Emsal Mahkeme Kararı Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/58 E. 2023/286 K. 27.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ
Adına Yargılama Yapmaya ve Hüküm Vermeye Yetkili
T.C.
ANKARA GEREKÇELİ KARAR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/58 Esas
KARAR NO : 2023/286

DAVA : Tespit
DAVA TARİHİ : 23/01/2018
KARAR TARİHİ : 27/04/2023
KARAR Y.TARİHİ : 29/04/2023

Mahkememizde görülmekte olan “Tespit” davasının yapılan açık yargılaması sonucunda, aşağıdaki karar tesis edilmiştir;
I-İDDİALAR
1. Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinin davalılardan … A.Ş’de sahip oldukları hisselerin tamamını …’de kurulu yabancı bir şirkete devrettiklerini, diğer davalı …Ş’nin ise …’in iştiraklerinden olduğunu, … Grup şirketlerine 26/10/2015 tarihinde kayyım atandığını, atanan kayyımların müvekkillerinin hisselerinin devrini pay defterine işlemekten imtina ettiklerini, kayyım tarafından aralarında müvekkillerinin de bulunduğu … ailesinin … hisselerinin doğrudan sahibi olduklarının iddia edildiğini, şirketlerdeki hisseye bağlı hak ve menfaatlerin halen … ailesine ait olduğunun tartışmasız olduğunu, … Grubu şirketlerine kayyım atandıktan sonra kayyımların müvekkillerinin kullandıkları veya kullanımına tahsis edilmiş mülkiyeti davalı şirketlere ait gayrimenkulleri baskı ve tahliye tehdidi ile müvekkillerine kiraladıklarını, kayyım atanmadan önce müvekkillerinin ikamet amaçlı kullandıkları ve mülkiyeti davalı şirketlere ait gayrimenkullerin kira bedellerinin müvekkillerin hissedarı bulundukları şirketler nedindeki alacaklarından mahsup edilmek suretiyle ödendiğini, müvekkilleri aleyhinde yapılan kira alacaklarına ilişkin icra takiplerine yapılan itiraz ve takas defileri üzerine davalıların İcra Mahkemeleri nezdinde itirazın kaldırılması ve tahliye talepli dava ikame ettiklerini, sonuç olarak müvekkilleri …, … ve …’in davalı şirketler … A.Ş ve … A.Ş nezdinde şirket pay sahipliğinden kaynaklanan her bir davacının davalı şirketlerden olan avans kredi, borç, masraf alacağı, dağıtılmamış kar payı alacaklarının ne kadar olduğunun bilirkişi marifeti ile tespitini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
II-SAVUNMALAR
2. Davalılar vekili cevap dilekçesinde; davada ileriye sürülen davacıların hisselerini bir İngiliz şirketine devretmiş bulundukları yönündeki iddialarını kesin olarak kabul etmediklerini, davacıların bu yönde önceden vaki olan iddialarına karşı taraflarınca iddia olunan devir işleminin geçersiz olduğuna yönelik Türk Mahkemeleri nezdinde tespit davası açıldığını, konunun aynı zamanda Londra mahkemeleri nezdinde de yargısal süreçlere konu olduğunu, davada tespiti talep olunan alacakların iki gruba ayrıldığını, ilk grubunun avans, kredi, borç ve masraf alacağı kalemleri, ikinci grubunun da iddia olunan dağıtılmamış kar payı alacakları oluşturduğunu, ilk grup alacak iddiaları hakkında şirket muhasebe kayıtları üzerinde yapılan inceleme ve değerlendirmeler neticesinde bu kalemde herhangi bir alacağa rastlanılamadığını, davacılar aleyhine şirket tarafından açılmış bulunan ve halen derdest olan sorumluluk davalarının da devam ettiğini, davacılar hakkında … Terör Örgütüne üyelik suçlaması ile yürütülmekte olan kovuşturma kapsamında davacılara ait tüm mal varlığı değerleri üzerine bir ceza yargılaması önlemi olarak ihtiyati tedbir konulduğunu, kovuşturmanın … Mahkemesinde devam ettiğini, ikinci grupta yer alan alacak iddialarına ilişkin olarak ise genel kurul tarafından dağıtılmasına karar verilen ancak yönetim kurulunca dağıtılmamış temettü alacakları ve genel kurul tarafından henüz dağıtılması yönünden bir karar verilmemiş ve Mahkemece genel kurul yerine geçerek hesaplanması istenilen temettü alacakları olmak üzere ikiye ayrıldığını, her iki gruptaki talepler değerlendirildiğinde her ikisinin de reddedilmesi gerektiğinin ortaya çıktığını, ilk olarak temettü dağıtılmasına karar verme yetkisinin TTK hükümlerine göre Genel kurulun devredilemez ve vazgeçilemez yetkileri arasında olduğunu, …’ın kabulüne göre Mahkemenin genel kurul yerine geçerek temettü dağıtımı hakkında bir karar vermesine hukuken imkan bulunmadığını, sonuç olarak davanın reddini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacılar üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
III-TARAFLARIN ANLAŞTIKLARI ve ANLAŞAMADIKLARI HUSUSLAR
A. Taraflar Arasında Uyuşmazlık Bulunmayan Hususlar
4. Tarafların yargılamada üzerinde anlaştıkları bir vakıanın bulunmadığı anlaşılmaktadır.
B. Taraflar Arasındaki Uyuşmazlık Konuları
5. Taraflar arasındaki uyuşmazlık; davacıların davalı şirketlerde ortaklık ve payları olup olmadığı, bulunuyor olması halinde davacıların ortaklık payları üzerinde tasarruf yetkilerinin kısıtlanıp kısıtlanmadığı, davacıların davalı şirketlerde dava dilekçesinde belirtilen alacak kalemleri yönünden herhangi bir dava hakları olup olmadığı var ise alacak tutarının ne olduğu konularında toplanmaktadır.
IV-ÇEKİŞMELİ VAKILAR HAKKINDA TOPLANAN DELİLLER
6. … E, sayılı dosyası

V- DELİLLERİN TARTIŞILMASI, YARGILAMA ve GEREKÇE
7. Dava, şirket payından kaynaklanan alacağın varlığının tespiti istemine ilişkindir.
8. Öncelikle hukuki yarar kavramının açıklanmasında yarar görülmektedir.
9. Medeni usul hukukunda hukuki yarar, mahkemede bir davanın açılabilmesi için davacının bu davayı açmakta ve mahkemeden hukuksal korunma istemekte bir çıkarının bulunması gerektiğine ilişkin ilke anlamına gelir. Davacının davayı açtığı tarih itibariyle dava açmakta hukuk kuralları tarafından haklı bulunan (korunan) bir yararı olmalı, hakkını elde edebilmesi için mahkeme kararına ihtiyacı bulunmalıdır.
10. Davacının dava açmakta hukuk kuralları tarafından haklı bulunan (korunan) bir yararı olmalı, hakkını elde edebilmesi için mahkeme kararına ihtiyacı bulunmalı ve davacı mahkemeyi gereksiz yere uğraştırmamalıdır (…).
11. Öte yandan bu hukuksal yararın, hukuki ve meşru, doğrudan ve kişisel, doğmuş ve güncel olması gerekir (…).
12. Hukuki yarar dava şartlarından olup davacının dava açmakta hukuken korunmaya değer bir yararının bulunması gerekir. Bu şart, dava konusuna ilişkin genel dava şartlarından biri olup davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi ve esas hakkında hüküm verilebilmesi için varlığı gerekli olduğundan olumlu dava şartları arasında sayılmaktadır.
13. Nitekim 6100 sayılı Kanun’un “Dava şartları” başlıklı 114. maddesinin gerekçesinde de “…Maddenin birinci fıkrasının (h) bendinde ise davacının dava açmakta hukukî yararının bulunmasının bir dava şartı olduğu hususu açıkça vurgulanmıştır. Burada sözü edilen hukukî yarardan maksat, davacının sübjektif hakkına hukukî korunma sağlanması hususunda mahkemeye başvurmasında hâli hazırda hukuken korunmaya değer bir yararının bulunmasıdır. Bir başka ifadeyle, davacı hakkına kavuşmak için, hâli hazırda mahkeme kararına muhtaç bir konumda değilse onun hukukî yararının bulunduğundan söz etmek mümkün değildir…” yönünde açıklamalara yer verilmiştir.
14. Bir davada, menfaat (hukuki yarar) ilkesinin dava şartı olarak gözetilmesinin yargılamanın amacına ve usul ekonomisi ilkesine uygun olacağı her türlü duraksamadan uzaktır.
15. Bu ilkeden hareketle bir davada hukuki menfaatin bulunup bulunmadığı mahkemece, tarafların dava dosyasına sunduğu deliller, olay veya olgular çerçevesinde yargılamanın her aşamasında ve kendiliğinden gözetilmelidir. Böylelikle kişilerin haksız davalar açmak suretiyle dava hakkını kötüye kullanmasına karşı bir güvence de sağlanmış olmaktadır (…).
16. Bu aşamada hukuki yarar kavramının tespit davasındaki yansımasının ne olacağının ayrıca irdelenmesi gerekir.
17. Bilindiği üzere mahkemeden istenen hukuki korunmaya göre davalar … davaları, tespit davaları ve inşai davalar olarak ayrılmaktadır. … davalarında bir şeyin yapılması, bir şeyin verilmesi veya bir şey yapılmaması istenmekte iken inşai (yenilik doğuran) davalar ile var olan bir hukuki durumun değiştirilmesi, kaldırılması veya yeni bir hukuki durumun yaratılması istenir. İnşai (yenilik doğurucu) davanın kabulü ile yeni bir hukuki durum yaratılır ve hukuksal sonuç genellikle bir yargı kararı ile doğar.
18. Tespit davaları ise bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının tespitine ilişkin davalar olup konusunu hukuki ilişkiler oluşturur. Bu dava türü ile bir hukuksal ilişkinin varlığı veya yokluğu saptanmaktadır. Bu davalarda davacının amacı ve dolayısıyla talep sonucu, bir hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun veyahut içeriğinin belirlenmesi olup istemin kabule şayan olabilmesi için bu davanın konusunu oluşturan hukuki ilişkinin var olup olmadığının mahkemece hemen tespit edilmesinde davacının menfaatinin (hukuki yararının) bulunması gerekir.
19. … davalarında, hak ihlal edilmedikçe hakkın hukuken himayesini istemek mümkün değildir. Ancak bu durum tespit davaları için yumuşatılmış, davacının hukuki durumunu belirginleştirmekteki menfaatiyle özdeşleştirilmiştir. Kişi, içinde bulunduğu hukuki durumdan kaygı, güvensizlik ve endişe duyduğunda tespit davası açabilmelidir. Tespit davasının işlevi karmaşık uyuşmazlıkların ortaya çıkmasını engellemek, hakların yararlanılmasında istikrarı sağlamak olarak ifade edilebilir.
20. Bununla birlikte tespit davalarının kötüye kullanılmasının engellenmesi ve bu davaların kabule şayan olabilmesi için iddia edilen tehlikenin ciddi ve davacının hukuki durumuna zarar verecek nitelikte güncel olması da gereklidir. Tespit davası bakımından hukuki yararın bulunup bulunmadığı değerlendirilirken üç şartın birlikte gerçekleşmesi aranmaktadır:
21. Bunlardan ilki; davacının bir hakkı veya hukuki durumu, güncel (hâlihazır) bir tehlike ile tehdit edilmiş olmalıdır. Söz konusu tehdidin genellikle davalıya ait beyanların yahut davranışların sonucu olduğu kabul edilmektedir. Aynı zamanda davacıya yönelen tehdidin barındırdığı tehlike güncel bir nitelik taşımalıdır.
22. İkincisi; bu tehdit nedeniyle davacının hukuki durumu tereddüt içinde olmalı ve bu husus davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunmalıdır. Daha önce de ifade edildiği gibi tespit davasına hukuki ilişkilerde yaşanan kaygı, güvensizlik ve endişe durumlarında başvurulmalıdır. Belirtmek gerekir ki, davacının hukuki durumuna ilişkin her türlü tehdit değil ancak zarara yol açacağına kanaat getirilen bir tehdit sebebiyle tespit davası açılabilir.
23. Üçüncüsü ise; yalnız kesin hüküm etkisine sahip olup cebri icraya yetki vermeyen (icraya konulamayan) tespit hükmü, bu tehlikeyi ortadan kaldırmaya elverişli olmalıdır. Tespit davası neticesinde verilen hükümler, kesin hüküm niteliği taşımakla birlikte davacıya icra yetkisi vermez. Bu sebeple davacının hukuki belirsizliğini ortadan kaldırmak için tespit hükmünün en uygun ve en elverişli olduğu durumlarda, davacının tespit davası açmakta hukuki yararının bulunduğu sonucuna varılabilir.
24. Buna göre tespit hükmü davacının içinde bulunduğu hukuki belirsizliği gidermek için bir fayda sağlamadığında ve istenen hukuki koruma için diğer dava türlerinden birinin açılması gerekli olduğunda hukuki yarar şartının yerine getirildiği söylenemez.
25. Somut uyuşmazlıkta, davacılar dava dilekçesinde davalı şirketlerin hisselerinin yurt dışında kurulu bir şirkete devredildiğini, ancak davalı yanın iddia ettiği gibi hisselerinin devirlerinin geçersiz olması halinde dahi davacıların davalı şirketlerde pay sahipliğinin bulunduğunu, buna bağlı olarak davalı şirketlerden avans, kredi, borç, masraf alacağı ve dağıtılmamış kar payı alacağının bulunduğu iddiası ile bu alacakların tespitini talep etmişlerdir.
26. Bununla birlikte yukarıda da açıklandığı üzere davacıların pay sahipliği iddiasına dayalı alacak taleplerini … davası olarak açabilme imkanları varken tespit davası açmakta hukuki yarar yoktur.
13. Açıklanan nedenlerle davacının … davası açması gerekirken, tespit kararı verilmesi yönündeki iş bu davada hukuki yararının bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılarak davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

VI-HÜKÜM
1-Davacının talep sonucuna yönelik dava açmasında hukuki yararı bulunmadığı anlaşılmakla HMK m. 114/1-h ve 115/2 hükmü uyarınca davanın USULDEN REDDİNE
2-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL harcın, peşin ve tamamlama harcı ile alınan 206,90 TL harçtan düşümü ile fazla alınan 27,00 TL harcın, karar kesinleştikten sonra ve talep halinde yatırana iadesine,
3-Masrafların davacı üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nun 333. maddesi gereğince varsa artan gider avansından kalanının karar kesinleştiğinde YATIRANA İADESİNE,
5-Davalı taraf kendini vekille temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T. 3,13 maddeleri gereğince hesaplanan takdiren 9.200,00.-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa ödenmesine,
Dair davacı vekilinin ve davalı … … ve … vekilinin yüzüne karşı yapılan inceleme sonucunda HMK 345. maddesi gereğince kararın tebliği tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde kararı veren … Mahkemesine ya da buraya gönderilmek üzere istinaf edenin bulunduğu yer İlk Derece Mahkemesine verilecek dilekçe ile … Bölge Adliye Mahkemesi istinaf yasa yolu açık olmak üzere 27/04/2023 tarihinde oy birliği ile verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 27/04/2023

Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15 uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur”