Emsal Mahkeme Kararı Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/996 E. 2023/265 K. 13.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ
Adına Yargılama Yapmaya ve Hüküm Vermeye Yetkili
T.C.
ANKARA GEREKÇELİ KARAR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/996
KARAR NO : 2023/265

DAVA : Tazminat / Kooperatif Yöneticinin Sorumluluğu Kaynaklı
DAVA TARİHİ : 29/12/2016
KARAR TARİHİ : 13/04/2023
KARAR Y.TARİHİ : 05/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan “Tazminat” davanın yapılan açık yargılaması sonunda, aşağıdaki karar tesis edilmiştir.
I-İDDİALAR
1. Davacı vekili dava dilekçesinde; davalıların belirli dönemlerde müvekkili koperatifte yönetim kurulu ve denetim kurulu üyeliği yaptıklarını, 2014 yılı itibariyle yönetimden ayrılan üyelerin kooperatif defterlerini teslim etmemesi sebebiyle arama kararı sonucu ev aramasında kooperatif uhdesinde bulunmayan ve muhasebe ve hukuk anlamında önem arz eden belgelere rastlandığını, bu sebeple …’ye başvurulduğunu, başvurunun kabul edilerek … nolu dosyadan soruşturma açıldığını, savcılık mütalaası sonrasında …. E, sayılı dosyası ile ceza davası açıldığını, dosyanın karara çıktığını ancak istinaf aşamasında olduğunu, TTK, BK ve TCK anlamında usulüne uygun olmayan işlemlerden dolayı kooperatifin zarara uğradığını, belgesiz avans kapama ve ödeme, ceza ödeme, şerefiye ödemesi gibi davalıların uhdelerinde kalan para ya da meydana gelen zararın tazmini için fazlaya ilişkin haları saklı kalmak kaydıyla şimdilik her bir davalıdan 500,00 TL olmak üzere topla 8.000,00 TL’nin zarar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II-SAVUNMALAR
2. Davalı … cevap dilekçesinde; davanın zamanaşımında olduğunu, dava dilekçesinde kendisinin ne kadar zarardan sorumlu olduğunun belirtilmediğini, kooperatifte yönetim değil denetim kurulunda yer aldığını, ceza dosyasında hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar verildiğini belirterek; davanın reddini savunmuştur.
3. Davalı … vekili cevap dilekçesinde; ceza dosyasının istinaf aşamasında olduğunu, dosya sonucunun beklenmesi gerektiğini, ceza mahkemesi dosyasına sunulan delillerin gerçek dışı olduğunu beyanla davanın reddini savunmuştur.
4. Davalı … cevap dilekçesinde; kooperatif yönetiminin TTK m. 341 kapsamında dava açmak için karar almadığını, davanın denetçiler tarafından açılmadığını, davanın zamanaşımında olduğunu, ceza dosyasında hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar verildiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
5. Davalı …, …, … vekili cevap dilekçesinde; kooperatif yönetiminin TTK m. 341 kapsamında dava açmak için karar almadığını, davanın denetçiler tarafından açılmadığını, davanın zaman aşımında olduğunu, müvekkilleri hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar verildiğini belirterek; davanın reddini savunmuştur.
6. Davalı … cevap dilekçesinde; kooperatif yönetiminin TTK m. 341 kapsamında dava açmak için karar almadığını, davanın denetçiler tarafından açılmadığını, davanın zamanaşımında olduğunu, ceza dosyasında hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar verildiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
7. Davalılar …, … ve … ayrı ayrı verdikleri cevap dilekçelerinde özetle; savcılık soruşturmasında görev yaptıkları dönem için olumsuzluk tespit edilmediğinden takipsizlik kararı verildiğini, görev yaptıkları süre içerisinde kooperatif başkanı …’e ıslak imzalı olarak geçmiş döneme ait belge veya belgesiz kooperatifi zarara sokabilecek herhangi bir olumsuzluğu kabul etmeyeceğini beyan ettirerek kayıt altına aldırdıklarını, ceza dosyasında tutulan tutanaklara göre belgesiz harcamaların tamanının görev yaptıkları döneme ait olmadığını, 29/06/2013-06/06/2014 tarihleri arasında hiçbir belgesiz harcama ve avans verilmediğini belirterek; davanın reddini savunmuşlardır.
8. Diğer davalılara usulüne uygun şekilde meşruhatlı davetiye çıkarılmış olup; dosyaya yazılı ve sözlü savunma bildirilmemiştir.
III-TARAFLARIN ANLAŞTIKLARI ve ANLAŞAMADIKLARI HUSUSLAR
A. Taraflar Arasında Uyuşmazlık Bulunmayan Hususlar
9. Tarafların yargılamada davacı yanca ileri sürülen vakıalardan üzerinde anlaştıkları her hangi bir husus bulunmamaktadır.
B. Taraflar Arasındaki Uyuşmazlık Konuları
10. Taraflar arasındaki uyuşmazlık; davalı kooperatif eski yöneticilerinin görev yaptıkları dönemde uhdelerinde para kalıp kalmadığı ile iddia edilen vakıalardan ötürü bir zarara neden olup olmadıkları ile kusurlarının bulunup bulunmadığı ve sorumlu olduklarının kabulü gerekmesi halinde neden oldukları zararın tutarına ilişkindir.
IV-ÇEKİŞMELİ VAKILAR HAKKINDA TOPLANAN DELİLLER
11. … E, sayılı dosyası,
12. Bilirkişi raporu;
V- DELİLLERİN TARTIŞILMASI, YARGILAMA ve GEREKÇE
13. Dava, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nu 62. madde hükmü ve 98. madde yollamasıyla 6102 sayılı TTK’nın 553. madde hükmü uyarınca kooperatif eski yöneticilerinin sorumluluğuna dayalı tazminat istemine ilişkindir..
14. 1163 sayılı Kooperatif Kanunu’nun 62. maddesi ve yine aynı kanun’un 98. maddesi yollaması ile 6102 sayılı TTK’nın “Kurucuların, Yönetim Kurulu Üyelerinin, Yöneticilerin ve Tasfiye Memurlarının Sorumluluğu” başlıklı 553. maddesi “(1) Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, (…) (2) hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar.
(2) Kanundan veya esas sözleşmeden doğan bir görevi veya yetkiyi, kanuna dayanarak, başkasına devreden organlar veya kişiler, bu görev ve yetkileri devralan kişilerin seçiminde makul derecede özen göstermediklerinin ispat edilmesi hâli hariç, bu kişilerin fiil ve kararlarından sorumlu olmazlar.
(3) Hiç kimse kontrolü dışında kalan, kanuna veya esas sözleşmeye aykırılıklar veya yolsuzluklar sebebiyle sorumlu tutulamaz; bu sorumlu olmama durumu gözetim ve özen yükümü gerekçe gösterilerek geçersiz kılınamaz” hükmünü içermektedir.
15. Aynı Kanunun “Şirketin Zararı” başlıklı 555. maddesinde ise “(1) Şirketin uğradığı zararın tazminini, şirket ve her bir pay sahibi isteyebilir. Pay sahipleri tazminatın ancak şirkete ödenmesini isteyebilirler.
(2) Pay sahibinin açtığı davayı hukuki ve maddi sebepler haklı gösterdiği takdirde, mahkeme, dava giderleriyle avukatlık ücretini, bu giderler davalıya yükletilemediği hâllerde, davacı pay sahibiyle şirket arasında, hakkaniyete göre paylaştırır” şeklinde düzenleme yapılmıştır.
18. 6102 sayılı TTK’nın 553. maddesi uyarınca, anonim şirketlerde Kanun ya da esas sözleşmenin kendilerine yüklediği görevleri gereği gibi yerine getirmeyen kurucular, yöneticiler, yönetim kurulu üyeleri ve tasfiye memurları bu yüzden oluşan zararlar nedeniyle ortaklığa, ortaklara ve ortaklık alacaklılarına karşı sorumlu tutulmuşlardır. Hükümde belirtilen sorumlulur sınırlı sayıda ifade edilmemiş olup fiili organların da düzenleme kapsamında yer aldığı kabul edilmektedir. Sorumluluğun müeyyidesi ise tazminattır (…).
16. Yöneticilerin sorumluluğu için yönetim kurulu üyelerinin yükümlülüklerini kanuna veya esas sözleşmeye aykırı şekilde ihlal etmesi, kusur, zarar ve illiyet bağı koşullarının gerçekleşmesi gerekmektedir. Kurucuların, yönetim kurulu üyelerinin ve tasfiye memurlarının sorumlu tutulmaları, kendilerine kanun ve ana sözleşme ile yüklenen yükümlülüklerin ihlal edilmesi halinde sözkonusu olabilecektir. Bu anlamda yükümlülüklerin sorumlu olan kişiye göre belirlenmesi gerekmektedir. Yükümlülük kavramı, yönetim kurulunun bir görevi ve yetkisi bağlamında, kanunda ve esas sözleşmede öngörülen konulardaki yapma ve yapmama zorunluluklarını ifade etmektedir (…).
17. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 62. maddesinde de TTK m. 553 hükmü ile aynı yönde düzenleme yapılmış olup yönetim kurulu üyelerinin görevleri belirtilmiş ve yönetim kurulunun, kooperatif amaçlarının gerçekleşmesi ve ortakların çıkarlarının korunması ile ilgili olarak yasalara, ana sözleşme hükümlerine ve genel kurul kararlarına göre, işleri titizlikle ve en iyi şekilde yürütmekle ve kooperatifin başarısı ve gelişmesi yolunda gereken çabayı göstermekle görevli oldukları açıklanmış, ayrıca kendi kusurlarından ileri gelen zararlardan sorumlu oldukları da ifade edilmiştir.
18. Somut olayda esasa yönelik inceleme yapılmasından önce özel dava şartının gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
19. TTK m. 553 hükmü kapsamına giren kişilerin sorumluluklarının doğması için, yükümlülüklerini kusurlu hareketleri sonucunda ihlal etmelerinin neticesinde zararın da ortaya çıkması gerekecektir. Bu zarar olumlu olabileceği gibi olumsuz da olabilecektir Olumlu zarar, alacaklının borcun yerine getirilmesi sonucunda ortaya çıkma ihtimali olan menfaatlerinin gerçekleşmemesi sebebiyle uğranılan fiili zarardır. Olumsuz zarar ise, hüküm doğuracağına inanılan bir sözleşmenin hükümsüz olması ya da kurulamaması sebebiyle uğranılan kardan yoksunluk şeklindeki zarardır. Zararın var olduğunun ispatlanmasının yanında, zararın miktarına ilişkin hesaplamaların da yapılması gerekir. Zararı ispatlama yükümlülüğü zarar görene aittir.
20. Ortaya çıkan zarar, kooperatifin/şirketin, pay sahiplerinin veya bir alacaklının doğrudan malvarlığında bir değer eksilmesine neden olan ya da malvarlığında meydana gelmesi beklenen değer artışının gerçekleşmemesi biçiminde ise “doğrudan zarar” olarak, kooperatifin/şirketin malvarlığında meydana gelen zararın pay sahipleri ve alacaklıları yansıma yoluyla etkilemesi şeklinde ise “dolaylı zarar” olarak ifade edilmektedir. Yani şirketin uğradığı doğrudan zarar, pay sahipleri ve kooperatife/şirkete yansımaktadır. Doğrudan zararla pay sahibinin veya alacaklıların şirketten bağımsız olarak uğradıkları zararlar sözedilmektedir.
21. Zararın doğrudan ya da dolaylı olduğu hususunun tespit edilmesi dava açma yetkisi bakımından önem taşımaktadır. Sorumluluk davasında dava açma hakkı madde metninden de anlaşılacağı üzere, kooperatife/şirkete, ortaklara ve alacaklılara tanınmış olup asıl dava hakkı, kooperatife/ortaklığa aittir.
27. Kooperatifin/Şirketin dava açma yetkisi bakımından doğrudan ya da dolaylı zarar ayrımı yapılmasına lüzum bulunmamaktadır. Zira şirketin dava açma yetkisine sahip olduğu hallerde şirketin uğradığı zarar doğrudan zarar niteliğindedir.
28. Bununla birlikte, ortakların ve alacaklıların dava açma hakkı doğrudan doğruya zarar ve dolaylı zarar durumuna göre değişiklik gösterir. Yöneticinin yasa ve ana sözleşme hükümlerine aykırı davranışı sonucunda ortağın doğrudan zarara uğraması söz konusu ise, ortak uğradığı zararın tazmin edilerek kendisine verilmesi için yönetici aleyhine tazminat davası açabilecektir. Yöneticinin ortaklığın mal varlığını azaltan veya kötüleştiren yasa ve ana sözleşme hükümlerine aykırı davranışları, ortaklar ve alacaklıların da dolaylı zarar görmesine yol açacaktır. Zira, bu tür tasarruflar payları oranında ortakları etkiler. Bir başka anlatımla, ortaklığın doğrudan doğruya zarar görmesi, ortakların dolaylı zararı olarak sonuç doğurur. Bu halde açılacak davalarda, hükmolunacak tazminatın da şirkete verilmek üzere istenmesi ve hükmedilmesi gerekmektedir. Zira TTK’nın 555. maddesi uyarınca şirketin uğradığı zararlar zarara neden olanlardan, ortak tarafından açılacak davayla istenebilecek ise de, hükmolunacak tazminatın ancak şirkete ödenmesi istenebilir. (…).
29. Öte yandan şirket tarafından açılacak davalara ilişkin olarak 6102 sayılı TTK hükümleri arasında mülga TTK’nın 341. maddesi gibi açık bir düzenleme olmamakla birlikte 6102 sayılı TTK’nın 408/1, 553/1 ve 479/3-c maddelerindeki düzenleme karşısında anonim şirket yöneticileri hakkında sorumluluk davası açılabilmesi için, şirket genel kurulunda karar alınması gereklidir. Böyle bir kararın varlığı HMK’nın 114/2. maddesi anlamında özel dava şartı olup, mahkemece kendiliğinden gözetilmesi gerekir. Ancak, anılan yönteme uyulmaması davanın hemen reddi sonucunu gidilmemeli, bu yöndeki eksikliğin giderilmesi bakımından makul bir süre verilmelidir.
30. Yapılan açıklamalar kapsamında somut olay ele alındığında, mahkememizce davacı yana 09.02.2023 tarihli oturumda sorumluluk davası açılmasına yönelik genel kurulca alınmış bir karar bulunup bulunmadığı ve bu yöndeki kararın sunulması için yine mahkememizce 02.02.2022 tarihinde aynı yöndeki ara karar da nazara alınarak süre verilmiş, davacı yan beyan dilekçesi ekinde “sorumluluk davası” açma yetkisini içerir vekaletname sunduklarını beyan etmiştir.
31. Ancak davacı yanın 09.02.2023 tarihli beyan dilekçesi ekindeki sözkonusu belgeler incelendiğinde az yukarıda (m. 29) açıklanan anlamda özellikle zarara neden olduğu iddia edilen vakıalar yönünden bir sorumluluk davasının açılmasına yönelik genel kurul tarafından alınmış bir karar niteliğinde olmadığı anlaşılmaktadır.
32. Bu durumda özel dava niteliğindeki sorumluluk davası açılması için genel kurul kararının alınması gerekliliği davacı yanca yerine getirilmemiş olduğundan davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
VI-HÜKÜM
1-Davanın HMK m. 114/2 ve 115/2 hükümleri uyarınca dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL harçtan, peşin alınan 136,62 TL harcın düşümü ile bakiye 43,28 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı taraf kendini vekille temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T. 3,13 maddeleri gereğince hesaplanan takdiren 9.200,00.-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendini vekille temsil ettiren davalılara ödenmesine,
5-HMK’nun 333. maddesi gereğince varsa artan gider avansından kalanının karar kesinleştiğinde YATIRANA İADESİNE,
Dair davacı vekilinin, davalı … vekilinin ve Davalı …, … ve … vekilinin yüzüne karşı yapılan inceleme sonucunda HMK 345. maddesi gereğince kararın tebliği tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde kararı veren … Mahkemesine ya da buraya gönderilmek üzere istinaf edenin bulunduğu yer İlk Derece Mahkemesine verilecek dilekçe ile …. Bölge Adliye Mahkemesi istinaf yasa yolu açık olmak üzere 13/04/2023 tarihinde oy birliği ile verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 13/04/2023

Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza

NOT: BU BELGE ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, AYRICA FİZİKİ OLARAK İMZALANMAYACAKTIR.
“5070 sayılı kanun m. 5 ve 6098 sayılı TBK m. 15 uyarınca elektronik imza ile oluşturulan belgeler elle atılan fiziki imza ile aynı sonucu doğurur”