Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2023/4 E. 2023/301 K. 07.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2023/4 Esas – 2023/301
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2023/4 Esas
KARAR NO : 2023/301

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 03/01/2023
KARAR TARİHİ : 07/06/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 11/07/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 03/01/2023 harçlandırma tarihli dava ve 21/02/2023 tarihli replik dilekçelerinde özetle; Davalı firmanın … numara tahtında diğer davalı … nezdinde işlem gören “… …” markasının davacının tescilli ve tanınmış “…”li markaları ile ayırt edilemeyecek kadar benzer bir marka olduğunu, bu markanın davacının markalarının esas unsurunun tamamını içerdiğini, işarette geçen diğer unsur olan “…” ibaresinin herkesin kullanımına açık bir kelime olması nedeniyle işarete markasal hüviyette ayırt edicilik katmadığını, ayrıca davalı firmanın bu markayı fiiliyatta arka fon rengi itibariyle açık renkte kullandığını, dava konusu edilen markanın davacının tescilli markaları ile aynı veya benzer emtialar yönünden tescili başvurusunun yapıldığını, zira davacının markalarının dava konusu edilen markanın tescil edilmek istendiği 39. Sınıf yönünden de tescilli olduğunu, bu sebeplerle taraf markalarının karıştırılma ihtimalinin yüksek olduğunu, ayrıca davacının “…” markasının …’nin en tanınmış markalarından biri olduğunu, bu tanınmışlığın … tarafından da kabul edilerek … sayı ile sicile şerh edilmiş olduğunu, davalı firmanın dava konusu edilen markayı kullanması halinde davacının markalarının tanınmışlığından kaynaklı olarak ekstra bir avantaj sağlayacağını, ayrıca davacının tanınmış markalarının itibarını düşürebileceğini, davacının seri markalarının bir tanesi şeklinde algılanacağından halkı yanıltabileceğini, nitekim davalı …’in davacının “…”li markalarına dayalı olarak dava dışı kişi ve kuruluşların “…”li markalarına karşı dosyaladığı itirazları kabul edegeldiğini, davalı firmanın geçmişte gerçekleşmiş markasal kullanımlarına dayalı olarak huzurdaki davada bir hak iddia edemeyeceğini, ayrıca davalının davanın esasına cevap dilekçesinde ifade edildiği üzere meşrubat, cips, çeşitli gıdalar ve tütün mamullerinin satışı, dağıtımı ve pazarlaması faaliyetleri ile iştigal ettiğini, bu emtiaların tamamının davacının faaliyet alanına giren alkollü içecekler ile sıklıkla beraber tüketilen, aynı satış noktalarında birlikte satılan, aynı dağıtım kanallarına sahip ürünler olduğunu, dolayısıyla somut uyuşmazlıkta taraf markalarının karıştırılma ve davalının davacının tanınmışlığından haksız bir yarar elde etme ihtimalinin yüksek olduğunu, davalı şirketin kötü niyetli olduğunu iddia ederek, … …’nın 01.11.2022 tarihli ve … sayılı kararının iptalini, … sayılı markanın hükümsüzlüğünü ve sicilden terkinini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili 17/01/2023 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Somut olayda taraf markalarının kapsamına giren/alınmak istenilen emtialardan benzer olduğu tespit edilen 35. Sınıftaki hizmetlerin dava konusu edilen markanın kapsamından zaten çıkartılmış olduğunu, geriye kalan ve 39. Sınıfa giren hizmetler yönünden taraf markalarının karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, zira davacının bu hizmetler yönünden tescilli olan … sayılı tek markasının da, bu hizmetlerde kullanıldığının davacı tarafından ispat edilemediğini, davacının “…” markalarının içecek sektöründe tanınmışlığı gerçeğine rağmen, dava konusu edilen markanın kapsamında kalmış olan 39. Sınıftaki hizmetlerde dava konusu edilen markanın kullanımı halinde SMK m.6/5 hükmü kapsamında belirtilmiş durumlardan birinin gerçekleşme ihtimali olduğunun davacı tarafça ispat edilemediğini, bu nedenlerle davadaki taleplerin reddinin gerektiğini savunmuştur.
Davalı …Limited Şirketi vekili 03/02/2023 tarihli cevap ve 02/03/2023 tarihli düplik dilekçelerinde özetle; Davalının 1978’de … … bölgesinde “… TİCARET” adıyla kurulmuş bir firma olarak distribütörlüğünü yaptığı ürünlerin pazarlanması, dağıtımı ve toptan gıda ticareti alanlarında faaliyet gösterdiğini, özellikle…. bölgesinde yıllardır sürdürdüğü faaliyetleri sonucunda belirli bir müşteri profili/kitlesi elde ettiğini ve bu coğrafyada vergi rekortmeni dahi olduğunu, bu nedenle “…” ve dolayısıyla “…” ibarelerinin davalı firmadan ayrılamaz nitelikte bir özellik taşıdığını, ayrıca davalının kurucularının soy ismi olması nedeniyle markalarında “…” ibaresini kullanmayı da tercih ettiğini, davalının faaliyet gösterdiği coğrafyada birden fazla “…” adında kuruluşun bulunması nedeniyle markalarına “…” ibaresini de eklemiş olduğunu, bu ibarelerin davalının ticaret unvanının da ayırıcı unsurları olduğunu, uyuşmazlık konusu edilen “…” kelimesinin tek bir kişiye, kuruma özgülenmesinin mümkün olmadığını, zira bu ibarenin davacı tarafından yaratılmış bir ibare olmayıp, Eski … “…” kelimesine dayanan, kuruluşu …. yıllarına dayanan Klasik … döneminin … şehirlerinden birinin adı olduğunu ve günümüzde dünya kültürel ve tarihi mirasına ait olduğunu, ayrıca da dava konusu edilen markanın tek başına “…” ibaresini ihtiva etmediğini, işarette geçen tüm unsurların bütünsel açıdan ele alınması gerektiğini, böyle yapılması durumunda da taraf markaların görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzemediğinin kabulünün gerektiğini, davacının uyuşmazlık konusu “…” markasının tanınmış olduğundan bahisle, davalının dava konusu edilen “… …” markasının tescilini engelleyemeyeceğini, davalının da davaya konu edilen markası ile kendi sektöründe tanınmışlığının bulunduğunu ve tamamen farklı sektörlerde faaliyet gösteren başka bir firmanın tanınmışlığından yararlanmasına gerek olmadığını, ayrıca da somut uyuşmazlıkta emtia ayniyeti/benzerliği şartının da gerçekleşmemiş olduğunu, zira davacının davasına/itirazlarına mesnet aldığı markalarının, dava konusu edilen markanın kapsamında kalmış olan 39. Sınıftaki hizmetler yönünden tescilli olmadığını, bu hizmetlerde tescilli olan … sayılı tek markanın da bu hizmetlerde SMK m.19/2 hükmü kapsamında kullanıldığının davacı tarafından ispat edilemediğini, dolayısıyla davalının bu marka özelinde bu hizmetler yönünden kullanım ispatı talebinin bulunduğunu, davacının kötü niyete dayalı iddialarını da ispat edemediğini, bu nedenlerle davadaki taleplerin reddinin gerektiğini savunmuştur.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı …. Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı … kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … sayılı “…+… …” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, gerek marka işlem dosyasında, gerekse dava aşamasında ileri sürülen kullanmama def’inin yerinde olup olmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalı şirketin kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde dava konusu markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dava, cevap, cevaba cevap, ikinci cevap dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren … İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin “…+… …” ibaresini 35. ve 39. Sınıfta yer alan hizmetlerde tescili amacıyla 20.03.2020 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 13.04.2020 tarih ve 346 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 30.06.2020 tarihinde …. sayılı markalarını mesnet göstererek SMK m.6/1, m.6/4 ve m. 6/5 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, marka başvuru sahibinin 15.09.2020 tarihli itiraza karşı görüş dilekçesi ibraz ettiği, dilekçesinde …. sayılı markalara ilişkin olarak kullanmama def’i ileri sürdüğü, davacının 30.12.2020 tarihli kullanım ispat formu ibraz ettiği, yayıma yapılan itirazın …’nca kısmen kabul edilerek bir kısım hizmetler bakımından tescil başvurusunun reddedildiği, tescil işlemlerinin kalan hizmetler için devam ettirilmesine karar verildiği, davacı tarafından 05.06.2022 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, davalı yanın 07.07.2022 tarihli itiraza karşı görüş ibraz ettiği, yeniden yapılan itirazı değerlendiren …’nun … sayılı … kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 03.11.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka 19.01.2023 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, … izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. … değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, … algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Davalı taraf, … nezdinde dosyaladığı karşı görüşlerde davacının itirazlarına mesnet aldığı muhtelif markalarının, tescilli oldukları tüm emtialarda, huzurdaki davada da, davacının … sayılı markasının, tescili kapsamına giren 39. Sınıftaki hizmetlerde kullanıldığının ispatlanmasını talep etmiştir.
Davacının … kararı iptali talepli davasında kullanmama def’inin dinlenebilmesi için, SMK m.19/2 hükmüne göre, davacının itirazlarına mesnet aldığı markaların davalının dava konusu edilen markasının başvuru tarihinden en az 5 yıl süreyle tescilli olmaları gerekir. Hükümsüzlük talepli davada da kullanmama def’inin dinlenebilmesi için, SMK m.25/7 hükmüne göre, davacının hükümsüzlük davasına mesnet aldığı markalarının davalının dava konusu edilen markasının başvuru tarihinde en az 5 yıl süreyle tescilli olması halinde, dava tarihinden geriye dönük olarak 5 yıl içinde bu markaların kullanıldığının ispat edilmesi gerekir. Davacının davasına/itirazlarına mesnet aldığı ve kullanmama def’ine muhatap olan markalarının, bilirkişi raporunun 7-14. sayfalardaki tabloda yer verilen tescil tarihlerine bakıldığında, davacının kullanmama def’ine muhatap bu markalarının tescil tarihlerinin, dava konusu edilen markanın başvuru tarihi olan 20.03.2020 tarihinden geriye dönük beş yıl hesaplandığında ulaşılan 20.03.2015 tarihinden önce olduğu tespit edildiğinden, davalının, davacının bu markalarına yönelik kullanım ispatı talebinin süre açısından dinlenebilir olduğu değerlendirilmiştir. Bütün bunlara göre;
Somut olayda, incelenmesi gereken hususlar, davacının davasına/itirazlarına mesnet aldığı … sayılı markalarının;
✓ Davacı tarafından,
✓ Tescilli oldukları emtialarda,
✓ … sınırları içerisinde,
✓ Ciddi bir şekilde,
✓ Markasal hüviyette,
✓ 20.03.2015 -20.03.2020 tarihleri aralığında ve
✓ Tescillerine uygun olarak, kullandığının ispat edilip edilemediği, noktalarında toplanmaktadır. Davacının marka işlem dosyasına, markalarının kullanıldığını ispat etmek için sunduğu belgelere bakıldığında; davacının 2017-2019 yıllarına ait sürdürebilirlik raporlarından alınan görseller ve davacının “…” markalı ürünlerine ilişkin satış faturalarının örnekleri itibariyle davacının “…”da “…”li markalarını, bahsi geçen dönem itibariyle …’de markasal hüviyette, piyasa payı yaratacak oranda ve ciddi bir şekilde kullandığının tevsik edilebildiği düşünülmektedir. Davacının dava dosyasına ise, markasal kullanımı ispat eden herhangi bir delil sunmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca da; dava konusu edilen markanın kapsamında, sadece 39. Sınıfa giren bir takım hizmetler kaldığı ve davacının da sadece … sayılı markasının bu sınıfa giren hizmetlerde tescilli olduğu görülmekle; somut uyuşmazlık açısından asıl önem arz eden hususun, davacının sadece … sayılı markasının, sadece 39. Sınıfa giren hizmetlerde kullanılıp kullanılmadığının tespiti olduğu da görülmektedir. Bu marka özelinde yapılan değerlendirmede de; davacının “… …” görselli markasını, 39. Sınıfa giren hizmetlerde kullandığını gösteren herhangi bir delili, dava/marka işlem dosyasına sunmadığı görülmektedir.
Sonuç olarak; davacının davasına/itirazlarına mesnet aldığı, …. sayılı markalarının, “…” dışında kalan emtialar açısından SMK m.6/1 hükmü kapsamındaki korumadan yararlanamayacağı değerlendirilmiştir.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; davacının kullanmama def’ine muhatap olan markalarının korunduğu “…” ile, dava konusu edilen markanın kapsamında kalmış olan 39.sınıftaki hizmetler açısından bir emtia benzerliği/türdeşliği tespitinin yapılması mümkün görülmemektedir. Zira bunların benzer alıcı çevresine hitap ettiği, benzer ihtiyaçları giderdiği, dağıtım/hizmet/servis kanalları yakın olduğu, birbirleri yerine ikame imkanlarının bulunduğu ve/veya benzer markaları bu farklı mal ve hizmetlerde kullanılırken gören tüketicilerin, markalar arasında veya marka sahibi işletmeler arasında bir bağlantı kurması ihtimalinin olduğu söylenememektedir.
Zaten, davacının davasına/itirazlarına mesnet aldığı markalardan sadece … sayılı marka, dava konusu edilen markanın kapsamında kalmış olan 39. Sınıftaki hizmetler yönünden tescillidir, ki; bu markanın söz konusu hizmetlerde kullanıldığı ispat edilememiş olduğundan, bu hizmetler yönünden de korunması mümkün görülmemektedir.
Ancak; davacının, tescil tarihi itibariyle davalının kullanmama def’ine muhatap olamayan …. sayılı markalarının, 35. Sınıf altında muhtelif gıda ürünlerinin toptan/perakende satışı hizmetleri ve …. sayılı markaların 43. Sınıf altında yiyecek-içecek sağlanması hizmetleri yönünden tescilli olduğu/korunduğu, dava konusu edilen markanın kapsamında kalmış olan hizmetler içerisinde de “…”nin yer aldığı görülmektedir. Bu hizmetler özelinde benzerlik/türdeşlik karşılaştırılması yapıldığında; bu hizmetlerin birbirlerini tamamlayıcı niteliğinin yüksek olduğu, son kertede aynı ihtiyacı giderdiği ve benzer markaların bu hizmetlerde kullanıldığını gören tüketicilerin markalar/marka sahibi işletmeler arasında bir bağlantı kurabileceği, dolayısıyla bu hizmetler özelinde somut uyuşmazlıkta emtia benzerliği/türdeşliği şartının düşük seviyede de olsa gerçekleştiği değerlendirilmektedir.
Aynı şekilde; davacının, tescil tarihi itibariyle davalının kullanmama def’ine muhatap olamayan bu markalarının kapsamına, 41. Sınıf altında; “sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil” ve … sayılı marka özelinde de, 43. Sınıf altında; “geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri” yer almaktadır. Dava konusu edilen markanın kapsamındaki 39. Sınıftaki hizmetler arasında yer alan “… düzenleme, seyahat için yer ayarlama, seyahat ile ilgili bilet sağlama hizmetleri” ile bu hizmetlerin, düşük seviyede de olsa benzer/türdeş kabul edilebileceği, zira bunların aynı kanallar tarafından sağlanan, birbirlerini tamamlayıcı nitelikleri de olan, benzer alıcı kitlesine hitap eden hizmetler olduğu değerlendirildiğinden, davacının sadece … sayılı markaları özelinde, dava konusu edilen markanın kapsamında kalmış olan “… düzenleme, seyahat için yer ayarlama, seyahat ile ilgili bilet sağlama hizmetleri” yönünden düşük seviyede de olsa emtia benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleştiği değerlendirilmiştir.
Sonuç olarak; davacının sadece …. sayılı markaları özelinde, dava konusu edilen markanın kapsamında kalmış olan; “…. … düzenleme, seyahat için yer ayarlama, seyahat ile ilgili bilet sağlama hizmetleri.” yönünden, somut uyuşmazlıkta, düşük seviyede de olsa emtia benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleştiği, diğer emtialar yönünden ise gerçekleşmediği değerlendirilmiştir.
Taraf markaları … olarak karşılaştırıldığında; taraf markalarının esas unsurlarında geçen “…” ibaresinin ortaklığından hareketle ancak ve sadece düşük seviyede benzer oldukları, zira her ne kadar davacı taraf “…” ibaresine kullanım sonucu belirli bir ayırt edicilik kazandırmış ve “…”li markalarla “…” yaratmış ise de, bu ortaklığın yarattığı yakınlaşmanın da dava konusu edilen markada “…” ibaresinin ön plana çıkartıldığı karma kompozisyon sayesinde bir ölçüde bertaraf edilebildiği, diğer taraftan dava konusu edilen markanın kapsamında kalmış olan hizmetlerden sadece “…. … düzenleme, seyahat için yer ayarlama, seyahat ile ilgili bilet sağlama hizmetleri.” ile davacının sadece …. sayılı markaları özelinde, yine düşük seviyede bir emtia benzerliği/türdeşliğinden bahsedilebileceği, söz konusu hizmetlerin hitap ettikleri ortalama alıcı kitlesinin bilgi/bilinç/dikkat/özen seviyesinin de düşük olmadığı gerçeği gözetildiğinde, söz konusu hizmetlerde dava konusu edilen “…”li işaretin markasal hüviyette davalı tarafından kullanılması halinde alıcıların/tüketicilerin bu markayla davacının markaları arasında bir ilişki kurmayacağı dolayısıyla taraf markaları arasında herhangi bir karışıklık yaşanmayacağı değerlendirilmiştir. Bu nedenlerle de, somut olayda, dava/marka işlem dosyasına sunulmuş olan kullanmama def’i ve taraf markaları ile kapsadıkları/korundukları emtialar arasındaki düşük seviyedeki benzerlik gözetildiğinde, karşılaştırılan markalar arasında, dava konusu edilen markanın kapsamında kalmış olan hizmetler yönünden, karıştırılma ihtimalinin/iltibas tehlikesinin bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/4 hükmüne göre; … Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/4 hükmü bağlamında tanınmış marka koruması için; toplumun her kesimince bilinme gerekli olmayıp, toplumun ilgili kesimindeki bilinilirlik düzeyi dikkate alınacaktır. Toplumun ilgili kesimi; markanın tanındığı iddia edilen ve kaynak ülkede markanın tescilli olduğu ve kullanıldığı sektörü ifade eder. (….) Bir markanın … Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi için, bu markanın …’de tanınmış olmasının ya da kullanılmasının gerekip gerekmediği hususu bakımından; …’nin 13.02.2019 tarih … sayılı kararında belirtildiği üzere, …’de tescilli olmayan markalara tanınmış marka koruması sağlanabilmesi için, söz konusu markanın, itiraza konu marka başvuru tarihinden önce …’de ilgili sektörde tanınmış marka olduğunun dosyaya sunulan objektif delillerle ispat edilmesi gerekir. (Aynı yönde … )
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak … bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, … bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacının “…” markasının alkollü içecek sektöründe tanınmışlığı, dosya içeriğinde yeterli delil olmasa dahi, herkes tarafından bilinen fiili bir olgu olduğundan, bu tanınmışlık göz ardı edilerek somut uyuşmazlığın ele alınması da mümkün görülmemektedir. Bu halde ve dahi somut uyuşmazlıkta karşılaştırılan markaların düşük bir seviyede dahi olsa benzer olması nedeniyle, davalının söz konusu ibareyi, davacının markasının tanınmış olduğu sektörle ilintili hizmetler olduğu değerlendirilen, 39. Sınıftaki “…”nde kullanması halinde, haksız bir yararın sağlanması, tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi veya tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi şartlarının gerçekleşebileceği, bu nedenle davalının aynı sektörde bu markasal kullanımının davacı ile ilişkilendirilebileceği göz önüne alındığında, söz konusu hizmetler özelinde, davalının davaya konu markasının, davacının “…” markasının bu sektörel tanınmışlığından haksız yarar sağlaması, tanınmış markanın itibarına zarar vermesi ve ayırt ediciliğini zedelemesi durumlarından birinin oluşabileceği düşünülmüştür. Bütün bu nedenlerle, davacının tanınmışlıkla ilgili iddiasının, davalının markasının, kapsamında kalmış olan, “…” yönünden tesciline/hükmüne (kısmen) engel olabileceği kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (….)
Somut olayda; davalı şirketin kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davanın kısmen kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; “….” bakımından … sayılı … kararının İPTALİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
2-Dava konusu … sayılı markanın “….” bakımından HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
3-6769 sayılı SMK m.27/6 hükmü uyarınca hükümsüzlük kararı kesinleştiğinde bir örneğinin re’sen …’e gönderilmesine,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL karar ve ilam harcı peşin alındığından bu hususta ayrıca harç tahsiline yer olmadığına,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davanın kısmen reddolunması ve davalıların kendilerini vekil ile temsil ettirmeleri sebebiyle AAÜT m.3 hükmü gereğince hesap olunan 15.000,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
7-Davanın kabul ret oranının takdiren 1/5 olarak kabulüne,
8-Karar ve ilam harcının davanın yalnızca kabul edilen kesimi üzerinden alınması sebebi ile davacının peşin yatırdığı 179,90 TL peşin karar ve ilam harcının davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davacı tarafından yapılan 179,90 TL başvurma harcı, 51,20 TL vekalet harcı, 45,42 TL dosya kapağı masrafı, 174,00 TL posta-müzekkere masrafı, 3.500,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 3.950,52 TL yargılama giderinin 1/5’i olan 790,10 TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, bakiye 3.160,42 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
10-Davalı …Limited Şirketi tarafından yapılan 25,60 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin 4/5’i olan 20,48 TL’nin davacıdan alınarak davalı …Limited Şirketi’ne verilmesine, bakiye 5,12 TL yargılama giderinin davalı …Limited Şirketi üzerinde bırakılmasına,
11-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şirket vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde …. Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.07/06/2023

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza