Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2023/50 E. 2023/511 K. 24.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2023/50 Esas – 2023/511
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2023/50 Esas
KARAR NO : 2023/511

HAKİM : ….
KATİP : ….

DAVACI : ….
VEKİLİ : Av. …
….
DAVALI : 1- …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : 2-…

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 01/02/2023
KARAR TARİHİ : 24/11/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 27/11/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 01/02/2023 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin, … nezdinde 04, 37, 39 ve 40. Sınıf mal ve hizmetlerde tescilli … ve … sayılı “…” ibareli markaların sahibi olup, “…” ibaresinin müvekkili şirketin ticaret unvanının da ayırt edici unsuru olduğu, aynı zamanda, …. adresli alan adının da 18/04/2000 tarihinden bu yana müvekkili şirket adına kayıtlı olduğu, dava konusu marka başvurusunun “… … ”…” ibaresinden oluşmakta olup, bir kelime markası olduğu, marka kapsamında herhangi bir şekil ya da renk unsuru kullanılmamış olduğu, dava konusu marka kapsamında yer alan “…” ve “…” ibarelerinin, marka vasfı bulunmayan, yapılan işi tanımlayan kelimeler olduğu, dolayısıyla, dava konusu markanın esas unsurunun, marka olarak algılanan kısmının “…” ibaresi olduğu, özellikle ilk kelime olarak “…” ibaresinin konumlandırılmış olmasının da, tüketici nezdinde dikkati “…” ibaresi üzerinde toplamakta olduğu, her iki marka ile gerek aynı anda gerekse farklı zaman dilimlerinde karşılaşan tüketicilerin dava konusu markayı, müvekkilinin tescilli markaları ile ilişkilendireceği, başvuru sahibi ile müvekkili arasında idari/işletmesel bir bağlantı bulunduğu veya ortak bir çalışma kapsamında iş yapıldığını düşünebilecekleri veya dava konusu markanın, … markaları ile faaliyete başlandığı, markalarının devamı niteliğinde yeni bir marka olduğunu düşünerek seri marka izlenimine kapılacağı, davalının markasının kapsamına giren bu hizmetler açısından davalının hedef pazarındaki tüketici/müşteri kitlesi nezdinde karışıklık yaratabileceği ve böylelikle dava konusu marka ile sunulan mal ve hizmetleri, müvekkilinin … markaları ile ilişkili olduğunu düşünmek suretiyle tercih edebileceği, bu durumun müvekkilinin markasının piyasada oluşan ticari itibarı ile kalite ve garanti fonksiyonuna geri dönülemez bir şekilde zarar vereceği, 6769 sayılı SMK m. 6/1’de sayılan hususların varlığının somut olayda mevcut olduğu kabulü ile dava konusu markanın hükümsüzlüğü gerektiği, davalı yanın herhangi bir gerekçesi olmadığı gibi, müvekkilinin aleni olarak sicilde kayıtlı markasının benzerlerini kullanarak ve tüketicinin zihninde kalan algıdan faydalanarak piyasada yer etmeye çalıştığı, müvekkili şirketin “…’’ ibareli markalarını, nizasız ve fasılasız olarak uzun yıllardır kullanmış, markaya yatırım yapmış, reklamları için ciddi sermaye harcamış, …’de, ilgili sektörde, markasını bilinir hale getirmiş olduğu, davalı tarafın “…’’ esas unsurlu müvekkili markalarını bilmesine rağmen, basiretli tacir yükümlülüğünün aksine davranarak, tescil başvurusunda bulunmasının ardında, reklam gücü yüksek, kalite sembolü haline gelmiş “…” esas unsurlu markaların tanınırlığı ve markaya uzun soluklu çabalar sonucu sağlanan güvenilirlik hissinden istifade etmek istediği ve “…” esas unsurlu markaların ayırt edici gücünün istismar edileceği, başvuru sahibinin başka bir ifade seçme olanağı sonsuzken, müvekkili firmaya ait marka ile aynı sektörde kullanılmak üzere görsel, işitsel ve sınıfsal olarak da benzer “…” esas unsurlu markanın tercih edilmesinin, iltibas ve haksız rekabet şeklinde ortaya çıkan kötü niyetin göstergesi olduğu, davaya konu markanın tescili ve kullanımı durumunda, sağlanan mal ve hizmetin kalite düşüklüğü, müvekkili firmanın büyük emeklerle sarf ederek oluşturduğu itibarını zedeleyeceği, bu durumun müvekkili firma açısından olumsuz sonuçlar doğuracağı gibi bir de davalıyla aynı sektörde ticari faaliyetlerini yürüten kişi ve kurumlar bakımından da haksız rekabet yaratacağı hususlarını beyan etmekte, …’nun … sayılı kararının iptali ve … sayılı “… … ”…” ibareli marka tescil başvurusunun tescil edilmişse veya yargılama sürecinde tescil edilirse hükümsüzlüğü ve sicilden terkinine ve markanın 3. kişilere devrinin önlenmesi amacıyla ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmektedir.
C E V A P :
Davalı … vekili 14/02/2023 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Markaların birbirlerinden farklı oldukları, başvuru markasının, başvuru kapsamında kalan mal ve hizmetler yönünden yeterli ölçüde ayırt edicilik niteliği taşıdığı, genel izlenim itibariyle makul düzeyde bilgi, dikkat ve özen sahibi olduğu kabul edilen ortalama tüketici nezdinde davacı markaları ile karıştırılma olasılığı bulunmadığı gibi; ilgili tüketicilerin markalar arasında ilişki kurması ve davalı markasının davacının seri markası olarak algılaması ve/veya aynı ticari işletmeye ait olduklarını, işletmeler arasında idari ve/veya ekonomik bir bağlantı bulunduğunu sanmasının da söz konusu olmadığı, dolayısıyla itiraza mesnet markalar yönünden 6769 sayılı SMK’nın 6/1. hükmündeki hususların gerçekleşme ihtimalinin bulunmadığı, dava konusu başvuru markasının davacının dava dilekçesinde belirtmiş olduğu ticaret unvanının (… … A.Ş.) ve internet alan adının (….) aynısı ya da benzeri olmadığı ve söz konusu hükmün uygulanma koşullarının mevcut olmadığı, davacı vekilinin kötü niyete ilişkin iddialarının da hukuki dayanaktan yoksun olduğu, itiraza mesnet marka ile başvuruya konu işaret arasında tescile engel olacak nitelikte bir benzerlik bulunmadığı, başvuru ve dava aşamasında kötü niyet iddiasını destekler nitelikte yeterli delil sunulmadığından, bu iddianın hukuki dayanaktan yoksun olup kabulünün mümkün olmadığı hususlarını beyan etmekte ve davanın reddini talep etmektedir.
Davalı …, davaya cevap dilekçesi ibraz etmediğinden 6100 sayılı HMK m.128 hükmü gereği, dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılmıştır.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı … Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı … kararının davacının itirazlarının reddine ilişkin kısmının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait … sayılı “… … “…”” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacıya ait ticaret unvanı ve alan adı ile dava konusu marka arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davalı şahsın kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde dava konusu markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.

Davanın açılmasını müteakip dava dilekçesi taraflara tebliğ edilmiş, dilekçe teati aşaması tamamlanmış, tarafların sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, özel veya teknik hususlara ilişkin bilirkişi raporu aldırılmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren …. Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şahıs tarafından 26.08.2021 tarihinde “… … “…”” ibareli … sayılı marka başvurusunda bulunulduğu, yapılan ilk incelemeler sonrasında başvurunun 29.11.2021 tarih ve 385 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 30.12.2021 tarihinde … sayılı markayı mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1, m.6/4, m.6/5 ve m.6/6 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, davalı şahsın 11.04.2022 tarihli itiraza karşı görüş dilekçesi ibraz ettiği, yayına yapılan itirazın …’nca incelenmesi sonucunda başvuru kapsamından bir kısım mal ve hizmetlerin çıkartılmasına karar verildiği, bu karara karşı davalı şahıs tarafından 10.10.2022 tarihinde karara itiraz dilekçesi sunulduğu, davacı yanın 03.11.2022 tarihinde yeniden itiraz dilekçesi sunulduğu, davalı şahsın karara itiraz dilekçesine karşı davacı yanın 14.11.2022 tarihli itiraza karşı görüş dilekçesi ibraz ettiği, yapılan itirazları değerlendiren …’nun … sayılı … kararı ile; her iki itirazın da reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 29.12.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu tescil edilmemiştir.
İlk olarak belirtilmesi gerekir ki; dava konusu marka başvurusu tescil edilmediğinden markanın hükümsüzlüğü istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
… kararının iptali istemi bakımından ise marka işlem dosyası ile sınırlı olarak ve iş bu davada ileri sürülen taleplerle bağlı kalınarak aşağıdaki şekilde inceleme yapılmıştır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; davaya konu marka başvurusu kapsamında kalıp iş bu davaya konu olan ve 09. sınıfta yer alan “Elektrik enerjisini iletim, dönüştürme, depolama kontrol cihazları ve araçları: fişler, buatlar, anahtarlar, şalterler, sigortalar, balastlar, starterler, elektrik panoları, rezistanslar, soketler, transformatörler, adaptörler, şarj cihazları, elektrik, elektronikte kullanılan kablolar, piller, aküler, elektrik enerjisi üretimi için güneş panelleri.” malları ile davacı şirkete ait davaya gerekçe markanın tescil kapsamında 04. Sınıfta yer alan “Elektrik enerjisi” malları ve 40. Sınıfta yer alan “… üretim hizmetleri”nin İLİŞKİLİ/BENZER mal ve hizmetler olduğu tespit edilmiştir.
Şöyle ki; elektrik enerjisi (04. sınıf) arzı, …. gibi … üretim santrallerinde … üretim hizmetleri (40. sınıf) faaliyeti ile başlar. …. (…) güneş panelleri ile güneş enerjisinden elektrik enerjisi üreten sistemler olup ‘… için güneş panelleri’ malını içeren 09. sınıf mal grubuna girmektedir. Bu sistemler üretim, danışmanlık, projelendirme, kurulum hizmetleri de gerektirdiğinden ‘… üretimi hizmetleri’ faaliyetini içeren 40. sınıf hizmetler grubuna da dahil olmaktadır. Bu sistemler de söz konusu … ‘elektrik enerjisi’ olduğundan 04. sınıf mal grubuna da girmektedir.
Dolayısıyla davaya konu marka başvurusu kapsamında 09. sınıfta 09. alt grupta yer alan mallardan özellikle ‘… için güneş panelleri’ malları ile davacı şirkete ait markanın tescili kapsamında bahsi geçen mal ve hizmetlerin birbirlerini tamamlayıcı nitelikte olması nedeniyle doğrudan ilişkili/benzer olduğu düşünülmektedir.
Davaya konu marka beyaz zemin üzerinde siyah renkte düz kitap harfleri ile yazılmış “… …” ibaresinin devamında “…” ibaresinden oluşmaktadır. Söz konusu marka, herhangi bir şekil unsuru içermemekle birlikte “…” ibaresi ile “…” ibarelerinin markaya ayırt edicilik katmayan, başvuru kapsamında yer alan mal/hizmetleri tanımlayıcı, ticaret hayatında ve … sektöründe sıklıkla kullanılan bir ibare olması nedeniyle markada tali unsur konumunda olduğu, markanın asli ve baskın unsurunun “…” ibaresi olduğu görülmektedir.
Davaya gerekçe olan davacı markası ise beyaz renkte zemin üzerinde lacivert renkte harflerle yazılmış “…” ibaresinden ve bu ibarenin başlangıç kısmında elektrik simgesinden oluşan şekil unsurundan meydana gelmektedir. Kelime ve şekil unsurundan oluşan davacı markasının asli ve baskın unsuru “…” ibaresidir.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; dava konusu marka kapsamında yer alan emtialar ile davacıya ait itiraza mesnet marka kapsamında yer alan mal ve hizmetlerin benzer olduğu, dava konusu markanın esas unsurunu oluşturan “…” ibaresi ile itiraza mesnet markanın esas unsurunu oluşturan “…” ibaresinin görsel, işitsel ve kavramsal olarak yüksek düzeyde benzer oldukları, davaya konu emtialar her ne kadar dikkatli ve bilinçli tüketici kesimine hitap etse de, gerek karşılaştırılan mal ve hizmetlerin benzer olması, gerekse markaları oluşturan işaretlerin yüksek düzeyde benzer oldukları hususu nazara alındığında, daha önce davacıya ait itiraza mesnet markayı gören, işiten, bu markalı mal ve hizmetlerden yararlanan dikkatli ve bilinçli tüketici kesiminin dahi, daha sonra davaya konu marka başvurusunu, davaya konu emtialar üzerinde gördüğünde veya işittiğinde, bu emtialardan faydalanmak için ayıracağı sınırlı süre içerisinde, bu markayı davacıya ait itiraza mesnet marka ile ilişkilendireceği, her iki markanın da aynı ticari kökenden geldiğini düşünerek tüketim tercihinde bulunacağı, bir kısım tüketici kesiminin markaların farklı ticari kökenleri işaret ettiğini algılaması ihtimalinde dahi marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bağlantı bulunduğu hususunda kafa karışıklığı yaşayacağı, dolayısıyla karşılaştırılan markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu kanaatine varılmıştır.
SMK’nın 6/6 maddesine göre; “tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir.”
Bu hüküm kapsamına, kişilik haklarından isim hakkı ile fotoğraf üzerindeki hak, … kapsamında telif hakları ve sınaî haklar olan marka, tasarım, patent, faydalı model, coğrafi işaret, ticaret unvanı, işletme adı ve alan adı girer. Bir alan adının SMK m. 6/6 hükmü uyarınca korunmasının istenebilmesi için, o alan adının fiilen kullanıldığı faaliyet konuları kapsamı ile aynı/benzer konularda bir marka kullanımının söz konusu olması gerekir.
Ticaret unvanı, bir tacirin ticari işletmesine ilişkin işlemlerinde kullandığı addır. Markalar, eşya ile işletme arasındaki ilişkiyi kurar ve farklı işletmelerin ürettiği benzer emtiayı birbirinden ayırt etmeye yarar. Buna karşılık, ticaret unvanları ise işletmenin kendisini tanımlar. Şirketlerin ticaret unvanları tescil edilirken, faaliyet alanına her türlü mal ve hizmetin yazılması mümkün olduğundan ve ticaret unvanının bu alanların hepsinde kullanma gibi bir yükümlülük bulunmadığından, ticaret unvanının fiilen kullanıldığı mal ve hizmetler bakımından, 6769 sayılı SMK’nin 6/6 maddesi anlamında sahibine öncelik hakkı sağladığının kabulü gerekmektedir. …. sayılı kararında da, önceki tarihli ticaret unvanı nedeniyle sonraki tarihli aynı/benzer markanın başvurusunun engellenebilmesi için, salt ticaret unvanına ilişkin ticari sicil kayıtlarında yer alan iştigal alanlarına bakılmaması gerektiği, ticaret unvanının fiili olarak kullanıldığı mal ve hizmetler dikkate alınmak suretiyle iltibas değerlendirmesi yapılması gerektiği kabul edilmiştir.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; …’nden alınan … …’nin ilk tescil kaydı olan şirket ana sözleşmesini gösterir ticaret sicili gazetelerine göre davacı şirket 15.01.1979 tarihinde … ticaret unvanı ile kurulmuş olduğu, ticaret unvanının 1995 yılında … …, 2003 yılında … …, 2011 yılında …, 20.03.2015 tarihinde ise … … olarak değişmiş olduğu anlaşılmaktadır. Davacı şirketin iştigal konusu aşağıda yer almaktadır:
“Şirket, elektrik enerjisi üretimi yapmak, elektrik enerjisi üretimine ilişkin her türlü tesisi kurmak, işletmeye almak, devralmak, kiralamak, kiraya vermek, üretilen elektrik enerjisinin ve/veya kapasitenin toptan satış lisans sahibi tüzel kişilere, perakende satış lisans sahibi tüzel kişilere, perakende satış lisans sahibi dağıtım şirketlerine ve serbest tüketicilere ikili anlaşmalar yoluyla satmak, … çerçevesinde, kurulmuş ve/veya kurulacak dağıtım ve/veya perakende satış şirketleri ile iştirak ilişkisine girmek, kurulmuş ve/veya kurulacak elektrik enerjisi üretim şirketleri ve/veya toptan satış şirketleri ile iştirak ilişkisine girmek amacıyla kurulmuştur.”
Davacı … …’nin ticaret unvanının kılavuz unsurunun “…” ibaresi olduğu, davacının “…” ibareli markayı iştigal alanı kapsamındaki “elektrik enerjisi üretimi ve ticareti hizmetleri” üzerinde fiilen kullanmakta olduğu, söz konusu kullanımların aynı zamanda davacının tescilli markasına dayalı olması nedeniyle yukarıda detaylı olarak açıklandığı üzere davaya konu marka ile davacının ticaret unvanının kılavuz unsurunun görsel, işitsel ve kavramsal bakımdan benzer olduğu anlaşıldığından davacı şirketin “…” ibaresini kullanmakta olduğu hizmetler ile davaya konu markanın başvuru kapsamında kalan mallar arasındaki benzerlik/ilişki dikkate alındığında davacı şirketin 6769 Sayılı SMK’nın 6/6 maddesi kapsamında ticaret unvanına dayalı koruma talep edebileceği değerlendirilmiştir.
“…” ibareli alan adının ilk kez 18.04.2000 tarihinde ve davacı şirketin 1995 yılındaki unvan değişikliği sonucu kayıtlı olan … … adına tahsis edilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Söz konusu alan adının bağlı olduğu “….” internet sitesine ait arşiv kayıtlarında yapılan araştırmada internet sitesinin 2006 yılından bu yana kullanıldığı, internet sitesi kapsamında 2006-2012 yılları arasında “…”, 2012-2016 yılları arasında “…”, 2016 yılı itibarıyla tek başına “…” ibareli markanın elektrik enerjisi sektöründe kullanılmakta olduğu, söz konusu kullanımların aynı zamanda davacının tescilli markasına dayalı olması nedeniyle yukarıda detaylı olarak açıklandığı üzere davaya konu marka ile davacının alan adının görsel, işitsel ve kavramsal bakımdan benzer ve başvuru kapsamında kalan malların … üretim hizmetleri ile ilişkili/benzer olduğu anlaşıldığından davacı şirketin 6769 Sayılı SMK’nın 6/6 maddesi kapsamında alan adına dayalı koruma talep edebileceği değerlendirilmiştir.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; somut olayda SMK m.6/1 ve m.6/6 hükümleri koşulları oluştuğundan, … sayılı … kararının davacının itirazlarının reddine ilişkin kısmının iptaline, karar verilmiştir.
Aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜ ile; … sayılı … kararının davacının itirazlarının reddine ilişkin kısmının İPTALİNE,
2-Dava konusu marka başvurusu tescil edilmediğinden hükümsüzlük istemi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 179,90 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 89,95 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 25.500,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 179,90 TL peşin harç, 179,90 TL başvurma harcı, 25,60 TL vekalet harcı, 3.500,00 TL bilirkişi ücreti, 45,42 TL dosya kapağı masrafı, 448,75 TL posta-tebligat ücreti olmak üzere toplam 4.379,57 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa resen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı …’in yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde …. Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.24/11/2023

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza