Emsal Mahkeme Kararı Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/688 E. 2021/106 K. 04.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2016/688 Esas – 2021/106
T.C. TÜRK MİLLETİ ADINA
ANKARA GEREKÇELİ KARAR
6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/688
KARAR NO : 2021/106
DAVA : Adi Ortaklığın Tasfiyesi
DAVA TARİHİ : 16/08/2016
KARAR TARİHİ : 04/02/2021
G. K.YAZILDIĞI TARİH: 01/03/2021

Mahkememizde görülmekte olan Adi Ortaklığın Tasfiyesi davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :

1.Davacılar vekili özetle; davalı şirket ile aralarında adi ortaklık sözleşmesi düzenlendiğini, sözleşme gereğince kömür ithalatından kar ortaklığının amaçlandığını, davalının nakdi sermaye ve deposu ile, davacının ise emek, depo ve tesisleri ile adi ortaklığın sermayesinin oluşacağını, ortaklığın kurulmasından sonra müvekkili şirketin yetkilisinin Rusya’da tutuklandığını, bundan bir süre sonra da davalı şirketin noterden çektiği ihtarname ile sözleşmeyi haklı sebeple feshettiğini bildirdiğini, ortaklığın tasfiyesine gidilmeden müvekkillerinden …’nin teminat olarak düzenlediği, davacı şirketin ciro ettiği dört adet çekin takibe konulduğunu, müvekkillerinin mal varlığının haczedildiğini, taraflar arasındaki ortaklığın mal varlığının tasfiye edilmeden teminat çeklerine dayalı takip yapılamayacağını, davalının takibe koyduğu alacağın ortaklığa konulan sermaye olduğunu belirterek, adi ortaklığın tasfiyesine karar verilmesini, tarafların birbirinden olan alacağının tespitini, ortaklık kar payından şimdilik 10.000 TL’nin taraflarına ödenmesini talep etmiştir.

2.Davalı vekili özetle; açılan davaya konu alacağın zamanaşımı süresinin dolduğunu, bu sebeple davanın reddi gerektiğini, davacı …’nin ortaklık sözleşmesinin tarafı olmadığını, bu davacı yönünden davanın husumetten reddi gerektiğini, davacının, müvekkilinden talep edebileceği bir alacağının olmadığını, kar elde edilemediğini, ortaklığın borçlarının ödenemediğini, müvekkilinin yükümlülüklerini yerine getirdiğini, davacının yükümlülüklerini yerine getiremediğini belirterek, davanın reddini istemiştir.

3.Yargılama sırasında tarafların dayandığı deliller celp edilmiş, taraflara adi ortaklığın tasfiyesine yönelik tasfiye memuru isimlerinin bildirilmesi için verilen kesin sürede tasfiye memuru isimleri konusunda tarafların anlaşamaması üzerine mahkemece re’sen belirlenecek tasfiye memurlarının ücretleri ve yapılacak tasfiye işlemleri için gerekli masrafların yatırılması için davacı vekiline 21/10/2020 tarihinde verilen kesin sürede davacı vekilince tasfiye avansının yatırılmadığı görülmüştür.

4.İddia, savunma ve toplanan deliller birlikte değerlendirildiğinde; Açılan dava TBK.’nun 642 ve devamı maddeleri uyarınca adi ortaklığın tasfiyesidir.

Tasfiye, ortaklığın bütün malvarlığının belirlenip, ortakların birbirleri ile alacak verecek ve ortaklıktan doğan tüm ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sonlandırılması, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır. Diğer bir anlatımla tasfiye memuru tarafından yapılacak bir arıtma işlemi olup; hesap ve işlemlerin incelenip, bir bilânço düzenlenerek, ortaklığın aktif ve pasifi arasındaki farkı ortaya koymaktır.

Tasfiye usulünü Türk Borçlar Kanununun 644. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; Ortaklığın sona ermesi hâlinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklar da dâhil olmak üzere, bütün ortakların elbirliğiyle yapılır. Ancak, ortaklık sözleşmesinde, ortaklardan biri tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına belirli bazı işlemlerin yapılması öngörülmüşse, bu ortak, ortaklığın sona ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak ve diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür. Ortaklar, tasfiye işlerini yürütmek üzere tasfiye görevlisi atayabilirler. Bu konuda anlaşamamaları hâlinde, ortaklardan her biri, tasfiye görevlisinin hâkim tarafından atanması isteminde bulunabilir. Tasfiye görevlisine ödenecek ücret, sözleşmede buna ilişkin bir hüküm veya ortaklarca oybirliğiyle verilmiş bir karar yoksa tasfiyenin gerektirdiği emek ile ortaklık malvarlığının geliri göz önünde tutularak hâkim tarafından belirlenir.

Bu kapsamda Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatlarına göre mahkemece yapılacak işlemler; yukarıdaki yasa hükümlerine göre, öncelikle, ortaklık sözleşmesinde bu hususta hüküm bulunup bulunmadığına bakmak, hüküm bulunduğu takdirde tasfiyenin sözleşmedeki hükümlere göre yapılmasını sağlamak, böyle bir hükmün bulunmaması halinde ise ortakların anlaşarak tasfiye memuru belirlemelerini istemek, bu konuda anlaşamamaları halinde ise hakim tarafından tasfiye işlemini gerçekleştirecek (ortaklığın faaliyet alanına göre konusunda uzman bir veya üç kişiyi) tasfiye memuru olarak resen atamalıdır.

Davacı, HMK.’nun 120. maddesine göre yargılama giderlerini mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. HMK.’nun 114/1-g maddesine göre davacının yatırması gereken gider avansını yatırması dava şartı olarak belirlenmiş, aynı Yasanın 115/2 maddesi uyarınca dava şartı noksanlığının verilen kesin sürede giderilmemiş olması halinde açılan davanın usulden reddine karar verileceği düzenlenmiştir.

Bütün bu açıklamalar ışığında, somut olaya bakıldığında; Taraflar arasında düzenlenen 08/04/2010 tarihli adi ortaklık sözleşmesinde, tasfiye memuru belirlenmediğinden, taraflarca da verilen kesin sürede tasfiye memuru belirlenmediğinden, mahkememizce re’sen belirlenecek, tasfiye işlemini gerçekleştirecek (ortaklığın faaliyet alanına göre konusunda uzman bir veya üç kişiden oluşacak) tasfiye memurlarının ücretlerinin ödenmesi ve tasfiye giderlerinin karşılanması için davacı vekiline tasfiye avansının yatırılması için verilen kesin sürede, davacı tarafça tasfiye avansı yatırılmamıştır. Bu sebeple dava şartı noksanının verilen kesin sürede giderilmemesi nedeni ile açılan davanın usulden reddine karar verilmiştir.

HÜKÜM: Açıklanan gerekçeye ve dosya kapsamına göre;
1-Davanın USULDEN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcının, dava dosyasında peşin alınan harçtan mahsubu ile artan 111,48 TL’nin karar kesinleştiğinde talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Dava sırasında kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına takdir edilen 4.080 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya ödenmesine,
5-HMK 333. Maddesi gereğince mahkemece yatırılan avansın kullanılmayan kısmının kararın kesinleşmesine müteakip iadesine,

Dair, davalı vekilinin yüzüne karşı, davacı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğden itibaren 2 hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri’nde İstinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.