Emsal Mahkeme Kararı Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/558 E. 2021/199 K. 09.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA YARGILAMA YAPMAYA VE HÜKÜM VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA GEREKÇELİ KARAR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/558 Esas
KARAR NO : 2021/199

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Ödünç Verme Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 14/11/2020
KARAR TARİHİ : 09/03/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
İDDİA :
Davacı vekili dava dilekçelerinde, müvekkilinin …’tan olan alacağını, 15.10.2010 tarihli Temlik ve İbra Sözleşmesi ile Tasfiye Halinde … Finans Kurumu A.Ş. nezdindeki 390821 sayılı hesabında bulunan 8928 ABD Doları tutarındaki alacağını Davalı … Basın Yayın Pazarlama Sanayi ve Ticaret Şirketi’ne temlik ettiğini, davalı tarafından da alacağın temlik alındığının Temlik ve İbra Sözleşmesi ile kabul edildiğini, alacak temlik edildikten sonra davalı tarafından anılan borcun ödenmeye başlandığını, (Şubat2011’den Kasım 2011’e kadar), ancak taahhüt edilen taksitlerden Aralık 2011, Ocak 2012, Şubat 2012, Mart 2012, Nisan 2012 taksitlerin ödenmediğini, bunun üzerine … Müdürlüğü’nün …. E. sayılı icra dosyası üzerinden takip başlatıldığını, borçlunun itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek; itirazın iptali ile takibin devamına, haksız ve kötü niyetli olarak takibe itiraz eden borçlu/davalı aleyhine %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı yan üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı vekili cevap dilekçelerinde, uyuşmazlığın, dava konusu sözleşmenin mahiyeti de dikkate alındığında, göreve ilişkin kurallar gereğince Asliye Hukuk Mahkemelerinde görülüp sonuçlandırılması gerektiğini, dava konusu takiple haksız olarak talep edilen alacağın, doğrudan müvekkilin ticari işletmesiyle ilgili olmadığını, ayrıca davacı tarafın tacir olmadığını, dava konusu sözleşmenin mahiyeti itibariyle borcun üstlenilmesi/naklı sözleşmesi olduğunu, Ticaret Kanunu’nda düzenlenen ticari davalardan olmadığı gibi, ticari hükümlerin uygulanmasının mümkün olmadığını, uyuşmazlığın, konusu borcun üstlenilmesi olduğundan çözümünün 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu hükümleri çerçevesinde, Asliye Hukuk mahkemeleri nezdinde görülmesi gerektiğini, dava konusu sözleşme ile birebir aynı sözleşmelerden kaynaklanan davalarda Yargıtay, uyuşmazlığın Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmüş olması nedeniyle bozma kararı verdiğini, Yine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi, bu konuda Asliye Hukuk Mahkemesini görevli yargı yeri olarak belirlediğini, bu nedenle, huzurdaki uyuşmazlık bakımından mahkemenin görevine itiraz ederek, görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesini, müvekkil şirketin, taraflar arasındaki 15/12/2010 tarihli Alacağın Temliki, Sulh İbra ve Feragat Sözleşmesi ile, davacının dava dışı … Finans Kurumu A.Ş. nezdinde kar ve zarara katılım hesabındaki bakiyeyi üstlendiğini, dava konusu sözleşmenin her ne kadar Alacağın Temliki, Sulh İbra ve Feragat Sözleşmesi olarak adlandırılmış ise de, sözleşme hükümleri birlikte değerlendirildiğinde borcun nakli/üstlenilmesi sözleşmesi olduğunu, davacının, dava dışı … Finans Kurumu A.Ş. nezdinde kar ve zarara katılım ortağı olduğundan, İFK’nın kar etmesi halinde kar edeceğini, zarar etmesi halinde de zarara katlanacağını, takibin dayandırıldığı 15/12/2010 tarihli sözleşmede, vadesinde ödenmeyen taksitlere faiz ya da vade farkı işletileceğine dair bir hüküm bulunmadığını, takipten önce müvekkiline herhangi bir ihtarname gönderilmediğini belirterek; görev kurallarına aykırı olarak ikame edilen davanın, görevsizlik nedeniyle usulden reddine, haksız ve kötüniyetli olarak ikame edilen işbu davanın reddine, takip tutarının %20’sinden aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

YARGILAMA VE GEREKÇE :
Dava, taraflar arasında düzenlenen alacağın temliki sözleşmesi nedeniyle başlatılan icra takibinde itirazın iptali istemine ilişkindir.
Dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra olmak üzere 14/11/2020 tarihinde açılmıştır. Bu nedenle öncelikle uyuşmazlık konusunun ticari dava niteliğinde olup olmadığı ve belirlenecek niteliğine göre davaya bakmakla görevli mahkemenin Asliye Hukuk veya Asliye Ticaret Mahkemelerinden hangisi olduğunun tespit edilmesi gerekir.
6102 sayılı TTK m. 5/1. fıkra hükmünde yapılan düzenleme uyarınca, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın Asliye Ticaret Mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Bu hükme göre ticaret mahkemelerinin görev alanı ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleridir. Ticari faaliyetleri ilgilendiren bütün davalar ticari dava değildir. Ticaret mahkemeleri ayrı bir yargı kolu oluşturmayıp, asliye hukuk mahkemelerine göre ihtisas mahkemeleridir. Bu nedenle kanun koyucu yapılan düzenleme ile ticari işlerle ilgili bütün davaları değil sadece uzmanlık gerektiren ve kanunda açıkça gösterilen hususlardan kaynaklanan uyuşmazlıklarda ticaret mahkemesinin görevli olacağını kabul etmiştir.
Ticari davalar; mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletme ile ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grupta toplanmaktadır. Doktrindeki yerleşik uygulama bu yöndedir.
A- Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
B- Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK 4/1. maddesinde yapılan düzenlemeye göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Kanunda yapılan bu düzenleme uyarınca bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, her iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir.
6102 sayılı m. TTK 19/2 fıkrası uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Bu nedenle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusundaki işin ticari iş niteliğinde olması bunun aynı zamanda ticari dava sayılmasını gerektirmez.
C- Taraflardan sadece birinin ticari işletmesi ile ilgili olması durumunda ticari dava kabul edilen davalar kanunda açıkça düzenlenmiştir. Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır.
Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Mahkemelerin görevi ancak kanunla belirlenir (HMK m.1). Göreve ilişkin kurallar kamu düzeninden sayıldığından yargılamanın her aşamasında mahkeme tarafından re’sen nazara alınması gerekir (HMK 20,114,115). Görev konusunda taraflar için kazanılmış hak doğmaz ve yeni bir kanunla kabul edilen görev kuralları kanunda aksine düzenleme yapılmadığı sürece geçmişe de etkilidir(HGK 14.04.2004 tarih 2004/19-218 Esas 2004/221 sayılı kararı).
Dosya içerisinde toplanan tüm deliller, tarafların iddia ve savunmaları ve diğer belgelerin incelenmesinde;
Somut olayda; davanın, taraflar arasında düzenlenen alacağın temliki sözleşmesi nedeniyle başlatılan icra takibinde itirazın iptali istemine ilişkin olduğu, 6102 sayılı TTK m. 3’te bu kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiillerin ticari işlerden olduğunun belirtildiği, aynı kanunun 4. Maddesinde ise ticari dava ve işlerin sayıldığını, davacı tarafından, temlik sözlemesi uyarınca davalının üzerine düşen edimlerini yerine getirmediğinden bahisle itirazın iptali isteminde bulunulmuş olup, davacının temlik sözleşmesine konu yaptığı alacağın borçlusunun, tasfiye halindeki … Finans Kurumu A.Ş’nin bu davada taraf olmadığı, uyuşmazlık konusu alacağın doğrudan doğruya davalının ticari işletmesiyle ilgili olmadığı gibi davacının da tacir olmadığı anlaşıldığından, mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle (HMK 114/1-c, 115) usulden reddine, süresinde ve istek halinde dosyanın görevli Ankara Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine (HMK m. 1, 20) karar vermek gerekmiştir.
Anlatılan nedenlerle,
HÜKÜM :
1-DAVANIN MAHKEMEMİZİN GÖREVSİZLİĞİ NEDENİYLE USULDEN REDDİNE,
2-Kararın kesinleşmesi ve iki haftalık yasal sürede talep edilmesi halinde dosyanın görevli Ankara Asliye Hukuk Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3- Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin HMK.323 ve 331 maddeleri uyarınca görevli ve yetkili mahkeme tarafından değerlendirilmesine,
Dair, davalı vekilinin yüzüne karşı, davacı tarafın yokluğunda kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık sürede verilecek dilekçe ile istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 09/03/2021
Katip …

Hakim …