Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2023/80 E. 2023/483 K. 15.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2023/80 Esas – 2023/483
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2023/80 Esas
KARAR NO : 2023/483

HAKİM : …..
KATİP :….

DAVACI : …..
VEKİLLERİ : Av. ….
Av. ….
….
DAVALI : 1-….
VEKİLİ : Av. ….
DAVALI : 2- …

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 16/02/2023
KARAR TARİHİ : 15/11/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 17/11/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 16/02/2023 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket adına 1997 yılından bu yana farklı tarihlerde tescilli ve yoğun şekilde kullanılan çok sayıda “…” ibareli markalar üzerinde müvekkilin öncelikli hak sahipliği bulunmakta olduğu, davaya konu marka başvurusunda her ne kadar ortak olmayan “…” ibaresiyle başlanmış olsa da, “…” şeklindeki, “…” ibaresinin eklenmesi suretiyle ve markanın “…” – “…” şeklinde hecelere ayrıldığı da gözetildiğinde, tüketicilerde doğrudan müvekkili şirketin “…” markasını çağrıştırmaya yönelik bir kullanım ve başvuru olduğu, markadaki “…” eklemesinin “gayrimenkul” hizmetlerine yönelik bir kullanım olduğu, böylece eklenen “…” ibaresi ile birlikte, müvekkilinin gayrimenkul hizmetlerine yönelik “…” markası olduğu algısı yarattığı, devamla markanın asli unsurunun “…” ibaresi olduğu, başvuru konusu markada, müvekkili şirketin kurumsal rengi niteliğindeki kırmızı renk dikkat çeker biçimde kullanılarak ve aynı büyük harf ve düz yazı şeklindeki yazım tarzıyla başvuru konusu edilmek suretiyle yazılış, okunuş, görsel ve işitsel açıdan benzerlik yaratılmakta olduğu, müvekkili şirketin “…” markasının tüketiciler nezdinde yüksek tanınmışlığı olduğu gözetildiğinde, davalının “… a.ş.” kullanımının müvekkili şirkete ait seri marka olduğu, hangi sektörde olursa olsun doğrudan müvekkili şirketle ve tanınmış “…” esas unsurlu markalarıyla bağlantılı olduğu izlenimi yaratmakta olduğu, markalar arasındaki görsel, işitsel, anlamsal ve tertip tarzı itibariyle benzerliğin son derece açık olup “… a.ş.” markasının, müvekkilinin “…” markasını akla getirdiği için seri marka izlenimi de oluşturmakta olduğu, müvekkili şirketin “…” ibareli markaları ile davalının “… a.ş.” başvuru konusu markasının aynı sınıflarda yer alan birebir aynı hizmetler için tescil edilmek istenmekte olduğu, buna göre, hem davalının başvuru konusu markası hem de müvekkilinin markalarının 35. ve 42. sınıflarda yer alan hizmetleri kapsamakta olduğu, böylelikle sınıflar bakımından da çakışan markaların karıştırılma ihtimali bulunduğu, davalı tarafından, müvekkilinin “…” esas unsurlu markaları ile çok benzer olan, müvekkili şirket ve markalarını çağrıştıran “… a.ş.” markasının tercih edilmesinin, aynı sınıflarda başvuru yapılması iltibas riski yaratmakta ve haksız rekabet teşkil etmekte olduğu, müvekkiline ait ticaret ünvanı ile dava konusu marka başvurusu arasında iltibas tehlikesi bulunduğu, davalının başvurusunun bu sebeplerle de reddinin gerekmekte olduğu, hususlarını beyan etmekte, emsal yargı kararlarına yer vermekte ve ….. numaralı kararının iptali ile … sayı ile işlem gören “… a.ş.” ibareli marka başvurusunun işlemden kaldırılmasına, tescil işlemleri tamamlanmış ise hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep etmektedir.
CEVAP:
Davalı … vekili 07/03/2023 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davalının dava konusu markası ile davacının … ibareli markalarının birbirinden bağımsız markalar olduğu, davalının markasının gerek tertip tarzı gerekse markasındaki … unsuru dikkate alındığında davacı markalarıyla aralarında herhangi bir benzerlik olmadığı, davalı markasından sadece … ibaresini çekip benzerlik iddiasında bulunmanın hukuka uygun olmadığı, nihayetinde davalı markasının bütün olarak değerlendirilmesi neticesinde davacı markaları ile SMK 6/1 maddesi anlamında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, … tarafından yapılan incelemede, ilgili tüketicilerin “…” ibareli başvuru ile “…” ibaresini baskın/esas unsur olarak içeren itiraz gerekçesi markaları farklı ticari kaynaklardan gelen birbirinden farklı markalar olarak algılayabileceği kanaatine varılmış olduğu ve başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markaların görsel, işitsel, kavramsal ve bütün olarak ortaya çıkan izlenim bakımlarından benzer markalar olmadığı kanaatine ulaşılmış olduğu, dava konusu başvuru ile itiraz gerekçesi markaların benzer markalar olarak değerlendirilmemesi nedeniyle, markalar arasında karıştırılma, ilişkilendirilme veya tanınmışlık nedeniyle ilişkilendirilme ihtimallerinin ortaya çıkmayacağı sonucuna varılmış olduğu, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunda “nisbi red sebebi” olarak düzenlenmiş hâle göre; tanınmış markanın başka mal ve hizmetlerde kullanılabilmesinin önlenebilmesi için tanınmış markanın farklı mal ve hizmetlerde kullanılması sonucu haksız bir yararın sağlanması, markanın itibarına zarar verilmesi ya da markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi şartlarından birinin varlığının gerektiği, bir markanın tanınmış olması, o marka ile benzerlik içeren markaların tesciline her durum ve şart altında engel olunabileceği anlamına gelmeyeceği, bu nedenlerle, somut olayda 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6/5. maddesindeki şartların oluşmadığı hususlarını beyan etmekte ve davanın reddini talep etmektedir.
Davalı … ANONİM ŞİRKETİ, davaya cevap dilekçesi ibraz etmediğinden 6100 sayılı HMK m.128 hükmü gereği, dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılmıştır.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı …. Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı … kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … sayılı “…+… a.ş.” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, marka işlem dosyasında ileri sürülen kullanmama def’inin yerinde olup olmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davacıya ait ticaret ünvanı ile dava konusu marka arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, tescili halinde dava konusu markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.

Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, özel veya teknik hususlara ilişkin bilirkişi raporu aldırılmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren …. Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin 30.03.2021 tarihinde “…+… a.ş.” ibareli … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 17.05.2021 tarih ve 372 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 08.07.2021 tarihinde “…” ibareli markaları mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1, m.6/5 ve m.6/6 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, davalı şirketin 04.10.2021 tarihinde itiraza karşı görüş dilekçesi ibraz ettiği, bir kısım davacı markaları hakkında kullanmama def’inde bulunduğu, davacının 09.11.2021 tarihinde kullanım ispat formu sunduğu, yayına yapılan itirazın …’nca reddine karar verildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 25.08.2022 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, davalı şirketin 14.09.2022 tarihli itiraza karşı görüş dilekçesi ibraz ettiği, yeniden yapılan itirazı değerlendiren …. sayılı … kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 20.12.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu tescil edilmemiştir.
İlk olarak belirtilmesi gerekir ki; dava konusu marka başvurusu tescil edilmediğinden hükümsüzlük istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
… kararının iptali istemi bakımından ise marka işlem dosyası ile sınırlı olarak aşağıdaki şekilde inceleme yapılmıştır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Bilirkişi raporunda yer verilen Tablo.2’de yer alan ve davalı şirket tarafından idari süreçte kullanım ispatı talep edilen davacı şirket markalarının tescil tarihi itibarıyla 6769 sayılı SMK’nın 19/2 maddesi kapsamında kullanmama def’ine tabi olduğu, dolayısıyla davacı şirkete ait bu markalar bakımından kullanımı kanıtlama zorunluluğu olduğu, Tablo.3’te yer alan diğer gerekçe markaların kullanmama def’ine tabi olmadığı anlaşılmıştır.
… nezdinde 6769 Sayılı SMK’nın 19. maddesi kapsamındaki kullanım ispatı talebine istinaden itiraz sahibi (iş bu dosyadaki davacı) tarafından sunulan kullanım kanıtları aşağıda yer almaktadır:
2014-2018 yılları arasında çeşitli firmalar tarafından davacı şirket adına düzenlenen fatura örnekleri.
Davacı şirkete ait … marketlerde satılan çeşitli markalı ürünlere ait reklam görselleri.
Davacı şirket ve … ibareli markalara ilişkin 2015-2018 yılları arasında basında çıkan haberler.
Davacı şirkete ait 2015, 2016, 2017, 2018, 2019 yılı Yatırımcı Sunumu.
Davacı şirkete ait … markasına ait finansal sonuçlar ve faaliyet raporları.
Marka işlem dosyası kapsamında yapılan incelemede, sunulan dokümanların “…” ibareli
markanın özellikle 35. sınıfta perakende satış hizmetlerindeki kullanımına ilişkin olduğu, davaya konu markanın başvuru kapsamı ile davacı şirkete ait bir kısım markaların tescil kapsamında 35. sınıfta 01 ve 02. alt gruplarda yer alan hizmetler ile 42. sınıfta 01 ve 02. alt gruplarda yer alan hizmetler bakımından kullanımı gösterir herhangi bir belgeye rastlanmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; davaya konu marka başvurusu kapsamında 35. ve 42. sınıflarda yer alan hizmetlerin, davacı şirkete ait, bilirkişi raporunda yer verilen Tablo.3’te yer alan kullanmama def’ine tabi olmayan bir kısım markaların tescili kapsamındaki 35. ve 42. sınıftaki hizmetler ile AYNI/AYNI TÜR olduğu tespit edilmiştir.
Dava konusu “…+… a.ş.” ibareli marka başvurusu; beyaz renkte zemin üzerinde kahverengi/bordo renkte harflerle daha büyük puntolarla yazılmış “…” ibaresinden oluşmakta olup, bu ibarenin alt kısmında yer alan gri renkte şeridin altında gri renkte harflerle çok küçük puntolarla yazılmış “… A.Ş.” ibaresi bulunmakta, “…” ibaresinin üst kısmında büyüteç figürünün ortasından yükselen alt alta çizgilerden meydana gelen üç adet yüksek binanın yer aldığı … unsurundan meydana gelmektedir. Davaya konu marka kelime ve … unsurundan oluşan karma bir marka olmakla birlikte, “…” ibaresi ile … unsurunun markada eşit baskınlıkta konumlandırılmış olduğu görülmektedir.
Davacı şirkete ait davaya gerekçe olan ve kullanmama def’ine tabi olmayan markaların büyük çoğunluğu “…” esas unsurunu ortak olarak içermekte; bir kısım markalarda kırmızı renkte kenarları yuvarlatılmış kırmızı renkte zemin üzerinde beyaz renkte harflerle yazılmış “…” ibaresine ek olarak; “….” gibi yardımcı unsurlarla, bir kısım markalarda düz yazı şeklinde yazılmış “…” ibaresine “….” ibareleri eklenerek düz yazı şeklinde, bir kısım markalarda kelime unsurları çok küçük puntolarla boş dergi, katalog sayfası şeklinde oluşturulmuş, sicilde yazılı ifadesi “… aktüel” şeklinde belirtilmek suretiyle oluşturulmuş markalardan meydana gelmektedir. Kullanmama def’ine tabi olmayan markalar arasında ayrıca “…” marka ile, “….” ibareli markalar da bulunmaktadır.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; davacı markaları ile dava konusu markanın görsel, işitsel ve kavramsal olarak, davaya konu hizmetlerin hitap ettiği ilgili tüketici kesimi nezdinde benzer olmadıkları, davacı markalarında yer alan “…” ibareli markalar ile dava konusu markada yer alan “…” sözcüğünün umumi intiba olarak benzer olmadıkları, zira; davacı markalarının ayırt edici unsurunu oluşturan “…” sözcüğünün, “…” sözcüğü içerisinde ayrı ve bağımsız bir konumda bulunmadığı, “…” sözcüğünün bir bütün olarak algılandığı ve ayırt ediciliğini bu şekilde ortaya koyduğu, Marka Hukuku’nun temel ilkelerinden birinin de, markaları oluşturan ayırt edici unsurların parçalara bölünmeksizin bir bütün olarak nazara alınması gerektiği, …. vermiş olduğu bir kararında; “….” ibareli marka ile itiraza mesnet markayı oluşturan “…” ibareli marka arasında benzerlik bulunmadığı, slogan markası içerisinde yer alan “…” kelimesinin tek başına ayırt ediciliğinin bulunmadığı, diğer kelime unsurları ile birlikte bir bütün olarak algılandığı, slogan içerisinde yer alan ancak slogan içinde ayrıca ayırt ediciliği bulunmayan bu kelime nedeniyle iltibas tehlikesinin oluşmayacağının kabul edildiğini belirttiği (….), somut olayda da benzer bir durumun mevcut olduğu, dava konusu markada bulunan “…” sözcüğünün, “…” sözcüğü içinde kaynaştığı, “…” sözcüğünün bilinen bir anlamının bulunmadığı, bu sözcük ile “…” markaları arasında umumi intiba olarak benzerlik bulunmadığı, dava konusu markada bulunan … unsurunun da, markaları birbirinden ayrıştıran başkaca bir unsur olduğu, buna göre; daha önce itiraza mesnet markaları gören, işiten, bu markalı hizmetlerden yararlanan ilgili tüketici kesiminin, daha sonra başvuru markasını gördüğünde veya işittiğinde, davaya konu hizmetlerden faydalanmak için ayıracağı sınırlı süre içerisinde, bu markayı, davacıya ait markalardan farklı bir marka olarak algılayacağı gibi marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı da kurmayacağı, dolayısıyla karşılaştırılan markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Nitekim; eldeki uyuşmazlığa emsal olabilecek, ….. sayılı kararına konu başka bir uyuşmazlıkta; “…” markası ile “…” ibareli markalar arasında benzerlik bulunmadığı yönünde karar verildiği müşahede edilmiştir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı şirkete ait “…” ibareli markanın tanınmış olduğu iddiasına ilişkin davacı vekilinin sunmuş olduğu deliller incelenmiştir. Davacı şirket tarafından sunulan dokümanlardan “…” ibareli markanın, davaya konu markanın başvuru tarihi itibariyle özellikle “perakende satış hizmetleri” sektöründe tanınmışlığı bulunduğu kanaatine varılmıştır. Söz konusu “…” ibareli marka ayrıca … tarafından … sayı ile tanınmış marka olarak korunmaktadır. Ancak 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi kapsamında davaya konu marka ile davacı markalarının aynı/aynı tür hizmetleri kapsamasına rağmen “…” ibareli markalar ile dava konusu marka başvurusunun bir bütün olarak görsel, işitsel ve kavramsal bakımdan benzer olmadığı anlaşıldığından; 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesi kapsamında davalının başvuruya konu markasının davacının tescilli markasından haksız yararlanma sağlaması, davacı markasının itibarına zarar vermesi, ayırt ediciliğini zedelemesi gibi durumların ortaya çıkacağına ilişkin kanaat mahkememizde oluşmamıştır.
SMK’nın 6/6 maddesine göre; “tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir.”
Bu hüküm kapsamına, kişilik haklarından isim hakkı ile fotoğraf üzerindeki hak, … kapsamında telif hakları ve sınaî haklar olan marka, tasarım, patent, faydalı model, coğrafi işaret, ticaret unvanı, işletme adı ve alan adı girer. Bir alan adının SMK m. 6/6 hükmü uyarınca korunmasının istenebilmesi için, o alan adının fiilen kullanıldığı faaliyet konuları kapsamı ile aynı/benzer konularda bir marka kullanımının söz konusu olması gerekir.
Ticaret unvanı, bir tacirin ticari işletmesine ilişkin işlemlerinde kullandığı addır. Markalar, eşya ile işletme arasındaki ilişkiyi kurar ve farklı işletmelerin ürettiği benzer emtiayı birbirinden ayırt etmeye yarar. Buna karşılık, ticaret unvanları ise işletmenin kendisini tanımlar. Şirketlerin ticaret unvanları tescil edilirken, faaliyet alanına her türlü mal ve hizmetin yazılması mümkün olduğundan ve ticaret unvanının bu alanların hepsinde kullanma gibi bir yükümlülük bulunmadığından, ticaret unvanının fiilen kullanıldığı mal ve hizmetler bakımından, 6769 sayılı SMK’nin 6/6 maddesi anlamında sahibine öncelik hakkı sağladığının kabulü gerekmektedir. …. sayılı kararında da, önceki tarihli ticaret unvanı nedeniyle sonraki tarihli aynı/benzer markanın başvurusunun engellenebilmesi için, salt ticaret unvanına ilişkin ticari sicil kayıtlarında yer alan iştigal alanlarına bakılmaması gerektiği, ticaret unvanının fiili olarak kullanıldığı mal ve hizmetler dikkate alınmak suretiyle iltibas değerlendirmesi yapılması gerektiği kabul edilmiştir.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; 31.05.1995 tarihinde kurulmuş ve 05.06.1995 ve 3799 sayılı …’nde yayınlanmış olduğu anlaşılan davacı …’nin ticaret ünvanının kılavuz unsurunun “…” ibaresi olduğu, davacı şirketin dosya kapsamına sunduğu delillerden, “…” ibaresinin özellikle perakende satış hizmetleri sektöründe markasal etki doğuracak düzeyde kullanılmakta olduğu, söz konusu kullanımların aynı zamanda davacının tescilli markalarına dayalı olması nedeniyle davaya konu markanın davacı şirketin “…” esas unsurlu markalarına görsel, işitsel ve kavramsal bakımdan benzer olmadığı düşünüldüğünden ve davacı şirketin davaya konu marka başvurusu kapsamında yer alan hizmetlerde fiilen kullanımı bulunmadığı anlaşıldığından SMK m.6/6 hükmü koşulunun somut olayda oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; … kararının iptali isteminin reddine karar verilmiştir.

HÜKÜM:
1-… kararının iptali isteminin REDDİNE,
2-Dava konusu marka başvurusu tescil edilmediğinden hükümsüzlük istemi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 179,90 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 89,95 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davalı … kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 25.500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 179,90 TL peşin harç, 179,90 TL başvurma harcı, 51,20 TL vekalet harcı, 3.500,00 TL bilirkişi ücreti, 45,42 TL dosya kapağı masrafı, 671,75 TL posta-tebligat masrafı olmak üzere toplam 4.628,17 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine
Dair, Davacı vekilinin ve Davalı Kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı şirketin yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde …. Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.15/11/2023

Katip ….
E-imza

Hakim ….
E-imza