Emsal Mahkeme Kararı Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/56 E. 2022/673 K. 09.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ
Adına Yargılama Yapmaya ve Hüküm Vermeye Yetkili
T.C.
ANKARA GEREKÇELİ KARAR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/56 Esas
KARAR NO : 2022/673

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/01/2022
KARAR TARİHİ : 09/11/2022
KARAR Y.TARİHİ : 10/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonucunda;
I-İDDİALAR
1. Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı … ile müvekkili arasında gerçekleşen para ödüncü akdi neticesinde davalının müvekkiline 1.000.000,00 TL borç para verdiğini, tarafların ödenen bedelin 1.200.000,00 TL olarak iadesine karar verildiğini, söz konusu bedele ilişkin olarak takibe konu bononun düzenlendiğini, müvekkilinin borcu süresinden önce ödemesine karşın davalının bonoyu kaybettiğinden bahisle müvekkiline teslim etmediğini, bunun üzerine taraflar arasında ibraname düzenlendiğini, müvekkilinin birden fazla taşınmaza sahip olduğunu, borçlu tarafından bu taşınmazların tümüne haciz koyulduğunu, müvekkilinin banka hesaplarına haciz koyulduğunu, yargılama esnasında müvekkilinin uğrayacağı zararın en aza indirgenmesi amacıyla icra dosyasına ödenen bedelin alacaklı olduğunu iddia eden tarafa ödenmemesi için tedbir kararı verilmesini, yargılama neticesinde müvekkilinin Ankara …İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası ve bu dosyada takibe konu bono dolayısıyla borçlu olmadığının tespitini, takibin iptalini, dava konusu miktarın %20’sinden az olmamak kaydıyla maddi tazminata hükmedilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
2. Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde; davalının görev itirazının reddini talep ettiklerini, davalıın ibranamenin imzalandığı tarihten çok sonraki bir tarihte vesayet altına alındığını, müvekkilinin borca batık olduğu için uzun zamandır herhangi bir kredi kartını yahut banka hesabını kullanamadığını, mevcut durumda herhangi bir barkanın kendisine kredi vermesinin mümkün olmadığını, müvekkilinin açık senet vermediğini ve senedin kısıtlı tarafından sonradan düzenlenmesinin mümkün olmadığını beyan ederek davanın kabulünü talep etmiştir.
II-SAVUNMALAR
3. Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin emekli olarak Türkiye’ye döndüğünden bu yana ticari bir faaliyette bulunmadığını, davacının müvekkiline ait olan apartmanda bir dönem kiracı olan kayınvalidesi vesilesi ile tanıştıklarını, geçen zaman içerisinde, müvekkilinin davacıya davaya konu senet bedeli kadar nakit para verdiğini, davacının müvekkiline yüklü miktarlarda kredi çektirdiklerini ve söz konusu kredi bedellerini kendilerinin aldığını, işbu kredi borçlarının senelerdir müvekkilinin emekli maaş hesaplarından otomatik olarak çekildiğini, taraflar arasında ticari bir iş yahut alışveriş söz konusu olmadığını, davaya konu senet bedelinin nakdi borç olarak davacıya verilmiş bir borç olduğunu, taraflar arasında ticari bir ilişki bulunmaması nedeniyle de görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, dava konusu takibe dayanak belge üzerinde yer alan müvekkiline ait olduğu iddia edilen yazı ve imzalar üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasını talep ettiklerini, müvekkilinin kızı ve vasisi olan …’nın 2020 yılının başlarında Türkiye’ye geldiğinde müvekkilinin telefonuna kredi kartı ve kredi borcu bulunduğuna ve ödeme yapılması gerektiğine ilişkin mesajlar geldiğini fark ettiğini, Ankara …Sulh hukuk Mahkemesi dosyası kapsamında müvekkiline alzheimer tanısı konularak tıbbi görüş bildirildiğini, müvekkilinin hastalığının en az 2016 yılından bu yana devam ettiğinin tespit edildiğini, davaya konu icra takibinin 14/12/2020 tarihinde başlatıldığını, davacı yanın elinde bahsi geçen bir ibra belgesi olmasına rağmen takibe karşı süresi içerisinde şikayet yoluna başvurmamasının yahut menfi tespit davası açmak için bunca zaman beklemiş olmasının da izaha muhtaç bir durum olduğunu, sonuç olarak davanın reddini, davacı yan aleyhine %20’den az olmamak üzere tazminata hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
III-TARAFLARIN ANLAŞTIKLARI ve ANLAŞAMADIKLARI HUSUSLAR
A. Taraflar Arasında Uyuşmazlık Bulunmayan Hususlar
4. Tarafların yargılamada üzerinde anlaştıkları vakıanın davaya ve takibe konu edilen bononun para ödüncünden ötürü düzenlendiğinin kabul edilmesi olduğu, bunun dışında bir vakıanın bulunmadığı anlaşılmaktadır.
B. Taraflar Arasındaki Uyuşmazlık Konuları
5. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın davacı tarafından para ödüncü akdi neticesinde düzenlenen bonoya ilişkin olarak davacının davalıya borcu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
IV-ÇEKİŞMELİ VAKILAR HAKKINDA TOPLANAN DELİLLER
6. Ankara …İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasının incelenmesinde; takibin 15/12/2020 tarihinde … tarafından … aleyhine 18/02/2020 vade tarihli senetten kaynaklanan 1.200.000,00 TL’nin tahsili istemiyle başlatıldığı, ödeme emrinin borçluya 17/12/2020 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
7. Ankara …Sulh Hukuk Mahkemesi’nin …K, sayılı kararının incelenmesinde; davalı …’nın “Demans” rahatsızlığının bulunması nedeniyle şahsın kısıtlanarak vasi olarak …’nın atanmasına karar verildiği ve kararın 10/11/2020 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
V- DELİLLERİN TARTIŞILMASI, YARGILAMA ve GEREKÇE
8. Dava davacı aleyhine girişilen takip dayanağı bonodan ötürü borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
9. Davanın esasının incelenmesinden önce mahkememizin görevli olup olmadığı hususu üzerinde durulması gerekmektedir.
10. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) yürürlüğe girdiği 01.11.2011 tarihinden sonra 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 5. maddesinde 6335 sayılı Kanun ile değişiklik yapılmış ve ticaret mahkemeleri ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp görev ilişkisine dönüştürülmüştür. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olmasının yanında HMK’nın 114. maddesinde açıkça dava şartı olarak düzenlenmiş olduğundan, mahkemelerce ve istinaf incelemesi aşamasında re’sen dikkate alınması gerekir. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanunun 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nın 5/…maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde, asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez.
11. Ticaret mahkemelerinin görevi TTK’nın 5. maddesinde düzenlenmiş ve maddenin 1. bendinde “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.” denilmiştir.
12. Bir davanın ticari dava olup olmadığı ise TTK’nın …maddesinde gösterilen ilkelere göre belirlenmekte olup, öğretide benimsenen görüşe göre de ticari davalar kendi aralarında mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Mutlak ticari davalar için tarafların sıfatlarına ve dava konusunun ticari işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmazken, nispi ticari davalarda dava konusunun ticari işletme ile ilgili olup olmadığı kriter olarak kabul edilmiştir.
13. TTK’nın …maddesinde ticari davalar sayılmış olup bu maddeye göre her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medeni Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun mal varlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır.
14. Bu düzenlemeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent hâlinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
15. Az yukarıda açıklandığı gibi ticari davalar, mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır.
16. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın sırf dava konusunun TTK’da düzenlenmesi nedeniyle ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar TTK’nın 4/1. maddesinde bentler hâlinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra ve İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu gruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
17. Nispi ticari davalar ise, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması hâlinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava hâline getirmez.
18. Bu genel kuralın yanında TTK’nın …maddesinin son cümlesindeki düzenleme nedeniyle yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale ve vedia gibi sözleşmelerden doğan davalarla fikri ve sınai haklara ilişkin davalar da ticari davadır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken, burada sayılan davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması yeterli görülmüştür.
19. Somut olayda uyuşmazlık Franchise sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Franchise sözleşmesi, Türk Borçlar Kanunu’nda veya özel yasalarda düzenlenmemiş olmakla birlikte öğretide kendine özgü bir sözleşme türü olarak kabul edilmekte ve taraflarI bağlayıcılığı olan ve her iki tarafa da karşılıklı hak ve yükümlülükler getiren, sürekli borç ilişkisi doğuran, çerçeve sözleşme niteliğinde olup doktrinde, kanunda düzenlenmediğinden dolayı isimsiz sözleşme olan franchise sözleşmesinin sui generis ya da karma bir sözleşme olduğuna dair çeşitli görüşler bulunmaktadır. Bu tür sözleşmelerden kaynaklanan davaların ticari dava olduğuna ya da asliye ticaret mahkemelerinde görüleceğine dair yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle, eldeki davanın ticari dava olarak kabulü için uyuşmazlık konusunun her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili olması ve her iki tarafın da tacir olması gerekmektedir.
20. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
21. Somut olayda; davacı ve davalı tarafların tacir olduğuna yönelik iddia ve delil bulunmadığı, davaya ve takibe konu edilen bononun taraflar arasındaki para ödüncünden ötürü düzenlendiği, bu hususun tarafların kabulünde olduğu, bir diğer anlatımla davada temel borç ilişkisine dayanıldığı, takip konusu senedin ödünç sözleşmesinin delili niteliğinde bulunduğu, olayda tarafların sıfatına ve davanın niteliğine göre TTK 4 ve 5 hükümleri uyarınca mutlak ya da nispi ticari dava olmadığı (AnkaraBAM4HD., 10.11.2021 tarih, 2021/2890 Esas, 2021/2734 Karar), bu anlamda davaya bakmaya Mahkememizin görevli olmadığı, açılan bu davada Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu anlaşıldığından mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
VI-HÜKÜM
1-Davanın HMK m. 114/1-c hükmü uyarınca Mahkememizin görevli olmaması nedeni ile USULDEN REDDİNE,
2-Kararın kesinleşmesi ve iki haftalık yasal sürede talep edilmesi halinde dosyanın görevli Ankara Asliye Hukuk Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3- Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin HMK.323 ve 331 maddeleri uyarınca görevli ve yetkili mahkeme tarafından değerlendirilmesine,
Dair tarafların yokluğunda, yapılan inceleme sonucunda HMK 345. maddesi gereğince kararın tebliği tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde kararı veren Ankara Asliye 7. Ticaret Mahkemesine ya da buraya gönderilmek üzere istinaf edenin bulunduğu yer İlk Derece Mahkemesine verilecek dilekçe ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi istinaf yasa yolu açık olmak üzere 09/11/2022 tarihinde oy birliği ile verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 09/11/2022
Başkan …
e-imza

Üye …
e-imza

Üye …
e-imza

Katip …
e-imza

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15 uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur”