Emsal Mahkeme Kararı Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/366 E. 2022/553 K. 28.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. … 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA YARGILAMA YAPMAYA VE HÜKÜM VERMEYE YETKİLİ
T.C.

ASLİYE SEKİZİNCİ TİCARET MAHKEMESİ
KARAR

ESAS NO : 2021/366
KARAR NO : 2022/553

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 16/06/2021
KARAR TARİHİ : 28/10/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 21/11/2022
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde;Müvekkili ile davalı arasında 01/05/2014 tarihli “Beton Pompolama Hizmet Sözleşmesi” imzalandığını, sözleşme süresinin 12 ay olacağının kararlaştırıldığını, sözleşmenin 9. Maddesine göre; bu süreden sonra fiyatlara TÜFE+ÜFE/2 x0,75 oranında fark verilerek sözleşmenin aynı şartlarda devam edeceğinin kararlaştırıldığını, 01/05/2015 tarihinden sonra da sözleşme kapsamında belirtilen şartlar doğrultusunda 31/03/2017 tarihine kadar çalışmaya devam edildiğini, yaklaşık 35 ay süre içerisinde davalının minimum 2.400,000,00 m3 hizmet alması gerekirken söz konusu dönem içinde bu garanti taahhüdüne uyulmadığını, müvekkilinin de sadece 947.649 m3 döküm yaptırıldığını, bu nedenle 1.452.351 m3 beton pompalama hizmeti ( 01/05/2014-01/05/2015 arası 490.919,50 m3, 01/05/2015-01/05/2016 dönem için 248.706,50 m3, 01/05/2016-01/04/2017 dönemi arası 712.725 m3 ) eksik alındığını, sözkonusu sözleşme kapsamında müvekkili tarafından çok sayıda alınan makine ve istihdam edilen personelden kaynaklı zararının oluştuğunu belirterek fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak şimdilik eksik döküm nedeniyle oluşan gelir kaybı zararları için 15.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; öncelikle arabuluculuk dava şartı yerine getirilmediğini, Arabuluculuk görüşmelerinde eksik hakediş tahakkuk ettirilmesinden bahisle talepte bulunulduğunu, ancak dava konusunun sözleşmeden kaynaklanan tazminata ilişkin olması nedeniyle davadan önce usulüne uygun arabuluculuk şartı yerine getirilmediğini, taraflar arasında bahsedildiği şekilde 01/05/2014 tarihli sözleşme imzalandığını, bu sözleşmeden sonra 01/07/2015 tarihinde taraflar arasında yeni bir sözleşme imzalanarak 5. Maddesinde bu sözleşmenin daha önce imzalanan tüm sözleşmelerin geçersiz kıldığı kabul edildiğini, 07/05/2017 tarihli sözleşme 2014 tarihli sözleşmenin devamı yada yenilenmesi olmadığını, Bu sözleşmenin hükümlerinde 800.000 m3 döküm yaptırılmasına ilişkin bir taahhütte bulunulmadığını, davacı tarafın müvekkiline gönderdiği 16/06/2014 tarihli yazı ile Leasing Sözleşmesi ile almış oldukları makineleri müvekkili tarafından kiralanması teklif edildiğini, bunun üzerine müvekkili firmanın 04/07/2014 tarihli kararı ile davacının masrafları karşılığı 48.000,00 TL+KDV ödemeyi kabul ettiğini, bu şekilde aylık ödemeler ile maddi zararlarının doğmaması sağlandığını, müvekkili ile davalı arasında 2014- 2019 yılına kadar sözleşmeler yapılarak çeşitli işlerde çalışıldığını ve sözleşmeler devam ederken davacı firma geriye dönük olarak herhangi bir zarardan bahsetmediğini, müvekkilinden herhangi bir talepte bulunulmadığını, bu nedenle geçmişe dönük olarak zararın bulunduğu ifade edilerek bu davanın açılması kabul edilemez kötü niyete dayalı olduğunu, 2014 tarihli sözleşmenin 2. Maddesindeki” 800.000 m3 miktar pompolama işi tarafların karşılıklı hak ve yükümlülüklerinin düzenlenmesine ilişkindir.” Şeklinde , yine 4. Maddesinde “…. Kipomak firması tarafından yapılacak beton pompalama işi 12 ay süre ile minimum 800.000 m3 miktarı içermektedir.” şeklinde olduğunu, söz konusu maddelerde müvekkilinin herhangi bir taahhüdü bulunmadığını, bu itibarla taahhüt amacı gütmediğinden söz konusu miktar döküm yapılmadığı takdirde müvekkili firma aleyhinde herhangi bir sorumlulukta yüklenmeyeceğini, bu nedenle müvekkilinin söz konusu sözleşme hükümleri kapsamında garanti döküm miktarı yönünde bir taahhüdü bulunmadığını, 2014 yılı sözleşmesinin 18. Maddesinde davacının basiretli bir tacir olarak karşılayabileceği riskleri değerlendirilmiş ve dikkate alınmış olunduğunu kabul ettiğini, 01/07/2015 tarihli sözleşmenin 1.4. Maddesinde ve 1.5 maddesinde fiyatlandırmanın ÜFE+TÜFE/2×0.75 olarak belirlendiğini, bu nedenle 2014 yılındaki sözleşmenin aynı şartlarda 2017 yılına kadar devam ettiği belirtilerek her yıl için müvekkilinin 800.000 m3 ‘lük garanti miktarından sorumlu olduğu iddiasını kabul etmediklerini, davacının hükümsüz sözleşmeye dayanması ve de zarar tazmini için arabuluculuk sürecinin yapılmamış olması sebebiyle davanın reddine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; taraflar arasındaki sözleşmeler kapsamında davacının davalıdan garanti beton döküm miktarının altında iş gösterdiğinden bahisle uğradığı zararı talep edip edemeyeceği , edebilecekse miktarına ilişkin olduğuna ilişkindir.
Yargılama sürecinde tarafların delilleri toplanmış, bu kapsamda taraflar arasında imzalanan 01/05/2014 tarihli ve 12/07/2015 tarihli iki adet hazır beton tesisleri pompa kiralama sözleşmesi, davacı tarafça düzenlenen 3 yıllık süre boyunca 985.103 m3 karşılığı 7.624.313,42 TL tutarlı 58 adet fatura dosyaya delil olarak kazandırılmış, mahkememizce atanan bilirkişi heyetinden tarafların defterlerini inceler 03/03/2022 tarihli bilirkişi raporu alınmıştır.
01/05/2014 tarihli sözleşmenin 2. Maddesinde ; 800.000 m3 miktar pompalama işi konusunda tarafların anlaştıkları, sözleşmenin 4. Maddesine göre, 12 ay süre ile minimum 800.000 m3 miktar iş yaptırılacağı , sözleşmenin 8. Maddesinde, davacı yönünden cezai şarta yer verildiği, davalı yönünden herhangi bir cezai şart kararlaştırılmadığı,
01/07/2015 tarihli sözleşme incelendiğinde; sözleşmenin 5. Maddesinde daha önce taraflar arasında akdedilmiş her türlü sözlü ve yazılı anlaşmanın yürürlükten kaldırıldığı, işbu sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren yalnızca bu sözleşmenin hükümlerinin geçerli hale geldiği kararlaştırılmıştır.
01/07/2015 tarihli sözleşmenin 01/05/2014 tarihli sözleşmeyi hükümsüz hale getirdiği ve 01/07/2015 tarihli sözleşmede davacıyı veya davalıyı bağlayan asgari alım taahhüdünün bulunmadığı, 01/05/2014 tarihli sözleşmedeki “minimum 800.000 m3 ” beton dökümünün davacı tarafından davalıya verilmiş bir yeterlilik taahhüdü olarak düşünülebileceği, davalıyı yükümlülük altına sokan asgari alım taahhüdü olduğuna dair açık bir düzenleme bulunmadığı, bu tutarın altında alım halinde herhangi bir cezai şarta veya gelir kaybının telafi edileceğine dair sözleşmede bir hüküm bulunmadığı, 01/07/2015 tarihli sözleşme imzalanırken davacının önceki sözleşmeden doğan hakları yönünden bir ihtirazı kayıt koymadığı ve sözleşmenin 5. Maddesinde açıkça önceki tüm sözlü ve yazılı sözleşmenin ortadan kalktığının kararlaştırıldığı bir arada değerlendirildiğinde, esas itibari ile 2014 tarihli sözleşmede dahi asgari alım taahhüdü bulunmadığı, bir an için 2014 tarihli sözleşme de asgari alım taahhüdü bulunduğunun kabulü halinde dahi 2015 tarihinde düzenlenen sözleşme ile 2014 tarihli sözleşme her iki tarafın ortak iradesi ile ortadan kalktığından , davacının ihtirazı kaydı bulunmadığından karşılıklı irade ile sonuçlandırılan 2014 tarihli sözleşmeye dayalı olarak davacının menfi ve müspet zarar talebinde bulunamayacağı, 2015 tarihli sözleşmede ise herhangi bir asgari alım taahhüdü bulunmadığı, sözleşme kapsamında davacının yapmış olduğu hizmetin bedelini tahsil ettiği, herhangi bir ihtirazı kayıt öne sürmediği, davalının sattığı beton satımının tamamını tahsil etmesi karşısında bu bedeller içinde işçilik, barınma ve kepçe giderleri gibi giderlerin de tahsil edildiği ve davacının herhangi bir zararında bahsedilemeyeceği ve davacının basiretli bir tacir olarak imzalanan sözleşmeler kapsamında yeter miktarda işçi istihdam etmesi, makine parkı oluşturması gerekirken fazladan işçi istihdam edip gereğinden fazla araç gereç temin etmesinin davalıya yüklenecek kusur oluşturmadığı gözetilerek davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın reddine,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince hesaplanan 80,70 TL harçtan peşin alınan 256,17 TL harçtan mahsubu ile artan 175,47 TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
3-Davalı vekille temsil olunduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca takdir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6-6325 Sayılı Kanunun 18/A-14 maddesi gereğince Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanacak olan 1.320,00 TL arabuluculuk giderinin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
7-HMK.’nun 333 maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra yatırılan gider ve delil avansının kullanılmayan kısmının yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde … BAM’da İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.28/10/2022

Katip …
¸e-imzalıdır.

Hakim …
¸e-imzalıdır.