Emsal Mahkeme Kararı Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/941 E. 2021/626 K. 06.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
Türk Milleti
Adına Yargılama Yapmaya Ve Hüküm Vermeye Yetkili
T.C.
ANKARA GEREKÇELİ KARAR
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/941
KARAR NO : 2021/626

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/11/2013
KARAR TARİHİ : 06/10/2021
KARAR Y.TARİHİ : 01/11/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davanın yapılan açık yargılaması sonunda,
İDDİA :
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalıya gönderilen 03.07.2013 tarih 038268 sıra numaralı ve 21.08.2013 tarihli 038272 sıra nolu faturaların bedellerinin ödenmemesi sebebiyle … Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile ilamsız takip yaptıklarını, davalı yanın takibe itiraz etmesi sebebiyle takibin durdurulduğunu, takibin iptali ile davalının %20 inkâr tazminatı ile yükümlü tutulmasını talep etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davalı yan, davacı ile aralarında ticari ilişki bulunmadığını; şirketin yönetim kurulu üyesi … ile eski muhasebe ve Finans Koordinatörü …’ın tedarikçi firma ile irade ve elbirliği içinde hareket ettiklerini malzemelerin hastaneye teslim edilmediğini; kesilen faturaların noter kanalıyla iade edildiğini, ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu; teslim alanların imzasının şirket yetkililerine ait olmadığını; yapılacak inceleme ile bu husus tespit edileceğini belirterek davanın reddi ile davacının 4 20 inkâr tazminatı ile yükümlü tutulmasını talep etmiştir.
YARGILAMA VE GEREKÇE :
Dava, alacağın tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
… Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası ve diğer belgeler dosyada mevcuttur.
… Dairesi’nin … E. sayılı dosyasının incelenmesinde; takibe dayanak olarak 03.07.2013 tarih 038268 ve 21.08.2013 tarih 038272 seri sıra numaralı açık faturalara ilişkin olduğu ve her bir faturanın KDV dâhil 216.000.-7L olduğu görülmektedir. Davalı tarafça icra dosyasına yapılan 21.10.2013 tarihli itirazda,”…müvekkilin cari hesaplarının incelenmesi neticesinde muaccel ve müeccel hale gelen borcu bulunmadığı tespit edilmiştir…” gerekçesiyle borca itiraz edildiği, İcra Dairesi tarafından aynı tarihte takiple ilgili durdurma kararı verildiği görülmüştür.
Davalının Ankara ….Noterliği kanılıyla davacıya 12 Aralık 2013 gün ve … Yevmiyeli ihtarname keşide ederek takip konusu faturaların yanıltıcı ve sahte olduğu belirtilmiştir. Davacı yanın Ankara ….Noterliği’nin 20.12.2013 gün ve … Yevmiyeli cevabi ihtarname ile faturalara alındığı tarihten itibaren 8 gün içinde itiraz edilmediği gerekçesiyle davalıya olumsuz cevap verildiği görülmüştür.
Mahkememizce alınan bilirkişi kök ve ek raporlarında özetle; Davacı … … Sist. İth. ve İhr. Paz. ve Tic. Ltd. Şti.’nin dava konusu işlemlerin kaydedildiği, 2013 yılı yevmiye defterinin, açılış tasdikinin Ankara …Noterliği’nin 27.12.2012 tarihli ve … nolu, kapanış tasdikinin ise Ankara …. Noterliği’nin 27.06.2014 tarihli ve … nolu yevmiye kayıtları ile yapıldığı, davacı … Ltd. Şti. kayıtları üzerinde yapılan incelemelerde, 03.07.2013 tarih 038268 seri nolu ve 21.08.2013 tarih 038272 seri nolu faturalar ile davalı Şirkete satışı yapılan malzemelerin, belirtilen tarihlerden önce ve bu faturalardan sonra başkaca alım satımının yapılmadığı, anılan malzemelere ilişkin alım satımın sadece bu faturalarla sınırlı olduğunun tespit edildiği, davalı …Ş.’nin defter ve kayıtları üzerinde yapılan incelemede dava konusu faturaların, davalı Şirketin kayıtlarında yer aldığı, ancak bilahare verilen düzeltme beyannamesi ile kayıtlardan çıkartıldığı, davalı Şirket kayıtlarında yapılan incelemelerde, dava konusu faturaların ticari defterlere kaydedilmekle birlikte, stok kayıtlarına girişinin yapılmadığının belirlendiği, sonuç olarak; davalı şirketin ibraz ettiği hastane kayıtlarına göre fatura konusu malların, ameliyatta kullanılmadığı, ancak fatura konusu malların davalıya teslim edilmiş göründüğünden, faturaların gerçek olmadığı ispatlanmadığı sürece, geçerli olarak kabulünün gerektiği ve davacının buna istinaden alacağını talep edebileceği bildirilmiştir.
Ankara …. Asliye Ceza Mahkemesi’nin … E, sayılı dosyasının incelenmesinde; müştekinin …. olduğu, sanıkların …, …. olduğu, suç konusunun “hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma” olduğu, 25/03/2021 tarihinde karar verildiği, kararın kesinleştiğine dair bir belgenin Mahkeme dosyasına sunulmadığı anlaşılmıştır.
Deliller değerlendirilmiştir.
Davacı, eldeki dava ile; medikal malzeme satımından kaynaklanan fatura alacağının ödenmediğini, tahsili için icra takibine giriştiğini, davalının takibe itirazlarının haksız olduğunu, itirazın iptali ile inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı yan ise tebliğ aldığı ödeme emrine karşı, vekili aracılığıyla süresi içinde, “… Müvekkilin cari hesapların incelenmesi neticesinde muaccel ve müeccel hale gelen borcu bulunmadığı tespit edilmiştir. Dolayısıyla takibe, faize, borca ve tüm ferilerine itiraz etmekteyiz” demiş, davaya cevaplarında ise; müvekkili şirketin mali işlerden sorumlu eski yönetim kurulu üyesi …, eski muhasebe ve finans koordinatörü Ayhan Küçükarslan ile davacı şirket temsilcisi ve tespit edilecek diğer kişilerin el ve işbirliği içinde hayali satışlar yaratarak, sevk irsaliyeleri ve faturalar düzenlendikleri ve müvekkili şirket kayıtlarına intikal ettirdiklerini, fatura konusu tıbbi malzemelerin teslim alınmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 209. maddesi “Satış sözleşmesi, satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşmedir. Sözleşmede aksi kararlaştırılmadıkça veya aksine bir adet bulunmadıkça, satıcı ve alıcı borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlüdürler. Duruma ve koşullara göre belirlenmesi mümkün olan bedel, kararlaştırılmış bedel hükmündedir” şeklindedir.
6102 sayılı TTK’nun m. 21/1’e göre, ticari işletmesi gereği mal satan, üreten veya karşı tarafın işini gören veya menfaat sağlayan tacir, talep üzerine fatura düzenleyip vermek ve şayet bedel ödenmiş ise bunu faturada belirtmek zorundadır. TTK m. 21/2 uyarınca faturayı alan kimse, aldığı tarihten itibaren 8 gün içerisinde bir itirazda bulunmaz ise, fatura içeriğini kabul etmiş sayılır.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve 2001/1 Esas, 2003/1 Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere; bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır (Fatura ve dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.). Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir.
Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. 6102 sayılı TTK’nın 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa düzenlenen belge gerçek anlamda fatura olarak kabul edilemez. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir.
Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 21. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir (Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Sh 111 vd.).
Yargıtay HGK’nun 19.09.2018 tarih ve 2017/19-915 Esas, 2018/1338 Karar sayılı ilamında; … Davalının sözleşmesel ilişkiyi inkâr etmesi durumunda davacının öncelikle aralarındaki akdi ilişkiyi yani alım-satım ilişkisini ispat etmesi gerekmektedir. Bir başka anlatımla, faturaya tebliğ tarihinden itibaren sekiz gün içinde (mücerret) itiraz edilmemiş olması hâli, sadece o faturanın –miktar ve fiyat yönünden- münderecatını kabul anlamını taşır, yoksa o faturada yazılı malın alıcıya mutlaka, daha önce teslim edilmiş olduğu anlamına gelmez; satıcının faturada yazılı malı alıcıya veya kanuni temsilcisine teslim ettiğini ayrıca ispat etmesi zorunludur (Doğanay, İ.:Ticari Alım-Satım Akdi ve Nevileri, Ankara 2003, s:52, Doğanay,İ: Faturanın Kapatılması, Delil Olma Özelliği ve Faturaya İtiraz Aylık Yaklaşım Dergisi Sayı 4, Nisan 1993, s:8-13). Kısaca, ticari işletmeye ilişkin olarak ve belli faaliyetlerde bulunma hâlinde tacirler tarafından o faaliyetle ilgili olan karşı taraf adına düzenlenmesi gereken ticari bir belge niteliğindeki fatura, sözleşmenin yapılması ile ilgili değil; taraflar arasında yapılmış bir satım, hizmet, istisna ve benzeri sözleşmenin ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Öyle ki, taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa düzenlenen belge fatura olmayıp, olsa olsa icap mahiyetinde kabul edilebilecek bir belge olacaktır. Elbette bu belgeye itiraz edilmemesinin TTK’nın 23/2. maddesi anlamında sonuç doğurması da beklenemez. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 12.10.2011 tarih ve 2011/15-472 E., 2011/608 K. sayılı kararında da benimsenmiştir.
Bu nedenle, bir satım ilişkisinde davacı taraf sattığı malın miktarını ve alıcıya teslimini, davalı taraf ise yaptığı ödemeleri usulüne uygun bir şekilde ispat etmek zorundadır. Eldeki davada, davalı sözleşmesel ilişkiyi, malın kendisine teslim edildiğini ve borcu inkâr etmektedir. Hâl böyle olunca, sözleşmesel ilişkiyi, malların alıcı olan davalıya teslim edildiğini ve faturanın da bu akdi ilişki nedeni ile düzenlendiğini ispat yükü davacı tarafa aittir. Davacı bu iddiasını, uyuşmazlığın miktarına göre, 6100 sayılı HMK’nın 200. maddesi (HUMK 288) uyarınca yazılı delille kanıtlamalıdır.
Yukarıda yazılı açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı şirket, 03.07.2013 tarihli, 038268 sıra nolu, 216.000,00 TL bedelli ve 21.08.2013 tarihli, 038272 sıra nolu, 216.000,00 TL bedelli irsaliyeli faturalardan kaynaklanan toplam 432.000,00 TL alacağın tahsiline yönelik başlatılan takibe davalı tarafça yapılan itirazın haksız olduğunu, davalının, faturaları teslim alarak defterlerine işlediğini, 8 günlük süre içinde fatura içeriğine itiraz etmediğinden içeriklerinin kesinleştiğini ileri sürerek itirazın iptaline karar verilmesini istemiştir. Davalı ise; fatura konusu medikal malzemelerinin teslim alınmadığını, faturaların iade edildiğini, davacıya borcu bulunmadığını savunmuştur. Takip dayanağı irsaliyeli faturalar incelendiğinde; 03.07.2013 tarihli, 038268 sıra nolu, 216.000,00 TL bedelli irsaliyeli faturada teslim alan bölümünde, 21.08.2013 tarihli, 038272 sıra nolu, 216.000,00 TL bedelli irsaliyeli faturada ise hem teslim eden, hem de teslim alan bölümlerinde isim ve imza bulunmadığı görülmüştür. Davalı yanca iade edilen fatura asıllarında da teslim alan bölümünde imza bulunmadığı müşahede edilmiştir. Dava dilekçesi ekinde, bu sefer irsaliyeli faturaların teslim alan bölümlerinde davalı şirket kaşesi ve imzası bulunan suretler ibraz edilmiş, davalı yanca, teslim alan bölümünde atılı imzanın, faturanın düzenlendiği tarihteki şirket yetkilisine ait olmadığı itirazında bulunularak, kabul edilmemiştir. Her ne kadar davacı yanca birden fazla fatura sureti düzenlendiği, suretlerden yalnızca bir tanesinde teslim alan bölümünde imza bulunduğu ileri sürülmüş ise de, düzenlenen suretlerin, irsaliyeli fatura aslı ile birebir örtüşmesi gerekmekte olup, fatura aslında bulunmayan teslim alan imzasının surette bulunması, faturaları şüpheli hale getirmektedir. Zira, suretin, aslının aynısı olmasın, hayatın olağan akışı gereğidir. Bu halde, teslimatın nasıl ve kime yapıldığı, teslim alanın, şirket yetkilisi olup olmadığı belirlenememiş olup, davacı yanca, fatura konusu medikal malzemelerinin teslimatının gerçekleştirildiği hususu tereddüte yer vermeyecek şekilde ortaya konulamamıştır.
Öte yandan yargılama sırasında alınan bilirkişi raporu ile; davacı şirketin, faturada belirtilen tarihlerden önce ve sonra takip dayanağı fatura konusu malzemelerin alım satımını gerçekleştirmediği, alım satımın yalnızca takip dayanağı faturalarla sınırlı olduğu, yine faturada yazılı ürünlerin ambar stoklarında bulunmadığı ve ameliyatlarda kullanılmadığı belirlemiştir. Davalı şirket adına düzenlenen 21.08.2013 tarih ve 038272 nolu fatura belirtilen 3 adet mal cinsinin boyutları ile bu malların alımının gerçekleştirildiği dava dışı … Protez Sis. Paz. End. Tic. Ltd. Şti.’nin düzenlemiş olduğu 21.08.2013 tarih ve 024250 nolu faturada belirtilen 3 adet mal cinsinin boyutlarının farklı olduğu, davalının fatura konusu ürünleri dava dışı … Protez Sis. Paz. End. Tic. Ltd. Şti.’den KDV dahil toplam 125.496,00 TL aldığı, aynı gün %344 karla, 432.000,00 TL bedelle davalıya sattığı hususları, Vergi Müfettişi … tarafından düzenlenen 27.02.2015 tarihli vergi tekniği raporunda tespit edilmiştir.
Mahkemece, 21.02.2018 tarihli celsenin 1 nolu ara kararı ile sonuçlanması ve kesinleşmesi bekletici mesele yapılan Ankara …. Asliye Ceza Mahkemesinin … esas sayılı dosyasında yapılan yargılama neticesinde verilen 25.03.2021 tarihli ve … sayılı kararın gerekçesinde; takip dayanağı faturaların, davalı şirketin defterlerine intikal ettirilmekle birlikte, fatura konusu malzemelerin teslim edilmediği, bu sebeple iki adet fatura nedeniyle davalı şirketin borçlu bulunmadığı belirlemelerine yer verilmiştir.
Açıklanan nedenlerle; takip dayanağı iki adet faturanın davalı şirket kayıtlarına intikal ettirildiği sabit olmakla beraber, faturaların düzenlendiği tarihte davalı şirketin üç kişilik yönetim kurulu tarafından temsil edildiği ve satın almaya dair 100.000,00 TL ve üzeri iş ve işlemlerde 3 kişilik yönetim kurulunun müşterek imzası ile borçlanacağı kararlaştırıldığı halde, davacı tarafından her biri KDV dahil 216.000,00 TL bedelli fatura konusu medikal malzemelerin satışına yönelik üç yönetim kurulu üyesi tarafından imzalanmış yazılı her hangi bir bir sözleşme, teklif formu ibraz edilmediği gibi, fatura konusu tıbbi cihazların ambar stok kayıtlarınında girişinin bulunmadığı, malzemelerin ameliyatlarda kullanılmadığı, davacı yanın teslim olgusunun inkarına karşı sunduğu irsaliyeli fatura asıllarında teslim alan bölümünde isim, kaşe ve imza bulunmadığı, fatura suretlerinde imzası bulunan davalı şirket eski musahabe ve finans koordinatörü ….’ın ise ceza yargılaması neticesinde hapis ve adli para cezası ile cezalandırıldığı anlaşıldığından; davacı şirketin, fatura konusu ürünleri davalı şirkete sattığı ve teslim ettiği iddiasını usulüne uygun delillerle ispat edemediği kanaatine varılmış, usul ekonomisi ilkesi ve makul sürede yargılanma hakkı gözetilerek ceza dosyasının kesinleşmesinin beklenmesine yönelik ara karardan vazgeçilmesine ve kanıtlanamayan davanın reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM :
Davanın reddine,
Alınması gerekli 59,30 TL harcın, peşin alınan 5.217,50 TL harçtan düşümü ile fazla alınan 5.158,20 TL harcın kararın kesinleşmesinden sonra istek halinde yatırana iadesine,
Davalı tarafından yapılan 50,00 TL posta ve tebligat ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
Masrafların davacı üzerinde bırakılmasına,
Arta kalan gider avansının karar kesinleştiğinde YATIRANA İADESİNE,
Davalı taraf kendini vekille temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T. 3,13 maddeleri gereğince hesaplanan takdiren 38.650,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa ödenmesine,
Dair davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık sürede verilecek dilekçe ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nde istinaf kanun yolu açık olmak üzere oybirliği verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 06/10/2021

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …