Emsal Mahkeme Kararı Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/154 E. 2023/196 K. 23.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/154 Esas – 2023/196
TÜRK MİLLETİ
Adına Yargılama Yapmaya ve Hüküm Vermeye Yetkili
T.C.
ANKARA GEREKÇELİ KARAR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/154
KARAR NO : 2023/196

DAVA : Tazminat / Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan
DAVA TARİHİ : 09/03/2022
KARAR TARİHİ : 23/03/2023
KARAR Y.TARİHİ : 16/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan “tazminat” davasının yapılan açık yargılaması sonucunda, aşağıdaki karar tesis edilmiştir;
I-İDDİALAR
1. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin, sermayesinin tamamı kamu kurumlarına ait olan (%99 …, %1 …) bir şirket olduğunu, şirketin 2016, 2017, 2018, 2019 dönemlerinde …, dönemin … olan davalı …’ın yürüttüğünü, müvekkil şirket nezdinde, …’nca denetim yapıldığını, yapılan denetim neticesinde kurum vergi müfettişlerince 2016, 2017, 2018, 2019 dönemlerine ilişkin 18.06.2021 tarihli rapor düzenlendiğini, hazırlanan raporda bir kısım ödemelerin, incelemenin yapıldığı dönemde yönetim kurulu başkanı olan …’ın şahsi harcalamaları olarak değerlendirildiğini ve şirket gideri olarak kabul edilmediğini, belirtilen giderlerin ödenmesi için davalıya ihtarname gönderildiğini, davalının keşide edilen ihtarnameye olumsuz cevap verdiğini ve talep edilen bedeli ödemediğini, alacağın tahsili amacıyla …. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı borçlunun itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek; itirazın iptali ile takibin devamına, davalı borçlunun kötü niyetli itirazı sebebiyle %20’den aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkumiyetine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
2. Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde; davaya konu uyuşmazlığın, yönetim kurulu başkanının sorumluluğundan kaynaklanan zararın tahsili talebine ilişkin olduğunu, görevli mahkemenin ticaret mahkemesi olduğunu, müvekkili şirketin 2016, 2017, 2018, 2019 dönemlerinde yönetim kurulu başkanının davalı … olduğunu, davayla iptalini talep ettikleri takip ile talep edilen alacağın, şahsi ödemelere ilişkin olduğunu, davalının yönetim kurulu başkanı olduğu müvekkili şirket ile kiraya veren … arasında akdedilen kira sözleşmesinde yer aldığı üzere söz konusu taşınmazın, çalışma ofisi olarak kullanılmak üzere kiralandığını ancak, davalının kiralanan konutu ailesi ile birlikte yaşamak için kullandığını, denetim kurulunca bu hususun tespit edilmesi üzerine, kiralanan yer için ödenen kiralar ve buna ilişkin stopajlar kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak kabul edilemeyeceğinin belirtildiğini, şirketin vergi matrahının, tespit edilen işbu tutar kadar artırıldığını ve bunun üzerinden vergi ve ceza hesaplanarak müvekkili şirketten talep edildiğini, yönetim kurulu başkanının, yükümlülüklerini ihlal ederek yetkili bulunduğu şirketin zarara uğramasına sebep verdiğini ve kusuru nispetinde sorumlu olduğunu beyanla, davanın kabul edilmesini talep etmiştir.
II-SAVUNMALAR
3. Davalı vekili cevap dilekçesinde; itirazın iptaline konu … sayılı icra dosyasına, davacı tarafın 18.06.2021 tarihli müfettiş raporunu sunmadığını, takibin konusunun kira alacaklarına ilişkin olduğunu, dosyanın görevsiz mahkemede açıldığını, davaya konu … de bulunan dairenin, kiraya veren … adlı kişiden davacı şirket tarafından 15.10.2011 tarihinde kiralandığını ve tüm kira ödemelerini kiraya verene ait … Şubesinde bulunan … nolu hesaba yatırıldığını, bu taşınmazın, kiralandığı tarihten itibaren davacı şirkete ait çalışma ofisi olarak kullanıldığını, icra takibi ve açılan bu davanın dayanağının, 18.06.2021 tarihli vergi raporu ve vergi zararı olduğunu, kamu zararı üzerinden 5018 sayılı Kanunun 71. Maddesine göre talepte bulunabileceğini, davacı tarafından bu usullerin hiçbiri yerine getirilmediğini belirterek; yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
III-TARAFLARIN ANLAŞTIKLARI ve ANLAŞAMADIKLARI HUSUSLAR
A. Taraflar Arasında Uyuşmazlık Bulunmayan Hususlar
4. Davacı şirketin, 2016, 2017, 2018, 2019 dönemlerindeki …, davalı …’ın yürüttüğü hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
B. Taraflar Arasındaki Uyuşmazlık Konuları
5. Taraflar arasındaki uyuşmazlık; …. de bulunan ve şirketin çalışma ofisi olarak kiralanan taşınmazın davalı ve ailesi tarafından konut olarak kullanılıp kullanılmadığı, kullanmış ise şirketin zararına neden olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
IV-ÇEKİŞMELİ VAKILAR HAKKINDA TOPLANAN DELİLLER
6. …. sayılı icra dosyasının incelenmesinde; alacaklının … … Şirketi, borçlunun … olduğu, 192.149,60 TL asıl alacak ve 663,31 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 192.812,91 TL alacak için 06/12/2021 tarihinde icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin borçluya 14/12/2021 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu tarafından, icra takibinin 5018 sayılı Kanunun 71/g maddesi ve diğer ilgili mevzuat hükümleri ile kendi içerisinde çalışması gerekçesiyle asıl alacak, işlemiş ve işleyecek faiz miktar ve oranlarına itiraz edildiği ve takibin durduğu, işbu davanın İİK m. 67 uyarınca yasal süresi içerisinde ve itirazın iptali istemi ile açıldığı anlaşılmıştır.
7. Kira Sözleşmesinin incelenmesinde; kiraya verenin …, kiracının … Tük. Mal. LTd. Şti olduğu, kiralanan konutun adresinin … olduğu, kiralanan konutun çalışma ofisi olarak kullanılacağının belirlendiği, kira başlangıç tarihinin 15/10/2011 olduğu ve 15/10/2014 tarihinde kendiliğinden sona ereceği belirlenmiştir.
8. …. Noterliği’nin 09/11/2021 tarihli … yevmiye sayılı ihtarnamesinin incelenmesinde; ihtar edenin … Tük. Mal. Ür. Paz. Ltd. Şti, muhatabın … olduğu, ihtarname içeriğinde; …’nca davalı şirket nezdinde denetim yapıldığı, yapılan denetim neticesinde muhatabın yönetim kurulu başkanı olduğu 2016, 2017, 2018, 2019 dönemlerine ilişkin 18/06/2021 tarihli rapor düzenlendiği, düzenlenen raporda, çalışma ofisi olarak kiralanan yer için ödenen kiraların ve buna ilişkin stopajların, kiralanan yerin özel amaçlı kullanılması nedeniyle kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak kabul edilmediğinin belirlendiği, bu doğrultuda vergi matrahı, tespit edilen tutar kadar arttırıldığı ve bunun üzerinden vergi ve cezanın hesaplanarak müvekkili şirketten tahsil edildiği, işbu kullanım nedeniyle davacı şirketin 2015, 2016, 2017, 2018, 2019 yılları için muhataptan tahsil edilmesi gereken kira alacağı toplam tutarının 192.149,60 TL olduğu, davalı şirketçe kiralanan taşınmazın konut olarak kullanılması nedeni ile doğar kira alacağı ve ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizlerinin işbu ihtarın tebliğinden itibaren bir hafta içerisinde ödenmesinin ihtar edildiği görülmüştür.
9. Davalı tanığı …; davacı şirketin 2011 yılından 2019 yılına kadar yöneticisi olarak çalıştığını ve müdürlük yaptığını, davaya konu ofisi davacı şirketin ofisi olarak kiraladıklarını, davalının, pazartesi sabah ve cuma akşam üzeri şirketin mevcut durumu ile alakalı bilgi almak için toplantı yaptıklarını ve davalı …’a rapor verdiklerini, kira sözleşmesinde mevcut yerin şirket adına kiralandığını, muhtasar beyannamesinin düzenli olarak verildiğini, davalı belediye işleri ile şirket işlerini ayırt etmek için ofiste toplanıldığını beyan etmiştir.
10. Davacı tanığı …; … ‘de bulunan dairenin tarafına ait olduğunu, kendisinin de o binada oturduğunu, kira sözleşmesinde çalışma ofisi olarak kullanım şekli belirtilen yerde davalının ailesiyle birlikte oturduğunu, bazı zamanlarda toplantı yapıldığını, davalının 7 yıl kadar orada oturduğunu beyan etmiştir.
11. Davacı …’nin “çalışma ofisi” olarak kullanılmak üzere kiralanan “…” adresinde bulunan taşınmazın davalı … tarafından şahsi kullanıldığı iddiası neticesinde bu işlemen ötürü özel usulsüzlük cezası düzenlenip düzenlenmediği, düzenlenmiş ise iptali yönünde yasal yollara başvurulup başvurulmadığı ve davalı …’ın iddia edilen fiilinden ötürü ceza alıp almadığı, alınmış ise tutarı hususunda …’na yazılan müzekkereye verilen cevabi yazıda; … 10/11/2020 tarih ve … sayılı yazısı ve eklerinde kiralanan konutun belediye başkanının aile konutu olarak kullanıldığından bahisle vergi kanunları yönünden incelenmesinin istendiği, taraflarınca yapılan araştırma ve incelemeler neticesinde söz konusu taşınmasın kim tarafından kullanıldığının açıkça tespit edilemediği, şirketin ortak, başkan veya yöneticilerinden herhangi birinin söz konusu taşınmazı konut olarak kullandığının 17/06/2021 tarih ve … sayılı Vergi Tekniği Raporunun ilgili bölümlerinde ifade edildiği, bu nedenle kiralanan konut ile ilgili yapılan giderlerin, yalnızca şirketin Kurumlar Vergisi Kanunu’ nda Kanunen Kabul Edilmeyen Gider olarak dikkate alınıp matraha ilave edildiğini, söz konusu işlem ile ilgili herhangi bir şahsa veya kişiye taraflarınca Özel Usulsüzlük cezası kesilmediği bildirilmiştir.
12. … Tüketim Ür. Paz. San ve Tic. Ltd. Şti tarafından alınan 2023/2 sayı ve 27/02/2023 tarihli Genel Kurul Kararı’nın incelenmesinde; şirketin ortaklar kurulunun, 27/02/2023 tarihinde … hakkında, sorumlu olduğu dönemlerde uğradığı zararların …’tan tazmini hususunda karar alınmak üzere toplandığı, 2009-2019 yılları arasında… görevinde bulunan ve şirket müdürü olarak görev yapan …’ın sorumlu olduğu dönemlere ilişkin kusuru/ihmali ile şirketin zarara uğramasına sebebiyet verdiği, …’ın sebebiyet verdiği zararların, …’tan tazminine ve bu doğrultuda … aleyhine dava açılmasına, icra takibi yapılmasına ve açılan … sayılı davanın takibine karar verildiği görülmüştür.
V- DELİLLERİN TARTIŞILMASI, YARGILAMA ve GEREKÇE
13. Dava, şirket yöneticisinin şirkete verdiği zararın tazminine yönelik takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
14. Somut olayın değerlendirmesine geçmeden önce şirket yöneticilerinin sorumluluğuna ilişkin açıklama yapılmasında yarar bulunmaktadır.
15. 6102 sayılı TTK’nın 644/1-a maddesi uyarınca, limited şirket müdürlerinin sorumluluğu anonim şirketlere ilişkin kurallara tabidir.
16. 6102 sayılı TTK’nın Kurucuların, Yönetim Kurulu Üyelerinin, Yöneticilerin ve Tasfiye Memurlarının Sorumluluğu başlıklı 553. maddesi “(1) Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, (…) (2) hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar.
(2) Kanundan veya esas sözleşmeden doğan bir görevi veya yetkiyi, kanuna dayanarak, başkasına devreden organlar veya kişiler, bu görev ve yetkileri devralan kişilerin seçiminde makul derecede özen göstermediklerinin ispat edilmesi hâli hariç, bu kişilerin fiil ve kararlarından sorumlu olmazlar.
(3) Hiç kimse kontrolü dışında kalan, kanuna veya esas sözleşmeye aykırılıklar veya yolsuzluklar sebebiyle sorumlu tutulamaz; bu sorumlu olmama durumu gözetim ve özen yükümü gerekçe gösterilerek geçersiz kılınamaz” hükmünü içermektedir.
17. Aynı Kanunun “Şirketin Zararı” başlıklı 555. maddesinde ise “(1) Şirketin uğradığı zararın tazminini, şirket ve her bir pay sahibi isteyebilir. Pay sahipleri tazminatın ancak şirkete ödenmesini isteyebilirler.
(2) Pay sahibinin açtığı davayı hukuki ve maddi sebepler haklı gösterdiği takdirde, mahkeme, dava giderleriyle avukatlık ücretini, bu giderler davalıya yükletilemediği hâllerde, davacı pay sahibiyle şirket arasında, hakkaniyete göre paylaştırır” şeklinde düzenleme yapılmıştır.
18. 6102 sayılı TTK’nın 553. maddesi uyarınca, anonim şirketlerde Kanun ya da esas sözleşmenin kendilerine yüklediği görevleri gereği gibi yerine getirmeyen kurucular, yöneticiler, yönetim kurulu üyeleri ve tasfiye memurları bu yüzden oluşan zararlar nedeniyle ortaklığa, ortaklara ve ortaklık alacaklılarına karşı sorumlu tutulmuşlardır. Hükümde belirtilen sorumlulur sınırlı sayıda ifade edilmemiş olup fiili organların da düzenleme kapsamında yer aldığı kabul edilmektedir. Sorumluluğun müeyyidesi ise tazminattır (…).
19. Yöneticilerin sorumluluğu için yönetim kurulu üyelerinin yükümlülüklerini kanuna veya esas sözleşmeye aykırı şekilde ihlal etmesi, kusur, zarar ve illiyet bağı koşullarının gerçekleşmesi gerekmektedir. Kurucuların, yönetim kurulu üyelerinin ve tasfiye memurlarının sorumlu tutulmaları, kendilerine kanun ve ana sözleşme ile yüklenen yükümlülüklerin ihlal edilmesi halinde sözkonusu olabilecektir. Bu anlamda yükümlülüklerin sorumlu olan kişiye göre belirlenmesi gerekmektedir. Yükümlülük kavramı, yönetim kurulunun bir görevi ve yetkisi bağlamında, kanunda ve esas sözleşmede öngörülen konulardaki yapma ve yapmama zorunluluklarını ifade etmektedir (…).
20. TTK m. 553 hükmü uyarınca yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler, tasfiye memuru ve madde kapsamına giren diğer kişilerin sorumluluğunda kusur sorumluluğu esası kabul edilmiştir. Bu anlamda sorumluluğunun doğması açıkça kusur şartına bağlı kılınmış olup zarar veren işlem ve eylemlerin yöneticilerin kusurundan kaynaklandığının ispatı aranmaktadır. Kusurun derecesi bakımından her hangi bir sınırlandırma öngörülmemesi nedeni ile sorumlular hafif kusurlarından dahi sorumlu olacaklardır (…).
21. Kusurun objektif ölçüye göre belirlenmesi gerektiği ise TTK m. 369 hükmünde belirtilen yöneticinin görevini “tedbirli bir yöneticinin özeniyle yerine getirmesi” gerektiği yönündeki düzenlemeden anlaşılmaktadır. Buna göre tedbirli yönetici, bir yandan kusurda ölçü rolüne sahipken; diğer yandan tedbirli yöneticinin karar ve eylemlerde göstereceği özen, nesnel davranışı ifade eder. Buradaki nesnellik ile görevi yerine getirebilmek için yetkin olma, ilgili bilgileri değerlendirebilme, uygulamayı ve gelişmeleri takip edebilme ve anonim şirket ile ilgili bilgiler çerçevesinde denetleyebilme yeteneği ve öğrenime sahip olma yeterlilikleri kastedilmiştir. Bu anlamda yönetim kurulu üyelerinin kontrolü dışındaki ve kendilerinden beklenenin ötesindeki tedbir, tedbirli yönetici kavramına dahil değildir. Nitekim TTK m.553/3 hükmüne göre, yönetim kurulu üyelerinden bir uzman bilgisine sahip olması zorunluluğu beklenmemektedir. Hükmün gerekçesinde ayrıca, bir yöneticinin kontrolü dışında kalan ve nesnel olarak beklentilerin uzağındaki davranışlardan tedbirli yöneticinin sorumlu olmayacağı belirtilerek bu açıdan TTK m. 553/3 hükmünün bu konudaki sınırı ortaya koyduğu görülmektedir (…).
22. Zarar doğurucu işlem ya da eylemin sorumluların kusurdan kaynaklandığının ispatı ise, TTK m. 553 hükmü uyarınca davacı yana yüklenmiştir. Davacı yanın, TTK 553 madde kapsamındaki sorumlulara kusur yüklenmesinin mümkün olduğunu ispatlaması halinde, yönetici ancak zarar doğuran işlemlerde kendisinden beklenen özen yükümünü yerine getirdiğini ispat ederek sorumluluktan kurtulabilir.
23. Öte yandan görev ve yetki devrinin sorumluluğa etkisi ise 553. maddenin 2. fıkrasında düzenlenmiş olup buna göre görev ve yetkileri devralan kişilerin seçiminde makul derecede özen göstermediklerinin ispat edilmesi hali hariç, bu kişilerin işlem ve fiillerinden sorumlu tutulamazlar.
24. TTK m. 553 hükmü kapsamına giren kişilerin sorumluluklarının doğması için, yükümlülüklerini kusurlu hareketleri sonucunda ihlal etmelerinin neticesinde zararın da ortaya çıkması gerekecektir. Bu zarar olumlu olabileceği gibi olumsuz da olabilecektir Olumlu zarar, alacaklının borcun yerine getirilmesi sonucunda ortaya çıkma ihtimali olan menfaatlerinin gerçekleşmemesi sebebiyle uğranılan fiili zarardır. Olumsuz zarar ise, hüküm doğuracağına inanılan bir sözleşmenin hükümsüz olması ya da kurulamaması sebebiyle uğranılan kardan yoksunluk şeklindeki zarardır. Zararın var olduğunun ispatlanmasının yanında, zararın miktarına ilişkin hesaplamaların da yapılması gerekir. Zararı ispatlama yükümlülüğü zarar görene aittir.
25. Ortaya çıkan zarar, şirketin, pay sahiplerinin veya bir alacaklının doğrudan malvarlığında bir değer eksilmesine neden olan ya da malvarlığında meydana gelmesi beklenen değer artışının gerçekleşmemesi biçiminde ise “doğrudan zarar” olarak, anonim şirketin malvarlığında meydana gelen zararın pay sahipleri ve alacaklıları yansıma yoluyla etkilemesi şeklinde ise “dolaylı zarar” olarak ifade edilmektedir. Yani şirketin uğradığı doğrudan zarar, pay sahipleri ve anonim şirkete yansımaktadır. Doğrudan zararla pay sahibinin veya alacaklıların şirketten bağımsız olarak uğradıkları zararlar sözedilmektedir.
26. Zararın doğrudan ya da dolaylı olduğu hususunun tespit edilmesi dava açma yetkisi bakımından önem taşımaktadır. Sorumluluk davasında dava açma hakkı madde metninden de anlaşılacağı üzere, şirkete, ortaklara ve alacaklılara tanınmış olup asıl dava hakkı, ortaklığa aittir.
27. Şirketin dava açma yetkisi bakımından doğrudan ya da dolaylı zarar ayrımı yapılmasına lüzum bulunmamaktadır. Zira şirketin dava açma yetkisine sahip olduğu hallerde şirketin uğradığı zarar doğrudan zarar niteliğindedir.
28. Bununla birlikte, ortakların ve alacaklıların dava açma hakkı doğrudan doğruya zarar ve dolaylı zarar durumuna göre değişiklik gösterir. Yöneticinin yasa ve ana sözleşme hükümlerine aykırı davranışı sonucunda ortağın doğrudan zarara uğraması söz konusu ise, ortak uğradığı zararın tazmin edilerek kendisine verilmesi için yönetici aleyhine tazminat davası açabilecektir. Yöneticinin ortaklığın mal varlığını azaltan veya kötüleştiren yasa ve ana sözleşme hükümlerine aykırı davranışları, ortaklar ve alacaklıların da dolaylı zarar görmesine yol açacaktır. Zira, bu tür tasarruflar payları oranında ortakları etkiler. Bir başka anlatımla, ortaklığın doğrudan doğruya zarar görmesi, ortakların dolaylı zararı olarak sonuç doğurur. Bu halde açılacak davalarda, hükmolunacak tazminatın da şirkete verilmek üzere istenmesi ve hükmedilmesi gerekmektedir. Zira TTK’nın 555. maddesi uyarınca şirketin uğradığı zararlar zarara neden olanlardan, ortak tarafından açılacak davayla istenebilecek ise de, hükmolunacak tazminatın ancak şirkete ödenmesi istenebilir. (…).
29. Öte yandan şirket tarafından açılacak davalara ilişkin olarak 6102 sayılı TTK hükümleri arasında mülga TTK’nın 341. maddesi gibi açık bir düzenleme olmamakla birlikte 6102 sayılı TTK’nın 408/1, 553/1 ve 479/3-c maddelerindeki düzenleme karşısında anonim şirket yöneticileri hakkında sorumluluk davası açılabilmesi için, şirket genel kurulunda karar alınması gereklidir. Böyle bir kararın varlığı HMK’nın 114/2. maddesi anlamında özel dava şartı olup, mahkemece kendiliğinden gözetilmesi gerekir. Ancak, anılan yönteme uyulmaması davanın hemen reddi sonucunu gidilmemeli, bu yöndeki eksikliğin giderilmesi bakımından makul bir süre verilmelidir.
30. Buna karşın ortaklar ya da alacaklıların açacağı davada ise şirket genel kurulunda karar alınması gerekmemektedir.
31. Yapılan açıklamalar neticesinde somut olay incelendiğinde, davacı tarafından, … …’nca 18/06/2021 tarihinde düzenlenen rapora ilişkin olarak doğan kira alacaklarının tahsili amacıyla davalı aleyhine icra takibi başlatıldığı, davalının itirazı üzerine takibin durduğu ve işbu davanın yasal süresi içerisinde ve itirazın iptali istemine ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
32. Davacı şirketin ileri sürdüğü vakıanın davalının yönetici olduğu süreçte şirketin çalışma ofisi olarak kiralanan taşınmazın kendi özel kullanımına tahsis ettiği ve bu dönem içerisinde ödenin kira bedellerinin şirketin zararı olarak davalıdan tahsilinin talep edildiği anlaşılmaktadır.
33. Davacının kira zararı olarak talep ettiği dönemde davalının şirketi temsile yetkili yöneticisi olduğu dosya kapsamında yer alan belgelerden anlaşılmaktadır. Davacı yanca sunulan genel kurul kararının eldeki davada davalının sorumluluğuna yönelik davanın görülmesi için yeterli olduğu değerlendirilmiştir.
34. Mahkememizce bu hususa yönelik olarak … …’na yazılan yazıya verilen cevapta özetle; davaya konu taşınmazın kim tarafından kullanıldığının tespit edilemediğini, söz konusu işlem ile ilgili herhangi bir şahsa ya da kişiye özel usulsüzlük cezası kesilmediğini bildirmiştir.
35. Davacının delillerinden olan tanık beyanında, “sözkonusu dairenin kendisine ait olduğunu ve kira sözleşmesinde çalışma ofisi olarak kullanım şekli belirtilen yerde davalı yan ailesiyle birlikte oturduğunu” ifade etmiş, ancak aynı beyanında zaman zaman burada toplantı yapıldığını, kalabalıklardan anladığını da ifade etmiştir. Tanığın beyanının bu anlamda yeterli ve kesin bilgiye dayalı olmadığı değerlendirilmiştir. Ayrıca talimat yolu ile dinlenen diğer 2 tanığın ise sözkonusu dairenin çalışma ofisi olarak kullanıldığı ve şirketin toplantılarının bu adreste yapıldığını beyan etmiştir.
35. Davacı yanın ileri sürmüş olduğu davalının şirketin çalışma ofisi olarak kiralanan taşınmazı şahsi kullanımına tahsis ettiği vakıasına yönelik olarak sunmuş olduğu deliller mahkememizce incelenmiş ancak dava konusu konutun şahsi kullanımına tahsis edildiği hususu davacı tarafça kesin olarak ispatlanamamıştır. Tüm bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde, ispatlanamayan davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

VI-HÜKÜM
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL harcın, peşin alınan 3.281,44 TL harçtan düşümü ile fazla alınan 3.101,54 TL harcın kararın kesinleşmesinden sonra istek halinde yatırana iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı taraf kendini vekille temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T. 3, 13 maddeleri gereğince hesaplanan takdiren 29.822,44 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa ödenmesine,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde HMK 333 maddesi uyarınca taraflara iadesine,
6-Arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflar anlaşamadıklarından, Arabuluculuk Yönetmeliği 26/2 maddesi uyarınca … bütçesinden karşılanan 1.560,00.-TL arabuluculuk ücretinin, davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,

Dair davacı vekilinin, davalı vekilinin ve feri müdahil vekilinin yüzüne karşı yapılan inceleme sonucunda HMK 345. maddesi gereğince kararın tebliği tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde kararı veren … Mahkemesine ya da buraya gönderilmek üzere istinaf edenin bulunduğu yer İlk Derece Mahkemesine verilecek dilekçe ile … Bölge Adliye Mahkemesi istinaf yasa yolu açık olmak üzere 23/03/2023 tarihinde oy birliği ile verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 23/03/2023

Başkan …
e-imza
Üye ….
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15 uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur”