Emsal Mahkeme Kararı Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/656 E. 2021/526 K. 07.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA GEREKÇELİ KARAR
T.C.
ANKARA
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/656
KARAR NO : 2021/526

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … …
VEKİLİ : Av. … ….
DAVALI : MÜFLİS …
İFLAS İDARE
MEMURLARI : 1- İ….
: 2- İ….
3- ….
VEKİLİ : Av. …
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/07/2016
KARAR TARİHİ : 07/09/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 09/09/2021
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dilekçesiyle özetle; davalı şirket ile müvekkili arasında “… Termal Tesisleri İkinci Etap Devre Mülk Satış Vaadi Sözleşmesi” başlığı altında devre mülkün mülkiyet hakkı ve tapusu verilmek koşuluyla Ankara ili, … İlçesi, … ada, … parsel üzerinde işletmesi ve yöneticisi …c. A.Ş. İle söz konusu sözleşmenin imzalandığı, davacı yönünden sözleşmenin devamlılığı imkanı kalmadığı nedenle sözleşmeden dönme hakkı kullanılmış, müvekkilinin kendine gelen tüm yükümlülükleri yerine getirmesine rağmen davalı şirketin bugüne kadar devre mülkü satın alan müvekkiline bağımsız bölümün kullandırma hakkı vermediğini ve tapu tescil işlemlerini gerçekleştirmediğini, davalı satıcının 6 yıl boyunca söz konusu taşınmazın devir ve teslimini gerçekleştirmediğini, müvekkilinin zarara uğramasına sebebiyet verdiğini, 6502 sayılı TKHK 50/9 madde hükmünde yapılan düzenleme uyarınca devir veya teslim tarihine kadar tüketicinin herhangi bir gerekçe göstermeden sözleşmeden dönme hakkını kullanabileceğinin hükme bağlandığını açıklayarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşuluyla 19/12/2010 tarihli devre mülk satış vaadi sözleşmesinden dönülerek kendilerince yapılarak 4.900,00 TL ödemenin her bir taksit ödemeleri göz önüne alınarak avans faizi oranı ile birlikte iadesine, TBK ve ilgili mevzuat hükümleri kapsamında uğranılan menfi zararın karşılığı olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak şartıyla şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminata hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesiyle özetle; davanın Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamı dışında olup genel mahkemelerin görevli olduğunu, davacı tarafın cayma hakkından bahsedilebilmesi için cayma hakkı şartlarının varlığının olması gerektiği, sözleşme imzalanış tarihinden dava açılış tarihine kadar 6 yıla yakın bir süre geçirildiğini, öngörülen sürenin kaçırılmış olduğunu, ihtarname gönderilmediğini, talebin reddi gerektiğini, davalı şirket hakkında Ankara …. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1458 Esas, 27/01/2016 tarih ve 2016/30 Karar sayılı kararı ile İflas Kararı verilmiş olup, Ankara İflas Müdürlüğünün 2016/4 Esas dosyasıyla da iflas işlemlerine başlanıldığını, öncelikle iflas masasına kayıt kabul davası açması gerektiğinden bu davanın reddinin gerektiğini, aksi takdirde yargılamanın ikinci alacaklılar toplantısından 10 gün sonrasına kadar durdurulmasına karar verilmesini savunmuştur.
Ankara …. Tüketici mahkemesine açılan bu davada; 30/05/2017 tarih, Esas No:2016/1088, Karar No: 2017/443 sayılı kararına mahkemenin görevsizliği nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilerek dosyanın mahkememize gönderilmiş olduğu anlaşılmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, taraflar arasında 19.12.2015 tarihli devremülk satış vaadi sözleşmesinin varlığı uyuşmazlık konusu olmayıp, uyuşnazlığın davacı yönünden sözleşmeden dönme koşullarının oluşup oluşmadığı, iddia olunan alacak ve zarar kalemleri kapsamında davalının herhangi bir alacağı bulunup bulunmadığı, alacağın miktarı, faizin türü ve başlangıç tarihinin ne olduğu konularında toplandığı anlaşılmıştır.
Ankara …. Asliye Ticaret Mahkemesinin 27/01/2016 tarih ve Esas No:2014/1538, Karar No: 2016/30 sayılı dosyası ile davalı şirket hakkında iflas ertelenmesi talebinin reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Ankara 21. İcra Dairesinin, 29/04/2021 tarihli yazısı ile müdürlüğün 2010/4 İflas sayılı dosyasında müflis şirket hakkında verilen iflas kararının 13/05/2019 tarihinde kesinleşmiş olup, İflas İdaresince sıra cetveli işlemleri devam etmekte olduğundan ikinci alacaklılar toplantısı yapılamadığının ve ne zaman yapılacağının belli olmadığının belirtildiği anlaşılmıştır.
Uyuşmazlık, taraflar arasında 19.12.2015 tarihli devremülk satış vaadi sözleşmesinin varlığı uyuşmazlık konusu olmayıp, uyuşnazlığın davacı yönünden sözleşmeden dönme koşullarının oluşup oluşmadığı, iddia olunan alacak ve zarar kalemleri kapsamında davalının herhangi bir alacağı bulunup bulunmadığı, alacağın miktarı, faizin türü ve başlangıç tarihinin ne olduğu konularında toplandığı anlaşılmış olup davalı-müflise karşı açmış olduğu bu davada İİK’nın 235. maddesi hükmü uyarınca kayıt kabul davası olarak asliye ticaret mahkemesinin mi yoksa genel mahkeme olan asliye hukuk mahkemesinin mi görevli olacağı noktasında toplanmaktadır.
2004 sayılı İİK’nda masa borçları ve iflastan sonra doğan genel nitelikli alacak için Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu yolunda açık bir düzenleme bulunmamaktadır.
Yargıtay 23.Hukuk Dairesinin 05.04.2016 tarih ve 2556 E., 2121 K.,21.12.2015 tarih ve 351 E., 8323 K. 23.11.2015 tarih ve 2014/6942 E., 2015/7535 K ve 24.02.2016 tarih 2015/9916 Esas 2016/1042 sayılı ilamlarında da açıklandığı üzere;
Alacak, iflastan sonra doğmuş ve masa borcu da değilse, sırasına ve esasına itiraz edilebilecek, İİK’nın 235. maddesine dayalı kayıt kabul istemine konu olabilecek müflis borçlarından olmayıp, iflastan sonra doğan ve müflisin genel hükümlere göre sorumlu olduğu ve iflas masasının dağıttığı iflas (garame) hissesi oranında değil, tasfiyede bakiye kalırsa alacaklıya ödenecek olan bir alacak niteliğindedir.
İflas tarihinden sonra doğan bir alacağın varlığı ve miktarı konusunda bir uyuşmazlık bulunmasa da, masa borcu olup olmadığı yönündeki inceleme, alacağın dayandığı hukuksal ilişkiye göre genel hükümler doğrultusunda iflas masası aleyhine açılan davada genel mahkemelerce tespit edilecektir.
Davacısı T.C. Sağlık Bakanlığı Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu, davalısı …Gıda Temizlik Turizm Güvenlik Hizmetleri İnşaat Bilgisayar Hizmetleri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketini temesilen iflas idaresi olan ve kayıt kabul davası olarak açılan davada … Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen esasa dair kararı inceleyen inceleyen Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 21.12.2015 tarih 2015/351 Esas ve 2015/8323 Karar sayılı ilamında ” Davalı müflis şirketin 28.05.2009 tarihinde iflasına karar verildiği anlaşılmış olup, dava dışı işçi tarafından davacı aleyhine İş Mahkemesinde açılan dava sonucu hüküm altına alınan alacağın yine iflas tarihinden sonra ödeme yapılmak suretiyle dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan TBK’nın 168. maddesine dayalı rücu hakkı (iflastan sonra) doğmuştur. Bu durumda alacak, iflastan önce doğmadığından, sırasına ve esasına itiraz edilebilecek, İİK’nın 235. maddesine dayalı kayıt kabul istemine konu olabilecek müflis borçlarından olmayıp, iflastan sonra doğan ve müflisin genel hükümlere göre sorumlu olduğu ve iflas masasının dağıttığı iflas (garame) hissesi oranında değil, tasfiyede bakiye kalırsa alacaklıya ödenecek olan genel nitelikli bir alacak niteliğindedir.
6100 sayılı HMK’nın 1. maddesindeki göreve ilişkin kuralların kamu düzenine ilişkin olduğu hükmü ile HUMK’nın 428/2. maddesinin mahkemenin görevli olmamasının mutlak bozma nedeni olduğuna ilişkin hükmü karşısında, görev hususu somut olayda olduğu gibi, açıkça temyize gelmese dahi temyiz mahkemesince re’sen gözetilmelidir.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlükte bulunduğu dönemde Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişki işbölümü ilişkisi iken 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde yapılan değişiklikle Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasında ilişki görev ilişkisi olarak değiştirilmiş ve bu durumda göreve ilişkin usul hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Ancak, 6335 sayılı Yasa’nın 38. maddesi uyarınca 6102 sayılı TTK’na eklenen geçici 9. madde ile bu kanunun göreve ilişkin hükümlerinin, bu kanunun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden önce açılan davalarda uygulanmayacağı, bu davaların açıldıkları tarihte yürürlükte bulunan kanun hükümlerine tabi olduğu belirtilmiştir. Somut olayda, dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesi uyarınca, bu hükümde sayılan mutlak ticari davaların yanısıra her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları nispi ticari dava sayılır. Mezkur Yasa’nın 5/1. maddesi uyarınca, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine ve tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemeleri tüm ticari davalara bakmakla görevlidir.
Bu durumda mahkemece, dava konusu alacağın iflas alacağı ve masa borcu değil, iflas tarihinden sonra doğan genel nitelikli alacak olduğu davanın 6102 sayılı TTK’nın 5. maddesinde yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği tarihten sonra açıldığı, buna göre Asliye Hukuk ve Asliye Ticaret Mahkemeleri arasında görev ilişkisinin bulunduğu, davacının tacir olmadığı, buna göre davanın nispi ticari dava olmadığı, Asliye Hukuk Mahkemesi’nin davaya bakmakla görevli olduğu gözetilerek HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca dava şartı noksanlığından davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın esası incelenerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır. ” gerekçesi ile yerel mahkeme kararını göreve ilişkin dava şartı noksanlığından bozmuştur.
Görev uyuşmazlıklarında merci tayini görevini yapan Yargıtay 20. Hukuk Dairesi de : 26/11/2018 tarih 2018/5540 Esas ve 2018/7530 Karar sayılı ilamında; …Somut olayda, davalı şirketin 01/04/2013 tarihinde iflasına karar verildiği, davacı tarafça Manisa 3. İş Mahkemesinin kesinleşen kararına dayalı olarak 05/03/2015 tarihinde yani iflastan sonra icra dosyasına ödeme yapıldığı anlaşılmış olup, BK’nın 147. maddesine dayalı olarak kullanılan rücu hakkına dayalı alacak iflastan sonra ödenerek doğmuştur. Buna göre uyuşmazlığın çözümünde asliye hukuk mahkemeleri görevli ” olduğunu belirtmiştir.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2017/1548 Esas ve 2017/1271 Karar sayılı ilamın da, rücuen alacak taleplerinde ödeme iflastan sonra yapıldığından genel yetkili mahkemede davanın görülmesi gerektiğini belirtmiş, davanın nitelendirmesini alacak davası olarak yaparak ilk derece mahkemesi kararını kaldırmış, yeniden kurulan hükümde Asliye Hukuk Mahkemesi yönünden görevsizlik kararı vermiştir.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2017/1389 Esas ve 2019/183 Karar sayılı ilamında da oy çokluğu ile verdiği kararda, iflastan sonra ödeme nedeniyle davanın alacak davası olduğu ve tasfiye sonunda para kalırsa alacaklının pay alabileceğini belirterek görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu belirtmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi 2018/3005 E, 2018/1983K,
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 12/12/2018 tarihli tarihli 2018/1738 E12/12/2018 E2018/1738 E12/12/2018 E ve 2018/2419 K. sayılı ilamlarında aynı dava sebebine dayalı olarak açılan davada, asıl işveren tarafından yapılan ödemenin iflastan sonra yapıldığı gerekçesi ile davaya bakma görevinin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu belirtmiştir.
Dava konusu alacağın iflas alacağı ve masa borcu olduğu kabul edilemez. İİK’nın 235. maddesine dayalı kayıt kabul istemine konu olabilecek müflis borçlarından olmayıp, iflastan sonra doğan ve müflisin genel hükümlere göre sorumlu olduğu ve iflas masasının dağıttığı iflas (garame) hissesi oranında değil, tasfiyede bakiye kalırsa alacaklıya ödenecek olan bir alacak niteliğindedir.
Mahkememizde açılan davada hukuki nitelendirme kayıt kabul davası olarak yapılarak deliller toplanıp, tahkikata başlanmış ise de, yukarıda açıklandığı üzere davacının davalıdan bir alacağı varsa bu alacağın iflastan sonra doğması sebebi ile sıra cetveline kaydı hukuken mümkün görülmediğinden davanın hukuki nitelendirmesinin alacak davası olarak yapılarak davaya (Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 2015/351 Esas sayılı kararında belirtildiği üzere) genel nitelikli alacak davası olarak devam edilmesi gerekmektedir.
Tüm dosya kapsamı ve toplanan deliller değerlendirildiğinde yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı şekilde dava, taraflar arasında 19.12.2015 tarihli devremülk satış vaadi sözleşmesinin varlığı uyuşmazlık konusu olmayıp, uyuşnazlığın davacı yönünden sözleşmeden dönme koşullarının oluşup oluşmadığı, iddia olunan alacak ve zarar kalemleri kapsamında davalının herhangi bir alacağı bulunup bulunmadığı, alacağın miktarı, faizin türü ve başlangıç tarihinin ne olduğu konularında toplandığı anlaşılmış, davacı tarafın davalı taraftan bir alacağı varsa bu alacağı iflastan sonra doğması sebebi ile sıra cetveline kaydı hukuken mümkün görülmediğinden, davanın hukuki nitelendirilmesi alacak davası olarak değerlendirilmiş, dava konusu alacağın iflas alacağı ve masa borcu olduğu kabul edilemeyeceği, İİK’nın 235. Maddesine dayalı kayıt kabul istemine konu olabilecek müflis borçlarından olmayıp iflastan sonra doğan ve müflisin genel hükümlerine göre sorumlu olduğu bir alacak niteliğinde olduğu değerlendirilmekle Ankara Nöbetçi Asliye Hukuk mahkemesi görevli mahkeme olduğu nedenle, 6100 sayılı HMK’nın 114 ve 115. Maddeleri gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine ilişkin aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Ankara Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi görevli mahkeme olduğundan, Mahkememizin görevsizliğine, 6100 sayılı H.M.K’nun 114 ve 115. maddeleri gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle davanın USULDEN REDDİNE,
2-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde dava dosyasının Ankara Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine tevzi için Ankara Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosuna gönderilmesine,
3-Yargılama gideri, vekalet ücreti ve harç konusunda HMK ‘nun 331/2.maddesi gereğince görevli mahkemece karar verilmesine ,
4-Karar kesinleştiğinde ve gönderme talebinde bulunulmadığı takdirde HMK’ nun 22. maddesi 1.fıkra son cümlesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına ve kullanılmayan gider avansının HMK’ nun 333. maddesi gereğince davacıya iadesine,
Dair Davalı İflas İdaresi Vekili Av. … yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 07/09/2021

Katip …
¸e-imzalıdır.

Hakim …
¸e-imzalıdır.

¸e-imzalıdır. ¸e-imzalıdır.