Emsal Mahkeme Kararı Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/912 E. 2021/234 K. 14.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA YARGILAMA YAPMAYA VE HÜKÜM VERMEYE YETKİLİ
T.C
ANKARA
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
K A R A R
ESAS NO : 2015/912 Esas
KARAR NO : 2021/234

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/12/2015
KARAR TARİHİ : 14/04/2021

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 18/11/2016
KARAR TARİHİ : 14/04/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 26/04/2021
ASIL DAVADA;
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin 2003 yılından 2015 yılına kadar davalı şirkete polipropilen ve polietilen kaplama-çevirme-çemberleme bantları satışı yaptığını, davalı şirketin davacıdan aldığı bu malları 2015 yılına dek Türkiye pazarındaki müşterilerine kendi nam ve hesabına satışa sunduğunu, davalı şirketin 27/05/2015 tarihli bir yazı ile taraflar arasındaki işbirliğini derhal geçerli olmak üzere tek taraflı sona erdirdiğini, davalının feshe ilişkin ileri sürdüğü sebeplerin geçersiz ve haksız olması sebebiyle yapılan bildirimin haksız fesih niteliğinde olduğunu, davalı şirketin haksız fesih ile beraber davacı şirkete olan fatura borçlarını ödemediğini, aynı dönemlerde çeşitli şirketlere kendi ürettiği koli bantlarını satmaya başladığı duyumunu aldığını, 2015 senesi içinde davacının yaptığı mal satımları ile ilgili olarak davalıdan 12 adet toplam 449.747,47 euro tutarında muaccel ve ödenmemiş alacağı bulunduğunu, faturalara konu malların davacı şirket tarafından sevk edilip davalı tarafından malların yetkili alıcısı olarak gösterilen … … Kimya San. A.Ş. yetkilisince tesellüm edildiğini gösterir 12 adet konişmento bulunduğunu, fatura tutarlarının ödenmemesi üzerine 14/08/2015 tarihli ihtar yazısının gönderildiği ve 28/08/2015 tarihine kadar kesin ödeme süresi verildiğini, ödeme yapılmadığını bilahare 31/08/2015 tarihli ihtarname gönderildiğini, yine ödeme yapılmadığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 449.747,47 Euro tutarındaki alacağın temerrüt tarihlerinden itibaren işletilecek en yüksek euro mevduat faizi ve tüm ferileri ile birlikte TBK’nun 99 maddesi uyarınca fiili ödeme tarihindeki TCMB satış kuru üzerinden davalıdan tahsiline karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde; MÖHUK 48. maddesi uyarınca bir yabancı gerçek yada tüzel kişinin Türkiye’de açacağı davada teminat göstermekle yükümlü bulunduğunu, ve bu hususun hakim tarafından resen gözetilmesi gereken dava şartlarından olduğunu, teminat yatırmaması sebebiyle teminat göstermesine karar verilmesi aksi halde davanın usulden reddi gerektiğini, eksik harç yatırılıp yatırılmadığı hususunun açıklığa kavuşturulması gerektiğini, eksik harç varsa verilecek süre içerisinde tamamlattırılması, tamamlanmaması halinde davanın reddi gerektiğini, esasa ilişkin olarak da taraflar arasındaki hukuki ilişkinin davacı firmanın davalı firmaya karşı güveni sarsan hareketleri ve iyi niyet kapsamını aşan davranışları dolayısıyla aradaki hukuki ilişkinin devamının beklenemez hale gelmesi sebebiyle haklı sebeple feshedildiğini, davacının haksız ve kötü niyetli fiilerinden dolayı davalının ciddi maddi ve manevi zararlara uğradığı ve halen de devam ettiği, bu husustaki haklarını saklı tuttuğunu, davacı tarafça iddia edilen alacak miktarının doğru olmadığını, taraflar arasındaki anlaşmaya göre davalının, davacının Türkiye piyasasındaki münhasır satış ortağı olduğunu, davacının Türkiye’deki piyasaya sadece davalı üzerinden satış yapmakta olduğunu, ve mevcut münhasırlık yükümlülüğünü davacının ihlal ettiğini ve davalının bir diğer müşterisi olan … şirketi ile davacının irtibata geçtiğini öğrendiğini ve bu ticari ilişkinin davalının yasal haklarını ihlal ettiğini belirterek haksız davanın reddine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
BİRLEŞEN DAVADA;
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı firmanın uzun yıllardır davalı firmadan satın aldığı malları Türkiye pazarında kendi nam ve hesabına sattığını, taraflar arasındaki güvene dayalı ilişkinin davalı firmanın iyi niyet sınırlarını aşan davranışları nedeniyle sona erdiğini ve davalının davacıyı 2015 yılına kadar tek yetkili Türkiye temsilcisi olarak lanse ettiğini, davacı dışında kimseye doğrudan mal satmadığını, davacının ilk olarak, müşterisi olarak … firması ile davalı firmanın ürünlerini doğrudan satmaya yönelik direk iletişime geçtiği bilgisine ulaştığını, davacının satış yaptığı firmalardan birinin … olup 2015 yılına kadar davalı firmadan özellikli ürünler kullanan … firması için ithalat yapmaya devam ettiğini, karşı tarafa duyulan güvene dayalı olarak … firmasının tüm kadroları ile davalı firma yetkililerinin de tanıştırıldığını, süreç içerisinde davacının satış yaptığı müşteri isim ve bilgelerini sürekli sormaya başladığını, taraflar arasındaki güven ortamını zedelemeye başladığını, 21/05/2015 tarihinde davacı firmanın yeni genel müdürü ile bir görüşme gerçekleştirildiğini ve Türkiye pazarında tek yetkilinin davacı firma olması dolayısıyla … firması ile … Ambalaj olmadan asla iş yapılmayacağı ve …’ya iş yapmak için kendileri ile iletişime geçen tüm Türk firmalarının, … Ambalaj’ın tek yetkili distribütör olması dolasıyla geri çevrildiğinin bildirildiğini, 15 yılı aşkındır taraflar arasında güven dolayısıyla hiç bir problemle karşılaşılmadığını, davacı firmanın yerli üretime geçişi dolayısıyla ortak iş yapmak isteyen davalı ile bu konuda çalışmalar devam ederken davalının … firması ile 05/06/2015 tarihinde direk temasa geçtiğinin anlaşıldığını, taraflar arasındaki ilişkinin distribütörlük sözleşmesi kapsamında yer almakta olup müvekkili firmanın sözleşmeyi haklı nedenle fesh ettiğini, davalı firmanın kusurlu davranışları sonrasında sözleşmenin haklı nedenle fesh edilmesinden dolayı davacıya denkleştirme tazminatı ödenmesi ile zararlarının giderilmesi gerektiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 5.000,00 TL maddi zarar, 5.000,00 TL yoksun kalınan kar, 10.000,00 TL denkleştirme tazminatı, 10.000,00 TL manevi tazminat olmak üzere belirsiz alacak kapsamında toplam 30.000,00 TL’nin sözleşmenin feshi ihbarının tebliğinden itibaren avans faizi uygulanmak suretiyle davalıdan tahsiline karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde; MÖHUK’un 40. Maddesi uyarınca Türk mahkemelerinin Milletlerarası yetkisinin iç hukukun yer itibariyle yetki kurallarının tayin ettiğini HMK’nun 6/1 maddesi uyarınca genel yetkili mahkemenin davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri olan Avusturya olmakla yetkisiz mahkemede açılan davanın yetki yönünden reddi gerektiğini, dava müddeabihinin tespit edilebilir olduğu halde davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılmasında hukuki yarar bulunmadığını, TKK’nun 122/4 maddesi uyarınca denkleştirme talebine ilişkin hak düşürücü sürenin dolduğunu, esasa ilişkin olarak da davacının davalı şirketten satın almaya ve kendi namına ve hesabına satmaya devam ederken herhangi bir geçerli ve haklı neden olmadan ve öncesinde herhangi bir ihtar ve bildirimde bulunmadan 27/07/2015 tarihli fesih yazısı ile taraflar arasındaki işbirliğinin derhal geçerli olmak üzere tek taraflı olarak sona erdirdiğini, 14/08/2015 tarihli karşı yazı ile feshe cevap verildiğini, davacı taraf davalı şirketin Türkiye çapında tek yetkili distirübörü olarak faaliyet gösterdiğini, davalının müşterilerinden olan … ve … ile birebir görüşmelerde bulunarak iş ilişkisi kurduğunu, bu suretle taraflar arasındaki davacı lehine münhasırlık kaydının ve tek satıcılık ilişkisini ihlal ettiğini iddia ettiğini, tek satıcılığını imalatçının ürünlerin tamamını veya bir kısmını belirli bir coğrafi bölgede “inhisari” olarak satmak üzere tek satıcıya gönderdiği bir distribütörlük türü olduğu oysaki davacı lehine herhangi bir münhasırlık kaydı veya taraflar arasında tek satıcılık ilişkisi mevcut olmayıp bu yöndeki tüm beyan ve iddiaların gerçek dışı olduğunu, davacının dava dilekçesinde taraflar arasındaki ticari ilişkinin davacı şirketin tek satıcılık ticari sözleşmesine aykırı davranışı sebebiyle haklı nedenle fesh edildiğini iddia ettiğini, oysa yukarıda da açıkça ifade edildiği üzere taraflar arasında olsa olsa bir distribütörlük sözleşmesi bulunmakta olup herhangi bir münhasırlık kaydı içeren bir ticari ilişki veya tek satıcılık sözleşmesinin mevcut olmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte münhasırlık kaydı olduğu farz edilse dahi davacının yapmış olduğu feshin haksız olduğu gibi aynı zamanda usulüne uygun bir fesih niteliği taşımadığını, davacının aslında taraflar arasında uzun yıllar süren işbirliği sonucunda davalıdan edinmiş olduğu davalıya ait teknik bilgi, deneyim ve know-how’ı kullanarak işbirliğine konu malları bizzat üretmek ve satışa sunmak amacıyla taraflar arasındaki işbirliğini haksız olarak fesh ettiğini, denkleştirme tazminatının ancak taraflar arasındaki tekel hakkı kuran sözleşmeler açısından talep edilebileceğini, yoksun kalınan karın sözleşmenin ifa edilmemesi sonucunda mahrum kalınan mal varlığında ileri de meydana gelecek çoğalma olup dava konusu olayda anılan şartların gerçekleşmediğini, müvekkili şirketin borca aykırı davranışı sonucu gerçekleşmiş maddi veya manevi bir zararın veya yoksun kaldığı bir karın söz konusu olmadığını, müvekkili şirketin ticari ilişki gereği üzerine düşen yükümlülükleri gereği gibi yerine getirdiğini belirterek haksız ve yasal dayanaktan yoksun davanın esastan da reddine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
GEREKÇE : Asıl davada istek; taraflar arasındaki sözleşmeye dayalı faturalara konu alacağın tahsili, birleşen davada istek; taraflar arasındaki sözleşmenin haklı olarak fesh edildiği iddiası ile sözleşmenin münhasırlık kaydı içeren satıcılık sözleşmesi olduğundan bahisle denkleştirme tazminatı, yoksun kalınan kar, maddi ve manevi zararın tahsili isteğine ilişkindir.
Asıl davada davalı taraf davacının yabancı şirket olduğundan bahisle teminat yatırması gerektiği yönünde itirazda bulunmuş ise de Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü’ne yazılan yazı cevabı uyarınca Avusturya Cumhuriyeti’nin Türkiye’nin de katıldığı 1954 tarihli Hukuk Usulüne dair La – Haye Sözleşmesine taraf olup sözleşmenin 17. maddesinin 1 fıkrası da nazara alınarak teminattan muaf olmaları nedeniyle davacı taraftan teminat alınmasına yer olmadığına karar verilerek yargılama sürdürülmüştür.
Birleşen davada davalı taraf yetki itirazında bulunmuş ise de davanın niteliği ve sözleşmenin ifa yeri de nazara alınarak yetki itirazının reddine karar verilerek yargılama Mahkememizce sürdürülmüştür.
Dosya üzerinde iddia ve savunma doğrultusunda bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup, bilirkişi 07/03/2017 tarihli raporunda; davacı tarafça Avusturya Cumhuriyeti’nde 21.08.2015 tarihinde noter sıfatıyla Dr…. tarafından onaylanmış apostilde; 19.01.2016 tarihi itibariyle vadesi gelmiş açık faturaların toplam 449.747,47 Euro olduğunun belirtildiğini, taraflar arasında ticari ilişkinin varlığı noktasında uyuşmazlık bulunmadığını, uyuşmazlığın alacak/borç bakiyesi tutarına ilişkin olduğunu, Avusturya merkezli davacı defter kayıtlarına ilişkin apostilde davalıdan 449.747,47 Euro alacaklı olduğunun görüldüğünü, (449.747,47 Euro * 3,2074 TL= 1.442.520,00 TL), bu aşamada ibraz edilemeyen davalının 2015 dönem defterleri ile ilgili inceleme yapılamadığını bildirmiştir.
Davalı vekiline müvekkilinin uyuşmazlık dönemine ilişkin ticari defterlerini mahkememize sunup sunamayacağı veya yerinde incelenmesi hususunda beyanda bulunmak üzere 2 hafta süre verilmiş ve dosyanın süre dolduktan sonra mevcut bilirkişi heyetine tevdi ile davalı defterlerinin incelenmesi ve olası tarafların rapora itirazlarının değerlendirilmesi için ek rapor alınmasına karar verilmiş, mali müşavir bilirkişi davalı tarafın defterlerini ve davacıya ait muavin hesaplarının mahkeme kalemine ikmal edilmesi ve davacı vekilinin de hazır bulunacağı bir günde inceleme yaparak rapor düzenleyebileceğine ilişkin 12/09/2017 tarihli dilekçe sunmuş, asıl dosyada davalı … … A.Ş.’nin 2015 yılı ticari defterlerini, asıl dosyada davacı ….’e ait muavin hesaplarının mahkeme kalemine ibrazı için süre verilmiş, sunulan belgelerin incelenmesi için bilirkişiden ek rapor alınmış, bilirkişi 09/11/2017 tarihli raporunda; davalı şirketin sunulan 2015 yılı yevmiye defterinin açılış ve kapanış tasdikinin bulunduğunu, davalı tarafça sunulan defterlerin ilk cildi bulunmadığından yukarıdaki tabloda belirttiğimiz davacının 1, 2 ve 3. aylara ait fatura kayıtlarının incelenemediğini, 4, 5 ve 6. aylarda davacı faturaları ile davalı tarafça yapılan ödeme kayıtlarının mevcut olduğu, ancak defterlerin ilk cildi sunulmadığından muavin hesap tablosunun borç/alacak eşitliğini sağlayacak şekilde bir bütün olarak tamamlanamadığını, her ne kadar muavin hesap detayları tam olarak incelenememiş ise de 31.12.2015 tarih 3744 yevmiye sayılı kapanış maddesinde davalının davacıya 1.423.211,90 TL borç kaydının varlığı görüldüğünü, Avusturya merkezli davacı defter kayıtlarına ilişkin apostilde davalıdan 449.747,47 Euro alacaklı olduğu, (449.747,47 Euro * 3,2074 TL= 1.442.520,00 TL alacak), davalının yıl sonu noter kapanış tasdiki mevcut 2015 dönem yevmiye defterinde davacıya 1.423.211,90 TL borç kaydının var olduğunu, taraf kayıtlarının esasen örtüştüğünü, aradaki 19.308,10 TL’lik farkın kur farkından kaynaklandığını bildirmiştir.
Bu aşamada Ankara Asliye … Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyasının mahkememiz dosyası ile birleştirilmiştir.
Birleşen dosyada davacı vekili 15/11/2017 tarihli ön inceleme duruşmasında; dava dilekçesini tekrarla maddi zarar kalemlerinin, sözleşmenin devamı süresince ve öngörülerek krediler çekildiği, ancak sözleşme devam etmediği için kredileri ödeyemez duruma gelindiği, kredilerden kaynaklı finansal zararlardan maddi zarar kaleminin oluştuğunu ayrıca yoksun kalınan zar, denkleştirme tazminatı ve manevi tazminat taleplerinin bulunduğunu bildirmiştir.
Davacı – birleşen dosyada davalı vekiline, incelenen defterleri dışında 2001 – 2015 yılları ticari defter ve kayıtlarını sunmak üzere süre verilmiş, defterler sunulduğunda dosya üzerinde ve tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde, birleşen dosyaya yönelik iddia ve savunma doğrultusunda mevcut mali müşavir bilirkişinin yanına, nitelikli hesap uzmanı ve sektör konusunda uzman bilirkişi de eklenerek bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup, bilirkişi heyeti 11/02/2020 tarihli raporlarında; birleşen davada davalının incelenen belgelerde Türkiye’de 44 ayrı firma ile çalıştığını, bunlar arasında birleşen dosyada davacı şirket yetkilisi ile davacı şirketin de bulunduğunu, birleşen dosya davacısı şirketin 12/07/2019 tarihli dilekçe ekinde sunulan belgelerinin incelendiğini, kurumlar vergisi beyannamelerinde ilgili hesapların yıllar itibariyle tablo olarak gösterildiği, davalı ile dava dışı … şirketi arasındaki ticari ilişkinin 2008 döneminde başladığını, davalı şirket tarafından …’ya yıllar itibariyle yapılan satışların belirtildiği, her yıl artarak 2014 döneminde yaklaşık 4.250.000,00 TL’ye yükseldiği, 2015 döneminde 3.081.000,00 TL’ye düştüğünü, 2011- 2015 dönemlerinde birleşen davacı şirketin, birleşen davalıdan ithal ettiği malların satışının %71’ini … firmasına yaptığının görüldüğünü, asıl dava yönünden yapılan incelemeler sonucu alacağın 449.747,47 Euro olduğunu, birleşen dava yönünden yapılan incelemeler sonunda davacı şirketin, davalı şirketin tek satıcısı ya da münhasır distribütörü olduğuna dair dosyada bir bilgi tespit edilemediğini, mahkemece birleşen davanın davacısı şirketin davalıdan tazminat talep edebileceğinin kabul edilmesi halinde 5.000,00 TL maddi zararın neye dayalı olarak hesaplandığına yönelik bir beyanın olmadığını, somutlaştırılması gerektiğini, çekilen krediler nedeniyle finansal zarara uğranıldığının iddia edildiğini, çekilen kredilere, kredilerin ne için çekildiğine, krediler nedeniyle nasıl bir zarara uğranıldığına ilişkin bilgi, belge bulunmadığını, yoksun kalınan kar kaybının hesaplanacak olması durumunda global kar tutarları dosyada mevcut olup, birleşen davalının ürünlerinin satışından elde edilen ayrıştırılmış kar tutarı bilgisinin olmadığını, denkleştirme tazminatı yönünden hesabın yapılabilmesi için tarafların sözleşmeleri sona erdikten sonra da birleşen davalının birleşen davacının gayretleri ile oluşan müşteri çevresinden halen yararlanıyor olması gerektiğini, bu konuda bir bilginin bulunmadığını bildirmişlerdir.
Davalı tarafın sunduğu belgeler ve rapora itirazlarının değerlendirilip irdelenmesinin yapılması için bilirkişilerden ek rapor alınmış olup; bilirkişi heyeti 02/02/2021 tarihli raporlarında; tarafların itirazları ve sunulan belgelerin incelenmesi sonucunda, sunulan belgelerin ve itirazların kök rapordakinden farklı bir durumu ortaya çıkarmadığını, tek satıcılık iddiasını ispatlar bir sözleşmeye veya dosyada bir delil bulunmadığını, birleşen davacının … A.Ş.’ne bila bedel tesis kurduklarını ve bunun maliyetinin 273.308,12 Euro olduğunu beyan etmiş ise de; bu tesisle birleşen davalının ilgisi, taraflar arasındaki sözleşme kapsamında edimlerden biri olup olmadığı, bu dava konusu ile bağlantısının kurulamadığını, … A.Ş.’ne direkt satış yapıldığı iddia edilen tarih ile birleşen davacının haklı fesih iddiasıyla akdi feshettiği tarih arasında birleşen davalının, birleşen davacıyı devre dışı bıraktığı, satış yapmadığı, doğrudan … A.Ş.’ne satış yaptığına dair somut bir tespit yapılamadığını, birleşen davada davacının itirazları üzerine kök rapordaki görüş ve açıklamalarda bir değişiklik olmadığı, birleşen davacının birleşen davalı … Şti.’nden tazminat talebinde bulunup bulunmayacağı konularında hukuki takdir Mahkemeye ait olmak üzere tazminat talep edebileceği kabul edilirse dosyada tazminat hesabına esas somut veri bulunmadığı için birleşen davacının talep ettiği maddi tazminat kalemleri yönünden bu aşamada da bir hesaplama yapılamadığını, tazminat iddialarının somutlanamadığını bildirmişlerdir.
Mahkemece yapılan inceleme, tarafların ticari defter kayıtları içeriği, alınan bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre; asıl davada; dava konusunun taraflar arasındaki sözleşmeye dayalı faturalara konu alacağın tahsili isteğine ilişkin olup, davacı kayıtlarında davalıdan faturalara dayalı olarak ödemelerin mahsubu ile alacağın 449.747,47 Euro, davalı 2015 dönemi ticari defterlerinde davacı faturaları ile davalı tarafça yapılan ödeme kayıtlarının mevcut olduğu, 31/12/2015 dönem sonunda davalının davacıya 1.423.211,90 TL borç kaydının bulunduğu, davacının Euro cinsinden düzenlediği son faturanın 09/06/2015 tarihli olduğu, davalının aleyhine delil teşkil eden ticari defter kayıtları itibariyle borcun 1.423.211,90 TL olup, bu miktarın dava tarihindeki kur üzerinden Euro karşılığının 1.423.211,90/3,2111=443.216,31 Euro olmakla asıl davanın bu miktar üzerinden kısmen kabulüne, davacı tarafından davalıya keşide edilen 31/08/2015 tarihli ihtarnamenin iade edildiği, daha sonra tebliğ edilip dava tarihi öncesi itibariyle temerrüdün oluştuğu kanıtlanamadığından alacağa dava tarihinden itibaren devlet bankalarınca birer yıllık dönemler itibarı ile euro mevduata uygulanan en yüksek oranda işletilecek faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar vermek gerekmiştir.
Birleşen davada; davacı taraf taraflar arasında sözlü münhasır distribütörlük sözleşmesinin bulunduğu, davacının uzun yıllardır davalı firmadan satın aldığı malları Türkiye pazarında kendi nam ve hesabına sattığı, süreç içerisinde davalının distribütörlük sözleşmesini ihlal ettiğinden bahisle sözleşmeyi haklı nedenle feshettiği iddiasına dayalı olarak denkleştirme tazminatı, yoksun kalınan kar, maddi ve manevi zararın tahsili isteğinde bulunmakta, davalı taraf, taraflar arasında münhasır tek yetkili olarak bir sözleşmenin olmadığı, feshin haklı olmadığı, denkleştirme tazminatı talep edilemeyeceği gibi hak düşümü süresinin de dolduğu, diğer tazminat taleplerinin de yerinde olmadığı savunmasında bulunmaktadır.
Dosya kapsamından; taraflar arasında yazılı sözleşme olmayıp, sözlü olarak bir anlaşmanın var olduğu, davacı taraf bu anlaşmanın münhasırlık içeren distribütörlük sözleşmesi olduğu, davalı taraf münhasırlık içermediğini belirtmekle taraflar arasındaki sözleşmenin içeriği uyuşmazlık konularından biri olup, öncelikle bu hususun çözümü gerekmektedir.
TTK’nun 122. Maddesinde “(1) Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra; a) Müvekkil, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde ediyorsa, b) Acente, sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu olarak, onun tarafından işletmeye kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücret isteme hakkını kaybediyorsa ve c) Somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, ödenmesi hakkaniyete uygun düşüyorsa, acente müvekkilden uygun bir tazminat isteyebilir. (2) Tazminat, acentenin son beş yıllık faaliyeti sonucu aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalamasını aşamaz. Sözleşme ilişkisi daha kısa bir süre devam etmişse, faaliyetin devamı sırasındaki ortalama esas alınır. (3) Müvekkilin, feshi haklı gösterecek bir eylemi olmadan, acente sözleşmeyi feshetmişse veya acentenin kusuru sebebiyle sözleşme müvekkil tarafından haklı sebeplerle feshedilmişse, acente denkleştirme isteminde bulunamaz. (4) Denkleştirme isteminden önceden vazgeçilemez. Denkleştirme istem hakkının sözleşme ilişkisinin sona ermesinden itibaren bir yıl içinde ileri sürülmesi gerekir. (5) Bu hüküm, hakkaniyete aykırı düşmedikçe, tek satıcılık ile benzeri diğer tekel hakkı veren sürekli sözleşme ilişkilerinin sona ermesi hâlinde de uygulanır.” düzenlemesi yer almaktadır.
Avusturya merkezli davalı şirketin 2003-2015 yılları arasında Türkiye’de 44 ayrı firma ile çalıştığı, bunlar arasında davacı şirket yetkilisi ile davacı şirketin bulunduğu, 2004 yılından itibaren Türkiye’de farklı firmalarla ticari ilişkilerin mevcut olduğu, davalı şirketin ticari kayıtları itibariyle belirlenmiş olup, defterlere yansıyan fiili durum itibariyle davacının da aralarında bulunduğu başka şirketlere de davalı tarafından satım yapıldığı, davalının Türkiye satışlarının davacı ile sınırlı olmadığı, tek satıcılık sözleşmesi, münhasırlık hususu içeren bir distribütörlük sözleşmesinin olmadığı, olduğu hususunun kanıtlanamadığı anlaşılmış, cevap dilekçesinde; taraflar arasındaki satış işlemlerinde münhasırlık şartının bulunmadığı belirtilip olsa olsa distribütörlük sözleşmesi bulunmakta olup, herhangi bir münhasırlık kaydı içeren bir ticari ilişki veya tek satıcılık sözleşmesi olmadığı belirtilmiş olup, cevap dilekçesi içeriği itibariyle münhasırlık hususunun kabul edilmediği, distribütörlük sözleşmesinin tanımı gereği münhasırlık içerecek olsa dahi cevap dilekçesindeki tüm beyanın münhasırlık kaydını içermemekle burada distribütör kelimesi kullanılarak yapılan tanımlamanın münhasırlık içeren bir sözleşme olarak kabul edildiği anlamına gelemeyeceği kanaatine varılmıştır.
Birleşen davada istek kalemleri; maddi zarar olarak çekilen kredilerden kaynaklı finansal zararlar, yoksun kalınan kar olarak sözleşme devam etseydi elde edilecek kar, denkleştirme tazminatı ve manevi zarara ilişkindir.
Davacı taraf; taraflar arasındaki sözleşmeyi 27/07/2015 tarihli fesih yazısı ile sona erdirmiştir.
Davacı taraf maddi zarar olarak çekilen kredilerden kaynaklı finansal zarar, yoksun kalınan kar, denkleştirme tazminatı ve ayrıca manevi tazminat talebinde bulunulmuş olup, sözleşmenin haklı sebeple feshedildiği iddiasına dayanılarak talepte bulunulduğu, taraflar arasındaki sözlü sözleşmenin haklı olarak feshedilip feshedilmediği hususunun belirlenmesi gerektiği, davacı, davalının … A.Ş. ile direkt iletişime geçmiş olması nedeniyle sözleşmeyi haklı olarak feshettiğini iddia etmiş olup, … A.Ş.’ne direkt satış yapıldığı iddia edilen tarih ile davacının haklı fesih iddiasıyla akdi feshettiği tarih arasında davalının davacıyı devre dışı bıraktığı, doğrudan … A.Ş.’ne satış yaptığına ilişkin dosya kapsamından bir tespitin yapılamadığı, davacının fesih tarihine kadar … A.Ş.’ne düzenli olarak ve yıllar itibariyle birbirine yakın tutarlarda satış yapmaya devam ettiği anlaşılmakla … A.Ş.’ne direkt satış yaptığı iddiasına dayalı akdi feshetmenin haklı sebep olarak olarak kabul edilemeyeceği, münhasırlık içeren sözleşmenin olduğu kanıtlanamadığından haklı sebeple fesih koşullarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Davacı tarafın istek kalemlerinden biri olan denkleştirme tazminatı 6102 sayılı TTK’nun 122. maddesinde tanımlanmış olup, 3. fıkrası uyarınca denkleştirme isteminde bulunulabilmesi için sözleşmenin haklı sebeple feshedilmesi gerektiği, işbu davada bu hususun oluşmadığı gibi ayrıca 4. fıkrası uyarınca denkleştirme istem hakkının sözleşme ilişkisinin sona ermesinden itibaren 1 yıl içerisinde ileri sürülmesi gerekmekte olmakla bu sürenin hak düşürücü süre olduğu, taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin 27/07/2015 tarihli davacının fesih yazısı ile sona ermiş olup, birleşen dava tarihinin 28/11/2016 tarihi olduğu, sürenin feshin karşı tarafa ulaştığı tarihten başlayacağının kabul edilecek olması halinde dahi karşı tarafça 14/08/2015 tarihli yazı ile feshe cevap verilmiş olup bu tarih esas alınsa dahi dava tarihi itibariyle 1 yıllık sürenin dolduğu ve geçtiği anlaşılmakla, davacının denkleştirici tazminata yönelik talebinin hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacı tarafın istek kalemlerinden bir diğeri olan çekilen kredilerden kaynaklı finansal zararlara yönelik talepte bulunulmuş olup, dosya kapsamında çekilen kredilere, kredilerin ne için çekildiğine ilişkin kanıt bulunmadığı, sözleşmenin haklı sebeple fesih hususunun da oluşmadığı anlaşılmakla bu kalem taleple ilgili olarak kanıtlanamayan davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacının diğer maddi zarar kalemi yoksun kalınan kar talebine ilişkin olup, mahkemece yapılan inceleme, bilirkişi raporları içeriği ve tüm dosya kapsamına göre; sözleşmenin haklı olarak fesih koşullarının oluşmadığı anlaşılmış olup, bu kapsamda müspet zarar olarak talep edilen kar kaybı talebinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
Davacının diğer kalem talebi manevi tazminat isteğine ilişkin olup, sözleşmenin münhasırlık kaydını içerdiği hususunun kanıtlanamadığı ve haklı sebeple fesih koşullarının oluşmadığı, davalının eylemleri sonucu zarara uğranıldığının kanıtlanamadığı anlaşılmakla yasal koşulları oluşmayan manevi tazminat talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Asıl davada;
Davanın kısmen kabulü ile 443.216,31 Euro’nun 24/12/2015 dava tarihinden itibaren devlet bankalarınca birer yıllık dönemler itibarı ile euro mevduata uygulanan en yüksek oranda işletilecek faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
Alınması gerekli 97.107,58 TL harçtan peşin yatırılan 24.634,64 TL’nin mahsubu ile kalan 72.472,94 TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir yazılmasına,
Davacı tarafından yapılan aşağıda dökümü yazılı 867,65 TL yargılama giderinin kabul ve ret oranlarına göre takdiren %98,55’i olan 855,07 TL ile 27,70 TL başvurma ve 24.634,64 TL peşin harç toplamının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davalı tarafından yapılan posta gideri 20,00 TL, bilirkişi ücreti 4.900,00 TL olmak üzere toplam 4.920,00 TL yargılama giderlerinin %1,45’i olan 71,34 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Davacı davada kendisini vekille temsil ettirmiş olup kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 82.555,02 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davalı davada kendisini vekille temsil ettirmiş olup, reddedilen miktar üzerinden A.A.Ü.T. madde 13/1 uyarınca 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine
Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
2-Birleşen davada;
Davanın reddine,
Alınması gerekli 59,30 TL harcın peşin alınan 512,33 TL’den mahsubu ile artan 453,03 TL harç bedelinin karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafından yapılan bir adet vekalet tasdik harcı 4,30 TL, posta gideri 19,00 TL olmak üzere toplam 23,30 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Davalı davada kendisini vekille temsil ettirmiş olup 4.500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Tarafların işbu karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf kanun yoluna başvurabileceklerinin belirtilmesine,
Dair oybirliği ile verilen karar taraf vekillerinin yüzüne karşı açıkça okunup usulen anlatıldı.
14/04/2021

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …

Yargılama Gideri Dökümü
Davacı
Vekalet Tasdik Harcı : 4,10 TL
Posta Gideri : 313,55‬ TL
Bilirkişi Ücreti : 550,00 TL
+
Toplam : 867,65 TL