Emsal Mahkeme Kararı Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/666 E. 2021/887 K. 30.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2018/666 Esas – 2021/887
TÜRK MİLLETİ ADINA YARGILAMA YAPMAYA VE HÜKÜM VERMEYE YETKİLİ
T.C
ANKARA
ASLİYE SEKİZİNCİ TİCARET MAHKEMESİ
K A R A R
ESAS NO : 2018/666 Esas
KARAR NO : 2021/887

BAŞKAN : ….
KATİP : ….

DAVACI : ……..
DAVA : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/09/2018
KARAR TARİHİ : 30/12/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 31/12/2021
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde; … Elektronik … Ltd. Şti.’nin idare, davalının işveren ve davacının taşeron sıfatıyla anıldığı…. üst bölgesindeki karakol inşaatı yapımı için 25/03/2017 tarihli taşeron sözleşmesi imzalandığını, davacının taşeronluk sözleşmesi gereği üstlendiği işlerin ifası amacıyla 25/03/2017 – 30/09/2017 tarihleri arasında fiilen ve aralıksız olarak işe başladığını ve sözleşmede kararlaştırılan şekilde işi eksiksiz ifa edip teslim ettiğini, davalı şirketin, işin yürütülmesi için yeterli donanımda teknik kadroyu işbaşında bulundurmak zorunda olmasına rağmen bu görevine uymadığını, şantiyede davalıya ait personelin hazır bulunmaması ve kendileriyle iletişim kurulamaması sebebiyle davalı şirketten kaynaklanan sorunlarla karşılaşılmasına rağmen işlerin iyi yürütülmesi ve süresinde teslim edilmesi için davacıya ait ekibin büyük bir özveri ile çalıştığını, karakola ait işlerin davacı ve ekibi tarafından fiilen yürütüldüğünü, sözleşmede idare olarak anılan … Elektronik … Ltd. Şti.’nin talepleri doğrultusunda hareket edildiğini, taşeronluk sözleşmesi ile kararlaştırılmamış ek işlerin yapıldığını, davalı tarafın ödemekle yükümlü olduğu ücretleri zamanında ödememesinin işçilerin ücret ödemelerinde gecikmelere ve bir çok işçinin işi bırakmasına neden olduğunu, işçilerin ücretleri ve karşılaşılan zararların davacı tarafça karşılandığını, davacının 06/11/2015 – 30/05/2016 tarihleri arasındaki yevmiye ve mesai saati listesine göre bir hesaplama yaparak davalı şirketin kendisine ödemesi gereken ücretin yaklaşık değerini tespit ettiğini ve durumu davalı şirkete bildirdiğini, davacının tüm iyi niyetine ve sorunu uyuşmazlık haline getirmeden çözüme kavuşturmak istemesine rağmen davalı şirketten olumlu bir geri dönüş alınamadığını, bunun üzerine davalı şirkete Ankara ….. Noterliğinden 25/04/2018 tarihli ihtarname keşide edildiğini, eksik ödemelerin yapılmasının istenildiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla sözleşme gereğince kararlaştırılan hakediş bedelinden bakiye alacağın şimdilik kaydıyla dava değeri 20.000,00 TL olarak belirtilerek ticari faizi ile birlikte ödenmesi isteğinde bulunmuş, davacı vekili 05/10/2021 tarihli ıslah dilekçesi ile dava değerini 507.999,00 TL’ye yükseltmiş, 07/10/2021 tarihinde ıslah harcını ikmal etmiştir.
CEVAP : Davalıya tebligat yapılmış, cevap dilekçesi sunmamış, yargılama sırasında kendisini vekille temsil ettirmiş, davalı vekili 29/10/2021 tarihli dilekçesinde davalı şirketin Peker Yol Yapı İnş. A.Ş. tarafından devralındığını ve 15/04/2019 tarihli ticaret sicil gazetesinde ilan edildiğini ve davalı şirketin tüzel kişiliğinin bu şekilde son bulduğunu, tüzel kişiliği son bulan şirketin yerine külli halefiyet ilkesi gereği müvekkili şirketin geçtiğini, davalı olarak yer alan Pek-er … Ltd. Şti.’nin tüzel kişiliğinin son bulması nedeniyle davanın yürütülme imkanının bulunmadığını, taraf ehliyetinin ortadan kalktığını, ayrıca davanın halihazırda müvekkili şirkete karşı yürütülme imkanının bulunmadığını, davalı şirketin tüzel kişiliğinin sona ermesinden sonra müvekkili şirkete yapılan bir tebligat bulunmadığını, 17/09/2018 tarihinde davanın açıldığını, müvekkili şirketin devralma tarihinin 15/04/2019 tarihi olduğunu, başlangıçta davalı şirketin taraf ehliyeti bulunmakta ise de yargılama sırasında ortadan kalktığını, taraf sıfatının bulunmaması nedeniyle davanın usulden reddi gerektiğini, esasa ilişkin olarak da taraflar arasında akdedildiği iddia edilen sözleşmenin müvekkili ve davalı şirketin ticari kayıtlarında yer almadığını, dosyaya yansıyan ve bilirkişi raporlarında yer verilen bilgi ve belgelere göre taraflar arasında sadece işçi – işveren ilişkisi bulunduğunu, davacının diğer tüm personeller ile davalı şirketin çalışanı olduğunu, davalı şirket ile … Elektronik .. Ltd. Şti. arasında imzalanan sözleşme ile yapım işinin davalı şirkete verildiğini, müvekkili şirketin halefi davalı şirket tarafından söz konusu işin yapımına süresinde başlanıldığını, yapım işinin devamı sırasında iş gücüne ve iş makinelerine olan ihtiyacın artması üzerine davacı ile şifahen anlaşıldığını, işçi ve makine temini konusunda davacının aracılık ettiğini, yapıldığı iddia edilen ödemelerin tamamının bu minvalde olduğunu, davalı şirket yöneticilerinin sözleşme ve hak edişleri imzalayarak onaylamaları gibi bir durumun olmadığını, taraflar arasında herhangi bir alacak ve borç ilişkisinin bulunmadığını belirterek esastan da davanın reddine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
GEREKÇE : Dava; eser sözleşmesine dayalı bakiye alacağın tahsili isteğine ilişkindir.
Dosya kapsamında; taraflar arasında 25/03/2017 tarihli taşeronluk sözleşmesi düzenlendiği ve bu sözleşmeye dayalı bakiye alacak olduğu iddiası ile işbu davanın açıldığı, sözleşmenin taraflarının davacı Özcan Genç ile davalı şirket olduğu anlaşılmıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) hükümlerine göre, ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir (TTK 11/1). Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir (TTK 11/2). Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten gerçek kişiye tacir denir (TTK 12/1).
İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11 inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır (TTK 15/1).
TTK’nın 24 ve devamı maddelerde düzenlenen ticaret siciline ilişkin hükümler tacir sıfatını taşımanın tescile bağlı olmadığı üstelik bu sıfatı taşımanın sonucu ve gereği olduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenle esnaf boyutunu aşan ticari işletme işleten kimsenin ticaret siciline kaydını yaptırmamış olması, tacir olmadığını göstermediğinden esnaf sayılmasını gerektirmez.
21.07.2007 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 18.06.2007 tarihli 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile esnaf ve tacir ayrımına esas sınırlar belirlenmiş olup, bu kararda, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu 177. maddesinde belirtilen hadlerden, 1. ve 3. bendindeki konularda faaliyette bulunanlarda yarısını, 2. bendeki faaliyetlerde bulunanların bu tutarın tamamını aşanların tacir olacağı belirlenmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olmalı ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır.
6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir.
Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtay tarafından re’sen incelenir.
Dava konusu somut olayda, davalı limited şirket olup, tacir olduğu anlaşılmakla birlikte davacı gerçek kişidir.
Davanın dayanağı eser sözleşmesine ilişkin olup TTK’nın 4.maddesinin 1.fıkrasının a,b,c,d,e,f bentlerinde belirtilen davalardan olmadığı anlaşılmıştır.
Görevli mahkemenin doğru olarak belirlenebilmesi için davacının yukarıdaki açıklamalar kapsamında tacir olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir.
Dosya kapsamı itibariyle ticaret sicil müdürlüğünden yapılan sorgulamada davacı adına sicil kaydının olmadığı anlaşılmış, davacı vekili de 29/12/2021 tarihli oturumda beyanında ticaret sicilde kendileri de baktığında kayıt çıkmadığını belirtmiş, sicile kayıt olmasa dahi TTK hükümlerine göre “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir (TTK 11/1). Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir (TTK 11/2). Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten gerçek kişiye tacir denir (TTK 12/1).” hükmünün yer aldığı, bu duruma göre de değerlendirme yapılması gerektiği, davacının defter tutmadığı, T.C. kimlik numarası üzerinden yapılan sorgulamada Akçadağ Vergi Dairesinde potansiyel mükellef adı altında kayıt olup başkaca bir kaydın bulunmadığı, ilgili vergi dairesine yazılarak sözleşme tarihi ve dava tarihi itibariyle gelir vergisi beyanname örnekleri, defter tutup tutmadığı ve buna ilişkin kayıtların celbi için yazı yazılmış, verilen cevabi yazıda şahsın 19/07/2004 yılında potansiyel vergi kimlik numarası aldığı, vergi mükellefiyetinin olmadığının bildirildiği anlaşılmıştır.
Bu durumda davacının gerçek kişi tacir olmadığı, davanın her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili dava niteliğinde bulunmadığı, TTK’nın 4.maddesinin 1.fıkrasının a,b,c,d,e,f bentlerinde belirtilen davalardan da olmadığı anlaşılmakla davaya bakma görevinin Ankara Asliye Hukuk Mahkemesine ait olduğu, mahkememizin işbu davada görevli olmadığı kanaatine varılmakla dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Mahkememiz görevli olmadığından dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine,
Görevli mahkemenin Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna,
Karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın görevli Ankara Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
Harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece esas hükümle birlikte nazara alınmasına,
Tarafların işbu karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf kanun yoluna başvurabileceklerinin belirtilmesine,
Dair oybirliğiyle verilen karar davacı vekilinin yüzüne karşı davalı vekilinin yokluğunda açıkça okunup usulen anlatıldı. 30/12/2021

Başkan …..

Katip …..