Emsal Mahkeme Kararı Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/510 E. 2022/100 K. 14.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA YARGILAMA YAPMAYA VE HÜKÜM VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA GEREKÇELİ KARAR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/510 Esas
KARAR NO : 2022/100

DAVA : Menfi Tespit, İstirdat ve Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 26/06/2012
KARAR TARİHİ : 14/02/2022
KARAR Y.TARİHİ : 18/02/2022
Mahkememizde görülmekte olan menfi tespit, istirdat ve manevi tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
İDDİA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalılardan …’ın müvekkilinin milletvekili olduğu dönemde 2003 yılında bir süre gayri resmi danışmanlığını yaptığını, davalı …’ın bazı yakışıksız davranışları nedeniyle uzaklaştırdığını, daha sonra davalı … tarafından davacı aleyhine Ankara …İcra Müdürlüğü … E, sayılı dosyasından kambiyo senediyle icra takibi başlatıldığını, maaşına ve sair menkul malları üzerine haciz konulduğunu, takibe dayanak 10/01/2005 tanzim ve 20/08/2005 vade tarihli 85.000 USD bedelli bono sahte olduğu için davalı hakkında savcılığa şikayette bulunduğunu, ceza soruşturması sırasında yaptırılan bilirkişi incelemesinde imzanın davacıya ait olduğunun tespit edilmiş ise de senedin başka işler için altı imzalı olarak verilen boş bir kağıdın kambiyo senedine dönüştürülmek suretiyle sahtecilik yoluyla elde edildiğini, ceza yargılaması devam ederken derdest icra takibinden yapılan maaş haczi nedeniyle toplamda 59.792,54 USD tahsilat yapıldığını, Ankara …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından ödenen tuturların mahsubundan sonra kalan dosya bakiyesinin 37.517,15 USD olduğunu, ödenen kısımlara ilişkin olarak istirdat taleplerinin bulunduğunu, kalan dosya bakiyesi olan 37.517,15 USD yönünden borç olunmadığının tespitini talep ettiklerini, icra dosyasında takip konusu alacağın davalı …’e temlik edildiğini, dosyaya yatan paranın taraflarına ödenmesinin talep edildiğini, müvekkilinin yaşanan olaylarda ruh dünyasında ağır ve onarılmaz hazara uğradığını, müvekkilinin yaşamış olduğu elem ve ızdırabın bir nebze karşılanmak üzere manevi tazminat taleplerinin bulunduğunu belirterek Ankara …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takip dosyasında dosya bakiyesi 37.517,15 USD üzerinden borçlu olmadığının tespitine, Ankara …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takip dosyasından bu güne kadar haksız yere tahsil edilen toplam 59.792,54 USD’nin tahsil tarihlerinden itibaren avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile müvekkiline ödenmesine, 100.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte ödenmesine, takip sahte senede dayalı olarak yapıldığından ve davalılar haksız ve kötüniyetli olduğundan takip tutarının %40’ı oranında kötüniyet tazminatına hükmedilmesine takip dosyasına yatan paranın alacaklıya ödenmemesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı … vekili cevap dilekçelerinde özetle; davacı iddialarını kabul etmediklerini, müvekkilinin davacının arkadaşı olduğunu, davacının milletvekili olmak için çaba sarfettiği dönemde ihtiyacı olan ekenomik desteği kendi gücü çerçevesinde sağladığını ve takip konusu senedin kendisine bu nedenle verildiğini, icra dosyası ve senet aslı incelendiğinde görüleceği üzere takip konusu senedin geçerli bir kambiyo senedi olduğunu, davacı yanın imza dışındaki kayıtların sonadan doldurulduğu savı da gerçek dışı olduğunu, itirazınların yazılı belgeye dayanması gerektiğini, davacı tarafından 2006 yılında müvekkili hakkında suç duyurusunda bulunduğunu ancak takipsizlik kararı verildiğini, davacı tarafın manevi tazminat taleplerinin yersiz olduğunu, manevi tazminat talebinin fahiş olduğunu savunmuş davanın reddine, %40’dan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekilinin cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin alacağı temlik alan kişi olduğunu, takibe konu geçerli bir kambiyo senedi olduğunu, dava konusu kıymetli evrakın davacının iddia ettiği gibi “düzmece ve kötü niyetle elde edilmiş” bir senet olmadığını, senetteki imzanın davacı …’a ait olduğununun Adli Tıp Kurumu raporu ile kanıtlandığını, bu hususun göz önüne alınması gerektiğini, müvekkili davalının kendi alacağı nedeni ile dosyayı 09.09.2011 tarihli temlikname ile devraldığını, davacı ile fiili bağı ve teması olmayan müvekkilinden manevi tazminat talep edemeyeceğini, diğer isnat ve iddiaları gibi talebinde hukuksal dayanağının olmadığını savunmuş, davacı tarafın müvekkili davalı … Mesgene’e yönelik menfi tespit, istirdat, manevi tazminat, % 40 oranında kötü niyet tazminatı isteminin kabul edilemez ve yasal dayanağı bulunmadığını savunmuş davanın reddine, %40 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA VE GEREKÇE :
Dava; hile ve sahtecilik elde edilen senet nedeniyle başlatılan takip nedeniyle borçlu olmadığının tespiti, ödenen bedelin istirdatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Dosya Ankara …Asliye Ticaret Mahkemesinin … esasına kayıtlı olup bu mahkemenin faaliyetinin durdurulması nedeniyle mahkememizin 2014/731 esas sırasına kaydedilmiştir.
Banka tediye fişi ve dekontları, Ankara …Ağır Ceza Mahkemesinin … Esas sayılı doyasının uyap sistemi üzerinden bulunan evrakları, Ankara …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası, tarafların sosyal ekonomik durum araştırma müzekkere cevapları, bilirkişi raporları ve diğer bilgi belgeler dosyada mevcuttur.
Ankara …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; … vekili tarafından … aleyhine 10/01/2005 tanzim, 20/08/2005 vade tarihli 85.000 USD bedelli bonoya dayalı olarak 133.501,00 TL asıl alacak, 2.308,78 TL faiz olmak üzere toplam 135.807,78 TL ‘nin tahsili için takip başlatıldığı anlaşılmıştır.

Mahkememizce, 26/11/2019 tarihinde, “davanın reddine, ….” karar verilmiş, bu karar davacı tarafın temyizi üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesinin 14/07/2021 gün ve … Karar sayılı kararı ile kaldırılmıştır.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi’nin kaldırma kararında özetle, “…Mahkemece, dava konusu senet ile ilgili olarak Ankara …Ağır Ceza Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası kapsamında yapılan yargılama sonucunda maddi olgunun kesinleşip kesinleşmediği üzerinde durulup, takipte talep edilen alacağın bir kısmının temlik edildiği de gözetilerek menfi tespit, istirdat ve manevi tazminat talepleri hakkında her bir davalı hakkında ayrı ayrı karar verilmesi gerekirken ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın giderilmesi için yukarıda açıklanan delillerin toplanmaması ve bu delillere ilişkin herhangi bir değerlendirme yapılmamış olması bakımından davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-a-6. maddesi uyarınca kabulüne ve ilk derece mahkemesinin kararının anılan gerekçelerle kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.” denilmiştir.
Kaldırma kararı üzerine dosya mahkememizin yukarıda yazılı esasına kaydedilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Ankara …Ağır Ceza Mahkemesi’nin … Esas … Karar sayılı doyasının uyap sistemi üzerinden bulunan evraklarının incelenmesinden; Katılanın …, sanığın … olduğu, dava konusu senet ile ilgili olarak, nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçundan açılan davada mahkemece 13/02/2014 tarihinde beraat kararı verildiği, kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 15. Ceza Dairesi’nin 13.10.2016 tarih K. sayılı kararı ile “Suça konu belgenin düzenlenmesinde kullanılan logonun ve milletvekili adının üst sol tarafta yer aldığı antetli kağıdın, Nisan 2004 tarihinden itibaren kullanımdan kaldırıldığı, suça konu bononun ise 10/01/2005 tarihinde düzenlendiği, bonoda metin ile katılanın imzası arasında bulunan boşluğun çok fazla olduğu, bu boşluğun kapatılması adına olağan olarak sol alt köşeye yazılması gereken adresin katılan imzasının üstüne yazılması, sanık savunmasında katılana dört yıllık dönem içerisinde borç verdiğini belirttiği, bu nedenle ani doğan bir borç olmamasına rağmen matbu bir bononun neden kullanılmadığının açıklanamaması karşısında, sanığın imzalanmış ve boş olarak ele geçirdiği kağıdı kendisini alacaklı göstererek bono tanzim ettiği ve icra takibine başladığından sanığın eyleminin 5237 sayılı TCK’nın 158/1-d ve 204/1 maddelerinde belirtilen resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi, Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca hükümlerin BOZULMASINA,” karar verildiği, bozma kararına uyan Ankara …Ağır Ceza Mahkemesinin 16/02/2018 gün ve 2016/502 Esas 2018/84 Karar sayılı kararı ile; sanığın mahkumiyet kararı verilerek hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, kararın 30/03/2018 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmıştır.
Mali Müşavir bilirkişiden alınan 05/01/2022 tarihli raporunun sonuç kısmında özetle; maddi ödence – istirdat miktarının toplamda 76.638,11 USD olarak hesap ve tespit edildiği, hesap ve tespit edilen 76.638,11 USD maddi ödence-istirdat tutarının; 61.226,94 USD’sinin davalılardan … tarafından, 15.411,17 USD’sinin ise davalılardan … tarafından tahsil edildiğini, davalılar arasında imzalanan …. yevmiye nolu “Temlikname” tutarı 84.000,00 TL olup, davalı … tarafından yapılan tahsilat tutarı olan 15.411,17 USD”’nin tahsil tarihlerindeki TL karşılığının 28.276,53 TL’ye isabet ettiği ve temlikname tutarını aşmadığı, maddi ödence – istirdata esas tutar mahsup edildiğinde menfi tespit istemine konu tutarın 9.831,89 USD olarak hesap ve tespit edildiği, takip tarihinden sonra işleyecek faiz, icra harç masraf ve giderleri ile icra avukatlık ücretleri takibin feri niteliğinde olduğundan ayrıca hesaplanmadığı görüşü bildirilmiştir.
BAM kaldırma kararında Ankara …Ağır Ceza Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası kapsamında yapılan yargılama sonucunda maddi olgunun kesinleşip kesinleşmediği üzerinde durulmasına işaret ettiği anlaşılmakla, öncelikle, ceza mahkemesi kararlarının hukuk davasına etkisi, eş söyleyişle; ceza mahkemesinin hangi kararlarının hukuk mahkemelerini bağlayacağı konusu üzerinde durulmasında yarar vardır.
Ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesi davasına etkisi, hukukumuzda 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) “Ceza Hukuku İle Medeni Hukuk Arasında Münasebet” başlıklı 53. maddesinde; “Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraet karariyle de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez.” hükmü ile yer almıştır. Benzer düzenlemeyle 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 74. maddesinde “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.” hükmü ile hukuk hâkimi, ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında ilke olarak bağımsız kılınmıştır. İlkenin esası; bir ceza kuralı ile kamu hukuku yönünden yaptırım amaçlanmışken, aynı uyuşmazlığa ilişkin hukuk kuralı ile kişilerin birbirlerine karşı hak ve ödevlerini düzenleyen medeni hukuk alanında bir yaptırım amaçlanmasına dayanmaktadır. Bu açık hüküm karşısında; ceza mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hâkimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Ancak, hemen belirtilmelidir ki, gerek öğretide ve gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hâkiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hâkiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır. Öte yandan, ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir (Hukuk Genel Kurulunun 11.10.1989 tarihli ve 1989/11-373 E., 1989/472 K.; 27.04.2011 tarihli ve 2011/17-50 E., 2011/231 K.; 09.04.2014 tarihli ve 2013/4-1008 E., 2014/490 K.; 07.07.2021 tarihli ve 2017/4-1332 E., 2021/973 K. sayılı kararları).
Vurgulamakta yarar vardır ki, hukuk usulü bir şekil hukukudur. Davanın açılması, itirazların ileri sürülmesi, tanıkların ve diğer delillerin bildirilmesi belirli süre koşullarına bağlı kılındığı gibi, 2. tanık listesi verilememesi, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı gibi, yargılamanın süratle sonuçlandırılması gayesiyle belirli kısıtlamalar getirilmiştir. Bunun sonucunda, hukuk hakimi şekli gerçeği arayacak, maddi gerçek öncelikli hedef olmayacaktır. Ancak ceza hakimi bunun tersine öncelikli hedef olarak maddi gerçeğe ulaşmaya çalışacaktır. O halde ceza mahkemesinin maddi nedensellik bağını (illiyet ilişkisi) tespit eden kesinleşmiş hükmünün hukuk hakimini bağlamasına, 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 53. maddesi bir engel oluşturmaz (H.G.K.’nun 16.9.1981 gün 1979/1-131 E., 1981/587 K. sayılı ilamı; M. Çenberci, Hukuk Davalarında Kesin Hüküm, 1965, s.22 vd.; H.G.K.’nun 27.4.2011 gün ve 2011/17-50 E., 2011/231 K. sayılı ilamı).
Tüm bu açıklamalar ışığında somut durum değerlendirildiğinde; davalı … tarafından davacı … aleyhine 10/01/2005 tanzim, 20/08/2005 vade tarihli 85.000 USD bedelli bonoya dayalı olarak Ankara …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası üzerinden icra takibine girişildiği, davacının eldeki dava ile; takip dayanağı senedenin hile ve sahtecilik sonucu elde edildiğini ileri sürerek, takip nedeniyle borçlu olmadığının tespiti, ödenen bedelin istirdatı ve manevi tazminat isteminde bulunduğu görülmüştür.
Dosyamız davacısı aleyihine girişilen icra takibi sonrasında Ankara C. Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmuştur. Suç duyurusu üzerine başlatılan soruşturma neticesinde Ankara C.Başsavcılığı’nın … esas sayılı iddianamesi ile sanık …’ın suç tarihinden önce milletvekili olan müşteki …’ın yanında çalıştığı, çalıştığı süre zarfında müştekinin odasında bulunan antetli ve imzalı kağıdı alarak 20.08.2005 tarihli 85.000 USD bedelli senet olarak düzenleyerek Ankara …İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasında takibe koyduğu, senet üzerinde yapılan bilirkişi incelemesinde senedin önceden imzalanmış boş bir belgenin amaca uygun şekilde doldurulması suretiyle senet vasfı kazandırılmış belgeye dönüştürüldüğü, sanığın böylece resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarını işlediği gerekçesi ile TCY’nın 204/1, 158/1-f, 53/1 maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle Ankara …Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası açıldığı, mahkemece … Esas 2014/14 Karar sayılı karar ile sanığın beraatine karar verildiği, beraat kararının temyizi üzerine, Yargıtay 15. Ceza Dairesi’nin … Karar sayılı bozma ilamı ile; sanığın eyleminin 5237 sayılı TCK’nın 158/1-d ve 204/1 maddelerinde belirtilen resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturduğundan bahisle beraat kararının bozulmasına karar verildiği, Ankara …Ağır Ceza Mahkemesince bozma kararına uyularak, 16/02/2018 tarih ve 2016/502 Esas 2018/84 Karar sayılı karar ile; sanık …’ın nitelikli dolandırıcılık suçundan sonuç olarak 1 yıl 10 ay 15 gün hapis ve 1.500 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, resmi belgede sahtecilik suçundan ise sonuç olarak 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve her iki mahkumiyet hükmününde açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, itiraz üzerine HAGB kararın 30/03/2018 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Mahkumiyet hükmü içeren hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair ceza mahkemesi kararları, hukuk hakimini bağlayıcı değil ise de, ceza hâkiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve fiilin hukuka aykırılığına dair tespiti, hukuk hâkimini bağlayıcı nitelikte olup, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır. Somut olayda, Ankara …Ağır Ceza Mahkemesince, resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık eylemlerinden sanığın beraatına dair karar yüksek mahkemece, “suça konu belgenin düzenlenmesinde kullanılan logonun ve milletvekili adının üst sol tarafta yer aldığı antetli kağıdın, Nisan 2004 tarihinden itibaren kullanımdan kaldırıldığı, suça konu bononun ise 10/01/2005 tarihinde düzenlendiği, bonoda metin ile katılanın imzası arasında bulunan boşluğun çok fazla olduğu, bu boşluğun kapatılması adına olağan olarak sol alt köşeye yazılması gereken adresin katılan imzasının üstüne yazılması, sanık savunmasında katılana dört yıllık dönem içerisinde borç verdiğini belirttiği, bu nedenle ani doğan bir borç olmamasına rağmen matbu bir bononun neden kullanılmadığının açıklanamaması karşısında, sanığın imzalanmış ve boş olarak ele geçirdiği kağıdı kendisini alacaklı göstererek bono tanzim ettiği ve icra takibine başladığından sanığın eyleminin 5237 sayılı TCK’nın 158/1-d ve 204/1 maddelerinde belirtilen resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturduğu” gerekçesi ile bozulmuş ve Ankara …Ağır Ceza Mahkemesince bozma ilamına uyularak, ilamda yazılı gerekçelerle mahkumiyet kararı verilmiş ancak mahkumiyete ilişkin hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir. Her ne kadar Ankara …Ağır Ceza mahkemesince sanık hakkındaki mahkumiyet hükümlerinin açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş ise de, burada artık şekli anlamda kesinleşmiş bir ceza mahkemesi kararından değil, aksine, yüksek mahkeme denetiminden geçerek kesinleşmiş ve taraflar arasında kesin delil niteliği taşıyan maddi olguların gerekçe yapıldığı bir ceza mahkemesi kararından bahsetmek mümkündür. Ceza mahkemesince tespit edilen ve esasen yüksek mahkeme bozma ilamı ile tespit bu maddi olgular taraflar arasında kesin delil niteliği taşıdığı gibi, mahkememiz açısından da bağlayıcıdır. Bu durumda, davacı tarafından önceden imzalanmış antetli kağıdın, davalı … tarafından boş olarak ele geçirilerek kendisi alacaklı gösterilmek suretiyle bono olarak tanzim ettirildiği ve icra takibine konulduğuna ilişkin ceza mahkemesince yapılan tespitler tarafları bağlayıcı, kesinleşmiş maddi olgulardır. Böylece takip dayanağı senedin gerçek bir borç karşılığı düzenlenmediği, aksine hile yoluyla elde edilen sahte bir senet olduğu açık olduğundan davacının menfi tespit ve istirdat isteminde haklı olduğu kabul edilmiştir.
Davacının menfi tespit, istirdat ve manevi tazminat talepleri değerlendirildiğinde; davalı …, davacı hakkında Ankara …İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasında takibe giriştikten sonra …. yevmiye nolu temliknamesi ile takibe konu alacağının 84.000,00 TL’sini diğer davalı …’e temlik etmiştir. Takip dosyasında toplam 76.638,11 USD tahsilat yapıldığı, bu tutarın; 61.226,94 USD’sinin davalılardan … tarafından, 15.411,17 USD’sinin ise davalılardan … tarafından tahsil edildiği, davalı … tarafından yapılan tahsilat tutarı olan 15.411,17 USD’nin tahsil tarihlerindeki TL karşılığının 28.276,53 TL’ye isabet ettiği ve temlikname tutarını aşmadığı, hükme esas alınan bilirkişi kök ve ek raporları ile tespit edilmiştir. Bu durumda davalı … temlik aldığı miktar kadar menfi tespit ve tahsil ettiği tutar kadar istirdat yönünden diğer davalı … ile birlikte davacıya karşı müştereken ve müteselsilen sorumludur. Ancak davalılardan …’in temlik aldığı alacak TL cinsinden olup, sorumluluğundan ancak tahsil edilen USD’nin, TL cinsinden tekabül edecek karşılığı olup, bu karşılık bilirkişi raporu ile belirlenen 28.276,53 TL’dir.
Öte yandan, davacı tarafından menfi tespit ve istirdat istemleri ayrı ayrı harçlandırılarak dava açılmış ve yargılama sırasında alınan bilirkişi raporu ile belirlen istirdata konu miktar üzerinden harç ikmal edilmiş ise de, davacının istirdat istemi aynı zamanda menfi tespit istemini de içermekte olup, daha sonradan ortaya çıkan miktar yönünden yatırılan harç, fazladan yatırılmış olup davacıya iadesi gerekmektedir.
Davacının manevi tazminat istemi yönünden yapılan değerlendirmede; takip dayanağı senedin davalı … tarafından hileli bir şekilde ele geçirilerek davacı aleyhine unsurları tamamlanarak bono haline getirildiği ve takibe konu yapıldığı anlaşılmakla, olayın meydana geldiği yer ve zaman, tarafların konumları, ekonomik sosyal durumları, eylemin niteliği, zararın ağırlığı gibi unsurlar bir arada değerlendirilerek, 40.000,00 TL manevi tazminatın davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine, takip dayanağı senedin elde edilmesinde ve bono olarak oluşturularak takibe konulmasında davalı …’in bir dahli bulunmadığından bu davalı aleyhine açılan manevi tazminat davasının ise reddine karar verilmiştir.
Anlatılan nedenlerle,
HÜKÜM :
Menfi tespit ve istirdat yönünden;
1-Davacının istirdat isteminin, menfi tespit istemini de içerdiği düşünce ve kabulü ile; davacının, Ankara …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra takip dosyasında davalılara 86.470,00 USD( davalı … yönünden 84.000,00 TL kadar) borçlu olmadığının tespitine, takip dosyasında davalı yanlarca tahsil edilen edilen toplam 76.638,11 USD’nin istirdadına, toplam 76.638,11 USD’nin (davalı … 28.276,53 TL’den sorumlu olmak üzere) tahsil tarihlerinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsil tahsili ile davacıya ödenmesine,
Manevi tazminat yönünden;
1-Davalı … aleyhine açılan manevi tazminat davasının kısmen kabulüne, 40.000,00 TL manevi tazminatın, taleple bağlı kalınarak, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Davalı … aleyhine açılan manevi tazminat davasının reddine,
3-Maddi tazminat yönünden davacı taraf kendini vekille temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T. 3, 13 maddeleri gereğince hesaplanan takdiren 18.900,19 TL (davalı … ‘in sorumluğu 18.473,60 TL ile sınırlı olmak üzere) vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
4-Manevi tazminat talepleri yönünden davacı taraf kendini vekille temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T. 3, 13 maddeleri gereğince hesaplanan takdiren 6.000,00 TL vekalet ücretinin, davalı …’dan tahsili ile davacıya ödenmesine,
5-Manevi tazminat yönünden reddedilen kısım üzerinden hesaplanan takdiren 6.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’a ödenmesine,
6-Manevi tazminat yönünden reddedilen kısım üzerinden hesaplanan takdiren 6.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’e ödenmesine,
7-Davacı tarafından kaldırma kararından önce ve sonra yapılan 1.879,55 TL yargılama giderinden red ve kabul oranına göre hesaplanan 1.441,38 TL’nin (davalı …’in sorumluğu 1.116,47 TL ile sınırlı olmak üzere) davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Arta kalan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
9-Maddi tazminat yönünden; alınması gereken 10.749,97 TL harcın, peşin alınan 2.635,34 TL harcın düşümü ile arta kalan 8.114,63 TL (davalı … 2.829,25 TL ile sınırlı olmak kaydıyla) harcın davalılardan müştereken müteselsilen tahsili ile hazineye gelir kaydına,
11-Maddi tazminat yönünden peşin alınan 2.635,34 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,
10-Manevi tazminat yönünden; alınması gerekli 2.732,40 TL harçtan peşin alınan 1.485,00 TL harcın düşümü ile arta kalan 1.247,40 TL harcın davalı …’dan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
12-Manevi tazminat yönünden peşin alınan 1.485,00 TL harcın davalı …’dan tahsili ile davacıya ödenmesine,
13- Davacı tarafından fazladan yatırılan 1.681,47 TL harcın karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,

Dair davacı vekilinin ve davalı … ve davalılar vekilinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık sürede verilecek dilekçe ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.14/02/2022
Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır