Emsal Mahkeme Kararı Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/282 E. 2021/722 K. 01.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA YARGILAMA YAPMAYA VE HÜKÜM VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA GEREKÇELİ KARAR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/282 Esas
KARAR NO : 2021/722

DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/05/2019
KARAR TARİHİ : 01/11/2021
KARAR Y.TARİHİ : 10/11/2021
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davanın yapılan açık yargılaması sonunda;
İDDİA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı …’in, 01.07.2010-22.01.2019 tarihleri arasında müvekkili Şirket bünyesinde çalıştığını, 22.01.2019 tarihinde istifa ederek ayrıldığını, bu süre içerisinde müvekkili ile davalı arasında her yıl Ocak – Aralık ayları arasında geçerli olmak üzere yetkili şube sözleşmeleri imzalandığını, davalının imzalanan sözleşmelere göre çalıştığını, davalıların haksız rekabet nedeniyle müvekkilini zarara uğrattığını, davalı …’in, müvekkili bünyesinde çalışırken imzaladığı yetkili şube sözleşmesi ile gizlilik sözleşmesi ve diğer sözleşmelerde yer alan rekabet yasağını ve gizliliği ihlal ettiği, ayrıca diğer davalı … Ltd. Şti.’nin de bu durumu bilmesine rağmen davalı …’i sözleşmeyi ihlale ve sona erdirmeye yönlendirdiği gibi davalı …’in imzalanmış olduğu sözleşmelerle müvekkili ile rekabet etmemeyi, çalışırken edindiği şirket içi bilgiler ile müşteri bilgilerini saklamayı ve menfaati için kullanmamayı taahhüt ettiğini, ancak iş akdini sona erdirdikten sonra bu yükümlülüğe ve kurum içi mevzuata aykırı davranarak, müvekkilinin zarara uğramasına sebep olduğunu, davalı …’in müvekkili ile imzalanmış olduğu sözleşmeler gereği kendisine teslim edilen malzeme, araç ve gereçleri izinsiz olarak işyeri dışına çıkarmayacağı ve amacı dışında kullanmayacağını taahhüt ettiğini, ancak buna rağmen davalının, bu yasağı ihlal ettiği, yapılan kontrollerde 2018 yılı Ekim – Kasım aylarına ait sigorta poliçelerinin, ödeme belgelerinin ve müşteri bilgilerinin olduğu dosyaların MSB Genelkurmay Başkanlığı şubesinde bulunamadığı, bu durumun 23.01.2019 tarihli tutanak ile kayıt altına alındığını, davacının tutanaktaki beyanında bilgileri excell ortamında listelemek, yenileme tablosu oluşturmak ve muhasebe departmanı ile mutabakat sağlamak amacıyla 15-20 gün önce (Ocak ayının başında) evine götürdüğünü kabul ettiğini, dosyaların tutanak ile teslim alındığını, davalının belgeleri 15-20 gün uhdesinde tuttuğunu, davalı …’in edinmiş olduğu bilgileri, hukuka aykırı olarak kendi menfaati için kullandığını, adı geçenin halen diğer davalı … Ltd. Şti. bünyesinde sigortalı olarak çalıştığını, müvekkili şirket tarafından yapılan araştırmada 31.01.2019 tarihinden sonraki dönemde, önceki sene müvekkili Şirket ile çalışan birçok sigortalının, poliçe yenileme günü geldiğinde müvekkili Şirket yerine diğer davalı … Ltd. Şti. ile anlaştığını, davalı … ile yenilenen poliçelerin sayısının 130’dan fazla olduğunu, sigortalıların bir çoğunun poliçelerini olağan dışı bir şekilde yenilememesi üzerine yapılan araştırma sonucunda; MSB Genelkurmay Başkanlığı Şubesi sorumlusu davalı …’in iş akdinin fesih tarihi olan 22 Ocak 2019 tarihinden itibaren şube yenileme poliçelerinden otuz iki adet poliçenin davalı … Ltd. Şti. tarafından onaylandığı, yenileme gerçekleştirmeyen sigortalıların, poliçelerini davalı … aracılığı ile yenilendiği, davalıların eylemleri ile müvekkili şirketin zarara uğradığını belirterek davalıların eylemlerinin haksız rekabet olduğunun tespitine, davalıların haksız rekabetinin men’ine, fazlaya ilişkin haklan saklı kalmak şartıyla şimdilik 500,00 TL maddi ve 5.000,00 TL manevi tazminatın haksız rekabet yasağının ihlal edildiği 31.01.2019’den itibaren işleyecek avans faizi ile müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 06/09/2021 tarihli dilekçesi ile maddi tazminat taleplerini 15.843,17 TL’ye yükseltmiş noksan harcı tamamlamıştır.
SAVUNMA :
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davalılardan … Sigorta Aracılık Hizmetleri Şti.’nin davanın tarafı olmadığını, müvekkilinin hiçbir hukuki bağ ve aralarında rekabet yasağına ilişkin öncesinde yada sonrasında sözleşme bulunmadığını, müvekkili sigorta şirketine karşı davada husumet yöneltilemeyeceğini bu nedenle davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkili … ile davacı arasın da süregelen iş sözleşmesinden kaynaklanan ve taraflardan birinin işçi, diğerinin işveren olduğu ve iş hukuku alanı ilgilendiren bur husus nedeniyle müvekkili açısından görevli mahkemenin İş Mahkemeleri olduğunu, uyuşmazlığa konu derdest işbu dava açısından davalılar arasında hukuki bağ olmaması nedeniyle tefrik edilerek görevli mahkemeye gönderilmesi gerektiğini, müvekkilinin 22.01.2019 tarihinde iş akdini haklı nedenle fesh etmek suretiyle ayrıldığını, müvekkili ile davacı işveren arasında her yıl (2010 yılından bu yana 01 Ocak’ta başlayan ve 31 Aralıkta son bulan) … Vakfı Sigorta Adına Satış Yapmaya Yetkili Şube Sözleşmesi imzalandığını, davacı Şirket tarafından müvekkiline en son 01 Ocak – 31 Aralık 2019 tarihlerini kapsayan yeni sözleşme teklif edildiği, Sözleşmenin teşvik primi maddesinde 2017-2018 yılında 40.000,00 TL olan aylık kota uygulamasının, 2019 yılında yaklaşık %30 oranında hayatın olağan akışına aykırı bir şekilde arttırıldığını, ayrıca Sözleşmenin 3.7. maddesinde hedeflerin tutturulamaması halinde bu durumun sözleşmenin feshi bakımından haklı sebep oluşturacağı yönünde çalışan açısından zorlayıcı ve baskı altına alan düzenleme bulunduğunu, bu nedenle müvekkilinin iş akdini haklı olarak fesh ettiğini Ankara … Noterliği1 nin 22.01.2019 tarihli ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile davacıya bildirdiğini, davacı iddialarının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacı yanca müvekkili …’in imzalamış olduğu Sözleşme ve Protokoller ile gizlilik ve güvenlik konularına uymayı taahhüt ettiği beyan edilmiş olmasına karşın, bu durum iş sözleşmesi devam ettiği sürece geçerli olacağından bu aşamada ve bu dava açısından hukuken bir geçerliliğinin olmayacağı, müvekkili …’in, davacı işverenle çalıştığı süre içinde güvenlik protokolüne kasten ve bilerek aykırı davranmadığını, bu maddelere dayanan hiçbir disiplin cezası almadığı, bu nedenle davacının dava dilekçesinde belirtmiş olduğu bu hususun hukuki dayanağının bulunmadığını, davacının iddia ettiği gibi müvekkili …’in diğer davalı müvekkili … Sigorta Aracılık Hizmetleri Ltd. Şti.’nde çalışmasının söz konusu olmadığını, müvekkili … ile diğer davalı müvekkili … Sigorta Aracılık Hizmetleri Ltd. Şti. arasında akdedilmiş bir iş sözleşmesi ve buna bağlı olarak da hukuki bir bağ bulunmadığını, müvekkili …’in davacı şirket ile aralarında olan iş akdini fesh ettikten bir süre sonra, davacı Şirket’in, sigortalılarına 06.03.2019 da toplu SMS yazmak suretiyle …’in görevden ayrıldığı, yerine …’in görevlendirildiği konusunda bilgilendirme yaptığı, SMS mesajından sonra sigortalıların müvekkili …’i aradıkları, müvekkilinin kendisini arayan sigortalılara; davacı şirketten ayrıldığını ve çalışmadığını söylediğini, sigortalıların tavsiye istemesi üzerine ise … Sigorta ile görüşebilecekleri önerisinde bulunduğu, müvekkili …’in bu hususta doğrudan bir baskısı söz konusu olmamakla birlikte, sigorta aracılık hizmetleri karşılıklı güven esasına tabii olduğundan, bir kişinin baskı ya da zorlama yoluyla ya da güvenmediği bir sigorta şirketinden ücretini ödeyerek poliçe yaptırmasının hayatın olağan akışına aykırı bir durum olduğu, davacı ile müvekkili arasında imzalanan sözleşmede belirtilen ve davacı tarafça iddia edilen rekabet yasağının ihlal edildiğinden söz edilemeyeceği, davacı tarafın rekabet yasağının ihlal edildiği iddiasının olmadığı, rekabet yasağı sözleşmesinin geçerliliğinin adi yazılı şekilde yapılmasına bağlı olduğunu, davacı tarafın davalılar tarafından telafisi mümkün olmayan bir şekilde maddi ya da manevi olarak zarara uğramış olması ihtimali ya da gelecekte de aynı şekilde zarar görme ihtimali düşünüldüğünde, davacı şirketin davalılardan olan … tarafından ya da … Sigorta Aracılık Hizmetleri Ltd. Şti. tarafından devamlı suretle zarara uğrayacağı iddiasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, işverenin korunmaya değer haklı menfaatinden bahsedebilmek için işçinin müşterilerin kişisel özelliklerini, istek ve ihtiyaçlarını bilebilecek ve bu bilgileri kendi adına ekonomik menfaat getirecek şekilde işverenin zararına kullanabilecek durumda olması gerektiğini, zira müşterilerin adı, adresi ve telefonunun işçi tarafından bilinmesinin işçiye pek bir avantaj sağlamayacağı, müşterilerin istek ve ihtiyaçlarının bilinmesi halinde işçinin işverenin müşteri çevresini kullanarak rekabet yasağına aykırı davranışlarla haksız menfaat elde edebileceği savunmuş davanın reddini istemiştir.
YARGILAMA VE GEREKÇE :
Dava; rekabet yasağı ihlali sonucunda ortaya çıktığı ileri sürülen haksız rekabetin meni ile maddi ve ticari itibarin zedelendiğinden bahisle manevi tazminat istemine ilişkindir.
Arabuluculuk son tutanağı örneği, sözleşme örnekleri, ihtarname örneği, SGK kayıtları, tanık beyanları, bilirkişi raporu ve diğer belgeler dosyada mevcuttur.
6102 sayılı TTK m. 5/1. fıkra hükmünde yapılan düzenleme uyarınca, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın Asliye Ticaret Mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Bu hükme göre ticaret mahkemelerinin görev alanı ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleridir. Ticari faaliyetleri ilgilendiren bütün davalar ticari dava değildir. Ticaret mahkemeleri ayrı bir yargı kolu oluşturmayıp, asliye hukuk mahkemelerine göre ihtisas mahkemeleridir. Bu nedenle kanun koyucu yapılan düzenleme ile ticari işlerle ilgili bütün davaları değil sadece uzmanlık gerektiren ve kanunda açıkça gösterilen hususlardan kaynaklanan uyuşmazlıklarda ticaret mahkemesinin görevli olacağını kabul etmiştir.
Ticari davalar; mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletme ile ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grupta toplanmaktadır. Doktrindeki yerleşik uygulama bu yöndedir.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK 4/1. maddesinde yapılan düzenlemeye göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. 6102 sayılı m. TTK 19/2 fıkrası uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez.
Taraflardan sadece birinin ticari işletmesi ile ilgili olması durumunda ticari dava kabul edilen davalar kanunda açıkça düzenlenmiştir. Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır.
“Dava, rekabet yasağının ihlalinden doğduğu ileri sürülen cezai şart alacaklarının tahsili istemine ilişkin olup, öncelikle dikkate alınması gereken husus uyuşmazlığın 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda iş mahkemesinin görevli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Gerek mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, gerekse 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağına ilişkin hükümlerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olduğu belirtilmiş ise de, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde yer alan: “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmü, bu konuda ayrı bir düzenleme bulunup bulunmadığının göz önünde bulundurulmasını gerektirmektedir.
İşçinin haklarını adalet mercilerinde çabuk, kolay ve ucuz bir surette almasını temin etmek amacıyla özel İş Mahkemeleri Kanunu çıkarılmıştır. Ayrı bir iş yargılaması ve bu yargılamayı uygulayan özel mahkemelerin kuruluşu, esasen iş hukukunun işçiyi koruma hukuki niteliğinden kaynaklanmaktadır.
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, “a)5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına,b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara,c)Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar.” şeklinde düzenlenmiştir.
Şu halde, İş Mahkemeleri Kanunu ile işçi ve işveren arasında iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden doğan uyuşmazlıkları çözme görevinin iş mahkemesine verilmiş olması, Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde yer alan “aksine hüküm bulunmadıkça” ibaresinin karşılığıdır. Başka bir anlatımla, İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, Türk Ticaret Kanununun 4.maddesinde belirtilen ticari davalara bakma görevinin ticaret mahkemelerine ait olduğunu belirten 5.maddedeki ‘aksine hükmü’ öngören bir düzenlemedir.
Benzer bir durum, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 76. maddesinde 03.03.2001 tarih ve 4630 sayılı Kanunun 30. maddesi ile yapılan değişikliğin sonucu olarak kurulan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemeleri için söz konusudur. Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde fikri mülkiyet hukukuna dair mevzuatta öngörülen hususlardan doğan davalar da ticari dava sayılmasına rağmen 5846 sayılı Kanun uyarınca kurulan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemelerinin kuruluşuna ilişkin düzenlemenin Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde belirtilen aksine hükmü karşıladığı kabul edilmektedir. Aksi halde tüm fikri haklara ilişkin uyuşmazlıklarda ticaret mahkemelerinin görevli olması gibi bir durum ortaya çıkmaktadır.
Rekabet yasağına ilişkin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444–447.maddeleri hizmet sözleşmesine ilişkin hükümler içinde düzenlenmiştir. Her iki kanunda da rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin kurulması ve sınırları özellikle işçinin korunması ilkesi dikkate alınarak düzenlenmiştir. Gerçekten, işçinin çalışma hakkı, rekabet yasağına ilişkin sözleşmelerin yer, süre ve konu itibariyle sınırlandırılmasını gerektirmektedir.
İşçi ile işveren arasında sözleşmenin sona ermesinden sonraki dönem için rekabet yasağına ilişkin bir anlaşma olmadıkça, Borçlar Kanunu’ndaki hükümler tek başına işverene talep hakkı vermez. Başka bir anlatımla, taraflarca rekabet yasağı konusunda anlaşma yapılmışsa işveren, sözleşmeye aykırı davranıldığını ileri sürerek cezai şart ya da tazminat talebinde bulunabilecektir. Bu nedenle, burada borcun kaynağı kanun değil, iş sözleşmesidir.
İş sözleşmesi devam ederken işçinin sadakat borcu gereği zaten rekabet yasağı bulunduğundan bu konuda ayrı bir anlaşmanın varlığına gerek yoktur. Rekabet yasağının ihlali halinde işveren, iş sözleşmesine aykırı davranıştan ötürü sözleşmeyi haklı nedenle feshedebileceği gibi, varsa zararının tazminini de isteyebilecektir.
Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağının sona ermesini düzenleyen 447.maddesinde iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak ya da işçi tarafından haklı nedenle feshedilmiş olması halinde rekabet yasağının sona ereceği düzenlenmiş olup, haklı fesih müessesesinin iş hukuku ilkeleri çerçevesinde ticaret mahkemesince değerlendirilmesinin güçlüğü ortadadır.
Uyuşmazlığın kaynağı iş sözleşmesi olduğundan Türk Borçlar Kanununun 444 ve devamı maddelerine dayalı olarak İş Kanunu kapsamında işçi sayılan kişinin, rekabet yasağı sözleşmesinin ihlali nedeniyle açılan cezai şartın tahsiline ilişkin davalarda iş mahkemeleri görevlidir. Dairemizin önceki kararlarında işçinin iş sözleşmesi sona erdikten sonrası dönem bakımından rekabet yasağına ilişkin olarak cezai şart ve tazminat davaları bakımından ticari dava olduğu belirtilmiş ise de; konunun yeniden değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla,yukarıda belirtilen açıklamalar uyarınca görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğu belirlendiğinden bu karardan dönülmesi gerektiği anlaşılmıştır.
Somut olayda davacı işveren ile davalı işçi arasında rekabet yasağına ilişkin düzenlenmiş olan sözleşme maddesi uyarınca tarafların talep edebilecekleri cezai şart ve tazminata ilişkin davaların görülme yeri iş mahkemeleri olduğundan davalı tarafın bu yöndeki temyiz itirazlarının yerinde değildir.”(Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 01.06.2021 Tarih ve 2021/3076 Esas-2021/9789 Karar sayılı ilamı)
Davacı yan, davalı …’in, 01.07.2010 – 22.01.2019 tarihleri arasında davacı şirket bünyesinde çalıştığını, davalı ile her yıl Ocak-Aralık ayları arasında geçerli olmak üzere yetkili şube sözleşmeleri imzalandığını, çalışmanın bu sözleşmelere göre yapıldığını, davalı …’ın iş sözleşmesi devam ederken imzaladığı yetkili şube sözleşmesi ile gizlilik sözleşmesi ve diğer sözleşmelerde yer alan rekabet yasağını ve gizliliği ihlal ettiğini, diğer davalı … Ltd. Şti.’nin de bu durumu bilmesine rağmen davalı …’ı sözleşmeyi ihlale ve sona erdirmeye yönlendirdiğini, davalı …’ın kendisine teslim edilen malzeme, araç ve gereçleri izinsiz olarak işyeri dışına çıkardığını, 2018 yılı Ekim – Kasım aylarına ait sigorta poliçelerinin, ödeme belgelerinin ve müşteri bilgilerinin olduğu dosyaları excell ortamında listelemek, yenileme tablosu oluşturmak ve muhasebe departmanı ile mutabakat sağlamak amacıyla evine götürdüğünü kabul ettiğini, davalı …’in edinmiş olduğu bilgileri, hukuka aykırı olarak kendi menfaati için kullandığını, daha önce kendileri ile çalışan birçok sigortalının, poliçe yenileme günü geldiğinde davalı … Ltd. Şti. ile anlaştığını, davalının iş akdinin 22 Ocak 2019 fesih tarihinden itibaren şube yenileme poliçelerinden otuz iki adet poliçenin davalı … Ltd. Şti. tarafından onaylandığını, davalıların eylemleri nedeniyle zararı uğradığından bahisle davalıların eylemlerinin haksız rekabet olduğunun tespitine, davalıların haksız rekabetinin men’ine, fazlaya ilişkin haklan saklı kalmak şartıyla şimdilik 500,00 TL maddi ve 5.000,00 TL manevi tazminatın haksız rekabet yasağının ihlal edildiği 31.01.2019’den itibaren işleyecek avans faizi ile müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı yanlar ise, davalı … Ltd. Şti. ile davacı arasında sözleşme ilişkisi bulunmadığından bu davalıya husumet yöneltilemeyeceğini, diğer davalı … ile davacı arasında akdedilen iş sözleşmesinden kaynaklanan eldeki davada görevli mahkemenin iş mahkemeleri olduğunu, davanın esası yönünden ise davacı iddiaların yerinde olmadığı savunularak davanın reddine karar verilmesini istemişler.
Tarafların iddia ve savunmalarından; uyuşmazlığın iş sözleşmesinden kaynaklanan rekabet yasağının ihlalinden doğduğu ileri sürülen haksız rekabetin varlığının tespiti, meni ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olduğu görülmüştür. Dava dilekçesinde, rekabet yasağının, davacı ile davalı … arasındaki sözleşme ilişkisinin devamı sırasında ortaya çıktığı iddia edilmektedir. Bu durumda uyuşmazlığın kaynağı iş sözleşmesi olduğundan Türk Borçlar Kanununun 444 ve devamı maddelerine dayalı olarak İş Kanunu kapsamında işçi sayılan kişinin, rekabet yasağı sözleşmesinin ihlali nedeniyle açılan cezai şartın tahsiline ilişkin davalarda iş mahkemeleri görevlidir. Kaldı ki, yukarıya alıntılan Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 01.06.2021 Tarih ve 2021/3076 Esas-2021/9789 Karar sayılı ilamında; iş sözleşmesi sona erdikten sonrası dönem bakımından da rekabet yasağına ilişkin olarak açılacak cezai şart ve tazminat davalarında da iş mahkemelerinin görevli olacağı görüşü benimsenmiştir.
Öte yandan, davacı, davalı …’in davacı ile hizmet ilişkisi devam ederken rekabet yasağının ihlaline yönelik eylemlerde bulunduğunu, davalı şirketin ise bundan haberdar olmasına rağmen davalı …’ı sözleşmeyi ihlale ve sona erdirmeye yönlendirdiğini, hizmet akdinin sonra ermesinden sonra davalı …’ın rekabet yasağı sözleşmesine aykırı davranarak davalı şirket ile birlikte haksız rekabete yol açtığını iddia etmiştir. Her ne kadar, davacı ile davalı şirket arasında iş sözleşmesi bulunmadığından davalı şirket yönünden uyuşmazlığı inceleme görevi ticaret mahkemesine ait ise de, eldeki davanın davalı şirket ile birlikte, hizmet sözlemesinin tarafı olan davalı …’e karşı açıldığı, davalı …’ın hizmet sözleşmesinin devamı sırasında rekabet yasağını ihlal edip etmediği, davalı şirketin bundan haberdar olup olmadığı ile davalı …’ı sözleşmeyi ihlal etmeye ve sona erdirmeye yönlendirip yönlendirmediği hususlarının birlikte değerlendirilmesinin gerektiği, bu durumda davalar arasında bağlantı olduğu, biri hakkında verilecek kararın diğerini etkileyeceği muhtemel olup, usul ekonomisi, daha isabetli bir karar verilmesi ve davaların makul bir süre içinde bitirilmesi yükümlüğü açısından, davaların birlikte görülmesi gereklidir. Ayrıca davalı şirketler hakkındaki davanın da ticaret mahkemesine göre daha özel nitelikteki iş mahkemesinde görülmesi, göreve ilişkin usul kurallarına da uygun düşecektir. Ankara BAM 20. Hukuk Dairesinin 24.06.2021 tarih ve … Karar sayılı ilamıda bu yöndedir.
Bu halde uyuşmazlığın çözümünde Mahkememiz görevli olmadığından öncelikle mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine, süresinde ve istek halinde dosyanın HMK 1, 20 maddeleri uyarınca, görevli Ankara İş Mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :
1-1-Davanın, mahkemenin görevli olması dava şartı yokluğu nedeniyle HMK 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince usulden REDDİNE, mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, görevli mahkemenin Ankara İş Mahkemesi olduğunun TESPİTİNE,
2-HMK 20. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden itibaren iki haftalık süre içinde taraflarca müracaat edilmesi halinde dava dosyasının görevli Ankara İş Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK 331/2 maddesi uyarınca harç ve yargılama gideri hususunun görevli mahkemece DEĞERLENDİRİLMESİNE,
Dair davacı vekilinin ve davalı vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık sürede verilecek dilekçe ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.. 01/11/2021
Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır