Emsal Mahkeme Kararı Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/587 E. 2022/32 K. 18.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/587 Esas – 2022/32
TÜRK MİLLETİ ADINA YARGILAMA YAPMAYA VE HÜKÜM VERMEYE YETKİLİ

T.C.
ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/587 Esas
KARAR NO : 2022/32

DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 08/10/2021
KARAR TARİHİ : 18/01/2022
KARAR Y.TARİHİ : 19/01/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
İDDİA:
Davacı vekili dava dilekçelerinde, 24.07.2020 tarihinde müvekkili sigorta şirketine Banka Kredili Konut Sigortası Poliçesi ile sigortalı …`e ait “…Mersin” adresindeki konutta davalı tarafa ait olan … marka su arıtma cihazının şirket çalışanlarınca yapılan montaj hatasından dolayı patlamasıyla hasar meydana geldiğini ve müvekkili sigortalının konutunu su bastığını, davalı şirketin dikkat ve özen yükümlülüğünü yerine getirmediğini, hasarın meydana gelmesine kusuruyla sebebiyet verdiğini, meydana gelen hasardan davalı şirketinde sorumlu olacağını, konutu hasar gören sigortalının zararının poliçedeki teminat dahilinde kaldığından müvekkili şirket tarafından giderildiğini, sigortalıya müvekkil şirket tarafından yapılan ödemenin, asli ve tam kusurlu olan davalı şirketten talep etme hakkının doğduğunu, davalı şirket aleyhine … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, borçlu tarafından, icra takibine soyut, haksız ve yersiz iddialarla itiraz edildiğini, icra müdürlüğünce icra takibinin durdurulmasına karar verildiğini, davalı borçluların haksız ve kötüniyetle yapmış olduğu itirazlarının iptali ile takibin devamına, davalı borçlu aleyhine alacağın %20’sinden az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçelerinde, müvekkili şirkete yönelik olarak davacı yan tarafından …-Ankara İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyası üzerinden icra takibine geçildiğini, itiraz sebebiyle takibin durduğunu, davalı tarafın denetime elverişli olmayan hasar raporuna dayanarak müvekkili şirketten alacak tahsili yoluna gitmesinin hukukilikten uzak olduğunu, müvekkili şirket tarafından takıldığı iddia olan su arıtma cihazının vermiş olduğu hasar hakkında, zarara uğrayan ilgilisi … tarafından müvekkiline tebliğ edilmiş ve zararın doğumunu gösteren herhangi bir bilgi bulunmadığını ve müvekkili şirkete ulaşan hiçbir ihbar, ihtar veya bilgi bulunmadığını, gerekçesi belli olmayan ve müvekkili şirket ile illiyet bağı bulunup bulunmadığı belli olmayan haksız isteme dayalı davayı kabul etmediğini, müvekkili şirket kayıtlarından getirtilecek garanti belgesi ve grup kullanma kılavuzunun 1. Sayfasında açıkça belirtildiği üzere makinenin 6 bar basınç üzerinde çalıştırılması halinde doğacak arızalardan ve kaçaklardan müvekkil firma sorumlu olmadığını, hukuki düzenlemelerimiz ve evrensel uygulama ev ve işyeri su basınçlarının 3-4 bar arasında olması gerektiği yönünde olduğunu, davanın Mersin Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü açısından irdelenmemesinin adaletin yerine getirilmesi ilkesine halel getireceğini, bu sebeple zarara sebep olay ile müvekkili arasında illiyet bağı kurmanın olanaksız olduğunu ve müvekkili firmanın kusur sorumluluğundan bahsetmenin mümkün olmadığından, haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA VE GEREKÇE:
Uyuşmazlığın, davacının dava dışı sigortalısına ödemiş olduğu hasara ilişkin alacağı, tahsil etmek için başlattığı icra takibinde, takip tarihi itibariyle alacaklı olup olmadığı, alacaklıysa alacağın miktarı konularında yoğunlaştığı, davanın ise davalının itirazının İİK.67.maddesine göre iptali davası ve %20 icra inkar tazminatı talebine ilişkin olduğu analaşılmıştır.
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunda yapılan düzenlemelere göre, tüketici; ticari ve mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek ve tüzel kişiyi ifade eder. Tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari ve mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan taşıma, eser, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık, vb. sözleşmeler de dahil olmak her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder (TKHK.m.3/l.; mülga TKHK 3/h).
6502 sayılı TKHK.m.2 hükmünde yapılan düzenleme uyarınca, tüketici kanunun her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar. Tüketici işlemlerinde taraflardan birisi daima tüketici, sözleşmenin karşı tarafı gelir elde etme amacıyla bu işi yapan satıcı, sağlayıcı, imalatçı, ithalatçı, hizmet veren, banka, yüklenici, taşıyıcı, sigortacı veya bunlar gibi gelir elde etme amacıyla bu işleri yapan gerçek veya tüzel kişidir. Tüketici işleminin karşı tarafı olan müteşebbisin (girişimcinin) gerçek kişi tacir, esnaf veya TTK anlamında ticaret şirketi olmasının herhangi bir önemi yoktur. Önemli olan gelir elde etme amacıyla bu işi yapan bir kişinin bulunmasıdır. Sözleşmenin yapıldığı veya olayın gerçekleştiği tarihin mülga 4077 sayılı TKHK döneminde gerçekleşmesinin herhangi bir önemi yoktur. Mülga TKHK ‘nın yürürlükte olduğu dönemde yüksek Yargıtay bazı sözleşmelerin tüketici işlemi sayılamayacağını kabul etmiştir. Ancak 6502 sayılı TKHK 3/k,l, 73, 83 madde hükmünde yapılan açık düzenleme ile bu sınırlamaların tamamı ortadan kaldırılmıştır.
Tüketici işleminden kaynaklanan uyuşmazlığın veya sözleşmenin TTK 4, 5 madde hükümleri kapsamında kalan kanunda özel olarak düzenlenen ve ticari dava sayılan bir sözleşmeden kaynaklanmasının herhangi bir önemi yoktur. Aynı şekilde tüketici işleminden kaynaklanan uyuşmazlığın mutlak ticari dava olması veya sözleşmenin TTK’da ya da başka kanunlarda düzenlenmesi bu sonucu değiştirmez (6502 sayılı TKHK m.83). Bu nedenle örneğin, taraflardan biri tüketici karşı tarafı müteşebbis olan uyuşmazlık konusunun kambiyo senedi, sigorta sözleşmesi, taşıma sözleşmesi veya eser sözleşmesi ya da bankacılık hizmet sözleşmesi veya banka kredi sözleşmeden kaynaklanmasının herhangi bir örnemi yoktur. Ancak; tüketici işleminden kaynaklanmayan uyuşmazlıklarda tüketici mahkemesi veya tüketici hakem heyetlerine dava açılması mümkün değildir.
Mahkemelerin görevi, ancak kanunla belirlenir (HMK m.1). Göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir. Bu nedenle yargılamanın her aşamasında mahkeme tarafından re’sen nazara alınması gerekir (HMK 20,114,115). Görev konusunda taraflar için kazanılmış hak doğmaz ve yeni bir kanunla kabul edilen görev kuralları kanunda aksine düzenleme yapılmadığı sürece geçmişe de etkilidir (HGK 14.04.2004 tarih 2004/19-218 Esas 2004/221 sayılı kararı).
Bunların yanı sıra, TTK m. 1472/1; “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder. Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir.”, hükmünü içermektedir. Somut olayda davacı sigortacı, dava dışı sigortalısının haklarına halef olarak rücuen tazminat talep etmektedir.
Yargıtay İBK’nin 22.03.1944 tarih ve 37 E., 9 K. sayılı kararı uyarınca, TTK m.1472 uyarınca rücuen tazminat davaları, sigorta şirketince halefiyet hakkına dayalı olarak açılmış olup, sigorta poliçesinden doğmadığından, mutlak ticari dava olduğu söylenemez. Bu davalarda davacı sigorta şirketinin halefi olduğu sigortalı ile zarar sorumlusu arasındaki hukuki ilişkinin niteliğine göre, görevli mahkemenin belirlenmesi gerekir. Bir başka deyişle bu tür davalarda görev konusu, sigortalının zarardan sorumlu olan kişi veya kuruma açtığı dava gibi değerlendirilip belirlenmelidir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 29.11.2016 tarih ve 13158 E., 9204 K., Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 11.02.2016 tarih ve 1084 E., 1497 K., aynı dairenin 20.09.2016 tarih ve 6280 E., 7990 K., 20. Hukuk Dairesi’nin 10.02.2016 tarih ve 2015/15593 E., 2016/1517 K. sayılı ilamları da aynı yöndedir.
Buna göre, davacı şirket halefiyet ilkesine dayalı olarak bu davayı açtığı için halefi olduğu dava dışı sigortalı ile davalı arasındaki ilişkinin niteliğine bakılarak, görevli mahkeme tespit edilmelidir. Temel uyuşmazlığın tüketici işlemi olduğu anlaşıldığından ve bu tür davalarda Tüketici mahkemesi görevli olduğundan aşağıdaki şekilde mahkememizin görevsizliğine ve Tüketici Mahkemesinin görevli olduğuna dair karar verilmiştir.
HÜKÜM: Anlatılan nedenlerle,
1-DAVANIN MAHKEMEMİZİN GÖREVSİZLİĞİ NEDENİYLE USULDEN REDDİNE,
2-HMK 20/1 md. uyarınca kararın kesinleşmesinden itibaren 2 haftalık hak düşürücü süre içerisinde taraflarca mahkememize başvurularak, talep edilmesi halinde, dava dosyasının görevli Ankara Tüketici Mahkemesi’ne gönderilmesine, aksi takdirde mahkememizce ek karar ile davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
3-HMK 331/2 md. uyarınca yargılama gideri, harç ve vekalet ücreti hususlarında görevli mahkemece karar verilmesine, mahkememizce ek karar ile davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi halinde yargılama gideri, harç ve vekalet ücreti hususunda da karar verilmesine,

Dair; taraf vekillerinin yüzüne karşı hükmün tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 18/01/2022