Emsal Mahkeme Kararı Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/630 E. 2023/494 K. 22.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ
Adına Yargılama Yapmaya ve Hüküm Vermeye Yetkili
T.C.
ANKARA GEREKÇELİ KARAR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/630
KARAR NO : 2023/494

DAVA : Tazminat / Yöneticinin Sorumluluğu Kaynaklı
DAVA TARİHİ : 10/10/2022
KARAR TARİHİ : 22/06/2023
KARAR Y.TARİHİ : 01/07/2023

Mahkememizde görülmekte olan “Tazminat” davasının yapılan açık yargılaması sonunda, aşağıdaki karar tesis edilmiştir.
I-İDDİALAR
1. Davacı vekili dava dilekçesinde; 23/07/2016 tarihli 29779 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 667 ve 670 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin ekli listesinde belirtilerek kapatılan … A.Ş. ortaklarına kar payı dağıtımı adı altında şirkete ait 52 adet ve 1.030.258,00 TL tutarlı senetlerin şirket ortağı …’e, 39 adet 857.081,00 TL tutarlı senetlerin şirket ortağı …’a ciro edilmesi işleminin hukuka aykırı olduğunu belirterek; 1.887.339,00 TL bedelin işlemiş faizi ile birlikte davalılardan tahsiline, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalı taraflara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II-SAVUNMALAR
2. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, müvekkillerinin ortağı olduğu … A.Ş Şirketi’nin Olağan Üstü Hal Kanun Hükmünde Kararnamelerinden (…) hiçbirinin ekli listelerinde yer almadığını, …’nün 06.09.2021 tarihli yazısında görüleceği üzere, … A.Ş Şirketi’nin doğrudan … ile kapatılmadığını, yetkili/görevli kılınan idarenin işlemi ile kapatıldığını, şirket mal varlığının muvazaalı boşaltıldığı iddiasının soyut ve varsayıma dayalı olduğunu, Müvekkillerinin kar payı dağıtımı ile amaçladığı temel noktanın şirkette bulunan alacaklarını yasal olarak tahsil etmek olduğunu, Müvekkilleri tarafından tahsil için ibraz edilen senetlerin ödeme günü yakın olan senetler olduğunu, … A.Ş ortaklarının şirkete el konulduktan sonra şirketten aldıkları kar payları ile yine şirketin borçlarını ödediklerini belirterek; davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
III-TARAFLARIN ANLAŞTIKLARI ve ANLAŞAMADIKLARI HUSUSLAR
A. Taraflar Arasında Uyuşmazlık Bulunmayan Hususlar
3. Tarafların yargılamada üzerinde anlaştıkları bir vakıanın bulunmadığı anlaşılmıştır.

B. Taraflar Arasındaki Uyuşmazlık Konuları
4. Taraflar arasındaki uyuşmazlık; hazineye devrolan şirket yöneticileri olan davalıların şirket alacakları için şirkete verilmiş olan bonoları kar payı dağıtımı görünümünde ciro yolu ile devralıp almadıkları, 2008 – 2015 yıllarına yönelik olarak kar payı dağıtımına karar verilen sözkonusu şirket genel kurulunca alınan kararın hem bu şekilde bir kar payı dağıtımının mümkün olup olmadığı hem de şirketin belirtilen dönemlere ilişkin kar payı dağıtmasının şirketin mali yapısı gereğince doğru olup olmadığı ile bu şekilde yapılan kar payı dağıtımının şirketin zararına yol açıp açmadığı noktasında toplanmaktadır.
IV-ÇEKİŞMELİ VAKILAR HAKKINDA TOPLANAN DELİLLER
5. …cevabi yazısı,
6. … cevabi yazısı,
7. … cevabi yazısı
8. 03/05/2016 tarihli genel kurul toplantı tutanağı
9. Arabuluculuk son tutanağı
V- DELİLLERİN TARTIŞILMASI, YARGILAMA ve GEREKÇE
10. Dava, şirket yöneticisinin şirkete verdiği zararların tazmini istemine ilişkindir.
11. Davacı vekili; … A.Ş. ortaklarına kar payı dağıtımı adı altında şirkete ait 52 adet ve 1.030.258,00.-TL tutarlı senetlerin şirket ortağı …’e, 39 adet 857.081,00 TL tutarlı senetlerin şirket ortağı …’a ciro edilmesi işleminin hukuka aykırı olduğunu belirterek; 1.887.339,00.-TL bedelin işlemiş faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
12. Davalı vekili tarafından ise; dava konusu senetlerin, davacı kurumun dava dilekçesinde belirttiği üzere şirketin 03.05.2016 tarihinde aldığı kar dağıtımı kararı ile şirket ortaklarına verildiğini, bu durumda dava konusu senetlerin ortakları verilmesi ile alacak davasının açılması arasında beş yıldan daha uzun bir süre olduğunu, dava konusu uyuşmazlığın haksız eylemden kaynaklanan tazminat davası niteliğinde olduğu ve zamanaşımı süresinin genel hükümlere göre değerlendirilmesi gerektiğini, davanın öncelikle zamanaşımı nedeniyle reddedilmesi gerektiğini beyan etmiştir.
13. 6102 sayılı TTK’nın Kurucuların, Yönetim Kurulu Üyelerinin, Yöneticilerin ve Tasfiye Memurlarının Sorumluluğu başlıklı 553. maddesi “(1) Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, (…) (2) hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar.
(2) Kanundan veya esas sözleşmeden doğan bir görevi veya yetkiyi, kanuna dayanarak, başkasına devreden organlar veya kişiler, bu görev ve yetkileri devralan kişilerin seçiminde makul derecede özen göstermediklerinin ispat edilmesi hâli hariç, bu kişilerin fiil ve kararlarından sorumlu olmazlar.
(3) Hiç kimse kontrolü dışında kalan, kanuna veya esas sözleşmeye aykırılıklar veya yolsuzluklar sebebiyle sorumlu tutulamaz; bu sorumlu olmama durumu gözetim ve özen yükümü gerekçe gösterilerek geçersiz kılınamaz” hükmünü içermektedir.
14. TTK’nın “Zamanaşımı” başlıklı 560. maddesi ise “Sorumlu olanlara karşı tazminat istemek hakkı, davacının zararı ve sorumluyu öğrendiği tarihten itibaren iki ve her hâlde zararı doğuran fiilin meydana geldiği günden itibaren beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Şu kadar ki, bu fiil cezayı gerektirip, Türk Ceza Kanununa göre daha uzun dava zamanaşımına tabi bulunuyorsa, tazminat davasına da bu zamanaşımı uygulanır” şeklindedir.
15. 6102 sayılı TTK’nın 553. maddesi uyarınca, anonim şirketlerde Kanun ya da esas sözleşmenin kendilerine yüklediği görevleri gereği gibi yerine getirmeyen kurucular, yöneticiler, yönetim kurulu üyeleri ve tasfiye memurları bu yüzden oluşan zararlar nedeniyle ortaklığa, ortaklara ve ortaklık alacaklılarına karşı sorumlu tutulmuşlardır. Hükümde belirtilen sorumlulur sınırlı sayıda ifade edilmemiş olup fiili organların da düzenleme kapsamında yer aldığı kabul edilmektedir. Sorumluluğun müeyyidesi ise tazminattır (…).
16. Yöneticilerin sorumluluğu için yönetim kurulu üyelerinin yükümlülüklerini kanuna veya esas sözleşmeye aykırı şekilde ihlal etmesi, kusur, zarar ve illiyet bağı koşullarının gerçekleşmesi gerekmektedir. Kurucuların, yönetim kurulu üyelerinin ve tasfiye memurlarının sorumlu tutulmaları, kendilerine kanun ve ana sözleşme ile yüklenen yükümlülüklerin ihlal edilmesi halinde sözkonusu olabilecektir. Bu anlamda yükümlülüklerin sorumlu olan kişiye göre belirlenmesi gerekmektedir. Yükümlülük kavramı, yönetim kurulunun bir görevi ve yetkisi bağlamında, kanunda ve esas sözleşmede öngörülen konulardaki yapma ve yapmama zorunluluklarını ifade etmektedir (…).
17. TTK m. 553 hükmü uyarınca yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler, tasfiye memuru ve madde kapsamına giren diğer kişilerin sorumluluğunda kusur sorumluluğu esası kabul edilmiştir. Bu anlamda sorumluluğunun doğması açıkça kusur şartına bağlı kılınmış olup zarar veren işlem ve eylemlerin yöneticilerin kusurundan kaynaklandığının ispatı aranmaktadır. Kusurun derecesi bakımından her hangi bir sınırlandırma öngörülmemesi nedeni ile sorumlular hafif kusurlarından dahi sorumlu olacaklardır (…).
18. Somut olay bakımından davanın esasına geçilmesinden önce davalıların zamanaşımı definin değerlendirilmesi gerekmektedir. Dava tarihinde 6102 Sayılı TTK yürürlüktedir. Davaya konu kambiyo senetlerinin kar payı olarak davalılara devir işlemleri ise yine 6102 Sayılı TTK’nın yürürlükte bulunduğu dönemde gerçekleşmiştir. 6102 Sayılı TTK’nın 553. ve devamı maddeleri kapsamında şirketin yöneticilerine karşı açılan sorumluluk davalarından kaynaklı tazminat istemlerinin aynı Yasa’nın 560. maddesi gereğince davacının zararı ve sorumluluğu öğrendiği tarihten itibaren 2 ve her halde zararı doğuran fiilen meydana geldiği günden itibaren 5 yıl geçmekle zaman aşımına uğrayacağı hükme bağlanmıştır. Buna göre sorumlulara karşı tazminat istemek hakkı davacının zararı ve mesul olan kimseyi öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl ve her halde zararı doğuran fiilin vuku tarihinden itibaren 5 yıl geçmekle zaman aşımına uğrayacağı düzenlenmiştir.
19. Bununla birlikte aynı fiil bazen hem hukuki sorumluluğu gerektiren hem de ceza kanunlarına göre cezayı gerektiren bir fiil olabilir. Bu fiile göre Ceza Kanununun daha uzun bir zamanaşımı süresi öngördüğü hallerde, tazminat davasının daha önce zamanaşımına uğraması tutarlı bir çözüm oluşturmaz. Zira, cezalandırma müeyyide olarak tazminattan daha ağırdır. Bu sebeple, kanun koyucu uyum sağlamak amacıyla ceza davası için öngörülen zamanaşımı süresince tazminat davasının da devamını temin bakımından genel olarak 6098 sayılı TBK m. 72/I, özel olarak da TTK’nın 560. Maddesinin ikinci cümlesinde düzenleme yapmıştır.

20. Bu bakımdan haksız eylem aynı zamanda ceza kanunları gereğince bir suç teşkil ediyorsa ve ceza kanunları ya da ceza hükümlerini ihtiva eden sair kanunlar bu eylem için daha uzun bir zamanaşımı süresi tayin etmişse, tazminat davası da ceza davasına ilişkin zamanaşımı süresine tabi olur. Nitekim bu husus 07.12.1955 gün ve 17/26 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulanmıştır.
21. Ceza zamanaşımının uygulanması yönünden ise hukuk hakiminin tazminat davasını görürken, ceza hukuku kurallarıyla ve özellikle ceza mahkemesinin fail hakkında vermiş olduğu beraat veya mahkumiyet kararıyla bağlı olup olmadığı TBK 74. maddesinde düzenlenmiştir. Sözkonusu maddede hukuk hakiminin ceza hukuku kurallarıyla bağlı olmadığı hükme bağlandığı gibi ceza mahkemesi kararlarıyla da bağlı olmadığı düzenlenmiştir. Bununla birlikte suçun işlendiğine veya işlenmediğine ilişkin ceza mahkemesinin kesin kararı varsa, hukuk hakimi bu kararla bağlıdır. Görüldüğü gibi ceza mahkemesince haksız eylemin suç niteliği saptanmamış ise hukuk hakimine bunu kendiliğinden ve özgürce araştırma ve sonucuna göre karar verme yetkisi tanınmıştır.
22. Yapılan açıklamalar ışığında davalıların zamanaşımı defii değerlendirildiğinde, davacı yanın davalıların sorumluluğunu gerektirdiği ve zarara neden olduğunu ileri sürdüğü 03.05.2016 tarihli şirket Genel Kurul Kararı ile kar payı dağıtımı yapılmasının ve bu kar payı dağıtımının şirketin alacaklarına karşılık müşterilerinden almış olduğu kambiyo senetlerinin devri suretiyle gerçekleştirilmesinin muvazaalı olduğu vakıasına dayandırdığı anlaşılması karşısında dava tarihi olan 10.10.2022 tarihine kadar TTK m. 560 hükmü uyarınca 5 yıllık zamanaşımı süresinde davanın açılmamış olduğu anlaşılmaktadır.
23. Yine ceza zamanaşımının sözkonusu olup olmadığı bakımından ise davacı yanca her hangi bir suç duyurusunda bulunulduğu ya da davalıların eylemine yönelik bir ceza soruşturması ya da kovuşturması yürütüldüğüne ilişkin iddia ve delil ortaya konulmamıştır. Bunun yanında davalıların sorumluluğunu gerektirdiği iddia edilen eylemlerin suç oluşturduğuna yönelik her hangi bir delil bulunmaması nedeni ile bu yönde değerlendirme yapılmamış ve davanın zamanaşımı süresi içerisinde açılmadığı sonucuna varılmıştır.
24. Sonuç olarak, genel kurul kararının 03.05.2016 tarihi göz önüne alındığında, davanın açıldığı 10.10.2022 tarihi itibariyle 5 yıllık zamanaşımının dolduğu, davalının eylemi nedeniyle ceza kanunlarında daha uzun bir zamanaşımı süresinin de öngörülmediği, buna göre usul ve yasaya uygun olarak ileri sürülen zamanaşımı def’i dikkate alınarak davanın bu gerekçeyle reddi gerektiği anlaşılmakla; davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.

VI-HÜKÜM
1-Davanın REDDİNE,
2-Davacı Banka harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
3-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nun 333. maddesi gereğince varsa artan gider avansından kalanının karar kesinleştiğinde yatırana İADESİNE,
5-Arabuluculuk Kanunu 18A/13 maddesi uyarınca karar tarihinde yürürlükte bulunan Arabuluculuk Asagari Ücret Tarifesi uyarınca 1.600,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
6-Davalı taraf kendini vekille temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T. 3,13 maddeleri gereğince hesaplanan takdiren 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa ödenmesine,
Dair davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı yapılan inceleme sonucunda HMK 345. maddesi gereğince kararın tebliği tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde kararı veren … Mahkemesine ya da buraya gönderilmek üzere istinaf edenin bulunduğu yer İlk Derece Mahkemesine verilecek dilekçe ile … Bölge Adliye Mahkemesi istinaf yasa yolu açık olmak üzere 22/06/2023 tarihinde oy birliği ile verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 22/06/2023

Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15 uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur”