Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2023/45 E. 2023/443 K. 20.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2023/45 Esas
KARAR NO : 2023/443

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – … ….
VEKİLLERİ : Av. … -….
Av. … – ….
DAVALI : 1- … – ….
VEKİLİ : Av. … -….
DAVALI : 2- … – … …
VEKİLİ : Av. … -…

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 30/01/2023
KARAR TARİHİ : 20/10/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 20/10/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 30/01/2023 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin temizlik için kağıt mamulleri ve benzer ürünler ile deterjan emtiası ve kişisel bakım mamulleri üretimi alanında faaliyette bulunduğunu, müvekkiline ait “…” markasının 03, 05, 10, 16 ve 29. sınıflarda tescilli olduğunu, “…” markasının yurt genelinde özellikle pandemi ile birlikte gelen maske kullanma zorunluluğu ile bilinen bir marka haline geldiğini, davalı şahsın … sayılı “…” ibareli marka başvurusunun yayınına müvekkili şirket tarafından itiraz edildiğini, itirazların reddine dair verilen kararların hukuka aykırı olduğunu, dava konusu markanın müvekkiline ait marka ile görsel ve fonetik açıdan ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, aynı sınıf mal ve hizmetleri kapsadığını, iltibas ihtimalinin oldukça yüksek olduğunu, markalar arasında iki harf farklılığı bulunduğunu, bunun dışında diğer harflerin aynı şekilde ve sırada kullanıldığını, markaların telaffuzlarının “…” ve “…” şeklinde olduğunu, müvekkilinin “…” ibareli maskelerinin son 1.5 yılda her eve ulaştığını ve tanınmışlık seviyesine ulaştığını, “…” ve “…” markalı maskeleri yan yana raflarda gören ortalama tüketicilerin müvekkilinin yeni bir ürün çıkardığını düşüneceğini, markalar arasında seri marka izlenimi oluştuğunu, müvekkilinin “…” markasının özgün ve ayırt edici bir kelime olduğunu, ibarenin müvekkili ile özdeşleştiğini, dava konusu markanın müvekkili markaları ile 05, 10 ve 16. sınıflarda doğrudan çakıştığını, bu sınıflara dair ürünlerin 35. sınıf kapsamında perakende satışı yönünden de müvekkili markaları kapsamı ile ilintili olduğunu beyanla; …. sayılı kararının iptaline, … sayılı markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili 10/02/2023 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Taraf markalarının karıştırılacak derecede benzer olmadığını, başvuru markasında ayrıca baskın bir … unsurunun bulunduğunu, … unsurunun dahi başvuru markasını davacı markalarından farklılaştırdığını, “…” ve “…” ibareli markaların son üç harflerinin aynı olduğunu, tüketici algısının ve dikkatinin markanın başlangıç kısmında ya da ilk hecesinde yoğunlaştığını, taraf markalarının okunuşu ve söylenişinin farklı olduğunu, ortalama tüketici nezdinde farklı algılanacaklarını, davacının tanınmışlığa dayalı iddialarının kabul edilmesinin mümkün olmadığını, … kararının usul ve hukuka uygun olduğunu beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili 20/02/2023 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin yıllardır temizlik ve hızlı tüketim ürünleri sektöründe faaliyet gösterdiğini, müvekkilinin yurt dışından gelen “…” olarak çağrılan bir müşterinin isminden ilham alarak markayı oluşturduğunu, ibarenin bazı ülkelerde “…” isminin kısa söylenişi olduğunu, müvekkili markasının davacı markalarıyla farklı markalar olduğunu, markaların hizmet alanları bakımından karıştırılmasının mümkün olmadığını beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı … Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … kararının iptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı … kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait … sayılı “…+…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, dava konusu markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.

Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, özel veya teknik hususlara ilişkin bilirkişi raporu aldırılmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren …. Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şahsın 27.01.2021 tarihinde “…+…” ibareli … sayılı marka tescil başvurusunda bulunduğu, başvurunun 12.07.2021 tarih ve 376 sayılı …’nde yayımlandığı, davacının …. sayılı markaları mesnet göstererek SMK m.6/1 ve m.6/5 hükümleri kapsamında yayıma itiraz dilekçesi sunduğu, …. ileri sürülen itirazın reddedildiği, ancak dava dışı 3.kişinin itirazı nedeniyle başvuru markasından bir kısım emtiaların çıkarıldığı, bu karara karşı davacı şirket tarafından yeniden itiraz edildiği, itirazı inceleyen … sayılı kararı ile itirazın reddine karar verdiği, verilen kararın davacı marka vekiline 28.11.2022 tarihinde tebliğ edildiği, yasal iki aylık hak düşürücü süre içerisinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu 13.01.2023 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere;
Dava konusu marka kapsamında yer alan “05. Sınıf: Hijyen sağlayıcı ürünler: pedler, tamponlar, tıbbi amaçlı yakılar, pansuman malzemeleri, kağıt ve tekstilden mamul çocuklar, yetişkinler ve evcil hayvanlar için bezler. İnsan ve hayvanlar için olanlar hariç deodorantlar, havayı temizleyici ve kötü kokuları giderici maddeler. Dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), tıbbi amaçlı deterjanlar, ilaçlı sabunlar, dezenfekte edici sabunlar, antibakteriyel el losyonları. 10. Sınıf: Tıbbi amaçlı bilezikler ve yüzükler, romatizma önleyici bileklikler ve yüzükler. 16. Sınıf: Kağıt, karton (mukavva); kağıt veya karton malzemeden mamul ambalajlama ve sarma malzemeleri, karton kutular; kağıttan yapılmış tek seferlik kullanıma mahsus ürünler (kırtasiye amaçlı ürünler hariç): kağıt havlular, tuvalet kağıtları, kağıt peçeteler.” emtiaları, davacıya ait markalar kapsamında yer alan ve bilirkişi raporunda kırmızı ile renklendirilen emtialar ile aynı/aynı türdür. Dava konusu marka kapsamında yer alan “35. Sınıf: Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Hijyen sağlayıcı ürünler: pedler, tamponlar, tıbbi amaçlı yakılar, pansuman malzemeleri, kağıt ve tekstilden mamul çocuklar, yetişkinler ve evcil hayvanlar için bezler. İnsan ve hayvanlar için olanlar hariç deodorantlar, havayı temizleyici ve kötü kokuları giderici maddeler. Dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), tıbbi amaçlı deterjanlar, ilaçlı sabunlar, dezenfekte edici sabunlar, antibakteriyel el losyonları. Cerrahi, tıbbi, diş hekimliği ve veterinerlik için alet, cihaz ve mobilyalar. Yapay organlar ve protezler. Tıbbi ortopedik malzemeler: tıbbi korseler, ortopedik ayakkabılar, elastiki ve destekleyici bandajlar. Ameliyathane giysileri ve steril örtüler. Cinsel amaçlı aletler ve malzemeler. Prezervatifler (kondom/kaput). Biberonlar, biberon emzikleri, emzikler, bebekler için diş kaşıyıcılar. Tıbbi amaçlı bilezikler ve yüzükler, romatizma önleyici bileklikler ve yüzükler. Kağıt, karton (mukavva); kağıt veya karton malzemeden mamul ambalajlama ve sarma malzemeleri, karton kutular; kağıttan yapılmış tek seferlik kullanıma mahsus ürünler (kırtasiye amaçlı ürünler hariç): kağıt havlular, tuvalet kağıtları, kağıt peçeteler. bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir).” hizmetleri ise, davacı markaları kapsamında yer alan 05, 10 ve 16. Sınıftaki emtialar ile ilişkilidir. Zira bir malın üretilmesinin doğal sonucu, o malın pazarlanmasıdır. Dolayısıyla bahsi geçen emtialar ile bunların perakendeciliği hizmetleri arasında tamamlayıcılık ilişkisi söz konusu olup, bu mal ve hizmetler tüketici nezdinde benzerdir.
Dava konusu marka kapsamında yer alan diğer mal ve hizmetlerin, davacı markalarında yer alan mal ve hizmetler ile benzer olmadığı değerlendirilmiştir.
Sonuç olarak, dava konusu marka kapsamında yer alan ve yukarıda sayılan mal ve hizmetler bakımından taraf markaları arasında “emtiaların aynı veya benzer olması” şartının sağlandığı kanaatine varılmıştır.
Somut olayda dava konusu marka kapsamında yer alan mal ve hizmetler, çeşitli ürün gruplarını içermektedir. Bu ürünler arasında “ilaçlar” gibi yüksek dikkat düzeyine sahip profesyonellere hitap eden ürünler olduğu gibi, “kağıt peçete” gibi gündelik tüketim ihtiyaçlarını karşılayan ve tüketicilerin düşük dikkat düzeyine sahip olduğu ürünler de bulunmaktadır. Dava konusu markadaki bu ürün çeşitliği nedeniyle, ilgili tüketici kesimi bakımından, ortalamadan yükseğe değişen dikkat ve bilinç düzeyine sahip tüketici kitlesi baz alınarak değerlendirme yapılmıştır.
Davaya konu marka başvurusu; “…” ibaresi ile bu kelimenin sol tarafında yer alan stilize bir şekilde yazılmış “V” harfinden oluşan karma nitelikte bir markadır. Dava konusu marka başvurusu yeşil renk ile büyük harflerle yazılmıştır. Marka kapsamında başka bir unsur bulunmamaktadır. Dava konusu markanın esas unsuru “…” ibaresi olup, “…” şeklinde telaffuz edilen bu kelimenin herhangi bir anlamı bulunmamaktadır.
Davacıya ait markalardan dördü, standart bir yazı karakteri ile yazılmış “…” kelimesinden oluşmaktadır. Davacıya ait diğer dört adet marka ise, üzerinde “…” kelimesi bulunan ambalaj şeklinden oluşan markalardır. Davacıya ait markaların esas unsuru “…” ibaresi olup, bu kelime “…” şeklinde telaffuz edilmektedir. “…” kelimesinin herhangi bir anlamı tespit edilememiştir.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; dava konusu edilen bir kısım mal ve hizmetlerin davacı markalarında yer alan emtialar ile aynı/aynı tür/benzer olduğu, fakat taraf markaları arasında görsel ve işitsel olarak benzerlik bulunmadığı, taraf markaları arasında toplamda 4 harf benzerliği bulunmakta ise de, kelimelerin hece yapısı, kelimelerin başladığı harfler gibi unsurlar gözetildiğinde markalar arasında görsel ve işitsel olarak benzerlik bulunmadığı değerlendirmesi yapıldığı, …’nin soldan sağa okunan bir dil olması nedeniyle, tüketicilerin dikkatinin markanın başına yoğunlaşacağı ve kelimenin başında oluşturulan farklılığın tüketiciler nezdinde iltibasın önüne geçtiği, taraf markaları arasında görsel olarak 4 harf benzerliği bulunmakta ise de bu harflerin markadaki konumunun farklı olduğu, markaların farklı harf ve heceler ile başladığı, bütün olarak bakıldığında dava konusu markanın davacı markalarının imajından uzaklaştığı, daha önce davacı markaları ile karşılaşan, bu markalı emtialardan yararlanan ilgili tüketici kesiminin, daha sonra davaya konu marka ile karşılaştığında, davaya konu mal ve hizmetlerden faydalanmak için ayıracağı süre içerisinde, bu markayı davacıya ait markalardan farklı bir marka olarak algılayacağı gibi marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı da kurmayacağı, dolayısıyla karşılaştırılan markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı tarafça gerekçe gösterilen markalarının tanınmışlığın ispatına yönelik …’de gerçekleşen tanıtım faaliyetlerine ilişkin gerek itiraz aşamasında gerekse dava aşamasında dosyaya yeterli nitelik ve nicelikte belge, ilan, reklam harcaması, haber, dergi vb. tanıtım malzemesi sunulmadığı, dolayısıyla tanınmışlığın değerlendirilebileceği herhangi bir belgenin dosya kapsamında bulunmadığı anlaşıldığından iddia edilen tanınmışlığın ispatlanamadığı kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 179,90 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 89,95 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 25.500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 179,90 TL peşin harç, 179,90 TL başvurma harcı, 64,00 TL vekalet harcı, 3.500,00 TL bilirkişi ücreti, 45,42 TL dosya kapağı masrafı, 553,00 TL posta-tebligat masrafı olmak üzere toplam 4.522,22 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … tarafından sarf edilen 64,00 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı …’ya verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şahıs vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde… Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.20/10/2023

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza