmenin imzalanma aşamasında müvekkili şirkete sözleşme maddelerini müzakere etme ve değişiklik yapma hakkı tanınmadığını, sözleşmenin davacı kurum tarafından tek taraflı olarak hazırlandığını, işbu sebeple genel işlem koşullarına aykırılıktan dolayı davacı kurum ile davalı müvekkili şirket arasında imzalanan sözleşme ve şartnamelerde işçilik alacaklarından yalnızca müvekkili şirketin sorumlu olduğuna dair hükümlerin yazılmamış sayılması gerektiğinin kabul edilmesi gerektiğini, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte, davaya konu alacağa ödeme tarihlerinden itibaren faiz talep edilmesinin de hukuka uygun olmadığını, Söz konusu ödeme ile ilgili müvekkili şirketin temerrüde düşürülmediğinden, davanın kabulüne karar verilecek olsa dahi bu alacağa ancak dava tarihinden itibaren faiz işletilebileceğini, tüm bu açıklamalar nedeni ile müvekkili şirket yönünden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde özetle; işçinin emekliliğe hak kazandığı tarih 2014 Sonrası olduğunun göz önünde bulundurulması gerektiğini, 2014 yılından sonra kıdem tazminatı oluşacak şekilde yapılan tüm fesihlerde kanunun emredici kuralı kapsamında asıl işveren idarenin sorumlu olduğunun belirtildiğini, idare ile yapılan sözleşmenin dava dosyasında bulunmadığını, müvekkilinin davalı işçilik alacaklarının görüldüğü İstanbul …..İş Mahkemesi’nin 2014/663 Esas sayılı dosyasında taraf olmadığını, görülen davanın müvekkiline ihbar dahi edilmemiş ve müvekkil davadan haberdar olmadığını, işçilik alacağı dosyasında taraf olmayan ve kendisine ihbar dahi olunmayan bir davada savunma yapamayan müvekkiline dosya davacısı işçiye ödenen tazminatların rücuen istenmesinin kabul edilemez olduğunu, dava dışı işçinin müvekkiline ait işyerinde 22.01.2011 tarihi ile 08.07.2011 tarihleri arasında çalıştığını, dolayısıyla dava dışı işçinin müvekkili açısından hak kazandığı bir kıdem tazminatı olmadığını, bu nedenle ödenen kıdem tazminatından müvekkilinin sorumlu olmadığını, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte, davaya konu alacaktan müvekkiline haberdar olmadığı için temerrüt oluşmadığını, bu nedenle ödeme tarihlerinden itibaren faiz talep edilmesinin de hukuka uygun olmadığını, söz konusu ödeme ile ilgili müvekkili temerrüde düşürülmediğinden, davanın kabulüne karar verilecek olsa dahi bu alacağa ancak dava tarihinden itibaren faiz işletilebileceğini, açıklanan nedenlerle işbu davanın haksız ve mesnetsiz olup, müvekkili yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, rücuen alacak istemine ilişkindir.
Mahkememizce aldırılan 23/11/2022 tarihli bilirkişi raporunda; dava dışı işçi …’a davacı tarafından icra dosyasına ödenen işçilik alacakları ödemelerinin davacı ile davalılar arasında Hizmet alım sözleşmeleri imzalandığı, bu sözleşmeler kapsamında, davacıya ait işyerlerinde, davalı firmalarda sigortalı olarak çalışan işçilerden … tarafından açılan iş davaları ve akabindeki icra takipleri neticesinde davacı tarafından ödenen bu işçilik alacakları ile ilgili olarak davalıların sorumlulukları oranında tahsili için işbu davayı açtıkları, dava konusu ile ilgili Yargıtay kararları; hizmet alımı tip sözleşmelerinde işverenin, yüklenici tarafından çalıştırılan işçinin ücretinin ödenmesi, sosyal haklarının takibi gibi denetim dışında işçiye karşı bir sorumluluğu olmadığını, işçilik alacakları işveren tarafından ödenen işçinin; yüklenici işçisi olması, sözleşme ücretine işçinin ücret ve sosyal haklarının dahil olması, işverenin işçilik alacaklarından sorumlu olacağına dair sözleşmede bir hüküm bulunmaması hususları nazara alındığında davacı işverenin işçiyi çalıştıran yüklenicilerden ödediği bedeli ve fer’ilerinin tamamını talep etme hakkı bulunduğunun kabulü gerekir kapsamında detayları raporun inceleme ve hesaplamalar kısmında verildiği üzere, davacı ile davalılar arasında imzalanan sözleşmeler doğrultusunda, tüm sorumluluğun davalılara devredildiği değerlendirildiği takdirde, rücu edilebilecek sorumluluk tutarlarının Yavuz KARADEMİR (Nil Prodüksiyon ve Dan. Hizmetleri) 1.569,21 TL, … (… yapım ve Teknik Hizmetler) 5.039,56 TL, … Medya Sosyal Sağlık Hizmet Organizasyon Ltd. Şti 44.895,50 toplam 51.504,27 TL olduğu, davacının faiz isteminin ve konunun mahkemeye ait olduğu tespit edilmiştir.
Uygulamada son işverenden tahsil edilen işçilik alacakları, çoğunlukla işçinin birden fazla alt işverenler nezdindeki çalışmalarını kapsamaktadır. İşçinin çalışmış olduğu her bir alt işverenin dönemine isabet eden işçilik alacaklarından, ilgili olan alt işveren sorumlu olacağından alt işverenin sorumluluğu da sadece kendi dönemi ile sınırlı olmalıdır. Davacın “son işveren“ olması da bu sonucu değiştirmez. Bununla birlikte feshe bağlı bir hak olan ihbar tazminatından ise, diğer işverenler sorumlu olmayıp, sadece son işveren sorumludur. Başka bir ifade ile davacı üst işveren, dava dışı işçiye ödemiş olduğu ihbar tazminatını ancak son işverenden talep edebilir. Bunun dışındaki tüm işçilik alacaklarından ise, işçinin çalışmış olduğu alt işverenler, üst işverene karşı, kendi dönemleriyle sınırlı olmak üzere sorumludurlar. Yine, son işveren, yargılama gideri (dava ve icra), avukatlık ücreti, harç, faiz gibi fer’i borçlardan, her bir davalı alt işverenin toplam ana para tutarı içinde sorumlu olduğu tutarına oranı kadarını ilgili alt işverenlere rücu edebilir. Uyuşmazlığın İş Hukuku değil, Borçlar Hukuku hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiğinden, “iş hukukunda geçerli olan mevzuat ve içtihatlara göre yapılan değerlendirmeler” rücu davalarında hükme esas alınamaz.
Değinilmesi gereken bir başka nokta ise alt işverenlerin sorumlu oldukları dönemlere ilişkin hesaplama yapılırken hangi tarihteki ücretlerin esas alınması gerektiğidir. Son işveren, iş mahkemesi ilamı gereğince işçilik alacaklarını iş akdinin sona erdiği tarihteki ücret üzerinden ödemekte olup,iş mahkemesi ilamındaki usul ve hesaplamalar doğrultusunda alt işverenlerden rücu isteminde bulunabilir. ( Bkz. Yargıtay ….. Hukuk Dairesi 03.12.2015 tarih, 2014/38758 E., 2015/35433 K.)
Bu açıklamalar ışığından somut olayda ilama konu mahkeme kararındaki işçinin davalılar nezdinde çalıştığı SGK kayıtlarından anlaşılmaktadır. Taraflar arasında iş yeri devri söz konusu olmaksızın ihale alıcısının değişmesi suretiyle eski işçilerin ihale alan şirket nezdinde çalıştırılması söz konusudur. Bu kapsamdan dava dışı işçi …’nın davalılar bünyesinden bilirkişi raporunda belirtilen dönemlerde raporda belirtilen gün kadar çalıştığı anlaşılmaktadır. Her bir davalı davacı ile arasındaki sözleşmede açıkça işçi alacaklarından davalının sorumlu oldukları düzenlenmesine ve Hizmet İşleri Genel Şartnamesinin 6. Bölüm 38. Maddesi göre ancak işçiyi çalıştırdığı dönem için sorumludur. İhbar tazminatından ise son işveren sorumludur. Usul ve yasaya uygun denetime ve hüküm kurmaya elverişli görülen bilirkişi raporunda davalıların dava dışı işçiyi çalıştırdıkları dönemlere ilişkin raporda belirtilen miktarda sorumlu olduklarından davacının davasının kabulü ile, 1.569,30 TL ‘nin …. )’den, 5.039,85 TL’nin … (… Yapım ve Teknik Hizmetler)’tan, 44.898,12 TL’nin … Medya Sosyal Sağlık Hizmetler Organizasyon Ltd. Şti.’den davalı tarafından icra dosyasına yapılan ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte alınarak davacıya verilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Nedenleri yukarıda açıklandığı üzere;
Davacının davasının kabulü ile, 1.569,30 TL ‘nin ….. )’den, 5.039,85 TL’nin … (… Yapım ve Teknik Hizmetler)’tan, 44.898,12 TL’nin … Medya Sosyal Sağlık Hizmetler Organizasyon Ltd. Şti.’den davalı tarafından icra dosyasına yapılan ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte alınarak davacıya verilmesine,
İş bu dava nedeniyle alınması gerekli 3.518,46 TL harçtan 879,62 TL peşin harcın mahsubu ile kalan 2.638,84 TL harcın davalılardan sorumlulukları oranında alınarak hazineye gelir kaydına,
Davacı tarafından yapılan 114,50 TL posta ve tebligat gideri, 1.000,00 TL bilirkişi ücreti, dava açılırken ödenen 938,92 TL yargılama harcı olmak üzere toplam 2.053,42 TL yargılama giderinin davalılardan sorumlulukları oranında alınarak davacıya ödenmesine,
Arabuluculuk Kanununun 18/A(13). maddesi uyarınca karar tarihinde yürürlükte bulunan Arabuluculuk Ücret Tarifesi uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk giderinin davalılardan sorumlulukları oranında alınarak hazineye gelir kaydına,
Kendisini vekille temsil ettiren davacı yararına hüküm tarihinde yürürlükte olan AAÜT’ gereğince takdir ve tespit edilen 7.495,95 TL vekalet ücretinin davalılardan sorumlulukları oranında alınarak davacıya verilmesine,
Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı 8.000,00-TL’nin altı kesin, diğer kısım yönünden gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Ankara BAM’da İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 20/01/2022

Katip …..
¸e-imzalıdır.

Hakim ….
¸e-imzalıdır.

¸e-imzalıdır. ¸e-imzalıdır.