Emsal Mahkeme Kararı Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/68 E. 2021/633 K. 20.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/68 Esas – 2021/633
Türk Milleti Adına Yargılama Yapmaya ve Hüküm Vermeye Yetkili
ANKARA 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/68 Esas
KARAR NO : 2021/633

HAKİM : ….
KATİP : ….

DAVACI :….
VEKİLİ : Av….
….
….
DAVALI ….
VEKİLİ : Av….
….
….
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 06/10/2015
KARAR TARİHİ : 20/09/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 28.09.2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin eşi olan …’ın davalının sigortacısı olduğu, sevk ve idaresindeki …plakalı araç ile karıştığı tek taraflı trafik kazası sonucu vefat ettiğini belirterek şimdilik 100,00-TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini tistemiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; desteğin kusuru ile kazanın oluştuğunu, bu durumda mirasçılarının tazminat talep etme hakkı bulunmadığını, davacı talebinin sigorta teminatı kapsamına girmediğini, dava tarihinden önce sigorta şirketine başvuru yapılmadığını, avans faizi istenemeyeceğini savunarak davanın reddini dilemiştir.
SULH BEYANI: Davalı vekili 27/06/2016 tarihli dilekçe ile tarafların sulh olduklarını, davacıya 198.531,00-TL ödeme yapıldığını, bu nedenle ibraname düzenlendiğini bildirerek ekinde 17/06/2016 tarihli ibranameyi mahkememize ibraz etmiştir.
Davacı vekili 17.10.2016 tarihli celsedeki beyanında; Davanın konusuz kaldığını belirterek, bilirkişi raporuna karşı beyanda bulunmak üzere süre talep etmiş ancak daha sonra 12/12/2016 tarihli celsedeki beyanında ise; ibranamedeki imzaya herhangi bir itirazları bulunmadığını, ancak ödenen ücretin yeterli bulunmadığını, ibranamenin 2 yıl içerisinde iptal edilme durumunun söz konusu olduğunu, davacı asilin içinde bulunduğu maddi durum nedeni ile davalı tarafça önerilen tazminat tutarını kabul etmek durumunda kaldığını bildirmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkememizce yapılan yargılama neticesinde, dava konusu kaza nedeniyle ve dava tarihinden sonra varılan anlaşma uyarınca davalının ibra edildiği, bu nedenle, yargılama aşamasında yapılan ödeme ve ibra ile davanın konusuz kaldığı anlaşıldığından, konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiştir.
İSTİNAF KARARI: Mahkememizce verilen karar davacı vekilince istinaf edilmiş, İstinaf incelemesini yapan Ankara BAM …. HD’ne ait 27.12.2017 Tarih ve 2017/939 Esas ve 2017/1910 Karar sayılı karar ile; İstinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş bu kez davacı vekilince Temyiz kanun yoluna başvurulmuştur.
YÜKSEK YARGITAY BOZMA İLAMI: Yüksek Yargıtay …. HD’ne ait 08.10.2020 Tarih ve 2018/4400 Esas ve 2020/5343 Karar sayılı Bozma ilamı ile ” Davacı vekili, müvekkilinin desteğinin meydana gelen kazada öldüğünü, sigorta poliçesi kapsamında zararın karşılanması için davalı aleyhine eldeki davanın açıldığını, yargılama sırasında davalı tarafça yapılan kısmi ödemenin önce müvekkili tarafından kabul edilmese de müvekkilinin ekonomik olarak zor duruma düşmesi nedeni ile yapılan bu teklifin kabul edildiğini, davalının ödediği bedelin gerçek zararın çok altında olduğunu ve davacının müzayaka halinde bu ödemeyi kabul etmek zorunda kalıp ibraname imzaladığını iddia etmiş; davalı taraf, davacıya ödeme yapıp poliçelerden doğan sorumluluklarını yerine getirdiğini, davacı tarafından ibraname verildiğini, poliçeden doğan borçlarının ibra nedeniyle son bulduğunu savunmuş; mahkemece; yargılama sırasında yapılan ödeme ve ibraname nedeni ile davanın konusuz kaldığı gerekçesi ile karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiş, karara karşı davacı vekilinin istinaf başvurusu esastan red edilmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 28. (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 21.) maddesinde aşırı yararlanma (gabin) düzenlenmiş olup, maddenin 1. fıkrasında “bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir” denilmek suretiyle, gabinin unsurları ile sonuçları hüküm altına alınmıştır.
Kanun metnindeki ifadelerden anlaşıldığı ve öğretide de kabul edildiği üzere, sözleşme hukukunda geçerli olan irade özerkliği ve sözleşme serbestisi ilkeleri gereğince, kişiler bir sözleşmedeki edim ve karşı edimi özgürce belirleyebilir, sözleşmenin şartlarını diledikleri gibi kararlaştırabilirler. Genel kural, sözleşme serbestisi ve irade özerkliği olmakla birlikte, sözleşmenin taraflarından güçsüz olanın korunması ile sözleşmenin tarafları arasındaki dengenin sağlanabilmesi, sözleşmenin yapılması sırasında iradesinin oluşumu sakatlanmış olan tarafın korunması bakımından ise, kanunkoyucu gabine ilişkin düzenlemeyi getirmiştir. Kanun koyucu anılan gereksinim ve düşüncelerle sözleşme kurulumunda iradesinin oluşumu sakatlanan ve güçsüz konumda olan tarafı korumak amacıyla gabin (aşırı yararlanma) müessesesini düzenlemiştir.
Sözleşmenin taraflarından birinin, gabin hukuksal nedenine dayanarak sözleşmeyle bağlı olmamayı ya da sözleşmenin varlığını korumakla birlikte edimler arasındaki dengesizliğin giderilmesini istemesi halinde; gabinin objektif ve subjektif unsurlarının somut olayda varlığının irdelenmesi gerekir.
Eldeki bu davada, davacı vekili, yargılama sırasında 15.12.2016 tarihli celsede ve kanunyolu aşamasında; davalı tarafından desteğin gelirinin asgari ücret olarak esas alınarak hesaplanan tazminat miktarını ödemeyi teklif ettiğini, müvekkilinin ilk önce teklif edilen bu miktarı kabul etmediğini ancak neredeyse bir ekmeğe muhtaç hale gelip müzayaka haline düşünce bu teklifi kabul etmek zorunda kaldığını, müvekkilinin, muris/destek ile evlendikten bir kaç ay sonra eşini kaybettiğini, desteği olan eşi öldüğünde hamile olan davacının dava devam ederken çocuğunu dünyaya getirdiğini, müvekkilinin babasının da kazadan önce kalp krizi geçirerek öldüğünü, müvekkilinin ailesinden gizli evlendiği için kendisine sahip çıkacak kimsesi olmadığını, dava sürecinin sürekli uzaması sebebi ile daha da zor duruma düştüğünü, icra tehdidi altında kaldığını, davalının ise sadece ibraname karşılığında ödeme yapacağının belirttiğinden müvekkilinin müzayaka halinde ödemeyi kabul ettiğini, maktu şekilde hazırlanmış ibranamenin gönderildiğini ve ibraname imzalamadan ödeme yapılmadığını, ibranamenin içeriği konusunda pazarlık şansı olmadığını, hayatını devam ettirebilmek için bu ödemeyi kabul etmek zorunda kaldığını, oysa gerçek zararın çok daha fazla olduğunu iddia ederek müzayaka halinde imzalanan ibranamenin iptal edilmesi gerektiğini iddia etmiş, mahkemece davacının bu iddiaları hakkında herhangi bir araştırma yapılmadan, davacının müzayaka halinde olup olmadığı tartışılmadan ibraname ve ödeme sebebi ile davanın konusuz kaldığı gerekçesi ile yazılı şekilde karar verilmiştir. Eksik inceleme ile hüküm kurulamaz.
Her ne kadar yargılama sırasında imzalanan ibraname, davaya son veren taraf işlemlerinden ise de; ibranamenin geçerli olabilmesi için ibranameye ilişkin iradenin sakatlanmamış olması gereklidir. Yine her ne kadar, ibraname, gerçek zararın tespitine ilişkin aktüer raporundan sonra imzalanmış ise de, davacı taraf bu aktüer raporuna da itiraz etmiş, gerçek zararın; aktüer bilirkişisi tarafından hesaplanan tazminat miktarından çok daha fazla olduğunu, tazminat hesabında desteğin gelirinin asgari ücret olarak esas alınmasının hatalı olduğunu, desteğin gelirinin daha fazla olduğunu ve diğer itirazlarını ileri sürmüştür. Bu durumda, müzayaka halinde ibraname imzaladığını iddia eden davacı tarafın bu durumda olup olmadığının, somut deliller ve ayrıntılı incelemeyle tespiti gereklidir.
Davacı vekili, ibraname içeriğini kabul etmediklerini, ibraname ile bağlı kalmak istemediklerini, ibranamenin müzayaka halinde imzalandığını yargılama sırasında da ileri sürmüş olması karşısında mahkemece anılan iddia üzerinde durulmadan ve yeterince irdelenmeden karar verilmesi doğru görülmemiştir. Bu durumda mahkemece yapılacak iş; davacının ekonomik olarak zor durumda olup olmadığının, müzayaka hali içerisinde bulunup bulunmadığına ilişkin delillerinin toplanması ile gabinin subjektif unsurunun gerçekleşip gerçekleşmediği irdelenmesi gereklidir.
Tüm bu araştırmalardan sonra; edimler arasındaki aşırı oransızlığın giderilmesini temin amacıyla, gabin iddiasıyla ibranamenin iptalinin talep edildiği gözetildiğinde, gabinin objektif unsuru olan edimler arasındaki aşırı oransızlık şartının somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti için, davacının gerçek zarar miktarının doğru biçimde tespit edilmesi gerekir. Bunun için de; öncelikle desteğin gelirinin tespiti tazminat hesabında önemli yer tutmaktadır. Somut olayda davacı vekili, desteğin gelirinin asgari ücretten daha fazla olduğunu, desteğin kayıtlı olduğu üniversiteden mezun olacağı kabul edilerek hesaplama yapılması gerektiğini ileri sürmüştür.
Dosyanın incelenmesinde desteğin, …Sosyoloji Bölümü öğrencisi olduğu anlaşılmaktadır. Her ne kadar mahkemece, desteğin, okul kaydını yeniletmediği gerekçesi ile öğrenime devam etmeyeceği kabul edilerek asgari ücret üzerinden hesaplama yapılmış ise de, mahkemenin bu kabulü; Anadolu Üniversitesinin; desteğin kaydını yeniletmediğinden öğrencilik haklarından yararlanamasa da adı geçenin kaydını yeniletmesi halinde öğrenime devam hakkının bulunduğuna ilişkin yazı cevabı karşısında mahkemenin kabulüne uygun düşmemektedir. Buna göre aktüer bilirkişisinden alınacak ek raporda, desteğin mezun olacağı bölüme göre emsal ücret araştırması yapılarak, desteğin asgari ücretten fazla gelir elde edeceğinin kabul edilerek hesaplama yapılması gerekmektedir.
Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda gabinin yasal şartlarının oluşup oluşmadığı konusunda inceleme yapılıp hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmek üzere hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2-Bozma ilamının neden ve şekline göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına dair karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilerek dosya mahkememize iade edilmiştir.

DELİLLER
-Hasar ve Poliçe dosyası
-SED tutanakları
-Öğrencilik belgesi: ……Fakültesinden alınmış olan 14.12.2015 tarihli belgeye göre, davacı desteğin kaza tarihi itibariyle öğrenimine devam etmediği, kaydını yeniletmediği, 24.02.2014 tarihinde itibaren öğrencilik haklarından yararlanmadığının belirtildiği anlaşılmıştır.
-Aktüer Bilirkişi raporu: Davacının murisinin tek taraflı olarak yaptığı kazada, %100 kusurlu olduğu ne var ki davacının 3.kişi sıfatıyla eldeki davayı açmış olması nedeni ile kusur indirimi yapılmaksızın hesaplama yapıldığı, buna göre müteveffanın öğrencilik kaydını yeniletmediği hususu da dikkate alındığında gelirin asgari ücret esas alınmak suretiyle belirlendiğini, neticeten davacının destek zararının 169.803,22 TL olarak hesaplandığı belirtilmiştir.
-17/06/2016 tarihli ibraname – makbuz başlıklı belge: Davacı vekili tarafından imzalanan 17.06.2016 tarihli belge ile; Asıl alacak, faiz, vekalet ücretleri olmak üzere toplam 198.531,00 TL hususunda tarafların mutabık oldukları, bu miktarın davalı sigorta şirketinden nakden tamamen alındığı, 30/05/2015 tarihli iş bu dava konusu kaza nedeniyle davalı şirketten herhangi bir maddi tazminat hak ve alacaklarının kalmadığı, davalı şirketin gayri kabile rücu olmak olmak üzere ibra edildiği belirtilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava; tek taraflı trafik kazası sonucu desteğin ölümü nedeniyle davalı sigorta şirketinden destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Davacı vekilince açılan dava ile; müvekkilinin eşi olan müteveffa …’ın davalının sigortacısı olduğu, sevk ve idaresindeki …plakalı araç ile karıştığı tek taraflı trafik kazası sonucu vefat ettiği, davacının desteğinin yitirilmesi nedeni ile zarara uğradığı belirtilerek şimdilik 100,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesi istenilmiştir.
Mahkememizce taraf delilleri toplanmak suretiyle Bilirkişi raporu alınmıştır.
Dosyaya sunulan ve ……Fakültesinden alınmış belge içeriğine göre; davacının desteğinin kaza tarihi itibariyle öğrenimine devam etmediği, kaydını yeniletmediği bu nedenle 24.02.2014 tarihinde itibaren öğrencilik haklarından yararlanmadığının belirtildiği anlaşılmış yine, davacı tarafça, müteveffa desteğin öğrenci olmasının yanı sıra, çalıştığını beyan etmiş olması nedeniyle bu hususta yapılan emniyet araştırması neticesinde de, müteveffa desteğin ölmeden önce çalışıp çalışmadığı yada ne iş yaptığının tespit edilemediği anlaşılmakla, davacının desteğinin gelirinin asgari ücret esas alınmak suretiyle hesaplanmasına ilişkin itirazlar yerinde görülmemiştir. (Yargıtay …. Hukuk Dairesinin 2014/14527 Esas, 2016/11413 Karar Sayılı İlamı)
Davacının tazminat talebine ilişkin olarak yargılama aşamasında düzenlenen 04/05/2016 tarihli Aktüer rapor ile, davacının 169.803,22TL destekten yoksun kalma zararının bulunduğu tespit edilmiş, akabinde tarafların sulh oldukları ve davalı sigorta şirketi tarafından, davacıya destekten yoksun kalma tazminatı olarak, bilirkişi raporu ile hesap edilen tazminat miktarı ve fer’ilerini kapsar şekilde 198.531,00TL ödeme yapıldığı, bu nedenle davacı vekilince 17/06/2016 tarihli ibranamenin düzenlendiği ve davacı vekilince 17.10.2016 tarihli celsedeki beyanında; Davanın konusuz kaldığını beyan ettiği anlaşılmıştır.
2918 sayılı KTK’nın hem işletenleri, hem de onların hukuki sorumluluğunu üzerine alan zorunlu mali sorumluluk sigortalarını bağlayan emredici nitelikteki 111.maddesinin 1.fıkrasında, “bu kanunla öngörülen hukuki sorumluluğu kaldıran veya daraltan anlaşmaların geçersiz olduğu” belirtilmiş; 2. fıkrasında ise “tazminat miktarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebilir.” hükmüne yer verilmiştir. Görüldüğü gibi kanun, ibranamenin iptali için zarar görene yetersizlik, zarar sorumlusuna da fahişlik iddiası ile iptal hakkı tanımış, iptal sebebi olarak da objektif bir unsur olan bu yetersizliğin veya fahişliğin açıkça belli olması halini kabul etmiştir.
Dava konusu olayda ise davacı vekilince tanzim olunan ibranamenin, davacının zararının belirlenmesi için mahkeme tarafından bilirkişi raporu alındıktan ve davacının talep etmeye hakkı bulunan tazminat hesabı konusunda inceleme yapıldıktan sonra yani, ibranameyi veren hak sahibinin gerçek zararının bilirkişi raporu ile saptandıktan sonraki bir tarihte tanzim edilerek davalı tarafa verildiği, ödeme tarihi itibariyle yapılan değerlendirmede de, davalı sigorta şirketince yapılan ödemenin aktüer bilirkişi tarafından belirlenen zarar hesabı ile uyumlu olduğu anlaşılmış olmakla, mahkememizce 2015/646 esas 2016/705 karar sayılı, 21/12/2016 tarihli karar ile verilen, ”Konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına” dair kararda DİRENİLMESİNE dair, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere:
1-Mahkememizin 2015/646 esas 2016/705 karar sayılı 21/12/2016 tarihli önceki kararında direnilmesine
2-Konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 29,20-TL nispi karar ve ilam harcından dava dosyasında peşin alınan 27,70-TL harcın mahsubu ile kalan 1,50-TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydedilmesine,
4-Davalı vekilinin ibranamede vekalet ücreti talebinin bulunmadığı anlaşıldığından davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
5-İbranamenin içeriği gözetilerek yargılama masraflarının tazminat niteliğinde bulunmadığı, dava tarihi itibariyle davacının iş bu davayı açmakta haklı bulunduğu gözetilerek davacı tarafından yapılan 59,50-TL harç gideri 0,75-TL dosya masrafı, 187,50-TL tebligat ve posta gideri, 500,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 747,75-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
6-HMK 333. maddesi gereğince mahkemece yatırılan avansın kullanılmayan kısmının kararın kesinleşmesine müteakip iadesine, kararın iadesi yönünde başvurunun olmaması halinde arta kalan giderin iade edileceğinin yatıran tarafa meşruhatlı davetiye ile bildirilmesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalı vekilinin yokluğunda, kararın tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri’nde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.20/09/2021

Katip ….

Hakim …

Bu belge 5070 sayılı yasa hükümlerine göre Elektronik olarak imzalanmıştır.