Emsal Mahkeme Kararı Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/45 E. 2022/608 K. 18.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2019/45 Esas – 2022/608
TÜRK MİLLETİ ADINA YARGILAMA YAPMAYA VE HÜKÜM VERMEYE YETKİLİ
T.C
ANKARA
ASLİYE SEKİZİNCİ TİCARET MAHKEMESİ
K A R A R

ESAS NO : 2019/45
KARAR NO : 2022/608

HAKİM : …
KATİP : …

DAVACI : …
VEKİLLERİ : .
Av. ….
2-…
3-…
VEKİLİ : Av. …
DAVA : Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (Tazminat)
DAVA TARİHİ : 08/07/2015
KARAR TARİHİ : 18/11/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 30/11/2022
Mahkememizde görülmekte olan Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili banka tarafından dava dışı ….’den olan alacaklarının ödenmesi iç…yevmiye nolu ihtarnamelerinin keşide edildiğini, alacaklarının tahsili için ihtiyati haciz kararı alındığını, bu kararların …sayılı dosyalarından infaz edildiğini, dava dışı borçlu şirketlerden… İle müvekkili banka arasında akdedilen Proje Finansman Kredi Sözleşmesi gereğince , Berke Hes projesi kapsamında elektrik enerjisi satışından elde edilecek tüm gelirlerin aynı tarihli Temlik Sözleşmesi ile müvekkili bankaya temlik edildiğini, yine dava dışı borçlu şirketlerden …. İle müvekkili banka arasında akdedilen proje finansman kredi sözlemesi gereğince …, projeleri kapsamında elektrik enerjisi satışından elde edilecek tüm gelirlerin aynı tarihli alacak temlik sözleşmesi ile müvekkili bankaya temlik edildiğini, davalıların- borçluların açtığı iflas davasında kayyım atandıklarını,…gelirlerinin müvekkili bankaya temlik edildiğini bilmelerine rağmen davalı kayyımların temlik bedellerinin borçlu şirketlerce kullanılmasına göz yumduğunu, iflas dava dosyasına sunulan 7 ve 8 nolu kayyım raporlarında …’in üretime geçmiş olduğu ve gelir elde etmeye başlandığı ve bu nedenle proje finansman kredilerinin tasfiyesinde ciddi gelişme sağlayacağının belirtildiğini, her ne kadar bahse konu …’lerden elde edilen gelirlerle proje finansman kredilerinin ödeneceğinin davalı kayyım heyeti raporlarında belirtilmişse de, bunun böyle olmadığını, mülkiyeti müvekkili bankaya ait …’lerden elde edilen gelirlerin müvekkili bankaya ödenmesi yerine dava dışı şirket hesaplarına aktarıldığının 21/05/2015 havale tarihli kayyım raporu ile ortaya çıktığını, dava dışı şirketlerin tüm yönetim kurulu kararlarını denetleyen ve onaylayan davalıların, mülkiyeti müvekkili bankaya ait olan elektrik üretimi gelirlerinden elde edilen tutarları müvekkili banka hesaplarına gönderilmesi gerekirken dava dışı borçlu şirketlerin hesaplarına aktarılarak kullanılmasına açıkça muvafakat etmeleri ve onay vermeleri nedeniyle müvekkili alacaklı bankanın zararına sebebiyet verdiklerini, borçlulara ödenen temlik bedelinin ne kadar olduğunu bilmedikleri için davayı belirsiz alacak davası olarak açmak zorunda kaldıklarını belirterek davalılardan şimdilik 20.000,00 TL tazminatın tahsili ile, temlik bedellerinin borçlulara ödendiği tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müvekkili bankaya ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalılar vekili cevap dilekçesinde; öncelikle bu davayı davacı değil müflis şirketlerin açması gerektiğini, davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını, vasinin sadece vesayet altındaki kişiye verdiği zararlardan dolayı sorumlu olabileceğini, bu davanın sadece iflas erteleme altında olan şirketler tarafından açılabileceğini, davacının dava açma ehliyetinin olmadığını, temlik sözleşmeleri kapsamında davacı bankanın… ‘ya yaptığı başvurunun ayrıca piyasa işletmecisi …’a yaptığı başvuruların kabul edilmediğini, kurum kararlarının iptali için davacı bankanın idare mahkemeleri nezdinde açtıkları davaların reddedildiğini, bu haliyle temlik sözleşmelerinin geçerli olmadığını, İİK.’nun mülga 179/a maddesi kapsamında atanan kayyımların, atandıkları şirketleri temsil ve ilzam yetkisinin bulunmadığını, şirketlerin yönetim organlarının yetkilerinin devam ettiğini, kararların yönetim kurulunca alındığını, bu nedenle TMK. 467/2-1 atfı nedeniyle vasi gibi sorumlu tutulmalarına olanak bulunmadığını, yasa koyucunun ön görmediği sorumluluğun kıyas yoluyla mahkeme kararları ile genişletilmesinin Hukuk Devleti ilkesi ile bağdaşmayacağını, ayrıca vasinin sorumluluğunun kusur sorumluluğu olduğunu, kayyımın görevlerinin yönetim kurulu kararlarını denetlemekten öte geçmediğini ve yönetim kurulu kararlarının iyileştirme planı kapsamında değerlendirilmesinden ibaret olduğunu, temlik borçlusu…a husumet yöneltilmesi gerekirken husumetin müvekkillerine yöneltildiğini, dava dışı temlik eden şirketler tarafından kayyımlara hiç bir şekilde davacıya ödeme yapılması konusunda bir talep yöneltilmediğini, bir talep olmaksızın kayyımların şirkete emir ve talimat verme yetkisinin de olmadığını belirterek haksız ve mesnetsiz açılan tazminat davasının reddine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava,,,, Esas sayılı dosyasında görülmekte olan iflasın ertelenmesi talepli dosyada, kayyım olarak atanan ve,,,resmi bilirkişi listesinde bilirkişi olarak bulanan davalılara karşı açılan tazminat davasıdır.
Mahkememizce 08/07/2015 tarih ,,, karar sayılı ilam ile davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş, davacı vekilinin temyiz istemi üzerine dosya ,,, Dairesine gönderilmiş, anılan dairece 31/10/2016 tarih ,,, karar sayılı ilamı ile “…Dava, dava dışı şirketler tarafından açılan iflas ertelemesi davasında kayyum olarak atanan davalıların sorumluluğundan kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, bu tür davaların sadece doğrudan devlet aleyhine açılabileceği gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir. Ancak, iflas erteleme davası sırasında mahkemece atanan kayyumların HMK’nın 266. maddesinde düzenlenen bilirkişi niteliğinde olmadığı, bu kişilerin sorumluğuyla ilgili İİK’da hüküm bulunmaması karşısında; kayyımların sorumluluğu, TMK 467/II’nın 1. fıkrasına yaptığı atfa bağlı olarak vasinin sorumluluğuna ilişkin hükümler kapsamında değerlendirileceği göz önüne alınarak, işin esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, mahkemece yazılı şekilde 6100 sayılı HMK’daki bilirkişilere uygulanan hükümler gereğince davanın usulden reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.” gerekçesiyle mahkeme kararını bozmuştur.
Mahkememizce usul ve yasaya uygun yargıtay bozma ilamına uyulmuştur.
Yargılama sürecinde dava dışı şirketlerle davacı banka arasında imzalanan kredi sözleşmeleri ve temliknameler ,,, Mahkemesinin… esas sayılı dosyası,,,,karar sayılı dosyası, ,,, sayılı dosyaları,,,,kayıtları delil olarak dava dosyasına kazandırılmıştır.
Davacı banka ile dava dışı ,,, arasında 23/12/2010 tarihinde kredi sözleşmesi imzalandığı, söz konusu krediye dava dışı,,,.’nin müteselsil kefil olarak imza attıkları, sözleşmenin ekinde ayrıca “alacak temliki “sözleşmesi akdedildiği, sözleşmeye göre; proje finansman kredisi kapsamında,,, projeleri kapsamında elektrik enerjisi satışından elde edilecek tüm gelirlerin davacı bankaya temlik edildiği,
Davacı banka ile dava dışı ,,,. Arasında 13/10/2010 tarihinde kredi sözleşmesi imzalandığı, söz konusu krediye dava dışı…’nin müteselsil kefil olarak imza attıkları, sözleşmenin ekinde ayrıca “alacak temliki “sözleşmesi akdedildiği, sözleşmeye göre; proje finansman kredisi kapsamında,,,, projesi kapsamında elektrik enerjisi satışından elde edilecek tüm gelirlerin davacı bankaya temlik edildiği,
Dava dışı …şirketleri ile bağlı diğer şirketlerin iflasın ertelenmesi talepli açtıkları davanın … esas sayılı dosyasında (sonraki esas… esas sayılı dosyası) tensiben alınan karar ile davalıların İİK.’nun 179/a maddesi gereğince davalı şirketlere kayyım olarak atandıkları, yönetim kurulunun tüm kararlarının kayyım onayına tabi tutulmasına karar verildiği,
… esas sayılı dosyasında, davacı banka tarafından …’a yapılan başvurunun reddine ilişkin (banka ile …. arasında imzalanan temlik sözleşmesi kapsamında davalı idare nezdinde doğmuş ve doğacak hak ve alacaklarının bankaya ödenmesi talebinin reddine dair) 18/02/2016 tarih ve 8396 sayılı işlemin iptalinin talep edildiği, 26/04/2019 tarihli karar ile davanın reddedildiği, davacının istinaf başvurusunun reddi sonrası bu kez temyizi üzerine … 26/02/2020 tarihli kararı ile temyiz isteminin reddedildiği ve kararın 22/02/2020 tarihinde kesinleştiği,
… esas sayılı dosyasında, davacı banka tarafından …’a yapılan başvurunun reddine ilişkin (banka ile …. arasında imzalanan temlik sözleşmesi kapsamında davalı idare nezdinde doğmuş ve doğacak hak ve alacaklarının bankaya ödenmesi talebinin reddine dair) işlemin iptalinin talep edildiği, 23/01/2019 tarihli karar ile davanın reddedildiği, davacının istinaf başvurusunun reddi sonrası bu kez temyizi üzerine… 16/10/2019 tarihli kararı ile temyiz isteminin reddedildiği ve kararın 21/05/2020 tarihinde kesinleştiği toplanan delillerden anlaşılmıştır.
Öncelikle alacağın temliki sözleşmelerinin geçerli olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir. Davacı banka tarafından açılan ve yukarıda aşamaları özetlenen İdare Mahkemelerinin kararları ile, temlik sözleşmelerinin geçersiz olduğu, bu nedenle aleyhlerine dava açılan kurumların işlemlerinin iptalinin gerekmediği yönünde verilen kararlar Danıştay incelemesinden de geçerek kesinleşmiştir. İdare Mahkemelerinin kesinleşen kararları ile temlik sözleşmelerinin geçerli olabilmesi ve temlikler kapsamında dava dışı şirketlerin elektrik üretiminden kaynaklı alacaklarının davacı bankaya ödenebilmesi için elektrik piyasasında işletici konumundaki …, sonrasında… ‘ın onayına tabi olduğu ve kurumların onaya zorlanamayacakları anlaşılmaktadır. Kesinleşen mahkeme kararları mahkememizi ve davalı kayyımları da bağlamaktadır.
Geçerli temlik sözleşmesi bulunmamasına rağmen temlik konusu alacağın davacı bankaya ödenmemesi değil, ödenmesi, (dava dışı şirketlerin başkaca alacaklılarının haklarına kavuşmasının ihlali halinde) diğer koşulların da gerçekleşmesi halinde davalıların sorumluluğunu doğurabilecektir. Basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğü bulunan davacı bankanın , dava dışı şirketlerle imzaladığı temliğin başkaca bir kurumun onayına tabi olup olmadığını, bu onayın alınmaması ihtimalini de gözeterek hareket etmesi gerektiği ve kurum onayının alınamaması nedeniyle geçersiz hale gelen temliknameye dayalı olarak hak talebinde bulunamayacağı mahkememizce kabul edilmiştir. TBK.’nun 191. maddenin yani temlik edenin garanti yükümlülüğünün bulunup bulunmadığının ayrıca tartışılması gerekmektedir. TBK:’nun 191 maddeye göre: ivazlı temliklerde alacağı devreden taraf , alacağın varlığı ve borçlunun ödeme gücüne sahip olduğunu garanti etmektedir. Madde metninden de anlaşıldığı üzere, TBK’nun 191. Madde hükmünün uygulanabilmesi için herşeyden önce geçerli bir temliğin bulunması gerekmektedir. Oysa somut olayda kurum onayları verilmediği için yapılan temlikler geçerli hale gelmemiştir.
Davalıların sorumluluğunun ayrıca kayyımlık müessesesi açısından da ele alınması gerekmektedir. Davalılar yukarıda özetlendiği gibi … esas sayılı dosyasında İİK.’nun 179/a maddesi kapsamında görevlendirilmişlerdir. Mahkememizin ilk kararının bozularak ortadan kaldırıldığı Yargıtay ilamında belirtildiği gibi TMK.’nun 467/II-1. fıkrasındaki atıf nedeniyle kayyımların sorumluluğunun vasinin sorumluluğu hükümleri kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Ancak sorumluluk belirlenirken İİK.’nun 179/a maddesindeki görevlendirmenin özellikleri de dikkate alınmalıdır…Mahkemesince davalılar yönetim kayyımın bir türü olan denetim ve gözetim kayyımı olarak atanmışlardır. Davalılar , iflas ertelemesi talep eden şirketlerin yöneticisi veya temsilcisi olmamışlardır. Şirket yönetimleri görevlerinin başında olup, yönetimlerin aldığı kararlar davalı kayyımların denetimine tabi tutulmuştur. Davalıların denetim görevi ise; yönetimin aldığı kararların işletme projesine ve şirket menfaatlerine uygun olup olmadığı ile sınırlıdır. Bu görevin ihmali suretiyle şirketlerin zarar görmesi halinde yansıma yolu ile şirket alacaklıları da zarar görür ise, alacaklıların , şirket yöneticilerin sorumluluğunda olduğu gibi kayyımlara karşı sorumluluk davası açmaları söz konusu olabilecektir. Ancak somut olayda kayyımlara yüklenen eylem temlike konu alacağın davacı bankaya ödenmemesine dayalı olup, yukarıda kabul edildiği üzere kayyımların, mahkeme kararlarına rağmen şirket yönetimlerinin yerine geçerek temlik edilen alacakların davacı bankaya ödenmesi yönünde karar alamayacakları, yönetimce alınan kararların usulsüzlüğünün iddia edilemeyeceği gözetildiğinde, davalı kayyımların kusurlu eylemlerinin olmadığı ve tazminat yükümlülüklerinin de doğmayacağı gözetilerek davanın reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın reddine,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince hesaplanan 80,70 TL harçtan peşin alınan 341,55 TL ’den mahsubu ile artan 260,85 TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
3-Davalılar vekille temsil olunduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca takdir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yapılan 100,00 TL tebligat posta giderinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
6-HMK.’nun 333 maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra yatırılan gider ve delil avansının kullanılmayan kısmının yatıran tarafa iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 gün süre içerisinde Temyiz Yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı18/11/2022

Katip …
¸e-imzalıdır.

Hakim ,..
¸e-imzalıdır.