Emsal Mahkeme Kararı Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/159 E. 2021/25 K. 21.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA YARGILAMA YAPMAYA VE HÜKÜM VERMEYE YETKİLİ
T.C
ANKARA
ASLİYE SEKİZİNCİ TİCARET MAHKEMESİ
K A R A R
ESAS NO : 2018/159
KARAR NO : 2021/25

DAVA : Sözleşmenin İptali
DAVA TARİHİ : 27/02/2018
KARAR TARİHİ : 21/01/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 04/02/2021
Mahkememizde görülmekte olan Sözleşmenin İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde; … merkezli, … tarafından temsil olanan … ile Türkiye merkezli, … tarafından temsil edilen… . A.Ş arasında 06/04/2017 tarihli distribütörlük sözleşmesi imzalandığını, iş bu distribütörlük haklarına istaneden davalı tedarikçinin 11/07/2017 tarihinde davacı satıcıya yolladığı apostilli belgeyle müvekkili satıcının tek yetkili satıcı olarak yetkilendirildiğini, davalı tedarikçi adına ürünleri tedarik etmeye, ithalatını yapmaya, satmaya kamu ihalelerine katılmaya, özel kurumlara, devlet kurumları ve hastanelere Türkiye toprakları içinde tedarikçi şirket ürünlerini sunmak için tek yetkili satıcı olarak yetkili kılındığını taahhüt ettiğini, ayrıca Türkiye için herhangi bir yetkili satıcılarının olmadığını teyit ettiklerini, davacının davalı tedarikçinin hiçbir bildirimde bulunmadan … Tic. Ltd. Şti’ne de distribütörlük verdiğini öğrendiğini, bu durum nedeniyle müvekkili davacının davalı tedarikçiye başvurduğunda tedarikçi firmanın davacı tarafından sipariş edilen ve sözleşmenin mütemmem cüzü olan malzemeleri sipariş etmedikleri ve bu yüzden sözleşmenin feshedildiğini öğrendiğini, davacı şirketin ürünleri sipariş ettiğini ve buna ilişkin ödemeleri sözleşmede belirttiği gibi tamamladığını, aralarındaki sözleşmeye bağlı olarak bayilik ve acentecilik örgütlenmelerini tamamlayan ve tedarikçi adına ihalelere katılan satıcının girdiği ihalelerde haksız satıcının da yer alması nedeniyle telafisi güç maddi ve manevi zarara uğradığını, davalı tedarikçinin herhangi bir bildirimde bulunmadığını, bu durumun tamamen davacı satıcının neden siparişlerin yollanmadığını ve haksız satıcının ihalelere nasıl girdiğini öğrenmek adına tedarikçiye başvurması sonucunda ortaya çıktığını, distribütörlük sözleşmesinin haksız ve kötüniyetli olarak feshedildiğine, davacı satıcının telafisi güç ve daha fazla zarara uğramaması için tedarikçi ile haksız satıcının ürünlerinin satımının durdurulmasına, 06/04/2017 tarihli distribütörlük sözleşmesinin haksız nedenle feshedildiğine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı Gama Medikal vekili cevap dilekçesinde; davacı ile diğer davalı arasında bir sözleşmenin olup olmadığı, eğer bir sözleşme varsa bu sözleşmenin içeriği hakkında müvekkil davalı bilgi sahibi olmadığını, dava dilekçesi ekinde olduğu iddia edilen hiçbir bilgi ve belgenin müvekkiline tebliğ edilmediğini, distribütörlük sözleşmesi, sağlayıcı ile distribütör arasındaki hukuki ilişkileri düzenleyen çerçeve niteliğinde bir sözleşme olduğunu, sözleşmenin nisbiliği ilkesi uyarınca yükümlülüklerin bu sözleşmenin tarafları arasında olduğunu ve yalnızca tarafları bağladığını, üçüncü kişilere herhangi bir yükümlülük getirmesinin mümkün olmadığını, müvekkil davalının taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin bir parçası olmadığını, hatta tedarikçi firma ile davacı arasında bir sözleşme akdedildiğinden haberdar bile olmadığını, olmasının da gerekmediğini, davanın, sadece hakkın yükümlüsü konumundaki tedarikçi firmaya yöneltilmesi gerektiğini, müvekkili davalının taraf olmadığını, sorumluluğunun bulunmadığı bir hususla ilgili olarak satışlarının durdurulmasını, müvekkili davalı açısından telafisi güç maddi zararın doğmasına neden olacağından bu talebin kabulünün mümkün olmadığını, davacının bu talebi var ise oluşan zararının tazminine ilişkin olmayıp sadece müvekkili davalı yönünden mağduriyet yaratmaya yönelik olduğunu, feshedilmiş sözleşmeye istinaden sadece zararların tazmininin istenebileceğini, feshedilmiş sözleşmeye istinaden satışların durdurulmasını talep etmenin mümkün olmadığını, izah edilenler doğrultusunda huzurdaki davanın öncelikle müvekkili davalı şirket yönünden husumet yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, bu talepleri kabul edilmez ise davanın esastan reddi ile yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; müvekkili şirketin, merkezinin Belçika’da bulunan, kendi ülkesinin kanunlarına göre kurulmuş özel hukuk tüzel kişiliğine sahip bir ticari şirket olduğunu, hem, kurulduğu iddia edilen hukuki ilişkinin tarafı olan müvekkil şirketin başvurulan ülke bakımından “yabancı” olması, hemde hukuki ilişkinin başvurulan ülke dışında başka bir hukuk sistemi ile bağlantı içinde bulunması sebebiyle davanın “yabancı” unsur taşıdığını, yabancılık unsuru taşıyan özel hukuka ilişkin işlem ve ilişkilerde uygulanacak hukuk ve Türk Mahkemelerinin milletlerarası yetkisi, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunla düzenlendiğini, davacının dayandığı sözleşmede; “bu sözleşmeden doğan ya da bu sözleşme ile ilişkili her türlü uyuşmazlık veya talep hakkında hüküm vermeye Antwerpen mahkemelerinin yetkili olduğunun” kabul edildiğini, yer itibarıyla yetkinin, münhasır yetki esasına göre tayin edilmediğine göre, davacının dayandığı sözleşmede yer alan yetki şartı karşısında davaya, Türk mahkemelerinin bakamayacağını, yetkili mahkemenin … Mahkemeleri olduğunu, bu itibarla davanın öncelikle, yetkisizlik sebebiyle usulden reddine karar verilmesini, davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması usul hukukuna göre dava şartı olduğunu, davacının dava açmakta korunmaya değer hukuki bir yararı yoksa, davanın, “dava şartı yokluğu” sebebiyle usulden reddedildiğini, eda davasına konu olabilecek veya eda davası içerisinde incelenip hüküm altına alınabilen bir hususun tesbit davasına konu edilmesinde davacının korunmaya değer hukuki bir yararının olmadığını, taraflar arasında kurulmuş ve geçerli bir şekilde doğmuş bir sözleşme mevcut olmadığını, kurulduğu iddia edilen sözleşmenin 25.1. Maddesinde “İşbu sözlemenin …mevzuatına tabi olacağı ve bu yasalara göre yorumlanacağı” na ilişkin hüküm mevcut olduğunu, dolayısıyla sözleşmenin kurulup kurulmadığı, yürürlüğe girip girmediği ve geçerlilik kazanıp kazanmadığının ve yorumunun Türk hukukuna göre değil, Belçika hukukuna göre belirleneceğini, açıklanan sebeplerle davanın öncelikle yetkisizlik sebebiyle, bunun kabul edilmemesi halinde hukuki yarara ilişkin dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddedilmesine, bunun da kabul edilmemesi halinde, nispi peşin harç noksanlığı tamamlattırılarak davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, distribütörlük sözleşmesinin haksız nedenle feshedilmesinin tespiti istemine ilişkindir.
6100 sayılı HMK’nın 121. madde hükmü uyarınca, dava dilekçesinde gösterilen ve davacının elinde bulunan belgelerin asıllarıyla birlikte davalı sayısından bir fazla düzenlenmiş örneklerinin veya sadece örneklerinin dilekçeye eklenerek, mahkemeye verilmesi gerekir. Belgenin sadece örneğinin mahkemeye verildiği durumlarda, mahkeme kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine belgenin aslının verilmesini de isteyebilir (HMK madde 216). Yabancı dilde yazılmış belgeye dayanan taraf, tercümesini de mahkemeye sunmak zorundadır. Mahkeme kendiliğinden veya diğer tarafın talebi üzerine, belgenin resmî tercümesini de isteyebilir (HMK madde 223). İbrazı istenen belgenin, ileri sürülen hususun ispatı için zorunlu ve bu isteğin kanuna uygun olduğuna mahkemece kanaat getirildiği ve karşı taraf da bu belgenin elinde olduğunu ikrar ettiği veya ileri sürülen talep üzerine sükut ettiği yahut belgenin var olduğu resmî bir kayıtla anlaşıldığı veya başka bir belgede ikrar olunduğu takdirde, mahkeme bu belgenin ibrazı için kesin bir süre verir (HMK madde 220).
Taraflar arasında akdedilen 06.04.2017 tarihli distribütörlük sözleşmesi yabancı dilde akdedilmiş olup davacı vekiline sözleşmenin onaylı tercümesini sunmak üzere 01.10.2020 tarihli celsede süre verilmiş,davacı tarafça belgelerin noter onaylı tercümesi sunulmaması nedeniyle 12.11.2020 tarihinden tekrar kesin süre verilmiş verilen kesin süreye rağmen sözleşmenin noter onaylı tercümesi sunulmamıştır.Davacı vekilinin de katılmış olduğu duruşmada kesin süre davacı vekiline ihtar edilmiştir. Dava tercümesi istenen sözleşme uyarınca çözümlenmeli ve davalı tarafın yetki ve sair itirazları sözleşme çerçevesinden değerlendirilemelidir. Bu nedenle sözleşmenin onaylı tercümesinin sunulması zorunludur. Bu meyanda davacı sözleşmenin onaylı tercümesini sunmamakla iş bu sözleşmeye dayanmaktan vazgeçmiş olup taraflar arasında bir sözleşme bulunmamasına göre sözleşmesinin haksız nedenle feshinden de bahsedilemeyeceğinden davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Nedenleri yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın reddine,
İş bu dava nedeniyle alınması gerekli 59,30 TL harçtan Mahkememiz veznesine peşin yatırılan 35,90 TL’nin mahsubu ile kalan 23,40 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
Kendisini vekil ile temsil ettiren davalılar yararına AAÜT gereğince takdir ve tespit edilen 4.080,00′ er TL vekalet ücretinin davacıdan ayrı ayrı tahsili ile davalılara ayrı ayrı ödenmesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Ankara BAM’da İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 21/01/2021

Katip …
¸e-imzalıdır.

Hakim …
¸e-imzalıdır.
¸e-imzalıdır. ¸e-imzalıdır.